24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 ARALIK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Parti Anayasasına Oldubitti CHP, pazar günü gerçekleştirdiği günübirlik bir “olağanüstü kurultay”dan sonra, yeni bir progra- ma ve tüzüğe sahip. Ancak, her ikisi de yenilenen program ve tüzükte nelerin bulunduğu ve hangi hükümlerle görüşle- rin artık geçerli olmadığı hakkında, 14. kurultaya katılan 1200 dolayındaki delegenin hemen tü- münün görüş sahibi olmadığı, sadece Baykal’ın genel başkan olarak yaptığı açış konuşmasında verdiği bilgilerle yetinmek zorunda oıldukları an- laşıldı. Delegeler, 359 sayfalık bir kitapçıkta top- lanmış olan program taslağını ve yine yeni tüzük taslağını, ancak pazar sabahı kendilerine ayrılan sandalyelerin üstünde görebilmişlerdi. Partinin önceki genel başkanı Altan Öymen, ye- ni program taslağının görüşülmesinin oldubittiye getirilmesinin sakıncalarını, tek parti dönemindeki program kurultaylarından örnekler vererek an- latmakla yetinmedi. Ana muhalefet partisinin, uy- gulayıp savunduğu bu tür görüşme yöntemi ile parlamentodaki yasa görüşmeleri ile karşı karşı- ya kalındığı zaman, iktidarı eleştiremeyeceğini de hatırlattı. Öymen, Öymen’e karşı... Ancak, Baykal ve arkadaşları yeni program ile tüzük üstündeki görüşmeleri, bir ekspres hızı ile başlayıp sona erdirmekte öylesine kararlıydılar ki, Program Komisyonu’na başkanlık görevini de üst- lenmiş olan Genel Başkan Yardımcısı Onur Öy- men, o komisyonda yapılan önerilerden kendi- lerince de benimsenenlerin kabul edilecek metinde yer alacağını söyleyebiliyordu!.. Bereket diplomat Onur Öymen’in kuzeni poli- tikacı Altan Öymen, partilerin kongre görüşme- lerinde TBMM İçtüzüğü’nün hükümlerine uyulması gerektiğini hatırlatarak, bu hukuk dışılığı önlemeye çalıştı. Ama, o 354 sayfalık program taslağının üs- tünde çalıştığı varsayılan 14. kurultayın Program Komisyonu üyelerinin önerileri oylanıp yeniden ya- zılmadığı için, 85 yıllık tarihinde ilk kez bir CHP ku- rultayında, partinin anayasası demek olan prog- ramı böylesine laubali bir yöntemle ele alınmış ol- du. CHP’nin 59 yıllık üyesi Altan Öymen, partinin 1947 yılında gerçekleştirilen program kurultayına, dönemin yönetiminin getirdiği önerilerin iki haftaya yakın bir sürede görüşüldüğünü söylüyor. Pazar günkü kurultay, partinin programının yanı sıra tü- züğünü de, genel merkezin yetkileri ve çalışma yöntemi açısından baştan aşağıya değiştirmek için toplanan kurultayın çalışması için sadece on saatlik bir zaman dilimi ayrılmış olmasının yanı sı- ra delegelere sunulan metinlerin ancak o sabah baskından çıkmış olması özel bir hesabın sonu- cu mu? Koç’un eleştirileri Samsun milletvekili Prof. Dr. Haluk Koç, program ve tüzük değişikliklerinin yerel seçimler öncesinde kısa bir takvime sıkıştırılmasının oldukça anlamlı olduğu görüşünde. Pazar günü kendisi- ne tanınan on dakikalık konuşma süresi içinde gö- rüşlerini açıklarken, “yerel seçimlerde aday be- lirleme yönteminin merkez yoklaması ile yapılacağı baskısı altında, delegelerin siyasi beklentileri ile vic- danları arasında karar vermeye zorlanacaklarını” söyledi ve ekledi: “...Dönemin özellikleri ve duyarlıkları dikkate alın- dığında bu toplantıda demokratik bir tartışma or- tamının oluşturulamayacağı, tercihlerin özgürce ifa- de edilemeyeceği, örgüt iradesinin serbestçe ortaya konulamayacağı bilinen bir gerçektir.. Çok kısa bir süre önce elimize geçen bu taslağın, top- lumda demokratik kitle örgütlerinde, sendikalar- da, meslek odalarında, medyada, üniversitelerde, haydi bunları da bırakın TBMM CHP Grubu’nda bile tartışmaya açılmadığını biliyorum.” ‘Kendimizi aldatacağız...’ “Birazdan ellerimizi kaldırarak, önerileri onayla- yıp görünürde kendimizi aldatan bir rahatlıkla, böl- gelerimize ve görevlerimize döneceğiz. Ta ki bir seçim sonrası, ‘Neden böyle oldu?’ feryatlarımı- zın yükseleceği günlere kadar, kendimizi, yine par- timizi kuşatan gerçeklerden uzak tutmaya çalışa- cağız.” “Sosyal demokrat bir parti yarım günde, deği- şen dünya ve ülke gerçekleri çerçevesinde ken- disine yeni bir program hedefi koyamaz. Bunu ya- parsa da, inandırıcı olmaz... Toplumda hedef kitlelerle buluşamaz. Partimizin dışındaki siyaset mimarlarını heveslendirir, cesaretlendirir.” Baykal’ın hiç de Koç gibi düşünmediği ve ka- ramsar olmadığı, Samsun milletvekilinin konuş- ması sırasında oturduğu yerden kısa atışma sal- voları yapmasının yanı sıra kürsüden söyledikle- ri de kanıtlıyor. CHP Genel Başkanı, eski kurultaylarda sergi- lenen çekişmelerin yerini partinin başarısını amaç- layan birlik ve beraberliğin aldığı görüşünde olduğu için hem mutlu, sanıyorum hem de yerel seçim- ler için umutlu. Umarım haklı çıkar... Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net ENTERNET / MEHMET SUCU Kamu hizmetlerini elektronik ortama taşıması amacıyla kurulan e-devlet ka- pısı sonunda açıldı. Ancak e-devlet ka- pısı biraz gıcırtılı açılıyor. Ya da öyle ko- lay kolay açılmıyor. Her ne kadar Başbakan Erdoğan törende yaptığı konuşmada, bilgi toplumuna dönü- şümün yolunu açan e-devlet kapısı projesinin öncelikli hedefinin, bürok- rasinin asgariye indirilmesi olduğunu belirtse de durum biraz bunun tersi gi- bi duruyor. TÜRKSAT AŞ Genel Müdürü Dal- bay 21 kamu kurumunun hizmetinin elektronik ortamda sunulduğunu, hiz- met almak isteyenlerin 3 farklı şifrey- le e-devlet kapısından girebilecekle- rini belirtiyor. Dalbay, “HYPERLINK “http://www.btnet.com.tr/wps/por- tal/kamu/e-devlet/www.turkiye.gov. tr”www.turkiye.gov.tr‘’ adresinde yer alan “Devlet”, “İş” ve “Vatandaş” bö- lümlerinden herkesin bilgi edinebile- ceğini, hizmet alımı için vatandaşların e-devlet kapısı şifresi, elektronik im- za veya mobil elektronik imzayla sis- temden faydalanabileceklerini söylü- yor. TÜRKSAT AŞ Genel Müdürü’nün bahsettiği işlemler şöyle yapılıyor. Uygulama için, dileyen vatandaşlar son bir kez PTT bürolarına gidip ken- dileri için özel olarak üretilecek şifre- lerini aldıktan sonra bilgisayar başına geçerek işlemlerini gerçekleştirebili- yorlar. e-devlet’in kapısından içeri girmek için son bir kez daha kapı ön- lerinde kuyruk beklemek istemeyen- ler ise diğer servis sağlayıcıların sun- dukları elektronik imza seçeneklerin- den faydalanabiliyorlar. Yani bu ku- rumlara para vererek e-imza almala- rı gerekiyor. Yurttaşlar, HYPERLINK “http://www.turkiye.gov.tr”www.tur- kiye.gov.tr adresine girdikleri zaman giriş yöntemi olarak mobil imzayı seçmeleri durumunda TC Kimlik nu- maraları ve cep telefonu numaraları- nı giriyorlar.Taahhütnameyi okuyup ekrandaki “İMZALA” tuşuna basan vatandaş, elektronik olarak imzala- nacak belgeler imzalanmak üzere GSM şebekesi üzerinden SIM kartı- na gönderiliyor.İmzalama talebi SIM kartına gelen kullanıcılar, telefon ek- ranında otomatik olarak açılan bir ek- randa imzalanacak işleme ait açıkla- ma metnini görecek. Onaylamak için “tamam” seçeneği seçilmesi gereki- yor.İşlemi tamamlamak için mobil imza şifresi girilecek, şifre doğru gi- rildiğinde cep telefonuna “Size ulaşan imzalama talebini imzaladınız ve geri gönderdiniz. İmza attığınız işleminize, kaldığınız yerden devam edebilirsiniz” şeklinde bir mesaj gelecek ve hiz- metlerden yararlanmaya anında baş- layabiliyorsunuz. Hani sanki insana vergi dairesine git- sen işini daha çabuk halledebilirsin gi- bi geliyor. Diğer yandan ise izlenme- yi kolaylaştırıcı ne kadar işlem varsa onu yaptırıyorlar gibi geliyor. Tüm bunları bir yana bırakalım. e- devlet kapısının açılışı için hükümet he- men her yere ilanlar verdi duyurular as- tı. Gazetelere, dergilere, televizyonla- ra, radyolara ilanlar verildi. Bilboard- lara afişler yapıştırıldı. İşte bu hükü- mete en yakışır davranış da burada kendini gösterdi. Bu afişlerden bir tanesi Türkiye haritası şeklinde bir bil- gisayar klavyesi içeriyor. Ama klav- yenin fotoğrafında bir tuhaflık var. Klavye Türk klavyesi değil. Türkçe için üretilmiş bir F klavye değil. Q klav- ye. Anlaşılan o ki hükümet kendi ge- nelgesini göz ardı etmiş. Devlet dai- relerinde ve okullarda F klavye kulla- nılacak sözünü unutmuş milletin gö- zünün içine baka baka Q klavyeleri yerleştirmiş. Sanki Computer yerine bilgisayar diyen bu ulusun kendi üret- tiği klavye yokmuş gibi. Çok ama çok ayıp. Büyük olasılıkla ilanı yapan arkadaş konuya dikkat etmemiştir. Fa- kat bu ilana onay veren bakanı müs- teşarı hükümeti ve bunun önünde Bismillah diye açılış yapan Başbakan’ı kınamak gerekiyor. mehmet@cumhuriyet.com.tr e-devlet Kapısında Yabancı Klavye Tuzla’da ikinci can kaybı İstanbul Haber Servisi - DİSK’e bağlõ Limter-İş Sendikasõ yaptõğõ yazõlõ açõklamada, Tuzla tersaneler bölgesinde iş kazalarõnõn devam ettiğini belirterek kan parasõ yerine adelet isteğinde bulundu. Limter-İş Sendikasõ’ndan yapõlan açõklamada Anadolu Deniz İnşa Kõzaklarõ (ADİK) Tersanesi’nde 18 Aralõk günü taşeron firmanõn Prodica gemisinde yaptõğõ tamir sõrasõnda meydana gelen patlamada Erdal İnceyol’un ölümünün ardõndan ağõr yalanan Hõzõr Akbulut’un da yaşamõnõ yitirdiği belirtilerek “21. yüzyõlda patlamalara karşõ tedbirler bu kadar gelişmişken, iki arkadaşõmõzõn ölmesini yetkililer nereye bağlayacaklar. İnsanca yaşam koşullarõ için mücadele eden sendika yöneticilerine onlarca dava açõlõrken patronlara neden dava açõlmõyor. Biz işçileri ölüme reva görenlerin cezalandõrõlmasõnõ istiyoruz” denildi. HATİCE TUNCER / HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnõn 30. duruşmasõnda savunma yapan tutuklu sanõk gazeteci- yazar Vedat Yenerer, soruşturma savcõ- larõnõn “terör estirdiklerini” belirterek, “Bu bir intikam operasyonudur. Göz- altına alınmayacağına emin olan kimse yoktur. Savcı Zekeriya Öz, hızını ala- mamış, öz teyze oğlunu bile kendisine kızdığı için gözaltına aldırmıştır. Ya- kında sıra babasına gelirse şaşırma- mak gerekir” diye konuştu. Yenerer, yazdõğõ bir eleştiri yazõsõyla il- gili olarak Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’õn hakkõnda açtõğõ iki davanõn bi- rinin reddedildiğini, diğerinin ise Yargõtay aşamasõnda olduğunu anlattõ. Yenerer “Başıma ne geldiyse bu süreçten sonra geldi. Bu bir ‘intikam’ operasyonudur. Tuncay Özkan’ın tutuklanması, Mustafa Balbay’ın gözaltına alınması, nasıl bir in- tikam operasyonu yürütüldüğünü gös- teriyor” diye konuştu. Yenerer, işyerinde yapõlan aramada dün- yanõn değişik savaş bölgelerinden getirdi- ği ve içine çiçek koyduğu dekor amaçlõ top, havan ve bomba kovanlarõna, polislerin “al- tın bulmuş” gibi sevinerek el koydukla- rõnõ belirtti. Yenerer, kriminoloji rapo- runda evinde bulunan 1873’te Avusturya Macaristan İmparatorluğu döneminde ya- põlan Wendl marka tüfeği Irak’tan 75 do- lara aldõğõnõ söyledi. Evine gelen cemaat bağlantõlõ polislerin PKK yöneticileri ile olan fotoğraflarõnõ al- dõklarõnõ ancak Çeçenlerin efsanevi lider- leri Şamil Basayev, Aslan Mashadov ile Grozni’de çekilen fotoğraflarõnõ almadõk- larõnõ ifade eden Yenerer “Dünyanın en kanlı örgütlerinden Hamas’ın lideri Şeyh Ahmet Yasin ile Gazze’de çekilmiş bu fotoğrafı, Başbakan Erdoğan’ın di- zinin dibine oturduğu ortaçağ zihniye- tindeki Gülbeddin Hikmekyar gibi Afgan- Taliban liderleri ile olan fotoğraflarımı nedense almamıştır” dedi. Bu fotoğraflarõnõ mahkemeye sunan Yenerer, PKK’nin liderleri ile Zeli, Kan- dil, Zap, Hakurk, Batufa ve Haftanin gibi kamplarda pek çok kez röportaj yaptõğõnõ anlattõ. Son kitabõnda bunlarõ anlattõğõnõ söyleyen Yenerer, şöyle devam etti: “Sav- cılar fotoğrafları gerekçe gösterip beni tutuklattılar ancak TSK operasyonları sonrasında PKK karargâhı Kandil Da- ğı’na giden Taraf gazetesi yazarı Yase- min Çongar, TSK’yi protesto eden ‘Kal- bim Kandil’de kaldõ’ diye bir yazı yazdı. Ben 10 aydır tutukluyum.” Veli Küçük ile tanõşõklõğõnõn tamamen gazeteci-emekli asker ilişkisi olduğunu söyleyen Yenerer, Küçük’ü bayramlarda, kandillerde ve yõlbaşõnda her tanõdõğõ ge- nerali aradõğõ gibi aradõğõnõ ifade etti. Yenerer, “Ben Veli Küçük’ü sabıkasız, sicili temiz, terör uzmanı emekli bir ge- neral olarak tanıyorum. Sevgi ve saygı çerçevesinde bir ilişkimiz oldu. 3-5 kez bir araya geldik. Hepsi de gazetecilik ve hal hatır sormadır. Kitabımla ilgili bil- gi danışma olarak görüşmüşümdür. Hiçbir ortak işimiz yok. Başka hiçbir or- tamda bir araya gelmedik. Küçük’ten ta- limat almadım. Son 5 yõlda birkaç kez yüz yüze geldik” dedi. Yenerer, “Siyasi dedikodular nasıl olur da suç delili olur? Bir parti lideri- ne muhalif olmak diye bir suç TCK’de yok. Bugün Veli Küçük Türkiye’nin en medyatik ve düşünceleri merak edilen isimlerindendir. Demeç vermez. Çok az gazeteci ile görüşür. En büyük sı- kıntısı, söylediğinin çarpıtılmasıdır. Bil- diğim kadarıyla bin kadar dava açmış- tır, ki bu bir rekordur” dedi. Danõştay saldõrõsõna ‘Dinci saldõrõ değil, Ergenekon tertibi’ yorumu İstanbul Haber Servisi - Dinci Anadolu’da Vakit ga- zetesi, Danõştay baskõnõ te- tikçisi Alparslan Arslan’õn, “azmettirici” olduğunu öne sürdüğü Salih Kunter’e yaz- dõğõ mektubu “Danıştay şif- releri bu mektupta” başlõ- ğõyla yayõmladõ. Arslan’õn mektupta yer alan “İlk far- kettiğim tamamen pisliğe ve günahlara bulaşmış ol- duğum” sözlerinden yola çõ- kan gazete, haberde Danõştay saldõrõsõnõn dini duygularla gerçekleştirilen bir saldõrõ de- ğil, Ergenekon örgütüyle bağ- lantõlõ planlõ bir eylem oldu- ğunu öne sürdü. Anadolu’da Vakit gazetesi, Danõştay saldõrõsõndan 127 gün sonra, tetikçi Arslan’õn, azmettiricisi olduğunu öne sürdüğü Salih Kunter’e yaz- dõğõ mektubu yayõmladõ. Ars- lan, kendisinin ek ifadesi ne- deniyle “örgüt lideri olmak” suçundan yargõlanan Kun- ter’e yazdõğõ mektupta şu ifa- delere yer verdi: “Şu an kısa süre içerisin- de yaşadıklarımı anlam- landırmaya ve idrak etme- ye çalışıyorum. Rabbim id- rak etmeyi nasip eder in- şallah. İlk farkettiğim ho- cam, tamamen pisliğe ve günahlara bulaşmış oldu- ğum ve ağır hasta oldu- ğum. Rabbim şifa eder in- şallah. Hakkını helal et ho- cam. Hiçbir zaman ödeye- meyeceğim hakkını ne olur helal et hocam. Cehalet ku- yusunun dibindeymişim meğerse. Pislik çok hocam. Kendimi bazen bırakıyo- rum hocam. Bazen sinir krizlerine giriyorum. Riya dersen hâlâ var. Bütün pis- likler mevcut gibi. Ama Rabbim inşallah arınmayı nasip eder. Şok hâlâ sürü- yor. Normalleşemedim.” 17 Mayõs 2006’da Danõştay 2. Dairesi’ne gerçekleştiri- len saldõrõnõn ardõndan ya- kalan Arslan, ilk ifadesinde Salih Kunter’den bahsetme- miş, daha sonra Sincan F Ti- pi Cezaevi’nde bulunduğu süre içinde verdiği ek ifade- sinde, “Benim tarikat bağ- lantım var. Salih Kunter’in camideki vaazlarından et- kilendim” demişti. Arslan’õn ifadesinin ardõndan Kunter gözaltõna alõnmõş, örgüt lide- ri olmak suçundan yargõlan- mõş ve beraat etmişti. Anadolu’da Vakit gazetesi, Danõştay saldõrõsõndan 127 gün sonra, tetikçi Arslan’õn, azmettiricisi olduğunu öne sürdüğü Salih Kunter’e yazdõğõ mektubu yayõmladõ. H U K U K Ç U L A R ‘Birleşme süreci uzatacak’ HÜLYA KESKİN / MELTEM YILMAZ Danõştay ve Ergenekon davalarõnõn birleştirilme- sini değerlendiren hukukçular, “davaların birleşti- rilmesinin Ergenekon davasının sonuçlanma sü- recini uzatıp, hak ihlallerini arttırabileceğini, davanın zamanaşımından düşme ihtimaline da- hi yol açabileceğini” belirttiler. Bayraktar: Birleştirme anlaşılamaz Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Huku- ku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Bayraktar “Bu durumda Ankara Ağır Ceza Mahkemesi önce Erge- nekon ile Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet’e saldırı arasında bir bağlantı olup olmadığına karar verecek ve ona göre birleştirme yoluna gidecektir. Ancak görünen o ki, birleştirme kararı henüz baş- lamış olan Ergenekon davasının sü- recin, bir hayli uzatacak. Çünkü şimdi sırada ikinci bir iddianame var. Eğer An- kara, birleştirmeyi kabul ederse ya da o yönde ka- rar verirse İstanbul’daki mahkemenin birleştir- meyi uygun görüp görmemesi de söz konusu. Uy- gun görmezse tüm dosya bu kez Yargıtay’a gi- decek ve süreç çok uzayacak” dedi. Yargõlanmasõ sona ermiş bir olayla başlamamõş ola- yõ birleştirmenin “anlaşılamaz” olduğunu ifade eden Bayraktar, Ergenekon davasõnõn 12 Mart ile 12 Eylül olaylarõna ilişkin davalarda olduğu gibi za- manaşõmõna uğrayabileceğine dikkat çekti. Bay- raktar, “Bu davalarda Türkiye’nin nice evladı, ni- ce entelektüeller var. Tutuklu insanlar ne olacak? Tutuklu kişilerin hak ve hürriyetleri ne şekilde ga- ranti edilecek?” ifadesini kullandõ. Şen: Medyatikleşmesinden kaynaklandı İstanbul Üniversitesi Siyasal Bil- giler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, “Bu karar, Ergene- kon davasının medyatikleşmesin- den kaynaklanmıştır. Davaların birleştirilmesi birçok açıdan karı- şıklığa yol açacağı gibi, davanın sü- resini uzatarak tutukluların hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesine ne- den olacaktır” dedi. Birleştirme ka- rararõnõ veren Yargõtay 4. Ceza Dai- resi’nin aynõ zamanda Mart 2007’de Fethullah Gülen’in beraat kararõnõ onayan daire olmasõ yönünde bir soru üzerine bunun “tesadüf” olduğunu kaydeden Şen, “Sahip oldu- ğumuz en değerli kavram adalettir. Türkiye’de- ki hukukçuların, yargıçaların adil olduğuna ina- nıyor ve inanmak istiyorum” dedi. Durakoğlu: Dava sıradanlaştırıldı Eski İstanbul Barosu Başkan Yar- dõmcõsõ Avukat Mehmet Durakoğ- lu ise Danõştay saldõrõsõ davasõnõn Er- genekon davasõ ile birleştirilmesinden “endişe duyduğunu” belirterek, bu şekilde Ergenekon davasõnõn “içinden çıkılamaz” hale geldiğini savundu. Durakoğlu, şunlarõ söyledi: “Erge- nekon’a her geçen gün yeni un- surların eklemlenmesinin ne ölçü- de bilinçle yapıldığı konusunda en- dişeler taşıyorum. Bu belki doğru bir karar ancak Ergenekon’un hangi noktaya varacağını kestirmek hayli güçle- şiyor. Ergenekon sıradanlaştırılmak isteniyor- duysa, işte bu şekilde sıradanlaştırıldı.” Ergenekon davasõnõn 30. duruşmasõnda savunma yapan gazeteci-yazar Yenerer, suçsuz olduğunu söyledi ‘Bu bir intikam operasyonu’ ‘SAVCILARIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIM’ Evinde yapõlan aramada ele geçirilen iki gazeteciye ait müs- tehcen görüntülerin bulunduğu kasetle ilgili köşe yazõsõ yaz- dõğõnõ anlatan Yenerer, kesinlikle şantaj amacõnõn bulun- madõğõnõ, bu isimleri savcõlarõn deşifre ettiğini belirtti. Sa- hibi olduğu “internet ajans.com” isimli site tarafõndan Ve- li Küçük, Sevgi Erenerol ve Emin Gürses’e “Yõlõn Kuvvacõ- sõ” ödülü verildiğini, bu törenin halka açõk yapõldõğõnõ an- latan Yenerer, “2004-2005-2006’da aralarõnda KKTC Cum- hurbaşkanõ Rauf Denktaş, Van Yüzüncü Yõl Üniversitesi Rek- törü Prof. Dr. Yücel Aşkõn, Prof. Dr. Nur Serter ve Onur Öy- men gibi çok sayõda saygõn insana plaket verdik” dedi. Ergenekon soruşturmasõnõ yürüten savcõlarõn 5 yõla kal- maz kaçacağõ yönünde Ö.P. isimli kişi ile yaptõğõ telefon görüşmelerinin de suç olarak sayõldõğõnõ belirten Vedat Yenerer, “Savcõlarõn kaçacağõ yönündeki öngörümde yanõlmõşõm. Van savcõsõ, açõlan davalardan sonra ABD’ye hocasõnõn yanõna kaçtõ. Orada bahçõvanlõk yapõyor. Bu sav- cõlar kaçamayacaklar. Yaklaşõk olarak 10 aydõr mesnet- siz, gerçek dõşõ iddialarla beni hapis yatõrdõlar. Kaça- mayacaklar, çünkü olarõn peşini ben kendi namõma bõ- rakmayacağõm. Her türlü davayõ açacağõm. Hukuk mü- cadelem sõrtlarõndaki ceketi alana kadar sürecek” dedi.Vedat Yenerer.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle