Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
23 ARALIK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA
15
Muhsin Salman:
“Lütfen; vefat etmiş
vatandaşlarımızın ve
de doğacak
çocuklarımızın,
seçme ve seçilme
haklarını
engellemeyelim!”
Gül soyunu
açıklamış.
Bu da “soykütük”
Irkçılık
M. Ali Kılınç:
“Eşim Arap ben
Gürcüyüm
demek ırkçılık
değilse, anneniz
Ermeniymiş demek
ırkçılık olabilir mi?”
İhanet
Macide Tanır:
“Vatana ihanetin
yollarını araştırıyorum
fakat ‘belgesel’ film
yapamam,
Ermenilerden özür
dileyemem, ne
yapsam bilemiyorum!
Altı üstü
Işık İşgüden: “Kara
çarşafın altından El
Kaide çıkmış.
Üstünden de ‘Altı
ok’ çıktı!”
YağmurDeniz
Özür hikâyesi Baba ve Piç’te gizli!
ERMENİLERDEN özür dileme
kampanyasından 1.5 yıl önce
Yelkovan dergisinin Nisan-Mayıs
2007 sayısında Hürriyet Yaşar
“Roman Bilimiyle Yazılmış Bir Naylon
Roman” başlıklı yazısında Elif
Şafak’ın Baba ve Piç kitabını
eleştiriyor:
“Elif Şafak, ‘tarih bilen’ 19
yaşındaki Armanuş aracılığıyla
‘cahil Türkler’e atalarının ne kadar
zalim olduklarını, Ermenilerin
suçsuz, haksız yere uğradıkları
sürgünleri, ölümleri, kırımları
anlattırdıktan sonra... Elif Şafak,
Çakmakçıyan ve Kazancı ailelerinde
simgeleştirdiği karşı karşıya getirme
ve anlatıp kabul ettirme aşamasını
gerçekleştirmiş, sıra sonraki adıma
gelmiştir. Artık diyasporanın Ermeni
tezlerini Armanuş’un duygularını
anlatan Elif Şafak’ın tümcelerinden
okuyabiliriz: ‘Yavaş yavaş anladı ki bir
özür bekliyordu; o da olmadı suçun
kabul edilmesini. Türklerdi 1915’te
bunları Ermenilere yapanlar. Kendisi
Ermeni, onlar da Türk olduğuna göre
özür dilemeleri gerekmez miydi?
Oysa kimse üstüne alınmış
görünmüyordu...’ Romandaki
diyaloglar aracılığıyla üstü kapalı
olarak diyor ki: Siz kabul ettikten
sonra, devletinize de kabul ettirmeye
çalışın. Ancak böyle dürüst
olabilirsiniz. Devletiniz kabul
etmemekte direnirse, o devleti var
edenlerden olmayın. Suça ortak
olmamak için bize, Türkiye
Cumhuriyeti’nin ve Türklerin
düşmanlarına katılın.”
- Devletin yerini
cemaatler almış...
“ABD vizesi için Fetoş
sorgusu bu yüzden!”
NEYMİŞ... Aydınlanmanın ancak akıl ve bilimle
olabileceğini söylemek... Din bezirgânlığının
aydınlanmanın önünde büyük bir engel olduğunu
anlatmak... Aydınlanmanın ardından hakça bir
düzen için sosyalizmin geldiğini belirtmek...
Kadının özgürlüğünün saçını rüzgârda
savurabilmesi olduğunu savunmak... Evrim
teorisinin bilimsel bir gerçek olduğunu
bildirmek... Meclis’ten çıkarılan yeni yasalar ve
hükümetin icraatlarıyla Cumhuriyetin
kazanımlarının elden gittiğini ve bu gidişin
sonunun ılımlı İslam Cumhuriyeti olacağını
öngörmek... Alenen terör suçu işlemekmiş...
Gönüllü savcısının İslamcı iktidarın başı
RTE’nin olduğu Ergenekon davasının savcısı
Zekeriya Öz, bütün bu suçları saptamış ve
iddianamesine yazmış.
Suçlu ise İlhan Selçuk’muş.
Kendisine “abi” denmesinin bile suç unsuru
sayıldığı İlhan Abi, 2001 yılının ekim ayında
Bursa’ya gitmiş; Uludağ Üniversitesi’nde
“Aydınlanma Devrimi ve Küreselleşme” konulu
bir konferans vermiş. İşte bu konferansta bir
sürü terör suçu işlemiş.
İlhan Abi’nin sözleri eğer suç ise şu soruyu
sormak gerekmez mi: Yedi yıl önce İlhan Abi
konuşurken Bursa’da siyasi polis şefliği
yapanlarla, savcılık yapanlar bu suçları niye
soruşturmadılar? Velev ki görevlerini ihmal
ettiler... Ergenekon davasının en birinci iddiası
bildiğiniz gibi İslamcı AKP iktidarını devirmek için
silahlı örgüt falan kurmak.
Oysa, “Ergenekon’un fikir lideri” İlhan Abi 2001
yılının ekim ayında birkaç bin öğrenciye
konuşurken, Adalet ve Kalkınma Partisi denen
organizasyon, “Siyaset Baba”nın portakal
bahçesinde çekirdek haline geleli henüz iki ay
olmuştu ve iktidara gelmesine 13 ay vardı!
Ekim 2001 nere... Kasım 2002 nere!..
Davanın savcısı, gönüllü savcı RTE’nin deyimi
ile, ölmemiş hastaya kefen biçmiş!
Son sözü, Cumhuriyet’te dün yayımlanan
konuya ilişkin haber sayfasının “Son söz”üne
bırakılım: “İddianameyi hazırlayanlar ya
okuduğunu anlayıp değerlendirebilecek akıl ve
bilgi yetilerine sahip değildir ya da Atatürk ve
Atatürkçülüğe düşmandır... Bu iki olasılıktan
ikisinin de tarifi mümkün olmayan bir vahametin
yargı saflarına sızdığını vurgulamaktan başka
anlamı olamaz.
Düşmanlık
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Kampanya: Barış, Anlamsız
Özürlerden Geçmiyor
İlginç bir durum var: Malum medya “Ermenilerden
özür dileyenler”den “barışçı aydınlar” diye söz edi-
yor. Halbuki son on gündür her iki toplumun onlar yü-
zünden nasıl birbirlerine düştükleri ortada. Bu ger-
çekler ışığında “aydın” kelimesi tabii ki onların teke-
line bırakılamaz. Hafta içinde Yurtsever Hareket, çe-
şitli aydınlar ve USTKB’nin de içinde olduğu farklı plat-
formları temsil eden sivil toplumcular olarak bir
araya geldik ve bir gerekçeli karşı imza kampanya-
sını gerçek “barış” adına açtık. Ülkenin her aydın in-
sanını ve sivil toplumcusunu bu metne destek ver-
meye çağrıyoruz:
“Ülkemizin içeride ve dışarıda yaşamakta olduğu
sorunlarla tehlikeli bir süreçten geçtiği bu dönemde,
birtakım yazar ve akademisyenlerin, 1915’te yaşanan
trajik olaylara dayanarak, ‘Ermeni halkından özür di-
leme’ konusunda başlattıkları imza kampanyasını onay-
lamıyoruz. Çünkü, başta Kıbrıs meselesi veya Türki-
ye’nin belki de sadece kendi iç siyasetini ilgilendiren
konular da dahil olmak üzere, bir de ‘Sözde Ermeni
Soykırımı’ suçlaması ile, neredeyse bütün bir Batı dün-
yasının ülkemizi hedef tahtası durumuna getirdiği bir
süreçte, bu kampanyayı ‘demokrasi’ adına bile ‘ma-
zur görmek’ anlaşılır gibi değildir:
Söz konusu iddialara karşı, uluslararası siya-
si ve hukuksal arenada, tarafsız yargıçların de-
netiminde Türkiye’ye savunma hakkı verilerek açı-
lan bir dava olmuş mudur? Hukukun tüm kuralla-
rına uyan böyle bir üst mahkeme, Türkiye aleyhine,
‘Bu topraklar üzerinde 1915 yılında bir soykırım ya-
pılmıştır’ şeklinde nihai bir karar vermiş midir? Öyleyse
hangi haklı gerekçelerle, bugün Türkiye’nin özür di-
lemesi gündeme getirilebilmektedir? Kurmuş oldu-
ğu Cumhuriyet, onuru ve erdemiyle dünya tarihine
damga vurmuş bir ulus, hukukun tüm temel prensipleri
göz ardı edilerek böylesine sinsi bir oldubitti senar-
yoyla gelişen bir ‘yargısız infaz’la karalanabilir mi?
Ayrıca birçok ek soru vardır: 1915 olaylarını kim,
hangi sebeple başlatmıştır? Hoşgörüsüyle tanınan bir
ulus, yüzyıllardır barış içinde bir arada yaşadığı in-
sanlara nasıl olur da durup dururken en güçsüz ol-
duğu dönemde bir ‘soykırım’ yapmaya kalkışabilir?
‘Tehcir’, acaba hangi nedenlerle gündeme getirilip uy-
gulanmıştır? Yaşanan olaylar bir ‘soykırım’ idi ise, İs-
tanbul’daki Ermeniler neden yok edilmemiştir? Ne-
den ortada bir tek Nazivari karar veya slogan yoktur?
Bugüne kadar gerek 1918, gerek tarih boyunca kı-
yıma uğratılan onca Türk için kim özür dilemiştir? Bu
‘vicdani’ özürün ardından toprak ve tazminat talep-
leri gelmeyeceğini kim söyleyebilir?
Ayrıca böyle bir özür dileme, gerçekten ‘insan hak-
ları’ adına yapılıyorsa,1915 olayları, dünya tarihinde
külleri deşilmesi gereken tek trajik olay mıdır? Örne-
ğin Kızılderili halklarının kökünü kurutan Amerikalılar,
Güney Amerika halklarını katletmiş bir İspanya, Ce-
zayir halkını ezen bir Fransa, yüzyılımızın yüz karası
Bosna katliamı, Amerika’nın sözde barış adına top-
rağını savaş alanına çevirdiği, milyonlarca ailenin ve
yuvanın yok edildiği Irak için, dahası, 1915 olaylarında
doğuda yok edilen yüz binlerce Türk ve ASALA’ya he-
def olan 37 diplomatımız için, bu ‘aydınlar’ veya du-
yarlı Batı medeniyetleri neden bir ‘özür kampanya-
sı’ yürütmemişlerdir? Yoksa TC dünya adına tari-
hin tüm acılarının yükünün bedellerini ödemeye
mecbur olduğu bir konuma itilen tek ülke midir?
Söz konusu talihsiz imza kampanyası Türk ve
Ermeni ulusları arasında bir ‘yakınlaşma’ değil,
tam tersine ne yazık ki bir ‘uzaklaşma ve yaban-
cılaşma’ya neden olmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin
bu konuda barış adına attığı adımlar da baltalanmış
olmaktadır. Böylesi bir özür dileme kampanyası, ki-
mi ‘aydınlar’ımızın ileri sürdüğü gibi, ne hoşgörü, ne
de demokrasiyle bağdaşmaktadır.
Biz aşağıda imzası bulunan TC vatandaşları, Türk
ve Ermeni halklarının barış içinde yaşadıkları yeni bir
döneme ulaşmalarını tüm kalbimizle istiyoruz. Ancak,
uzun vadede kalıcı bir barışa giden bu yolun zoraki
ve gerekçesi anlaşılmamış tek yönlü özürlerden de-
ğil, bilimsel bir tavır ve önyargısızca girişilecek tarih
diyaloglarından ve iyi niyetli yapıcı siyasetlerden ge-
çeceğine inanıyoruz.”
Bu kampanyaya destek verenlerin alttaki e-pos-
taya veya yurtseverhareket.org sitesine imza yolla-
malarını istiyoruz. Metin ayrıca www.ulusalstkb.org,
www.bedribaykam.com ve www.piramidsanat.com
sitelerinde de yer alıyor.
Prof. Dr. MAHİR AYDIN
İstanbul Üniversitesi
Varlık ve yokluk, üzüntü ya
da sevinç. Her şey en çok üç
kuşak sürermiş. Sonrası için,
yeni “yüklemeler” gerekli. 20.
yüzyıla girerken neler yaşadı-
ğımızı hepimiz biliyoruz. Sanı-
rım 21. yüzyıl başlarında, ay-
nı süreçten geçeceğiz. Post
pahalı: Türkiye. Dünyanın göz-
bebeği. Teknoloji malzemesi-
nin maden cenneti. Biz kulla-
namasak da…
Son günlerde ülkemizde bir
kampanya var: Özür diliyo-
rum. İçeriği: “1915’te Osmanlı
Ermenilerinin maruz kaldığı
Büyük Felaket’e duyarsız ka-
lınmasını, bunun inkâr edil-
mesini vicdanım kabul etmiyor.
Bu adaletsizliği reddediyor,
kendi payıma Ermeni kardeş-
lerimin duygu ve acılarını pay-
laşıyor, onlardan özür diliyo-
rum.”
Türkler Anadolu’ya 1071’de
geldiğinde, kurumsal bir Er-
meni yapılanması ile karşılaş-
madı. Ermenilerin defterini,
Bizans İmparatorluğu çoktan
dürmüştü. Onları Hıristiyan bi-
le saymamış, Doğu Anado-
lu’nun uç noktasından ortala-
rına, Sıvas’a, Kayseri’ye sür-
müştü.
900 yıl önce Türkler, Erme-
niler ile karşılaşırken, uygarlık
tarihine “örnek komşuluk” no-
tu düşülüyordu. Oysa bu dö-
nem; günümüzün uygar Av-
rupa başkent meydanlarına,
kış mevsiminde kurtların indi-
ği dönemdir. Bu onların soru-
nu. Ama Büyük Selçuklu sul-
tanı Melikşah 1092’de öldü-
ğünde, Urfalı Ermeni tarihçi
Mateos, ardından şunu söy-
leyecek: “Onun ölümüne dün-
ya ağladı.”
800 yıl boyunca birbirimize;
“Gülün ömrü kısadır, gül de-
mem ki hatırı kalır” yaklaşı-
mında olduk. Ta ki, 1824’e ka-
dar. ABD ilk kolejini açtı Tür-
kiye’de. 1830’da Ticaret ve
Dostluk Anlaşması yaptı. 70 yıl
sonra, 186 koleje ulaştı.
Protestan ABD, mezhebi-
ne katkı için Türkiye’ye gel-
mişti. Yahudi, Rum ve Türk’ten
zırnık koparamayınca, Erme-
nilere yöneldi. Kolejlerde okut-
tu, yurtdışına gönderdi, geri
döndürdü. Karabet Toma-
yan, bu senaryonun en parlak
örneğidir.
Amerikan kolejleri, Türkiye
ölçeğinde birçok vatan haini
yetiştirdi, düşmanlık tohumla-
rı ekti. Onlara akıl da verdi: “Bu
böyle olmaz. Kimileriniz asıl-
malı, kimileriniz kesilmeli ki, biz
de uygar Avrupa olarak, Türk-
lerin kırdığı dindaşlarımızın yar-
dımına gelelim.” Bu eski plan;
1821 Yunan ve 1876 Bulgar
ayaklanmalarında bire bir uy-
gulanır. Tutar da. Çünkü “Ba-
tı cephesinde yeni bir şey
yok”. Batı için yeni olan her şey
sürprizdir. Bizde ise, her ola-
ğan şey sürpriz.
Soykırım senaryosu ilk kez
1895’te uygulamaya konur.
Türkiye Ermenilerini, 29 Eylül-
3 Aralık arasındaki 66 günde,
23 ayaklanmaya özendirirler.
1537 Türk, 6448 Ermeni ölür.
Bu sayı önce 37 bine, sonra da
300 bine çıkar. Sonuçta, Er-
meni soykırım töreni yapılır.
Tarih: 29 Mart 1896. Yer: Lon-
dra St. James Hall.
Ama İngiltere, Ermenileri
daha fazla destekleyemez.
Çünkü ufukta, I. Dünya Sava-
şı var. Fransa ve Rusya, Er-
meni konusunda şiddetten
vazgeçmiş. Almanya’dan kor-
kan İngiltere, Fransa ve Rus-
ya’dan kopamaz. Ve Ermeni-
leri, ikinci kez yüzüstü bırakır.
Birincisi mi? Osmanlı’daki tüm
Hıristiyanlara sınırlı toprak be-
lirlerken, Ermeni konusunu
“ucu açık” bırakır.
Soykırım senaryosunun ikin-
ci kez sahne alışı, 1916’dır. Al-
manya ile baş edemeyen İn-
giltere, II. Dünya Savaşı’nda
Pearl Harboor baskını gibi,
yine ABD’yi kullanır. 1916’da
bir Mavi Kitap yayımlar ve
amacına ulaşır. 1923 Lo-
zan’da, Ermenileri üçüncü kez
yüzüstü bırakır.
Bilmiyorum bugün, Ermeni-
lerden özür dileyenlerin hangisi
tarihçidir? Kaçı Osmanlıca bi-
lir ve Osmanlı Arşivi’nde ça-
lışmıştır? Yeni bir buluşları
yoksa hiç yorulmasınlar. “Er-
meniden çok Ermeni” olmaya
gerek yok. Onlar zaten bu sa-
vı, 90 yıldır söyleyip duruyor.
Eğer dayanakları 1916 Ma-
vi Kitap ise, alın size 16 ülke-
den 95 renkli kitap. Alman-
ya’nın 8, ABD’nin 12, Fran-
sa’nın 15 ve İngiltere’nin 27
renkli kitabı. Bu sayı çokluğu
ile Mavi Kitap 1916’nın; tüm
başucu olma özelliği ve kariz-
ması çizilmiş, sıradan bir yıllık
düzeyine inmiştir.
Türkiye’yi satın almanın “ön
ödemesi”den nemalananlar,
“özür diliyor”. Bu sapkın anla-
yışın ucu, birilerince şimdi-
den 700 yıl öncesine indiriliyor:
Kosova, Varna, Belgrat ve İs-
tanbul’un fethi.
Ben özür diliyorum; Ermeni-
lere kendi dindaşımızdan daha
hassas davrandığımız için.
Özür diliyorum: Balkan ulusla-
rını, önce Sırp, sonra Macar
asimilasyonundan kurtardığı-
mız için. Yine özür diliyorum Er-
menileri, Fener Rum Patrik-
hanesi’ne yedirmediğimiz için.
Ve de asıl özrüm; 1094-1270
arasında “çekirge sürüsü” gibi
Anadolu’ya saldıran ve 7 Haç-
lı Seferi sırasında yakıp-yıkı-
lanları anlatamayışımdan ya
da anlamayanlardan.
Onlar AB fonlarından destek
alabilir. İstediği DNA testini
yaptırabilir. Ama Haçlı Sefer-
leri’nin ağır faturasını yükle-
nemez. Acaba AB, nasıl bir
ödeme düşünür? Kaç trilyon
dolar ya da kaç milyar Avro?
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
23 Aralık
Kütük
SESSİZ SEDASIZ (!)
‘Özür Diliyorum’
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Son yõllarda mo-
da olan bir tür jim-
nastik. 2/ Düşman-
lõk... Bir nota. 3/
Tunceli, Erzincan,
Bingöl gibi illerin
dağlõk kesimlerin-
de üretilen bir cins
tulum peyniri...
Gölgede kalan yan.
4/ Yansõma, yankõ.
5/ Uğraş... İnsanõn
kendine karşõ duy-
duğu saygõ. 6/ İçinde bir su
canavarõ yaşadõğõna ilişkin
söylentilerle tanõnmõş İs-
koçya’daki göl... Hindis-
tan’da kral ve prenslere ve-
rilen san. 7/ Karõşõk ren-
kli... Mektup kâğõdõnõn
boş bir yerine yazõlan ek
düşünce. 8/ Ankara’nõn
bir ilçesi. 9/ İlkel bir silah...
Cinsel güçsüzlük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ “Keşmir şalı” da denilen ve dağkeçisinin tüyleriyle do-
kunan çok yumuşak bir dokuma. 2/ Kaz Dağõ’nõn antik dö-
nemlerdeki adõ... Sõrtta taşõnan yük. 3/ Bir resmi, sulan-
dõrõlmõş renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi... Ta-
but. 4/ Nevşehir’in bir ilçesi... Fas’õn plaka imi. 5/ Eski
Türklerde bir babanõn taşõnmaz mallarõnõn mirasçõsõ olan
en küçük oğul... İşyeri olarak kullanõlan birkaç katlõ ya-
põ. 6/ Bir gõda maddesi... İşe yaramaz, eskimiş, bozulmuş
eşya. 7/ Bir ilimiz. 8/ Köpük kõvamõnda, tuzlu ya da tatlõ
yiyecek... Ceviz ya da badem içi. 9/ Sõr... “Ben toprak ol-
dum yoluna / Sen aşõrõ gözetirsin / Şu karşõma göğüs ge-
ren / --- bağõrlõ dağlar mõsõn”(Yunus Emre).
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
A T A N T İ Z M
K A R A İ N A T
S A N E M İ R
Ü S S E K O Y A
Y U M U Ş D E V
E M E K K E T E
K E M P A L S
L A T İ N O T
K A T A K O F T İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65
BAKIRKÖY 8. AİLE MAHKEMESİ İLAN
2007/657
Davacõ Ebru Koç vekili Av. Belkõs Ahi Okçuoğlu tarafõndan davalõ Murat Koç aleyhine açõlan BOŞANMA da-
vasõnda verilen ara kararõ gereğince, Malatya ili, Pütürge ilçesi, Bölükkaya Mah./köyü, Cilt no. l7, Hane no.43 BSN.
32, T.C. 45817602092’de nüfusa kayõtlõ Hasan ve Saime oğlu 10.08.1967 -İstanbul doğumlu davalõ MURAT KOÇ’un
halen “Atatürk Mah. Akdoğan Sokak No.8/1 İkitelli -Küçükçekmece -İstanbul” adresinde ikamet ettiği bildirildi-
ğinden ancak davalõnõn bu adresine tebligat yapõlamadõğõndan ve zabõtaca yapõlan araştõrmada da adresi tespit edile-
mediğinden, ilanen tebligat yapõlmasõna karar verilmiştir. Yukarõdaki adresinde bulunduğu bildirilen MURAT
KOÇ’un 20.01.2009 günü, saat 10.00’da yapõlacak duruşmada hazõr bulunmasõ veya kendisini bir vekil ile temsil et-
tirmesi, aksi takdirde HUMK’nun, 213 ve 377. maddeleri uyarõnca duruşmaya yokluğunda devam edileceği ve ka-
rar verileceği hususu dava dilekçesi duruşma gün ve saati tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
22.10.2008 Basõn: 68441
İstanbul Kültür
Üniversitesi
Fen Bilimleri
Enstitüsü öğrenci
kimlik kartõmõ
kaybettim.
Hükümsüzdür.
M. Murat
ANDAÇ