24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MELTEM YILMAZ Boğaziçi Üniversitesi ile Açõk Toplum Enstitüsü’nün, Prof. Dr. Binnaz Toprak’õn proje sorumluluğunda hazõrladõğõ “Türki- ye’de Farklı Olmak” başlõklõ raporu değer- lendiren uzmanlar, raporun Türkiye’deki ku- tuplaşmanõn alarmõ olduğunu belirttiler. Uz- manlar, cemaatlerin Anadolu’ya bu derece hâ- kim olmasõnõn Türkiye’deki sosyal devlet ya- põsõnõn çökmesinden kaynaklandõğõ, ancak Bush iktidarõnõn son bulmasõyla birlikte õlõm- lõ İslam projesinin de kapanacağõ, bu durum- da raporda belirtildiği türden “farklı olana” baskõ yapan yapõlarõn yüzde 60’õnõn kaybo- lacağõ görüşünü kaydettiler. Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararasõ İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kö- ni, “Türkiye’de Farklı Olmak” başlõklõ ra- porda ortaya çõkan gerçeklerin AKP iktidarõyla meydana gelen bir yapõ olduğunu söyledi. Kö- ni, “AKP’nin ikinci dönem kalacağını gör- düğümüzde iktidar kültürünün topluma yansıyacağını da tahmin ediyorduk. Bu araştırmanın verileri bilinen gerçeklerdi. Türkiye’de laikler, kadınlar, gençler; kı- sacası farklı olan herkes üzerinde giderek artan bir baskı var” dedi. AKP’nin iktidarda kalmasõ durumunda bahsi geçen verilerin daha yerleşmiş bir hal alacağõnõ, ancak siya- set biliminde 10 senelik döngüler olduğunu ve o devrelerde bu yapõlarõn değişeceğini kay- deden Köni, “İktidar değiştiğinde bu yapı- ların yüzde 60’ı kaybolacaktır. Ilımlı İslam projesi Amerika’da 80’lerde yaratılmıştır ki bu sistemin Bush’un çökmesiyle sona ere- ceğini düşünüyoruz. Şimdi Türkiye için de değişim başlayacaktır” diye konuştu. Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Ana- dolu kentlerinde bağnaz muhafazakârlaşma ek- seninde bir değişim yaşandõğõnõ araştõrma so- rularõnõ yanõtlayan deneklerin vurguladõğõna CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Pabucumuz dama atıldı! Giriştiğimiz iş, öngörümüzden zorsa ne deriz? Pabuç pahalı! Değme üçkâğıtçılara bile kazık atabilecek ye- tenekteki kişi, Türkçemize göre, şeytana pabucu ters giydirecek güçtedir! Uzun sözün kısası, yukarıdaki deyimlerin tümü 5 yıldır Irak’ta yaşanıyor. Bush yönetiminin 20 Mart 2003’te başlattığı kanlı işgalden sonra yaşanan- larda pabucun her türlüsü vardı; bir tek “pabush” yoktu! Anadolu’da sonu “ç” ile biten sözcükler yu- muşatılarak söylenir. Pabuç yerine pek çok yer- de “pabuş” kullanılır. Türkçemizin o güzelim eşanlamlılığına, çokan- lamlılığına bir de “pabush” eklenmiş oldu! Iraklı gazeteci Muntazır el Zeydi bir haftadır dünya gündeminin bir numaralı ismi. Irak’taki Ame- rikan yönetimine veda etmek için Bağdat’a gelen Bush’un, gazetecilerin karşısına çıktığında tanış- tığı ayakkabılar, binlerce sayfalık yazıdan çok da- ha iyi dile getirdi gerçeği. Bush, olaydan birkaç gün sonra verdiği de- meçte, bu tür şeylerin demokrasilerde olağan ol- duğunu anlattı, ekledi: “Gazeteciye çok sert davranılmasın. Bu, kendini ifade etmenin ilginç ve değişik bir yoluydu...” Bush, böyle söyleyedursun, El Zeydi’den gelen haberler şöyle: Kemikleri kırılıncaya kadar dövüldü. El ve ka- burga kemiklerinde kırık var. İç kanama oluştu. Olaydan sonra sorgu için nereye götürüldüğü açık- lanmadı. Yabancı devlet başkanlarına hakaretten yargılanacak... Bu bilgiler ışığında durum şu: El Zeydi dünyada övüldü ama ülkesinde dö- vüldü. Irak’ta 5 yıldır süren iç kanamaya bir de El Zey- di’nin kanaması eklenmiş oldu. Yargılanma biçimi bizce çok yanlış. Bush, Irak için yabancı devlet başkanı değil ki, bu madde- den yargılansın! El Zeydi’nin kemiklerinin bir an önce kayna- masını dileyelim... 14 Aralık dünya ayakkabı gününün hemen er- tesinde 5 kıtada; pabush oyunlarının üretilmesi, ABD’nin icat etmesi gereken silahların arasına “ayakkabısavarların” da eklenmesi, şu gerçeği bir kez daha ortaya koydu: Bir kişiyi ya da durumu gülünç hale getirmek ka- dar ciddi bir eleştiri yoktur! Girişte, pabuçlu deyimleri sıralarken “pabuç ka- dar dili var”ı sözlük anlamı gereği olumsuzladık ama şöyle bir deyim de üretebiliriz: Pabuç kadar yüreği var! Ne olursa olsun, Iraklı gazeteci bütün dünyaya şunu gösterdi: Halktan büyük güç yoktur! Ne kadar güçlü silahlarınız olursa olsun, ne ka- dar etkili yönetim oluşturursanız oluşturun, halkın gerçek anlamda desteğini alamamışsanız, bu güç- lerinizin tümünü halkla çarpın, sıfır çıkar! Arap dünyasında başka bir nedenle, başka bir kişi için üretilmiş olan fıkrayı El Zeydi’ye uyarla- yalım: Bağdat’ın yeni açılan büyük alışveriş yerlerin- den birinde bir kadın hızla tuvalete yönelmiş. Yan- lışlıkla erkekler tuvaletine girince bir görevli kapıda tutmuş uyarmış; “Yanlış girdiniz, burası erkekler tuvaleti.” Kadın sormuş: “İçeride El Zeydi mi var?”- Yoo bunu nereden çıkardınız? “Arap dünyasında başka erkek yok ki!” GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Geçmiş yıllarda Meclis’teki çoğunluğa dayanan bütçelerin kabul göreceği bilinirdi; lakin görüşme- ler ilk gününden son güne kadar büyük ilgi ile izle- nirdi. Özellikle 1946’da çok partili düzene geçildikten sonra hükümet icraatı ve her bakanlığın bütçesi üze- rinde hararetli görüşmeler, tartışmalar yapılırdı. Ya bugün? Bugün bütçe görüşmelerinin ilk günü Başbakan’la muhalefet liderlerinin konuşmaları ilgi çekiyor. Daha sonra müzakereye açılan bakanlık bütçe- leri görüşülüyor mu, görüşülüyor ise neler önerili- yor, eleştiriliyor... Meclis Genel Kurulu’nda bir avuç “dinleyici” milletvekili ile kürsüde konuşandan başka ne bilen var ne de ilgilenen... Yazılı veya görsel medyada -kavga da çıkmaz ise- bütçe görüşmelerinden söz eden tek satıra rastla- nıyor mu? Hayır! Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken Çanka- ya’daki AKP’liden önceki Cumhurbaşkanı Sayın Ah- met Necdet Sezer zamanındaki giderleri bir buçuk, iki misli katlamasının hesabı sorulup sorulmadı- ğından... ...Başbakanlık bütçesi görüşülürken RTE’nin re- jim, kişisel veya çevresiyle ilgili “tasarrufları” sor- gulandığından haberiniz var mı? Hayır! Oysa bu yıl da bütçe görüşmelerinde kamuoyu- na yansımayan ilginç kimi konuşmalar yapılıyor. 17 Aralık günü Anayasa Mahkemesi bütçesi gö- rüşüldü. CHP Manisa Milletvekili değerli hukuk adamı Şa- hin Mengü bir konuşma yaptı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “tarafsızlığını yitirdiğini ve bu nedenle görevinden ayrılması gerektiğini” söyledi. Giderek sorunlaşan, yüksek yargıyı yakından il- gilendiren önemli bir konu böylece TBMM tuta- naklarında geniş, kapsamlı biçimde yer alıyor... Şahin Mengü, Kılıç’ın bilinen geçmişini, bir hu- kukçu olmadığını, -Turgut Özal döneminde- Yük- sek Mahkeme’ye yasal yollar zorlanarak üye ya- pıldığını anlattı. Hukuksal bir garabetin altını çizerek; “Haşim Kı- lıç’ın tahsili muhasebe ilmi ile sınırlıdır. Dünyanın hiç- bir yerinde muhasebe eğitimi almış bir insanın Ana- yasa Mahkemesi üyeliği / başkanlığı yapması söz ko- nusu olamaz” dedi. Haşim Kılıç’ın maskesini indirdi. Hukuk devleti ol- makla övünen Cumhuriyetin temel taşı laikliğe ay- kırı bir kişinin Yüksek Mahkeme başkanlığını hâlâ işgal etmesindeki anlamsızlığı, kabul edilemez du- rumu Meclis tutanaklarına şu ifadelerle geçirdi: “...Kılıç bu göreve bir misyon yüklenerek seçilmiştir. Bu misyon; devleti kuranların devletin temel değe- ri kabul ettikleri laikliğe karşı mücadele etmek, dünya görüşüne uzak siyasal partilere elinden gel- diğince -haklarındaki raportör raporlarını basına sız- dırmak gibi- zarar vermeye çalışmak, yakın gör- düklerine ise evrensel hukuk kurallarını hiçe saya- rak destek vermektir...” Soru üzerine “evet ben laikim” diyemeyen Kılıç, gizlemeye çalıştığı amacına varmak için bütün önemli davaların raportörlüğünü “laikliği milliyetçi- lik ile beraber Türk siyasal yaşamının temel iki so- runu olarak gören” kişiye... Osman Can’a vermekte herhangi bir sakınca görmedi. Mengü, bu ülkede laikliğin bir iktidar, o iktidara koşut (Haşim Kılıç gibi) dünya görüşü olanlarla na- sıl lime lime edildiğini saptayan somut bir örneği tu- tanaklara geçirdi. Altına imza atılacak bir konuşmaydı. Dinci bir iktidar, laikliğe karşı bir Anayasa Mah- kemesi Başkanı ile yargı alanında nereye geldiği- mizi ve nereye götürülmek istenildiğini değerlendiren, yorumlayan bir konuşmaydı. Mengü, önemli, tarihsel bir görevi yerine getirdi. ankcum@cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK Bir Davayı Ölesiye Sevmek operasyonlarõ sõrasõnda sokaklara dö- külmediğimiz, ölüm orucuna yatan ço- cuklarõmõzõn çaresizliğini hissedip onlarla birlikte ölüm orucuna yatmadõğõmõz için hepimizin payõ var.. bizim birilerinden özür dilememiz gerekiyorsa, bu, ölüm oruçlarõnda hayatõnõ kaybeden ve sayõlarõ yüzleri bulan çocuklarõmõzdan dilediği- miz bir özür olmalõ... Yönetmen Özcan Alper ve onunla birlikte bu filmi kotarmak için çalõşan bü- tün dostlarõnõn bu vakitsiz ve çaresiz ölümlere tanõklõk ettiklerini düşünüyorum. Bunlarõ bire bir yaşadõlar ve artõk zama- nõdõr dediler.. artõk bir şeylerin hesabõnõn sorulma zamanõdõr. Yüzlerce ölüm ve yüzlerce yarõ sakat gencin bu durumda ol- masõ devletin de bir ayõbõdõr ve her dakika olur olmaz bize demokrasi dersi veren Ba- tõlõ dostlarõmõzõn da bir ayõbõ.. En çok da bizim ayõbõmõz... Sonbahar için başka ne söyleyebilirim, bu müthiş politik filimde tek bir slogan yok, tek bir işkence sahnesi yok.. ama Yu- suf’un dolaştõğõ dağ başlarõnõn her daim bulutlu olduğu o muhteşem coğrafya adeta bir hapishane gibi. Ve Karadeniz her daim dalgalõ.. ama hayat çok sakin akõ- yor. Yönetmen Özcan Alper’in son derece az konuşmalõ bu filminde, neredeyse her şey insanõn kulağõna bir şey fõsõldõyor. Örneğin Yusuf’un tahliyesi sõrasõnda doktorun penceresinde gördüğü bir kar- ga adeta onu takip ediyor; anne, evinde açõk havada yattõğõ sedirin başõna geliyor ve Yusuf sõk sõk onun sesiyle uyanõyor. Bu karga bir kara ölüm gibi. Ve Kara- deniz’in hiç durmayan yağmuru ve ge- nellikle karamsar atmosferi bize hep kahramanõmõzõn bir süre sonra öleceği- ni hatõrlatõyor ve adeta bir infazõ izler gi- bi oluyorsunuz... Yönetmenin ilk uzun filminde, içerik- le ilgili böylesine başarõlõ bir anlatõm kur- masõ gerçekten övülesi bir durum. Bu film sanki başka türlü anlatõlamaz. Özellikle Gürcü kõzõyla Yusuf’un seviştiği o sah- ne unutulur gibi değil. Her şey o kadar in- sana ait ki, kederden kahroluyorsunuz. On gün önce Rusya’daydõm. En son 1989’da gittiğim Moskova’da neler de- ğişmiş kavramaya çalõştõm; değişenlerin yanõnda değişmeyen tek şey, o uçsuz bu- caksõz topraklarda her zaman var olan muhteşem bir vicdani sorgulama ve hü- zündü. Çevremde gördüğüm pek çok Rus, romanlardan fõrlamõş gibiydi ve şunu öğ- rendim: Rusya’da romantizm asla yok ol- mayacak, tõpkõ Hopa’da ve Türkiye’de yok olmadõğõ gibi. Şimdi bize, özverili bir ortak çalõşma- nõn gerçekleşen hayali “Sonbahar” fil- mine gitmek düşüyor. En çok da kendi- mizle yüzleşmek için. Büyük laflarõ bir yana bõrakõp önce yakõn tarihimizle yüz- leşelim, bence bu bize iyi gelecektir. isilozgenturk gmail.com Baştarafı Arka Sayfada Anadolu’da cemaat egemen İstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Üni- versitesi ile Açõk Toplum Enstitüsü’nün ha- zõrladõğõ “Türkiye’de Farklı Olmak” başlõklõ raporun sonuç bölümünde Türki- ye’yi anlamak isteyen herkese Anado- lu’yu görmesi salõk verildi. Türkiye’de si- yasal seçkinler arasõnda mutabakat sağ- lanmamõş olmasõnõn, sorunlarõn çözümü- nü güçleştirdiğine vurgu yapõldõ. Raporun sonuç bildirgesinde siyasal seçkinler arasõnda mutabakat sağlanama- masõnõn sonucu ortaya çõkan politikayla, te- mel ilkelerde konsensüs sağlamak ve ülke sorunlarõna ortak çözümler aramak yerine karşõ tarafõ suçladõğõ, politik yaşamõn bu tür anlayõşlara mahkûm edilmesinin Türkiye’yi adeta “kilitlediği” ifade edildi. Raporda, kendi yandaşlarõna devletin imkânlarõnõ su- nan iktidarlar yerine her kesime eşit me- safede duran şeffaf bir yönetim anlayõşõnõ sağlayacak yapõsal değişimlere gidilmesi, farklõ kimliklerin karşõ karşõya kaldõklarõ ay- rõmcõlõk ve baskõnõn ortadan kalkmasõ için bir yandan eğitim, diğer yandan siyasi pro- jeler kanalõyla ayrõmcõlõğa karşõ mücade- le edilmesi gereğinin altõ çiziliyor. İstanbul Haber Servisi - Küresel ekono- mik kriz, işsizlik, ABD’nin Ortadoğu politika- larõna karşõ bini aşkõn lise ve üniversite öğren- cisi, dün Kadõköy İskele Meydanõ’nda “Em- peryalizme Karşı Bağımsızlık Yürüyüşü” adlõ mitingi gerçekleştirdiler. Yurt genelinde tüm lise ve üniversite öğren- cilerinin katõlõmõyla gerçekleştirilen etkinliğe birçok üniversiteden öğrenci topluluklarõ, öğ- renci temsilcileri ve meslek odalarõnõn gençlik komisyonlarõ katõldõ. Kadõköy’deki Tepe Nati- lius Alõşveriş Merkezi önünden saat 13.30 top- lanan bini aşkõn öğrenci, şiddetli yağmur ve soğuğa karşõn Kadõköy İskelesi’ne doğru yü- rüyüşe geçti. Mitingte “İş bizim, bilim bizim, gelecek bizim, kahrolsun emperyalizm”, “Kapitalizmle kalmaz bu dünya, dünyada gençlik ayakta”, “Demokratik lise, bağımsız Türkiye”, “Yaşasın tam bağımsız, demo- kratik Türkiye” pankart ve dövizleri açõldõ. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakan Tayyip Erdoğan, kriz ile ilgili “Henüz ölüm sinyal- leri vermeyen hastaya siz kalkıp da ölümü hatırlatan bir doktor gördünüz mü? Ben de ülkemin doktoruyum” demesine karşõn ge- rekli önlemleri almamakta diretiyor. AKP hükümeti, krize ilişkin çok az sayõda işletmenin faydalanabildiği küçük miktarlõ kredi ve kayõt dõşõ pa- ralarõn ekonomiye katõlmasõna iliş- kin tartõşmalõ yasa hariç, iç piyasa- yõ canlandõracak, üretime geçişi sağlayacak ve finansman ihtiyacõnõ karşõlayacak önlemleri hâlâ almadõ. Erdoğan, önceki gün İs- tanbul’da Dõş Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Ola- ğan Genel Kurulu’nda “Hü- kümetimizin krize karşı önlem almadığına ilişkin eleştiriler, son derece mes- netsiz ve gerçeklerle bağ- daşmayan iddialardır. He- nüz ölüm sinyalleri ver- meyen bir hastaya siz kal- kıp da ölümü hatırlatan ya da kefenini hazırlayan bir doktor gördünüz mü? Psi- kolojik olarak tedavi et- menin doktorlukta en önemli bir adım olduğunu biliyoruz. Ben de ülkemin doktoruyum” demesine karşõn, iş dünyasõ, sendikalar ve sivil toplum örgütleri krize ilişkin alõnmasõ ge- reken çok sayõda önlemin alõnma- dõğõnõ vurguluyor. DİSK Başkanõ Süleyman Çelebi, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantõsõnda kriz için hükümet tarafõndan eko- nomik, sosyal ve siyasal hiçbir ön- lem alõnmadõğõnõ ifade ederken, CHP “Hükümetin krizi anlama- dığını” belirtmiş, TÜSİAD Başkanõ Arzuhan Yalçındağ da alõnmasõ düşünülen önlemlerle ilgili olarak “Daha fazla gecikmeden bir an önce yapılmalı. Alınan kısmi ön- lemlerin kamuoyuna sunumu da ekonomik aktörlere güven verme konusunda zayıf kalmıştır” diye konuşmuştu. Sendikalar ve sivil toplum ör- gütleri, alõnmasõ gereken önlemle- ri şöyle sõralõyor: ?Çalõşan ve emeklilere yapõlacak ücret artõşlarõ ile iç talebin canlan- dõrõlmasõ. ? İç talebin arttõrõlmasõ için ver- gi dilimlerinin yeniden düzenlen- mesi. ? Yerli üretimin tüketilmesi için kampanya başlatõlmasõ. ? Çok az sayõda çiftçi ve KO- Bİ’nin faydalanabildiği ko- lay kredi uygulamasõnõn yaygõnlaştõrõlmasõ. ? Benzin, elektrik, doğal- gazda indirim yapõlmasõ. ? Devletin özellikle ener- ji gibi altyapõ yatõrõmlarõna doğrudan girerek maliyetleri düşürmesi. ? İstihdam artõşõnõn sağ- lanmasõ için kamuda boş kadrolarõn doldurulmasõ. ? Daha etkin bir vergi ve istihdam denetimi yapõlma- sõ. ? KDV başta olmak üze- re vergide indirime gidil- mesi. İstanbul Haber Servisi - Marmara Üniversitesi Senatosu, 1915 olaylarõyla ilgili bir grup yazar ve akademisyen tarafõndan yürütülen “Özür Diliyoruz” kampanyasõna tepki gösterdi. Senatodan yapõlan açõklamada, “Osmanlı topraklarında yaşandığı ileri sürülen olay- larla ilgili olarak son günlerde ülkemizde- ki bazı kişilerce, ‘Ermenilerden Özür Dili- yorum’ adlı bir kampanya başlatıldığını esefle izlemekteyiz” denilerek, şunlar kayde- dildi: “Kuşkusuz, tarihte yaşanan olaylar sonucunda zorunlu olarak ortaya çıkan tehcirin olumsuz sonuçlarından sadece Türk milletinin sorumlu tutulması ve bu- nun soykırım olarak nitelendirilmesi tari- hi gerçeklerle örtüşmemektedir. Bu ne- denle, kimilerince konunun sürekli ve tek yönlü olarak gündeme getirilme çabalarını iyi niyetle bağdaşan bir tutum olarak gör- müyoruz. Marmara Üniversitesi Senatosu olarak, özür dileme girişimini haksız, in- safsız ve maksadı meçhul bir hareket ola- rak değerlendiriyor ve şiddetle kınıyoruz.” Köksal: Kafa karışıklığı yaratır TBMM Başkanõ Köksal Toptan, özür di- leme kampanyasõnõ değerlendirerek “Bu kampanyayı doğru bulmuyorum. Bir kafa karışıklığına neden olur” diye konuştu. Bu arada kampanyaya karşõ, 60 emekli büyükel- çinin yayõmladõğõ karşõ bildiriye ise aralarõn- da emekli ve görevdeki büyükelçi ve diplo- mat 34 kişi daha destek verdi. Emperyalizmekarşõbağõmsõzlõkyürüyüşü MarmaraÜniversitesi Senatosu’ndankınama Hükümetten krize önlem yok İş dünyasõnõn istekleri İş dünyasının alınmasını istediği önlemler de şöyle:  IMF ile bir anlaşma yapılması.  IMF kredilerinin cari işlemler açığı ve özel sektör borçlanmaları için kullanılması.  Merkez Bankası’nın firmalara doğrudan uzun vadeli krediler verebilmesi.  KOBİ’lere kredi desteği için banka kredi faizlerinin bir kısmını devletin karşılaması.  Eski araçların hurdaya ayrılarak yeni araç alınması halinde ÖTV indirimi getirilmesi.  Banka ve sigorta muameleleri vergisinin kaldırılması. dikkati çekerek, “Bu değişimde en önemli noktalardan birinci- si kadınların ötekileştirmeden daha fazla ve daha olumsuz et- kilenmesidir. İkincisi, bağnaz bir muhafazakârlığın katı kon- vansiyonel ahlak ilkelerine sıkı sıkıya bağladığı insanların yal- nızca diğer insanları yargıla- makla kalmadığı, aynı zaman- da onların yaşam tarzına mü- dahale ettiği de ortaya çıkmış- tır. Diğer insanların hayatları- na müdahalenin iktidarla eko- nomik paylaşımdan daha fazla pay almak adına kullanıldığını düşünüyorum” dedi. “Öteki” üzerindeki “gizil” baskõnõn yal- nõzca Anadolu kentlerinde değil, büyük şehirler ve özellikle varoş mahallelerde de yaşandõğõnõ söy- leyen Narlõ, Gülen ve benzeri cemaat yapõlarõnõn, toplum tara- fõndan sempati görmesinin temel nedeninin, devletin özellikle eği- tim ve sosyal dayanõşma alanõn- da çökmesi olduğunu kaydetti. Sosyoloji Derneği Başkanõ Prof. Dr. Birsen Gökçe, muha- fazakârlaşmanõn yalnõzca Ana- dolu’da değil, büyük şehirler de dahil olmak üzere Türkiye’nin her yerinde artarak bir baskõ unsuru haline dönüştüğünü kaydetti. Toplumdaki kişi ve gruplarõn, kendilerini yöneten siyasi erk ile egemen güçlerin “farkında ol- madan” etkisi altõna girdiğini be- lirten Gökçe, “Bu durum, Tür- kiye’nin sosyal yapısındaki de- ğişimlerle bağlantılı bir olgu- dur” diye konuştu. ‘ÖZÜR DİLİYORUZ’ KAMPANYASI SAYFA 21 ARALIK 2008 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y 11 Edirne B 7 Kocaeli Y 11 Çanakkale Y 11 İzmir Y 13 Manisa Y 12 Aydın Y 13 Denizli Y 11 Zonguldak Y 10 Sinop Y 8 Samsun Y 15 Trabzon B 14 Giresun Y 12 Ankara Y 6 Eskişehir KY 5 Konya KY 7 Sıvas KY 0 Antalya Y 16 Adana Y 17 Mersin Y 17 Diyarbakır Y 7 Şanlıurfa Y 9 Mardin Y 10 Siirt Y 8 Hakkâri KY 2 Van KY 6 Kars B - 4 Oslo K 4 Helsinki K 4 Stockholm KY 5 Londra PB 9 Amsterdam Y 9 Brüksel Y 10 Paris Y 9 Bonn Y 8 Münih Y 7 Berlin Y 8 Budapeşte Y 6 Madrid PB 16 Viyana KY 5 Belgrad Y 5 Soyfa Y 7 Roma PB 15 Atina Y 13 Zürih KY 5 Moskova B - 2 Aşkabat PB 6 Astana B - 8 Taşkent B 0 Bakû B 6 Bişkek K 1 Tiflis B 2 Kahire 4 21 Şam PB 19 Yurt geneli parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey- doğusu ile Edirne ve Kırklareli çevreleri dı- şında tüm yurt ya- ğışlı geçecek. Hava sıcaklığı yarın tüm yurtta 2 ila 4 derece azalacak. Uzmanlar, sosyal devlet yapõsõnõn çökmesiyle ortaya çõkan sonuca dikkat çekti SİYASİLERE ‘KİLİTLİYORSUNUZ’ MESAJI Lise ve üniversite öğrencileri Kadıköy’de bir araya geldiler. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) İç piyasa canlandõrõlmadõ, finansman ihtiyacõ karşõlanmadõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle