24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2008 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İnsan Hakları ve Türkiye 10 Aralık 1948 BM İnsan Hakları Gü- nü’nün yıldönümü dün, hak etsin et- mesin, dünyanın bütün ülkelerinde, ama özellikle altmış yıl önce bu söz- leşmenin imzalandığı Paris’teki Palais de Chaillot’da kutlandı. Tabii 10 Aralık belgesi, tarihin tek in- san hakları bildirgesi değil, insan hak- ları kavramı, 1948’den öteye gidiyor, ta- bii hukuka Gortsius’a kadar da uzatmak mümkün; ama kavram yine de yeni. 1948’den bugüne de insan hakları kavramında yenilikler, değişimler ol- muş, o zamandan bu yana, son za- manlarda, belki büyük ekonomik krizin getirdiği koşullar hariç, pek fazla konu- şulmasa da ekonomik haklar olmayın- ca insan haklarının ne anlam ifade ede- ceği ciddi bir tartışma konusu veya hiç değilse düşünce teması oluşturmuştur. Öte yandan küreselleşme, bir yandan dünyada haberleşme, iletişim ve ulaşı- mı daha kolaylaştırarak, öte yandan da nimetleri dışında kalanların insanca ya- şam koşullarını, daha da kısıtlayarak, in- san hakları alanında hem olumlu hem de olumsuz etkiler yapmıştır. Nihayet insan hakları ortaya atıldı- ğında, bu kavram bireyi, özellikle, hat- ta yalnızca devlete karşı korur iken, te- rörü çağdaş yaşamın önde gelen et- kenlerinden, terör örgütlerini de özgür- lüğün yine önde gelen tehditlerinden bi- ri haline getirirken, cephede savaşan güçlerin, hatta orduların, güvenlik ör- gütlerinin özelleştirilmesi, mahalle bas- kısı kavramının yaşamın parçalarından biri haline getirmesiyle, insan hakları ar- tık yalnızca devlete karşı ileri sürülen bir kavram olmaktan çıkmış, çok daha de- ğişik ve boyutlu bir hale gelmiştir. Yukarıda saydığımız bütün hususlar, her biri bu sütunun dar çerçevesini aşacak, köklü tartışma konularıdırlar. Ama konumuza yani Türkiye ve insan hakları sorununa dönecek olursak, ül- kemizin bu alanda çok kötü bir nota sa- hip olduğunun ve reform ile demokra- si iddiaları ne olursa olsun, oldukça ge- ri bir konumda bulunduğunun yadsı- namayacağını söyleyebiliriz. Polis korkusu ülkemizde en üst dü- zeydedir. Herhangi bir vatandaş anası- nın ak sütü kadar helal olan polise kimlik sorma hakkını kullansa, hastanelik olup, ağır yaralanacak biçimde dayak yemeyi göze almak durumundadır. Bugün Türkiye herkesin polisten kork- tuğu, (organize suç örgütleri ne kadar korkar onu bilemiyorum) dehşetengiz bir polis devletidir. Bugün Türkiye, çocuklarının çocuk ta- cizine en açık olduğu ülkelerden biri ola- rak da insan hakları konusunda nal top- lamaktadır. İşkence alanında Türkiye’nin nerede olduğunu, son olayların ışığında ayrın- tıya gerek bile kalmadan saptamak çok kolaydır. İnsan Hakları İzleme Komisyonu tem- silcisinin Cemil Çiçek ile bu konuda yaptığı görüşmenin bir skandal olduğu gazetelerden anlaşılıyor. Ama en acısı, yargının içinde bulun- duğu durumun da, Türkiye’de insan hak- larının önünde bir engel oluşturmasıdır. Hiç kuşku yok ki, yargı bağımsızlığı- nın tam olarak sağlanmadığı ülkelerde insan haklarına riayetten söz edileme- yeceğine göre, Türkiye’de etmek müm- kün görünmemektedir. Tabii yargı bağımsızlığından söz eder- ken, yine son zamanlarda, kimi birim- lerinin marifetlerinin haberlerini gazete- lerden okuduğumuz “Adli Tıp” kuru- munun, hem kendileri hem de vatandaş açısından, içler acısı durumunu da, bu çerçeve içinde ele almanın doğru ol- duğunu belirtmek gerek. Ayrıca, bundan bağımsız olarak, Tür- kiye’de bir tedbir olan tutuklamanın, bir infaz uygulaması olarak kullanılması, yar- gısız infazı yaygınlaştırarak, insan hak- larına karşı yeni bir ihlal unsuru oluş- turmaktadır. Ama bütün bunlardan daha vahim olanı, insan hakları konusunun Türki- ye’deki algılanış biçimidir. Yıllar önce, Tansu Çiller ile bir dost- ça sohbette, insan hakları ve temel öz- gürlükler konusuna biraz daha fazla ağır- lık vermesini önerdiğimizde, aldığımız ya- nıt, “Ah biraz da seçmenden bu gibi ta- lepler gelse” olmuştu. Gerçekten de, Türkiye’de mahalle baskısını, gerici töreyi rahatça içine sindirmiş olan sıradan vatandaşın insan hakları konusunda fazla talepkâr olma- sını beklemek abestir. İstanbul sokaklarında elindeki satırla kurban kovalayan çok rakik vatandaşı- mızın, bu görüntünün hemen ardın- dan, gelişmiş demokrasilerin bireyleri dü- zeyinde insan hakkı talebinde bulun- masını ve dolayısıyla ülkemizin insan hakları konusundaki karnesinin düzel- mesini öyle görünüyor ki, daha çok bek- leriz. asirmen@cumhuriyet.com.tr Genelkurmay’õn basõn turu askeri birliklerin bayramdaki etkinliklerini kamuoyuna yansõttõ Şırnak stratejik önemde SERTAÇ EŞ ANKARA - Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK), terörle mücadelenin yoğunlaştõ- ğõ Siirt ve Şõrnak illerinin, kõrsal alandaki tüm kritik noktalara konuşlanmõş du- rumda. Şõrnak 23. Jandarma Sõnõr Tümen Komutanõ Tümgeneral Tahir Bekiroğ- lu, kendi sorumluluk bölgelerinde 200’ün üzerinde üs bölgesi bulunduğunu, terö- rist tehdidi ve ihtiyaca göre bunun zaman zaman 300’ü geçtiğini dile getirdi. Genelkurmay’õn, Siirt ve Şõrnak’a dü- zenlediği basõn turu, terörle mücadele eden askeri birliklerin Kurban Bayra- mõ’ndaki etkinliklerini kamuoyuna yansõttõ. Gezinin ilk durağõ olan Siirt’in Eruh ilçesi, PKK terör örgütünün 1984 yõlõnda ilk eylem yaptõğõ yer olmasõ ne- deniyle önem taşõyor. Eruh’a 2000 yõ- lõnda kurulan Bayõrdüzü Üs Bölgesi, güvenlik güçlerinin toplanma ve göre- ve dağõlma merkezi görevini görüyor. Bayõrdüzü, Eruh’un en yüksek nokta- sõnda yer alõyor. Bütün bölgeye hâkim durumda, çevresinde sürekli emniyet bi- rimleri görev yapõyor. Havanlar, olasõ terörist geçiş noktalarõna göre konum- lanmõş, ateşe karşõ ateş etmek üzere ha- zõr bekletiliyor. Bölgede görev yapan birliklerde ihtiyaçlarõnõ karşõlayacak her türlü silah, teçhizat bulunuyor. Te- rörle mücadele eden askeri personelin her türlü ihtiyacõ da karşõlanõyor. Eruh’un ardõndan helikopterlerle Kü- peli (Gabar) Dağõ’nõn kuzeybatõsõndaki Görmeç Üs Bölgesi’ne hareket edildi. Bu üs bölgesi 2006 yõlõnda oluşturulmuş. Ya- şam tamamen konteynõrlarda geçiyor. Askerlerin, banyosu, yemeği, yatakhanesi portatif mekânlardan oluşuyor. Bölgede görev yapan motorlu piyade taburu, te- röristlerin Küpeli Dağ’a sõzmalarõnõ en- gellemekle görevli. Üs bölgesinde in- ternet, telefon bağlantõsõ mevcut, Meh- metçik sahra fõrõnõnda pişirilen sõcak ek- mekle yemek yiyor. Genelkurmay İletişim Daire Başkanõ Tuğgeneral Metin Gürak, “Terörle mücadele amacıyla bu şekilde oluştu- rulan üs bölgesinin sayısı binin üze- rinde” bilgisini veriyor. Daha sonra Şõrnak 23 Jandarma Sõnõr Tümen Ko- mutanõ Tümgeneral Tahir Bekiroğlu, kendi sorumluluk alanlarõnda 200’ün üzerinde üs bölgesi bulunduğunu, bunun terörist tehdidi ve ihtiyaca göre 300’ü ge- çebildiğini aktarõyor. Tümen, terörle mücadele açõsõndan Irak sõnõrõnõn Şõrnak bölümünü koruyor. Şırnak’ın önemi Terörle mücadele döneminde, il ya- põlan ve sõnõrlarõ belirlenen Şõrnak, bu açõ- dan stratejik bir önem taşõyor. İl merkezi Namaz Dağõ’nõn güney yamaçlarõna ku- rulmuş. Namaz Dağõ Bloku’nun kuzey- doğusunda Bestler Dereler Vadisi bulu- nuyor. Bu vadi Hezil Çayõ üzerinden Irak’õn kuzeyiyle coğrafi açõdan doğal olarak bağlantõlõ. Teröristlere önemli sõğõnak alanõ sağ- layan Küpeli Dağõ da bu il sõnõrlarõ içinde bulunuyor. Bekiroğlu, dağõn top- lam alanõnõn 1200 kilometrekare olduğu bilgisini veriyor. Dağdaki vadiler, ma- ğaralar, doğal sarp yapõsõ terörle müca- deleyi de önemli kõlõyor. Bölgede uzun süre görev yapmõş bir komutan, Şõrnak’a ilişkin şu değerlendirmeyi yapõyor: “PKK terör örgütü Şırnak’a muh- taç. Küpeli (Gabar) Dağı, Bestler De- reler, Cudi Dağı bu ilde bulunuyor. Bu ilin coğrafyası, daha içlere sızmak için uygun durumda. Şırnak’taki te- rör diğer bölgelere yayılabilir. Örne- ğin Hakkâri’de böyle değildir. Hak- kâri’den daha içlere sızmak pek kolay değil. Burada hep eylem yapıp güne- ye kaçmışlardır. Ancak Şırnak’tan sız- malar olabilir. Kendileri de ‘Gabar bi- zim kalbimiz’ diyor zaten...” Kamp karşısına mevzi Terör örgütünün Haftanin ve Sinaht kamplarõ Irak’õn kuzeyinde Şõrnak top- raklarõnõn karşõsõna denk geliyor. Bu kamplardan Türkiye’ye sõzmalarõn ön- lenmesi için hâkim noktalara birlikler yerleştirilmiş. Gazetecilerin son götü- rüldükleri yerler de bunlardan ikisi: Be- yaztepe ve Gürvil Üs Bölgesi. Bekiroğ- lu, Beyaztepe’nin terör örgütünün kul- landõğõ Haftanin kampõnõn kuzeyine denk geldiği bilgisini veriyor, bir de uya- rõ yapõyor: “Mevzilerden yukarı fazla görüntü vermeyin, karşı tarafı bura- sı kadar sıkı kontrol edemiyoruz.” Gezinin son durak yeri olan Gürvil Üs Bölgesi ise terör örgütünün Sitaht kam- põnõn karşõsõna denk düşüyor. Bölgeye bir bölük düzeyinde konuşlanan birlik tankla destekleniyor. Kartal yuvasõnõ andõran kuleler yapõl- mõş, 12.7’lik taretler, uçaksavarlarõn namlusu Irak’õn kuzeyine çevrilmiş du- rumda. Bekiroğlu, askerlerine “Mehmetçik, hudut kartalı” diye sesleniyor. “Hudut tekmili” veren Çorumlu Mehmetçiğin elinde, silah namlusuna sõkõştõrõlmõş bir şekilde küçük bir şeker poşeti duruyor, üzerinde şu ifadeler var: “Kurban Bayramı’nızı kutluyor, gözlerinizden öpüyorum. Tahir Be- kiroğlu, Tümgeneral, Tümen Ko- mutanı.” Gezinin ilk durağõ olan Siirt’in Eruh ilçesi, PKK terör örgütünün 1984 yõlõnda ilk eylem yaptõğõ yer olmasõ nedeniyle önem taşõyor. Gürvil Üs Bölgesi terör örgütünün Sitaht kampının karşısına denk düşüyor. Bölgeye bir bölük düzeyinde konuşlanan birlik tankla destekleniyor. 12.7’lik taretler, uçaksavarların namlusu Irak’ın kuzeyine çevrilmiş durumda. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle