24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 13kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Nâzım’dan Atatürk’e, Putlaştırma Geleneği (1) Bu yazının başlığı daha farklı da olabilirdi. “Yaşatamadıklarımızı anma tutkusu…” gibi- sinden mesela. Yine de hep aynı kapıya çıkardı. Zaten toplumca kendimizi hep ‘aynı kapılara’ mahkûm etmez miyiz? Önümüzde bildikleri- mizden farklı, daha önce hiç karşılaşmadığı- mız bir kapı açılmayagörsün - ödümüz patlar! Hele o kapıları bize açmaya kalkanlar - hepsi odun yığınlarının üstünde yakılmaya layıktır! Çünkü suçları, neredeyse bir insanlık suçu ka- dar ağırdır: Bizleri düşünmek zorunda bırakırlar! Oysa, şu eski ve bilinen kapılarla ne kadar gü- zel idare edip gideriz, değil mi? Ama daha fark- lı kapılardan geçersek hep gördüklerimizi ve bildiklerimizi daha bir farklı görüp bilebile- cekmişiz ve bu sayede, o eskiden beri görüp bildiklerimizi içinde yaşadığımız zaman bağ- lamında bugüne ait kılabilecekmişiz - adam sen de ne gerek var şimdi bunlara! Suyu mu çık- tı yıllardır görüp bildiklerimizin? Her neyse. Kaç yıl önceydi, şimdi tam olarak bilemiyo- rum. Yine bir ‘Nâzım Yılı’ gelip çatmıştı, ve biz- lere, geleneksel alışkanlığımız doğrultusunda, yine ‘Nâzım’ı anmak’ düşmüştü. Bütün Nâzım- sevenler için soru aynıydı: Nâzım-sevenler ola- rak Nâzım’a-tapanlar’lığımızı bir defa daha na- sıl en iyi şekilde kanıtlayabilirdik? Bugüne ka- dar hemen hiçbir büyük insanını yaşatmayı ba- şaramamış, bu yüzden hep onları anmanın ko- laylığını seçmiş bir toplum olarak, Nâzım-se- verliğin çatısı altında Nâzım’a-tapanlığımızı kı- yasıya kanıtlamak, hepimiz için yaşamsal önem taşıyordu. Çünkü asıl zor olan, yaşat- mak’tır; yaşatmaya kıyasla anmak, her şeyden önce anılan kişi artık bu dünyada olmadığın- dan, çok kolaydır; onunla ilişki kurma yüküm- lülüğümüz, yılda bir, bilemediniz birkaç günle sınırlandırılmıştır. O kişiye ait içimizde ne var- sa - ki bu, çoğunlukla değişmemiştir ve bu ne- denle anma günleri hep biraz da küf kokar! -, evet, o kişiye ait içimizde ne varsa, o bir ya da birkaç günde ortaya dökeriz ve bir tür ibade- tin gereklerini yerine getirmiş, böylece de içi- ni rahatlatmış insanlar olarak günlük yaşam- larımıza geri döneriz. Oysa, halen yaşamakta olan birini gerekti- ğinde yaşamayı sürdürebilmesi için destekle- mek kolay mıdır? Bir defa o kişi, adı üstünde, bir yaşayan’dır; onun bizim dünyamızda ol- duğunu hep biliriz. Bu bilme durumu ise, as- lında birer insan olarak onu yaşatmakla yü- kümlü olanlar için hep tedirgin edici bir so- rumluluk kaynağıdır. Bu yüzdendir ki, değer- lerini yaşarken yaşatmasını da başarabilmiş toplumların anma günleri, bizim anma günle- rimizden farklıdır. O iklimlerdeki anma günle- rinde örneğin sadece: “Merhumu veya mer- humeyi nasıl bilirdiniz” sorusunun cevaplarına benzer türde cevaplarla yetinilmez; ölmüş olanın yaşarken kendi toplumunca nasıl ya- şatılmış olduğunun öyküsü de anlatılır, çünkü bu öykü, o toplumu sürüden ayıran bir tarihin ak sayfaları arasındadır! Evet, başta dediğim gibi, benim anlatacağım ve bir ucu bugüne kadar uzanan olaylar da bir ‘Nâzım Yılı’nda geçti. O sıralarda gençlerden oluşma bir tiyatro topluluğunun sanat danış- manıydım. O Nâzım Yılı’nda ne yapılabilece- ği düşünülürken, ben, genelde yapılması dü- şünülenlerin ağırlık noktalarını herhalde Nâ- zım’ın eserlerinin oluşturacağını söyledim ve bizim tiyatronun farklı bir şey yapmasını öner- dim. Örneğin, yeni bir oyun yazabilirdik. Öne- rime göre oyunun konusu, bugün yaşayan, okumaya meraklı ve Nâzım’ı çok seven bir gen- cin, sürgün yıllarında Nâzım Hikmet’in ne gi- bi özlemler çekmiş ve bu özlemlerin onun şii- rini nasıl etkilemiş olabileceği üzerinde dü- şünmesi idi; tek kişilik bir oyun olacaktı. Bu öneri kabul edildi. Olayın son bölümünü ve bugün ile bağlan- tısını önümüzdeki hafta anlatacağım. acem20@hotmail.com D atça Yarõmadasõ’ndaki antik Knidos kenti, aynõ zamanda “deniz kızla- rı”nõn da mitolojideki efsanevi ül- kesidir. Harita Mühendisi Özden Akgüç, konuşma- sõna bunu anõmsatarak başladõ. Deniz ihtiyarõ Ne- reus’un deniz kõzõ Doris’le evlendiğini; evle- rinin Knidos’ta denizin derinliklerinde oldu- ğunu; Doris’in 50 deniz kõzõ doğurduğunu, bun- lardan Amphitrite’nin Deniz Tanrõsõ Posei- don’la evlendiğini; kardeşlerinden Thetis’in de Troya kahramanõ Achilleus’un anasõ olduğu- nu anlattõktan sonra dedi ki; “Bu nedenle Datça Yarımadamız yeniden planlanırken bu tarihi görkem göz ardı edilmemelidir....” Peki, planlamada efsaneler nasõl gözetilir; destanlar nasõl esin kaynağõ olabilir? Şehircilik okullarõ bu sorularõ ders konusu ya- parlar mõ bilmem ama Datça’daki mimarlõk pa- nelinin, sanki temel konusuydu... Yarõmadanõn binlerce yõllõk uygarlõk geçmişiyle bütünleşmiş doğasõnõ ve “kimlikli topoğrafya”sõnõ koru- mak, deniz kõzlarõnõ, tanrõlarõ ve destanlarõ “ku- şaktan kuşağa düşleyebilme”nin de ön koşulu değil midir? O halde, aynõ düşlere esin kaynağõ olacak kõ- yõlarõn, koylarõn, kayalõklarõn, kumsallarõn, vadilerin, tepelerin, yeşilin, mavinin ve her şe- yin, geçmişle bütünleşen tüm değerlerini in- safsõz rant yapõlaşmasõna kurban etmeyecek bir planlama, Nereus’a, Doris’e, Poseidon’a, Amp- hitrite’ye, Thetis’e ve Achilleus’a da tarihsel borcumuz olmalõ. Hatta, “İnsan Karya’da yaşar” diyen He- rodot’tan, aynõ coğrafyanõn Anadolu uygar- lõklarõyla nasõl aydõnlandõğõnõ kanõtlayan Ha- likarnas Balıkçısı’na kadar “tüm çağların yurtseverleri”ne de çağdaşlõk görevi sayõlmalõ. Nitekim yõllarõnõ Güney Ege’nin “Karya” mi- rasõna adayan Özden Akgüç de işte bu sorum- luluğu duyacak bir planlamanõn nasõl yapõlma- sõ gerektiğini anlatõrken şunlarõ söyledi: “Datça insanı bal-badem, zeytin, zeytinyağı, incir, nar, balık ve av hayvanlarıyla beslenir; her türlü yenir otu bulur ve yer... Beyin de böyle beslendi miydi üretken olur, san’atkâr olur... O halde lütfen planlamanızda yerli hal- ka kulak veriniz. İhtiyarlara sorunuz, nerede hurmalı felisi (kumru)? Arılar, kelebekler ne- den uçmaz oldu? Balık neden tükenmek üze- re? Balık yumurtalarını geliştirecek av ya- sağının ne zaman başlayacağına Ankara’daki denizden bî’haber memur mu karar vermeli; yoksa binlerce yıllık bilgi biriktirmiş balık- çı mı?” Akgüç’ün bu sorusu, planlama için de geçerli değil midir? ‘BEKLENTİLER-ENDİŞELER’ Mimarlar Odasõ Datça Temsilciliği’nin Muğ- la Şubesi’yle birlikte 22 Kasõm’da düzenledi- ği “Datça-Beklentiler-Endişeler” başlõklõ pa- neli, “Amacımız bu çok özel bölgenin de- ğerlerini yitirmeden gelişmesini sağlayacak temel ilkelerin belirlenmesidir” diyerek baş- latan Temsilci Halis Çimen, başlõktaki “endi- şe”nin nedenini de şöyle özetledi: “Bir yerde güzellikler varsa, sorun da ya- şanıyor. Çünkü geleceğe de aktarılmaları ye- rine pazarlanması isteniyor. Oysa ekonomik kazanımlar güzellikleri yok ederek değil, ya- şatarak sağlanmalı...” Ülkemizdeki “turizm mimarisi”nin, çevre- nin yanõ sõra “mimarlıkla da kavgalı” olduğunu vurgulayan Oda Genel Başkanõ Bülend Tuna ise buna karşõ çözümün “Türkiye Mimarlık Politikası” çalõşmalarõndaki “yaşam kaynak- larına saygılı mimarlık” ilkesi olduğunu vur- guladõ. Datça Belediye Başkanõ Erol Karakulluk- çu da 50’lerden sonra gerçekleşen şimdiki “modern” ilçe merkezinin, daha önceki Eski Datça (Dadya) yerleşiminden “hiç esinlen- medi”ğini anõmsattõ. Kaymakam Mustafa Kaya’nõn, Bodrum, Kuşadasõ gibi olumsuz kentleşme örneklerinin “kitle turizmi”yle gerçekleştiğini ve henüz onlar kadar bozul- mayan Datça’nõn bundan ders çõkartmasõ ge- rektiğini belirtmesi, önemli saptamalar ara- sõnda yerini aldõ. KORUMA-KULLANMA ‘DENGESİZ’LİĞİ Etkinliğin Doç. Dr. Deniz İncedayı yöneti- mindeki oturumunda ise ilk sözü alan Bayõn- dõrlõk ve İskân Bakanlõğõ Yüksek Fen Kurulu Üyesi Feridun Duyguluer, planlamadaki “ko- ruma-kullanma dengesi”nin hep “kullan- ma”dan yana ağõr basmasõna örnek olarak “kıyı mevzuatımızdaki dengesiz değişiklik- ler”i anlattõ. Yrd. Doç. Dr. Kevser Üstündağ, çevreye duyarlõ turizm için öngörülen “eko-köy”ler üzerinde dururken Yrd. Doç. Dr. Hürriyet Öğ- dül de “korumanın, gelişmeyle çatıştığını varsayan yaklaşımlar”õ eleştirerek örneğin “otomobilden arındırılan Avrupa kentle- ri”nde yaşam kalitesinin de hõzla yükseldiği- ni anlattõ. Peki, bütün bu örneklere de bakõlarak Dat- ça’nõn geleceği nasõl kurgulanmalõ, planlamada nelere öncelik verilmeliydi? Bu sorunun yanõtõ, paneli izleyen forum bö- lümünde tartõşõldõ. Çok sayõda katõlõmcõnõn kat- kõlarõyla ortaya çõkan sonuçlarõ şöyle özetlemek mümkün: 1- Öncelikle yarõmadadaki imar ve planla- ma yetkilerinde süregelen karmaşaya son ver- mek şart. Bir yandan Çevre ve Orman Ba- kanlõğõ’na bağlõ Özel Çevre Koruma Kuru- mu’nun kendine bağlõ alanlardaki “imar üs- tünlüğü” kavgasõ; bir yandan Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn “planlama üstünlüğü”nü ele ge- çirme hevesleri; bir yandan da Koruma Kuru- lu’nun sit alanlarõnda ve kültürel-doğal miras üzerindeki kararlarõnõ “denetleme” olanağõn- dan “yoksun” kalmasõ; belediyenin ise böylesi bir karmaşa karşõsõnda ne yapacağõnõ şaşõr- masõ... artõk aşõlmasõ gereken “imar açmaz- ları”nõ yaratõyor. 2- İtalya’da başlayan “Yavaş Şehir” anla- yõşõnõn Datça’da da rehber olabilmesi için, tu- rizmde “ayrıcalıklı tesisler” yerine “aile pansiyonculuğu”nun yaygõnlaştõrõlmasõ; alõş- veriş merkezlerine izin verilmeyerek “yerli üretici”nin ve yerel esnafõn desteklenmesi; ta- rõmõn ve deniz ürünlerinin teşvik edilerek “yöresel kalkınma”nõn hedeflenmesi; doğa- ya uyumlu yapõlaşma koşullarõndan ödün ve- rilmemesi... gibi önlemlerin de ivedi olarak gün- deme gelmesi gerekiyor. Sözün kõsasõ, Datçalõlar efsanevi tarihlerine yakõşõr bir geleceği planlamak için, “yerel de- ğerlerin yaşatılarak geliştirilmesi”ni temel al- malõ; yetkililere de bunu “dayatma”lõlar. Bir de şu destansõ lezzetteki “fırında bademli incir”lerini sadece kendilerine saklamasalar!.. Mimarlarõn Datça panelinde, planlamanõn, ‘efsaneleri de gözetmesi’ gerektiği vurgulandõ DOĞANIN TARİHLE BÜTÜNLEŞTİĞİ KIYILAR Güney Ege’nin binbir kıvrımlı kıyıları Datça’nın kimlikli coğrafyasını oluşturur (1). Deniz Kızı efsanesi de Datça’nın gözbebeği Knidos antik kentinden dünyaya yayıldı (2). ‘Deniz Kõzõ’nõn ülkesinde... 12 Kültür Servisi - Yapõ- Endüstri Merkezi’nin (YEM) Sanal Mimarlõk Mü- zesi’ndeki “Tatavla’dan Kurtuluş’a” sergisi, İstan- bul’un en eski semtlerinden Kurtuluş’u geçmişten bu- güne çizim ve fotoğraflarõy- la yansõtõyor. Cumhuriyet d ö n e m i n e dek, Rumca “ahır” ya da “ahırlar” sözcüğünden tü- rediği sanõlan Tatavla adõy- la anõlan semtin tarihi Bi- zans dönemine kadar uza- nõyor. Osmanlõ döneminde titizlikle korunan Tatav- la’da, 1793 tarihli bir fer- manla Rum Ortodokslar- dan başka bir din ve ulustan kişilerin yerleşmesinin ya- saklandõğõ biliniyor. Uzun yõllar İstan- bul’un katõk- sõz Rum kim- liğini koruyan çok özel bir semti olarak kalan Tatavla bu özelliğini 1960’lara ka- dar koruyor. 1960’lar ve sonrasõndaysa üst üste ya- şanan politik gerginliklerden dolayõ semtte Rum nüfusu azalõyor. Sergi, www.mi- marlikmuzesi.org adresinde görülebilir. SANAL MİMARLIK MÜZESİ Kurtuluş’un tarihi Kültür Servisi - Tan Oral’õn “Be- yoğlu’ndan Edebi Esintiler” ad- lõ çizimleri 17 Aralõk - 4 Ocak ta- rihleri arasõnda Schneidertempel Sanat Merkezi’nde sergilenecek. Edebiyatõmõzda Beyoğlu’nu konu edinen ve Doğan Hızlan’õn seçti- ği 100 edebiyatçõdan 100 yapõtõn yer aldõğõ “Beyoğlu’ndan Edebi Esintiler” adlõ kitap, Beyoğlu Be- lediyesi’nin 150. yõl kutlamalarõ do- layõsõyla ile İstanbul Kültür Sanat Vakfõ tarafõndan yayõmlanmõştõ. Tan Oral’õn bu kitap için hazõrla- dõğõ çizimler ile yine Beyoğlu bi- nalarõnõn cephe süslemelerinden derlediği ayrõntõlar bu sergide bir- likte yer alõyor. (www.schneider- tempel.com / 0 212 249 01 50) TanOral’dan ‘Beyoğlu’ndan EdebiEsintiler’... Kültür Servisi - Dünyanõn ilk darbuka okulu ol- ma özelliğini taşõyan “Mısırlı Ahmet&Ga- lata Ritimhanesi” ilk yaş gününü Beşiktaş Çadõr’da kutlayacak. 13 Aralõk Cumartesi gü- nü saat 22.30’da Beşiktaş Çadõr’da gerçek- leşecek yaş günü konserinde Mõsõrlõ Ahmet ve Galata Ritimhanesi dõşõnda Levent Yıl- dırım, Buzuki Orhan, Hüsnü Şenlendiri- ci, İsmail Tunçbilek, Aytaç Doğan, Zeki Çağlar Namlı ve Aisha da sahneye çõkacak. (0 212 260 22 67) Dünyanın ilk darbuka okulu bir yaşında ELAZIĞ 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2008/3471 Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 - TAPU KAYDI: ELAZIĞ MERKEZ RIZAİYE MAH.ADA 134 PARSEL 381 4 NO- LU BAĞIMSIZ BÖLÜM MESKEN. ÖZELLİKLERİ: ELAZIĞ MERKEZ İZZETPAŞA MAH. UZUN ŞEFTALİ SOK.NO 2 KARDEŞLER APT ARTMANI A BLOK 3. KAT 4 NOLU BAĞIMSIZ BÖLÜM TA- ŞINMAZIN YER ALDIĞI BİNA 4 KATLI B.A. KARKAS KALORİFERLİ BİNA OLUP YIPRANMA PAYI %5 DİR. APARTMAN DAİRESİ 1 SALON 3 ODA MUTFAK, BAN- YO, WC İBARETTİR. İNŞAAT ALANI 160 M2 CİVARINDADIR. İMAR DURUMU: BİTİŞİK NİZAM 4 KATA MÜSAADELİ KONUT ALANINDA KALMAKTADIR. Satõş Saati: 15:15-15:20 Arasõ Muhammen Bedeli: 105.000,00 YTL Satõş Şartlarõ: 1-Satõş 26.01.2009 günü yukarõda belirtilen saatler arasõnda ELAZIĞ 2. İCRA MÜ- DÜRLÜĞÜNDE açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen değerin %60'õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderleri- ni geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 05.02.2009 günü aynõ yer ve saatler arasõnda ikinci arttõrmaya çõkarõ- lacaktõr. Bu arttõrmada da rüçhünlõ alacaklõlarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma gi- derlerini geçmesi ve arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40'õnõ bulmasõ la- zõmdõr. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2-Arttõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20'si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ is- tediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ ile KDV alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özel- likle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4-Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5-Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6-Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze baş- vurmalarõ ilân olunur. İş bu ilan tebligat yapõlamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (İİKõtõ.126) (*) İIgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleride dahildir. (Basõn: 66038) YURT VE ULUS DAVASINDA YEDİ GÜN, 24 SAAT ÇALIŞMAYANLARIN GİDEREK HİÇBİR ULUSAL BAYRAMI DAHİ KUTLAYAMAYACAKLARINI ANIMSATARAK, KURBAN BAYRAMINIZI KUTLUYORUZ! BAYRAMLARI SADECE TATİL VE EĞLENCE FIRSATI OLARAK GÖRMEYEN CUMHURİYETÇİ YURTTAŞLARIMIZI ULUSAL BAĞIMSIZLIK, AYDINLANMA VE EMEKTEN YANA ÇALIŞMAMIZLA BİRLEŞMEK ÜZERE BİZLERLE İLETİŞİME GİRMEYE ÇAĞIRIYORUZ. İletişim: 0536 739 02 29 - 0505 815 10 17 0542 647 28 56 e-posta: cumokturkiye@gmail.com CUMOK İSTANBUL KUTLAMASI www.cumokistanbul.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle