Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 ARALIK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 13kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Nâzım’dan Atatürk’e,
Putlaştırma Geleneği (1)
Bu yazının başlığı daha farklı da olabilirdi.
“Yaşatamadıklarımızı anma tutkusu…” gibi-
sinden mesela. Yine de hep aynı kapıya çıkardı.
Zaten toplumca kendimizi hep ‘aynı kapılara’
mahkûm etmez miyiz? Önümüzde bildikleri-
mizden farklı, daha önce hiç karşılaşmadığı-
mız bir kapı açılmayagörsün - ödümüz patlar!
Hele o kapıları bize açmaya kalkanlar - hepsi
odun yığınlarının üstünde yakılmaya layıktır!
Çünkü suçları, neredeyse bir insanlık suçu ka-
dar ağırdır: Bizleri düşünmek zorunda bırakırlar!
Oysa, şu eski ve bilinen kapılarla ne kadar gü-
zel idare edip gideriz, değil mi? Ama daha fark-
lı kapılardan geçersek hep gördüklerimizi ve
bildiklerimizi daha bir farklı görüp bilebile-
cekmişiz ve bu sayede, o eskiden beri görüp
bildiklerimizi içinde yaşadığımız zaman bağ-
lamında bugüne ait kılabilecekmişiz - adam sen
de ne gerek var şimdi bunlara! Suyu mu çık-
tı yıllardır görüp bildiklerimizin?
Her neyse.
Kaç yıl önceydi, şimdi tam olarak bilemiyo-
rum. Yine bir ‘Nâzım Yılı’ gelip çatmıştı, ve biz-
lere, geleneksel alışkanlığımız doğrultusunda,
yine ‘Nâzım’ı anmak’ düşmüştü. Bütün Nâzım-
sevenler için soru aynıydı: Nâzım-sevenler ola-
rak Nâzım’a-tapanlar’lığımızı bir defa daha na-
sıl en iyi şekilde kanıtlayabilirdik? Bugüne ka-
dar hemen hiçbir büyük insanını yaşatmayı ba-
şaramamış, bu yüzden hep onları anmanın ko-
laylığını seçmiş bir toplum olarak, Nâzım-se-
verliğin çatısı altında Nâzım’a-tapanlığımızı kı-
yasıya kanıtlamak, hepimiz için yaşamsal
önem taşıyordu. Çünkü asıl zor olan, yaşat-
mak’tır; yaşatmaya kıyasla anmak, her şeyden
önce anılan kişi artık bu dünyada olmadığın-
dan, çok kolaydır; onunla ilişki kurma yüküm-
lülüğümüz, yılda bir, bilemediniz birkaç günle
sınırlandırılmıştır. O kişiye ait içimizde ne var-
sa - ki bu, çoğunlukla değişmemiştir ve bu ne-
denle anma günleri hep biraz da küf kokar! -,
evet, o kişiye ait içimizde ne varsa, o bir ya da
birkaç günde ortaya dökeriz ve bir tür ibade-
tin gereklerini yerine getirmiş, böylece de içi-
ni rahatlatmış insanlar olarak günlük yaşam-
larımıza geri döneriz.
Oysa, halen yaşamakta olan birini gerekti-
ğinde yaşamayı sürdürebilmesi için destekle-
mek kolay mıdır? Bir defa o kişi, adı üstünde,
bir yaşayan’dır; onun bizim dünyamızda ol-
duğunu hep biliriz. Bu bilme durumu ise, as-
lında birer insan olarak onu yaşatmakla yü-
kümlü olanlar için hep tedirgin edici bir so-
rumluluk kaynağıdır. Bu yüzdendir ki, değer-
lerini yaşarken yaşatmasını da başarabilmiş
toplumların anma günleri, bizim anma günle-
rimizden farklıdır. O iklimlerdeki anma günle-
rinde örneğin sadece: “Merhumu veya mer-
humeyi nasıl bilirdiniz” sorusunun cevaplarına
benzer türde cevaplarla yetinilmez; ölmüş
olanın yaşarken kendi toplumunca nasıl ya-
şatılmış olduğunun öyküsü de anlatılır, çünkü
bu öykü, o toplumu sürüden ayıran bir tarihin
ak sayfaları arasındadır!
Evet, başta dediğim gibi, benim anlatacağım
ve bir ucu bugüne kadar uzanan olaylar da bir
‘Nâzım Yılı’nda geçti. O sıralarda gençlerden
oluşma bir tiyatro topluluğunun sanat danış-
manıydım. O Nâzım Yılı’nda ne yapılabilece-
ği düşünülürken, ben, genelde yapılması dü-
şünülenlerin ağırlık noktalarını herhalde Nâ-
zım’ın eserlerinin oluşturacağını söyledim ve
bizim tiyatronun farklı bir şey yapmasını öner-
dim. Örneğin, yeni bir oyun yazabilirdik. Öne-
rime göre oyunun konusu, bugün yaşayan,
okumaya meraklı ve Nâzım’ı çok seven bir gen-
cin, sürgün yıllarında Nâzım Hikmet’in ne gi-
bi özlemler çekmiş ve bu özlemlerin onun şii-
rini nasıl etkilemiş olabileceği üzerinde dü-
şünmesi idi; tek kişilik bir oyun olacaktı. Bu
öneri kabul edildi.
Olayın son bölümünü ve bugün ile bağlan-
tısını önümüzdeki hafta anlatacağım.
acem20@hotmail.com
D
atça Yarõmadasõ’ndaki antik Knidos
kenti, aynõ zamanda “deniz kızla-
rı”nõn da mitolojideki efsanevi ül-
kesidir.
Harita Mühendisi Özden Akgüç, konuşma-
sõna bunu anõmsatarak başladõ. Deniz ihtiyarõ Ne-
reus’un deniz kõzõ Doris’le evlendiğini; evle-
rinin Knidos’ta denizin derinliklerinde oldu-
ğunu; Doris’in 50 deniz kõzõ doğurduğunu, bun-
lardan Amphitrite’nin Deniz Tanrõsõ Posei-
don’la evlendiğini; kardeşlerinden Thetis’in de
Troya kahramanõ Achilleus’un anasõ olduğu-
nu anlattõktan sonra dedi ki;
“Bu nedenle Datça Yarımadamız yeniden
planlanırken bu tarihi görkem göz ardı
edilmemelidir....”
Peki, planlamada efsaneler nasõl gözetilir;
destanlar nasõl esin kaynağõ olabilir?
Şehircilik okullarõ bu sorularõ ders konusu ya-
parlar mõ bilmem ama Datça’daki mimarlõk pa-
nelinin, sanki temel konusuydu... Yarõmadanõn
binlerce yõllõk uygarlõk geçmişiyle bütünleşmiş
doğasõnõ ve “kimlikli topoğrafya”sõnõ koru-
mak, deniz kõzlarõnõ, tanrõlarõ ve destanlarõ “ku-
şaktan kuşağa düşleyebilme”nin de ön koşulu
değil midir?
O halde, aynõ düşlere esin kaynağõ olacak kõ-
yõlarõn, koylarõn, kayalõklarõn, kumsallarõn,
vadilerin, tepelerin, yeşilin, mavinin ve her şe-
yin, geçmişle bütünleşen tüm değerlerini in-
safsõz rant yapõlaşmasõna kurban etmeyecek bir
planlama, Nereus’a, Doris’e, Poseidon’a, Amp-
hitrite’ye, Thetis’e ve Achilleus’a da tarihsel
borcumuz olmalõ.
Hatta, “İnsan Karya’da yaşar” diyen He-
rodot’tan, aynõ coğrafyanõn Anadolu uygar-
lõklarõyla nasõl aydõnlandõğõnõ kanõtlayan Ha-
likarnas Balıkçısı’na kadar “tüm çağların
yurtseverleri”ne de çağdaşlõk görevi sayõlmalõ.
Nitekim yõllarõnõ Güney Ege’nin “Karya” mi-
rasõna adayan Özden Akgüç de işte bu sorum-
luluğu duyacak bir planlamanõn nasõl yapõlma-
sõ gerektiğini anlatõrken şunlarõ söyledi:
“Datça insanı bal-badem, zeytin, zeytinyağı,
incir, nar, balık ve av hayvanlarıyla beslenir;
her türlü yenir otu bulur ve yer... Beyin de
böyle beslendi miydi üretken olur, san’atkâr
olur... O halde lütfen planlamanızda yerli hal-
ka kulak veriniz. İhtiyarlara sorunuz, nerede
hurmalı felisi (kumru)? Arılar, kelebekler ne-
den uçmaz oldu? Balık neden tükenmek üze-
re? Balık yumurtalarını geliştirecek av ya-
sağının ne zaman başlayacağına Ankara’daki
denizden bî’haber memur mu karar vermeli;
yoksa binlerce yıllık bilgi biriktirmiş balık-
çı mı?”
Akgüç’ün bu sorusu, planlama için de geçerli
değil midir?
‘BEKLENTİLER-ENDİŞELER’
Mimarlar Odasõ Datça Temsilciliği’nin Muğ-
la Şubesi’yle birlikte 22 Kasõm’da düzenledi-
ği “Datça-Beklentiler-Endişeler” başlõklõ pa-
neli, “Amacımız bu çok özel bölgenin de-
ğerlerini yitirmeden gelişmesini sağlayacak
temel ilkelerin belirlenmesidir” diyerek baş-
latan Temsilci Halis Çimen, başlõktaki “endi-
şe”nin nedenini de şöyle özetledi:
“Bir yerde güzellikler varsa, sorun da ya-
şanıyor. Çünkü geleceğe de aktarılmaları ye-
rine pazarlanması isteniyor. Oysa ekonomik
kazanımlar güzellikleri yok ederek değil, ya-
şatarak sağlanmalı...”
Ülkemizdeki “turizm mimarisi”nin, çevre-
nin yanõ sõra “mimarlıkla da kavgalı” olduğunu
vurgulayan Oda Genel Başkanõ Bülend Tuna
ise buna karşõ çözümün “Türkiye Mimarlık
Politikası” çalõşmalarõndaki “yaşam kaynak-
larına saygılı mimarlık” ilkesi olduğunu vur-
guladõ.
Datça Belediye Başkanõ Erol Karakulluk-
çu da 50’lerden sonra gerçekleşen şimdiki
“modern” ilçe merkezinin, daha önceki Eski
Datça (Dadya) yerleşiminden “hiç esinlen-
medi”ğini anõmsattõ. Kaymakam Mustafa
Kaya’nõn, Bodrum, Kuşadasõ gibi olumsuz
kentleşme örneklerinin “kitle turizmi”yle
gerçekleştiğini ve henüz onlar kadar bozul-
mayan Datça’nõn bundan ders çõkartmasõ ge-
rektiğini belirtmesi, önemli saptamalar ara-
sõnda yerini aldõ.
KORUMA-KULLANMA
‘DENGESİZ’LİĞİ
Etkinliğin Doç. Dr. Deniz İncedayı yöneti-
mindeki oturumunda ise ilk sözü alan Bayõn-
dõrlõk ve İskân Bakanlõğõ Yüksek Fen Kurulu
Üyesi Feridun Duyguluer, planlamadaki “ko-
ruma-kullanma dengesi”nin hep “kullan-
ma”dan yana ağõr basmasõna örnek olarak
“kıyı mevzuatımızdaki dengesiz değişiklik-
ler”i anlattõ.
Yrd. Doç. Dr. Kevser Üstündağ, çevreye
duyarlõ turizm için öngörülen “eko-köy”ler
üzerinde dururken Yrd. Doç. Dr. Hürriyet Öğ-
dül de “korumanın, gelişmeyle çatıştığını
varsayan yaklaşımlar”õ eleştirerek örneğin
“otomobilden arındırılan Avrupa kentle-
ri”nde yaşam kalitesinin de hõzla yükseldiği-
ni anlattõ.
Peki, bütün bu örneklere de bakõlarak Dat-
ça’nõn geleceği nasõl kurgulanmalõ, planlamada
nelere öncelik verilmeliydi?
Bu sorunun yanõtõ, paneli izleyen forum bö-
lümünde tartõşõldõ. Çok sayõda katõlõmcõnõn kat-
kõlarõyla ortaya çõkan sonuçlarõ şöyle özetlemek
mümkün:
1- Öncelikle yarõmadadaki imar ve planla-
ma yetkilerinde süregelen karmaşaya son ver-
mek şart. Bir yandan Çevre ve Orman Ba-
kanlõğõ’na bağlõ Özel Çevre Koruma Kuru-
mu’nun kendine bağlõ alanlardaki “imar üs-
tünlüğü” kavgasõ; bir yandan Kültür ve Turizm
Bakanlõğõ’nõn “planlama üstünlüğü”nü ele ge-
çirme hevesleri; bir yandan da Koruma Kuru-
lu’nun sit alanlarõnda ve kültürel-doğal miras
üzerindeki kararlarõnõ “denetleme” olanağõn-
dan “yoksun” kalmasõ; belediyenin ise böylesi
bir karmaşa karşõsõnda ne yapacağõnõ şaşõr-
masõ... artõk aşõlmasõ gereken “imar açmaz-
ları”nõ yaratõyor.
2- İtalya’da başlayan “Yavaş Şehir” anla-
yõşõnõn Datça’da da rehber olabilmesi için, tu-
rizmde “ayrıcalıklı tesisler” yerine “aile
pansiyonculuğu”nun yaygõnlaştõrõlmasõ; alõş-
veriş merkezlerine izin verilmeyerek “yerli
üretici”nin ve yerel esnafõn desteklenmesi; ta-
rõmõn ve deniz ürünlerinin teşvik edilerek
“yöresel kalkınma”nõn hedeflenmesi; doğa-
ya uyumlu yapõlaşma koşullarõndan ödün ve-
rilmemesi... gibi önlemlerin de ivedi olarak gün-
deme gelmesi gerekiyor.
Sözün kõsasõ, Datçalõlar efsanevi tarihlerine
yakõşõr bir geleceği planlamak için, “yerel de-
ğerlerin yaşatılarak geliştirilmesi”ni temel al-
malõ; yetkililere de bunu “dayatma”lõlar.
Bir de şu destansõ lezzetteki “fırında bademli
incir”lerini sadece kendilerine saklamasalar!..
Mimarlarõn Datça panelinde, planlamanõn, ‘efsaneleri de gözetmesi’ gerektiği vurgulandõ
DOĞANIN TARİHLE BÜTÜNLEŞTİĞİ KIYILAR
Güney Ege’nin binbir kıvrımlı kıyıları Datça’nın kimlikli coğrafyasını oluşturur (1).
Deniz Kızı efsanesi de Datça’nın gözbebeği Knidos antik kentinden dünyaya yayıldı (2).
‘Deniz Kõzõ’nõn ülkesinde...
12
Kültür Servisi - Yapõ-
Endüstri Merkezi’nin
(YEM) Sanal Mimarlõk Mü-
zesi’ndeki “Tatavla’dan
Kurtuluş’a” sergisi, İstan-
bul’un en eski
semtlerinden
Kurtuluş’u
geçmişten bu-
güne çizim ve
fotoğraflarõy-
la yansõtõyor.
Cumhuriyet
d ö n e m i n e
dek, Rumca “ahır” ya da
“ahırlar” sözcüğünden tü-
rediği sanõlan Tatavla adõy-
la anõlan semtin tarihi Bi-
zans dönemine kadar uza-
nõyor. Osmanlõ döneminde
titizlikle korunan Tatav-
la’da, 1793 tarihli bir fer-
manla Rum Ortodokslar-
dan başka bir din ve ulustan
kişilerin yerleşmesinin ya-
saklandõğõ biliniyor. Uzun
yõllar İstan-
bul’un katõk-
sõz Rum kim-
liğini koruyan
çok özel bir
semti olarak
kalan Tatavla
bu özelliğini
1960’lara ka-
dar koruyor. 1960’lar ve
sonrasõndaysa üst üste ya-
şanan politik gerginliklerden
dolayõ semtte Rum nüfusu
azalõyor. Sergi, www.mi-
marlikmuzesi.org adresinde
görülebilir.
SANAL MİMARLIK MÜZESİ
Kurtuluş’un tarihi
Kültür Servisi - Tan Oral’õn “Be-
yoğlu’ndan Edebi Esintiler” ad-
lõ çizimleri 17 Aralõk - 4 Ocak ta-
rihleri arasõnda Schneidertempel
Sanat Merkezi’nde sergilenecek.
Edebiyatõmõzda Beyoğlu’nu konu
edinen ve Doğan Hızlan’õn seçti-
ği 100 edebiyatçõdan 100 yapõtõn
yer aldõğõ “Beyoğlu’ndan Edebi
Esintiler” adlõ kitap, Beyoğlu Be-
lediyesi’nin 150. yõl kutlamalarõ do-
layõsõyla ile İstanbul Kültür Sanat
Vakfõ tarafõndan yayõmlanmõştõ.
Tan Oral’õn bu kitap için hazõrla-
dõğõ çizimler ile yine Beyoğlu bi-
nalarõnõn cephe süslemelerinden
derlediği ayrõntõlar bu sergide bir-
likte yer alõyor. (www.schneider-
tempel.com / 0 212 249 01 50)
TanOral’dan
‘Beyoğlu’ndan
EdebiEsintiler’...
Kültür Servisi - Dünyanõn ilk darbuka okulu ol-
ma özelliğini taşõyan “Mısırlı Ahmet&Ga-
lata Ritimhanesi” ilk yaş gününü Beşiktaş
Çadõr’da kutlayacak. 13 Aralõk Cumartesi gü-
nü saat 22.30’da Beşiktaş Çadõr’da gerçek-
leşecek yaş günü konserinde Mõsõrlõ Ahmet
ve Galata Ritimhanesi dõşõnda Levent Yıl-
dırım, Buzuki Orhan, Hüsnü Şenlendiri-
ci, İsmail Tunçbilek, Aytaç Doğan, Zeki
Çağlar Namlı ve Aisha da sahneye çõkacak.
(0 212 260 22 67)
Dünyanın ilk darbuka
okulu bir yaşında
ELAZIĞ 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ
TAŞINMAZIN
AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 2008/3471
Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri:
1 - TAPU KAYDI: ELAZIĞ MERKEZ RIZAİYE MAH.ADA 134 PARSEL 381 4 NO-
LU BAĞIMSIZ BÖLÜM MESKEN.
ÖZELLİKLERİ: ELAZIĞ MERKEZ İZZETPAŞA MAH. UZUN ŞEFTALİ SOK.NO 2
KARDEŞLER APT ARTMANI A BLOK 3. KAT 4 NOLU BAĞIMSIZ BÖLÜM TA-
ŞINMAZIN YER ALDIĞI BİNA 4 KATLI B.A. KARKAS KALORİFERLİ BİNA OLUP
YIPRANMA PAYI %5 DİR. APARTMAN DAİRESİ 1 SALON 3 ODA MUTFAK, BAN-
YO, WC İBARETTİR. İNŞAAT ALANI 160 M2 CİVARINDADIR.
İMAR DURUMU: BİTİŞİK NİZAM 4 KATA MÜSAADELİ KONUT ALANINDA
KALMAKTADIR.
Satõş Saati: 15:15-15:20 Arasõ Muhammen Bedeli: 105.000,00 YTL
Satõş Şartlarõ:
1-Satõş 26.01.2009 günü yukarõda belirtilen saatler arasõnda ELAZIĞ 2. İCRA MÜ-
DÜRLÜĞÜNDE açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu arttõrmada tahmin edilen değerin
%60'õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderleri-
ni geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü
saklõ kalmak şartiyle 05.02.2009 günü aynõ yer ve saatler arasõnda ikinci arttõrmaya çõkarõ-
lacaktõr. Bu arttõrmada da rüçhünlõ alacaklõlarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma gi-
derlerini geçmesi ve arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40'õnõ bulmasõ la-
zõmdõr. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir.
2-Arttõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20'si oranõnda pey akçesi veya
bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ is-
tediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu
harç ve masraflarõ ile KDV alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir.
3-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özel-
likle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize
bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç
bõrakõlacaktõr.
4-Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133
üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve
kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.
5-Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri
verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir.
6-Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ,
başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze baş-
vurmalarõ ilân olunur.
İş bu ilan tebligat yapõlamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
(İİKõtõ.126)
(*) İIgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleride dahildir. (Basõn: 66038)
YURT VE ULUS DAVASINDA YEDİ GÜN,
24 SAAT ÇALIŞMAYANLARIN GİDEREK
HİÇBİR ULUSAL BAYRAMI DAHİ
KUTLAYAMAYACAKLARINI
ANIMSATARAK,
KURBAN BAYRAMINIZI KUTLUYORUZ!
BAYRAMLARI SADECE TATİL
VE EĞLENCE FIRSATI OLARAK
GÖRMEYEN
CUMHURİYETÇİ YURTTAŞLARIMIZI
ULUSAL BAĞIMSIZLIK, AYDINLANMA
VE EMEKTEN YANA ÇALIŞMAMIZLA
BİRLEŞMEK ÜZERE BİZLERLE
İLETİŞİME GİRMEYE ÇAĞIRIYORUZ.
İletişim: 0536 739 02 29 - 0505 815 10 17
0542 647 28 56
e-posta: cumokturkiye@gmail.com
CUMOK İSTANBUL KUTLAMASI
www.cumokistanbul.org