Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2008 PAZARTESİ
8 DIŞ BASIN
CMYB
C M Y B
dishab@cumhuriyet.com.tr
17 KASIM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ HABERLER 9dishab@cumhuriyet.com.tr
BIÇAK SIRTI
EROL MANİSALI
Kavga ve Şamata Kültürü
Neyin Sonucu?
Bilim ve düşünce insanlarının,
sanatkârların fikir alışverişinde
bulunmaları ya da tartışmaları
iyi niyet, açıklık ve serinkanlılık ge-
rektirir. Bunlar yoksa konuşma ya
da tartışmalar, “düşünce zemi-
ninden uzaklaşır, gösteriş ve zor-
balık düzeysizliğine düşer”.
Fikir alışverişi adı altında baş-
ka şeyler pazarlanmaya başlanır.
Pazarlanan bu “kirli ürünler” ile,
ekranları izleyen halk kandırılır.
Kirli hava ya da enflasyon gibi be-
deli geniş kitlelere ödetilmiş olur.
Son yıllarda Türkiye’de akıl al-
maz olaylar yaşanıyor. Televiz-
yonlardaki ve gazetelerdeki tar-
tışmalar “kavga ve şamata kültü-
rünün (kültürsüzlüğünün) mutlak
egemenliğini yansıtmaktadır”.
Vahşi kapitalizmin beraberin-
de gelen saldırgan ve hukuk dı-
şı siyaset böylesine bir ortam ha-
zırlıyor. Kanlı horoz dövüşlerini ya
da vahşi boks maçlarını andıran
tartışmalar perde arkasındaki
büyük çatışmanın sahneye yan-
sıyan uzantılarından başka bir
şey değildir. Fikirlerin tartışıl-
ması adı altında arkadaki küre-
sel kavganın maşaları kılıçlarını
şakırdatırlar.
- Soğuk savaş sonrasında ABD
ve AB fiilen harekete geçtiler. Yu-
goslavya parçalandı ve devşiril-
di. Kuveyt, Irak, Afganistan, Lüb-
nan, Gürcistan işgalleri ile Batı eli-
ni kana buladı. Türkiye bu ateş
çemberinin tam ortasında.
- Hukukta, iktisatta, siyasette,
“her yapılanın olağan kabul edi-
lebileceği bir kuralsızlık ve dü-
zensizlik ortamı”, özellikle yaratı-
lıyor. ABD, AB ve İsrail’in Büyük
Ortadoğu Projesi’ni sonuçlandı-
rabilmeleri için, böyle bir “karga-
şa ortamının” üretilmesi gerekiyor.
Postmodern faşizm
- Bush’un dediklerini ve yap-
tıklarını hatırlayalım: “Benim ya-
nımda (emrimde) değilseniz kar-
şımdasınız”; “Tanrı istedi, biz de
Irak’ı işgal ettik”... Ya Papa ne bu-
yurmuştu; “Üçüncü bin yılda As-
ya Hıristiyanlaştırılacaktır”.
- “Kavga ve şamata kültürü”,
Batı’nın yeni Türkiye politikasının
doğal bir sonucudur. Türkiye’yi
“ayrıştırma politikaları” iç kav-
galarımızı yaygınlaştırmaya ve
derinleştirmeye başladı.
Hitler Almanyası’nın işgali al-
tındaki Fransa’da “sıradan fa-
şizm” gibi şamata ve kavga kül-
türü bizde de olağan bir yaşam
tarzı olarak algılanıyor. Küçük
çocuklara saldıran “en dinci” de-
deler özgür bırakılıyor. Kimi ba-
kanlar “tabii, adam vurulabilir” di-
ye fetva veriyorlar. İnsanlar, hu-
kuk dışı bir biçimde gözaltına alı-
nıyorlar. Bir “şüpheli”, halk tara-
fından linç ediliyor.
Batı’nın yenilenen
politikası
- Lozan’a karşı çıkan bölücü-
ler ve dinciler ancak bu kavga
kültüründen beslenebilirler. Ör-
neğin DTP’nin AB kurumları ile iş-
birliği içinde yürüttükleri politi-
kalar, “kavga kültürünü” zorunlu
kılıyor. Sokakta, televizyonlar-
da, gazetelerde sürekli kavga
edilmesi gerekiyor. Planladıkları
sonuca ancak bu yolla ulaşabi-
leceklerine inanıyorlar.
- Dinciler ve laikler silahlarını
kuşanmışlar, ekranlarda birbir-
lerine saldırıyorlar. Çünkü Batı,
“Türkiye Cumhuriyeti ve de-
mokrasi yerine” ılımlı İslam dev-
leti istiyor. Bu çatışmalar sıradan,
olması gereken olaylar haline
dönüştürülüyor, “sıradan faşizm”
gibi...
Dış baskı, iç baskıyı getirir
Batı dışardan BOP için sıkış-
tırdığında bu baskının, yer sar-
sıntılarında olduğu gibi içeriye
yansıması kaçınılmazdır. Batı’nın
yeni politikasını uygulayanlar,
Türkiye’yi ayrıştırıyorlar.
Türk-Kürt, laik-dinci, Alevi-
Sünni ayrıştırmaları planlanarak
üretilmektedir. Meclis’te, bele-
diyede, medyada, sokakta in-
sanlar karşı karşıya getiriliyor. Ay-
nen 1970’lerdeki sağ-sol çatış-
malarında düzenledikleri gibi.
Bugün yöntemler değişti. Saflar,
sömürgecilerle işbirliği yapanlar
ve ulusalcılar olarak ayrıldı. Sağ-
cılardan, solculardan, Türkler-
den, Kürtlerden, şeriatçılardan,
laiklerden “her iki tarafta olanlar
var”.
Bugünkü turnusol kâğıdı, “iş-
birlikçiliktir”. Aynen Bush’un açık
açık söylediği gibi; BOP’ta Ba-
tı’nın emrine girenler işbirlikçi-
lerdir. İçlerinde sağcılar, solcular,
liberaller, sosyal demokratlar ve
şeriatçılardan temsilciler var.
Meclis’e, medyaya, partilere, be-
lediyelere, derneklere bakın gö-
rürsünüz.
Emperyalizmin küresel kavga-
sında onların “dahili temsilcileri
ulusalcılara karşı savaş açmışlar-
dır”. Medyadan Meclis’e, devlet
kurumlarından sokağa yansıyan
kavganın tarafları bellidir; em-
peryalizmin işbirlikçileri ve onla-
rın karşısındakiler...
Ismarlama getirilip oturtulan
kavgacılar bile var; geçenlerde Si-
yaset Meydanı’nda bir adamı
getirip salona yerleştirmişler; bü-
tün işi benimle kavga edip, “kar-
şı taraftan çıkar sağlamak”... Gü-
leyim mi ağlayayım mı?..
www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Bir Zirveden Öbürüne
ongolu çocuk askerler
MIKE PFLANZ
İİsyancõ General Lauren
Nkunda’ya bağlõ silahlõ gruplar,
15 yaşõndaki Patrick’i annesi için
sabun almaya çõktõğõnda kaçõrdõ.
Bir haftadan az süren bir eğitim
sonrasõnda eline bir makineli tüfek
verildi ve cepheye yollandõ. Doğu
Kongo’nun en önemli şehri
Goma’daki bir rehabilitasyon
merkezinde kalan Patrick, 250 bin
kişiyi evinden eden isyancõ
Nkunda’ya bağlõ güçler tarafõndan
nasõl kaçõrõlõp asker haline
getirildiğini anlattõ: “Okuldan
sonra annem çamaşırları
yıkamak için gidip sabun
almamı istedi. İsyancılar beni
yoldayken buldu ve çantalarını
taşımamı emrettiler. Eve
gitmeyeceğimi, artık bir asker
olacağımı söylediler. Onlara çok
genç olduğumu, evin tek oğlu
olduğumu ve anneme
yardım etmem
gerektiğini söyledim.
Ama elimden başka
bir şey gelmedi.
Kendilerini
reddedenleri hemen
öldürdüklerini
duymuştum.”
Patrick, kendisi gibi
birçok çocuğun olduğu
bir isyancõ kampõna
götürülmüş. Hükümet
yanlõsõ ve isyancõ
güçler arasõnda geçen hafta çõkan
çatõşmalarda yaralanan
isyancõlarõn tedavi edildiği bir
sahra hastanesi yakõnõndaki
kampta çocuklarõn eğitildiğini
görmüş. Geceleri yağmur
yağarken bile açõkta,
kullanõlmayan üniforma
parçalarõnõn altõnda uyumuş. Her
gün yalnõzca bir kâse mõsõr
lapasõyla beslenmiş. “Bize nasıl
ileri koşacağımız, silahı nasıl
tutacağımız ve düşmana nasıl
ateş edeceğimiz öğretildi” diyen
Patrick, eğitimden geri kalan
zamanda erkek ve kõz çocuklarõnõn
yaralõ askerlere süt taşõmakta
kullanõldõğõnõ anlattõ: “Çok yaralı
vardı. Suratına kurşun yemiş
olanlar, kolunu kaybetmiş
olanlar... Ölenleri taşıyıp
gömmemiz gerekiyordu. Onları
gördüğüm zaman çok korktum;
yakında onlardan biri olacağımı
biliyordum.”
Eğitimden 5 gün sonra, kendisine
bir silah verilmiş ve savaşmak için
çalõlara ilerlemesi emredilmiş.
“Oraya gidersem öleceğimi
biliyordum, ancak bunu yapmak
zorundaydım. Geri dönsem beni
kendileri vururdu” diyen Patrick,
sonunda komutanõna lavaboya
gitmesi gerektiğini söyleyecek
cesareti bulmuş. Çalõlõğa varõnca
da, silahõnõ atõp üniformasõnõ
yõrtarak BM’nin yakõnlardaki bir
askeri karakoluna kaçmõş.
Annesine dönemeyecek
Patrick kaçabildiği için şanslõ.
1996’da başlayan ilk iç savaşta
Kongo’nun sayõsõz askeri gruplarõ
tarafõndan “askere alınan” 33 bin
çocuktan 3 binden fazlasõnõn hâlâ
silahlõ gruplarõn
arasõnda olduğu
tahmin ediliyor.
Uluslararasõ yardõm
örgütü Save The
Children (Çocuklarõ
Kurtarõn), ağustos
ayõnda başlayan ve son
15 günde şiddetlenen
yeni çatõşma
dalgasõnõn yeni çocuk
askerler anlamõna
gelmesinden kaygõlõ.
Patrick, şimdi 244 eski
çocuk askerle birlikte Goma’da bir
rehabilitasyon merkezinde kalõyor.
Patrick’in nerede olduğunu
gizlemek için ismini saklayan
yetkili, genç Kongolunun annesine
dönmesinin zor olduğunu
söylüyor: “Patrick annesinin
yanına dönerse, kendisini
kaçıranlar onu tekrar
bulacaktır. Biz burada onunla
ilgileneceğiz, ancak savaşın
bitirilmesi için daha fazla çaba
sarfedilmezse veya çocukları
silahlı gruplara katılma yolunda
çaresiz bırakan yoksulluğun
önüne geçilemezse Patrick gibi
daha birçok çocuğu burada
ağırlamak zorunda kalacağız.”
İngilizceden çeviren: Onur
Uygun (Daily Telegraph,
İngiltere, 12 Kasım 2008)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ordu ve hükümet
yanlõsõ güçler ile General Nkunda önderliğindeki isyancõlar
arasõnda süren çatõşmalarõn yol açtõğõ insanlõk dramlarõna her
gün bir yenisi ekleniyor. Evlerinden kovulan ve mülteci
konumuna düşen Kongolularõn bilindik hikâyelerine bir de
kaçõrõlõp savaşa yollanan çocuk askerlerin dramõ ekleniyor.
Aramõza hoş geldin Amerika
BBarack Obama’nõn eski
yönetimin icraatlarõndan
ders almasõ gereken nokta,
artõk uluslararasõ sorunlarõn
çözümünde zorbalõğõn ve
kibirin işe yaramadõğõdõr.
Geride bõraktõğõmõz 8 yõl
içinde dünyayõ sallayan
olaylarõ şöyle bir düşünün.
Hâlâ sürmekte olan iki önemli
savaş; tehlikeli bir biçimde
değişen iklim; mali kriz; ihlal
edilmiş sözleşmeler; olağan
hale gelmiş işkenceler;
adaletsizliğin ardõnda yok olan
mahkûmlar; etkisizleştirilmiş
uluslararasõ hukuk;
cesaretlendirilen düşmanlar
ve zayõflatõlan müttefikler...
Bütün bunlar bize kibirin,
yeni başkana bir enkaz
bõrakarak çekilmeye
hazõrlanan ABD yönetiminin
en büyük günahõ olduğunu
gösteriyor. Bir de ABD’nin
yeni seçilen başkanõnõ
düşünün. Üzerindeki büyük
beklentinin ağõrlõğõyla tüm bu
sorunlarõ bir dönemde çözmesi
istenen ve hiçbir tecrübesi
olmayan 47 yaşõnda bir adam;
tõpkõ iç savaşõn ortasõnda
koltuğa oturan Abraham
Lincoln veya Büyük
Bunalõm’õn ortasõnda
başkanlõğa gelen Franklin
Roosevelt gibi, Amerika’nõn
büyük beklentilerini
karşõlayacağõ umulan büyük
bir başkan. Ancak ne olursa
olsun Obama’nõn önündeki
engeller ne kadar çoksa
fõrsatlar da bir o kadar fazla.
ABD’nin eski başkanlarõndan
Jimmy Carter, Obama’nõn 10
dakikalõk bir göreve başlangõç
konuşmasõyla dünyayõ
değiştirecek reçeteyi
sunabileceğini söyledi. Carter,
yeni başkanõn tutsaklara
işkence yapõlmayacağõ
konusunda söz vermesi,
ABD’nin güvenliğini ciddi
anlamda tehdit etmedikçe
hiçbir ülkeye saldõrmamasõ,
uluslararasõ sözleşmelere saygõ
duymasõ ve iklim değişikliği
konusunda gereken hassasiyeti
göstermesi gerektiğini belirtti.
Obama, Bush yönetiminin
İran konusunda başmüzakereci
olarak atadõğõ Nicholas
Burns’un İranlõ bir yetkiliyle
görüşmesine izin
verilmemesini çok doğru
okumalõ.
İki büyük sorun
Dünya, ABD’ye “aramıza
hoşgeldin” demek için
sabõrsõzlanõyor. ABD’nin mali
kriz dõşõnda uluslararasõ
işbirliğiyle çözmesi gereken 2
büyük sorun var. Bunlardan
birincisi iklim değişikliği.
İkincisi ise uluslararasõ
güvenlik. Obama’nõn
karakteri, Washington’un
yõllardõr dõşladõğõ diğer
uluslararasõ kuruluşlarla
işbirliği yapõlmasõna fazlasõyla
uygun. Kendi güvenliğini tek
başõna sağlamaya yönelik
Bush doktrini derhal ortadan
kaldõrõlmalõ. ABD kendine
yöneltilen tehditlere karşõ
uluslararasõ ilişkilerde
çoktaraflõlõğõ gözeterek
çözümler üretmeli.
Şüphesiz ki Obama’nõnki çok
büyük bir meydan okuma.
Irak’tan istikrarõ bozmadan
çekilmek, Afganistan ve
Pakistan’da doğru adõmlar
atmak, daha fazla kan
dökülmeden Filistin-İsrail
sorununu çözebilmek gibi
önemli meseleler masada
duruyor. Obama’nõn yapmasõ
gereken uluslararasõ diyalog
yolunu açarak etkili çözüm
yollarõ bulmak ve bunu
yaparken Çin, Rusya,
Hindistan ve belki de Brezilya
gibi güçlenen ülkeleri hesaba
katmak. 8 yõl, baştan sona
hatalõ bir dõş politika için
yeterli. Yeteri kadar insan
canõndan oldu. Yeteri kadar
ülke mahvoldu. Artõk
elbirliğiyle çözüm üretme
zamanõ. Amerika, dünyaya
hoşgeldin.
İngilizceden çeviren: Erman
Yüksel (The Guardian başyazısı,
İngiltere, 6 Kasım 2008)
ABD kendine yöneltilen
tehditlere karşõ uluslararasõ
ilişkilerde çoktaraflõlõğõ
gözeterek çözümler üretmeli.
3 binden fazla çocuğun silahlı gruplarca kullanıldığı tahmin ediliyor
K
İsrail Başbakanõ, Gazze’deki yönetime karşõ operasyon hazõrlõğõ talimatõ verdi
Yunantistan’da 1967-1974 arasındaki
cunta rejimine karşı öğrenci hareketi-
nin ilk başkaldırı eylemlerinden biri
olan 1973’teki Politeknik olayları, dün
okulun bahçesindeki anıtı ziyaret eden
binlerce kişi tarafından anıldı.
Cuntaya başkaldıran binlerce öğrenci,
17 Kasım 1973’te Atina Politeknik
Üniversitesi’nde büyük bir gösteri dü-
zenlemiş, askerlerin tanklarla öğrenci-
lere müdahale etmesi sonucu en az 30
kişi hayatını kaybetmişti. (REUTERS)
BAĞDAT (AA) - Irak hükümeti, ABD ile
uzun süreden beri müzakere edilen güvenlik
anlaşmasõnõ kabul etti.
Hükümet sözcüsü Ali El Debbağ, düzen-
lediği basõn toplantõsõnda, Bakanlar Kuru-
lu’nun dün yaptõğõ toplantõda güvenlik an-
laşmasõ taslağõnõn, yapõlan değişikliklerden
sonra kabul edildiğini açõkladõ. El Debbağ,
Amerikan kuvvetlerinin 30 Haziran 2009 ta-
rihine kadar kent ve kasabalardan, 31 Aralõk
2011 tarihine kadar da ülkenin tamamõndan
çekileceğini belirtti. Irak’ta güvenlik tam
olarak sağlandõğõnda anlaşmanõn feshedile-
bileceğini kaydeden sözcü, “Güvenlik tam
sağlandığında anlaşmanın tarihi dolmamış
olsa bile, Irak ve ABD taraflarının karşı-
lıklı uzlaşmaları sonucunda güvenlik an-
laşması bitirilebilir” dedi.
Bu arada, güvenlik anlaşmasõnõn, 38 üyeli Irak
kabinesinin bugünkü toplantõya katõlan 28 ba-
kanõnõn 27’si tarafõndan onaylandõğõ bildirildi.
Dış Haberler Servisi - İsrail
Başbakanõ Ehud Olmert, Hamas
örgütünü ateşkesi bozmakla suç-
layarak güvenlik şeflerine, Ha-
mas’õn Gazze’deki egemenliğine
yönelik operasyon planõ yapmalarõ
için talimat verdiğini açõkladõ.
Dün İsrail’e düzenlenen iki ro-
ket saldõrõsõ ve ardõndan 4 Filistinli
militanõn ölümüne yol açan İsra-
il hava saldõrõsõndan sonra ba-
kanlar kurulunda konuşan Ol-
mert, Gazze’den gelen roket sal-
dõrõlarõ karşõsõnda sessiz kalama-
yacaklarõnõ söyledi. Olmert, ateş-
kesin bozulmasõnõn sorumlusu-
nun Hamas ve Gazze’deki “diğer
terör grupları” olduğunu öne
sürdü.
Erken seçim kararõ alõnan İsra-
il’de geçici olarak başbakanlõğõ yü-
rüten Olmert’in yerine en büyük
aday olan Dõşişleri Bakanõ Tzipi
Livni de ateşkesin ihlal edildiği-
ni, İsrail ordusunun nasõl karşõlõk
verileceği konusunda çalõşmasõ
gerektiğini söyledi.
Savunma Bakanlõğõ yetkilileri de
artan uluslararasõ baskõlara rağmen
gõda ve yakõt sõkõntõsõnõn had saf-
haya ulaştõğõ Gazze’ye insani yar-
dõmlarõn geçişine izin verilme-
yeceğini bildirdiler.
Hamas Sözcüsü Fevzi Barhum
ise “Siyonist saldırganlığa kar-
şılık vermenin hakları olduğu-
nu” söyledi. Hamas, İsrail’in
kendilerine yönelik suçlamalarõnõn
asõlsõz olduğunu ve medyanõn çar-
põtmalarõna dayandõğõnõ savunu-
yor. Halk Direniş Komiteleri ad-
lõ Filistinli örgüt de dün İsrail ha-
va saldõrõsõnda öldürülen 4 mili-
tanõn, örgütün askeri kanadõ Nasõr
Selahaddin Tugaylarõ üyesi ol-
duklarõnõ duyurdu.
Mõsõr’õn arabuluculuğuyla Ha-
mas ile İsrail arasõnda 19 Hazi-
ran’da ateşkes anlaşmasõna varõl-
mõş, karşõlõklõ ihlallere rağmen
taraflar 5 Kasõm’a kadar sessizli-
ği bozmamõşlardõ. 5 Kasõm’dan
bugüne kadar 15 Filistinli militan
öldürüldü ve İsrail’e yaklaşõk 170
roket saldõrõsõ düzenlendi.
Bu arada Hamas’a karşõ daha
õlõmlõ bir politika izlenmesinden
yana olan Savunma Bakanõ Ehud
Barak’õn görevden alõnmasõ için
baskõlar artõyor. Sağ partiler, Ba-
rak’õn, Gazze’deki militanlara
karşõ etkin bir tavõr almaktan ka-
çõndõğõnõ ve İsrail vatandaşlarõnõn
güvenliğini sağlayamadõğõ görü-
şünü savunuyorlar.
Dünyanın en büyük 20 eko-
nomisinin yöneticileri, İngiliz
gazetesi The Observer’ın yak-
laşımıyla, “bir kuşak boyu
üretilen finansal krizi sadece
bir öğle sonrası sürede önle-
mek elbette ki olanaksızdı”.
Hele buna bir de Obama’nın
yokluğu eklendiğinde.
G20’lerin devlet ve hükü-
met başkanlarının yayımla-
dıkları sonuç bildirgesine ba-
kıldığında zirvenin yine de fi-
nansal krizin ve ardından gel-
mekte olan, gelen resesyonun
tüm ülkelerde hissedildiği şu
günlerde hiç işe yaramadığı
da söylenemez. G20’ler, alın-
ması gereken bazı önlemler
konusunda, henüz yürürlüğe
girmese de anlaşmışlardır.
Sonuç alınması beklenen asıl
zirve ise, daha fazla ülkenin ve
çok daha önemlisi bizzat ye-
ni başkan Barack Obama’nın
katılımıyla 31 Mart 09-30 Ni-
san ’09’a ertelenmiştir. Bu
açıdan bakıldığında önü-
müzdeki zirvelerin, finansal
krizin ve resesyonun frenlen-
mesi konusunda daha şanslı
olabileceği söylenebilir.
G20 zirvesinde, dünya eko-
nomisinin uzun süreceği bel-
li olan krizinin frenlenmesi
konusunda birlikte alınması
gereken bir dizi acil önlem de
saptanmıştır: “İç talebi can-
landırmak için bütçesel ön-
lemler, bazı ülkelerde faiz
oranlarının indirilmesi gibi.
Ayrıca beş alanda geçerli ola-
cak bir eylem planı da belir-
lenmiştir. Bunlar arasında kri-
zi tetikleyen kuralsızlıklara son
verilmesi, muhasebe usulle-
rinde uyum, piyasadaki türev
ürünlerinde saydamlık, banka
yöneticilerinin ücretlerinin sı-
nırlandırılması ve büyük kârlar
sağlamak için büyük riskli iş-
lere girişilmesinin önlenmesi,
uluslararası finans kuruluşla-
rının sermaye ihtiyaçlarının
karşılanması...”
G20 zirvesinin anahtar söz-
cüklerini ise Le Monde’un
deyişiyle, “destek, kurallar ve
reform” oluşturmaktadır. Ay-
rıca Alman Şansölyesi Angela
Merkel’e göre, “her girişim,
her ürün, piyasaların tümü,
gerçek bir gözlem ve denetim
altında tutulacak, karanlık hiç-
bir noktanın kalmaması sağ-
lanacaktır”.
31 Mart ’09 ve 30 Nisan
’09’da yapılması öngörülen
genişletilmiş Obama’lı zir-
velerin, sözü edilen acil ve
somut önlemler konusunda
daha şanslı olacağından kuş-
ku yok. Ancak önerilen ön-
lemlerin ne ölçüde hayata
geçirileceği henüz bilinme-
mektedir.
Zira G20 zirvesinde W.
Bush’un bazı sözleri ibret
vericidir. Bush giderayak,
ABD ve dünya ekonomisinde
her şey tıkırındaymış, ülkesi
ve gezegenin hemen tümü
’29’daki büyük bunalımdan
beter bir yıkımla karşı karşıya
değilmiş gibi, ‘İnancımız odur
ki, ekonomik liberalizm bize
sürdürülebilir bir refah yolu
sunmaktadır’ demekte ve ül-
keleri yeni bir küresel reform
ve aşırı kurallardan uzak dur-
maya çağırmaktadır. Bunda
kuşkusuz şaşırtıcı bir yan
yok. Bay Bush kendini savu-
nuyor. Daha da vahimi, olup
bitenleri hâlâ anlamamış gö-
rünüyor.
Bunun elbette ki kıymeti
harbiyesi yok. Önemli olan
gelecek zirvelerde Obama ve
ekibinin nasıl bir tutum takı-
nacağıdır. Bu konuda fazla
hayale de kapılmamak gere-
kiyor. Zira bu ülkede ve Av-
rupa’da kapitalizmin özüne
ilişmeden, ne var ki, krizde
önemli payı olan vahşi kapi-
talizmin dilediğince at koş-
turmasını önleyecek bazı ön-
lemler alınması düşüncesi de
oldukça yaygın. Değişim, ka-
nımızca, piyasa ekonomisine
çekidüzen verilmesine yöne-
lik bir restorasyonla sınırlı ka-
lacaktır.
Nitekim zirvenin hemen ön-
cesinde Amerika Hazine Ba-
kanı Henry Paulson finans
sisteminin kurtarılması girişi-
miyle ilgili planda büyük bir
değişiklik yapmış, başlangıç-
ta benimsenen bankaların
elindeki “çürük” hisseleri al-
mak yerine kurtarmaya ayrı-
lan 700 milyar doların ban-
kalara doğrudan aktarılması
kararı almıştır. Amaç, banka-
ların kredi vermesini, tüketi-
min ve yatırımların gerileme-
sini önlemek. Hazine Bakanı,
Nobel ekonomi ödüllü de-
mokrat ekonomist Joseph
Stiglitz ve Paul Krugman’ın
ısrarlarına karşın bu değişik-
liği yapmakta geç kalması
ise yoğun eleştirilere uğra-
mıştır. Gerçek şu ki, birkaç
haftalık gecikme ekonomide
özellikle de istihdam konu-
sunda önemli kayıplara yol
açmıştır. Örneğin Goldman
Sach’ın ekonomistlerine gö-
re işsizlik hızla yüzde 7.5 dü-
zeyine fırlamıştır. (Bugün yüz-
de 6.5). On sekiz ay önce ise
yüzde 4.
Yeni zirveleri beklerken re-
sesyon durmuyor. Daralma,
işsizlik, günlük yaşamda ar-
tan oranda hissediliyor. Uz-
manlara bakılırsa daha bete-
ri önümüzde!
Yunanistan
savunma
bütçesini kıstı
ATİNA (ANKA) -
Yunanistan, kriz
nedeniyle 2009
bütçesinde savunma
harcamalarõnda yüzde
15’lik kesintiye
gidecek. Yunanistan
Başbakanõ Kostas
Karamanlis’in, küresel
ekonomik krizin
Yunanistan’õ da
vurduğunun
kesinleşmesinin
ardõndan yaptõğõ
açõklama dikkat çekici
bulundu. Yunan
medyasõna göre,
kesintiyle 1 milyar
Avro’yu aşkõn tasarruf
yapõlacak.
‘Türkiye’nin
10 yılı var’
BONN (ANKA) -
Alman Yeşiller
Partisi
Eşbaşkanlõğõna
seçilen Cem
Özdemir,
Türkiye’nin henüz
AB’ye üye olabilecek
olgunluğa
erişmediğini söyledi.
Özdemir, “Türkiye,
gerçekçi olarak 10 yõl
içinde AB’ye
girebilecek duruma
gelebilir” dedi.
ABHaber’e göre
Özdemir,
“Türkiye’de özellikle
kadõn-erkek
eşitliğinin ülke
çapõnda hukuki
açõdan tam olarak
sağlanmasõ
gerektiğini” belirtti.
Romanya’da
maden kazası
Dış Haberler
Servisi -
Romanya’nõn
güneybatõsõndaki bir
madende meydana
gelen grizu
patlamasõnda 8
madenci ile 4
kurtarma görevlisi
öldü. Metan gazõ
sõkõşmasõndan
kaynaklandõğõ
sanõlan patlamada
yaralanan 8 işçi de
tedaviye alõndõ.
Patlama anõnda 100
işçinin yerin 250
metre altõndaki olay
yerinde çalõştõklarõ
öğrenildi.
Hamas’õ ateşkesi
bozmakla suçlayan İsrail
Başbakanõ Olmert, bu
duruma sessiz
kalamayacaklarõnõ ve
Gazze’deki Hamas
yönetimini hedef alan
operasyonlara
hazõrlandõklarõnõ söyledi.
Olmert, Hamas’õ tehdit etti
2011’DE TAMAMEN ÇEKİLECEK
Politeknikayaklanmasının35.yıldönümü
İsrail hava
saldõrõsõnda
öldürülen 4
Filistinli
militanõn
yakõnlarõ
yasa
boğuldu.
(Fotoğraf:
REUTERS)
ABD 3 yıl daha
Irak’ta kalacak