30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2008 PAZARTESİ 8 DIŞ BASIN CMYB C M Y B [email protected] 17 KASIM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Kavga ve Şamata Kültürü Neyin Sonucu? Bilim ve düşünce insanlarının, sanatkârların fikir alışverişinde bulunmaları ya da tartışmaları iyi niyet, açıklık ve serinkanlılık ge- rektirir. Bunlar yoksa konuşma ya da tartışmalar, “düşünce zemi- ninden uzaklaşır, gösteriş ve zor- balık düzeysizliğine düşer”. Fikir alışverişi adı altında baş- ka şeyler pazarlanmaya başlanır. Pazarlanan bu “kirli ürünler” ile, ekranları izleyen halk kandırılır. Kirli hava ya da enflasyon gibi be- deli geniş kitlelere ödetilmiş olur. Son yıllarda Türkiye’de akıl al- maz olaylar yaşanıyor. Televiz- yonlardaki ve gazetelerdeki tar- tışmalar “kavga ve şamata kültü- rünün (kültürsüzlüğünün) mutlak egemenliğini yansıtmaktadır”. Vahşi kapitalizmin beraberin- de gelen saldırgan ve hukuk dı- şı siyaset böylesine bir ortam ha- zırlıyor. Kanlı horoz dövüşlerini ya da vahşi boks maçlarını andıran tartışmalar perde arkasındaki büyük çatışmanın sahneye yan- sıyan uzantılarından başka bir şey değildir. Fikirlerin tartışıl- ması adı altında arkadaki küre- sel kavganın maşaları kılıçlarını şakırdatırlar. - Soğuk savaş sonrasında ABD ve AB fiilen harekete geçtiler. Yu- goslavya parçalandı ve devşiril- di. Kuveyt, Irak, Afganistan, Lüb- nan, Gürcistan işgalleri ile Batı eli- ni kana buladı. Türkiye bu ateş çemberinin tam ortasında. - Hukukta, iktisatta, siyasette, “her yapılanın olağan kabul edi- lebileceği bir kuralsızlık ve dü- zensizlik ortamı”, özellikle yaratı- lıyor. ABD, AB ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi’ni sonuçlandı- rabilmeleri için, böyle bir “karga- şa ortamının” üretilmesi gerekiyor. Postmodern faşizm - Bush’un dediklerini ve yap- tıklarını hatırlayalım: “Benim ya- nımda (emrimde) değilseniz kar- şımdasınız”; “Tanrı istedi, biz de Irak’ı işgal ettik”... Ya Papa ne bu- yurmuştu; “Üçüncü bin yılda As- ya Hıristiyanlaştırılacaktır”. - “Kavga ve şamata kültürü”, Batı’nın yeni Türkiye politikasının doğal bir sonucudur. Türkiye’yi “ayrıştırma politikaları” iç kav- galarımızı yaygınlaştırmaya ve derinleştirmeye başladı. Hitler Almanyası’nın işgali al- tındaki Fransa’da “sıradan fa- şizm” gibi şamata ve kavga kül- türü bizde de olağan bir yaşam tarzı olarak algılanıyor. Küçük çocuklara saldıran “en dinci” de- deler özgür bırakılıyor. Kimi ba- kanlar “tabii, adam vurulabilir” di- ye fetva veriyorlar. İnsanlar, hu- kuk dışı bir biçimde gözaltına alı- nıyorlar. Bir “şüpheli”, halk tara- fından linç ediliyor. Batı’nın yenilenen politikası - Lozan’a karşı çıkan bölücü- ler ve dinciler ancak bu kavga kültüründen beslenebilirler. Ör- neğin DTP’nin AB kurumları ile iş- birliği içinde yürüttükleri politi- kalar, “kavga kültürünü” zorunlu kılıyor. Sokakta, televizyonlar- da, gazetelerde sürekli kavga edilmesi gerekiyor. Planladıkları sonuca ancak bu yolla ulaşabi- leceklerine inanıyorlar. - Dinciler ve laikler silahlarını kuşanmışlar, ekranlarda birbir- lerine saldırıyorlar. Çünkü Batı, “Türkiye Cumhuriyeti ve de- mokrasi yerine” ılımlı İslam dev- leti istiyor. Bu çatışmalar sıradan, olması gereken olaylar haline dönüştürülüyor, “sıradan faşizm” gibi... Dış baskı, iç baskıyı getirir Batı dışardan BOP için sıkış- tırdığında bu baskının, yer sar- sıntılarında olduğu gibi içeriye yansıması kaçınılmazdır. Batı’nın yeni politikasını uygulayanlar, Türkiye’yi ayrıştırıyorlar. Türk-Kürt, laik-dinci, Alevi- Sünni ayrıştırmaları planlanarak üretilmektedir. Meclis’te, bele- diyede, medyada, sokakta in- sanlar karşı karşıya getiriliyor. Ay- nen 1970’lerdeki sağ-sol çatış- malarında düzenledikleri gibi. Bugün yöntemler değişti. Saflar, sömürgecilerle işbirliği yapanlar ve ulusalcılar olarak ayrıldı. Sağ- cılardan, solculardan, Türkler- den, Kürtlerden, şeriatçılardan, laiklerden “her iki tarafta olanlar var”. Bugünkü turnusol kâğıdı, “iş- birlikçiliktir”. Aynen Bush’un açık açık söylediği gibi; BOP’ta Ba- tı’nın emrine girenler işbirlikçi- lerdir. İçlerinde sağcılar, solcular, liberaller, sosyal demokratlar ve şeriatçılardan temsilciler var. Meclis’e, medyaya, partilere, be- lediyelere, derneklere bakın gö- rürsünüz. Emperyalizmin küresel kavga- sında onların “dahili temsilcileri ulusalcılara karşı savaş açmışlar- dır”. Medyadan Meclis’e, devlet kurumlarından sokağa yansıyan kavganın tarafları bellidir; em- peryalizmin işbirlikçileri ve onla- rın karşısındakiler... Ismarlama getirilip oturtulan kavgacılar bile var; geçenlerde Si- yaset Meydanı’nda bir adamı getirip salona yerleştirmişler; bü- tün işi benimle kavga edip, “kar- şı taraftan çıkar sağlamak”... Gü- leyim mi ağlayayım mı?.. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Bir Zirveden Öbürüne ongolu çocuk askerler MIKE PFLANZ İİsyancõ General Lauren Nkunda’ya bağlõ silahlõ gruplar, 15 yaşõndaki Patrick’i annesi için sabun almaya çõktõğõnda kaçõrdõ. Bir haftadan az süren bir eğitim sonrasõnda eline bir makineli tüfek verildi ve cepheye yollandõ. Doğu Kongo’nun en önemli şehri Goma’daki bir rehabilitasyon merkezinde kalan Patrick, 250 bin kişiyi evinden eden isyancõ Nkunda’ya bağlõ güçler tarafõndan nasõl kaçõrõlõp asker haline getirildiğini anlattõ: “Okuldan sonra annem çamaşırları yıkamak için gidip sabun almamı istedi. İsyancılar beni yoldayken buldu ve çantalarını taşımamı emrettiler. Eve gitmeyeceğimi, artık bir asker olacağımı söylediler. Onlara çok genç olduğumu, evin tek oğlu olduğumu ve anneme yardım etmem gerektiğini söyledim. Ama elimden başka bir şey gelmedi. Kendilerini reddedenleri hemen öldürdüklerini duymuştum.” Patrick, kendisi gibi birçok çocuğun olduğu bir isyancõ kampõna götürülmüş. Hükümet yanlõsõ ve isyancõ güçler arasõnda geçen hafta çõkan çatõşmalarda yaralanan isyancõlarõn tedavi edildiği bir sahra hastanesi yakõnõndaki kampta çocuklarõn eğitildiğini görmüş. Geceleri yağmur yağarken bile açõkta, kullanõlmayan üniforma parçalarõnõn altõnda uyumuş. Her gün yalnõzca bir kâse mõsõr lapasõyla beslenmiş. “Bize nasıl ileri koşacağımız, silahı nasıl tutacağımız ve düşmana nasıl ateş edeceğimiz öğretildi” diyen Patrick, eğitimden geri kalan zamanda erkek ve kõz çocuklarõnõn yaralõ askerlere süt taşõmakta kullanõldõğõnõ anlattõ: “Çok yaralı vardı. Suratına kurşun yemiş olanlar, kolunu kaybetmiş olanlar... Ölenleri taşıyıp gömmemiz gerekiyordu. Onları gördüğüm zaman çok korktum; yakında onlardan biri olacağımı biliyordum.” Eğitimden 5 gün sonra, kendisine bir silah verilmiş ve savaşmak için çalõlara ilerlemesi emredilmiş. “Oraya gidersem öleceğimi biliyordum, ancak bunu yapmak zorundaydım. Geri dönsem beni kendileri vururdu” diyen Patrick, sonunda komutanõna lavaboya gitmesi gerektiğini söyleyecek cesareti bulmuş. Çalõlõğa varõnca da, silahõnõ atõp üniformasõnõ yõrtarak BM’nin yakõnlardaki bir askeri karakoluna kaçmõş. Annesine dönemeyecek Patrick kaçabildiği için şanslõ. 1996’da başlayan ilk iç savaşta Kongo’nun sayõsõz askeri gruplarõ tarafõndan “askere alınan” 33 bin çocuktan 3 binden fazlasõnõn hâlâ silahlõ gruplarõn arasõnda olduğu tahmin ediliyor. Uluslararasõ yardõm örgütü Save The Children (Çocuklarõ Kurtarõn), ağustos ayõnda başlayan ve son 15 günde şiddetlenen yeni çatõşma dalgasõnõn yeni çocuk askerler anlamõna gelmesinden kaygõlõ. Patrick, şimdi 244 eski çocuk askerle birlikte Goma’da bir rehabilitasyon merkezinde kalõyor. Patrick’in nerede olduğunu gizlemek için ismini saklayan yetkili, genç Kongolunun annesine dönmesinin zor olduğunu söylüyor: “Patrick annesinin yanına dönerse, kendisini kaçıranlar onu tekrar bulacaktır. Biz burada onunla ilgileneceğiz, ancak savaşın bitirilmesi için daha fazla çaba sarfedilmezse veya çocukları silahlı gruplara katılma yolunda çaresiz bırakan yoksulluğun önüne geçilemezse Patrick gibi daha birçok çocuğu burada ağırlamak zorunda kalacağız.” İngilizceden çeviren: Onur Uygun (Daily Telegraph, İngiltere, 12 Kasım 2008) Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ordu ve hükümet yanlõsõ güçler ile General Nkunda önderliğindeki isyancõlar arasõnda süren çatõşmalarõn yol açtõğõ insanlõk dramlarõna her gün bir yenisi ekleniyor. Evlerinden kovulan ve mülteci konumuna düşen Kongolularõn bilindik hikâyelerine bir de kaçõrõlõp savaşa yollanan çocuk askerlerin dramõ ekleniyor. Aramõza hoş geldin Amerika BBarack Obama’nõn eski yönetimin icraatlarõndan ders almasõ gereken nokta, artõk uluslararasõ sorunlarõn çözümünde zorbalõğõn ve kibirin işe yaramadõğõdõr. Geride bõraktõğõmõz 8 yõl içinde dünyayõ sallayan olaylarõ şöyle bir düşünün. Hâlâ sürmekte olan iki önemli savaş; tehlikeli bir biçimde değişen iklim; mali kriz; ihlal edilmiş sözleşmeler; olağan hale gelmiş işkenceler; adaletsizliğin ardõnda yok olan mahkûmlar; etkisizleştirilmiş uluslararasõ hukuk; cesaretlendirilen düşmanlar ve zayõflatõlan müttefikler... Bütün bunlar bize kibirin, yeni başkana bir enkaz bõrakarak çekilmeye hazõrlanan ABD yönetiminin en büyük günahõ olduğunu gösteriyor. Bir de ABD’nin yeni seçilen başkanõnõ düşünün. Üzerindeki büyük beklentinin ağõrlõğõyla tüm bu sorunlarõ bir dönemde çözmesi istenen ve hiçbir tecrübesi olmayan 47 yaşõnda bir adam; tõpkõ iç savaşõn ortasõnda koltuğa oturan Abraham Lincoln veya Büyük Bunalõm’õn ortasõnda başkanlõğa gelen Franklin Roosevelt gibi, Amerika’nõn büyük beklentilerini karşõlayacağõ umulan büyük bir başkan. Ancak ne olursa olsun Obama’nõn önündeki engeller ne kadar çoksa fõrsatlar da bir o kadar fazla. ABD’nin eski başkanlarõndan Jimmy Carter, Obama’nõn 10 dakikalõk bir göreve başlangõç konuşmasõyla dünyayõ değiştirecek reçeteyi sunabileceğini söyledi. Carter, yeni başkanõn tutsaklara işkence yapõlmayacağõ konusunda söz vermesi, ABD’nin güvenliğini ciddi anlamda tehdit etmedikçe hiçbir ülkeye saldõrmamasõ, uluslararasõ sözleşmelere saygõ duymasõ ve iklim değişikliği konusunda gereken hassasiyeti göstermesi gerektiğini belirtti. Obama, Bush yönetiminin İran konusunda başmüzakereci olarak atadõğõ Nicholas Burns’un İranlõ bir yetkiliyle görüşmesine izin verilmemesini çok doğru okumalõ. İki büyük sorun Dünya, ABD’ye “aramıza hoşgeldin” demek için sabõrsõzlanõyor. ABD’nin mali kriz dõşõnda uluslararasõ işbirliğiyle çözmesi gereken 2 büyük sorun var. Bunlardan birincisi iklim değişikliği. İkincisi ise uluslararasõ güvenlik. Obama’nõn karakteri, Washington’un yõllardõr dõşladõğõ diğer uluslararasõ kuruluşlarla işbirliği yapõlmasõna fazlasõyla uygun. Kendi güvenliğini tek başõna sağlamaya yönelik Bush doktrini derhal ortadan kaldõrõlmalõ. ABD kendine yöneltilen tehditlere karşõ uluslararasõ ilişkilerde çoktaraflõlõğõ gözeterek çözümler üretmeli. Şüphesiz ki Obama’nõnki çok büyük bir meydan okuma. Irak’tan istikrarõ bozmadan çekilmek, Afganistan ve Pakistan’da doğru adõmlar atmak, daha fazla kan dökülmeden Filistin-İsrail sorununu çözebilmek gibi önemli meseleler masada duruyor. Obama’nõn yapmasõ gereken uluslararasõ diyalog yolunu açarak etkili çözüm yollarõ bulmak ve bunu yaparken Çin, Rusya, Hindistan ve belki de Brezilya gibi güçlenen ülkeleri hesaba katmak. 8 yõl, baştan sona hatalõ bir dõş politika için yeterli. Yeteri kadar insan canõndan oldu. Yeteri kadar ülke mahvoldu. Artõk elbirliğiyle çözüm üretme zamanõ. Amerika, dünyaya hoşgeldin. İngilizceden çeviren: Erman Yüksel (The Guardian başyazısı, İngiltere, 6 Kasım 2008) ABD kendine yöneltilen tehditlere karşõ uluslararasõ ilişkilerde çoktaraflõlõğõ gözeterek çözümler üretmeli. 3 binden fazla çocuğun silahlı gruplarca kullanıldığı tahmin ediliyor K İsrail Başbakanõ, Gazze’deki yönetime karşõ operasyon hazõrlõğõ talimatõ verdi Yunantistan’da 1967-1974 arasındaki cunta rejimine karşı öğrenci hareketi- nin ilk başkaldırı eylemlerinden biri olan 1973’teki Politeknik olayları, dün okulun bahçesindeki anıtı ziyaret eden binlerce kişi tarafından anıldı. Cuntaya başkaldıran binlerce öğrenci, 17 Kasım 1973’te Atina Politeknik Üniversitesi’nde büyük bir gösteri dü- zenlemiş, askerlerin tanklarla öğrenci- lere müdahale etmesi sonucu en az 30 kişi hayatını kaybetmişti. (REUTERS) BAĞDAT (AA) - Irak hükümeti, ABD ile uzun süreden beri müzakere edilen güvenlik anlaşmasõnõ kabul etti. Hükümet sözcüsü Ali El Debbağ, düzen- lediği basõn toplantõsõnda, Bakanlar Kuru- lu’nun dün yaptõğõ toplantõda güvenlik an- laşmasõ taslağõnõn, yapõlan değişikliklerden sonra kabul edildiğini açõkladõ. El Debbağ, Amerikan kuvvetlerinin 30 Haziran 2009 ta- rihine kadar kent ve kasabalardan, 31 Aralõk 2011 tarihine kadar da ülkenin tamamõndan çekileceğini belirtti. Irak’ta güvenlik tam olarak sağlandõğõnda anlaşmanõn feshedile- bileceğini kaydeden sözcü, “Güvenlik tam sağlandığında anlaşmanın tarihi dolmamış olsa bile, Irak ve ABD taraflarının karşı- lıklı uzlaşmaları sonucunda güvenlik an- laşması bitirilebilir” dedi. Bu arada, güvenlik anlaşmasõnõn, 38 üyeli Irak kabinesinin bugünkü toplantõya katõlan 28 ba- kanõnõn 27’si tarafõndan onaylandõğõ bildirildi. Dış Haberler Servisi - İsrail Başbakanõ Ehud Olmert, Hamas örgütünü ateşkesi bozmakla suç- layarak güvenlik şeflerine, Ha- mas’õn Gazze’deki egemenliğine yönelik operasyon planõ yapmalarõ için talimat verdiğini açõkladõ. Dün İsrail’e düzenlenen iki ro- ket saldõrõsõ ve ardõndan 4 Filistinli militanõn ölümüne yol açan İsra- il hava saldõrõsõndan sonra ba- kanlar kurulunda konuşan Ol- mert, Gazze’den gelen roket sal- dõrõlarõ karşõsõnda sessiz kalama- yacaklarõnõ söyledi. Olmert, ateş- kesin bozulmasõnõn sorumlusu- nun Hamas ve Gazze’deki “diğer terör grupları” olduğunu öne sürdü. Erken seçim kararõ alõnan İsra- il’de geçici olarak başbakanlõğõ yü- rüten Olmert’in yerine en büyük aday olan Dõşişleri Bakanõ Tzipi Livni de ateşkesin ihlal edildiği- ni, İsrail ordusunun nasõl karşõlõk verileceği konusunda çalõşmasõ gerektiğini söyledi. Savunma Bakanlõğõ yetkilileri de artan uluslararasõ baskõlara rağmen gõda ve yakõt sõkõntõsõnõn had saf- haya ulaştõğõ Gazze’ye insani yar- dõmlarõn geçişine izin verilme- yeceğini bildirdiler. Hamas Sözcüsü Fevzi Barhum ise “Siyonist saldırganlığa kar- şılık vermenin hakları olduğu- nu” söyledi. Hamas, İsrail’in kendilerine yönelik suçlamalarõnõn asõlsõz olduğunu ve medyanõn çar- põtmalarõna dayandõğõnõ savunu- yor. Halk Direniş Komiteleri ad- lõ Filistinli örgüt de dün İsrail ha- va saldõrõsõnda öldürülen 4 mili- tanõn, örgütün askeri kanadõ Nasõr Selahaddin Tugaylarõ üyesi ol- duklarõnõ duyurdu. Mõsõr’õn arabuluculuğuyla Ha- mas ile İsrail arasõnda 19 Hazi- ran’da ateşkes anlaşmasõna varõl- mõş, karşõlõklõ ihlallere rağmen taraflar 5 Kasõm’a kadar sessizli- ği bozmamõşlardõ. 5 Kasõm’dan bugüne kadar 15 Filistinli militan öldürüldü ve İsrail’e yaklaşõk 170 roket saldõrõsõ düzenlendi. Bu arada Hamas’a karşõ daha õlõmlõ bir politika izlenmesinden yana olan Savunma Bakanõ Ehud Barak’õn görevden alõnmasõ için baskõlar artõyor. Sağ partiler, Ba- rak’õn, Gazze’deki militanlara karşõ etkin bir tavõr almaktan ka- çõndõğõnõ ve İsrail vatandaşlarõnõn güvenliğini sağlayamadõğõ görü- şünü savunuyorlar. Dünyanın en büyük 20 eko- nomisinin yöneticileri, İngiliz gazetesi The Observer’ın yak- laşımıyla, “bir kuşak boyu üretilen finansal krizi sadece bir öğle sonrası sürede önle- mek elbette ki olanaksızdı”. Hele buna bir de Obama’nın yokluğu eklendiğinde. G20’lerin devlet ve hükü- met başkanlarının yayımla- dıkları sonuç bildirgesine ba- kıldığında zirvenin yine de fi- nansal krizin ve ardından gel- mekte olan, gelen resesyonun tüm ülkelerde hissedildiği şu günlerde hiç işe yaramadığı da söylenemez. G20’ler, alın- ması gereken bazı önlemler konusunda, henüz yürürlüğe girmese de anlaşmışlardır. Sonuç alınması beklenen asıl zirve ise, daha fazla ülkenin ve çok daha önemlisi bizzat ye- ni başkan Barack Obama’nın katılımıyla 31 Mart 09-30 Ni- san ’09’a ertelenmiştir. Bu açıdan bakıldığında önü- müzdeki zirvelerin, finansal krizin ve resesyonun frenlen- mesi konusunda daha şanslı olabileceği söylenebilir. G20 zirvesinde, dünya eko- nomisinin uzun süreceği bel- li olan krizinin frenlenmesi konusunda birlikte alınması gereken bir dizi acil önlem de saptanmıştır: “İç talebi can- landırmak için bütçesel ön- lemler, bazı ülkelerde faiz oranlarının indirilmesi gibi. Ayrıca beş alanda geçerli ola- cak bir eylem planı da belir- lenmiştir. Bunlar arasında kri- zi tetikleyen kuralsızlıklara son verilmesi, muhasebe usulle- rinde uyum, piyasadaki türev ürünlerinde saydamlık, banka yöneticilerinin ücretlerinin sı- nırlandırılması ve büyük kârlar sağlamak için büyük riskli iş- lere girişilmesinin önlenmesi, uluslararası finans kuruluşla- rının sermaye ihtiyaçlarının karşılanması...” G20 zirvesinin anahtar söz- cüklerini ise Le Monde’un deyişiyle, “destek, kurallar ve reform” oluşturmaktadır. Ay- rıca Alman Şansölyesi Angela Merkel’e göre, “her girişim, her ürün, piyasaların tümü, gerçek bir gözlem ve denetim altında tutulacak, karanlık hiç- bir noktanın kalmaması sağ- lanacaktır”. 31 Mart ’09 ve 30 Nisan ’09’da yapılması öngörülen genişletilmiş Obama’lı zir- velerin, sözü edilen acil ve somut önlemler konusunda daha şanslı olacağından kuş- ku yok. Ancak önerilen ön- lemlerin ne ölçüde hayata geçirileceği henüz bilinme- mektedir. Zira G20 zirvesinde W. Bush’un bazı sözleri ibret vericidir. Bush giderayak, ABD ve dünya ekonomisinde her şey tıkırındaymış, ülkesi ve gezegenin hemen tümü ’29’daki büyük bunalımdan beter bir yıkımla karşı karşıya değilmiş gibi, ‘İnancımız odur ki, ekonomik liberalizm bize sürdürülebilir bir refah yolu sunmaktadır’ demekte ve ül- keleri yeni bir küresel reform ve aşırı kurallardan uzak dur- maya çağırmaktadır. Bunda kuşkusuz şaşırtıcı bir yan yok. Bay Bush kendini savu- nuyor. Daha da vahimi, olup bitenleri hâlâ anlamamış gö- rünüyor. Bunun elbette ki kıymeti harbiyesi yok. Önemli olan gelecek zirvelerde Obama ve ekibinin nasıl bir tutum takı- nacağıdır. Bu konuda fazla hayale de kapılmamak gere- kiyor. Zira bu ülkede ve Av- rupa’da kapitalizmin özüne ilişmeden, ne var ki, krizde önemli payı olan vahşi kapi- talizmin dilediğince at koş- turmasını önleyecek bazı ön- lemler alınması düşüncesi de oldukça yaygın. Değişim, ka- nımızca, piyasa ekonomisine çekidüzen verilmesine yöne- lik bir restorasyonla sınırlı ka- lacaktır. Nitekim zirvenin hemen ön- cesinde Amerika Hazine Ba- kanı Henry Paulson finans sisteminin kurtarılması girişi- miyle ilgili planda büyük bir değişiklik yapmış, başlangıç- ta benimsenen bankaların elindeki “çürük” hisseleri al- mak yerine kurtarmaya ayrı- lan 700 milyar doların ban- kalara doğrudan aktarılması kararı almıştır. Amaç, banka- ların kredi vermesini, tüketi- min ve yatırımların gerileme- sini önlemek. Hazine Bakanı, Nobel ekonomi ödüllü de- mokrat ekonomist Joseph Stiglitz ve Paul Krugman’ın ısrarlarına karşın bu değişik- liği yapmakta geç kalması ise yoğun eleştirilere uğra- mıştır. Gerçek şu ki, birkaç haftalık gecikme ekonomide özellikle de istihdam konu- sunda önemli kayıplara yol açmıştır. Örneğin Goldman Sach’ın ekonomistlerine gö- re işsizlik hızla yüzde 7.5 dü- zeyine fırlamıştır. (Bugün yüz- de 6.5). On sekiz ay önce ise yüzde 4. Yeni zirveleri beklerken re- sesyon durmuyor. Daralma, işsizlik, günlük yaşamda ar- tan oranda hissediliyor. Uz- manlara bakılırsa daha bete- ri önümüzde! Yunanistan savunma bütçesini kıstı ATİNA (ANKA) - Yunanistan, kriz nedeniyle 2009 bütçesinde savunma harcamalarõnda yüzde 15’lik kesintiye gidecek. Yunanistan Başbakanõ Kostas Karamanlis’in, küresel ekonomik krizin Yunanistan’õ da vurduğunun kesinleşmesinin ardõndan yaptõğõ açõklama dikkat çekici bulundu. Yunan medyasõna göre, kesintiyle 1 milyar Avro’yu aşkõn tasarruf yapõlacak. ‘Türkiye’nin 10 yılı var’ BONN (ANKA) - Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanlõğõna seçilen Cem Özdemir, Türkiye’nin henüz AB’ye üye olabilecek olgunluğa erişmediğini söyledi. Özdemir, “Türkiye, gerçekçi olarak 10 yõl içinde AB’ye girebilecek duruma gelebilir” dedi. ABHaber’e göre Özdemir, “Türkiye’de özellikle kadõn-erkek eşitliğinin ülke çapõnda hukuki açõdan tam olarak sağlanmasõ gerektiğini” belirtti. Romanya’da maden kazası Dış Haberler Servisi - Romanya’nõn güneybatõsõndaki bir madende meydana gelen grizu patlamasõnda 8 madenci ile 4 kurtarma görevlisi öldü. Metan gazõ sõkõşmasõndan kaynaklandõğõ sanõlan patlamada yaralanan 8 işçi de tedaviye alõndõ. Patlama anõnda 100 işçinin yerin 250 metre altõndaki olay yerinde çalõştõklarõ öğrenildi. Hamas’õ ateşkesi bozmakla suçlayan İsrail Başbakanõ Olmert, bu duruma sessiz kalamayacaklarõnõ ve Gazze’deki Hamas yönetimini hedef alan operasyonlara hazõrlandõklarõnõ söyledi. Olmert, Hamas’õ tehdit etti 2011’DE TAMAMEN ÇEKİLECEK Politeknikayaklanmasının35.yıldönümü İsrail hava saldõrõsõnda öldürülen 4 Filistinli militanõn yakõnlarõ yasa boğuldu. (Fotoğraf: REUTERS) ABD 3 yıl daha Irak’ta kalacak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle