25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 17 KASIM 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenlik Yasasõ: ‘Devlet Kuşu (2)’ Devlet kuşunun kimlerin başõna konacağõ, 657 sayõlõ Devlet Memurlarõ Yasasõ’nõn incelenmesine bağlõdõr. Devlet Memur- larõ Yasasõ, genel ve katma bütçeli kurumlar, belediyeler, il özel idarelerinde “çalışan memurlar” hakkõnda uygulanmaktadõr. Yasa, kamu görevlilerini dört gruba ayõrmaktadõr. 1) Memurlar: Devlet ve diğer kamu tüzelkişiliklerince “yü- rütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini” yerine getirmek- le görevlendirilenler,“memur sayılır”. 2) Sözleşmeli Personel: “(...) Bakanlar Kurulu’nca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sa- yılmayan kamu hizmeti görevlileridir.” 3) Geçici Personel: “Bir yıldan az süreli veya mevsimlik gö- revlerde (...) sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kim- selerdir.” 4) İşçiler: Sürekli işçi kadrolarõnda belirsiz süreli iş sözleş- meleriyle çalõştõrõlan sürekli işçiler ile (…) belirli süreli iş söz- leşmeleriyle çalõştõrõlan geçici işçilerdir. Bunlar hakkõnda bu ka- nun hükümleri uygulanmaz. 657 sayõlõ yasa kapsamõna giren kamu kurumlarõ bu “dört is- tihdam şekli dışında personel çalıştıramazlar”. Devlet Memurlarõ Yasasõ’nõn 36. maddesine göre, memurlar 10 hizmet sõnõfõna ayrõlmaktadõr. I- Genel idare hizmetleri sõnõfõ: Kamu kurumlarõnda “yöne- tim, icra, büro ve benzeri hizmetleri gören” ve “diğer sınıflara girmeyen memurlar genel idare hizmetleri sınıfını” oluştu- rur. II- Teknik hizmetler sõnõfõ: Yüksek mühendis, mühendis, yük- sek mimar, mimar, jeolog, (...) ve benzeri (...) fen memuru, yük- sek tekniker, tekniker teknisyen ve emsali teknik unvanlara sa- hip olup, en az orta derecede mesleki eğitim görmüş bulunan- lar, teknik hizmetler sõnõfõnõ oluşturur. III- Sağlõk hizmetleri ve yardõmcõ sağlõk hizmetleri sõnõfõ: “Bu sınıf, sağlık hizmetlerinde (hayvan sağlığı dahil) tabip, diş tabibi, eczacı, veteriner hekim gibi memurlar ile yüksek- öğrenim görmüş fizikoterapist, tıp teknoloğu, ebe, hemşire, sağlık memuru, sosyal hizmetler mütehassısı, biyolog, psi- kolog, diyetçi, sağlık mühendisi, sağlık fizikçisi, sağlık ida- recisi ile ebe ve hemşire, hemşire yardımcısı, (…) sağlık per- sonelini” kapsar. IV- Eğitim ve öğretim hizmetleri sõnõfõ: Bu sõnõf, “öğret- menleri, ilköğretim müfettişlerini ve yardımcılarını” kapsar. V- Avukatlõk hizmetleri sõnõfõ: Bu sõnõf “avukatlık ruhsa- tına sahip, baroya kayıtlı ve kurumlarını yargı mercilerin- de temsil yetkisini haiz olan memurları” kapsar. VI- Din hizmetleri sõnõfõ: Bu sõnõfõ “çeşitli derecelerde dini eğitim görmüş olan ve dini görev yapan memurlar” oluştu- rur. VII- Emniyet hizmetleri sõnõfõ: “Bu sınıf, özel kanunlarına göre çarşı ve mahalle bekçisi, polis, komiser muavini, komiser, başkomiser emniyet müfettişi, polis müfettişi, emniyet ami- ri ve emniyet müdürü ve emniyet müdürü sıfatını kazanmış emniyet mensubu memurları” kapsar. VIII- Yardõmcõ hizmetler sõnõfõ: “Kurumlarda temizleme, ay- dınlatma ve ısıtma işlerinde çalışmak, tedavi kurumlarında hastaların ve hastanelerin temizliği ve basit bakımı ile ilgi- li hizmetleri yapmak veya kurumlarda koruma ve muhafaza hizmetleri gibi ana hizmetlere yardımcı nitelikteki işleri ya- pan ve Yasadaki ‘işçi’ tanımı dışında kalanları kapsar.” IX- Mülki idare amirliği hizmetleri sõnõfõ: “Bu sınıf, valiler ve kaymakamlar ile bu sıfatları kazanmış olup İçişleri Ba- kanlığı merkez ve iller kuruluşunda çalışanları ve maiyet me- murlarını kapsar.” X- Milli istihbarat hizmetleri sõnõfõ: “Bu sınıf, Milli İstihbarat Teşkilatı kadrolarında veya bu teşkilat emrinde çalıştırı- lanlardan özel kanunlarında gösterilen veya Başbakanlık’ça tespit edilen görevleri ifa edenleri kapsar.” Kamu kurumlarõnda “yönetim, icra” hizmetleri gören, genel idare hizmetleri sõnõfõdõr. “Sözleşmeli Personel” olarak ya da 86. madeye göre önce “vekâleten” sonra da “asaleten” bu sõ- nõfa atanacak memurlarõ “Devlet Kuşu” beklemektedir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 17 Kasım SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Neden G-20’deyiz? ABD’de bir deyim vardır: “There is no free lunch!” “Hayatta beleş mama yoktur!” diye çevrilebilecek bu özdeyiş, özdeyiş olma ötesinde; Amerikalıların yeryüzü duruşu ve yaşam kodlamasının özetidir. Bu kodlamanın anlamı şudur: “Ya bedeli olan işlere gi- rişmeyeceksin, girişirsen; faturayı efendice ödeyeceksin!” “Oyunun kurallarını, kiminle dans ettiğini bilecek; ince tartıp ölçecek; kendini, başkalarını alık yerine koymaya- cak; adım atarken bedelini düşüneceksin!” anlamında… Washington’da; RTE ile IMF Başkanı Dominique Stra- uss-Kahn arasında geçen diyalogları okurken aklıma bu “Hayatta beleş mama yoktur!” sözü geldi. Strauss-Kahn “IMF’nin küresel krizden etkilenen ülkelere yardım etmek için daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu” belirtip; “Sizden de katkı bekliyoruz!” demeye hazırlanırken; bizimki şimşek gibi atılıp Başkanın sözünü kesmiş ve “Ben de zaten buraya para almaya gelmiştim!” demiş... RTE’nin bu atik tetik hamlesi, bizim algılarımızda bir “uyanıklık örneği” olarak değerlendiğinden, IMF Başka- nı ile TC Başbakanı arasındaki diyalog, basınımıza “ren- kli espri” diye yansıyor. Karşı tarafın bunu böyle algıladığından emin değilim. “Şarklı değil mi? Bu ne çiğ çıkış böyle!” de demiş ola- bilirler…. Salondaki üçüncü şahıslar nitekim “espriye”(!) güler- ken, Strauss Kahn sadece gülümsemekle yetinmiş ve söz- lerine kaldığı yerden, “Gerçekten çok zarar riski var!” di- yerek devam etmiş… Büyük fotoğraftaki ‘resim’ Fotoğraf etkileyici… Bir dünya haritası önünde boylu boslu Başbakanımız, “Medeniyetler İttifakı” eşbaşkanı Zapatero ile yeni dü- zenin “yıldızlarından” Hindistan Başbakanı Manmohan Singh arasında duruyor. Zirve masasında da gene Singh ile Kanada Başbakanı Stephen Harper arasına oturtulmuş. Şişesi 500 dolardan satılan beş yıllık “Cabarnet Sha- fer Hillside Select” şaraplarının tokuşturulduğu yemek- te nerede oturduğunu tespit edemedim. Ama yakın ta- rihin en feci krizinde, yakışık almayan bir “ikram” olarak gazetelere geçen bu pahalı şaraplardan bizimki hiç tat- mamış, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Endonezyalı Yud- hoyono ile birlikte sade suya talim etmişler. Müslüman liderler Kaliforniya şaraplarına hiç dokun- masalar da; sonunda “Pamuk eller cebe!” talebinden ken- dilerini sakınamamışlar. Kürt kartına karşılık ‘gönül alma’ E tabii; dünyanın büyükleriyle aynı masaya oturmanın bir bedeli olacak sonunda. Olacak da, nedir bu bedel ya da alışveriş? Bu ne iş? Öyle ya! GSMH’si Türkiye’ninkini 1.5 kez katlayan İs- panya’nın dahi zar zor, AB dönem başkanı Sarkozy’nin “lütfuyla” oturduğu masaya TC Başbakanı niye davet edil- di? Petro-dolarlarda yüzen Suudi Arabistan ve dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya’yı anladık da; “ye- ni düzene yön veren ülkeler” arasında Türkiye’den ne bek- leniyor? Şunun şurasında ne Çin, ne Rusya, ne de bir Hindis- tan’ız biz… G-20 fotoğrafında bu soruya bir yanıt ararken; İtalya’nın “Manifesto” gazetesinde aradığım yanıtın ipuçlarını bul- dum. Bunlardan ilki ve en kestirme olanı; “krizi finanse ede- cek likidite kaynaklarını” arttırmak. Masaya oturan ko- nuklardan kısaca, öyle ya da böyle maddi destek bek- leniyor. Ama bundan da önemlisi; zirveye katılan lider- leri bizzat tespit eden Bush’un, seçimini “jeostratejik ter- cihlerle” yapması. “Bush” diyor “Manifesto”; “bu tercihi kullanırken, kâh geçmişin açık hesaplaşmalarıyla şartlandı (ve nefret et- tiği Zapatero’yu -Sarkozy marifetiyle fotoğrafa girene dek (NC)- açıkta bıraktı); kâh sallantıya giren müttefikleri kol- ladı.” Türkiye’yi “bu ikinci kategoriye örnek” gösteren gazete, Bush’un özetle; Ankara-Washington arasında deprem ya- ratan Irak savaşı ve kanat gerilen Kürt realitesi karşılığında; masaya “jest” makamında davet edildiğini belirtiyor. “Bush damgalı”; “ılımlı İslam modelini” de buna ekle- yebilirsiniz. İki Başkan arasındaki geçiş döneminde denklenen bu “masa”; tarihe sadece bir “photo oppurtunity” (pi-ar ope- rasyonu) olarak geçecek. Yeni Başkan “Obama’nın masasına” kimlerin oturacağı, martta belli olacak. Ele dişe dokunur hiçbir karara imza atamayan G-20’ler; büyük olasılıkla “G-14”lere indirgenecek. Obama’nın G-14’lerinde Erdoğan’ın yer alıp almaya- cağını hep birlikte göreceğiz. Uyuyan Güzel Bunalım, karabasan gibi halkın üstüne çökerken başta Türk-İş, işçi kesimi yüzyıllık uykuya dalmış prenses gibi... Arada gözünü açıp iki çift laf et bari, o bile yok. İşçi horlanacakmış, fatura emeğe yüklenecekmiş; umurunda değil, horluyor... İşsizlik artıyormuş, işyerleri kapanıyormuş, vız geliyor, tırıs gidiyor. Niye? AKP’nin dizi dibinde çünkü, teğetçi çünkü. Petrol-İş Başkanı Mustafa Öztaşkın, emeği temsil eden örgütlerin bir kez daha sınıfta kaldıkları kanısında. “Geç kaldık, ama fırsatı kaçırmadık” diyor: “Yaşadığımız olgunun kapitalizmin krizi olduğunun işçiye, halka anlatılması birinci ödevimiz. İşçi, memur, esnaf, mühendis, mimar tüm çalışan örgütlerinin ortak hareket etmesi, ortak strateji belirlemesi ve ortak mücadele etmesi gerekiyor. Bu krizden çıkış için emeğin alternatif önerilerini ortaya koymalıyız. Yok edilen sosyal devlet uygulamalarına dönülmesi için güçlü bir baskı unsuru olmalıyız. Kazanılmış haklarımıza, kıdem tazminatına, sosyal güvenliğe, asgari ücrete, ücretlerimize sınırlandırma getirilmesine, bunalımın faturasının emeğe çıkarılmasına karşı koymalıyız. Ciddi bir toplumsal tepki geliştirmeliyiz. Önümüzdeki yerel seçimleri de dikkate alarak açık ve net politikalar ortaya koymalıyız.” Uyuyanı uyarma, miskini dürtme, aymazı aydırma zamanındayız. Sohbet İsteği Mektubun üzerinde “Görüldü” damgası var. Cezaevinden, İzmir F Tipi’nde yatan Raşit Dörtyol’dan geliyor: “Aradan yaklaşık iki yıl geçti... Adalet Bakanı Cemil Çiçek aynen ‘Haftalık sohbet saatini 10 saate çıkardık ve ilerde 20 saate çıkarma durumumuz da olacak’ demişti. Evet, bize ve aslında tüm dünyaya bir söz verildi ve genelge çıkarıldı, ancak iki yıldır bu genelge uygulanmıyor. Sohbet hakkı uygulanmıyor, tecrit işkencesi devam ediyor.” Dinleme Gazeteci Hrant Dink davası sanığı Yasin Hayal’in kimlerle görüştüğüne ilişkin telefon kayıtlarının araştırılmasına izin verilmezken... Ergenekon savcısı, AKP’nin kapatılma davası öncesi Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün eşini hem izlettiriyor hem de dinletiyor. Ayrıca bir yoruma gerek var mı? Umutsuz Mutsuzluk Çağdaş Türk Dili dergisinin son sayısında Hakan Akdo- ğan pop kültürü yazmış: “Çevresiyle anlaşmak için üç yüz sözcükten fazlasına gereksinim duymayan birey- lerin oluşturduğu bir toplumda kutsanan ‘popstar’ların, sipa- rişle hazırlanan kahramanların, yerküreyi yönetenlerin istekle- rine göre dayatılan politikacı- ların, her konuda düşünce ‘beyan eden’ içi boş uzman- ların sahneden çekileceği, hem bedensel hem düşünsel eme- ğin ‘çikita muz’ ya da ‘na- ne’den daha fazla önemsene- ceği zamanlar uzaklaştı iyice.” Yuvarlanıp giderken insan- lar, Hakan Akdoğan’ın dediği gibi “umutsuzlukları mutsuz- luğa” dönüşüyor: “Fay daha da çok kırılmak- ta, dikenli teller daha da bü- yümekte insanlar arasında. ‘Ötekiler’ ve ‘berikiler’ farklı ulusların insanları gibi görürken birbirlerini, dünyanın kalanıyla attıkları köprüleri kendi insan- larıyla da atmakta. Sirk alanına dönüştürülen yaşamın içinde aşındırılan ki- şiliklerin uçurumun kıyısından dönebilmesi bir yana, uçuru- mun kıyısında olduğunu fark edebilmesi bile büyük bir ye- tenek gibi duruyor. Sürekli kaygı ve umarsızlık egemen- lerin işini kolaylaştırıyor.” Söylediği doğrudur. Bir fark- la: Yaşananların ayrımında olanlar daha koyu bir mut- suzluğa sürükleniyor. Sıyrılmak gerek siyah şal- dan... Yırtmak gerek karanlık gözbağını... Yakın kılmak ge- rek uzağı... CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu, Türk Telekom’un ahbap-çavuş ilişkileri ile yönetildiğini örneklerle açıklıyor: “Örneğin, telekom veya teknoloji konusunda hiçbir birikimi olmayan ama AKP’den milletvekilliği yapmış birisi geçen sene seçimlerde milletvekili olamayınca Türk Telekom’a danışman atanmıştır. Örneğin, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Oger Telekomünikasyon’un ataması gereken makama, Türk Telekom’un Denetim Kurulu üyeliğine atanmıştır. Örneğin, Başbakan’ın damadının yakını Ahmet Çalık, Arnavutluk devlet telekom şirketi Albtelekom’un yüzde 76’lık hissesini, 2006 yılında yüzde 55’i Oger Telekomünikasyon şirketine ait olan Türk Telekom ile ortaklaşa satın almıştır. Örneğin, Türk Telekom’un sahibi olduğu AssisTT şirketine genel müdür olarak yine AKP milletvekili olarak seçilememiş bir kişi atanmıştır.” Bir önemli savı daha var Coşkunoğlu’nun. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın yasa gereği 2004’te serbestleşmiş olması gereken telekom sektöründe düzgün ve adil bir rekabet ortamının oluşmasını engellediğini ileri sürüyor ve dediğini de örnekliyor: “Örneğin, sabit telefonda şehiriçi aramalarda hâlâ Türk Telekom tekeli vardır. Örneğin, şehirlerarası ve uluslararası aramalarda Türk Telekom dışında servis sağlayanlara sözüm ona izin verilmesine rağmen hâlâ tüm kamu kuruluşları uzak mesafe telefon hizmetlerini ihaleye bile çıkmadan Türk Telekom’dan almaktadır. Örneğin, en önemli geniş bant altyapısı olan fiber kablo şebekesi serbestleştirilmemiştir. Bunun sonucu olarak tüm ülkemizi saran kablo şebekesi atıl dururken, geniş bant hizmetleri Türk Telekom tekelindeki ADSL ile verilmektedir.” Daha ne olsun?.. Ahbap - Çavuş HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com nilgun@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Küçük kesilmiş kuzu etlerini ağaç şişlere geçirip õzga- rada pişirilerek ya- põlan kebap... Der- viş selamõ. 2/ Rüt- besiz asker.... Mek- ke’nin doğusunda, hacõlarõn arife günü toplandõklarõ tepe. 3/ Narçiçeği rengi. 4/ Kayõnbirader... Tuzlanõp kurutul- muş yiyecek. 5/ İri taneli bezelye. 6/ Anadolu halk- larõnõn en eski ana tanrõ- çasõ... Siper, hendek... Ege Bölgesi’nde taze sarõ inci- re verilen ad. 7/ Bir toplu- lukta çalõşan insanlarõn her biri... Kenar süsü. 8/ Üye... Şõrnak’õn bir ilçesi. 9/ An- talya’nõn Demre ilçesinde yaşayan ve “Noel Baba” olduğuna inanõlan efsanevi aziz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Patlõcan, tavuk eti ve pirinçle yapõlan bir yemek. 2/ Ed- remit Körfezi kõyõsõnda turistik bir yöre... Biriyle eğlen- me ve onu küçümseme. 3/ Coğrafyadaki kõyõ tiplerinden biri... “En sinsi bir --- gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Be- yatlõ). 4/ Bir Asya ülkesinin başkenti... Çingene. 5/ İri ve siyah taneli bir üzüm cinsi. 6/ Kabaca dokunmuş, daya- nõklõ bir çeşit yün kumaş... “İyi, hoş, güzel” anlamõnda es- ki sözcük. 7/ Bir õşõk demetinin õşõnlarõnõn toplandõğõ kü- çük doğru parçasõ... Bir nota. 8/ Halõ, kilim ya da bez do- kuma tezgâhõ... Soylu. 9/ Telli bir çalgõ... Daha çok Ka- radeniz Bölgesi’nde giyilen bir tür erkek ayakkabõsõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A S K L E P İ O S Z İ L İ O L T U A S İ D E E L A M A L A A L K A K A L A K Ö R İ R A P R E N A N O N A E M E L G R A M K A M A S U T R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle