28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2008 ÇARŞAMBA 14 Erdoğan DTP’yi teröre destek vermekle suçladı. Yoksa masaya mı oturacak! Gizisyon! İlgi Yaşar Şengel: “Kayseri’de İngilizce ile halkı namaza davet etmişler. Konya’daki İngilizce Kuran kursu ile bir ilgisi olabilir mi!” Dualık L. Soner Ata: “İstanbul’u yağmur’a teslim etmemek için Büyükşehir Belediye Başkanı ‘yağmur durdurma duası’na çıkabilir!” YağmurDeniz - Dincinin tecavüz ettiği çocuk üzülmemiş... “Ulema işini bilir!” CUMHURİYET Bayramı kutlama mesajı yayımlayan zevata sunulur ki Tokat Cumhuriyet Meydanı’nda ve Tokat Emniyet Müdürlüğü’nün gözetiminde yapılan açıklamadan bazı bölümler aynen şöyledir: “Bizler, laiklik adına üretilen sanal korkuları, kendi hayat tarzlarını halka dayatmanın bahanesi kılanların bu tavrını kesinlikle kabul etmiyoruz. Namazımız ve orucumuz, nasıl Allah’ın emri ise, tesettürün de Kuran ayetleriyle sabit, İslami bir emir olduğuna iman ediyoruz. Bu sebeple, ne Anayasa Mahkemesi’nin ne de başka bir mahkemenin inançlarımıza yönelik yasakçı ve dayatmacı hiçbir kararını meşru kabul etmiyoruz. Şu bilinmelidir ki başörtüsü yasağına ilişkin bu karar bizim için ‘yok’ hükmündedir. Nasıl iman edeceğimize, nasıl ibadet edeceğimize ve nasıl bir hayat süreceğimize karışmaya hiç kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecektir! Resmi ideoloji doğrultusunda halkın inançlarını, dinlerini, dillerini ve kimliklerini yasaklayan; yıllardır sürdürdüğü inkârcı politikalarla ifsat ve şiddet tohumları eken sistem, şimdi kuvvetli bir fırtına biçmektedir. Halkın inançlarını yasaklayarak nefret ve şiddet üreten bu anlayış, artık derin bir bataklığa saplanmıştır. İçine girdiğimiz bu son süreçte, halkın seçtiği Meclis’in Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla iptal edildiğini görüyoruz. Evet, meclis yok sayılmış; böylece, demokrasi oyununda son sahne sergilenmiş, yıllardır ‘halk iradesi’ denilerek oynanan oyun son bulmuş demektir. Bugünümüzü ve geleceğimizi tehdit eden bu zulümden kurtulmak için direnmekten başka seçeneğimiz kalmamıştır!Ne bugün ne de yarın, Allah’ın emirlerini yasaklayan ve inançlarımıza müdahale eden hiçbir kararı meşru kabul etmeyeceğimizi, tanımayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Bu halkın lahikasıdır, malumun ilamıdır: Müslüman’ız ve öyle kalacağız. İslami kimliğimize karşı dil uzatanlara, değerlerimizi yok sayanlara ve yasak koyanlara kul, köle olmayacağız! Namazımız, orucumuz, örtümüz, hayatımız ve ölümümüz yalnız Allah içindir ve bu bizim için hep böyle kalacaktır! Bugün kendi beşeri yargılarıyla İslami kimliğimizi yasaklayanlar, asıl mahkemenin Din Günü kurulacağını sakın unutmasınlar! Dönüş elbette Rabbimizedir!” Üzgünüm Sevgili Atatürk; emanetine ihanet ettik; ihanetin adı demokrasi oldu! İhanet PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bugün Bana Yarın Sana Diyelim, sol muhalefet yaratıcı, ufuk açıcı po- litikalarla toplumu kendi yanına çekip ilk ge- nel seçimlerde iktidar oldu. AKP ise muhale- fete düşmüş, kolu kanadı kırılmış, medya desteğini yitirmiş bir durumda sesini duyur- maya çalışıyor. Bilişim teknolojisi bu konuda etkili bir araç; internette ardı ardına AKP’yi, AKP’nin görüşlerini destekleyen web siteleri ku- ruluyor. Derken bir mahkeme karar alıp “laik- lik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanan bir siyasi par- tiyi övdükleri” gerekçesiyle bu sitelere “erişi- mi engelliyor”. Bu arada İslami ağırlıklı faali- yetlerde bulunan binlerce site de izlenemez du- ruma geliyor. Böyle bir durumda AKP’liler ve AKP yandaşı “liberaller” nasıl davranırlar? Yakınmalarını, hay- kırışlarını, attıkları demokrasi, özgürlük ve in- san hakları nutuklarını duyar gibi oluyorum. AKP ve yandaşları “liberaller” aynı nutukla- rı bugün de atıyorlar. Başbakan nutuk attığı alanlarda demokrasi ve özgürlük havarisi ke- siliyor, insan haklarını dilinden düşürmüyor, topluma vaatlerde bulunuyor. Oysa “onun de- mokrasisinin”, “onun özgürlük anlayışının”, “onun insan hakları algısının” hayatta hiçbir kar- şılığı yok. AKP, iktidarını yasaklarla, yasakla- malarla sürdürüyor. Gazeteciler, yazarlar, yayıncılar yargılanıyor. Güvenlik güçleri iktidar karşıtı her gösteride göstericilere şiddet uyguluyor. İnsanlar dö- vülüyor, tekmeleniyor, yerlerde sürükleniyor. Sokakta gazete satan gençler gözaltına alı- nıyor, işkence görüyor, öldürülüyor. Mahke- meler bu ölümlerle ilgili yayınlara yasak ko- yuyor. Kimse nedenini, niçinini bilip öğrenmesin diye. Yurttaşın yiyip içme gibi en doğal haklarına kısıtlamalar getiriliyor, dinlenme evlerine, lo- kantalara içki yasakları konuyor. Bunlara karşı çıkan yurttaşlar Başbakan tarafından azarlanıyor. Yüz binlerce internet kullanıcısının iletişim öz- gürlüğü bir anda ellerinden alınmış; sorumlu mevkideki Ulaştırma Bakanı bu haberleşme öz- gürlüğü ihlaline bir çözüm getireceğine ya- saklamaya sahip çıkıyor. “Zararlı yayın yapan siteler faaliyetlerine son vermedikleri sürece bu yasaklar sürecek” diyor. Bugün “demokratik” geçinen fakat YouTu- be, Geocities, Blogspot gibi internet siteleri- nin yasaklı olduğu tek ülke Türkiye; Binali Yıl- dırım böyle bir ülkenin Ulaştırma Bakanı ol- maktan hiç sıkıntı duymuyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 85. kuruluş yıldönümü. Cumhuriyet, tüm ülkede görkem- li törenlerle kutlanıyor. Özellikle AKP yöneti- mindeki kentlerde törenlere belediye desteği çok yoğun; AKP, Cumhuriyet’e sahip çıkar gi- bi yaparak “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” ol- ma lekesini çıkarmaya çalışıyor. Ne var ki kafa aynı kaldığı sürece bu çaba- lar göz boyamadan ileri gitmiyor. 21. yüzyılda Cumhuriyet, laiklik, demokra- si, özgürlük, insan haklarına saygı gibi kav- ramları da içeriyor. Bu kavramlar hayata geç- meden Cumhuriyet, “Cumhuriyet” olamıyor. Malzeme boya tutmuyor. Her şeye rağmen vazgeçmemek gerekiyor. Cumhuriyet’in 85. yıldönümünü “Bugünle- re nasıl geldik” sorusuna yanıtlar arayarak an- lamlandıralım. Düşünelim. Öyle gereksinimimiz var ki düşünmeye. Nice Cumhuriyet yıldönümlerine erişmek di- leğiyle. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Cumhuriyet mitinglerindeki “bayrak şöleni”ne kimi malum “demokrat”larõmõz dudak bük- müşlerdi. Onlara göre “Türk Bay- rağı” milliyetçiliği çağrõştõrdõ- ğõndan, meydanlarõn “gelincik tarlaları”na dönüşmesi de “ırk- çı”lõğa varabilecek bir “şove- nizm”in görüntüleriydi... Bazõlarõ bu görüşlerini yazõlarõ- na “satır arası” olarak eklediler. Bazõlarõ da “en kazançlı çıkanlar bayrak satıcıları oldu…” diyerek milyonlarõn özlemini küçümsedi- ler... Şimdi aynõ gelincikler, cumhu- riyetin 85. yõlõnõ kutlamak için de açõyor. Pencerelerdeki bayraklar ise belki de günlerce inmeyecek... Bu görüntünün “milliyetçi he- zeyan”lardan değil, cumhuriye- tin “tarihsel anlamı”ndan geldi- ğini şu pek çok demokratlarõmõz acaba ne zaman kavrayacaklar? Denebilir ki bayrak, 85 yõldõr ya- şanmamõş düzeydeki “cumhuri- yete sahiplenme” duygusunun da simgesi oldu. Son yõllardaki yük- seklik yarõşõna giren dev bayrak gösterileri de “cumhuriyetin esen- liği”ne yönelik, örneğin Anayasa Mahkemesi’ndeki “kaygı”larõn toplumca da paylaşõldõğõnõ simge- lemiyor mu? Bu gerçeği yadsõyanlar, söz ge- limi Hitler faşizminin neden Al- man bayrağõyla değil de “Nazi Partisi”nin gamalõ haçõyla ülkeyi donattõklarõnõ biraz düşünseler, eminim ki kendileri de hemen bir Türk Bayrağõ alarak evlerine asar- lar... Özgürlüğün simgesi Cumhuriyetimizle bayrağõmõz neden bir “bütün”dür? Çünkü Cumhuriyet Devrimi, sa- dece ülkenin ve ulusun değil, bay- rağõmõzõn da “esaretten kurtul- ması”nõ sağladõ... Bayrak ise herhangi bir siyasal grubu tanõmlamaz; tüm ulusun “tarihsel varlığı”nõ simgeler. Kur- tuluş Savaşõ’nda işgalci ülkelerin bayraklarõnõ indirerek “yeniden” kendi bayrağõmõzõ asan kahra- manlarõn yaşadõklarõ heyecan “ulu- sal gurur”dan başka bir şey de- ğildi. 29 Ekim 1923’te de ilan edilen, tüm ulusun “bin yıllar”a uzanan uygarlõk birikimleriyle birlikte öz- gürlüğüne kavuştuğudur. Aynõ bi- rikimlerden doğan bayrağõmõz, bü- tün bir geçmişe sahip çõkan cum- huriyetle birlikte “yeniden” ta- rihsel gururuna kavuşmuştur. “Devrim”ler çağında Toplumsal tarihçiler 20. yy’a “devrimler çağı” diyorlar. Kapi- talizme ve emperyalizme karşõ Rusya’dan Çin’e, Anadolu’dan Latin Amerika’ya uzanan “kutsal isyan”lar, dünyanõn sömürgecilik haritasõnõ değiştirdiler. Devrimlerin birçoğunda iktida- rõ devralan “parti”lerin bayrakla- rõ yeğlenirken, iki destansõ zafer “ulusal bayrak”larõyla gerçek- leşti. Birincisi Türkiye, ikincisi ise Küba... Her ikisinin de “bağımsız” kim- likleri “tarihten gelen” bayrakla- rõyla kurumsallaşõrken, liderlerinin de “saygınlıkları her geçen gün yücelen” ulusal önderler olmasõ rastlantõ mõdõr? Parti bayraklarõyla devrim ya- panlarõn heykelleri devrilir, artõk ad- larõ bile anõlmazken, Atatürk ve Castro’ya sadece kendi halklarõnõn değil, insanlõğõn hayranlõğõ da gi- derek artõyor. 1920’lerde Kuvayi Milliye güç- leri, ellerinde Türk bayraklarõyla iş- galcileri kovdular. 40 yõl sonra Kübalõ devrimciler de ellerinde Küba bayraklarõnõ taşõyarak Ba- tista’yõ devirdiler. Bu nedenle Atatürk Türk Bayrağõ’yla nasõl özdeşleşmişse, Castro da Küba Bayrağõ’yla öyledir. Oysa Atatürk de “Osmanlı bitti” diyerek “ku- rucusu” olduğu cumhuriyet için farklõ bir bayrak ya da parti bay- rağõnõ kullanmayõ isteseydi; o eri- şilmez önderlik gücü karşõsõnda kim itiraz edebilirdi? Benzer şekilde Castro da “Bu bayrağı ABD’nin kuklası Batis- ta kullandı, değiştiriyoruz...” de- seydi, yüzyõlõn en acõmasõz dikta- törlüğüne karşõ kazanõlmõş zaferin coşkusuyla kim karşõ çõkabilirdi? Ancak her ikisi de ülkelerinin geçmişlerine bağlõ; ulusal tarihle- rindeki tüm onurlu sayfalara sahip çõkarak “lider”leştiler. Sadece dõş düşmanlara değil, “bayrakları- nın onurunu koruyamayan”lara karşõ da mücadele ederek efsane- leştiler.. En büyük bayramõmõz kutlu ol- sun... “Tarihimizin mirası” olan bay- rağõmõz da cumhuriyetin “bağım- sızlık ve özgürlük bayrağı” ola- rak dünya durdukça dalgalansõn... Prim ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Cumhuriyet ve bayrak Attila Aşut: “Soykırım, Batı’da prim yapan bir sözcüktür. Orhan Pamuk’tan sonra Ahmet Türk’e de bir Nobel getirir belki!” Tayfun Timoçin: “Kişisel hak ve özgürlüklere karşı, en ‘gizisyon’ dönemi yaşıyoruz. Türkiye, Türkiye olalı böyle gizisyon görmedi!” HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] Yüksek Yerilim Hattı [email protected] K-ömür biter, yolsuzluk bitmez! Mektupları da mı ‘kontrol’ ediyorlar! 24 Ekim Cuma günüydü. Posta ile gelen mektuplardan birini Prof. Dr. Aydın Aybay göndermişti. Zarfı açtım, mektuba baktım; Ramazan Bayramı’na Şeker Bayramı denmesine sinirlenen İslamcı Başbakan RTE’nin sinirini yatıştıracak bilgiler içeriyordu. Aydın Aybay, 12 Eylül cuntasının anayasayı bile değiştirmeden “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”u değiştirip Şeker’i Ramazan yaptığını; 1 Mayıs’ı da “bahar bayramı” bile olmaktan çıkarttığını belgeliyordu. Anlaşılan o ki sırtını Amerika’ya dayayan “bizim oğlanlar” hep aynı kafadaydı! Neyse... Fakat anlamadığım, “Şeker mi Ramazan mı” tartışması gündemdeyken Aydın Aybay’ın bunları niye aktarmadığıydı. Telefonu açıp sitem etmeyi düşünürken zarfın üstündeki damgaya gözüm ilişti. Kadıköy Postanesi’nden postaya veriliş tarihi 27 Eylül’dü. Mektubun Şişli’ye ulaşma tarihi ise 24 Ekim! Bir mektup, Kadıköy’den Şişli’ye bir ayda ulaşıyordu. Bu durumda ya posta işletmesi çökmüştü ya da telefonları dinleyenler mektupları da kontrol etmeye başlamıştı! SESSİZ SEDASIZ (!) [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 29 Ekim BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Gösterişsiz, sade yaşamak- tan yana olan alçakgönüllü kimse. 2/ Sa- ban demirinin tarlada açtõğõ çizgi... Basõn- çlõ suyla tuva- letin yõkanma- sõnõ sağlayan aygõt. 3/ Püre haline getirilmiş pata- tesle yapõlan bir tür salata. 4/ “Delice” de denilen ve ekin tarla- larõnõ saran zehirli bir ot... Bedenin yaşama gücü. 5/ Kendini be- ğendirmek amacõyla yapõlan davranõş... Fas’õn plaka imi... Satrançta bir taş. 6/ Eskiden dervişlerin giydikleri, tiftikten yapõlmõş in- ce külah. 7/ Kaş... Asya’da bir ülke. 8/ Radyum ele- mentinin simgesi... Karagöz oynatan kimse. 9/ Kenar süsü... Barbunyaya benzer bir balõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kâğõdõ perdahlamada kullanõlan makine. 2/ Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delik- li kalbur... En kalõn erkek sesi. 3/ Lale bahçesi. 4/ Acõ badem ağacõ... Damõtõlarak elde edilen uçucu ve kokulu maddelere verilen ad. 5/ Şõmarõklõk... Ana- dolu halklarõnõn en eski ana tanrõçasõ... Beygir. 6/ Bir tür küçük zurna. 7/ Bir tür kâğõt süslemeciliği... Türk müziğinde bir makam. 8/ Arjantin’in plaka imi... Gerçek olmayan. 9/ Başlõca içeceğimiz... Pos- tu siyah çizgili ve benekli külrenginde kedi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A N Z A R O T K K İ K E B A N A V A L E U R A Y A L R O R O A V E R E V T E B İ L İ A S M A T U N A U L A Ş Y İ S A A R I P A T A K Ü T E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Devrimlerini bayraklarıyla gerçekleştirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle