24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 25 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA İNCELEME 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Varan 1 Anayasa Mahkemesi’nin, “Türbana Özgürlük” söylemini yaşama geçirmek amacıyla yapılan anayasa değişikliği ve Adalet ve Kalkınma Par- tisi’nin “laikliğe aykırı eylem ve söylemlerin odağı olduğu” saptaması ile ilgili kararlarının ge- rekçeleri sonunda belli oldu. Kararların art arda gelmesi, görülüyor ki, AKP ile doğrudan ya da gönüllü yandaşlık iliş- kisinde olanları memnun etmemiş. “Türbana özgürlük” savunucularının yanı sıra bir dizi suçlama ile de karşı karşıya kalan AKP’lilerin, zamanı kullanma konusundaki uz- manlıklarını da geçersiz kılan gelişmeler rahat- sızlıklarına neden olmuş. Arada zaman olsaydı, önce iptal kararını salt hukuk açısından olmasa da siyaset karıştırılmış hukuk açısından eleştirerek Anayasa Mahke- mesi’ni suçlayıp AKP ile ilgili kararı da etkisiz- leştirme olanağını bulacaklardı. Tam türbanla ilgili kararı hedef tahtasına koymuşlardı ki ardından “odak” kararı geldi. Nazik biçimde yansıtmaya çalıştıkları öfkele- rini yaygınlaştırma olanağını istedikleri gibi kul- lanamadılar. 7 yıllık iktidarları döneminde zamanı ilk kez is- tedikleri gibi kullanamamış olmaları da bir baş- ka gerçeği oluşturdu. AKP’nin odak olduğunun saptanmasına iliş- kin kararı sonraya bırakıp, iptal kararına ilişkin görüntüleri irdeleyelim. “Türbana özgürlük” yandaşı AKP ile Milliyet- çi Hareket Partisi (MHP) yetkililerinin açıkla- malarına bakarsanız, Türkiye’de Anayasa Mah- kemesi vardır ama bir dönem söylendiği gibi Çankaya noteri görevini üstlenmiştir. Bu kesimin savunduğu görüşe göre Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yasaları ya da kimi maddelerini iptal etmek ulusal ege- menliğe aykırı bir yaklaşımdır. Şayet 1961 Anayasası öncesinde olsaydı kimsenin bir diyeceği olamazdı. Çünkü yasala- rı yorumlama yetkisi de TBMM’deydi. Bu ne- denle de kanunların anayasaya aykırı olduğu ile- ri sürülemezdi. Bugünlerde pek çok şey 12 Eylül 1980 süre- sinde yaşananlara benziyor. İktidar ile destek veren partilerin yöneticileri- nin Milli Güvenlik Konseyi paşalarından farkla- rı yok gibi. Onlar da yasa yaptıklarında şayet ana- yasaya aykırı bir madde varsa o maddenin ana- yasayı da değiştirdiğini kabul ediyorlardı. Aradan 28 yıl geçti ama o günün yönetim man- tığı sürdürülüyor. Hem de Türkiye’yi hukuk devleti yaptıklarını iddia edenler tarafından. Anayasa maddelerine yapılan eklerin gerek- çelerinde, değişiklik nedeninin “yüksek öğretim kurumlarında kılık ve kıyafetlerinden dolayı ba- zı öğrencilerin eğitim ve öğrenim haklarının en- gellenmesi kronik bir sorun haline gelmiştir. (.....) Buna rağmen ülkemizde uzun bir süredir üni- versitelerde bazı kız öğrencilerin başlarını örtmede kullandıkları kıyafetler nedeniyle eğitim ve öğ- renim hakkını kullanamadıkları bilinmektedir” cümleleriyle belirtilmiş olması, kaçınılmaz sonucu tetiklemiştir. Yapmak istedikleri değişikliğin Türkiye’de rejim değişikliği sonucunu doğuracağını bile bi- le Anayasa Mahkemesi’ni suçlamaya kalkışmak bize özgü bir siyaset klasiğidir. Başbakan bile iptal kararını eleştirirken “ba- şörtüsü”nden söz ettiğine göre, kararın çok ye- rinde olduğu ortadadır. Galiba esas dertleri “türbana özgürlük” giri- şiminin bu kararla tümden hayale dönüşme- sinden kaynaklanmaktadır. oerinc@cumhuriyet.com.tr Dünyayõ saran ekonomik krizle Smith, Ricardo ve Friedman’õn modasõ geçerken Marx ve Keynes umut oldu Kapitalizmin zor günleri MİYASE İLKNUR İki dünya savaşõ arasõnda yaşanan ilk küresel krizi o günkü konjonktüre bağlayan neoliberaller, ikinci kez damdan düşmenin şokunu yaşõyor. Oysa önce Doğu Blokunda sosyaliz- min çöküşü ile birlikte kapitalizmin nihai zaferini ilan etmişlerdi. Neoli- beraller daha da ileri gidip, bu çökü- şü ‘tarihin sonu’ olarak yorumla- mõşlardõ. Japon asõllõ ABD’li liberal ekonomist Fukuyama, adeta zafer çõğlõklarõ atarak, “Tanıklık ettiğimiz şey, sadece soğuk savaşın bitişi ya da savaş sonrası tarihin özel bir evresine geçiş değil, bizzat tarihin sonudur. Yani evriminin son nok- tasına ulaşmasıdır” demişti. Ancak tarih baba gösterdi ki, kapitalizm adõna nihai bir zaferden söz etmek için henüz erkendi. Karl Marx ve John Maynard Keynes hayatta olsalardõ, bugünkü küresel krize şaşõran ve yangõnõ sön- dürmek için müdahaleci politikalar uygulayan neoliberallerin haline bakõp eğlenirlerdi herhalde. Kuşkusuz kapi- talizmin babasõ sayõlan Adam Smith ve Davit Ricardo ile Nobel ödüllü monetarist Friedman ise kahrolurdu. “Sosyal ve ulus devletin sonu gel- di” diyenler, acilen devletlerin piyasa- lara müdahale edip Keynesçi ve Marxçõ uygulamalarla piyasalarõn ate- şini düşürmeye çalõşõyor. Son küresel krizle birlikte kapitalist ekonominin temsilcileri Smith, Ricardo, Friedman ve Chicago Okulu’nun temsilcileri bir anda ‘out’ olurken, Marx ve Keynes yeniden ‘in’ oldu. Geçen günlerde Nobel ekonomi ödülünü alan yeni- Keynesçi ABD’li ekonomist Paul Krugman, gelmekte olan krizi önce- den haber vermişti. Ancak serbest pi- yasanõn kerametine sonsuz bir inançla bağlõ olanlar, Krugman’õn uyarõlarõnõ ciddiye almadõ. Krugman, ödülünü alõrken yaptõğõ konuşmada, yanõlgõyõ şöyle özetliyordu: “Bize piyasaların iyi işlediğini ve bireysel kâr arayış- larının her zaman olumlu sonuç ve- receğini söyleyenler büyük ölçüde yanıldılar.” KEYNES VE MARX YENİDEN GÜNDEMDE John Maynard Keynes’e ‘Peygam- ber’, onun ekolünü temsil eden neo- klasik Keynesçiler ile Fonksiyonel Maliye Okulu mensuplarõna da ‘mü- rit’ diye lakap takan liberaller, Marx’õ ise hepten çağdõşõ buluyordu. Küresel krizle birlikte her ikisi de yeniden gündeme geldi. Marx öldüğünde me- zarõ başõnda konuşan Engels, arkadaşõ ve yoldaşõ için şunlarõ söylüyordu: “İster tutucu olsunlar, ister ultra- demokrat, burjuvalar ona iftira et- mek için yarıştılar. Ama o, tüm bunları örümcek ağı gibi elinin ter- siyle bir yana itti ve ancak olağan- üstü gereklilikler olduğunda karşı- lık verdi. Adı çağlar boyunca yaşa- yacaktır. Eseri de!” Bugünkü krizi, Krugman’dan çağlar önce Marx da haber vermişti. Kanõtõ mõ? Onun “Aşırı birikim ve aşırı kâr” başlõklõ öngörülerini okumak ye- ter. Endüstri devriminden günümüze kadar yaşananlardan çõkarõlacak ders; ne kapitalizm ne de sosyalizm, dö- nemsel krizlerle yok olur. Birbirinin zõddõ bu iki doktrin de inişlerine ve çõkõşlarõna karşõn varlõğõ- nõ sürdürecektir. Bektaşi düşüncesinin temelini oluşturan teori ekonomide de geçerli: “Evrende her şey zıddı ile bakidir.” M arx, 1848 yõlõnda Prusya’da doğdu. Gençliğinde Sol Hegelciler grubuna katõldõ. Yayõmcõlõk yõllarõnda En- gels’le tanõştõ. Engels’le birlikte önce “Felse- fenin Sefaleti”, “Kutsal Aile” ve “Alman İdeolojisi” kitaplarõnõ çõkardõ. Aynõ ikili Ko- münist Manifesto’yu hazõrladõ. Engels’in des- teğiyle yaşamõnõ sürdüren Marx, “Das Kapi- tal”in ilk cildini yazdõ. MARX’IN EKONOMİ DOKTRİNİ ? Artõ-değer, ücretli işçi tarafõndan üretilen, fakat kapitalist tarafõndan karşõlõğõ ödenmek- sizin yaratõlan ek değerin adõdõr. Kâr ile ücret her zaman ters orantõlõdõr. ? Devlet, bir toplumsal sõnõfõn öteki üzerin- deki egemenliğini sürdürmeye yarayan bir toplumsal düzenleme aracõdõr. ? Sermaye verimliliği, işletmeleri yatõrõma ve istihdam yaratmaya itecek düzeyde olma- dõğõ zaman, kâr edilse bile, bu kâr düzeyi dü- şük kaldõğõndan bunalõm ortaya çõkar. ? Aşõrõ birikim, genellikle genişleme dö- nemlerinde ortaya çõkmakla birlikte açõk bir bu- nalõmõn belirtileri görününceye kadar gizli kalõr. Kâr oranõnõn düşüş hõzõnõ artõran aşõrõ üre- tim çağõmõzdaki bunalõmlarõn en tipik göster- gesidir. Kârõnõ en üst düzeye çõkarabilmek için her kapitalist ücret maliyetini indirmeye ça- lõşõr. Bu da satõn alma gücünde sõnõrlamaya yol açar. Aşõrõ üretim nedeniyle kâr olanaklarõnõn azalmasõ ve daralan pazar bunalõma yol açar. ? Sermayenin değer yitimi, bunalõmõn neden olduğu iflaslar, yeniden yapõlanmalar, yutma ve birleşmelerin sonucudur. Sermayenin en ye- tersiz biçimleri devre dõşõ kalõrken, en üretken sermaye bu bunalõmdan başarõyla çõkar ve kâr yaratõcõ yeni bir birikimi ortaya çõkarõr. ? Ürünleri için durmadan genişleyen bir pa- zara gerek duymasõ, kapitalizmi yeryüzünün dört bucağõna salar. Kapitalistler her yerde yu- valanmak, her yere yerleşmek ve her yerle bağ- lantõlar kurmak zorundadõr. Bu onun varolu- şunun koşuludur. M A R X K A P İ T A L İ Z M İ N K R İ Z L E R İ N İ N K İ T A B I N I Y A Z M I Ş T I L iberal klasik iktisatõn ve ka- pitalizmin kurucusudur. Adam Smith, 1723’te İs- koçya’da doğdu.Mantõk ve ahlak profesörü olarak dersler verdi. Smith’e kadar ekonomi, ahlak fel- sefesinin bir alt dalõ sayõlõyordu. “Ulusların Zenginliği” adlõ kita- bõ, ekonominin bir bilim haline gelmesini sağladõ. Piyasalara ve uluslararasõ ticarete devlet müda- halesinden vazgeçilip tümüyle serbestleştirilmesini savunan Smith’e göre “Bırakınız yapsın- lar, bırakınız geçsinler” sözü ile serbest piyasa denetimsiz gibi gö- zükse de rekabetçi yapõsõ nedeniyle adeta bir “görünmez el” tarafõn- dan düzenle- nir. Her şeyin oluruna bõra- kanõlmasõnõ s a v u n a n Simth’in “la- issez-faire” teorisi, özel- likle 1970’ler- de tüm dünyayõ etkiledi. SMITH’İN ‘GÖRÜNMEZ EL’İ ? Devlet ekonomiye müdaha- leden kaçõnmalõdõr. Devletin mü- dahalesi özel sektörün el atmadõ- ğõ alanlarda olmalõdõr. ? Bireyler doğasõ gereği kendi çõkarlarõ için çalõşõrken, farkõnda olmadan toplumun çõkarõ için de çaba göstermiş olurlar. Bir malõn fiyatõ yüksekse, girişimciler daha çok kâr için o malõn üretimini art- tõrõr. Ancak talep fazlasõ üretim o malõn fiyatõnõ düşürür. Bu da top- lumun genel çõkarõna uygun bir du- rumdur. Böylece piyasanõn gö- rünmez eli, bir denge sağlar. ? Sermayeye konacak bir vergi, üretimi düşüreceğinden bundan hem devlet hem de toplum zarar görecektir. ? Yüksek ücret hem nüfusun hem de fiyatlarõn artmasõna yol açar. Buna karşõlõk kârlarõn da düşmesine neden olur. ADAM SMİTH: PİYASALARI ‘GÖRÜNMEZ EL’ DÜZENLER Dünya son bir aydır ağırlaşan finans kriziyle bo- ğuşurken, 1929 Büyük Bunalımı’nın da 79. yıldö- nümünü geride bıraktı. “Kara Perşembe” olarak ad- landırılan 24 Ekim 1929’da ABD borsaları çökmüş ve ardından tüm dünya ekonomileri krize girmişti. Bunalım nedeniyle işsiz kalan onbinlerce Amerikalı, kendilerini “Bedava kahve ve çorba” kuyruklarında bulmuştu. J ohn Maynard Keynes, 1883 tarihinde İngiltere’de doğdu. 1919’da “Barışın Ekonomik Sonuçları” adlõ kita- bõ yazdõ. “Paranın Kullanımı” adlõ kitabõnda enflasyonu incele- di. En ünlü eseri, “İstihdam, Kâr ve Paranın Genel Teori- si”dir. Dünya Bankasõ’nõn ku- rulmasõna önayak oldu. Keynes’in genel teorisi II. Dün- ya Savaşõ’ndan sonra bütün dün- yada genel kabul gördü. 1970’le- re kadar uygulanan Keynesçi po- litikalar, enflasyona ve stagflas- yona neden olduğu gerekçesiyle Chicago Okulu’nun temsilcisi monetaristlerin neoliberal politi- kalarõyla yer değiştirdi. KEYNESYEN TEORİLER ? Devlet, elinde- ki bütün araçlarõ kullanarak piyasa- da düzenleyici bir rol oynamalõdõr. ? İstihdam düze- yini, emeğin marji- nal verimini ve reel ücreti belirleyen efektif taleptir. Talep yetersizliğinde ekonomide dengesizlikler ortaya çõkar. Önem- li olan devletin kendi bütçesini dengede tutmasõ değil, tam istih- dam için efektif talebi yeterli kõl- masõdõr. ? İşsizliğin, yoksulluğun art- masõ ve satõn alma gücünün ye- tersiz olduğu durumlarda devle- tin kamu harcamalarõnõ artõrma- sõ gerekir. ? Faiz oranõ, belli bir tabana oturduktan sonra para arzõ ne ka- dar artõrõlõrsa arttõrõlsõn, daha faz- la aşağõ düşmez. ? Düşük yatõrõm düzeyleri be- raberinde düşük istihdamõ da ge- tirmektedir. Yatõrõmdaki dalga- lanmalar, istihdamda ve gelirde çok daha şiddetli dalgalanmalara yol açar. Büyük bunalımın 79. yıldönümü M onetarizmin en önemli temsilci- lerinden olan Nobel ödüllü ABD’li iktisatçõ Friedman, pi- yasa ekonomisinin çağõmõzdaki en ateşli savunucularõndan biriydi. 1976’da “Pa- ranın Miktar Teorisi Üzerine Çalış- malar” adlõ kitabõnda Monetarizmin temel ilkelerini ortaya koydu. Thatcher’in eko- nomi politikalarõnõn esin kaynağõ Fried- man, Şili’de faşist cunta lideri Pinoc- het’nin isteği üzerine ekonomiyi düze çõkarmak için politik reçeteler hazõrladõ. Ama Şili ekonomisi düze çõkmak bir ya- na, Allende döneminden de ağõr bir bu- nalõm dönemi yaşadõ. FRIEDMAN’IN MONETARİST TEO- RİLERİ: ? Devletin ekonomideki faa- liyet alanlarõ sõnõrlandõrõlmalõdõr. Devletin asõl görevi, rekabetçi piyasalarõ teşvik et- mek olmalõdõr. ? Korumacõlõk aslõnda tü- keticiyi sömürmektir. ? Ekonomik geliş- menin anahtarõ küçük devlet ve kamu gi- rişimciliğinin olmadõğõ politikalarõ uygu- lamaktõr. ? Deflasyon, önüne geçilmesi en kolay şeydir; para basmanõz yeterli. K E Y N E S ‘Devlet düzenleyici olmalı’ FRIEDMAN MONETARİZMİN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİ CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI www.cumokistanbul.org 26 EKİM 2008 PAZAR Saat: 11.00 KONUĞUMUZ, DEĞERLİ YAZARIMIZ Sayın ÜMİT ZİLELİ ile aydõnlanma toplantõsõnda bir araya geliyoruz. Konumuz: “KARANLIK VE AYDINLIĞIN ARASINDA TÜRKİYE” Tarih : 26 Ekim 2008 Pazar Saat 11.00 Yer : Kadıköy Aden Otel İletişim : 0533 438 50 22 - 0537 871 82 34 Lütfen yerinizi ayırınız. TÜRKAN ERKİN: 0216 337 57 97 YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ, ANTİ EMPERYALİST, AYDINLIK, DEMOKRATİK TÜRKİYE www.cumok.org Madem düştük kalkarız Yürüyüp koşarız yine Gecede yıldız saçıp Güneşlere katarız Aydınlanma ve Dayanışma Kahvaltısında Buluşuyoruz Konuşmacı Ekonomist UĞUR CİVELEK Konu Türkiye ve Dünya Nereye Gidiyor? Olasılıklar… Tarih: 26 Ekim 2008 Pazar - Saat: 10.30 Yer: Antalya Tenis İhtisas Spor Kulübü 100. Yıl Bulvarı Tenis İhtisas Spor Kulübü Kahvaltı Ederi: 12.50 YTL. Öğrenci: 7.50 YTL. Destek verenler: Antalya Ulusal Güçler Birliği Platformu - Biz Kaç Kişiyiz Derneği- Cumhuriyet Kadınları Der.- Eğitim İş- Mülkiyeliler Birliği İletişim: 0242 244 34 24 / 0532 401 71 62 05 06 611 45 06 SEN GELMEZSEN ÇOK EKSİĞİZ ANTALYA ADD ve CUMOK ÇAĞRISI www.addantalya.org www.cumokantalya.org “Biz sokakta yaşayamayacak kadar küçük bulunmuş, kaza geçirmiş ya da özürlü doğmuş bir kedi ailesiyiz. Kimimizin fiziksel özrü var, kimimiz eziyet gördüğü için kurtarıldık. Çeşitli zamanlarda geçici evimize sığındik. Şimdi hiçbirimizin özel bakım ve tedaviye ihtiyacı kalmadı. Bizi ömür boyu sevecek, bir kedi bir ömür boyu arkadaşlıktır diyebilecek, yeni sıcak yuvalar arıyoruz. Yeni ailemiz olur musunuz? Küskün Garfield, Aksak Panda, Kolsuz Prenses ve arkadaşları. 0536 989 80 74” 26 EKİM 2008 PAZAR SAAT 15.00’te “EKONOMİK KRİZ ve TÜRKİYE’ye ETKİLERİ” KONULU AYDINLANMA TOPLANTISINDA Sayın Prof. Dr. İZZETTİN ÖNDER İLE BULUŞUYORUZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer: İSPİRTOHANE Kültür Merkezi, Mimar Sinan İ. Ö. Okulu Yanı, Ataköy 9. Kısım - İstanbul İletişim: 0536 739 02 29 - 0534 773 70 67 - 0505 815 10 17 - 0532 556 65 12 ÜCRETSİZ ETKİNLİĞİMİZDE, LÜTFEN YER AYIRTINIZ. DTP’li vekilin oğluna saldırı ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) - Eskişehir’de aralarõnda DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in oğluyla yeğeninin de bulunduğu 2’si kõz 3 üniversite öğrencisi, sokakta tanõmadõklarõ 4 kişinin spreyli ve sopalõ saldõrõsõna uğradõ. Yaralanan öğrenciler hastanede tedavileri yapõldõktan sonra taburcu edildi. Saldõrganlarõn beyzbol sopalarõyla en çok DTP’li vekilin oğlu Şan Ararat Halis’i dövdükleri belirtildi. Emniyet müdürlüğü yetkilileri saldõrganlarõn yakalanmasõna çalõşõldõğõnõ, olayõn siyasi yönünün olup olmadõğõnõn araştõrõldõğõnõ söylediler. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle