08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Prof. Dr. Bilsay Kuruç ile dünya ekonomik bunalımında son haftanın özeti: - GeçEN hafta bunalımda durulma olduğu kanısı yaygındı... - Tam tersine, bulaşma var. Kriz, ser- maye piyasasında patladı, oradan para piyasasına geçti, oradan mal piyasala- rına geçti. Şimdi de doğal olarak döviz kurlarını etkiliyor. “Tahsilat olacak, para ABD’ye çekilecek” demiştik, o oluyor. - ABD, G-20 ülkelerini toplantıya ça- ğırdı, peş peşe toplantılar yapılıyor... - Ne yapılırsa yapılsın, Anglosakson modeline geri dönüş yok. İngiliz Baş- bakanı yeni bir Bretton Woods’tan söz etti, ama bu da olanaksız. İngiltere ye- rine ABD’yi dünyanın ekonomik gücü ol- masının belgesi sayılan ve 1944’te im- zalanan Bretton Woods’un hazırlığı 5 yıl sürmüştü. Ardından 1945’te Yalta Kon- feransı gelmişti. Böylece hem ekonomik, hem de siyasal anlamda yeni dünya dü- zeni oluşturulmuş, dünyanın en büyük borçlusu olan İngiltere’ye yumuşak iniş yaptırılırken, ABD yeni dünya egemeni konumuna getirilmişti. Bugün de dün- yanın en büyük borçlusu olan ABD’ye yumuşak iniş yaptırmak gerekiyor, ama dünyanın yeni bir kreditörü yok. Daha- sı ABD, henüz dünya coğrafyası üze- rindeki iddiasından vazgeçmiş değil. Oysa; Avrupa, Japonya, Çin gibi diğer kapitalist ülkeler ABD’nin yayılmacı po- litikalarını daha çok finanse etmek iste- miyorlar. Dolayısıyla Bretton Woods gi- bi bir anlaşmaya, ne zihinler hazır, ne bu- nun bir teknik zemini var, ne de Yalta’da olduğu gibi çıkarlar açıkça ortaya kon- muş bulunuyor... İşte tam bu noktada siyasi dalgalan- mayı küçültmek için ABD ön almaya ça- lışıyor. Esas amaç, Yalta benzeri bir bü- yük at pazarlığını önlemek. ABD, dünya egemenliğinden vazgeçmek istemiyor. Topal ördek konumundaki Bush’un ön- derliğindeki toplantı girişimleri, ancak ağ- rıyı kısa süreli kesmeye dönük pansu- manlar olabilir. - Yeni dünya düzenini kim kurgula- yabilir? - “Bas bas paraları Leyla’ya” şarkı- sındaki gibi dünyayı likiditeye boğanla- rın yeni dünya düzenini kurma olasılığı yok. Bunun zihni bir hazırlığı da yok. Bun- dan sonra ne tür kapitalizmler karşısın- da olacağımız belirsiz. - Yeni düzensizliğin biz neresinde- yiz? - Anglosakson düşüncenin, küresel- leşmenin bazı ülkeler üzerinde haddin- den fazla etkisi oldu. Türkiye gibi kral- dan kralcı ülkeler bunlar. ABD’nin “dün- yanın vazgeçilmez komutanı, ebedi şe- fi” olduğu damarlarımıza sindirildiği için, dünyada olup bitenler kamuoyun- da takdiri ilahi gibi algılanıyor. Hele bir ABD ekonomisi düzelsin, dünya eko- nomisi de düzelir çizgisi hâkim. Oysa Türkiye, bu kaotik dünya içinde nasıl var- lığımızı korur, bütünlüğümüzü devam et- tirir, bağımsız düşünürüz gibi konuları gözden geçirmek zorunda. - Öyle diyorsunuz ama, sermaye ke- simi yine tek çareyi IMF’de görü- yor... - Kapitalist devletler arasında bir pazarlık olacaksa IMF’nin yine ABD’nin bir ajan kurumu mu olacağı, değişik ka- pitalizmler hesabına mı çalışacağı bel- li değil. Diğer yandan, Türkiye’yi 50 mil- yar dolar cari açığa getiren politikala- rı IMF’nin önerdiği, ithalat yapamadan üretemeyen bir ülke haline IMF politi- kaları ile gelindiği unutuldu. Hüküme- tin dünyadan korsan para toplama, ser- mayenin da bir an önce IMF ile anlaş- ması dışında bir öneri yok ortada. Unutulan bir şey daha: IMF böyle du- rumlarda Türkiye’ye ya yeni bir kemer sıkma programıyla ya da para tahsila- tı için gelir. CMYB C M Y B 25 EKİM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 25 Ekim SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Putin Rusya’sından Volga Ana’ya… “Rusya Seyahatname’nizi noktaladınız, âcizane tebriklerimi kabul etmenizi dilerim. Okuyanlar, eminim karışık hisler içinde bocalayacaklar. Belki de çoğu ‘Moskof değil mi’ diye burun kıvıracak. Yine de Türk’ün dağarcığına büyük bir katkıda bulunduğunuzu söy- leyebilirim…” Moskovalı okurum R. Ertan Acaroğlu, Rusya hak- kındaki nerdeyse her yazımın ardından bana değer- li zamanını ayırarak, “değerlendirme ve fikir ayrılıkla- rımızı” irdeleyen; uzun, ayrıntılı, bilgi dolu mektup- lar yolluyor. Bir teknik irtibatsızlıktan ötürü “e-pos- talarım” “post master”dan geri döndüğünden, ken- disine doğrudan yanıt veremiyorum. Buradan, bu sü- tundan, gösterdiği bu özenli ilgiye her şeyden önce çok teşekkür ettiğimi belirtmek isterim. Hemen şunu belirteyim ki Sn. Acaroğlu’nun dü- şündüğü gibi; okuyanlar “karışık hisler içinde boca- layıp”; “İşte Moskof değil mi” demedi. En azından ba- na gelen tepkiler hiç böyle değil. Rusya; “aura”sı olan bir ülke. Ve tam tersine; bu dizi, okurlarımızın Rus- ya’ya ilgisini arttırdı. Birkaç örnek: “Merhabalar. Ben Manisa/Salihli’ den Nusret Sav- gat. Asker kökenli bir aileden geliyorum. Cumhuriyet okuruyum. Aynı zamanda Rusya hayranıyım. Tabii eleştirilerim de var, ama bu ülkeye merakım ve hay- ranlığım son yazı dizinizle iyice arttı… Ben de imkâ- nım olunca Volga nehrinden St. Petersburg-Mosko- va ziyareti yapmak istiyorum…” “Ben ve eşim yazılarınızı alaka ile okuyoruz. Putin Rusya’sından Volga Ana’ya adlı yazı diziniz bizi aynı geziyi yapmak için heveslendirdi… Ece Kut Sarp- yener” “Putin Rusya’sından Volga Ana’ya başlıklı yazı di- zinizi ilgiyle ve duygulanarak okudum. Bu sabah da ilk okuduğum yazı o oldu ve ne yazık ki bitti… Keş- ke bir kitap kapsamına dönüştürüp, yeniden yayım- layabilseniz! Mehmet Yalçın” Bu diziyi başlangıçta “on bölüm” olarak tasarla- mıştım. Ancak fazla uzun olursa okurlar sıkılabilir dü- şüncesiyle sonunda “sekiz bölüme” indirdim. Bu bağ- lamda; Mehmet Yalçın’ın “ne yazık ki bitti!” sözleri, aldığım en büyük mükafat oldu. Sn. Yalçın’a ve bu dizi adına tebrik, kutlama gönderen tüm diğer okur- lara bu meyanda çok teşekkür ederim. “Sadık oku- rum” Acaroğlu’nun dikkat çektiği bir hatayı da bu ve- sileyle düzeltmiş olayım: “Küreselleşen Moskova” baş- lıklı ikinci bölümde Sovyet döneminden kalma “kom- munalka”lardan -kolektif olarak paylaşılan daireler- den- bahsederken “Moskova’daki konutların yüzde 10’u hâlâ artık tümüyle maziye karıştığını varsaydığı- mız ‘kommunalka’lardan oluşuyor” demiştim… Acaroğlu; “kommunalka” gerçeğinin; “kılık değiş- tirmekle birlikte hâlâ devam ettiğini” kabul ediyor. An- cak sözü edilen yüzdenin “yüzde 2” gibi bir rakam ol- duğunu söylüyor. Notlarıma baktım: “Moskova Belediyesi rakamla- rına göre, konutların yüzde 2.5’i hâlâ kommunalka. Fa- hiş kiralar yüzünden son dönemde kommunalka ta- lebinde yüzde 10’luk artış var!” şeklinde bir kayıt düş- müşüm. Verdiğim oranda evet maddi bir hata oluş- muş… Bir başka okur Dr. Oktar Türel; “Putin Rusya’sın- dan Volga Ana’ya başlıklı yazı diziniz çok güzel, öğ- retici ve yararlı idi. 2000 yılında eşimle birlikte (ne ya- zık ki sadece bir hafta) kaldığımız St. Petersburg’la il- gili anılarımızı tazelememize fırsat verdiğiniz için de ay- rıca size minnetarız. Elinize sağlık..” dedikten sonra, son bölümde bir köprü adına takılmış… “Siyasi Tarih Müzesi’nden Neva’nın güney kıyısına giderken geçtiğiniz köprünün adı ‘Troitsky Most’ (ya- ni Kutsal Üçleme –‘Trinity’- Köprüsü); Trotsky (ya da bizim imlamızla Troçki) değil” diyor. Doğrudur. Heyhat! Bir “i” farkıyla bu iki isim kula- ğa aynı geliyor.. Bir başka “i” farkına, “blini/bilini” üzerinden dikkat çeken Vedat Çakmak da “Dizinizi büyük keyifle iz- liyorum” dedikten sonra ekliyor: “Kazan kökenli olduğum için Sibirya mufağını iyi ta- nıyorum. ‘Rus’ kökenli olarak yorumladığınız ‘blini’nin kökeni; ‘bilini’… Keza ‘piroşki’ olarak tanıdığınız bö- rek de aslında ‘pireşki’. Ayrıca ‘pilimin’ ve ‘peremeç’ var. Bunların tümü, Altaik kökenli sözcükler. Sadece bilgilenmeniz için yazdım.” Çakmak, sadece “bilgilendirme” amacıyla yazıyor ama üstümde kalmasın, bu vesileyle bu ilginç bilgi- yi de tüm okurlarımla paylaşmak istedim. Ebedi Şefe Bağlılık Tehdit Anayasa Mahkemesi’nin türban kararının gerekçesi, “devletin kurucu felsefesinin tartışılamayacağı” üzerine oturuyor. Mahkemenin Başkanı Haşim Kılıç ise, bambaşka bir havada, karşı oy yazısında bir şeyler ima ediyor: “Anayasanın değiştirilemez kuralları dinamik bir dönüşüme tabi tutulmadığı takdirde, tıkanan hukuksal yollar nedeniyle demokrasi dışı girişimlerin gündeme gelmesi kaçınılmazdır.” Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer’e bu sözleri anımsattık. “Bir anlamda tehdit taşıyan bu ifadedeki hukuki düşünce yanlıştır” dedi ve ekledi: “Anayasanın temel kuralları olan ilk 4 maddenin, diğer maddelerin değişikliği yoluyla altının oyulmasının hukuki yollarla giderilmesi ve düzeltilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi kararı bu yolu açmasaydı, işte o zaman demokratik olmayan yollara ışık yakılırdı.” Tuvalu’yu bilir misiniz, Tuvalu’yu? Küçücük bir Okyanusya ülkesiymiş. İş- te biz o Tuvalu’nun pasaportlarını bastık. Ya, bir Mikronezya ülkesi olan Pa- lau’yu bilir misiniz? Biz o Palau’ya da, devlet başkanı konuklarını taşısın di- ye VIP aracı hibe ettik. Antugua, Dominica, Santa Lucia, Sa- int Vincent ve Saint Kitts’e bilgisayar armağan ettik. Zimbabve’ye pazaryeri, Moritanya’ya ahır, Nijer’e lağım şe- bekesi, Etiyopya’ya içme suyu arıtma tesisi yaptık. Gana’ya “Ülke nasıl yö- netilir” dersi, Gine’ye polis eğitimi, Ko- mor Adaları’na ilaç, Tanzanya’ya tıb- bi malzeme verdik. Bütün bunlar Abdullah Gül’ün deyi- miyle “Cumhuriyet diplomasisinin mü- him başarısı” içindi. İpi göğüsledik ve sonunda BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildik. Göreve getirilişimiz Ali Sirmen’in yazdığı gibi oldu: “Seçim Batı Avrupa bölgesinde önem taşıyordu. Çünkü iki yer için üç aday vardı. Bunlar Avusturya, Türkiye ve İzlan- da idi. Başlangıçta yüksek şansı oldu- ğu bilinen İzlanda ekonomik krizle çö- künce sahnede iki aday kaldı: Türkiye ve Avusturya. Ve tabii her ikisi de se- çildi.” Lozan’dı, Hatay’ın yurda katılmasıydı filan solda sıfır sayılır artık, çünkü “mühim başarı”yı yakalamış bulunu- yoruz. Mühim Başarı 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nün Arkasından… SADIK ÇELİK* 16 Ekim Dünya Gıda Gü- nü’nün bu yılki ana konusu “Dünya Gıda Güvenliği: İklim Değişikliği ve Biyoenerjinin Getirdiği Zorluklar” olarak tes- pit edildi. 3-5 Haziran’da Ro- ma’daki Birleşmiş Milletler Ta- rım ve Gıda Örgütü (FAO) Ge- nel Merkezi’nde gerçekleştiri- len konferansta, dünya üze- rinde 900 milyon insanı etki- leyen kronik açlığa neden olan faktörlerin ortadan kaldırılma- sına yönelik acil önlem çağrı- sı yapıldı. Konferansa, BM ajansları olan Uluslarası Ta- rımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Uluslararası Tarımsal Araş- tırmalar Danışma Grubu’nu (CGIAR) temsilen ‘bioversity ınt’ (uluslararası biyoçeşitlilik) katkı sundu. FAO tarafından 27 yıldır “16 Ekim Dünya Gıda Günü” ola- rak kutlanıyor, ancak 37 ülke- nin gıda krizi yaşadığı ve insanı, hayvanı, toprağı aç bir dün- yada kutlama yapılması ne kadar doğru? Özellikle 2007’de artan gıda fiyatları nedeniyle yoksulların gıdaya ulaşması daha da zorlaştı. FAO’nun 55 ürün üzerinde yaptığı gıda fiyat endeksine göre, gıda fiyatları 2006’da yüzde 8, 2007’de yüzde 24 ve 2008’in ilk 3 aylık döneminde yüzde 53 arttı. En yüksek ar- tış yüzde 97 ile yağlı tohum- larda gerçekleşti. Tahıllarda yüzde 87 ve süt ürünlerinde yüzde 58 fiyat artışı oldu. Bu yı- lın ikinci yarısından başlayarak özellikle yeni hasat dönemin- de fiyatlarda bir miktar gerile- me olsa da önümüzdeki dö- nemlerde gıda fiyatlarındaki artışın devam edeceği öngö- rülmektedir. Özellikle yaşa- nan küresel mali krizin etkisiyle gıda ürünlerinin satın alma maliyetleri en az yüzde 50 ile 60 oranında artacaktır. Roma zirvesinde alınan ka- rarlardan bir diğeri açlık soru- nunu çözmek için yılda orta- lama 15-20 milyar dolar kay- nak yaratılması zorunlu gö- rüldü, ancak bu kaynağın ak- tarılmasına gelişmiş ülkeler destek vermediler. Yaşanan küresel mali kriz için 2, 3 trilyon dolar kaynak ayırarak beş-on bankayı kur- tarmaya çalışan, yine de mali krizi önlemekte yetersiz kalan ABD ve Avrupa Birliği maale- sef aç insanları doyurmak için aynı duyarlılığı göstermediler. FAO 2008 Dünya Gıda Gü- nü’nün temasını “Gıda Gü- vencesi: İklim Değişikliği ve Biyoenerjinin Etkileri” olarak belirledi. “Roma Zirvesi”nde ül- kelerin üzerinde anlaşama- dıkları konuların başında tarım ürünlerinden enerji üretilmesi geliyor. Gelişmiş ülkelerin ta- rım ürünlerinden enerji üreti- minden vazgeçmek isteme- meleri nedeniyle gıda güven- cesini tehdit eden tarım ürün- lerinden enerji üretimi gele- cekte artarak devam edecek- tir. AB 2020’ye kadar enerji kaynağının yüzde 10’unu, ABD 29.4 milyar litre olan biyoyakıt üretimini 2022’ye kadar 136.3 milyar litreye çıkarmayı planlı- yor. Bu hedefler doğrultusun- da sadece bu neden, ABD ve AB’nin tarım ürünlerinden enerji üretmeyi sürdürmesi gı- da fiyatlarındaki artış daha da artacak ve gıdaya ulaşmak, gı- da güvencesini sağlamak da- ha da zor olacak. Ülkemize de baktığımızda durum pek de iç acıcı gözük- müyor. Ülkemizin iklim ko- şulları, toprağın verimliliği, üretim çeşitliliği itibarıyla ken- di kendine yeten, yeterli ta- rımsal üretimi yapabilecek ye- teneği mevcutken düne kadar hiç bu kadar açlığın ve yok- sulluğun konuşulmadığı ülke- mizde, maalesef 50’li yıllardan günümüze köyden kente göç- le birlikte mevcut potansiyeli değerlendirecek, geliştirecek politikaların uygulanmama- sından çiftçi çiftçilik yaptığına, ürününü ucuza ve yok paha- sına sattığına ya da hiç sata- madığına bin pişman edil- miştir. Tüketici pahalıya tü- kettiğine, istediğini alamadı- ğına ve aldatıldığına bin şikâ- yetçi. Tabii bu devasa büyük sorun başlı başına bir yazı konusu, Bunu önümüzdeki günlerde irdelemek istiyoruz. Ancak şanssızlığımız kendi kendine yeten yedi ülkeden bi- ri olmamızı devletimizi yöne- tenlerin bunu “bir şehir ef- sanesi” diye hafife almalarıdır. Halbuki daha önceki yazıları- mızda belirttik; özellikle 2007 gıda krizinde birçok ülke ken- di kendine yeterliliği koruma- cı önlemlerle benimsedi. Me- seleye stratejik yaklaştılar. Anadolu ve Trakya toprakla- rı boş dururken mısır, ayçiçe- ği, pirinç, soya, mercimek, fasulye, pamuk ABD’den, Ka- nada’dan, Çin’den, Hindis- tan’dan, Mısır’dan, Yunanis- tan’dan, Rusya’dan getirilerek sözüm ona yerli ürün diye Türk tüketicisine yutturul- maktadır. Artık, bütün bu ürün- lerin büyük bir bölümü, sözü- nü ettiğimiz ülkelerden karşı- lanmaktadır. Halkımız maa- lesef farkında olmadan Datça bademi diye İspanyol bademi, Maraş cevizi diye Şili cevizi tü- kettiğini bilmemektedir. Resmi rakamlara göre Tür- kiye’de nüfusun yüzde 10’u açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Yoksulluk sınırında yaşayan- ların oranı yüzde 20’den fazla. Ülkemiz bunu hak etmiyor, oysaki 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nü bayram olarak kutla- yabilseydik keşke. *Keyveni Yönetim Kurulu Başkanı BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Benzer şeyler arasõnda birbirini tutma hali, uygun- luk. 2/ Ses... Ana- dolu’nun kimi yö- relerinde içkili, çal- gõlõ ve kadõnlõ eğ- lentilere verilen ad. 3/ Avrupa’da bir õr- mak... Kastamo- nu’nun bir ilçesi. 4/ Hisse, pay... Bir renk. 5/ Eylemleri olumsuz yapmakta kulla- nõlan ek... Arka, geri... Yüz metrekare tutarõnda yüzey ölçüsü birimi. 6/ Güreşte bir oyun... En kü- çük izci kuruluşu. 7/ Vü- cudun bütün dõş ve iç yü- zeylerini kaplayan doku. 8/ Deniz kenarõnda salaş ve dam gibi barõnõlacak yer... Lantan elementinin simgesi. 9/ Sõcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç... Yar- dõm eden, yardõmcõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Koza gibi yumaklanmõş şey. 2/ Gemilerde türlü işler- de kullanõlan bir tür demir halka... Yassõ, basõk. 3/ Bir so- ru sözü... Kahverengi kabuklu ve yeşil etli bir meyve. 4/ Bir nota... “Şalvarõ --- Osmanlõ / Eyeri kaltak Osmanlõ / Ekende yok biçende yok / Yiyende ortak Osmanlõ” (Ma- ni). 5/ Soyundan gelinen kimse... Gerçek. 6/ Bir ay adõ... Mikroskop camõ. 7/ Asya’da bir ülke... Rey. 8/ Dünyanõn tek kuyruksuz kedi cinsinin adõ... İstenç yitimi. 9/ Roman, öykü, tiyatro gibi yazõn türlerinde en önemli kişi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E N D O R F İ N R E A Y A N U T S O M F L Ö R E E N A M İ N İ Ş L L O Ş Ü Y E İ N H A L E K K A R A K O L K P A Ç A G Ü N Ü K A Y K O P İ L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle