08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2008 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Ordu Üniversitesi’nde ‘İlk Ders’ Ordu Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Ha- luk Kefelioğlu, içinde bulunduğumuz eğitim-öğre- tim dönemi akademik açılış yılı töreninde “ilk ders”i vermek üzere beni Ordu’ya davet ettiğinde, gurur duy- gusunun yanı sıra bir gerilim yaşadığımı da itiraf ede- rim. Böylesine sorumluluk gerektiren bir görevin üste- sinden gelebilecek miydim? Ne konuşacaktım? Ne konuşmalıydım? İçimden bu duygular ve zihnimden bu sorular ge- çerken, Sayın Rektör’ün davetini kabul etmiştim bi- le! Daha da öte, konu ve başlığı daha o anda zihnimde belirlenmişti: İnsanlık tarihinin neresindeyiz? Ordu Atatürk Kültür Merkezi salonunda, öğretim üyeleri, öğrenciler ve başkaca konuklar önünde yaptığım konuşmayı burada yinelemenin gereği de olanağı da yok. Fakat bu “ilk ders”e hazırlanırken ulaştığım so- nuçların kimilerini sizlerle de paylaşmak isterim… Gezegenimizde şu anda varlığını sürdürmekte olan başka ulusların ya da halk toplulukların insan- larından, insanlığın biyolojik evrimi bakımından ne da- ha aşağıda ne de daha yukarıdayız… Bizim de bir parçasını oluşturduğumuz bütün in- sanlık (belki çok az istisna dışında) esas olarak aynı biyolojik evrimleşme süreçlerinden geçti ve geç- mekte… Fakat zihinsel evrimleşme düzeyleri bakımından da aynı şey söylenebilir mi? Sanmıyorum… Bugünün ileri insanlığı, eski Yunan’dan Röne- sans’a, oradan da daha modern zamanlara ulaşarak günümüz dünyasının maddi ve zihinsel temelini oluşturdu… Buna kısaca Batı uygarlığı deniyor. Bu uygarlığın zihinsel temeli, insan merkezli dün- ya anlayışıdır. Bu da akıl ve bilim demektir. Tek tek bütün Batılı bireylerin aynı düşünceyi paylaştıkları kuşkusuz ki söylenemez. Fakat tüm aksayan yönlerine ve günümüzdeki so- runlarına karşın, modern insanlık, Batı uygarlığının in- sanlığa kazandırdığı bilim ve akıl değerlerinin temel- lerinde yükseliyor… Biz (ve genel olarak Doğu) yüzlerce yıl aydınlanma uyanışının dışında ve gerisinde yaşamımızı sürdür- dük… Osmanlı aydını esas olarak 19. yy. süreçlerinde bu aydınlanma olgusunun önemini kavramaya başlayıp ona eklemlenmeye çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti aydınlanma düşüncesini temel alarak kuruldu. Bu alanda en anlamlı ve köktenci devrimlerden ba- zıları Öğrenim Birliği Yasası (3 Mart 1924), Darülfü- nun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesi (31 Mayıs 1933), kadınlara seçme ve seçilme hakkının ta- nınması (5 Aralık 1934) ve Köy Enstitülerinin açılma- sıdır (17 Nisan 1940). Türkiye yüzlerce yıllık geçmişinde böylece ilk kez ve çok kısa bir süre içinde insanlık tarihin en ön saf- larında, Batılı uluslarla aynı sırada yer almış oluyor- du… Geriye dönüş 40’lı yıllarda başladı. 50’lerde hızlanarak sürdü. 1960’larda kısa bir kesintiden sonra, kaldığı yerden yine geriye doğru yol aldı…. Günümüzde öğrenim birliği sanki yeniden yaşama geçiriliyor gibi, fakat bu kez tam tersinden... Tüm eğitim tepeden tırnağa, beşikten mezara dinselleştirilerek… Üniversite ve genel olarak bilimsel araştırma ku- rumları siyasal erkin buyruğuna bağlanıyor. Kadın seçme ve seçilme hakkına sahip olsa da, yi- ne ikinci sınıf insan statüsüne yönlendiriliyor… Köy Enstitüleri çoktan yok edildi… Günümüz Türkiye’si hızla geriye doğru sürüklen- mekteyken, yurtsever aydınlar ve örgütler bu süreci bir kez daha tersine çevirmeye, doğru yörüngeye yön- lendirmeye çalışıyor… Ulus olarak insanlık tarihinin neresindeyiz sorusu- nun yanıtını, geriyle ileri arasındaki bu çatışkının so- nucu belirleyecek. Gericiliğin arkasında bir kez daha çok güçlü bir des- tek olarak emperyalizm var. Türkiye Cumhuriyeti ya kendi kuruluş felsefesi doğ- rultusunda, akıl ve bilim yönünde ilerleyerek tarih sah- nesinde ileri insanlığın yanında yerini alacak ya da ma- sal, hurafe, yalan ve mistisizm dünyasına gömülerek, tarihte pek çok örneği görüldüğü üzere, geriye, yok oluşa sürüklenecektir… Hep anımsayacağım 22 Ekim 2008 tarihinde, Or- du Üniversitesi’ndeki “ilk ders”te, daha ayrıntılı ve ör- nekler vererek dile getirmeye çalıştıklarım özetle bun- lardı… [email protected] Faks: (0212) 343 72 64 AKP’nin kapatõlmasõ yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri gerekçelerini sõraladõlar: Cumhuriyeti tehdit ettilerANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararõnda kapatma yönünde oy kul- lanan 6 üye, Başbakan, bakan, mil- letvekilleri ve parti yönetici konu- mundakilerin faaliyetlerinin AKP’nin “demokratik rejim için yarattığı tehlikenin önemli boyutlara ulaştı- ğını” gösterdiğine işaret ederek “bu tehlikenin Hazine yardımından mahrumiyet yaptırımıyla önlene- meyeceğini gösterdiğini” vurguladõ. Gerekçeli kararda, şu değerlendirme- lere yer verildi: Din siyasete alet edilemez: Dinin sosyal bir kurum olmasõ ne- deniyle toplumda dinsel özgürlük ta- leplerinin ya da gereksinimlerin orta- ya çõkmasõ, siyasi partilerin bu so- runlara ilişkin politika belirlemesini ge- rektirebilir. Ancak anayasanõn 24. maddesindeki açõk hüküm gereği, si- yasi partilerin bu taleplere yönelik po- litika üretirken, dini ve dince kutsal sa- yõlan değerleri ve dinsel duygularõ si- yasal mücadele aracõ haline getirerek toplumda dinsel talep ekseninde ay- rõşmalara yol açmasõ laiklik ilkesiyle bağdaşmaz. Anayasa tarafõndan de- mokratik siyasal yaşamõn vazgeçilmez unsuru olarak tanõmlanan partiler ba- kõmõndan dinin siyasete alet edilme- sinin siyasi partilerin demokratik işle- viyle de uyumlu olduğu kabul edile- mez. Odak olma suçunu işleyenler: Recep Tayyip Erdoğan, eski Mec- lis Başkanõ Bülent Arınç, Milli Eği- tim Bakanõ Hüseyin Çelik, millet- vekilleri İrfan Gündüz, Abdullah Çalışkan, Resul Tosun, Selami Uzun, Hasan Kara ve üye Hasan Cüneyd Zapsu’nun; yerel yönetici- lerden Dinar İlçesi Belediye Başkanõ Mustafa Tarlacı ve Isparta Belediye Başkanõ Hasan Balaman’õn eylem- leri, anayasanõn 68. maddesinin dör- düncü fõkrasõna aykõrõ eylemlerin ka- rarlõlõkla ve parti üyeleri tarafõndan yo- ğun bir biçimde işlendiğini göster- mektedir. Anayasada türban için değişiklik teklif edilmesi ve yasalaşmasõnõn sağlanmasõyla davalõ partinin bu ey- lemleri benimsediği anlaşõldõğõndan odaklaşmanõn kabulü gerekir. Halk destekliyor savunusu: 22 Temmuz 2007 seçimlerinde da- valõ parti seçmenlerin yarõya yakõnõ- nõn oyunu aldõğõna göre, halkõn isnat edilen eylemler ile partinin bütün ic- raatlarõnõ birlikte değerlendirerek da- valõ partiye onay verdiği görülmekte; buna dayalõ olarak demokratik ulusal iradenin yasama ve yürütme görev ve sorumluluğunun davalõ parti tarafõn- dan yürütülmesi yönünde somutlaştõğõ anlaşõlmaktadõr. AKP’nin demokrasiyi ve laik devlet düzenini ortadan kal- dõrma veya anayasal düzenin temel esaslarõnõ şiddet kullanarak ve hoş- görüsüzlükle tahrip etme amacõ, bu amacõ somutlaştõran eylemleri ve elindeki iktidar olanaklarõnõ şiddet doğrultusunda kullandõğõna ilişkin veriler saptanamamõş, bu eylemler ka- patmayõ gerektirecek ağõrlõkta gö- rülmemiştir. Karşı oy yazıları Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, A. Necmi Özler, Şevket Apalak, Zehra Ayla Perktaş, AKP’nin kapatõlmayõp Hazine yardõ- mõndan yoksun bõrakõlmasõ kararõna karşõoy yazdõlar. Altõ üyenin karşõoy yazõsõnda öne çõkanlar şöyle: Odak olduğu ortada: Siyasi partilerin, demokratik siyasi yaşamõn temel unsuru olmalarõ nede- niyle özgürce kurulup, etkinliklerini kesintisiz olarak sürdürmeleri gerek- tiğinde duraksanamaz. Ancak siyasi partilere, demokratik yaşamdaki bu önemli yerleri nedeniyle anayasa ve yasalarla tanõnan güvencelerin, onla- ra öncelikle devletin temel nitelikle- rine bağlõ kalarak etkinlikte bulunma yükümlülüğü getirdiği kuşkusuzdur. Siyasi partilerin bu yükümlülüğe uy- mamalarõ durumunda kapatõlmalarõ yoluna gidilmesi ise devletin demok- ratik rejimi koruyabilmesi için baş- vurduğu bir önlemdir. Oy potansiyeli belirleyicidir: Partilere kapatma yaptõrõmõnõn uy- gulanabilmesi için öncelikle parti faa- liyetlerinin demokratik rejim için açõk ve yakõn bir tehlike oluşturmasõ ge- rekir. Kuşkusuz, tehlikenin saptan- masõnda partinin sahip olduğu oy po- tansiyelinin, öngördüğü modeli uy- gulamaya geçirmesi için yeterli olup olmadõğõ da gözetilecektir. Yasama meclisinde sõnõrlõ sayõda temsilcisi bulunan parti ile çoğunluğa sahip partinin, demokratik siyasi yaşam için yaratacağõ tehlikenin aynõ ola- mayacağõ açõktõr. Siyasi partinin ya- sama meclisinde çoğunluğa sahip ol- masõ durumunda düşüncelerini yaşa- ma geçirmede bir engelle karşõlaşmasõ söz konusu olmayacağõndan şiddete başvurma unsurunun aranmasõna da gerek kalmayacaktõr. Bu nedenle ka- patõlma yaptõrõmõnõn uygulanmasõnda, siyasi partilerin sahip olduklarõ oy po- tansiyeli de büyük ölçüde belirleyici olmaktadõr. Yüzde 47 tehlikesi: Anayasanõn 2. maddesinde Cum- huriyetin temel nitelikleri arasõnda yer alan laiklik ilkesine aykõrõ fiillerin iş- lendiği bir odak haline geldiği sapta- nan partinin, sahip olduğu oy potan- siyeli ve TBMM’de sağladõğõ çoğun- luk bu partinin, demokratik siyasi yaşam için oluşturduğu tehlikenin büyük boyutlara ulaştõğõnõ göster- mektedir. Türbanõn yükseköğretim kurumlarõnda serbestçe takõlmasõna olanak sağlamak amacõyla anayasanõn 10. ve 42. maddelerinde yapõlan de- ğişiklikte, belirleyici olmasõ ve buna ilişkin yasanõn, anayasanõn değiştiri- lemez ve değiştirilmesi teklif edilemez kurallarõ arasõnda yer alan laiklik il- kesini değiştirdiği gerekçesi ile iptal edilmesi AKP’nin, laiklik karşõtõ dü- şüncelerini yaşama geçirme konu- sundaki kararlõlõğõnõ, Cumhuriyetin te- mel niteliklerini tehdit noktasõna var- dõrabileceğine somut bir örnektir. Laiklik dini vicdana bırakır: Laiklik, ulusal egemenliğe, de- mokrasiye, özgürlüğe ve bilime da- yanan siyasal, sosyal ve kültürel ya- şamõn çağdaş düzenleyicisidir. Dinsel düşünce ve değerlendirmelerin geçerli olduğu dine dayalõ toplumlarda, si- yasal örgütlenme ve düzenlemeler dinsel niteliklidir. Laik düzende ise din, siyasallaşmadan kurtarõlõr, yöne- tim aracõ olmaktan çõkarõlõr, gerçek, saygõn yerinde tutularak kişilerin vic- danlarõna bõrakõlõr. Laikliği geçersiz kılma çabası: AKP’nin Anayasa Mahkemesi ka- rarlarõyla anlam ve içerik kazandõrõ- lan laiklik tanõmlamasõ yerine farklõ bir laiklik anlayõşõnõ savunarak anayasa- da Cumhuriyetin nitelikleri arasõnda yer alan laiklik ilkesini geçersiz kõl- maya yönelik yoğun çabalarõ, amacõnõ gerçekleştirme konusundaki kararlõ- lõğõnõ ortaya koymaktadõr. Laikliğe ay- kõrõ eylemlerin odağõ haline geldiği- nin saptanmasõna yol açan eylemle- rinin yanõ sõra dava dosyasõnda yer alan ancak karara esas alõnacak ey- lemlerin oylanmasõnda da anayasanõn 149. maddesinde öngörülen nitelikli çoğunluğun aranmasõ nedeniyle altõ oya ulaşmasõna karşõn, kararda daya- nõlan deliller arasõnda yer almayan ey- lemleri de bulunmaktadõr. Gülen genelgesi: Başbakan’õn “İnançlı Müslüman- larız, Kuran’da kadının toplum içinde türban takması gerektiği ya- zıyor... Bir demokratik ülke din öz- gürlüğünü sağlamalı. Türban yasağı liberal değildir”; eski TBMM Baş- kanõ Arõnç’õn “Katı laiklik uygula- masıyla insanlara sosyal hayatı bir cezaevine çevirecek anlayışlar ne kadar zararlıysa, laikliği bir barış ve özgürlük, din ve vicdan hürriyeti olarak tanımak ve insanların inanç- larına müdahale etmemek de o ka- dar toplumsal barışa hizmet ede- cektir” beyanõ; parti üyesi, Dõşişleri Bakanlõğõ döneminde (Abdullah Gül) cemaat lideri olduğu ileri sürülen Fethullah Gülen isimli kişinin yurt- dõşõnda kurduğu okullarõn bir ticari şir- ket olarak değerlendirilip, temas ve iş- birliği yapõlmasõnõn Dõşişleri Bakan- lõğõ’nõn genelgesi ile büyükelçilikler- den istenmesi; gibi söylem ve ey- lemler, AKP’nin demokratik rejim için yarattõğõ tehlikenin önemli boyutlara ulaştõğõnõ ve bu tehlikenin Hazine yardõmõndan mahrumiyet yaptõrõmõyla önlenemeyeceğini göstermektedir. Açõklanan nedenlerle partinin kapa- tõlmasõna karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle AKP’nin devlet yardõ- mõndan kõsmen yoksun bõrakõlmasõ yo- lundaki görüşe karşõyõz. AKP’nin kapatõlmasõ yönünde oy kullanan 6 Anayasa Mahkemesi üyesi, karşõ oy yazõlarõnda AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ olduğunun, demokratik rejim için açõk ve yakõn tehlike oluşturduğunun, eylemleriyle Cumhuriyetin temel niteliklerini tehdit eder noktaya varabileceğinin somut olduğunu belirttiler. Üyeler AKP’nin yarattõğõ tehlikenin Hazine yardõmõnõ keserek önlenemeyeceğini ifade ettiler. H A Ş İ M K I L I Ç : Laiklik karşõtõ demek zor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ haline geldiği görüşüne katõlmayarak da- vanõn reddi yönünde oy kullanan Anaya- sa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç, AKP’nin kapatõlmasõ için ileri sürülen eylemlerin laikliği ortadan kaldõrarak, şeriat düzenini getirme amacõ ile nitelen- dirilmesinin “ağır, ölçüsüz ve demok- ratik sabırla” çeliştiğini savundu. Kõlõç, şiddet içermedikçe laikliğin uygulanõş biçimine aykõrõ söylemlerin özgürlük güvencesi altõnda olacağõnõ ileri sürdü. Karşõ oy gerekçesine Rosa Luxem- burg’un “Özgürlük yalnızca ve daima farklı düşünenlerindir” sözünü anõm- satarak başlayan Kõlõç, “Anayasa Mah- kemesi siyasi parti kapatma davala- rında demokrasinin, laikliğin ve hu- kuk devletinin temel ögelerinin parti- lerce reddedilip edilmediği, partilerin demokratik ve laik hukuk devletine düşmanca tavrının olup olmadığı, in- san onurunu aşağılayan amacının var- lığı ya da farklı düşünenlere hoşgörü- süzlük konularında inceleme yapmak zorundadır. Meşruiyet zemini olma- yan bu amaçlara ulaşmak için zor ve şiddet kullanma yönteminin benim- senmesi ya da buna çağrı yapılması bir partinin kapatılması için yeterli gerekçe oluşturacaktır” değerlendir- mesini yaptõ. Yargõtay Başsavcõsõ Abdurrahman Yalçınkaya’nõn AKP’nin şeriat düzenini yerleştirme amacõ taşõdõğõnõ ileri sürdü- ğünü anõmsatan Kõlõç, şu görüşleri sa- vundu: “Söylemlerin laikliği ortadan kal- dırma amacı taşıdığını söylemek ol- dukça zordur. Zira siyasi partilerin tek sermayesi toplumsal sorunlar ve taleplerdir. Bir boyutuyla öğrenim di- ğer boyutuyla din ve vicdan özgürlük- lerini ilgilendiren bu konuların siyasi bir parti tarafından dile getirilmesi hem anayasamızın hem de Avrupa İn- san Hakları Sözleşmesi’nin güvence altına aldığı ifade özgürlüğü kapsa- mındadır. Anayasanın 68/4. maddesi kapsamında görülerek partinin kapa- tılması için ileri sürülen eylemlerin la- ikliği ortadan kaldırmak suretiyle şe- riat düzenini getirme amacı ile nite- lendirilmesi ağır, ölçüsüz ve demokra- tik sabırla çelişen yaklaşımlardır. (...) Davalı siyasi partinin iktidar olduğu süreç içindeki tüm çalışmaları ve et- kinlikleri birlikte değerlendirildiğin- de, demokratik düzeni reddeden bir amacına ulaşılamadığı gibi eylemleri- nin şiddet ya da şiddete çağrıyı içer- memesi nedeniyle laikliğe aykırı fiille- rin odağı olduğundan söz edilemez.” AKP’nin kapatõlmayõp eylemleri ne- deniyle Hazine yardõmõndan yoksun bõ- rakõlmasõ yönünde oy kullanan üye Sacit Adalı karşõ oy gerekçesinde, mahkeme- ce odak olmaya dayanak gösterilen laik- lik karşõtõ 30 eylemden 10’una katõldõ. İşçi önderi Rıza Kuas anıldı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyo- nu’nun (DİSK) kurucularından ve Lastik-İş Onursal Genel Başkanı Rıza Kuas ölümünün 27. yılında Edirnekapı Hava Şehitliği’nde dün düzenlenen törenle anıldı. Törende konuşan DİSK Genel Başkan Yardımcısı İsmail Yurtse- ven, Kuas’ın sendikal anlamda birçok ilke imza attığını belirterek, “İşçilerin fabrika girişlerinde üstlerinin aranmasına karşı çıkmış ve ‘İşçi kar- deşler üzerlerinizi aratmayõn’ diyerek bu uygula- mayı sonlandırmıştı. Kuas işçi mücadelesi ka- dar siyasi mücadele de her zaman onurlu bir şe- kilde mücadele etmiş ve Türkiye İşçi Parti- si’nden iki dönem milletvekili olarak Meclis’e girmişti” dedi. Törene, Nakliyat-İş Genel Baş- kanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Lastik-İş Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Sarı, öldürülen eski DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in eşi Sa- bahat Türkler, eski Lastik-İş Genel Başkanı Durmuş Ali Yalnız Kuas’ın, kardeşi Niyazi Ku- as, yakınları ve çok sayıda işçi katıldı. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) AKP nasıl odak oldu? Gerekçeli kararda AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ oluşuna ilişkin, aralarõndaErdoğan’õnsözlerinindebulunduğu30söylemveeylemsõralandõ ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Anayasa Mahkemesi, ge- rekçeli kararõnda AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ haline gel- diği saptamasõnõ 30 farklõ eyleme dayandõrdõ. Gerekçeli kararda, AKP’nin la- iklik karşõtõ eylemlerin odağõ hali- ne geldiği belirlemesine dayanak oluşturan 30 faaliyet ve söylem- lerden bazõlarõ şöyle: Anayasa değişikliği: Türbanõn üniversitelerde serbest bõrakõlma- sõ amacõyla yapõlan anayasa deği- şikliği. Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri: Normal liselerde okutu- lan birçok ders İHL’de de okutu- luyor. Ayrõca din dersi için de 1 yõl fazla okuyorlar. Bu tür bir eği- tim almak laikliğe aykõrõ mõ?.. Ilõmlõ denilince, õlõmlõ olmayanõ varmõş gibi oluyor... Kişiler laik olmaz... Bazõlarõ laikliği din gi- bi algõlõyor. Laiklik din olursa ay- nõ anda Müslüman olunamaz... (Türban için) Tabii, bunun tay- mingi (zamanlamasõ) önemli. Olayõn sosyal boyutu var, siyasal boyutu var. Bütün bunlarõn de- ğerlendirmesini, analizini ara- mõzda hükümet olarak, parti ola- rak yapmamõz lazõm... Özel üni- versitelerde türbanla eğitimi ser- best bõrakalõm. Devlette görev verilmesin. Özel sektörde çalõş- sõnlar... Kopenhag kriterleriyle, yani din ve vicdan özgürlükle- riyle, inanç özgürlüğüyle açõk- lanmasõ nasõl olur, merak ediyo- rum?.. (Türbanla ilgili) Söz söy- leme hakkõ din ulemasõnõndõr... Velev ki (türbanõ) bir siyasi sim- ge olarak taktõğõnõ düşünün. Bülent Arınç’ın sözleri: Mec- lisimizin sivil, dindar, demokrat bir Cumhurbaşkanõ seçecek olmasõna yine itiraz ediliyor... Devlet, dini inançlarõn yaşamasõnõ teminat altõna almasõ gerekirken, tam tersine ka- musal alanda bazõ inançlarõn yaşam hakkõnõ, ifade hürriyetini kõsõtla- maktadõr. Bunu da laiklik adõna yapmaktadõr ki, siyaset bilimi açõ- sõndan büyük bir çelişkidir. Hüseyin Çelik’in eylem ve söz- leri: İmam hatip mezunlarõnõn üni- versiteye girişine kolaylõk sağlayan yasa değişikliği. Milli Eğitim Ba- kanlõğõ’nõn Merkezi Sõnav Yönet- meliği. Milli Eğitim Bakanlõğõ Açõk Öğretim Lisesi Yönetmeliği. Sözleri: İnancõm gereği (türban takõyorum) yapõyorum diyen insa- nõn yaptõğõnõn dinde olup olmadõ- ğõnõ tartõşmak, size düşmez. Yapõ- lan, dini inançlardan dolayõ yapõ- lõyorsa, tesettür dinin emrine gö- reyse buna inanõr veya inanmazsõ- nõz. Hâkim, hukuk kararlarõyla bu- nu yasaklayamazsõnõz... Türkiye Cumhuriyeti’nin, demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin sahibi bi- ziz. Hiç kimsenin uyarõsõna ihti- yacõmõz yok. Abdullah Çalışkan’ın sözü: Gençler devrim istiyor. Ben de bir romantik devrimci olarak elbette devrimden yanayõm. Ama devrimin turuncusu olmaz. Ara renk olmaz devrimde. Devrim ya kõrmõzõdõr, ya da yeşildir. Ben yeşilden yana- yõm. Cüneyd Zapsu’nun sözü: Tür- ban takanlarõn sadece yüzde 50’si inancõ yüzünden takõyor deseniz bi- le, bu yüzde 50’ye ‘türbanını çı- kar demek, sokaktaki kadına donunu çıkar’ demekten farksõz- dõr. Namaz kıldıran başkan: Dinar Belediye Başkanõ Mustafa Tar- lacı, ramazan ayõ boyunca 8 camide teravih namazõ kõldõrdõ. Balaman’ın açıklaması: Ispar- ta Belediye Başkanõ Hasan Bala- man’õn “...Yasak her yerden kalkmalı (…) başörtülü bir kadın da belediye başkanı, daire baş- kanı olabilmeli (…) imam hatipli bir kişinin hırsız veya uğursuz ol- duğu görülmemiştir.” Kütüphaneciliğinduayeni Prof.Ersoyyaşamõnõyitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye’de kütüp- haneciliğin gelişmesine önemli katkõlarda bulunan, Atatürk’ün naaşõnõn Etno- grafya’dan Anõtkabir’e nakli sõrasõnda tabut açõlõrken mü- ze görevlisi olarak hazõr bu- lunan, kütüphanecilik ala- nõnda verilmiş ilk profesör- lük unvanõna sahip Prof. Dr. Osman Ersoy, 85 yaşõnda hayata veda etti. Prof. Dr. Ersoy için bugün Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) tören düzenlenecek. Törenin ardõndan Ersoy’un cenazesi, Kocatepe Camii’nde kõlõna- cak öğle namazõnõn ardõndan Cebeci Asri Me- zarlõğõ’nda toprağa verilecek. Osman Ersoy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle