Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2008 CUMARTESİ
6 HABERLER
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ordu Üniversitesi’nde
‘İlk Ders’
Ordu Üniversitesi’nin Sayın Rektörü Prof. Dr. Ha-
luk Kefelioğlu, içinde bulunduğumuz eğitim-öğre-
tim dönemi akademik açılış yılı töreninde “ilk ders”i
vermek üzere beni Ordu’ya davet ettiğinde, gurur duy-
gusunun yanı sıra bir gerilim yaşadığımı da itiraf ede-
rim.
Böylesine sorumluluk gerektiren bir görevin üste-
sinden gelebilecek miydim?
Ne konuşacaktım? Ne konuşmalıydım?
İçimden bu duygular ve zihnimden bu sorular ge-
çerken, Sayın Rektör’ün davetini kabul etmiştim bi-
le!
Daha da öte, konu ve başlığı daha o anda zihnimde
belirlenmişti:
İnsanlık tarihinin neresindeyiz?
Ordu Atatürk Kültür Merkezi salonunda, öğretim
üyeleri, öğrenciler ve başkaca konuklar önünde
yaptığım konuşmayı burada yinelemenin gereği de
olanağı da yok.
Fakat bu “ilk ders”e hazırlanırken ulaştığım so-
nuçların kimilerini sizlerle de paylaşmak isterim…
Gezegenimizde şu anda varlığını sürdürmekte
olan başka ulusların ya da halk toplulukların insan-
larından, insanlığın biyolojik evrimi bakımından ne da-
ha aşağıda ne de daha yukarıdayız…
Bizim de bir parçasını oluşturduğumuz bütün in-
sanlık (belki çok az istisna dışında) esas olarak aynı
biyolojik evrimleşme süreçlerinden geçti ve geç-
mekte…
Fakat zihinsel evrimleşme düzeyleri bakımından da
aynı şey söylenebilir mi?
Sanmıyorum…
Bugünün ileri insanlığı, eski Yunan’dan Röne-
sans’a, oradan da daha modern zamanlara ulaşarak
günümüz dünyasının maddi ve zihinsel temelini
oluşturdu…
Buna kısaca Batı uygarlığı deniyor.
Bu uygarlığın zihinsel temeli, insan merkezli dün-
ya anlayışıdır.
Bu da akıl ve bilim demektir.
Tek tek bütün Batılı bireylerin aynı düşünceyi
paylaştıkları kuşkusuz ki söylenemez.
Fakat tüm aksayan yönlerine ve günümüzdeki so-
runlarına karşın, modern insanlık, Batı uygarlığının in-
sanlığa kazandırdığı bilim ve akıl değerlerinin temel-
lerinde yükseliyor…
Biz (ve genel olarak Doğu) yüzlerce yıl aydınlanma
uyanışının dışında ve gerisinde yaşamımızı sürdür-
dük…
Osmanlı aydını esas olarak 19. yy. süreçlerinde bu
aydınlanma olgusunun önemini kavramaya başlayıp
ona eklemlenmeye çalıştı.
Türkiye Cumhuriyeti aydınlanma düşüncesini temel
alarak kuruldu.
Bu alanda en anlamlı ve köktenci devrimlerden ba-
zıları Öğrenim Birliği Yasası (3 Mart 1924), Darülfü-
nun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesi (31
Mayıs 1933), kadınlara seçme ve seçilme hakkının ta-
nınması (5 Aralık 1934) ve Köy Enstitülerinin açılma-
sıdır (17 Nisan 1940).
Türkiye yüzlerce yıllık geçmişinde böylece ilk kez
ve çok kısa bir süre içinde insanlık tarihin en ön saf-
larında, Batılı uluslarla aynı sırada yer almış oluyor-
du…
Geriye dönüş 40’lı yıllarda başladı.
50’lerde hızlanarak sürdü.
1960’larda kısa bir kesintiden sonra, kaldığı yerden
yine geriye doğru yol aldı….
Günümüzde öğrenim birliği sanki yeniden yaşama
geçiriliyor gibi, fakat bu kez tam tersinden...
Tüm eğitim tepeden tırnağa, beşikten mezara
dinselleştirilerek…
Üniversite ve genel olarak bilimsel araştırma ku-
rumları siyasal erkin buyruğuna bağlanıyor.
Kadın seçme ve seçilme hakkına sahip olsa da, yi-
ne ikinci sınıf insan statüsüne yönlendiriliyor…
Köy Enstitüleri çoktan yok edildi…
Günümüz Türkiye’si hızla geriye doğru sürüklen-
mekteyken, yurtsever aydınlar ve örgütler bu süreci
bir kez daha tersine çevirmeye, doğru yörüngeye yön-
lendirmeye çalışıyor…
Ulus olarak insanlık tarihinin neresindeyiz sorusu-
nun yanıtını, geriyle ileri arasındaki bu çatışkının so-
nucu belirleyecek.
Gericiliğin arkasında bir kez daha çok güçlü bir des-
tek olarak emperyalizm var.
Türkiye Cumhuriyeti ya kendi kuruluş felsefesi doğ-
rultusunda, akıl ve bilim yönünde ilerleyerek tarih sah-
nesinde ileri insanlığın yanında yerini alacak ya da ma-
sal, hurafe, yalan ve mistisizm dünyasına gömülerek,
tarihte pek çok örneği görüldüğü üzere, geriye, yok
oluşa sürüklenecektir…
Hep anımsayacağım 22 Ekim 2008 tarihinde, Or-
du Üniversitesi’ndeki “ilk ders”te, daha ayrıntılı ve ör-
nekler vererek dile getirmeye çalıştıklarım özetle bun-
lardı…
ataolb@cumhuriyet.com.tr
Faks: (0212) 343 72 64
AKP’nin kapatõlmasõ yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyeleri gerekçelerini sõraladõlar:
Cumhuriyeti tehdit ettilerANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli
kararõnda kapatma yönünde oy kul-
lanan 6 üye, Başbakan, bakan, mil-
letvekilleri ve parti yönetici konu-
mundakilerin faaliyetlerinin AKP’nin
“demokratik rejim için yarattığı
tehlikenin önemli boyutlara ulaştı-
ğını” gösterdiğine işaret ederek “bu
tehlikenin Hazine yardımından
mahrumiyet yaptırımıyla önlene-
meyeceğini gösterdiğini” vurguladõ.
Gerekçeli kararda, şu değerlendirme-
lere yer verildi:
Din siyasete alet edilemez:
Dinin sosyal bir kurum olmasõ ne-
deniyle toplumda dinsel özgürlük ta-
leplerinin ya da gereksinimlerin orta-
ya çõkmasõ, siyasi partilerin bu so-
runlara ilişkin politika belirlemesini ge-
rektirebilir. Ancak anayasanõn 24.
maddesindeki açõk hüküm gereği, si-
yasi partilerin bu taleplere yönelik po-
litika üretirken, dini ve dince kutsal sa-
yõlan değerleri ve dinsel duygularõ si-
yasal mücadele aracõ haline getirerek
toplumda dinsel talep ekseninde ay-
rõşmalara yol açmasõ laiklik ilkesiyle
bağdaşmaz. Anayasa tarafõndan de-
mokratik siyasal yaşamõn vazgeçilmez
unsuru olarak tanõmlanan partiler ba-
kõmõndan dinin siyasete alet edilme-
sinin siyasi partilerin demokratik işle-
viyle de uyumlu olduğu kabul edile-
mez.
Odak olma suçunu işleyenler:
Recep Tayyip Erdoğan, eski Mec-
lis Başkanõ Bülent Arınç, Milli Eği-
tim Bakanõ Hüseyin Çelik, millet-
vekilleri İrfan Gündüz, Abdullah
Çalışkan, Resul Tosun, Selami
Uzun, Hasan Kara ve üye Hasan
Cüneyd Zapsu’nun; yerel yönetici-
lerden Dinar İlçesi Belediye Başkanõ
Mustafa Tarlacı ve Isparta Belediye
Başkanõ Hasan Balaman’õn eylem-
leri, anayasanõn 68. maddesinin dör-
düncü fõkrasõna aykõrõ eylemlerin ka-
rarlõlõkla ve parti üyeleri tarafõndan yo-
ğun bir biçimde işlendiğini göster-
mektedir.
Anayasada türban için değişiklik
teklif edilmesi ve yasalaşmasõnõn
sağlanmasõyla davalõ partinin bu ey-
lemleri benimsediği anlaşõldõğõndan
odaklaşmanõn kabulü gerekir.
Halk destekliyor savunusu:
22 Temmuz 2007 seçimlerinde da-
valõ parti seçmenlerin yarõya yakõnõ-
nõn oyunu aldõğõna göre, halkõn isnat
edilen eylemler ile partinin bütün ic-
raatlarõnõ birlikte değerlendirerek da-
valõ partiye onay verdiği görülmekte;
buna dayalõ olarak demokratik ulusal
iradenin yasama ve yürütme görev ve
sorumluluğunun davalõ parti tarafõn-
dan yürütülmesi yönünde somutlaştõğõ
anlaşõlmaktadõr. AKP’nin demokrasiyi
ve laik devlet düzenini ortadan kal-
dõrma veya anayasal düzenin temel
esaslarõnõ şiddet kullanarak ve hoş-
görüsüzlükle tahrip etme amacõ, bu
amacõ somutlaştõran eylemleri ve
elindeki iktidar olanaklarõnõ şiddet
doğrultusunda kullandõğõna ilişkin
veriler saptanamamõş, bu eylemler ka-
patmayõ gerektirecek ağõrlõkta gö-
rülmemiştir.
Karşı oy yazıları
Başkanvekili Osman Alifeyyaz
Paksüt, üyeler Fulya Kantarcıoğlu,
Mehmet Erten, A. Necmi Özler,
Şevket Apalak, Zehra Ayla Perktaş,
AKP’nin kapatõlmayõp Hazine yardõ-
mõndan yoksun bõrakõlmasõ kararõna
karşõoy yazdõlar. Altõ üyenin karşõoy
yazõsõnda öne çõkanlar şöyle:
Odak olduğu ortada:
Siyasi partilerin, demokratik siyasi
yaşamõn temel unsuru olmalarõ nede-
niyle özgürce kurulup, etkinliklerini
kesintisiz olarak sürdürmeleri gerek-
tiğinde duraksanamaz. Ancak siyasi
partilere, demokratik yaşamdaki bu
önemli yerleri nedeniyle anayasa ve
yasalarla tanõnan güvencelerin, onla-
ra öncelikle devletin temel nitelikle-
rine bağlõ kalarak etkinlikte bulunma
yükümlülüğü getirdiği kuşkusuzdur.
Siyasi partilerin bu yükümlülüğe uy-
mamalarõ durumunda kapatõlmalarõ
yoluna gidilmesi ise devletin demok-
ratik rejimi koruyabilmesi için baş-
vurduğu bir önlemdir.
Oy potansiyeli belirleyicidir:
Partilere kapatma yaptõrõmõnõn uy-
gulanabilmesi için öncelikle parti faa-
liyetlerinin demokratik rejim için açõk
ve yakõn bir tehlike oluşturmasõ ge-
rekir. Kuşkusuz, tehlikenin saptan-
masõnda partinin sahip olduğu oy po-
tansiyelinin, öngördüğü modeli uy-
gulamaya geçirmesi için yeterli olup
olmadõğõ da gözetilecektir. Yasama
meclisinde sõnõrlõ sayõda temsilcisi
bulunan parti ile çoğunluğa sahip
partinin, demokratik siyasi yaşam
için yaratacağõ tehlikenin aynõ ola-
mayacağõ açõktõr. Siyasi partinin ya-
sama meclisinde çoğunluğa sahip ol-
masõ durumunda düşüncelerini yaşa-
ma geçirmede bir engelle karşõlaşmasõ
söz konusu olmayacağõndan şiddete
başvurma unsurunun aranmasõna da
gerek kalmayacaktõr. Bu nedenle ka-
patõlma yaptõrõmõnõn uygulanmasõnda,
siyasi partilerin sahip olduklarõ oy po-
tansiyeli de büyük ölçüde belirleyici
olmaktadõr.
Yüzde 47 tehlikesi:
Anayasanõn 2. maddesinde Cum-
huriyetin temel nitelikleri arasõnda yer
alan laiklik ilkesine aykõrõ fiillerin iş-
lendiği bir odak haline geldiği sapta-
nan partinin, sahip olduğu oy potan-
siyeli ve TBMM’de sağladõğõ çoğun-
luk bu partinin, demokratik siyasi
yaşam için oluşturduğu tehlikenin
büyük boyutlara ulaştõğõnõ göster-
mektedir. Türbanõn yükseköğretim
kurumlarõnda serbestçe takõlmasõna
olanak sağlamak amacõyla anayasanõn
10. ve 42. maddelerinde yapõlan de-
ğişiklikte, belirleyici olmasõ ve buna
ilişkin yasanõn, anayasanõn değiştiri-
lemez ve değiştirilmesi teklif edilemez
kurallarõ arasõnda yer alan laiklik il-
kesini değiştirdiği gerekçesi ile iptal
edilmesi AKP’nin, laiklik karşõtõ dü-
şüncelerini yaşama geçirme konu-
sundaki kararlõlõğõnõ, Cumhuriyetin te-
mel niteliklerini tehdit noktasõna var-
dõrabileceğine somut bir örnektir.
Laiklik dini vicdana bırakır:
Laiklik, ulusal egemenliğe, de-
mokrasiye, özgürlüğe ve bilime da-
yanan siyasal, sosyal ve kültürel ya-
şamõn çağdaş düzenleyicisidir. Dinsel
düşünce ve değerlendirmelerin geçerli
olduğu dine dayalõ toplumlarda, si-
yasal örgütlenme ve düzenlemeler
dinsel niteliklidir. Laik düzende ise
din, siyasallaşmadan kurtarõlõr, yöne-
tim aracõ olmaktan çõkarõlõr, gerçek,
saygõn yerinde tutularak kişilerin vic-
danlarõna bõrakõlõr.
Laikliği geçersiz kılma çabası:
AKP’nin Anayasa Mahkemesi ka-
rarlarõyla anlam ve içerik kazandõrõ-
lan laiklik tanõmlamasõ yerine farklõ bir
laiklik anlayõşõnõ savunarak anayasa-
da Cumhuriyetin nitelikleri arasõnda
yer alan laiklik ilkesini geçersiz kõl-
maya yönelik yoğun çabalarõ, amacõnõ
gerçekleştirme konusundaki kararlõ-
lõğõnõ ortaya koymaktadõr. Laikliğe ay-
kõrõ eylemlerin odağõ haline geldiği-
nin saptanmasõna yol açan eylemle-
rinin yanõ sõra dava dosyasõnda yer
alan ancak karara esas alõnacak ey-
lemlerin oylanmasõnda da anayasanõn
149. maddesinde öngörülen nitelikli
çoğunluğun aranmasõ nedeniyle altõ
oya ulaşmasõna karşõn, kararda daya-
nõlan deliller arasõnda yer almayan ey-
lemleri de bulunmaktadõr.
Gülen genelgesi:
Başbakan’õn “İnançlı Müslüman-
larız, Kuran’da kadının toplum
içinde türban takması gerektiği ya-
zıyor... Bir demokratik ülke din öz-
gürlüğünü sağlamalı. Türban yasağı
liberal değildir”; eski TBMM Baş-
kanõ Arõnç’õn “Katı laiklik uygula-
masıyla insanlara sosyal hayatı bir
cezaevine çevirecek anlayışlar ne
kadar zararlıysa, laikliği bir barış
ve özgürlük, din ve vicdan hürriyeti
olarak tanımak ve insanların inanç-
larına müdahale etmemek de o ka-
dar toplumsal barışa hizmet ede-
cektir” beyanõ; parti üyesi, Dõşişleri
Bakanlõğõ döneminde (Abdullah Gül)
cemaat lideri olduğu ileri sürülen
Fethullah Gülen isimli kişinin yurt-
dõşõnda kurduğu okullarõn bir ticari şir-
ket olarak değerlendirilip, temas ve iş-
birliği yapõlmasõnõn Dõşişleri Bakan-
lõğõ’nõn genelgesi ile büyükelçilikler-
den istenmesi; gibi söylem ve ey-
lemler, AKP’nin demokratik rejim için
yarattõğõ tehlikenin önemli boyutlara
ulaştõğõnõ ve bu tehlikenin Hazine
yardõmõndan mahrumiyet yaptõrõmõyla
önlenemeyeceğini göstermektedir.
Açõklanan nedenlerle partinin kapa-
tõlmasõna karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle AKP’nin devlet yardõ-
mõndan kõsmen yoksun bõrakõlmasõ yo-
lundaki görüşe karşõyõz.
AKP’nin kapatõlmasõ yönünde oy kullanan 6 Anayasa Mahkemesi üyesi, karşõ oy
yazõlarõnda AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ olduğunun, demokratik rejim için
açõk ve yakõn tehlike oluşturduğunun, eylemleriyle Cumhuriyetin temel niteliklerini
tehdit eder noktaya varabileceğinin somut olduğunu belirttiler. Üyeler AKP’nin
yarattõğõ tehlikenin Hazine yardõmõnõ keserek önlenemeyeceğini ifade ettiler.
H A Ş İ M K I L I Ç :
Laiklik
karşõtõ
demek zor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ
haline geldiği görüşüne katõlmayarak da-
vanõn reddi yönünde oy kullanan Anaya-
sa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç,
AKP’nin kapatõlmasõ için ileri sürülen
eylemlerin laikliği ortadan kaldõrarak,
şeriat düzenini getirme amacõ ile nitelen-
dirilmesinin “ağır, ölçüsüz ve demok-
ratik sabırla” çeliştiğini savundu. Kõlõç,
şiddet içermedikçe laikliğin uygulanõş
biçimine aykõrõ söylemlerin özgürlük
güvencesi altõnda olacağõnõ ileri sürdü.
Karşõ oy gerekçesine Rosa Luxem-
burg’un “Özgürlük yalnızca ve daima
farklı düşünenlerindir” sözünü anõm-
satarak başlayan Kõlõç, “Anayasa Mah-
kemesi siyasi parti kapatma davala-
rında demokrasinin, laikliğin ve hu-
kuk devletinin temel ögelerinin parti-
lerce reddedilip edilmediği, partilerin
demokratik ve laik hukuk devletine
düşmanca tavrının olup olmadığı, in-
san onurunu aşağılayan amacının var-
lığı ya da farklı düşünenlere hoşgörü-
süzlük konularında inceleme yapmak
zorundadır. Meşruiyet zemini olma-
yan bu amaçlara ulaşmak için zor ve
şiddet kullanma yönteminin benim-
senmesi ya da buna çağrı yapılması
bir partinin kapatılması için yeterli
gerekçe oluşturacaktır” değerlendir-
mesini yaptõ.
Yargõtay Başsavcõsõ Abdurrahman
Yalçınkaya’nõn AKP’nin şeriat düzenini
yerleştirme amacõ taşõdõğõnõ ileri sürdü-
ğünü anõmsatan Kõlõç, şu görüşleri sa-
vundu:
“Söylemlerin laikliği ortadan kal-
dırma amacı taşıdığını söylemek ol-
dukça zordur. Zira siyasi partilerin
tek sermayesi toplumsal sorunlar ve
taleplerdir. Bir boyutuyla öğrenim di-
ğer boyutuyla din ve vicdan özgürlük-
lerini ilgilendiren bu konuların siyasi
bir parti tarafından dile getirilmesi
hem anayasamızın hem de Avrupa İn-
san Hakları Sözleşmesi’nin güvence
altına aldığı ifade özgürlüğü kapsa-
mındadır. Anayasanın 68/4. maddesi
kapsamında görülerek partinin kapa-
tılması için ileri sürülen eylemlerin la-
ikliği ortadan kaldırmak suretiyle şe-
riat düzenini getirme amacı ile nite-
lendirilmesi ağır, ölçüsüz ve demokra-
tik sabırla çelişen yaklaşımlardır. (...)
Davalı siyasi partinin iktidar olduğu
süreç içindeki tüm çalışmaları ve et-
kinlikleri birlikte değerlendirildiğin-
de, demokratik düzeni reddeden bir
amacına ulaşılamadığı gibi eylemleri-
nin şiddet ya da şiddete çağrıyı içer-
memesi nedeniyle laikliğe aykırı fiille-
rin odağı olduğundan söz edilemez.”
AKP’nin kapatõlmayõp eylemleri ne-
deniyle Hazine yardõmõndan yoksun bõ-
rakõlmasõ yönünde oy kullanan üye Sacit
Adalı karşõ oy gerekçesinde, mahkeme-
ce odak olmaya dayanak gösterilen laik-
lik karşõtõ 30 eylemden 10’una katõldõ.
İşçi önderi Rıza Kuas anıldı
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyo-
nu’nun (DİSK) kurucularından ve Lastik-İş
Onursal Genel Başkanı Rıza Kuas ölümünün
27. yılında Edirnekapı Hava Şehitliği’nde dün
düzenlenen törenle anıldı. Törende konuşan
DİSK Genel Başkan Yardımcısı İsmail Yurtse-
ven, Kuas’ın sendikal anlamda birçok ilke imza
attığını belirterek, “İşçilerin fabrika girişlerinde
üstlerinin aranmasına karşı çıkmış ve ‘İşçi kar-
deşler üzerlerinizi aratmayõn’ diyerek bu uygula-
mayı sonlandırmıştı. Kuas işçi mücadelesi ka-
dar siyasi mücadele de her zaman onurlu bir şe-
kilde mücadele etmiş ve Türkiye İşçi Parti-
si’nden iki dönem milletvekili olarak Meclis’e
girmişti” dedi. Törene, Nakliyat-İş Genel Baş-
kanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Lastik-İş Genel
Başkan Yardımcısı Alaattin Sarı, öldürülen eski
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in eşi Sa-
bahat Türkler, eski Lastik-İş Genel Başkanı
Durmuş Ali Yalnız Kuas’ın, kardeşi Niyazi Ku-
as, yakınları ve çok sayıda işçi katıldı. (Fotoğraf:
CİHAN ORUÇOĞLU)
AKP nasıl odak oldu?
Gerekçeli kararda AKP’nin laiklik karşõtõ eylemlerin odağõ oluşuna ilişkin,
aralarõndaErdoğan’õnsözlerinindebulunduğu30söylemveeylemsõralandõ
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Anayasa Mahkemesi, ge-
rekçeli kararõnda AKP’nin laiklik
karşõtõ eylemlerin odağõ haline gel-
diği saptamasõnõ 30 farklõ eyleme
dayandõrdõ.
Gerekçeli kararda, AKP’nin la-
iklik karşõtõ eylemlerin odağõ hali-
ne geldiği belirlemesine dayanak
oluşturan 30 faaliyet ve söylem-
lerden bazõlarõ şöyle:
Anayasa değişikliği: Türbanõn
üniversitelerde serbest bõrakõlma-
sõ amacõyla yapõlan anayasa deği-
şikliği.
Recep Tayyip Erdoğan’ın
sözleri: Normal liselerde okutu-
lan birçok ders İHL’de de okutu-
luyor. Ayrõca din dersi için de 1
yõl fazla okuyorlar. Bu tür bir eği-
tim almak laikliğe aykõrõ mõ?..
Ilõmlõ denilince, õlõmlõ olmayanõ
varmõş gibi oluyor... Kişiler laik
olmaz... Bazõlarõ laikliği din gi-
bi algõlõyor. Laiklik din olursa ay-
nõ anda Müslüman olunamaz...
(Türban için) Tabii, bunun tay-
mingi (zamanlamasõ) önemli.
Olayõn sosyal boyutu var, siyasal
boyutu var. Bütün bunlarõn de-
ğerlendirmesini, analizini ara-
mõzda hükümet olarak, parti ola-
rak yapmamõz lazõm... Özel üni-
versitelerde türbanla eğitimi ser-
best bõrakalõm. Devlette görev
verilmesin. Özel sektörde çalõş-
sõnlar... Kopenhag kriterleriyle,
yani din ve vicdan özgürlükle-
riyle, inanç özgürlüğüyle açõk-
lanmasõ nasõl olur, merak ediyo-
rum?.. (Türbanla ilgili) Söz söy-
leme hakkõ din ulemasõnõndõr...
Velev ki (türbanõ) bir siyasi sim-
ge olarak taktõğõnõ düşünün.
Bülent Arınç’ın sözleri: Mec-
lisimizin sivil, dindar, demokrat bir
Cumhurbaşkanõ seçecek olmasõna
yine itiraz ediliyor... Devlet, dini
inançlarõn yaşamasõnõ teminat altõna
almasõ gerekirken, tam tersine ka-
musal alanda bazõ inançlarõn yaşam
hakkõnõ, ifade hürriyetini kõsõtla-
maktadõr. Bunu da laiklik adõna
yapmaktadõr ki, siyaset bilimi açõ-
sõndan büyük bir çelişkidir.
Hüseyin Çelik’in eylem ve söz-
leri: İmam hatip mezunlarõnõn üni-
versiteye girişine kolaylõk sağlayan
yasa değişikliği. Milli Eğitim Ba-
kanlõğõ’nõn Merkezi Sõnav Yönet-
meliği. Milli Eğitim Bakanlõğõ
Açõk Öğretim Lisesi Yönetmeliği.
Sözleri: İnancõm gereği (türban
takõyorum) yapõyorum diyen insa-
nõn yaptõğõnõn dinde olup olmadõ-
ğõnõ tartõşmak, size düşmez. Yapõ-
lan, dini inançlardan dolayõ yapõ-
lõyorsa, tesettür dinin emrine gö-
reyse buna inanõr veya inanmazsõ-
nõz. Hâkim, hukuk kararlarõyla bu-
nu yasaklayamazsõnõz... Türkiye
Cumhuriyeti’nin, demokratik, laik,
sosyal, hukuk devletinin sahibi bi-
ziz. Hiç kimsenin uyarõsõna ihti-
yacõmõz yok.
Abdullah Çalışkan’ın sözü:
Gençler devrim istiyor. Ben de
bir romantik devrimci olarak elbette
devrimden yanayõm. Ama devrimin
turuncusu olmaz. Ara renk olmaz
devrimde. Devrim ya kõrmõzõdõr, ya
da yeşildir. Ben yeşilden yana-
yõm.
Cüneyd Zapsu’nun sözü: Tür-
ban takanlarõn sadece yüzde 50’si
inancõ yüzünden takõyor deseniz bi-
le, bu yüzde 50’ye ‘türbanını çı-
kar demek, sokaktaki kadına
donunu çıkar’ demekten farksõz-
dõr.
Namaz kıldıran başkan: Dinar
Belediye Başkanõ Mustafa Tar-
lacı, ramazan ayõ boyunca 8 camide
teravih namazõ kõldõrdõ.
Balaman’ın açıklaması: Ispar-
ta Belediye Başkanõ Hasan Bala-
man’õn “...Yasak her yerden
kalkmalı (…) başörtülü bir kadın
da belediye başkanı, daire baş-
kanı olabilmeli (…) imam hatipli
bir kişinin hırsız veya uğursuz ol-
duğu görülmemiştir.”
Kütüphaneciliğinduayeni
Prof.Ersoyyaşamõnõyitirdi
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye’de kütüp-
haneciliğin gelişmesine
önemli katkõlarda bulunan,
Atatürk’ün naaşõnõn Etno-
grafya’dan Anõtkabir’e nakli
sõrasõnda tabut açõlõrken mü-
ze görevlisi olarak hazõr bu-
lunan, kütüphanecilik ala-
nõnda verilmiş ilk profesör-
lük unvanõna sahip Prof. Dr. Osman Ersoy, 85
yaşõnda hayata veda etti. Prof. Dr. Ersoy için
bugün Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde
(DTCF) tören düzenlenecek. Törenin ardõndan
Ersoy’un cenazesi, Kocatepe Camii’nde kõlõna-
cak öğle namazõnõn ardõndan Cebeci Asri Me-
zarlõğõ’nda toprağa verilecek.
Osman Ersoy