04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B Kültür Servisi - Şair ve Yazar Fazıl Hüsnü Dağlarca tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi Araştõrma Hastanesi’nde dün saat 17.00’ye doğru yaşamõnõ yitirdi. Dağlarca’nõn yaklaşõk 15 gün önce enfeksiyon oluşan kateteri başarõyla de- ğiştirilmiş ve uygulanan tedavi sonrasõ bilinci açõlmõştõ. Geçtiğimiz pazar günü kendisini gör- meye gelen dostlarõyla konuşan, şakalaşan Dağ- larca, salõ akşamõ artan solunum güçlüğünün dü- zelmemesi üzerine dün sabah yoğun bakõma alõn- mõş ve solunum aygõtõna bağlanmõştõ. Dağlarca için 20 Ekim Pazartesi günü saat 11.00’de Sü- reyya Operasõ’nda tören düzenlenecek ve ce- nazesi Söğütlüçeşme Camisi’nde öğlen kõlõna- cak cenaze namazõndan sonra toprağa verilecek. Mezarlõk yeri daha sonra açõklanacak. Fazõl Hüsnü Dağlarca 1914 yõlõnda İstanbul’da doğdu.1933 yõlõnda Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1935 yõlõnda da Harp Okulu’nu bitirdi. Piyade subayõ ola- rak Doğu ve Orta Anadolu’nun, Trakya’nõn bir- çok yerini dolaştõ. 1950 yõlõnda orduda hizmeti on beş yõlõ doldurunca, önyüzbaşõ iken askerlikten ay- rõldõ. 1952-1960 yõllarõ arasõnda Çalõşma Bakan- lõğõ İş Müfettişi olarak İstanbul’da çalõştõ. Aralõk 1959’da Aksaray’da “Kitap” Kitabevini açtõ, ya- yõmcõlõk yaptõ, “Türkçe” adõnda bir de aylõk der- gi çõkardõ (43 sayõ,1960-1964). 1970 yõlõnda ki- tabevini kapattõ. Bir öykü olan ilk yazõsõ ortaokul öğrencisiyken Yeni Adana gazetesinde bir yarõşmada armağan kazanarak yayõmlanan Dağlarca (1927), sanat der- gilerinde ilk kez, Kuleli Lisesi son sõnõfõndayken “Yavaşlayan Ömür” şiiriyle yer aldõ (İstanbul Dergisi, 1933). Daha sonra ise Varlõk dergisine şiir vermeye başladõ (Mayõs 1934). Harbiye’den subay çõktõğõ gün (30 Ağustos 1935) satõşa çõ- kardõğõ ilk kitabõ “Havaya Çizilen Dünya” ol- du. Kitapta ölçülü, uyaklõ, aşõk tarzõ denemeleri de bulunuyordu. İkinci kitabõ “Çocuk ve Allah” 1940 yõlõnda çõktõ. İkinci kitabõyla, Cumhuriyet döneminin en güçlü şairleri arasõnda yerini aldõ. Şiirinde mağara devri adamlarõndan modern ça- ğõn insanõna kadar, insanoğlunun iç ve dõş dün- yasõnõ, yurt ve dünya insanõnõ, çok yönlü davra- nõş ve çatõşmalarõyla işlediği, soyut-somut du- rumlar üzerinde derinleştiği, bunlarõ yaparken de, kendine özgü düşlemler, benzetmeler, simgeler hazinesinden güç aldõğõ görülür. 1970’de sayõsõ 34’ü bulan kitaplarõ arasõnda “Çocuk ve Allah, “Daha”, “Çakırın Destanı”, “Toprak Ana”, “Aç Yazı”, “Asu”, “Türk Olmak”, “Haydi” özellikle önemlidir. Bir ara Sözcü dergisine 1960 ve Vatan dergisi- ne 1961-1962 yazdõğõ, özdeyiş niteliğinde kõsa düz- yazõlarõ bir yana bõrakõlõrsa, yalnõz şiirle uğraşan ve şiirleri Türkiye’nin hemen hemen bütün ede- biyat dergilerinde yayõmlanmõş olan Dağlarca’nõn kitaplarõndan bazõlarõ ilk baskõ yõllarõyla şunlardõr: Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Al- lah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949), Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), İstiklal Sa- vaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951), İstiklal Sa- vaşı- İnönüler (1951), Sivaslı Karınca (1951), İs- tanbul-Fetih Destanı (1953), Anıtkabir (1953), Asu (1955), Delice Böcek (1957), Batı Acısı (1958), Mevlana’da Olmak-Gezi (1958), Hoo’lar (1960), Özgürlük Alanı (1960), Cezayir Türküsü (Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle bir- likte, 1961), Aylam (1962), Türk Olmak (1963), Yedi Memetler (1964), Çanakkale Destanı (1965), Dışarıdan Gazel (1965), Kazmalama (1965), Yeryağ (1965), Vietnam Savaşımız (İn- gilizcesiyle, 1966), Kubilay Destanı (1968), Haydi (1968), 19 Mayıs Destanı (1969), Vietnam Körü / destan-oyun, (1970), Hiroşima (Fran- sızca,İngilizce çevirileriyle, 1970), Malazgirt Ululaması (1971), Kınalı Kuzu Ağıdı (1972), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973), Horoz (1977), Hollandalı Dörtlükler (1977), Çu- kurova Koçaklaması (1979), Nötron Bom- bası (1981), Yunus Emre’de Olmak (1981), Çıplak (1981), İlk Yapõtla 50 Yõl Sonrakiler (1985), Uzaklarda Giyinmek (1990), Dil- deki Bilgisayar (1992), O’1923 / Tapına- ğa Asılmış Gövdeler (1998), Seviştiler- ken (1999), İmin Yürüyüşü / Biçimler- le Soyunmak (1999), Ötekinde Olmak (Oralarda / İkisi) (2000), Dün Geceki / En Sevmek (Şeyh Galib’e Çiçekler) (2000), İçimdeki Şiir Hayvanı (2007). Dağlarca çok sevdiği çocuklar için de şi- irler yazdõ. Bu alanda ilk kitabõ “Açıl Su- sam Açıl” Yugoslavya’da basõldõ. (Üsküp, 1967),bunu İstanbul’da çıkan “Kuş Ayak” (1971), “Arkaüstü” (1974), “Yer- yüzü Çocukları” (1974), “Yanık Çocuklar Koçaklaması” (1976), “Balina ile Manda- lina” (1977),“Yaramaz Sözcükler” (1979), “Göz Masalı” (1979), “Şeker Yiyen Re- simler” (1980), “Yazıları Seven Ayı” (1980), “Cinoğlan” (1981), “Hin ile Hincik” (1981), “Güneş Doğduran” (1981), Kaçan Ayılar Ülkesinde” (1982) kitaplarõ izledi. BİRÇOK ÖDÜLÜ VAR Yazar yurtiçinde ve yurtdõşõnda çok sayõda ödül kazanmõştõr. Bunlardan bazõlarõ şunlar: Türkiye’de; bir şiiriyle (Çakõrõn Destanõ kita- bõndadõr) CHP Şiir Yarõşmasõ’nda üçüncülük (1946); Asu kitabõyla 1956 Yeditepe Şiir Arma- ğanõ; Delice Böcek kitabõyla Türk Dil Kurumu 1958 Şiir Ödülü; Türkiye Milli Talebe Federas- yonu’nun Turhan Emeksiz Armağanõ (1966). Arkõn Çocuk Edebiyatõ 1973 Yarõşmasõ’nda se- çici kurul, üç şiirine “yarõşma üstün onur ödülü” verdi ; Horoz adlõ kitabõyla Sedat Simavi Vakfõ Ödülü’nü Peride Celal ile bölüştü (Aralõk 1977) ve Milliyet Sanat Dergisi’nce de “1974 Yõlõnõn Sa- natçõsõ” seçildi. Yurtdõşõnda; Pittsburg, Amerika’daki Interna- tional Poetry Forum /Uluslararasõ Şiir Forumu, Dağlarca’yõ En İyi Türk şairi seçti (1967). Stru- ga (Yugoslavya) Şiir Festivalleri’nin 13.sünde ödül Altõn Çelenk Dağlarca’ya verildi (Ağustos 1974). ATAOL BEHRAMOĞLU Fazõl Hüsnü Dağlarca’yõ kaybettik. Sağlõğõ ne ka- dar çok kötü değil gibi görünse de kaçõnõlmaz acõ haber bekleniyordu. Klasik sözdür, ama bu kez tam yerli yerindedir: Türk şiirinin ulu çõnarõ devrildi. Gelmiş geçmiş en büyük şairlerimiz- den biri Türkçenin derinliklerine doğru son- suzluk yolculuğuna başladõ. O bu yolculuğa da- ha ilk şiirleriyle, “Çocuk ve Allah”taki ölüm- süz şiirlerle zaten başlamõştõ. Şair olarak uzun yõllara yayõlan serüveni, dilimizin de evrensel- leşme serüvenidir. Dağlarca benim için Türk- çe demektir. Türkçeyi evrenselleştiren şairle- rimizin en ön sõrasõnda olanlarõndan, öncüle- rindendir. Türkçe kadar büyük ve ölümsüz şai- rimizdir. Sonsuz gömütü Türkçemizdir. Yolu açõk olsun... ZEYNEP ORAL Türkiye en köklü çõnarlarõndan birini yitirdi; ben ise çok sevgili bir dostumu yitirdim. AHMET OKTAY İlhan Berk ve Fazõl Hüsnü... Türk şiiri 2 büyük us- tasõnõ yitirmiş bulunuyor şu anda. Yerlerinin dol- durulmasõ şu an için olanaksõz görünüyor. Di- leriz kõsa sürede o çapta şairler yetiştirir Türkiye. ‘Türk şiirinin ulu çınarı devrildi’... ‘En büyük ozanlardan biriydi’ TAHSİN YÜCEL B ütün yazõnseverler gibi el- bette çok üzüldüm. Fazõl Hüsnü Dağlarca yõllardõr okuduğum ve çok sevdiğim bir ozandõ, Türk şiirinin en büyük ozanlarõndan biriydi. Kitaplarõnõ gözden geçirdiğimizde, örneğin o unutulmaz ‘Çocuk ve Allah’ in- celik dolu bir kitap. Diğerleri de aynõ şekilde, yurt sevgisi, ulus sevgisini içeren şiirleri neresinden bakarsanõz bakõn Türk şiirinin en güzel en kusursuz örneklerin- dendir. Böyle de kalacağõnõ umu- yorum. Fazõl Hüsnü’yü, bu büyük ozanõ ulusça yitirdik. Ben çok sevdiğim, çok saygõ duyduğum bir büyüğümü ve dostumu yitir- dim. Türk ulusu da bu büyük oza- nõnõ unutmayacaktõr. Fazõl Hüs- nü’nün şiirleri hep okunacaktõr di- ye düşünüyor ve umuyorum. SENNUR SEZER F azõl Hüsnü her şeyden önce hayatõn nabzõnõ tutmasõyla önemliydi benim için. Viet- nam’dan Almanya’daki çöpçü- lerimize, ‘68 olaylarõndan NA- TO üslerine kadar sokağõn sesi- ni hem şiirin sesine kattõ, hem de kendi isyanõnõ vitrinine astõğõ Karşõ Duvar gazetesindeki şiir- leriyle yansõttõğõ için. Pek çok bü- yük şair yalnõzca şiirin duvarla- rõ içinde kalmayõ seçmiştir. Fa- zõl Hüsnü her zaman sokağõn se- sini yansõtan büyük bir şair ola- rak kalacak. O Baltalimanõ’ndaydõ bu İstinye’de Sayrõlõk iki bacalõ bir gemidir Baş tõrnak el göz omuz ayak Geminin adamlarõ Dağõldõlar bütün doktorlara koştular Ne de çok kapõsõ varmõş canõmõzõn Ölçüldük biçildik bilmeceler içinde korkudan korkuya Ak giysileri giyiniyor gibiydik Ağrõlar acõlar uzun boylu Sayrõlar evi neden basõk Yataklarõn sertliği gövdenin yumuşaklõğõna Sese benziyor değince Ağabeyim iki bin diz Solda biri sağda biri Ötekiler Dağõn taşõn tavşanlarõnda Ben ta İzmit’te anneciğimi düşünürken Yüreğim sõzlarken orda Topallõyordum topallõyordum Burada F. H. Dağlarca Sayrılar Evi II Fazõl Hüsnü Dağlarca tedavi gördüğü Başkent Üniversitesi Araştõrma Hastanesi’nde yaşamõnõ yitirdi Edebiyat dünyasõ yasta Polonya Arp Üçlüsü ^onu?an `üzikle llerX Agnieszka Kaczmarek-Bialic (Arp) Alicja Lizer-Molitorys (Flüt) Aleksandra Batog (Viyola) Oda müzi¤inin genç ve ba?arılı isimlerinden olu?an Polonya Arp Üçlüsü, 19. yüzyıldan günümüze uzanan seçkin repertuarlarıyla müzikseverleri büyülü bir müzik gecesine davet ediyor. PROGRAM Francesco Molino - Trio Re Majör, (Flüt, Viyola, Arp) Maurice Ravel - Pavane (Viyola, Arp) Saverio Mercadante - "Rondo Russo" (Flüt, Arp) Gabriel Faure - Sicilienne op.78 (Flüt, Viyola, Arp) Arnold Bax - Elegiac Trio (Flüt, Viyola, Arp) Georges Bizet - Borne Habanera Çe?itlemeleri (Flüt, Arp) Anonim - "Greensleeves on the Ground" (Flüt, Arp) J.S.Bach - Siciliano (Flüt, Arp) Claude Achille Debussy - Syrinx (Flüt Solo) Kaczmarek-Bialic(Uyarlayan)-‹kiPolonyaEzgisi(Flüt,Viyola,Arp) Konserin gerçekle?mesine katk›da bulunan ‹stanbul Polonya Ba?konsoloslu¤u'na ve Bo¤aziçi Üniversitesi Klasik Müzik Koordinatörlü¤ü’ne te?ekkür ederiz. Tarih: 17 Ekim 2008, Cuma Saat: 20:00 Tel: 0212 498 41 03 Dağlarca’nın evimüzeolacak 2003 yõlõnda Ruhar Ertop’a yazdõrdõğõ şiirlerinden... Kültür Servisi - Fazıl Hüsnü Dağlarca’nõn sağ- lõğõyla yakõndan ilgilenen, Acõbadem ve Başkent hastanelerine yatõrõlmasõnõ sağlayan Kadõköy Belediye Başkanõ Selami Öztürk, onun Kadõköy’ün ve edebiyatõmõzõn çok değerli bir çõnarõ olduğunu ve ölümünden bü- yük üzüntü duyduğunu belirterek şunlarõ söy- ledi: “Doktorlarımız çok güzel ilgilendiler ama üstadın yaşı da fazla olduğu için vü- cuda daha fazla destek olunamadı. Kısmet buraya kadarmış. Başımız sağ olsun. Evi- ni, vasiyeti gereği istediği gibi müze hali- ne getireceğiz. Ziyaretçileri, onun yaşadığı ev ortamını soluyarak şiirlerini okuya- caklar. Şiirimizin, herkesin başı sağ olsun. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.” ‘Tek başına bir okul’ CEVAT ÇAPAN Dağlarca, şiiriyle dünyayõ havaya çizen bir şairdi. Daha sonra dünyayõ toprağõyla, suyuyla, ateşiyle yani bütün öğeleriyle dile getiren bir şairdi. Çocuktan Allah’a kadar uzanan bir ev- rende bütün insanla ilgili sorunlarõ araştõran, sonra bunlarõ kendi yaşantõsõndan yola çõ- karak, kendi toprak- larõnõn duyarlõlõğõyla dile getirmeyi de ba- şardõ. Hem kendi yur- dunun insanlarõyla hem de bütün insanlõk ailesiyle içten ve ya- kõn bağlar kuran, kendine özgü sesiyle dün- yayõ anlatan büyük bir şairdir... Dünya şair- lerinden biridir. HULKİ AKTUNÇ Fazõl Hüsnü Dağlarca’nõn bir ekolü yok gibiydi; C. Süreya, ‘Tek başõna bir okul’ demişti. İnsanõ, doğayõ ve tarihi, bu sonsuz üçgeni kucaklamayõ bildi. Bu işin öz yanõ. İlerici bir şair olmasõ da yine öz yanõ... Bunun ya- nõnda, soylu bütün şairler gibi, dilimize bü- yük katkõlarda bulundu. ‘Türkçem, be- nim ses bayrağõm’ sözü, onu ‘poetika’sõ- nõn ilk maddesi. Bayrağõ hep dik duracak. Dünya şiirinin bütün serüvenlerini yaşadõ ve bize yaşattõ. Hece, aruz, özgür tartõm... Dağlarca yaşamõştõ, Dağlarca öldü. ERDAL ALOVA Şiirle birlikte bu kadar uzun bir ömür sürmemi Türkçeyle uğraşmama borçluyum demişti bir kere bana. Türk şiirinin başõ sağolsun.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle