01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Adnan Oktar ve 17 adamı ‘çıkar amaçlı suç örgütü kurmak’ suçundan 21 Ocak’ta yeniden yargıç karşısına çıkıyor 9 Çete kurmaktan yargılanacak K amuoyunda ‘Adnan Hoca’ olarak bilinen Adnan Oktar ve müritleri 21 Ocak’ta yeniden yargıç karşısına çıkıyor. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından yeniden görülecek davada Oktar’ın da aralarında bulunduğu 18 sanık, “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak” suçundan yargılanacak. İhbarlar ve şikâyetler üzerine İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi, Adnan Oktar ve üyelerinin yaşadığı 45 eve, 12 Kasım 1999’da saat 03.30 sıralarında eşzamanlı operasyon düzenledi. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığı, 11 Ocak 2000’de Adnan Oktar’ın da aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında “çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehditle menfaat sağlamak, çıkar amaçlı örgüte yardım etmek” suçlarından dava açtı. İddianamede, DYP İstanbul Milletvekili Celal Adan, Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar, gazeteci Fatih Altaylı, mankenler Ebru Şimşek, Tuğçe Doras, Seçkin Piriler’in de olduğu 19 kişi müşteki olarak yer aldı. 24 sayfalık iddianameyi Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gürses hazırladı. P O R T R E / A D N A N O K T A R Ö RGÜT NASIL KURULDU? Ö İddianamede, sanık Oktar’ın Adnan Hoca grubu adı altında örgütlenmeye başladığı, akademi öğrencilerinden oluşturduğu 2025 kişilik grupla çevresini genişletmeye çalıştığı anlatıldı. Herhangi bir dini eğitimi olmayan, fiili bir görevde bulunmamış sanığın, Arapça da bilmediği ifade edilen iddianamede, namaz vakitlerini önce üçe sonra da ikiye indirdiği, Kuran’ın bu şekilde buyurduğunu da müritlerine kabul ettirdiği ifade edildi. Adnan Oktar’ın grubunun tarikat görünümüne bürünmeye başlaması nedeniyle, 1991 yılında kurduğu Bilim Araştırma Vakfı’nı (BAV) Atatürkçü ilan ettiği, vakfa yönetici olmadığı, fahri başkanlığını üstlendiği anlatıldı. Gruptaki erkeklere ‘Kardeşler Grubu’, kadınlara da ‘Bacılar Grubu’ denildiği ifade edildi. Grup üyelerine evlenmeyi yasakladığı, bu durum sıkıntı yaratınca da erkeklere ‘bacılar’ dışındaki kızlarla normal olmayan yollardan cinsel ilişkiye girme izni verdiği kaydedildi. “Örgüt Adnan Oktar’ın tabiri ile bir nevi konsey olan 7 imam kardeş tarafından yönetilmektedir” denildi. İddianamede, örgüte 200 erkek kardeş, 100 kadın bacının da üye olduğu iddia edildi. Üyelerin gelirlerini örgüte verdiği, bağışlarla kazanç sağladıkları anlatılarak, zengin aile çocuklarının zaman içinde gayrimenkullerini örgüte hibe ettikleri anlatıldı. Kurdukları şirketlerle de gelir elde ettikleri, bu şirketlerin bir kısmının doğrudan belediyelere iş yaptıkları belirtilerek, sanıkların ifadelerine göre örgüt üyelerinin, Zeytinburnu, Küçükçekmece belediyelerinin inşaat işlerini, İstanbul ve Ankara’daki metro ve belediye otobüslerine asılan reklam işlerini yaptıkları kaydedildi. RGÜTÜN CİNSEL SÖMÜRÜ DÜZENİ Ö Kadın örgüt üyelerinin bir kısmının Oktar’ın imam nikâhı altına girdiği anlatılan iddianamede, örgüt üyesi erkeklerin arkadaşlık kurdukları üniversiteli kızlara, Adnan Hocacılık konusunda telkinlerde bulunup, normal olmayan yollarla yapılan cinsel ilişkinin zina olmadığını söyleyerek kandırdıkları ifade edildi. Daha sonra yalıya getirilen kızların, çırılçıplak soyundurularak Adnan Hoca’ya sözde muayene ettirildikleri, bu muayeneden sonra Adnan Hoca olur verirse örgüt toplantılarına katıldıkları ifade edilerek, medyada güzellikleriyle dikkat çeken mankenlerin de örgüte seks amaçlı sokuldukları, bu kızlara örgüt içinde “motor” adı verildiği ifade edildi. Bu kızların cuma ve cumartesi akşamları yapılan partilere getirildikleri belirtilerek, “Motor denilen kızlar, sevgilisinin belirlediği erkeklerle oral seks ilişkisine girer. Bu olay Adnan Hocacıların ecir felsefesinin yani kardeşine iyilik yaparsan, iyilik bulursun mantığının sonucudur. Mağdurlardan Ş. E. 16 erkekle beraber olduğunu söyleyip, tek tek isimlerini saymaktadır. İfadesinde, ‘Bütün yaşantımızı ecir sistemi içinde değerlendiriyorduk’ sözleri ne derece etki altında kaldıklarını göstermektedir. Adnan Oktar normal birleşme olmaması için kesin talimat verdiği için açık bırakılan kapılardan şahitler gözetleme yaparlar” denildi. Bu kızlardan olduğu öne sürülen Beyza Bayraktar’ın beyanlarına göre de, “Bu kızlarla cinsel ilişki yaparken gizli kamera ile çekim yapılır, kasetler Adnan Oktar’a teslim edilir, gruptan çıkmak isteyenlere tehdit unsuru olarak kullanılmak üzere saklanır. Gruptan ayrılan kızın yüzü porno filmdeki bir kadının yüzüne monte edilir bu kayıt ailelere yollanır, geride kalanlara gözdağı olur”. Motorlardan örgüte bağlılıklarını ispat edenlerin ‘Cariyeler’ sınıfına geçtiklerini, Adnan Hoca’nın malı olan cariyelerle her türlü ilişkiye girdiği, cariyelerin daha sonra Adnan Hoca’nın imam nikâhlı eşleri olan bacılar grubuna seçildikleri anlatıldı. Ebru Akyüzalp, Şirin Erdilek ve Pınar Tezcan’ın da bacılardan olduğu ileri sürülerek, bu anlatımları destekleyen telefon konuşmaları da iddianameye konuldu. ÜROKRASİYLE İYİ İLİŞKİLER KURDU B Oktar ve grubunun 15 ayrı eylemine yer verilen iddianamede, örgütün siyasi kişilerle ilişkisini sanıklar Fırat Develioğlu, Bahadır Güven, Turgut Aksu ve Ersin Alacadağ’ın yürüttüğü, Oktar’ın da ifadesinde, DYP, MHP, Refah Partisi koalisyonu için çalıştıklarını, İstanbul’da Tansu Çiller ve Mehmet Gül’ü, belediye seçimlerinde Fazilet Partisi’ni desteklediklerini söylediği kaydedildi. İddianamede, gözaltına alınan 23 şüphelide taşıma ruhsatlı silah çıktığı, örgütün bürokrasi ile ilişkilerinin iyi olduğu vurgulandı. İddianamede sanıkların evlerindeki aramalarda, MİT müsteşarının Başba rgütte, Adnan Oktar’dan sonra “İmamlar” denilen ve örgütü yöneten “Konsey” tipi bir yapılanma bulunuyor. Kadınlar ise “Bacılar Grubu” adıyla yönetimde bulunuyor ve doğrudan Adnan Oktar’a bağlılar. Örgütteki “Erkek İmamlar”ın görevi Oktar’ın emirlerini harfiyen yerine getirmek, örgüte eleman kazandırmak ve imam seviyesinde olmayan diğer müritleri yönlendirme ve yönetme görevini yerine getirmek. Emniyetteki ifadelerinden yansıyan bilgilere göre Oktar, müritlerini zengin, iyi eğitimli kişiler arasından seçmeye özen gösteriyor. 956 Ankara doğumlu. Babası Ankara Samanpazarı’nda bakkallık yapan Oktar’ın annesi de Dikimevi’nde işçiydi. 2 kardeş olan Oktar’ın diğer kardeşi doktor. 1979 yılında Fındıklı Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanınca annesi ve kardeşi ile Ortaköy’de bir eve taşındı ve bu yıllarda kendi başına liderliğini yaptığı bir dini örgütlenme yapısı kurma çalışmalarına başladı. Ancak 3. sınıfta “öğrenci olayları” nedeniyle okulu bıraktı. Ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Anabilim Dalı’na kayıt yaptırdı ve yine “öğrenci olayları”ndan dolayı okulu bıraktı. 1986 yılına gelindiğinde Oktar, Bulvar gazetesinde yazdığı bir yazı nedeniyle “ümmetçilik propagandası” yapmak suçundan tutuklanarak 9 ay cezaevinde kaldı. Ardından 10 ay süre ile de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde kalan Oktar için “paranoyak şizofren teşhisi” (mantıkdışı düşüncelere sahip, halüsinasyon gören, sosyal işlev bozukluğuna sahip) konuldu. Rapor, Adli Tıp Kurumu tarafından bozularak tahliye edildi. Kurum daha sonra Oktar’a “İdealist Pasoniye” (liderlik hezayanına sahip) teşhisi koydu. 1987 yılında “Harun Yahya” Müstear adıyla YahudilikMasonluk isimli bir kitap yazdı. 1991 yılında BAV’ı kurdu. Oktar, BAV’ı örgütlemesinin ardından kokain kullanmak suçundan göz altına alındı. 1993 yılında ise müridi Fırat Develioğlu’nun kiraladığı Kandilli’deki villaya taşındı. 13 Kasım 1999’da villaya düzenlenen operasyonla göz altına alındı. 1 Yargıya baskı ve sindirme dnan Oktar ve müritleri, haklarında çete suçundan dava açılır açılmaz, “yargılama organlarını” savcılar, yargıçlar ve şikâyetçiler üzerinde baskı ve sindirme aracı olarak kullanmaya başladı. Türkiye’nin dört bir yanında açtığı tazminat davaları reddedilen, ceza davalarını kaybeden ‘Adnan Hocacılar’, Ebru Şimşek, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ardından, şimdi de, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ana davaya 13 Ekim 2006’da müdahil olan anneleri bu yolla yıpratmaya çalışıyor. Oktar ve adamları, DGM’de düzenlenen iddianamenin hemen ardından, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ve soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gürses’i dava bombardımanına tuttular. Tantan hakkında 30’a yakın tazminat davası açtılar. Tantan bu davaların hepsini kazandı. Savcı Gürses aleyhinde Türkiye’nin dört bir yanında şikâyet dilekçesi veren Oktar ve adamları bu davaların da çoğunu kaybetti. Toplam 29 tane tazminat davasının çoğu Oktar aleyhine sonuçlandı. DGM’de süren davada mütalaa veren Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay hakkında, 25’e yakın manevi tazminat davası açtılar. Cumhuriyet Savcısı Kadir Nazmi Yelkenci’ye açılan davalar da reddedildi. Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi yargıcı Zinnur Topçu, Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Orhan Sezgin, ana davanın sürdüğü İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti başkanı Salih Öğütçü’ye tazminat davası açıldı. A kanlık’a yazdığı gizli bir belge, birçok kişi hakkında, yasadışı yollardan elde edilen, gizli olması gereken telefon konuşmalarının bulunduğu bilgilerin tehdit için kullanıldığı kaydedildi. İddianamede şöyle denildi: “İslamcılık kisvesi altında, Atatürkçü bir görüntünün arkasında, kendilerine göre yorumlanmış Kuran ve dini kurallarla, kolaylaştırılmış ibadet şekilleriyle, muhafazakâr görüntüleriyle, sunulan cinsel imkânlarla, varlıklı yaşam tarzının cazibesi ile veya gerektiğinde şantaj, komplo ve tehditlerle kendilerine tabi kıldıkları insanları cinsel, ekonomik yönden ve emeklerini sömüren ve bu çıkar düzenini korumak için mensupları arasında gizli işbirliği yaparak, her türlü yasadışı baskıcı yöntemlerle yıldırma, korkutma ve sindirme gücünü kullanan bu çıkar amaçlı suç örgütünün, kurucusu, lideri, yöneticisi ve üyesi olan, bu örgüte bilerek yardım eden yukarıdaki sanıkların cezalandırılmaları kamu adına talep ve mütalaa olunur.” En çok dava Şimşek’e kında fotomontaj yaparak fotoğraf dağıttıkları, çektikleri kasetlerin bir kısmını daha sonra imha ettirdiğini söylediği belirtildi. ARGITAY’DAN DÖNDÜ Y İstanbul 1 No’lu DGM’de 7 Nisan 2000’de görülmesine başlanan ve sanıkların 11 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen dava, mahkemenin 12 Eylül 2003’te verdiği “görevsizlik kararı” ile İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi. 7 ayrı mahkeme dolaştıktan sonra 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen dosyaya ilişkin, 24 Ekim 2005’te karar açıklandı. Dava zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle düşürüldü. Bu süre içinde davayı müştekilerden yalnızca Ebru Şimşek ve Fatih Altaylı takip etti. Şimşek ve Altaylı’nın avukatları Rezzan Aydınoğlu ve Nalan Kuğuoğlu kararı temyiz etti. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 17 Mayıs 2007’de Adnan Oktar ile 17 sanık hakkındaki kararı bozarak, hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesini istedi. Yargıtay’ın bozma kararında, “Bu sanıkların Oktar liderliğinde dini görünüşlü bir grup olarak bir araya geldikleri, basın yayın kuruluşları üzerinde nüfuz elde etmek, kendilerine ve başkalarına haksız kazanç sağlamak, destekledikleri kişilerin ve siyasi partilerin seçimlerde oy elde etmesini, karşı oldukları kişi ve siyasi partilerin oy kaybetmesi için zor ve tehdit uygulamak suretiyle yıldırma, korkutma ve sindirme gücünü kullanarak, suç işlemek amacıyla tam bir işbirliği ve eylem paylaşım anlayışı içinde oldukları” belirtildi. O Ü İddianamede mankenler Deniz Akkaya, Nefise KaNLÜ İSİMLERE ŞANTAJ İDDİASI ratay, Buket Derelioğlu, Ebru Destan, dansöz Tanyeli, Harika Avcı gibi ünlü isimlerin gizli kamerayla yapılan çekimlerinin Oktar’a iletildiği, bu çekimlerden Ebru Şimşek ile ilgili olan kasetin basına verildiği anlatılarak, Oktar’ın ifadesinde Zafer Mutlu, Mehmet Ağar, Celal Adan, Meral Akşener, Ayşe Özgün ve Ayşe Arman hakkında istihbari bilgi toplayıp yakınlarına ve basın yayın organlarına mektup yolladıkları, Savaş Ay, Fatih Altaylı, Mesut Yılmaz ve Dinç Bilgin hak ktar ve adamları bugüne dek, en çok davayı bu örgütle mücadelenin simge ismi Ebru Şimşek aleyhine açtılar. “İftira” ve “hakaret” iddiasıyla Kayseri, Tekirdağ, Silivri, İstanbul gibi birçok il ve ilçede 300’e yakın açılan davanın birçoğunu Adnan Hocacılar kaybetti. Şikâyetlerine onlarca takipsizlik kararı verildi. Şimşek, “basın yoluyla hakaret” suçundan açılan davalardan beraat etti. Tuzla, Büyükçekmece ve İstanbul 12. ve 7. Asliye Ceza Mahkemelerindeki iftira iddiasıyla açılan davalardan beraat etti. Küçükçekmece ve Kadıköy davaları zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. Davaların 4’ü sürüyor. Kadıköy’de 3, Sarıyer’de 1 dosya bulunuyor. Şimşek aleyhine Adnan Hoca’nın açtığı 20 milyarlık tazminat davası reddedildi. Ana dava sanıklarından Altuğu Müştak Berker’in açtığı dava 100 milyarlık tazminat davasının reddi Yargıtay’ca onandı. Şimşek’in gazetelerde ya da TV’de çıkan herhangi bir açıklamasının ardından 30 tane ayrı şikâyet, klasörlerlerle dava dosyası haline geliyor. Bu şikâyetlerin sonuçlanması, dava açılıp, Yargıtay’a giderse yıllarca sürüyor. Adnan Hocacıların avukatları, delil getirmeyerek yargılamanın bitmemesi için çalışıyorlar. Olmayacak gerekçelerle yargıçları reddediyorlar. Tantan’dan sitem D önemin İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi`nde hapis istemiyle yargılanan Oktar’ın davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesini, ancak kendisinin Oktar ekibinin açtığı davalar nedeniyle uzun süre yargılanmasını “rezalet” olarak nitelendirerek, “Oktar davasıyla hukuk sisteminin sorgulanması gerektiğini anladım” dedi. Tantan, “Adnan Hoca, zamanaşımı nedeniyle kurtulurken ben yıllarca davalarla mücadele etmek zorunda kaldım” dedi. Adnan Hocacıların kendisi hakkında 110 milyar istemiyle 30’a yakın dava açtığını belirten Tantan, Oktar’a yönelik düzenlenen operasyonun ardından siyasetçilerin Oktar’ı korumaya çalıştığını anımsattı. 12 Kasım 1999’da Oktar’a yönelik operasyonun ardından, siyasetçilerin operasyon sırasında vurulan köpeği kullanarak kendilerini engellemek istediğini belirten Tantan şöyle konuştu: “Oktar’a yönelik düzenlediğimiz operasyonun sonrası üzerimizde çok baskı kurulmaya çalışıldı. Aleyhimde, Adnan Oktar’a hakaret suçlamasından 28 dava açıldı. Yıllarca mahkemelerim sürdü, ancak hepsini kazandım. Milyarlarca liralık davalarla benden intikam almaya çalıştılar.” İddianamede, aralarında Fatih Altaylı’nın da bulunduğu çok sayıda ünlü ismin tehdit edildiği yer aldı. S Ü R E C E K CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle