01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Alman gazeteci Roques’e göre Abdi İpekçi’den Uğur Mumcu’ya çekilen cinayet çizgisinde çok şey saklı 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Cinayetler aydınlanacak mı? OSMAN ÇUTSAY Cumhuriyetin Yörüngesi ile Oynayanlar 24 Ocak’ta oluşturulan AKPMHP güç birliği cephesinin önerdiği türban biçimini Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek “Anadolu usulü” olarak tanımlıyor. Öylece Cemil Bey bugünkü türbanın da kadınlarımıza dışarıdan getirilmiş olduğunu, eski deyim ile zımnen kabul etmiş oluyor. Yüzün tamamı görülecek, boynu da saklamayan bu baş bağlama modeli için acaba Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın eşleri ne diyorlar? Özellikle, türbanını çıkartmayı kabul etmediği için Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki öğrenimine ara veren Sayın Hayrünnisa Gül, yeni değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra sil baştan öğrenciliğe dönmeyi düşünürler mi? Tabii o modacıları uzun uzun düşündüren bugünkü Güney Asya ve Arabistan karışımı türbanı çıkarıp anayasanın 42. maddesinde anlatılacak örtüyü takarak. Benzer bir soruyu Başbakan’ın kızları için de küçük değişikliklerle sormak mümkün. Zira, babalarına göre yeni değişiklik, bundan böyle yükseköğrenim görmek için uzaklara, ABD’ye gitmeyi gerektirmeyecek. Ülkeye dönerek Cemil Bey’in anlattığı usul ile, yani annelerimiz, anneannelerimiz gibi başörtüsünü boyun altından fiyonk ile bağlamayı yasa koyucu olan AKPMHP çoğunluğu yeterli görecek çünkü. Bana göre, bütün AKP milletvekilleri, eşlerine başlarını bundan sonra “Anadolu usulü” bağlatarak yaptıkları değişikliğin daha da yaygınlaşmasını sağlamalılar. FRANKFURT – Sonunda Türk okurunun önüne çıkmayı başaran bir kitap, geçen günlerde “Ergenekon operasyonu” çerçevesinde art arda patlak veren gözaltılarla birleştirildiğinde, Türkiye’nin, özel savaş örgütü (“Türk gladiosu”) açısından da yeni bir aşamaya geçiş hazırlıkları içinde olduğunu gösterdi. Bu konuda, Batı kaynaklı yeni bilgilerin ortaya çıkabileceği değerlendirmeleri de yapılıyor. Alman gazeteci Valeska von Roques, Uğur Mumcu’nun araştırmalarından da yararlanarak, ama özellikle İtalyan yargısı ile gizli servisinin “konuşmaya başlayan” eski görevlilerinden aldığı bilgilerle yazdığı “Papa’ya Komplo” kitabında yeni çıkış yollarına işaret ediyor. Alman gazeteciye göre, Abdullah ÇatlıOral Çelik ilişkisi ve sıradan bir tetikçi olduğu ortaya çıkan Mehmet Ali Ağca’nın “başarısı”, ABD’den Vatikan’a, Avrupa’nın belli başlı başkentlerinden “Türk gladiosu”na kadar uzanan bir ağın ürünü olarak değerlendirilirse, yeni bilgilere ve gerçeğe ulaşmak mümkün olabilir. İlgili Türk kamuoyu, bu ağın ideolojik temelinde Türkİslam sentezinin yattığını biliyor. İlk kez Almanya’da 2001 yılında yayımladığı kitabında son 30 yıla damgasını vuran uluslararası bir komployu ayrıntılarıyla işleyen Valeska von Roques, dünya kamuoyunun resmen uyutulduğunu, ÇatlıÇelikAğca zincirinin bir özel savaş örgütü olarak büyük olanaklardan yararlandığını ileri sürüyor: “Papa suikastı, kapitalist ve komünist dünya arasındaki propaganda savaşında Batı’nın çevirmiş olduğu dolaplardan en kötüsü, Batılı güçlerin Soğuk Savaş’ta uyguladığı ‘covert operation’ların en cüretkârca olanıydı. Bu suikastla suçun büyük bir bölümünü Bulgarlar ile KGB’ye yükleyip Sovyetler Birliği’ni ‘Kötülüğün İmparatorluğu’ olarak damgalamak, onu uygar ülkeler listesinden silmek, iki kutup arasında başlamış olan yumuşamayı göz ardı etmek, Polonya’daki istikrarsızlığı daha da arttırmak, hatta Sovyetler’in bu ülkeyi işgalini kışkırtmak amaçlanıyordu. Bu çok şeytanca bir plandı.” ATLI’YA ALMANYA’DA EĞİTİM VERİLDİ ajanının anılarıyla bir kez daha desteklenmektedir.” Kitabın ilk baskısının yapıldığı 2001yılından bu yana araştırmalarına devam ettiğini, ancak elde ettiği sonuçlarda değişen pek bir şey olmadığını hatırlatan Alman gazeteci, Ağca’nın Türkiye’ye teslim edilirken yaptığı “Uzaklaşın kendi Papa’sını öldürmek istemiş bu Vatikan’dan” çağrısını konuyu yıllarca soruşturan yargıçlardan Rosario Priore’nin onayladığına dikkat çekiyor. Priore, Valeska von Roques’a yaptığı açıklamalarda, “Ağca’nın o sözleri, hazırlık soruşturmalarımın sonucu varmış olduğum Vatikan tezimi doğrulamaktadır” görüşünü dile getiriyor. Valeska von Roques, bütün bu ilişkiler ağı içinde Oral Çelik’in kilit isimlerin başında geldiğine inanıyor. Şöyle yazıyor: Baykal’ın uyarıları Erdoğan ile Bahçeli’nin oluşturdukları güç birliğinin çok basit ve bir o kadar da masum yöntemlerle anlamak istedikleri değişikliğin aslında bir kılık kıyafet konusu değil, Cumhuriyetin yörüngesini değiştirmeyi amaçlayan yeni bir süreç olduğunu söyleyen CHP Genel Başkanı Baykal, dün partisinin meclis grubu kürsüsünden soğukkanlı bir “Türk İslam tarihi” dersi verir gibiydi. Türklerin İslamiyeti kabul edişinden bu yana geçen bin yılı aşkın süreci özetleyerek yapılmak istenilen değişikliğin sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesinin anayasa olmaktan çıkacağının uyarısını yaptı. Anayasanın 42. maddesine verilmek istenilen yeni biçim ve Yükseköğrenim Kurumu Yasası’nın 17. maddesinde sağlanacak değişiklikten sonra, türban özgürlüğünün üniversiteler dışındaki öğrenim kurumlarında da uygulanabilmesi için parlamentoda 184 parmak sahibinin bir araya gelmesinin yeteceğine dikkat çekti. KİLİT İSİM ORAL ÇELİK Yazar Valeska von Roques (solda), İtalyan yargısı ve istihbaratından bazı isimlerin kendisine verdiği bilgilerden hareketle kaleme aldığı kitabında, Papa suikastıyla ilgili bilmeceyi büyük ölçüde çözdüğüne inanıyor. Önümüzdeki yeni bilgilerin de ortaya saçılmasının mümkün olduğunu kaydeden Alman gazeteciye göre, bütün bu olaylarda kilit isim Oral Çelik. Ağca’ya suikast görevini başkalarının adına veren, Batı’nın gizli servisleriyle arası iyi sayılan, ‘Bozkurtlar’ın ‘yüklenicisi’ kabul edilen, silah ve uyuşturucu tüccarı Bekir Çelenk idi. Bulgaristan’a gelen İtalyan Gizli Servisi Sismi’nin bir elemanı ona yönergeler verdi. Tanınmış bir neofaşist olan Avusturyalı silah tüccarı Horst Grillmayer de silahları temin etti. Avusturya polisi onu bir gün aracında silahlarla tutukladı, fakat serbest bırakmak zorunda kaldı. Çünkü Horst Grillmayer Batı Alman Haberalma Servisi (BND) adına görevdeydi!” Kaynakları arasında emekli bir Sismi ajanının yazdığı, ama henüz yayımlanmamış anılarının da yer aldığını belirten Valeska von Roques, bu anılarda bütün gerçeklerin ortaya serildiğini, kendisinin verilen tüm isimleri kontrol ettiğini, bunların yüzde yüz gerçek olduklarına kuşku bulunmadığını vurguluyor: “Sismi ajanının yazdıkları araştırma ve soruşturmalardaki tüm veriler ve olgularla örtüşmektedir. Suikastta Batı gizli servisleri arasında bağlantılar olduğu savı da Sismi “Oral Çelik’in Temmuz 2002’de piyasaya çıkan ve şu sıralar Türkiye’de mevcudu bulunmayan ‘Sır’rın Sırrı’ adlı kitabı da Papa suikastı ile ilgili önemli ve bugüne kadar bilinmeyen bazı ayrıntılar içermektedir. Çelik’in bu kitapta anlattığına göre suikasttan bir gün önce, akşam geç saatlerde Roma’da bir Katolik kilisesinde Ağca ile Kaplan ve Sansar kod adlı iki Türk, kardinal ‘Pecci’ ve İtalyan gizli servisi Sismi’nin üç elemanıyla buluşmuştu. Ancak o yıllarda Vatikan’da ‘Pecci’ adında bir kardinal yoktu, fakat kardinal Poggi vardı. Yirmi yıl önceki anılarından söz eden Çelik burada yanılmış olabilir. Vatikan’da Papa XII. Leo’nun döneminde, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında çok tutucu bir kardinal Pecci görev yapmıştı. Kardinal Poggi buluşma sırasında kendini bilerek yanlış bir adla tanıtmış da olabilir. Yine de ‘Sır’rın Sırrı’ndaki birçok ayrıntı Rosario Priore’nin soruşturmaları sonucu ortaya çıkarmış oldukları ile örtüştüğü için Çelik’in kitabı Papa suikastı üzerine araştırma yapanlar için çok ilginç bir kaynak kabul edilmelidir.” LUSLARARASI KOMPLO FİLM OLACAK Ve Özbudun’un haklı kaygıları Benzer bir uyarının AKP’ye yeni bir anayasa hazırlamak için Başbakan Erdoğan’ın önerisini kabul eden yedi kişilik bilim kurulunun başkanı Prof. Dr. Ergun Özbudun ile arkadaşları tarafından da yapılmakta olduğu biliniyor. Diyelim ki Baykal, ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak suyu bulandırmak amacı ile böylesine yüksek volüm içeren uyarıların sahipliğini yapıyor... Ve Başbakan da kentlerin arka sokaklarında çekilmiş fotoğraflarla da desteklenen bu uyarılar karşısında hiddetleniyor. Ya Ergun Hoca’nın ısrarla dile getirdiği kaygılar? Düne kadar yere göğe konulmayan, dürüstlüğü, liberal ve ılımlı görüşleri vitrine çıkarılan Özbudun’un söylediklerini Başbakan nihayet dikkate almak zorunda kaldı. Yakın gelecekte bu alanda olacakları tabii başka bir açıdan ve savunarak açıklayan AKP Konya Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi de, Kadın Kolları Genel Başkanı da, Isparta Belediye Başkanı da elbette niyet okuyuculuğu yapmadılar. Onları Adalet ve Kalkınma Partisi çatısı altında bir araya getiren asıl amaçların uygulanma aşamasına gelinmekte olduğu haberini vermek isteyen “ilkler” olmayı düşündüler. AKP ve MHP güç birliği oluşumunun bu ilk adımının, belirli bir sürece yayılarak yavaş ama güvenilir bir gidiş ile hangi hedefe ulaşacağının haberini dürüstçe verdiler. Cumhuriyetin kazanımlarının adeta can evinde yapılmakta olan bu ilk ve önemli değişiklik, bizi yeni bir dönemece getirmektedir. Bu dönemecin başında, ilk soluğu alarak üstümüze düşen ağır ödevin bilincinde olmalıyız. U Ç Papa suikastına karışan Abdullah Çatlı, Oral Çelik ve Mehmet Ali Ağca ve yandaşlarının, ama özellikle Çatlı ile Çelik’in sıradan birer MHP’li değil, uluslararası arenada faaliyet gösteren bir özel savaş örgütünün (“Gladio”) Türk üyeleri olduğunu vurgulayan Valeska von Roques, “Papa’ya suikast bir komplodur ve bu komplonun gerçek kaynağı Amerika Birleşik Devletleri’ndedir. CIA’nın, uzaktan da olsa olayla ilişkisi vardı” diyor ve sağcı teröristlerin oluşturduğu Türk gladiosuyla ilgili şu bilgileri veriyor: “Gizli depolardaki NATO silahları ve patlayıcı maddelerini kullandılar. Önceleri Amerikan ordusunun elemanları tarafından eğitildiler, sonra da Amerikalıların eğitim kitaplarından yararlandılar. Batı Almanya’nın 1977’de kurduğu antiterör timi GSG9 da bilgilerini sağcı teröristlerle paylaştı. Örneğin Abdullah Çatlı Batı Almanya’da sekiz haftalık bir eğitim kursuna katıldı. Mehmet Ali Ağca’nın Roma’da tutuklanmasının ardından Oral Çelik ve Çatlı Fransız Gizli Servisi’nin koruması altında bu ülkede yaşamlarını sürdürdü. Hatta Fransız resmi makamları Çelik’e yeni bir kimlik verdi, İtalyan yargısının ‘teslim istemi’ni sürekli engelledi. İsviçre Gizli Servisi ile CIA’nın Ankara’da konuşlanmış elemanları Çatlı’nın, tutuklanmış olduğu İsviçre’de yine özgürlüğüne kavuşmasını sağladılar. Türkiyeli sağcı terörist, aranmakta olan İtalyan teröristi Stefano delle Chiaie’nin eşliğinde Amerika Birleşik Devletleri’ne elini kolunu sallayarak giriş çıkış yaptı. Mehmet Ali Ağca 13 Mayıs 1981’de Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunmuş ve Papa’yı yaralamıştı. Ağca’ya Almanya’da dokunulmadı uikasttan sonraki günlerde Ağca’nın siyasi profili giderek daha çok ortaya çıkar. Federal Almanya’da bütün makamlar onu “kara terörist” olarak tanımaktadır. Ülkedeki Türk işçileri tehlikeli neofaşist bir katil olarak kabul edilen ve uluslararası tutuklama emriyle aranan Ağca’yı defalarca polise şikâyet etmiştir. Fakat Alman polisi bu şikâyetleri pek ciddiye almamıştır. Ülkedeki “Federal Almanya Türk İşçileri Federasyonu” bu nedenle 1980 Kasımı’nda İçişleri Bakanı Gerhard Baum’a bir mektup yollamış, Ağca gibi siyasi bir katilin tüm ihbarlara ve Türklerin polise şikâyetlerine karşın hâlâ Almanya’da bulunduğunu ve tutuklanmadığını şikâyet etmiştir. Suikasttan bir gün sonra başkent Bonn’da sosyal demokrat milletvekili Klaus Thüsing bir soru önergesiyle Federal Almanya İçişleri Bakanı’ndan, aşırı sağcı katil M. Ali Ağca’nın ülkede yaşadığı ve bunun da tanıklarla defalarca kanıtlanmış olduğu konusunda bilgisi bulunup bulunmadığını, ayrıca bu kişiyi Türk yargısına teslim etmek için ne yapmayı düşündüğünü bilmek istemiştir. Federal İçişleri Bakanı’nın bu soruya yanıt vermesi uzun sürer. Aradan dört hafta geçtikten sonra bakanlık müsteşarı Andreas von Schöler aranan kişinin bulunamadığını bildirir. Alman emniyeti Ağca’yı iki ayrı siyasi cinayetten aramasına karşın bir türlü ele geçirememişti. Papa suikastının hemen ertesi günü basın toplantısı düzenleyen Türkiye Devlet Başkanı General Evren kendini NATO müttefiklerinin demokrasi öğretmeni sayar gibi: “Siyasi kaçak olduğunu söyleyen herkese kapılarını açmaması için biz Federal Almanya’yı çok uyardık” demişti. Aynı günlerde Türki S ye’nin Federal Almanya Büyükelçiliği de geçmişte Bonn’daki Dışişleri Bakanlığı’na verdikleri dört resmi yazıyla, sağcı terörist M. Ali Ağca’nın Federal Almanya topraklarında olduğuna dikkatleri çekmiş ve İpekçi katilinin Türkiye’ye iadesini istediklerini açıklamıştı. UĞUR MUMCU’NUN GÖZLEMİ 1985 yılına dek kadar Papa’nın Ağca’yı hücresinde ziyaretinde ona Fatima’dan söz etmiş olduğu kabul ediliyordu. Ancak Ağca ile Oral Çelik’in açıklamaları dikkatle incelenip, kimi veriler karşılaştırıldığında şu görülür: Suikastçı, Sen Piyer alanında tabancasını Papa’ya doğrultmadan daha altı ay önce kurşunları Fatima adına sıkacağını bilmekteydi. Yargıç Santiapichi, Ağca’nın sözünü keser ve iddianamedeki suçlamalar hakkında bir şeyler söylemesini ister. “Peki,” yanıtını verir Ağca: “Şunu kesinlikle belirtmek isterim ki, her ne kadar başkaları benim iyiyi kötüyü ayırt edemeyen veya delinin biri olduğumu söylese de ben, ruhsal durumu çok iyi, düşünce yeteneği hızlı ve çok akıllı biriyimdir.” “Çok haklı” diye mırıldanır salondaki ünlü Türk gazetecisi Uğur Mumcu. Sol eğilimli günlük gazete Cumhuriyet’in köşe yazarı, M. Ali Ağca davasını izleyebilmek için İtalyanca öğrenmiştir. “Adam çok akıllı, çıkarlarını korumasını da çok iyi biliyor. Ne söylemesi gerektiğinin de bilincinde. İddianameyi hazırlayanlardan hep bir adım ilerde” der Mumcu, yanındaki İtalyan kadın meslektaşına. Özellikle Ronald Reagan ile birlikte 80’lerde zincirlerinden boşanan yeni Soğuk Savaş döneminde, inanılmaz bir saptırma yaşandığına da dikkat çeken Valeska von Roques, olay sırasında çekildiği ileri sürülen fotoğrafların bile CIA kaynaklı olduğuna işaret ederek, bütün bunlara rağmen yakın bir gelecekte Papa suikastı üzerindeki sis perdesinin tümüyle kalkacağına inanıyor: “Suikastı başka türlü yorumlayarak, nedenlerini saptırarak Vatikan içindeki kimi güçlerin oynamış olduğu rolü önemsiz göstermek için çeşitli yollar denenmişti. Gerek Amerikan Gizli Servisi CIA’nın, gerekse İtalyan gizli servisleri Sismi ve Digos’un suikast öncesi ve sonrasındaki rolleri de bugüne kadar bir sis perdesi ardında kalmıştır. Polonyalı Papa’ya yapılmış olan suikast, eldeki en son verileri de değerlendirdiğimizde, Vatikan içindeki güçlerle Batı’nın politik çıkarlarından oluşmuş lezzetsiz bir yemeği andırmaya devam ediyor. İşin ilginç yanı, suikastta başrol oynamışların, o günkü gibi günümüzde de inanılmaz ve saçma sapan verilerle dünya kamuoyunu kandırmaya çalışmayı sürdürmeleri...” Valeska von Roques, önümüzdeki dönemde Türk gladiosu ile yeni bilgilerin ortaya çıkmasına şaşırmayacağını, aydınlatıcı yeni bilgilerin, eleştirilerin Bush sonrası dönemde sahneye çıkmasının mümkün olduğunu da kaydetti. Kitapta da yararlanılan iki İtalyan yetkiliyle yaptığı geniş söyleşilerin Papa suikastı ile ilgili belgesel bir filmde kullanmak istediğini, bu konudaki ilk adımların atıldığını belirten Alman araştırmacı, “Ancak Alman yapımcıyla bir tıkanma yaşıyoruz. Yine de bir Türk yapımcı bu olayla ilgili belgesel çekmek isterse, elimdeki belge ve bilgilerden yararlanarak onunla çalışmaya hazırım” dedi. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net İpekçi anılıyor Haber Merkezi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi 1 Şubat 2008 Cuma günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Burhan Felek Konferans Salonu’nda “Abdi İpekçi Bizlerle” konulu panel ile anılacak. Paneli Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önceki başkanlarından Nail Güreli yönetecek. Saat 14.30’da başlayacak panele başkan Orhan Erinç’in açış konuşmasından sonra Sedat Ergin, Tufan Türenç ve Doğan Satmış konuşmacı olarak katılacaklar. Aynı gün saat 11.00’de Abdi İpekçi’nin Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri ziyaret edilecek. ‘Kirli siyaset’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “15. Adalet ve Demokrasi Haftası” çeşitli etkinliklerle sürüyor. Etkinlikler kapsamında dün Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Ulusal Eğitim Derneği tarafından “Bağımsızlık Savaşının Kadınları” konulu panel gerçekleştirildi. Yazar Erendiz Atasü, AKP’nin türban konusundaki yaklaşımını sert bir dille eleştirdi. Atasü, “Kadınlar üzerinden yapılan bu kirli siyaset, ne yazık ki ülkeyi parçalayacak. 1980’den sonra İslamcıların içinden çıkan İslamcı feministler, türbanı bir özgürlük simgesi olarak göstermeye başladılar. İkinci cumhuriyetçiler, liberaller de bunları destekledi” diye konuştu. Daha sonra “Yerel Yönetimlerde Gündem ve Gelecek” konulu, başkanlığını Prof. Dr. Cevat Geray’ın üstlendiği panel yapıldı. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle