22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2008 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Adnan Varınca’nın yeni resimleri 4 Şubat’a kadar Tem Sanat Galerisi’nde görülebilir DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Boyanın dönüşümlü tılsımı KAYA ÖZSEZGİN İnsancıl Kapitalizm Mümkün mü? İsviçre’nin Davos kentinde her yıl buluşup dertleşen dünya egemenlerini, bu yılki toplantılarda bir hüzün basmış. Küresel ekonomi yeni bir krizle sallanmaya başladı çünkü. Ufukta da işlerin nasıl düzeleceğine ilişkin henüz bir ışık görünmüyor. Bu ortamda ellili yaşlarının ortalarındaki, babadan kalma varsıl olmayıp kendi zekâsıyla dünyanın en zengini olmayı başaran bilgisayar dehası Bill Gates, kapitalizmin insancıl olması gerektiğini söylemiş. ??? Kapitalizmin insancıllaştırılması çabası yeni bir süreç değil. 1917’de Sovyetler Birliği’nde dünyanın ilk sosyalist devleti kurulunca bu süreci durdurabilmek amacıyla başladı bu arayışlar. Hele İkinci Dünya Savaşı sonunda yeryüzünün üçte biri sosyalist yönetimlere kavuşunca sosyalizmin çalışanlara ve tüm halka sağladığı olanaklar ister istemez kapitalizmle yönetilen ülkeleri de etkiledi. Özellikle de Batı Avrupa’nın ileri kapitalist ülkelerinde “sosyal devlet” kavramı ortaya çıktı. Ekonominin yaklaşık yarısı kamu denetimine geçti. Çalışanlara ücretsiz izin, ücretsiz sağlık, eğitim vb. temel haklar sağlandı. Ancak bu insani hakların ne denli zoraki olduğu, sosyalist sistemin çöktüğü 1990’ların başında hemen göründü. Bu ülkelerde verilen haklar hızla geri alınmaya başlandı. Güçlü sendikalar, sermayenin azgın saldırıları karşısında fazla direnemediler. Sağlıkta, ulaştırmada özelleştirmelere gidildi, madenler kapatılarak çok sayıda insan işsiz bırakıldı. ??? Uluslararası toplumda tanınan yüzlerimizden Kemal Derviş de, Davos’ta, önceden de açıkladığı görüşlerini yineleyerek, sermaye düzeninin kendi haline bırakılamayacağını, mutlaka bir kamu gücü tarafından denetlenmesi gerektiğini söyledi. Tabii burada karşımıza şöyle bir tartışma konusu çıkıyor: Sermaye kamu gücü tarafından denetleniyorsa bu düzenin adı kapitalizm mi olur, yoksa sosyalizm mi? Kapitalizmi kendi haline bırakınca, dünyanın ne duruma geldiğini kısa sürede bir kez daha gördük. Hemen özüne döndü: Her yanda savaşlar, terör, Afrika gibi açlıktan, hastalıklardan kırılan koskoca bir kıta, çalışanların acımasızca sömürüldüğü, “ucuz emek” bulunan ülkelere sermayenin “aktığı”, ekolojik dengesi giderek bozulan bir dünya. Kapitalizmin, sermaye sahiplerinden başka kimseyi memnun etmediği ortada. Dünyanın dertlerine derman olamıyor. Böyle bir derdi de yok zaten. ??? Bütün bunlar olurken son zamanların en ilginç yazılarından birini 25 Ocak günlü Hürriyet’in Kelebek ekinde okudum. Niobe adlı yıldız falı yorumcusunun yazı başlığı şöyleydi: “Pluto Oğlak’a Geçiyor: Kapitalizm Çöküyor.” Yazar, Pluto yıldızının en son Oğlak burcuna girdiği dönem olan 1700’lerde Aydınlanma hareketinin başladığını, insanlığın yeni bir gelişim sürecine girdiğini belirttikten sonra evrim sürecinin devam ettiğini, önümüzdeki yılların insanlık için yeni bir dönemin kapısının açılacağı yıllar olacağını belirtiyor. Yıldız fallarında bile kapitalizmin sonunun yaklaştığı söyleniyorsa, insanlığa bu bilgiyi yüz altmış yıl önce, 1848’de Komünist Manifesto ile bilimsel olarak duyuran Karl Marx ile Friedrich Engels’i yeniden okumanın, anlamanın zamanı demektir. turgay@fisekci.com Sanatın evrensel anlamda kendine ölçüt olarak benimsediği değerler, denge arayışlarıyla karşıtlık seçeneği arasında gidip geldikçe durulma olanaklarını da devre dışı bırakmamaya çalışır. Aşırı olmanın dayanılmaz çekiciliği yanında böyle bir ağırdan alış, birbirine karşıt ve uyuşmaz eğilimler olarak yorumlansa bile, her sanatçıda yeterince dışa vurulmamış bir iç arayış düzeyinde kendini hissettiren bu tür dönüşümler, bulunduğu noktanın önemini vurgulama ihtiyacının bir ifadesidir aslında. Sanatçının bulunduğu nokta, varılmış olan aşamanın açılımsal boyutlarını sürekli olarak kontrol etme isteğinin onu götürdüğü yerdir. Orada soluklanır ve yakın çevresini oradan gözlemleyerek ne yapabileceğinin yeni projelerini geliştirir. Bu projeler bir yönüyle bağlı bulunduğu deneyim birikiminden beslenir, diğer yönüyle de bu birikimi sorgulama ve onu farklı değerlerle aşılama gücünü kendinde bulmak ister. Soluklanmanın uzun sürmesi, tekrar tehlikesini beraberinde getireceği gibi, Adnan Varınca’da tanık olduğumuz türden güç yenilenmesi de sağlayabilir. İkinci durumda, sanatçı kendini durmaksızın ve her defasında yeniden keşfetmenin, kaynağa dalıp çıkarak yenilenmenin mutluluğunu yaşar. Eskime korkusunun uzağında, üretilen her yapıtla diri kalmanın gizine varmak bu yolla mümkün olabilir. Adnan Varınca bu gizi, kendi benliğinde bulmuş olan sanatçılar sınıfındandır. Onun resimlerini yakından izlemiş olanlar, çoğunluğu ölüdoğa nesnelerinin yalın ve iddiasız formları üzerine kurulu, bir bölümü ise sıradan manzara görünümlerinden yola çıkan resimlerinin çekici ve kavrayıcı etkisinin nereden kaynaklanmış olabileceğini çözmekte zorlanırlar genellikle. Duruluk ve gösterişsizlik, yalınlık ve gürültüsüzlük, Varınca’nın resimlerine işleyen bir özsu gibidir; kaynağından çıkar ve gene kaynağına döner. Ayrıntılar üzerinde oyalanma gereği duymaz. Dönem sanatlarına öncülük yapan primitiflere benzer bu yönüyle. Ayrıntıdan uzak durmak, çoğu zaman nesnenin ne olduğunu dışa vuracak göstergesel unsurları kasıtlı biçimde ihmal etmeye yönlendirir onu. Sempozyum 2 Şubat’ta başlıyor ? Duruluk ve gösterişsizlik, yalınlık ve gürültüsüzlük, Varınca’nın resimlerine işleyen bir özsu gibidir; kaynağından çıkar ve gene kaynağına döner. Ayrıntılar üzerinde oyalanma gereği duymaz. Türk edebiyatı Seattle’da Kültür Servisi Seattle’da Türk edebiyatının yabancı dillere çevrilmesiyle ilgili bir sempozyum düzenlenecek. “500 Yıllık Edebiyat Geleneğini Çevirmek” başlıklı, 23 Şubat tarihlerindeki sempozyumda Türk edebiyatını Doç. Dr. Ataol Behramoğlu temsil edecek. 2 Şubat günü saat 20.00’de sunuşunu Prof. Dr. Selim S. Kuru’nun yapacağı, Doç. Dr. Ahmet Arı’nın konuşmacı olarak katıldığı, “Ataol Behramoğlu’nun Şiiri” başlıklı açılış oturumunda, Washington Üniversitesi’nden Prof. Dr. Walter G. Andrews’in çevirileriyle, kendi şiirlerini sunacak olan Ataol Behramoğlu, daha sonra şiirler üzerine konuşacak ve izleyicilerden gelen soruları yanıtlayacak. ‘Türk edebiyatını tercüme etmek’ Prof. Dr. Aaron Aji, Dr. Mehmet Kalpaklı, Prof. Dr. Erdağ Göknar ve Maureen Freely’nin konuşmacı olarak katılacakları ve Prof. Dr. Münir Nurettin Beken’in konser vereceği sempozyumda “İngilizcede Modern Türk Edebiyatı: Çevirmenin Ateşten Gömleği”, “Orhan Pamuk’u Çevirmek Nobel Ödülü Yolunda”, “Osmanlı Mirasını Tercüme Etmek ya da Modern Türk Şiirinde Çağdaşlık ve Gelenek Sorunları” ve “Türk Edebiyatını Tercüme Etmek: Ne? Neden? Nasıl?” başlıklarıyla paneller, okumalar ve tartışmalar izleyicilerin de katılımıyla düzenlenecek. Kesimdeki temel sorunun ve onu ilgilendiren elementin renk olduğu kuşku götürmeyecek kadar açıktır. Rengin içinde kendini Tanrı’yla buluşturan değerlerin saklı olduğunu gizlememişti Van Gogh. Adnan Varınca da aynı kanıyı paylaştığını her resminde açığa vurma endişesinden hareket ederek, boyayla senlibenli konuşur, ama onu hırpalamaktan özenle kaçınır. Renge dönüşme aşamasında boyanın resme katacağı lezzeti elde etmenin peşindedir o; daha ötesi onu ilgilendirmez. Onu ‘o’ yapan değerleri Resimde sabit olanla değişir olan arasındaki sınırı iyi saptamış olmanın gücünden kaynaklanıyor Varınca’nın ustalık sırrı. Eski işlerinde olduğu gibi yenilerinde de değişmez görünen temalar var; ancak bu temaların bugüne kadar çok sanatçı tarafından işlenmiş olması, onun da bir ölüdoğa ya da manzara ressamı olarak algılanması için yeterli neden değil. Tem Sanat Galerisi’nde sergilenen “son” resimleri, bilinen çalışmalarının yanı sıra bu kez, örneğin bir kilim üzerine gelişigüzel konulmuş yastığı ya da hiçbir ayırıcı özelliği bulunmayan sıradan bir yastığı, bir bakır çanağı, ve elbet gene elma, armut, domates gibi onun resimlerinden aşina olduğumuz doğa nesnelerini, kimi zaman bir glayöl eşliğinde taşıyor tuvallerine. Sessizlik ve resimsel anlamda duruluk gene egemen. Her şey, bize çok yakın, ama aynı zamanda bildiklerimiz konusunda bizde kuşku uyandıracak kadar da bizden çok uzak. Buna, nesneyi dönüştürme ya da nesne içinde bir başka nesne oluşturma da diyebilirsiniz. Ancak böyle bir yorum bile, Adnan Varınca’nın resimlerindeki büyülü (majik) renk ilişkilerini tanımlamak için yeterli olmuyor. Belki gizemsel bağları deşifre etmekte, doğadan ve gerçeklikten soyutlanmış resimler yapma becerisini paylaşan ressamların dünyasına girdiğimiz gibi girmeliyiz Varınca’nın resim dünyasına. Onu “o” yapan değerler, doğa ve doğadışı olan arasında bir yerlerde gizleniyor çünkü. Böyle bir ikilem, onun resmindeki yanılsatıcı kavrayışın da kapısını açmış oluyor izleyiciye: Bir “soru” soruyor o, ama bu sorunun yanıtını beklemiyor izleyiciden. Yanıtının beklenmediği sorular sormak ise Adnan Varınca düzeyindeki sanatçıların işi olmalı. (0 212 247 08 99) kayaozsezgin@yahoo.com.tr Rock’n Dark Express’in elemeleri sürüyor DENİZ TATARER ‘Rock’n Dark Express 2008 Rock Müzik Yarışması’nın ikinci tur elemeleri Samsun’da yapıldı. SAMSUN Türkiye genelinde 9 ayrı bölgeyi kapsayan ve 18 ile 29 yaş arası amatör müzisyen grupları, müzik sektörüne kazandırmayı amaçlayan “Rock’n Dark Express 2008 Rock Müzik Yarışması’nın” ikinci tur elemeleri Samsun’da yapıldı. Üç grubun sahneye çıktığı Samsun bölge finalinden birincilikle çıkan “Panik Atak” grubu 3 Mayıs’ta İstanbul’daki Türkiye finaline de katılma hakkını elde etti. Efes Dark tarafından düzenlenen ve Samsun Büyükşehir Belediyesi Anakent Sosyal Tesisleri’nde önceki gün yapılan etkinliğe aralarında Efes Dark Ürün Müdürü Karoline Koryan, Efes Dark İletişim Yöneticisi Tolga Yavuz ve Gece Yolcuları grubunun da bulunduğu çok sayıda müziksever katıldı. Üçüncü tur elemeleri Çanakkale’de yapılacak Yarışmaya Zonguldak’tan katılan Panik Atak grubunun gitaristi Enis Vidinli, elemelerde başarılı olabilmek için çok çaba gösterdiklerini belirterek “Amacımız müzik yapabilme imkânına sahip olmak” dedi. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi İşlet me Fakültesi öğrencisi olduğunu da kaydeden Vidinli,” İstanbul ve birkaç büyük kent dışında gençlere yönelik organizasyonların sayısı çok az. Biz bu ülkenin gençleri olarak yalnızca müzik alanında değil, her alanda gençlerin hatırlanmasını istiyoruz” dedi. Gece Yolcuları grubunun da konser verdiği yarışmanın üçüncü tur elemeleri 9 Şubat’ta Çanakkale’de yapılacak. İzmir, Ankara, İstanbul, Bursa, Adana ve Antalya’da yapılacak elemelerin ardından, Türkiye birincisi olacak grup kendi albümünü yapma şansına erişecek. T.C. GÖLCÜK SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2007/15 SATIŞ Gölcük Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2006/291 Esas, 2006/723 karar sayılı ve 04.10.2006 tarihli ilamlarına istinaden, satış talebinde bulunulan gayrimenkulün özellikleri ve evsafları; İzmit ili, Gölcük ilçesi, Yeni Mahalle, Pafta: 12, Ada: l14 ve Parsel: 5’te tapuda kayıtlı, 171,65 metrekare yüzölçümünde ve arsa niteliğindeki taşınmazdan oluşmaktadır. İMAR DURUMU: İnşaat nizamı: Ayrık nizam Taban alanı katsayısı (TAKS): 0.35 (Tabandaki inşaat yoğunluğu %35) Kat alanı katsayısı (KAKS): 1.05 (Toplam inşaat yoğunluğu 1.05) Toplam kat adedi: 2 (İki) Ön bahçe mesafesi (Yoldan çek.mes.): 5 metre, Yan bahçe mesafesi (Komşuçek.mes): 3 metre. KIYMETİ: 37.363,00. YTL ’dir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Birinci satış 17/03/2008 günü, saat 10.0010.15 arasında, Gölcük Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda açık arttırma ile yapılacaktır. Bu arttırmada kıymetin %60’ı ve satış masraflarını geçmesi şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, 27/03/2008 günü, aynı yer ve saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada ise kıymetin %40’ını bulması ve ayrıca, satış masraflarını geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, kıymetin %20’si nispetinde nakit teminat veya bu miktar kadar bir bankanın teminat mektubunu vermeleri gerekir. Satış peşin para iledir. Alıcı istediği taktirde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale, damga vergisi, KDV, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. 3 İhaleye katılıp sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve ayrıca, temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. 4 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masraf verildiği takdirde isteyenlere bir örneği gönderilebilir. 5 İhaleye girmek isteyenler, satış şartnamesini okumuş ve kapsamını aynen kabul etmiş sayılırlar. Başka bilgi almak isteyenlerin 2007/15 satış dosya numarasıyla Satış Memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. 24/01/2008 Basın: 4619 POLATLI ASLİYE l. HUKUK MAHKEMESİ (AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA) ESAS NO: 2007/755 KARAR NO: 2008/034 Davacı Yalçın Çelik tarafından, davalı Ella Çelik aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, Ankara ili, Polatlı ilçesi Gülveren Mahallesi, cilt:5, hane: 43, BSN: 7’de nüfusa kayıtlı 19324014150 TC No’lu, 23.12.1978 doğumlu Mehmet ve Selvi oğlu Yalçın ÇELİK ile Rusya Federasyonu uyruklu Valerij ve Alexandra kızı 22.10.1967 doğumlu Ella CHERPACHENKO’nun BOŞANMALARINA, 22.1.2008 tarihinde karar verilmiş olup davalının yabancı uyruklu olması nedeniyle adresi tespit edilemediğinden, bu ilanın gazete yayımından itibaren 15 gün içerisinde kararı temyiz etmediği takdirde hükmün kesinleşeceği ilanen tebliğolunur. 24.01.1.2008 Basın: 4599 Bizim Gençliğimizde Buraları Yemyeşildi TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle