28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK İstanbul’da ilk etapta 16 şubenin bir araya gelerek oluşturduğu Türkİş Şubeler Platformu, ortak hareketle güç kazanıyor 7 Hedef, işçiye dönük baskıları aşmak 16 şube yer alıyor ürkİş’in, siyasi partilerin arka bahçesi olarak tanımlanmasından rahatsızlık duyan şubeler, var olan tabloyu değiştirmek üzere güç birliği yaptı. İlk adımların yaklaşık dört ay önce atıldığı hareket, bugün 16 şubenin yer aldığı bir platforma dönüştü. Türk Hava Yolları’ndaki grev oylamasında AKP hükümetinin yanlı tavrının ilk kıvılcımlarını oluştur GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ “Emek Piyasası” Günlerden 24 Ocak 1993 Pazar. Tatil mahmurluğunu, televizyon izleyerek atlatmaya çalışırken donup kalıverdim. Çünkü geçmekte olan altyazı Uğur Mumcu’nun bombalı bir suikastta hayatını kaybettiğini duyuruyordu. Ne kadar süre öyle kalakaldığımı anımsamıyorum. Aklım başıma geldiğinde ilk işim Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Ziya Sonay’ı aramak oldu. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Merkezi’nde buluşup, ağlamaklı bir yüzle Cumhuriyet’in yolunu tuttuk. Hem başsağlığı dileklerimizi ilettik hem de ne yapabileceğimizi konuştuk. O anda tek düşünebildiğimiz şuydu: Kalpaklı Kuvayı Milliyeci olarak tanımlanan, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen, duruşuyla yiğit gazeteci Uğur’u yitirmiştik. Soruşturmacı gazetecilik alanı da onun kişiliğinde büyük bir yara almıştı. ??? Uğur Mumcu’yu; siyasal gelişmelerin kötüye gidişi, Atatürk ilkelerine yönelen saldırılar ve tam bağımsızlık ülküsünün yıpratılmakta oluşu nedeniyle daha çok Atatürkçü kimliğiyle anıyoruz. Bugün sayfa komşularım, emek konusunu irdeleyen, haberleştiren genç meslektaşlarım. Bu nedenle ben de istedim ki onlara emek savunucusu Uğur Mumcu’nun kaleminden katkıda bulunayım. 19 Ekim 1990 günlü Gözlem köşesinin başlığı “Emek Piyasası”. Bir yönüyle bugünü de anlatan, sayısal verileri yüzünden yine bugünle karşılaştırılabilecek yazısının, yerimin elverdiği ölçüdeki bir bölümünü alıntılıyor, Mumcu’yu saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. ??? “Ücret ve aylıkların ulusal gelirdeki payları, 1979 yılında yüzde 33 dolaylarındayken bu pay, uygulanan ekonomik model nedeniyle 1990’larda yüzde 14’lere düşmüştür; kâr, faiz ve rant gelirlerinin ulusal gelirdeki payları 1979 yılında yüzde 43’ken bu oran 1990’a gelindiğinde katlanarak artmış ve yüzde 73’lere ulaşmıştır. Adaletsizlik bu kadar açık ve seçik ortadadır. ??? İç ve dış borçlar jet hızıyla yükselerek devleti tam bir ipotek altına sokmuştur. İç borçlar, 1979 yılına göre tam 58 kat artmıştır; 1979 yılında 14 milyar dolayındaki dış borç, 1990’larda 36 milyar dolara ulaşmıştır. Son yıllarda “sabit sermaye yatırımları”nda da gerileme olmuş; bu yatırımlardaki kamu payı düşerken özel yatırımlarda da konut sektörü dışında gerilemeler kaydedilmiştir. İşte açık seçik ortada: Bu model emek gelirlerini geriletiyor; sermaye gelirlerini arttırıyor. Bu modelde sermaye alabildiğine serbest; üstelik devletten de cömertçe destek alıyor. Buna karşılık emekçi kesim önüne binbir türlü yasak ve engeller konuyor. Devlet, işçilerin, memurların ve köylülerin emeklerini emek piyasalarında özgürce pazarlamalarını ya yasaklıyor ya kısıtlıyor. Bunları yaparken de sermaye sınıfına, tekellere, holdinglere ayrıcalıklar sağlıyor. ??? Memura sendika kurmak ve grev yapmak yasaktır. Sendikası olmayan, grev de yapamayan memur, emeğini pazarlama gücünden yoksundur. Ne yapsın memur? Sağına baksa suç, soluna baksa suç; ağzını açsa, hak arasa suç! Bütün dünyada memurlar sendika kurarlar, bizde memur sendikaları kurmak yasaktır. Anayasada böyle bir engel yok, ama yine yasaktır! Ücretle çalışan 13 milyon işçiden ancak 1 milyon 921 bini sendikalıdır. Sendikalar da binbir türlü yasakla kuşatılmıştır. Bu yüzden “sermaye piyasası” açık, “emek piyasası” kapalıdır. Ne yapsın işçi? Ne yapsın memur? Vur ağzına al lokmayı... Emek gelirlerini azaltıp kârfaiz ve rant gelirlerini arttıran düzen ve model budur.” Yolİş, TÜMTİS, Selülozİş, Deriİş, Haberİş (iki şube), Belediyeİş (dört şube), Basınİş, Harbİş (iki şube), TezKoopİş, Petrolİş ve TGS. baskı, sendikaların sindirilmiş bir politika altında olması, Türkİş’in pek çok olayda duyarsız kalması oluyor. Türkİş’e bağlı şubelere çağrı yapılıyor. 70 şubeden 20’si ilk toplantıda yer alıyor. Toplantıda “Saldırılara karşı ancak birlikte hareket edilebilirse karşı konulabileceği, aktif bir sendikal hareket için nelerin yapılması gerektiği gibi konular konuşuldu. Bir yürütme komitesi seçildi. Sonuç olarak işçi sınıfı üzerindeki baskıları aşmak, çalışanların haklarını korumak amaçlandı” diyen Tay, Haberİş’in grevinde ciddi bir destek olduklarını dile getirdi. Şimdi önlerinde genel sağlık sigortası ve sosyal güvenlik reformu gibi ciddi konuların olduğuna dikkat çeken Tay, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması, işyeri barajlarının kaldırılması gibi konularda çalışmalar ya T duğu hareket, kısa sürede bir dayanışma platformuna dönüştü. Birkaç sendikanın çağrısı üzerine ilk toplantıya 20 şubenin katıldığı ve daha sonra 16 şubenin düzenli olarak bir araya geldiği Türkİş Şubeler Platformu’nun beş kişilik bir de yürütme kurulu bulunuyor. Yürütmede yer alan Deriİş Tuzla Şube Başkanı Binali Tay’ın verdiği bilgiye göre, bir araya gelenlerin hareket noktası, emek örgütleri üzerindeki pacaklarını anlattı. Özel sektörde yaşanan örgütlenme sorunlarının, yarın kamuda da yaşanacağını belirten Tay, zaten özelleştirmelerle pek çok kamu kuruluşunun artık özel statüye geçtiğini, Tek Gıdaİş’in Tekel’in özelleştirilmesiyle ciddi sorunlar yaşayacağını da hatırlattı. Tay, Türkİş’e karşı olmak için yola çıkmadıklarını, ancak tarihinde ilk kez asgari ücret tartışmalarında ücrete şerh konulmamasının sıkıntısını yaşadıklarını, en azından kendilerine neden şerh konulmadığının anlatılması gerektiğinin altını çizdi. Tay, demokratik ve sosyal haklardaki geri gidişin önlenmesi ve yeni hakların kazanılmasında daha aktif bir Türkİş istedikleri için uğraştıklarını da sözlerine ekledi. Tiyatro sanatçısı vasıfsız işçi İhaleyle sanatçı alımından sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’nda bir ilk daha yaşanıyor. Şehir Tiyatroları sanatçıları, bu aydan itibaren vasıfsız işçi kadrosuyla belediye bünyesine alındı. Yıllardır kadro bekleyen oyuncular bu uygulamaya büyük tepki gösterdiler. “Vasıfsız işçi olarak kadroya alındıysak, belediyenin her yerinde; parklarda da, mezarlıklarda da çalıştırılabiliriz” kaygısını taşıdıklarını belirttiler. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya ise oyuncuların böyle bir istismarla karşılaşLevent Üzümcü, Şehir Tiyatroları mayacakları söoyuncuları arasında zü verdi. Protoyer alıyor. kol imzalamak isteyen oyuncular sıkıntılarını şöyle özetliyor: “Ocak ayı itibarıyla işçi kadrosuna geçtiğimizi öğrendik. Hepimiz kaygılıyız. Vasıfsız görünüyoruz. Oysa birçoğumuz konservatuvar mezunu. Şehir Tiyatrosu’nda yıllardır çalışan alaylı arkadaşlarımız da var. Vasıfsız işçi kadrosuna alındığımız için Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde de, Mezarlıklar Müdürlüğü’nde de çalıştırılabiliz. İşçi olduğumuzu öğrenince bizler de sendikaya üye olduk.” Belediye İş 2. No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm de, 67 kişinin sendikaya üye olduğunu belirterek, “Bu arkadaşlarımızın farklılıkları belirlenmiş değil. Sanatçıların konumları ‘işçi’. Yarın ne olur kaygısı taşıyorlar. Bu nedenle arkadaşlarımızın durumunu bir protokolle netleştirmek istiyoruz” dedi. Tuzla’da, resmi rakamlara göre 25 bin, sendika ve uzmanlara göre 35 bin işçi çalışıyor Ecel seyrediyor, biz çalışıyoruz ESRA AÇIKGÖZ , Tuzla Tersanesi ölümlü “iş kazaları” ile gündemde. Alınmayan güvenlik önlemleri nedeniyle gerçekleşen bu ölümlerle ilgili haberlerdeki son isim, gemiden düşerek hayatını kaybeden 19 yaşındaki Onur Bayoğlu’ydu. Daha onun cenazesi kalkmamıştı ki tersanelerden bir haber daha geldi, Gemsan tersanesinde Gazi Akıllı adlı işçi yüksekten düştü, hâlâ yoğun bakımda. 13 ayda 13 işçi yaşamını yitirdi. Kimi gemiden düştü, kimi patlamada hayatını kaybetti, kimini elektrik çarptı... Üstelik bunlar gazetelere yansıyanlar. Bir de görünmeyen iş kazaları var; göze çapak kaçması, vücudun bir bölgesinin yanması, el kesilmesi ya da uzun sürede ölüme sebep verecek sorunlar; ciğerlerin küçülmesi, nefes alma zorluğu, demir zehirlenmesi... Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde, resmi rakamlara göre 25 bin, sendika ve uzmanlara göre 35 binden fazla işçi çalışıyor. Bu işçilerden biri de beş yıllık montaj ustası Tarık B. “Günde 200 iş kazası yaşanıyor. Bizim bile hepsinden haberimiz olamıyor, çünkü çok büyük bir alan ve çok fazla insan çalışıyor. Bir kaza olduğunda insanların ilgi göstermesine, olayın duyulmasına neden olduğu için izin vermiyorlar” diyor. Tersane sektörü giderek büyüyor. Sektörün başını çeken bölge ise 38 ‘ G E M İ L E R D E Tuzla tersaneleri, yaşanan ölümler nedeniyle aslında uzun bir süredir bir kesimin gündeminde... “Abdullah Baştürk 5. İşçi Öyküleri Yarışması”nda birincilik ödülünün bu konuda yazılan bir öyküye verilmesi de bunun bir kanıtı... Eski Genelİş ve DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk anısına; Baştürk ailesi, Edebiyatçı Z A L İ M V A R ’ lar Derneği ve DİSK/Genelİş Sendikası’yla birlikte beşincisi düzenlenen yarışmaya geçen yıl 91 öykücü 132 öyküyle katılmış, yarışmada birinciliğe tersanelerdeki çalışma koşulları, ilgisizlik ve duyarsızlığı anlatan “Gemilerde Zalim Var” adlı öyküsüyle Mehmet Atilla değer görülmüştü. tersanenin yer aldığı Tuzla. Yoğunlaşan işlerle artan “iş kazaları”nın sayısı paralellik gösteriyor. Limterİş Sendikası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü’nün hazırladığı “Tuzla Tersaneler Bölgesindeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş Kazaları” raporu da onu doğruluyor. Rapora göre, 2001’de 147.130 DWT’lik iş kapasitesinde sadece 1 işçi ölürken, 2007’de bu rakam 1.007.968 DWT’ye çıktığında işçi ölümleri de 12’ye yükseliyor. İşçiler kazaların artışının diğer bir sebebi olarak da taşeronlaşmayı gösteriyorlar. 1.5 yıldır kaynakçı olarak çalışan Durmuş K., “Bize farklı rakamlara imza attırıyorlar, oysa o rakamdan daha fazla maaş veriyorlar, ancak aradaki farkın sigortası yatırılmıyor. Kimi işçiler çalışma listesinde bile gözükmüyor. Asıl suçlu, Çalışma Bakanlığı” di ye konuşuyor. Taşeronlaştırma, düşük fiyata çalışacakları için deneyimsiz işçileri de tersanelere sokuyor. Tarık B. “Sadece, baretinizi takın, kablolara dikkat edin gibi şeyler söyleyerek güya iş güvenliği eğitimi veriyorlar” diyor. Montaj yardımcısı Zafer T. onu tamamlıyor: “Haliç tersanelerinde işçiler örgütlüydü, taşeronluk yoktu ve neredeyse hiç ölüm yaşanmıyordu. İki binin üzerinde taşeron vardır. Beş ölüm yaşandığında, Çalışma Bakanlığı’ndan yetkililer geldiler, her şey uygun, deyip gittiler. Bu açıklamadan sonra iki ölüm daha olou. İşçilerin örgütlü olması, bunlara tepki vermeyi sağlayacağından önemli.” ‘Başka çare yok’ “Bir arkadaşımız, ecel yanımızda bizi seyrediyor, biz çalışmaya devam ediyoruz, demişti. Gerçekten öyle” diyor Zafer T.: “Başlarda tersaneye girerken dizlerim titriyordu, duman, ateş, koca koca levhalar, yüksek gemiler... Birini sedye ile yanından götürüyorlar, biri düşmüş, yatıyor. 10 dakika sonra sen de ölebilirsin, hiçbir garantisi yok. Son ölenlerden biri sadece trafo yanından geçerken, daha işe başlamadan elektrik çekince öldü. Bir keresinde bir kabloda 11 kaçak saydım, bunlar değiştirilmiyor, bantlanıyor.” Durmuş K. dalgın, “Bir gün benim başıma da gelecek, onu görebiliyorum. Ben dikkat etsem de bir başkası dikkat etmeyecek, alt katımda ya da yan tarafımda bir patlama olacak, ben de etkileneceğim. Burada kaldığım sürece kaçarı yok, ancak yanımda insanlar ölse, bir gün ben de ölecek olsam da çalışacağım, başka çarem yok. Yevmiyeyle çalışıyorum, paraya ihtiyacım olduğundan pazar dahil çalışıyorum” diye anlatıyor kaygısını. oerinc?cumhuriyet.com.tr ACI KAYBIMIZ Kocaeli Üniversitesi Önceki Rektörü, Fakültemizin Kurucu Dekanı, Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı, Sevgili hocamız ve arkadaşımız Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nu yitirdik. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri ve Öğrencileri Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çalışanları ESAS NO: 2004/255 Davacı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili Av. Birsel Dede tarafından davalılar Salih Kuzu vs. aleyhine mahkememize açılan Kamulaştırma Bedel Tespiti davasının yapılan ve bitirilen yargılaması sonunda; HÜKÜM: Kamulaştırma bedelinin 29.112.81 YTL olarak tespiti ile kamulaştırılan bölüme ait tapu kaydının iptaline, davacı Karayolları Genel Müdürlüğü lehine yola terkinine, Kocaeli, İzmit Yuvacık Beldesi 588 parsel nolu 174 m2 yerde tapu maliki Hasan Kurtoğlu adına 5/64 hisse. İbrahim Kuru adına 5/64. Salih Kuru adına 5/64 hisse. Mustafa Ayta adına 20/64 hisse. Hasan Demir adına 24/64 hisse. TAPU KAYITLARININ İPTALİNE, davacı karayolları Genel Müdürlüğü adına YOLA TERKİNİNE, Kamulaştırma bedelinin 29.112.81 olarak TESPİTİNE, kararın kesinleşmesi beklenmeksizin hak sahipleri adına, hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiş olup, işbu karar tüm aramalara rağmen bulunamayan aşağıda isimleri yazılı davalılara karar yerine kaim olmak üzere İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 1 MUSTAFA AYTA 2 HASAN DEMİR (Basın: 3206) KOCAELİ ASLİYE l. HUKUK MAHKEMESİ CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle