05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2008 ÇARŞAMBA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB S S PB PB PB PB S PB 9 2 10 10 14 10 14 10 7 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB 8 PB 7 PB 10 PB 8 S 0 S 1 S 2 S 10 Y 16 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y 13 Y 14 PB 6 PB 9 PB 4 PB 6 S 3 S 0 S 13 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun güney kesimleri parçalı çok bulutlu, İç Anadolu’nun güneyi, Orta ve Doğu Karadeniz, Batı Akdeniz kıyıları, Muğla, Gaziantep ve Şanlıurfa çevreleri ile sabah saatlerinde İç Anadolu’nun güneyi yağışlı diğer yerler az bulutllu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı batı kesimlerde biraz artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y 4 B 4 Y 6 Y 12 B 9 B 8 Y 8 Y 8 Y 6 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y 8 Y 3 Y 11 Y 4 Y 9 B 9 Y 14 B 16 Y 9 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB 2 B 1 Y 16 PB 1 PB 6 PB 3 B 7 B 15 B 10 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ğının “benim ülkemde” uygulandığını yana yakıla söylerken; başbakan olarak temsil ettiği Türkiye’yi, demokrasiden nasibini almayan bir ülke gibi gösteren şu ifadeyi kullanıyor: “Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?” Yabancı gazeteci Türkiye’de yaşananları bilmiyor, bilmemekte haklı. Yoksa bu Başbakan’a, dünyanın neresinde ülkesi dışında sadece “Türban için bir anayasa yapmaya girişen bir iktidar var” diye sorabilirlerdi. RTE meydanı boş bulmuş, durmadan konuşuyor. Kendi mantığına uygun savunmalar ve saldırılar yapıyor. Suçluyor. Çok belirgin marifetini yine sergiliyor, zeytinyağı gibi üste çıkıyor. RTE, “doğuştan değil, mecburi demokrat” olmanın gereğini yerine getiriyor. ??? 1982 Anayasası’nın “Başlangıç” bölümündeki: “…laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…” Yine anayasanın 24. maddesinin son fıkrasındaki: “…Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfus sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz…” kesin buyruklarını bir kalemde silip atıyor. Türbanı takanların dini inançlarını yerine getirdiklerini yineleyen sözlerine bu kez, “velev ki” diyor: “Türban siyasi simge. Simgeyi yasaklayabilir misiniz?” diye bir soruyla baklayı ağzından çıkarıyor. AİHM’nin türbanı yasaklayan kararı mı? Ulemaya sormadan aldığı karar mı? RTE onu da türban simge değildir diyerek Madrid’de bir hamlede siliyor. Türbanın siyasal bir simge olduğunu kabul ve ilan ediyor. Ya 1982 Anayasamız? Nâzım’ın bir şiirindeki; “şu tabakta yatan uskumru gibi mahzun”. ??? RTE’nin türban konusundaki görüşlerine karşı siyaset ve ilim adamlarının tepkilerinin kaynağı 1982 Anayasası. Yeni bir anayasa yapmaya girişerek; 1982 Anayasası’nın buyruklarını ortadan kaldırmak isteyen RTE’yi, 1982 Anayasası’nın buyruklarıyla saldırmak, eleştirmek; bu anayasa ile RTE’nin yapmayı istediğine karşı çıkmak garip bir tezat içeriyor. 82 Anayasası’nı ortadan kaldırmanın peşinde. Partisinde hazırlattığı anayasaya türban için bir madde mi koyar, yoksa kamuda ve üniversitelerde kılık kıyafeti serbest bırakan bir hüküm mü icat eyler, henüz belli değil ama ve lakin: Yeni bir anayasa demek, 1982 Anayasası’nın ortaya koyduğu kuralların geçersizliğini kabul etmek, demek. Türbanı yasaklayan anayasadan kurtuluyor. ??? Sorunu yeni anayasayla çözeceğini Madrid’de açıkladı. Türbanı siyasal bir araca dönüştüren sözlerine 1982 Anayasası ile yanıt vermek, karşı çıkmak gelecek için bir güvence olabilir mi? Hayır! Görünen köy kılavuz istemez: RTE, anayasaya AKP çoğunluğu ile Meclis’ten geçirir. Anayasa Mahkemesi’nden zaten umut yok. Son hamle, son umut Çankaya mı dediniz? Müsaade buyurun efendim; Çankaya’daki türbanlı eşli AKP’li ile türbanlı eşli RTE, bu konuda çoktaaan bir anlaşmaya varmıştır. Tek olasılık; Çankaya’dakinin RTE ile uzlaşarak, yeni anayasayı ulusa onaylatmak gibi görünürde demokratik, gerçekte AKP amaçlarını ulusa onaylatma yöntemine başvurması, halkoylamasına gitmesi. Medyamız bu sonucu ne kadar demokrat, ne kadar hak ve hukuka saygılı bir cumhurbaşkanımız var diye alkışlar, düğün bayram eder. Laik rejimden bir parça daha gider. Masallardaki gibi bir sonla: Onlar erer muradına, onlar çıkar kerevete! Bush Ortadoğu’ya neden geldi? Herhalde eserinin son durumunu görmek için. Çözüm bir yana daha da karışan Filistin’i görmek için. Dört yıldır, parçalanmış, kandan ve ölümden başka bir şeyin yaşanmadığı Irak’ı görmek için. Ve herhalde, Amerika başkanlığının son yılında, giderayak, yeni bir kan deryası haline getirmeyi planladığı İran’ı görmek için. Bölgeye yeni savaş tohumları ekmek için... ‘Seçimlerde ne olur ne olmaz’ diyerek, petrol, silah ve kan lobilerine son hizmetini yapmak için. ??? Bush’un İsrail’de söylediği sözler, Irak saldırısı öncesindeki Pentagon yalanlarına ne kadar da benziyor. O zaman, Irak’ın elinde kitle imha silahları olduğu yalanı ortaya atılmış, koca koca Amerikan bakanları, generalleri, çocuk resimleri gibi çizimlerle, GENİŞ AÇI HİKMET BİLA İran Kolay Lokma mı? krokilerle dünyayı kandırmaya çalışmışlardı. Irak’ta kitle imha silahı falan olmadığı ortaya çıktı. Bir şey daha ortaya çıktı: Bir buçuk milyondan fazla ölü Iraklı... Çoğu çocuk... Kitle imha silahları iddiasının yalan olduğunun ortaya çıkması, yeni yalanlara engel olmuyor demek ki. Şimdi de, İran’ın nükleer silah yapacağından, bu silahlarla Amerika’yı vuracağından söz ediyorlar. İster inan ister inanma. Adam İran’a saldırmayı kafasına koymuş. ??? İran, Irak’a benzer mi? Irak’ta, bırakın ülkenin tümünü, Şii güneyini, Kürt kuzeyini, Sünni ortasını, başkent Bağdat’ı bile kontrol edemeyen bir işgal gücü, (ki Afganistan’da da durum farklı değil) İran’a nasıl diş geçirecek? İşgale gerek olmadığını, havadan, karadan, denizden bombalar, füzeler yağdırıp dağıtmayı, birbirine düşürmeyi hedefliyorsa, bunun garantisi var mı? Avrupa ve Ortadoğu’nun Asya kapısı, tarihsel kökleri olan bir ülkeyi dağıtmak bu kadar kolay mı? Üstelik, bu ülke dev gibi Asya ülkelerinin aynı zamanda enerji kaynağı ise?... Zor hesap? Burada bir de zor soru var: İs rail Bush için cepte keklik. Ya Arap ülkeleri? Irak savaşıyla kimyaları bozulan, diken üstünde yaşamaya başlayan Arap ülkeleri?.. Bir İran savaşının kendilerine neye mal olacağını biliyorlar mı? Saltanatlarının yıkılmayacağından, zenginliklerinin yok olmayacağından, halkların açlık ve iç savaşlar içine düşmeyeceğinden emin olabilirler mi? Petrol, silah, kan lobilerinin istediği belki budur. Ama milyonlarca Arap insanın hakkı bu değil. ??? Dikkat ederseniz, İsrail dedik, Arap ülkeleri dedik, İran dedik, Asya dedik, Amerika dedik, bir bölge ülkesinden hiç söz etmedik. Saldırıya uğramış, yaralanmış ve hâlâ kendini bölgenin en büyüğü, lideri sanan bir ülkeden... Onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim... [email protected] IRAK’IN KUZEYİ Türk uçakları PKK’yi vurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına yönelik hava harekâtı düzenledi. Genelkurmay, operasyonda sivillere zarar gelmediğini, operasyonun “etkili” olduğunu açıkladı. TSK, Irak sınırları içinde bulunan PKK’li teröristlere yönelik operasyonlarını sürdürüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde, dün gerçekleştirilen operasyona ilişkin yapılan açıklama şöyle: “Irak’ın kuzeyindeki ZapŞivi, AvaşinBasyan ve Hakurk bölgelerinde tespit edilen PKK / Kongra Gel terör örgütüne ait hedefler, Türk Hava Kuvvetleri’ne mensup savaş uçakları tarafından, 15 Ocak 2008 günü icra edilen hava harekâtı ile etkili olarak vurulmuştur. Görevlerini başarıyla tamamlayan uçaklarımız emniyetli bir şekilde üslerine dönmüşlerdir. Hava harekâtında, örgüte ait olduğu kesin olarak teyit edilen hedeflere taarruz edilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’nca daha önce de açıklandığı gibi, bölgedeki sivil halkın operasyonlardan etkilenmemesi için azami hassasiyet gösterilmektedir. Asker ve sivil ayırt etmeksizin herkesi hedef alan PKKKongra Gel terör örgütü, son eylemleriyle gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuş ve insanlığın temel değerlerini benimseyen tüm uygar dünyanın hedefi haline gelmiştir.” TSK 2007 Aralık ayında da PKK’nin Irak’ın kuzeyinde bulunan yerleşimlerini havadan bombalamıştı. Türk kara birlikleri sınıra yakın bölgelerde tespit edilen teröristlere yönelik sınır ötesi operasyon gerçekleştirmişti. Çankaya’da tablo tartışması Ressam Çallı, Sezer’in isteğiyle yaptığı ‘Atatürk ve Devrimleri’ konulu tabloların Gül Köşk’e çıkınca depoya kaldırıldığını söyledi. Çankaya yetkilileri ise ‘dokunmadık’dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ünlü ressam Yaşar Çallı, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in isteği üzerine yaptığı “Atatürk ve Devrimleri” konulu tablolarının, Abdullah Gül’ün göreve gelmesinin ardından Çankaya Köşkü’nün duvarlarından indirilip depoya kaldırıldığını söyledi. Edinilen bilgilere göre, 10. Cumhurbaşkanı Sezer, göreve geldikten sonra TBMM’den emekli olan ressam Yaşar Çallı’dan Atatürk ve devrimlerini konu alan tablolar hazırlamasını istedi. Çallı için Cumhurbaşkanlığı’nda bir de atölye oluşturuldu. Burada bir yıl çalışan Çallı, Atatürk’ün Samsun’dan başlayarak milli mücadele çerçevesinde ziyaret ettiği tüm illeri gezdi, kaldığı evlerin fotoğraflarını aldı. Tüm bu çalışmalar sonucunda 32 tablo yapan Çallı, bunları Köşk’e teslim etti. Tablolar, Köşk’ün duvarlarında sergilenmeye başlandı. Çallı, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Sezer’in görevden ayrılmasının ardından tablolarının duvarlardan indirildiğine dair duyumlar aldığını söyledi. hapsedilecek. Çankaya Köşkü, Cumhuriyet’in zirvesindedir, oranın itinayla korunması gerekir. Burada Cumhuriyet’e ters düşen davranışlar içinde olunamaz.Atatürk ilkelerine aykırı davranılamaz. Sanatçı olarak bir isteğim var. Hangi kurumda olursa olsun bunları sergilemek istiyorum” diye konuştu. Gerilimden yana olmadığının altını çizen Çallı, şöyle devam etti: “Ülkemi çok seviyorum, bırakıp gitme niyetinde de değilim.Ama bazen öyle umutsuzluğa kapılıyoruz ki... Ancak biz fırçamızla, yazar kalemiyle, köşe yazarı köşesiyle, şair şiiriyle, Fazıl Say eserleriyle görevini yapmalı. Ben kendimi görevli sayıyorum, ben devletin kadrosundaki tek ressamım. Ben Cumhuriyet için görevliyim. Benim sorumluluğum, milletvekillerinden bile daha büyüktür.” Devlet kurumlarındaki tabloların kişilere göre değişmemesi gerektiğini vurgulayan Çallı, “Her gelen kendine göre tablo asarsa, siyasi konumunun gücüne dayanarak, kendine göre bir tablo koymak isterse olmaz. Öyleyse Meclis’in duvarlarına, Cumhurbaşkanlığı’nın duvarlarına Mekke, Medine tabloları mı asılsın” diye sordu. Sanatçının, ülkesinin yaşadığı olayları yansıtan konuları işlemesi gerektiğini ifade eden Yaşar Çallı, “Bu benim karakterim, benim tabii ki manolya tablolarım da var, folklorik kompozisyonlarım da var, ama sanatçıya düşen görev, içinde yaşadığı dönemi yansıtmasıdır. Bu benim için de, tüm sanatçılar için de görevdir” dedi. Çankaya Köşkü yetkilileri ise tablolara dokunulmadığını savundu. ‘Görmek istemiyorlar’ Bunun üzerine Çankaya Köşkü’nü aradığını dile getiren Çallı, yetkililerin tabloların depolara alındığını aktardıklarını bildirdi. Çallı, “Şu anda Cumhurbaşkanlığı makamında olan zihniyet, o tabloları duvarlarda görmek istemez tabii” dedi. Tablolar arasında yer alan 2.604 metre boyutlarındaki “Kaos”ta Şapka Devrimi ile milli mücadelenin ele alındığını anlatan Çallı, Köşk’ün Cumhuriyetin en kutsal mekânı olduğunu ifade etti. Çallı, “Bu süre içerisinde tablolar depoda ASKERİ İŞBİRLİĞİ GÖRÜŞÜLDÜ Saygun’dan Irak’a ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Irak Genelkurmay Başkan Yardımcısı Hava Orgeneral Nasier Abadi’nin davetlisi olarak dün Bağdat’a çalışma ziyaretinde bulundu. Orgeneral Saygun’un, ziyaret kapsamında Irak Çokuluslu Kuvvet Komutanı Orgeneral David H. Petraeus ile de bir araya gelerek, terorizme karşı işbirliğindeki kararlılığın teyit edildiği bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan basın açıklamasında, Orgeneral Saygun’un ziyaretine ilişkin olarak şöyle denildi: “Orgeneral Saygun, Orgeneral Abadi’nin davetlisi olarak Bağdat’a çalışma ziyaretinde bulunmuştur. Ziyaret esnasında, terörle mücadele ve uzun vadeli askeri işbirliği imkânları dahil, iki ülke silahlı kuvvetlerini ilgilendiren konular ele alınmıştır. Saygun, Bağdat ziyareti kapsamında, Orgeneral David H. Petraeus ile ayrı bir görüşme yapmıştır. Görüşmede, terörle mücadele konusunda fikir alışverişinde bulunulmuş ve iki ülkenin terorizme karşı işbirliğindeki kararlılık teyit edilmiştir.’’ Hasta için gölün buzunu kırdılar Yurt genelinde etkili olan kar yağışı ve soğuk hava, ulaşımı ve yaşamı olumsuz etkiliyor. Beyşehir Gölü’ndeki Kumluca adasında yaşayan ve astım hastası olduğu bildirilen Ayşe Torus (39) fenalaşması üzerine Beyşehir Gölü’nün ortasına kadar buzlar kırılarak getirildi. Ancak gölün ortasında buz tabakasının kırılamayacak kadar kalınlaşması üzerine hasta kadının da bulunduğu kayık, gölün ortasında kaldı. Köylüler, kayığı buz tabakasının üzerine alıp kaydırarak kıyıya ulaştırdı. Torus, kıyıdan Şarkikaraağaç Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Hayrünnisa Gül’ün ABD yemeği ‘Alkolsüz tatlı’Türk genci işinden etti Dış Haberler Servisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Washington ziyareti sırasında eşi Hayrünnisa Gül’ün bakan eşleriyle birlikte bir restoranda yediği yemeğin ayrıntılarını basına sızdırdığı gerekçesiyle restoranda çalışan Türk garson Kerem Çelik işinden atıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ABD Başkanı George Bush’un bir araya geldiği geçen hafta salı günü Türk Büyükelçiliği, Washington’un sosyetik restoranı Cafe Milano’yu arayarak Hayrünnisa Gül ve bakan eşleri için akşam yemeği rezervasyonu yaptırmıştı. Yemekte Türk heyetine hizmet etmekle görevlendirilen Türk garson Çelik’in, yemeğin faturasının büyükelçiliğe gönderildiği ve alkollü tatlının alkolsüz olarak hazırlandığı yönündeki ayrıntıların basında yer almasının ardından işinden atıldığı öğrenildi. Yurttaşlar, buz tutan Beyşehir Gölü’nde tüm uyarılara karşın yürüyorlar, bisiklete biniyorlar. (AA) TÜRKİYE VANAYI KAPATTI Tebliğ, cemaat, cihat! ? Baştarafı 1. Sayfada Komşuya doğalgaz yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye, 3 ay önce açılan doğalgaz hattından Yunanistan’a verilen günlük yaklaşık 2.5 milyon metreküplük doğalgaz sevkıyatını durdurdu. Diplomatik kaynaklara göre, yaşanan doğalgaz krizi, zorunluluklar nedeniyle komşu Yunanistan’a da yansıtıldı. Bu kapsamda, 3 ay önce Başbakan Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in ortaklaşa açtığı doğalgaz vanası, Tahran yeniden aktarıma başlayana kadar kapandı.Doğalgazın ilk olarak İran’dan gelen aktarımın tamamen durmasının ardından 3’te 2 oranında düşürüldüğü belirtilirken stokların tükenmeye başlamasıyla, doğalgaz akışının dün kapatıldığı vurgulandı. Enerji Bakanlığı kaynakları Atina’nın bu durumu anlayışla karşıladığını; aktarımın İran’dan doğalgaz gelmesiyle yeniden başlayacağını belirtti. Türkiye ile Yunanistan arasındaki en büyük ekonomi anlaşması olma özelliği taşıyan doğalgaz boru hattı projesi, Güney Avrupa Gaz Ringi’nin ilk aşaması olma özelliğini taşıyor. Türkiye bölümü 144 milyon dolara mal olan proje, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihraç edilecek ilk doğalgaz olması açısından ayrı önem taşıyor. Türk büyükelçiliğinden şikâyet Restoran yönetiminin kendisini çağırarak Türk Büyükelçiliği’nden üst düzey bir ismin bu konuda şikâyette bulunduğunu söylediklerini belirten Çelik, “Masada ne yendiği, hesabın ne kadar olduğu, ne kadar bahşiş ödendiği ve faturanın büyükelçiliğe gönderildiği bilgilerini” sızdırmakla suçlandığını söyledi. ABD’de yarım bıraktığı pilotluk eğitimini tamamlamak için çalıştığını söyleyen Çelik, “4 ay daha garsonluk yaparak parayı temin etmeyi istiyordum” dedi. Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT ŞENOL Demirel’in “Şeyh Vecdi’nin tavsiyesiyle Hizbullah’a katıldığı”, İsmail Yarba’nın “Adıyaman Menzil dergâhına”,Yusuf Zengin’in ise “Müslüman Kardeşler örgütüne üye olduğu” belirtilmişti. “Melle Ahmet” kod adlı Hizbullahçı Tahsin Kara ise Molla Abdullah Musilioğulları’nın talimatıyla adam öldürme ve yaralama olaylarını gerçekleştirdiğini itiraf etmişti. Radikal dinci ya da Türk İslam sentezci tetikçilerin Nur tarikatıyla ilişkileri bununla da kalmıyor. 17 Ocak 2000’de Beykoz’da öldürülen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, onun ardından görevi üstlenen İsa Altsoy ile diğer örgüt yöneticilerinin Said Nursi’yi referans aldıklarını ve sürekli onun idealleri ve mücadelesine vurgu yaptıklarını da unutmamak gerekiyor. 2003 Kasım ayında HSBC Genel Müdürlüğü’ne intihar saldırısı düzenleyen El Kaide üyesi İlyas Kuncak’ın büyük kızı Hubeyda Kuncak, 5 Aralık 2003 tarihli Milliyet gazetesine şunları söylemişti: “Babam 30 yaşındayken bir arkadaşının vasıtasıyla Fethullah Hoca’nın Nur cemaatine girerek İslama yönelmiş...” Trabzon’da rahip Andrea Santoro’yu vuran O.A’nın avukatlarından Mahya Usta’nın şu açıklamaları da cinayetin ardındaki referansı dışa vurmuştu: “O.A. cinayeti bana anlattı. İsmini vermediği aşırı dinci bir örgüt var. Bu örgütün Trabzon şubesi var. Bunların bir araya toplandıkları bir ev varmış. Bu çocuk da bu eve gidip geliyormuş. Bu grup, Danimarka’da patlak veren karikatür krizinden sonra rahip Andrea Santoro’yu hedef göstermiş!” Önce Cumhuriyet gazetesine bomba atan sonra da Danıştay’ı basarak hâkim Mustafa Yücel Özbilgin’i katleden avukat Al parslan Arslan’ın da tarikat evlerinde yetiştiği ortaya çıkmıştı. Arslan’ın olayın ardından bir süre tutuklu kalan hocası Salih Kunter’in Karagümrük’teki Nur evlerinde vaaz verdiği anlaşılmıştı. Gazeteler, “Şeyhin, Arslan’a artık harekete geçme zamanı” dediğini yazmıştı. Referans ve şiddet! Hürriyet gazetesinde 27 Mart 2007’de yayımlanan bir haberse Dink cinayetinin ardındaki mekanizmayı deşifre etmişti. Haberde “Cinayetin kilit ismi Erhan Tuncel’in, ortaokul ve lise yıllarında Elazığ’da Fethullah Gülen cemaatine bağlı Işık evlerinde kaldığı tespit edildi” diye yazılmıştı. Tüm bunları, Zirve Yayınevi katliamının sanıklarından Kürşat Kocadağ’ın “Nur evinde ders aldık” şeklindeki sözleri anımsattı. Sanıklardan Emre Günaydın ile dershanede tanıştıklarını anlatan Kocadağ’ın şu ifadesi ise “abi abla” adlandırmaları “ışık” ve “nur” kavramları, “ılımlı İslam” ve “hoşgörü” adı altında geliştirilen tebliğ, cemaa, cihat zincirinin sonuçlarını anlatmaya yetti: “Üniversiteden ağabeyler gelip bir Nur evinde bize ders veriyorlardı. Fahrettin Ölmez diye bir hocamız vardı. Burada 25 öğrenci vardı, Saidi Nursi’nin kitaplarını okuyorduk!” Malatya katliamının ardından zanlılarla ilişkileri gündeme gelen ve ifadesine başvurulmak istenen Bülent Varol’un ise Hizbullah örgütü üyesi olmaktan Adıyaman Cezaevi’nde tutuklu olduğu ortaya çıkmıştı. AKP’liler “özel yaşam biçimi” diye tanımlasa da geçmişte Hizbullah’ı yaratan medreseler günümüzde tarikatçılığın radikalleştiği merkezlere dönüşüyor! Son üç yılın siyasi cinayetlerindeki dini referanslar bu oluşumun ulaştığı boyutları dışavurmaya yetiyor! CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle