23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Süngü İsmail Yılmaz: “Sofralarında bıçak bulundurmayanlar, ‘minareler süngümüz’ diyen biriyle nasıl aynı sofraya oturur!” Ya ğ m u r E k i m RTE, laik düzene meydan okumuş... “Demek ki meydanı boş bulmuş!” BAŞLIKTA adı geçen şahıs kim? Kendileri, Adıyaman’ın Gerger ilçesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısı oluyorlar. Adı geçen Çankırı doğumlu şahıs, Ankara adli yargı savcı adayı iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 13 Haziran 2006’da yaptığı ad çekme sonucu 7. derecenin 1. kademesi karşılığı olan 705 artı 1500 gösterge aylık ve 98085 sicil numarası ile ilk görev yeri Gerger Cumhuriyet Savcılığı’na atanmış. Çiçeği burnunun ucunda bir savcı. Ama meşhur! Meşhurluğunu, Gerger’deki yerel gazete Fırat’ın sahibi ve yazarı Hacı Boğatekin hakkında açtığı soruşturmaya borçlu. Soruşturmanın nedeni, Boğatekin’in “Feto ve Apo” başlıklı yazısında “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapması” gibi görünüyor olsa da sanırım işin aslı burnundan yerli yersiz akan sümükleri nedeniyle Amerika’da uzun yıllardır tedavi edilen ve tedavisi bir türlü PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Sadullah Ovacıklı tamamlanamayan malum emekli vaize “Feto” denmiş olması. Yerelden ulusal basına taşınıp bugüne kadar herhangi bir yalanlama veya düzeltmeye konu olmayan olayda adı geçen savcı, ifadesini almaya çağırdığı gazeteciye bakın ne demiş: “Teröriste ne dersen de ama Türkiye’de milyonların gönlünde taht kuran Fethullah Gülen hoca efendi hazretlerine ‘Feto’ diyemezsin. Bir sonraki yazında hoca efendiden özür dilersen üstüne gelmeyeceğiz. Yoksa seni yakarım.” Adı geçen şahsın “özür dilersen üstüne gelmeyeceğiz” sözü bana anlamlı geldi. Şahıs, birinci tekil şahıs olarak konuşmuyor; çoğul konuşuyor. Gerger’de adliyesinden, polisine kadar devlet kurumlarında örgütlenmiş bir ‘hoca efendi Bush: “İran terör sponsoru. Siz de örgütleyicisi! Rehin İsmail Dadaş: “Vatandaşı rehin alanın alnını karışlayacağını söyleyen Başbakan, askerlerimiz rehin alınırken neredeydi!” hazretleri’ takımı olduğu izlenimi veriyor. Bu arada Gerger’in internet sitesini açınca haberler arasında şöyle bir haber yer alıyor: “Savcıdan Şok Sözler ve Sen misin Fetullah Gülen’e Feto diyen adlı haber Gerger Asliye Hukuk Mahkemesi’nce alınan kararla yayından kaldırılmıştır.” Ne ilginç değil mi? “Fetoş”a sansürle koruma kalkanı. Neyse, şahsın, “özür dilersen üstüne gelmeyeceğiz” açıklaması aslında cesaret gerektiren bir açıklama. Çünkü ‘Feto’, devletin ele geçirilmesine ilişkin projesinde, elinin altındaki çocuklara kendilerini açık etmemelerini öneriyordu. Demek ki bu iş tamamlanmış ya da tamamlanmak üzere. O halde, adı geçen şahıs Sadullah Ovacıklı’yı en kısa zamanda İstanbul’da savcı olarak görmek istiyor ve “Fetoş” (Feto değil) hakkında ifade vermek üzere kendilerini hasretle bekliyoruz! Ordu ve Siyaset Umut (14) Demokrat Parti yöneticileri iktidarlarının sonuna doğru Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kışkırtmak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır. “Ben bu orduyu teğmenlerle de yönetirim!” sözleri Başbakan Adnan Menderes’e aittir. 1960 Mayısı’nda Harp Okulu öğrencilerinin Ankara’da hükümeti protesto yürüyüşü yapmaları üzerine Cumhurbaşkanı Celal Bayar da ölçüyü kaçıracak, genç teğmenleri kastederek, “Tenkit zamanı çoktan geçti, şimdi tahrikçileri tenkil zamanıdır” diyecekti. Tenkil sözcüğü bilindiği gibi şiddet kullanarak yok etme anlamına gelmektedir. 27 Mayıs 1960 Darbesi/Devrimi, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1981 darbelerinden farklı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin siyasal yaşama emirkomuta zinciri içinde yaptığı bir müdahale değildir. Tam tersine genç subaylar tarafından gerçekleştirilen bu müdahale siyasal ordu hiyerarşisine rağmen gerçekleştirilmiş, Demokrat Parti’nin yöneticileri ve milletvekilleri ile birlikte zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun da tutuklanmıştır. Doğal ki demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasal hayata askeri müdahalelerin yeri olmamalıdır. DP iktidarının tüm aymazlıklarına, basiretsizliğine, muhalefeti bastırmak için başvurduğu birçok antidemokratik uygulamaya rağmen demokratik yolların tümüyle tıkandığını, askeri bir müdahalenin kaçınılmaz olduğunu söylemek zordur, dönemin muhalefet lideri İsmet İnönü, “Koşullar oluştuğunda darbe kaçınılmaz olur” demiş olsa dahi. Darbe sonrası faaliyete geçen ve verdiği kararların temyizi olmayan Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşunun, bir başbakanla iki bakanı darağacına göndermesinin evrensel hukukla da, demokrasiyle de bağdaşır bir yanı yoktur. 27 Mayıs darbesi topluma ilerici, reformcu bir anayasa kazandırmışsa da daha sonra gelen darbelere yol göstermiş, toplumun parlamenter sisteme yeni yeni duymaya başladığı güveni temelinden sarsmıştır. Bunun dışında Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumdaki yeniden artmaya başlayan saygınlığını bir daha tek başına iktidara gelemeyecek ölçüde olumsuz etkilemiştir. Darbecilerin ağızlarından Atatürkçülüğü düşürmemeleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu ilkeleri savunmak adına bu darbeleri gerçekleştirdiklerini söylemeleri kendi uydurdukları bir söylencedir. Atatürk’ün, ordunun siyasete müdahalesine ilişkin, ordunun ‘tek amacı’nın ne olduğunu somut olarak tanımlayan görüşleri çok açıktır ve ömrünün sonuna kadar değişmemiştir. Anımsayalım: “Bugünkü insanlık âlemi içinde mevki sahibi olabilmek için elbette sadece silah kuvvetine sahip olmak yeterli değildir. Benim düşünceme göre, kuvvetli bir ordu dendiği zaman anlaşılması gereken manâ, her ferdi, özellikle subayı ve kumandanı, fen ilmi ve medeni âlemin gereklerine göre yetişmiş ve bunlara göre düşünce ve hareketlerini uygulayan ordudur. Yüksek ahlâkta bir heyettir. Şüphesiz ki tek amacı, vazifesi, düşüncesi ve hazırlığı vatanı savunmak olan bu heyet, memleketin siyasetini idare edenlerin verecekleri karara göre faaliyete geçer.” (19 Kasım 1918’de Minber gazetesine verdiği ve Yeni Aktüel dergisi tarafından Türkçeleştirilen röportajından.) Dünyanın her yanında darbeciler, toplumun demokrasi bağlamında ‘rüştünü ispat etmemiş’ bireylerden oluşan bir ‘güruh’ olduğu inancından hareket ederek müdahalelerini gerçekleştirirler ve toplumu vesayetleri altına alırlar. Darbeler, toplumun bütününün aşağılanması anlamına gelir ve bireylerde derin psikososyal sarsıntılara, ruhsal çöküntülere neden olur. Özellikle 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri bireylerde kalıcı kişilik bozulmalarına, toplumda yozlaşıp çürümelere yol açmıştır. Bu duruma düşürülmüş bir toplumun bireyleri ne demokrasi ne de yurttaşlık bilincine sahip olabilirler. Örneğin, koca bir toplumu süngü zoruyla sandık başına götüreceksin ve kendi hazırladığın, aleyhinde propaganda yapmayı yasakladığın bir anayasaya oy vermeye zorlayacaksın! Bu anayasa yüzde 92 kabul oyu alacak ve o ülke tam çeyrek yüzyıldır bu anayasa ile yaşamak durumunda kalacak! Sonra Anayasa Mahkemesi’nin yüce yargıçları TBMM’nin çıkardığı yasaların, toplumun sırtına geçirilmiş bir deli gömleğinden farksız olan bu darbe anayasasına uygun olup olmadığına karar verecekler! Yasalar, Amerikalıların “Bizim oğlanlar!” dediği işbirlikçi darbecilerin hazırladığı anayasaya göre hazırlanacak, devletin adı da ‘hukuk devleti’ olacak! Bir toplum için, o toplumun hukuku için bundan daha büyük bir aşağılanma olabilir mi? Askeri müdahaleler neye son vermeyi öngörmüşler, neye müdahale etmişlerse seçmen çoğunluğu tersine bir refleksle onların yıkmak ya da değiştirmek istediklerini daha güçlü bir konuma getirmiştir. Bir yanıyla Adalet Partisi 27 Mayıs’ın, Anavatan Partisi 12 Eylül’ün, Milliyetçi Cephe 12 Mart’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi 28 Şubat’ın eseridir. Gerçekler kimi zaman içimizi acıtır, ama umudu yakalamak istiyorsak bu acı gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Burada yapmak istediğimiz de budur. (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) Merkez Taner Başlı: “Merkez Bankası, İstanbul’dan sonra muhtemelen Washington’a taşınacaktır!” SESSİZ SEDASIZ (!) Devlet memurlarına beş vakit namaz! DİYANET İşleri Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı’na genel idare hizmetleri sınıfından müfettiş yardımcısı almak üzere sınav açmış. Sınava girecek adaylarda aranan koşullardan biri; din eğitimi yapan dört yıllık fakülte veya yüksekokul bitirmiş olmak! Ne var ki yazılı sınavda sorulacak sorular din eğitimiyle ilgili değil hukukla ilgili. Zaten “dışarı”dan birini sınava almıyorlar; sınava ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan en az beş yıldır yani AKP iktidarından beri çalışmakta olanlar girebiliyor. İlahiyat fakültesini “engin” hukuk bilgisiyle bitirmiş ve halen Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışan adayları sözlü sınavda bekleyen sorular ise Kuran üzerine! Aranan bir başka koşula gelince, aynen şöyle: “İtikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olmak.” İşin özü, beş vakit namaz kılıyor olmak! Bir başka koşul daha var; askerlik hizmetini yapmış olmak. Bu koşul “erkek adaylar için” diye ayrıca belirtilmediğine göre kadınlara Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda yer yok. Hanım kızlarımız için o günler hayırlısıyla türban serbest bırakıldığında gelecektir inşallah. Ancak Bay Bush’un Bay ABDullah’a söylediği gibi demokrasimizin İslam çizgisine tam oturması için beş vakit namaz koşulu, tüm devlet memurlarında şimdiden aranmalıdır. behicak?yahoo.com.tr Öneri Akif Kökçe: “ABD Dışişleri sözcüsü ‘Türkiye’ye PKK ile diyalog önermedik’ demiş. Doğrudur! Kürdistan Ilımlı İslam Cumhuriyeti için tarikatlar arası diyalog önermişlerdir!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Sivil anayasanın “sivil”sizliği “Darbe”yle değil, “seçim”le gelen iktidarca hazırlandığından “sivil” denilen yeni anayasadaki başlıca fark, “türbana serbestlik” ve “cumhuriyet devrimlerinden ödünler” midir? Bu soru kamuoyunda fazla önemsenmediğinden, aslında en az türban ve devrim ilkeleri kadar tartışılması gereken hukuk devleti karşıtı maddeler de “gözden kaçırılmış” oluyor. Çünkü yeni düzenlemede, askeri dönemin 82 Anayasası’ndaki “toplumu ve gelecek kuşakları gözeten” maddeleri de “sivil”lik adına dışlanıyor. Oysa aynı maddeler, özellikle yöneticilerin hukuka aykırı işlemlerine karşı yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşlarınca açılan davalardaki “anayasal dayanak”lar… Bunları yok etmekle, bir yandan sivil duyarlılığın “etkin”liği önlenirken, bir yandan da aynı duyarlılığın “siyaset üzerindeki baskı”sını da sağlayan “yargısal denetim” olanağı ortadan kaldırılıyor… yor… Yani devleti yönetenler hem istediklerini yapacaklar, hem de sorumsuz olacaklar ve hatta yargılanmayacaklar… İşte yeni “sivil” demokrasi! Sakıncalı maddeler Böylesi bir keyfiliğin “imar ve çevre yağması”na daha fazla olanak sağlaması için, şimdiki anayasada “engel” oluşturan ve bu nedenle sivil anayasada da yer almaları “sakıncalı” bulunan kimi maddelere gelince… Örneğin 35. maddedeki, “mülkiyet hakkı toplum yararına aykırı kullanılamaz” hükmü, yeni düzenlemede (28. madde) yok! Böylece, ayrıcalıklı imar izinlerine karşı sivil kuruluşlarca “toplum adına” açılan davaların ve buna bağlı olarak mahkemelerin de aynı ayrıcalıklara iptal kararları vermesinin anayasal dayanakları artık kalmayacak. Benzer şekilde, konut gereksinmesinin karşılanmasıyla ilgili 57. maddedeki, bunun “çevreyi de gözeten bir planlama”yla Ruşen Keleş’in uyarıları gerçekleşmesi koşulu kaldırılıYıllarını kamu yönetiminin yor. TOKİ’nin yaptığı gibi imar kurallarına aykırı toplu konut uygulamalarına, şehircilik ilkeleriyle önlem almak yerine, tam destek sağlanıyor. Aynı maddedeki “konut hakkı” İlk anayasa Kanuni Esasi 1876’da açıklanırken… kavramının toplumsal sorumluluklarına da iptal edilmesiyle, en temel adayan, SBF’nin emektar hoca sosyal devlet görevlerinden bisı Prof. Dr. Ruşen Keleş, yeni risi, üstelik imzamız olan ulusanayasadaki özellikle bu “ayık lararası sözleşmeler de çiğnenelama”ya da dikkat çekiyor. rek ortadan kaldırılmak isteniTürkiye Milli Kooperatifler yor. Birliği’nin geçenlerde düzenleBenzer yaklaşım “çevre”yle diği “Anayasa Değişikliği Ça ilgili 56. maddeye de yansıyor. lıştayı”ndaki bildirisinde, önce Doğal yaşam kaynaklarının ko“Neden Anayasa değişikliği” runmasının “insan hakkı” olsorusuna açıklık getiriyor: duğu ilkesine yeni düzenlemede “Öne sürülen neden çağdaş rastlanmıyor. laşma ise de örtülü nedenin Nitekim “orman”lara ait seçmenlere verilen kılık kıya 169. madde de buna uygun şekfet sözü olduğu anlaşılıyor.” le getiriliyor. Kaçak işgaller neSiyaset biliminin ülkemizde deniyle ağaçlarını yitiren orman ki en birikimli uzmanlarından arazilerindeki yasadışı yapılaşolan Keleş’in, tasarıdaki “genel ma suçlularına, aynı arazilerin niyet”e ait değerlendirmesi ise tapulanarak satılması, AKP’nin şöyle: “Cumhuriyeti kuran beş yıldır öncelikli anayasal lardan ve destekleyenlerden beklentileri arasında… intikam almak…” Sözü yine Ruşen Hoca’nın Hocamıza göre bunun başlıca saptamalarından çıkardığımız göstergesi, Atatürkçülük ve Ke sonuçla noktalayalım; şimdiki malizm için söylenmeye başla demokrasinin sivil anayasası, 12 nan “gelişmeye engel” yorum Eylül’ün darbe anayasasındaki larının anayasa hazırlığına da kamusal görevleri bile yadsıyayansıması. Nitekim yine Cum rak, “dinci geleceğin” güvenhuriyet devriminin temelini cesi sayılan “pazarlamacı devoluşturan “hukuk devleti” kav let” peşinde… ramı da halka ve ulusa karşı “kamusal yükümlülükler kaldırılarak” yıpratılmak isteni ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bodrum ilçesinin turistik bir 1 beldesi. 2/ Eri 2 mekte bulunan buzun sıcaklığı 3 ile kaynar su 4 yun buhar sı 5 caklığı arası seksene bölü 6 nerek derece 7 lenmiş olan sı 8 cakölçer... En9 donezya’nın plaka imi. 3/ Tatar mut1 2 3 4 5 6 7 8 9 fağına özgü, mantıya 1 B İ J U T E R İ benzer bir yemek. 4/ 2 U Ş A K R OMA Safran, amber ve misk K U K UMA V karıştırılarak yapılan 3 G H A R A güzel bir koku... “ 4 A V U L N E çanakta cacık / Peynir 5 L E Z E Z T A li pide getirdiler / İstan 6 E T İ L E N E B A T F bul’dayım sanki” (Nâ 7 T İ zım Hikmet). 5/ İslam 8 R E U R E B İ inancına göre ölüleri 9 S E M İ R A M İ S mezarında sorguya çekecek olan iki melekten biri... Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. 6/ İlkel benlik... Sırbistan’ın ulusal halk dansı. 7/ Arsız, sırnaşık... İlkel bir silah. 8/ Buğday tanesinin olgunlaşmış içi... Ahmet Mithat’ın bir romanı. 9/ Kısa ve özlü söz. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış turistik bir köy. 2/ Bir nota... Parasız. 3/ Nohut, tahin, patates ve kuru soğanla yapılan bir tür meze... Doku teli. 4/ Bir iskambil oyunu. 5/ İyi bakım ve ilaç tedavisi... Satrançta özel bir hareket. 6/ Bir işe gönlü olma, isteme... Bir resmi, sulandırılmı renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi. 7/ Kadın üzerinde tam bir egemenlik hakkına sahip olduğuna inanan erkek... Ender, seyrek. 8/ Roma’yı tekrar görebilmek için, içine para atılması âdet olan ünlü çeşme... Elektrik direnç birimi. 9/ Yatak CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle