05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Meclis kulisini su bastı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM kulisinin üzerinden geçen su borusunun patlaması üzerine “iktidar kulisi” olarak bilinen bölümü su bastı. TBMM Genel Kurulu’nun toplanmasından yarım saat sonra, iktidar kulisinde genel kurul duvarının üzerinden geçen su borusu patladı. Akan basınçlı su bir anda kulise yayılırken görevliler suların Meclis Genel Kurul Salonu’na girmemesi için büyük çaba harcadı. TBMM Genel Kurul Salonu’nun dış kapılarını da kapatan görevliler, büyük bir hızla suyu boşalttı. 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA CHP lideri, Başbakan’ın ülkeyi tehlikeli bir istikamete sürüklediğini söyledi: Erdoğan meydan okuyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanla ilgili açıklamalarına tepki gösterirken “Türkiye’yi tehlikeli bir istikamete sürüklüyor. Allah Türkiye’yi korusun” dedi. Baykal, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili de “Taşınma maliyeti 100 milyon dolardan aşağı değil. Battı mı size; Merkez Bankası da Ankara’da dursun” açıklamasını yaptı. Baykal, grup konuşmasında öncelikle 15 Ocak gününün “Türkçenin dünyadaki saygın temsilcisi, büyük duygu, düşünce, inanç adamı” Nâzım Hikmet’in 106. doğum yıldönümü olduğuna dikkat çekti. Baykal, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması tartışmalarıyla ilgili olarak “ Taşınma, başkentin kimliğine zarar verir, İstanbul’a da bir şey kazandırmaz. Bazı İstanbullulara kazandırabilir. Bir yandan vize koyalım deniyor, öte yandan bu kadar insanı İstanbul’a taşımaktan söz ediliyor” açıklamasını yaptı. Bankanın özerk Fethullah’a Suikast Girişimi Oldu mu? Laik demokratik bir cumhuriyetin başbakanı gündem değiştirmek için her türlü yolu geçerli sayıyor... Bu kez İspanya’dan seslendi Tayyip Bey: “Türban siyasi simge değildir, siyasi simge de olsa serbest bırakılması gerekir...” Bir ara Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Saim Yeprem “Piyangonun her türlüsü haramdır” dememiş miydi? Yeprem’in “haram” gerekçesi şuydu: “İslam dinine ve kutsal kitabımız Kuranıkerim’e göre, piyangonun her türlüsü haramdır...” Türkiye’de kimileri “şeriat devleti”ne doğru adım adım yürüyorlar ve ülkemin yasalarla değil, Kuran hükümlerine göre yönetilmesini istiyorlar... Öteden beri Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğini yazıyorum: “İslam devleti!” Acaba Tayyip Bey’in “çağdaş anayasa” dediği, şu “yeni anayasa taslağı”nda laik Cumhuriyet’i koruma bağlamında insanın içini rahatlatıcı hangi maddeler yer alıyor bilen var mı? Laik Cumhuriyet korunmadan demokrasi, çağdaşlık gibi kavramlardan söz edenlere sorum şu benim: “Hukuk fakültesini sıkmabaşla bitiren bir kız öğrenci, yargıç ve savcı olduğunda başını açacak mı?” Başbakan, “Sıkmabaş, siyasal simge olsa ne yazar” diyerek laik demokratik rejimin altını oyup, köktendinci örgütlere göz kırpıyor; Merkez Bankası’nı Ankara’ya taşıyarak, Cumhuriyet’in başkentinin içini boşaltıyor... Tayyip Bey, din üzerinden siyaset yapmayı sürdürüyor. Çünkü, başörtüsü, türban siyasal simge değildir. Siyasal simge “sıkmabaş”tır. Olayın özü budur!.. Laikliği önemsemeyen kimi siyasetçiler, sözde bilim insanları nasıl oluyor da demokrasi ve özgürlüklerden söz edebiliyorlar, anlamış değilim!.. Kendilerini “liberal aydın” ya da “liberal demokrat” olarak görenlerin de “laiklik olmadan demokrasi olur” demeye başlamaları da bana çok komik geliyor... ??? Yerel seçimlere hazırlanan başta İzmir, Diyarbakır ve Tunceli’yi almayı kafaya koyan Tayyip Bey, Aleviler üzerinden de politika yapmayı sürdürmeye kalkınca kündeye geldi... Şimdi yeniden başa döndü Tayyip Bey: “Türban siyasi simge olsa bile yasakları mı savunacağız!..” Tayyip Bey’in laiklik anlayışı budur!.. Almanya’da devlet okullarında İsa’nın çarmıha gerilmiş kanlı resimleri federal mahkeme tarafından on yıl önce kaldırıldı... Bildiğim kadarıyla federal mahkemenin bu kararının nedeni o kanlı, korkutucu resmin başka dinden öğrenciler üzerinde etki yapması... Konudan konuya geçtiğimin farkındayım... Bir başka konuya, Malatya katliamına geçmek istiyorum... Katliamın bir numaralı sanığı Emre Günaydın’ın, Fethullah Gülen’in “Işık Evleri”ne öğrenci toplayan Fethullahçı polislerle çok sıkı ilişkisi olan bir kişi olduğu ortaya çıktı... Tutuksuz sanık Kürşat Kocadağ ne diyor mahkemede: “Burada ağabeyler vardı, bize Saidi Nursi’nin kitaplarını okuturdu. Hepsi üniversite öğrencisiydi. Beni bu eve Emre Günaydın götürdü...” Fethullahçı “ağabeyler” ve “ablalar” Türkiye’nin dört bir yanındadır ve “merkez üssü” Boğaziçi Üniversitesi’dir... Niye konudan konuya geçiyorum, anlatayım... Tayyip Bey “sıkmabaş”ı “türban” diye yuttururken Fethullah Gülen’in son kitabı “Ölümsüzlük İksiri”nden bazı bölümler, bazı internet sitelerinde Malatya katliamı davasının ilk gününde “flaş!.. flaş!.. flaş!..” diye verildi: “Sır kalan suikast girişimi... Fethullah Gülen suikast girişiminden CIA ve FBI operasyonuyla kurtulmuş...” Kimmiş suikast girişimini yapanlar, yakalanmış mı, ne olmuş, orası belli değil!.. ??? Bana ilginç gelen, “Ölümsüzlük İksiri”nden alıntı yapılıp, Malatya katliamı sanıklarından Emre Günaydın ve Halit Çeker’in emniyet müdürüyle ilişkileri olduğunun ortaya çıktığı gün “internet siteleri”nde “Hocaefendi’ye ABD’de suikast girişimi” diye yer alması... Ben Hocaefendi’nin ABD’de çok iyi korunduğunu, CIA ve FBI ilişkilerinin nasıl olduğunu, Abdullah Gül’le “muhabbeti”nin son aylarda “zirve”ye çıktığını, Tayyip Bey’le ise “limoni” biçimde sürdüğünü biliyorum... Benim sorum şu olacak Fethullah Gülen’e: “Size 3.5 yıl önce suikast girişiminde bulunan 4 kişi kimdi ve şimdi neredeler, açıklar mısınız?” İlginç gelişmeler oluyor Türkiye’de. Malatya katliamına, Hrant Dink cinayetine yarın değinip, şu “Işık Evleri” konusunu biraz deşeceğim. Bu evlerde neler oluyor, kimler kolluyor?.. ? Başbakan Erdoğan’ın son konuşmasıyla türbanın siyasi simge olduğunu itiraf ettiğini belirten Baykal, “Siyaseti dini simgelerin, dayatmaların baskı alanına dönüştürürseniz bir yere varamazsınız; varacağınız yere dünyanın hiçbir yerinde demokrasi, laik demokrasi demezler. Bu yol, iyi bir yol değil” diye konuştu. liğinin zedeleneceğini vurgulayan Baykal, “Başbakan, yerini bile aldık diyor. Ah, o yer yok mu? Her işin altında o yer yatıyor” dedi. Avustralya ve Federal Almanya dışında tüm ülkelerde merkez bankalarının başkentlerde olduğuna dikkat çeken Baykal, “İki ülkede federal sistem var, üniter sistem değil. Dünyanın birçok yerinde merkez bankaları, finans merkezlerinden ayrı yerde. İstanbul Türkiye’nin finans merkezi, başkenti de Ankara. Dursun, battı mı size? Merkez Bankası’nı taşıyan ülke var mı diye araştırdık. Myanmar, Birmanya olarak bilinen ülkede askeri yönetim var” açıklamasını yaptı. Erdoğan’ın türbanla ilgili açıklamalarına dikkat çeken Baykal, “Türkiye’de başörtüsü sorunu yoktur, türban sorunu vardır. Başörtüsü diye maskelemeye kalkışmasınlar. Başbakan, daha önce, siyasi simge değil, diyordu. Şimdi yeni bir noktaya gelmiştir. Dünyaya meydan okuyor, siyasi simge olsa ne çıkar diye, hah şöyle, itiraf et” dedi. Erdoğan’ın daha önce üniversiteye gitmek isteyen türbanlı öğrencilere “Peruk takın” tavsiyesinde bulunduğunu, bu konuda “Kurumlar arasında mutabakat sağlanmadan harekete geçmeyeceğiz” benzeri açıklamalar yaptığını anımsatan Yargıtay’da yine sonuç yok ? ANKARA (AA) Yargıtay Başkanlığı seçimlerinin 6. turunda da adaylar, başkan seçilebilmek için yeterli oyu alamadı. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun Yargıtay Başkanı’nı seçmek için başladığı seçimlere, dün 6. turla devam edildi. Seçimlerin 6. turunun son oylamasına, 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın ile 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker katıldı. Oylamada, Gerçeker 105, Aydın 95 oy alırken 16 oy boş, 15 oy da geçersiz sayıldı. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne değişti? Yüzde 47’nin verdiği güçle mi böyle konuşuyor, yüzde 47’nin pek çok çevreyi pıstırdığı, teslim aldığı düşüncesiyle karşı çıkacak babayiğit kalmadığını düşündüğü için mi yapıyor? Haklı da olabilir, ama bu, bu yanlış istikamete hiç demokratik tepki gösterilmeden devam edebileceği anlamına gelmez. Demokratik güçler karşısına çıkacaktır. Demokrasi yozlaştırılıyor. Demokrasi, boynu eğik, namerde muhtaç insanların değil; başı dik, sırtı pek insanların rejimidir. Ölçüsüz para, siyaseti yozlaştırır; dini inancın siyasette dayatılması da demokrasiyi yozlaştırır. Cumhurbaşkanı seçerken Müslüman cumhurbaşkanı olsun diye cumhurbaşkanı seçmeye kalkışırsanız bunun sonu gelmez. Siyaseti dini simgelerin, dayatmaların baskı alanına dönüştürürseniz bir yere varamazsınız; varacağınız yere dünyanın hiçbir yerinde demokrasi, laik demokrasi demezler.” Akademik çevreler Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin kaos yaratacağı uyarısı yaptı ‘Üniversiteler Arabistanlaşır’ ? Erdoğan’ın türban yasağına ilişkin açıklamalarına tepki gösteren rektörler, siyasi simgelerin üniversitelerde serbest olmasının siyasi kamplaşma yaratacağını belirtti. Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın türbanın siyasal simge olduğunu kabul edip simgelerin üniversitelerde serbest olmasını istemesine, akademik çevrelerden “üniversitelerde kaos doğar” uyarısı geldi. Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Yurtkuran, Erdoğan’ın ülke sıkıntılarını gözden kaçırmak için türbanı “kurtarıcı” gördüğüne işaret ederek “İktidarda 6. seneleri. İktidar olmadan önce türban diyorlardı, hâlâ diyorlar” dedi. Üniversitelerin türban sorunu yaşamadığını, isteyenlerin perukla okula geldiğini belirten Yurtkuran “Bir tarafta öğrenciler kalpakla, diğer tarafta orak çekiç figürüyle, diğer yanda türbanlısakallı okula gelmeye başlarsa ne olacak? Ülkede kaos oluşturulmaya çalışılıyor” dedi. Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu, Anayasa Mahkemesi kararı ve Devrim Yasaları doğrultusunda türbanın siyasal simge olduğunu ve üniversitelere giremeyeceğini belirterek yeni bir anayasa yapılarak da türbanın önünün açılamayacağına dikkat çekti. “Aslında hükümet de bunu çok iyi biliyor” diyen Hilmioğlu, türban konusunun, kamuoyunun gözünden önemli konuları kaçırmak amacıyla “perde” olarak kullanıldığına dikkat çekti. Hilmioğlu, “Üniversitelerde türbanın serbest bırakıldığı zamanları gördük. Önce dersliklerde haremselamlık oturulmaya başlanıyor, sonra yemekhanelerde... Kız öğrenciler günah diye erkek öğretim üyesine soru sormuyor. Sonra çarşafla okula gelinmeye başlanıyor. Yani üniversiteler, Arabistan’dan farksız oluyor” diye konuştu. Hilmioğlu, türbanın 2.5 milyon üniversite öğrencisinden 810 binini ilgilendirdiğine işaret etti. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay da “Üniversiteleri siyasal kamplaşma yeri haline getirmek, eski çatışmalı günlere dönmek olur” uyarısında bulundu. Poyraz için başvuru ? ANKARA (ANKA) Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında yazdığı kitaplarla tanınan ve “Ergenekon Operasyonu” kapsamında tutuklanan yazar Ergün Poyraz’ın avukatı Mustafa Hüseyin Buzoğlu, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na başvurdu. Buzoğlu, müvekkilinin haksız yere tutuklandığını ve soruşturmanın geciktirildiğini ileri sürerek sorumlular hakkında soruşturma açılmasını istedi. Emniyetteki sorgu sırasında üst rütbeli bir yetkilinin Poyraz ile görüşerek “Genelkurmay’ın mı, Jandarma’nın mı adamısın? Açıkla, seni hemen serbest bırakayım” dediğini ileri süren Buzoğlu, Poyraz’ın da bu teklif üzerine, “Mustafa Kemal’in askeriyim” yanıtını verdiğini aktardı. Validen cemevinde iftar yemeği Tunceli Valisi Mustafa Yaman, muharrem ayı nedeniyle Alevilere Hacı Bektaşı Veli Derneği Cemevi’nde iftar yemeği verdi. Vali Yaman’ın yanı sıra Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Beyazıt, Emniyet Müdürü Osman Öztürk, Müftü Aslan Türk ile vali yardımcıları, daire müdürleri ve bazı ilçe kaymakamlarının da katıldığı yemek cemevi dedesi Hüseyin Erdoğan tarafından dua okunmasıyla başladı. Duanın ardından hep birlikte etsiz olarak hazırlanan yemekler yenilirken masalara su servisi yapılmadı. Yemek sonunda da müftü Türk, kısa bir konuşma yaparak dua etti. Yemeğin ardından Vali Yaman ve beraberindekiler Dernek Başkanı Nesimi Öz ile bir araya geldiler. Vali Yaman’a teşekkür eden Öz, yemek sayesinde birlik ve beraberliğin pekiştirildiğini söyledi. Vali Yaman da “Biz hepimiz kardeşiz. Birlik ve beraberliğimizi her zaman göstermek durumundayız. Bu yas gününde bizler de sizinleyiz” dedi. Cemevi dedesi Hüseyin Erdoğan da “Biz geçmişte bu inançlarımızı yerine rahatlıkla getiremiyorduk ama şimdi oruçlarımızı tutuyoruz, semahlarımızı rahatlıkla dönebiliyoruz. Cemevlerimize, yasımıza vali geliyor. Bunlar önemli şeyler” diye konuştu. AİHM, Türkiye’yi haksız buldu ? STRASBOURG (AA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Şirvan Muhammet Mustafa isimli Iraklı mültecinin beş akrabasıyla birlikte yaptığı ortak başvuruda Türkiye’yi haksız buldu. Türkiye’ye yaptığı siyasi iltica talebi reddedilen ve sınır dışı edilmesine karar verilen başvuru sahipleri, sınır dışı edilmelerinin engellenmesi ve ihtiyati tedbir kararı alınması için 4 Mayıs 2005’te AİHM’ye başvurmuştu. AİHM, ihtiyati tedbir başvurusuyla ilgili karar beklenmeden sınır dışı işleminin uygulandığı gerekçesiyle Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti. ALEVİ VEKİLE GÖRE CEMEVİ İBADETHANE OLMASIN ÖĞRENCİNİN ANNESİ DAVA AÇMAYA HAZIRLANIYOR AKP’li Tuğcu: Tarikatlar yasallaşsın EMİNE KAPLAN Din öğretmeninden hastanelik eden dayak ŞULE KÖKTÜRK Şişli Endüstri Meslek Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Mustafa Kurt, öğrencisi Burak Tibar’ı hastanelik oluncaya kadar dövdü. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan öğrencinin annesi Nazlı Taşdemir, doktorların, oğlunun hastaneye getirildiğinde hayati tehlikesi olduğunu söylediğini belirtti. Taşdemir, babası 6 yıl önce ölen oğlunun hâlâ yatmakta sıkıntı çektiğini anlatarak “Bütün yasal haklarımı kullanacağım” dedi. Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nde öğretmenlik yapan Kurt, önceki gün hiçbir tartışma olmaksızın Alevi öğrenci Burak Tibar’ı dövdü. Hastanede tedavi gören öğrenci, olayı şöyle anlattı: “Sınıfta en arka sırada oturuyordum, 3 kişi oturduğumuz sırada biraz daha rahat oturmak için arkadaşımı biraz ittim. Arkadaşlarım konuşuyordu, ben de saate bakmak için telefonumu çıkarttım, tekrar cebime koydum. Hoca yanıma geldi, hiçbir şey anlatmadan, arkamdan sarıldı, kafama vurmaya başladı. Boğazımı sıkıp yere savurdu, attığı tekme boşluğuma geldi, yere düştüm, hareket edemedim. Yine vurmaya başladı. Arkadaşıma birkaç kez vurup dışarıya attı. Ben yerdeyken, vurup sürükleyerek sınıf dışına attı. Sonra sınıftan uzaklaştı.” Arkadaşlarının yardım ettiğini ve Müdür Yardımcısı Beyzade Akdemir’e haber verdiklerini söyleyen Tibar, iki arkadaşı ile birlikte hastaneye götürüldüğünü anlattı. Burak Tibar’da, hastaneye ilk getirildiğinde düzenlenen doktor raporlarına göre, sağ böbrekte kanama, sağ lomber bölgede (yan boşluk kısmı) kanama, idrarda kan, karında darp izi, akciğerlerinde ağrı, boğazda darp izleri, burunda yaygın yüzeysel morluk, solunum sıkıntısı belirlendi. CHP’den Nâzım Hikmet için önerge ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin toplantısında CHP grubunca sunulan önergede, şair Nâzım Hikmet’in doğumunun 106. yıldönümü olduğu vurgulanarak şairin adının belediyenin yapımı devam eden bir kültür merkezine verilmesi istendi. Önerge başkanlık makamına havale edildi. ANKARA Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesine karşı çıkan AKP’nin Alevi milletvekillerinden Kütahya Milletvekili Hüseyin Tuğcu, bunun yerine devrim yasaları arasında yer alan tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin yasanın sosyal gereksinimlere göre yeniden değerlendirilmesini önerdi. Nakşi, Nurcu, Süleymancı ve Fethullahçı gibi dini grupların yıllardır var olduklarını kaydeden Tuğcu, “Önemli olan, devletle millet arasındaki kopukluğun giderilmesi” dedi. AKP’li Reha Çamuroğlu’nun Alevi açılımına, parti içindeki diğer Alevi milletvekillerinden itiraz geldi. AKP’nin kurucularından Tuğcu, cemevlerinin ibadethane olması yönündeki önerilere karşı çıkarak “Cemevleri resmi statüde camiler gibi birer ibadethane olamaz. Bu durum, Müslüman Türk toplumunun ayrışmasında ve birbirlerine karşı bakış açılarının sertleş mesinde etkin rol oynayabilir” dedi. Ne Osmanlı ne de Cumhuriyet döneminde cemevi kavramının olduğunu kaydeden Tuğcu, “AleviBektaşi Türk kültüründe toplantı mekânı olarak geçmişte ‘dedeevi’ tabiri kullanılırken günümüzde cemevi kavramı ön plana çıkmıştır” diye konuştu. Cemevlerinin özel mekânlar olduğunu söyleyen Tuğcu, “Nakşi, Rufai, Kadiri, Nurcular, Süleymancılar, Fethullahçılar gibi grupların toplantı yaptıkları özel mekânlar ile AleviBektaşi toplumunun toplantı mekânları da özel mekânlardır” diye konuştu. Bu kapsamda bir dönem zorunluluktan dolayı kaldırılan tekke ve zaviyelere ilişkin yasanın sosyal gereksinimler çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunan Tuğcu, “Zaten bu dini sosyal gruplar varlıklarını yıllardır sürdürüyorlar. Devleti millete, milleti devlete küstürmenin ne gereği ne de anlamı vardır” görüşünü dile getirdi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle