22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2008 PAZARTESİ 4 ELEKTRİK ALIM GARANTİSİ HABERLER İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın şubat ayı sonunda geleceği belirtiliyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Hükümet taahhütlerine ters düştü ? Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklik yapan düzenleme taslağına göre, hükümet, özel sektöre 5 yıl süreli alım garantisi getiriyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İktidara geldiğinde, önceki hükümetleri enerjide yaptıkları alım garantili sözleşmeler nedeniyle eleştiren AKP, elektrik üretimine alım garantisi vermeye hazırlanıyor. Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklik yapan düzenleme taslağına göre, hükümet, özel sektöre 5 yıl süreli alım garantisi getiriyor. Mevcut santrallarla 5 yıllık sözleşme imzalayacak olan Enerji Bakanlığı Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ), 2013 yılına kadar sözleşme çerçevesinde alım garantisi sunacak. TETAŞ, hükümetler arası anlaşmalarla ithalat da yapacak. Kendi tükettiği elektriği üretme esasıyla çalışan otoprodüktörler de ürettikleri elektriğin yüzde 40’ını piyasaya satabilecek. Yatırımları hızlandırmak gerekçesiyle enerji alanı Kamu İhale Yasası kapsamından çıkarılarak denetimden kaçırılacak, kamunun pahalı özel sektör elektriği satın almasının önü açılacak. Krizin ardından ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İran ile yaşanan doğalgaz krizinin ardından, Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad’ın üzerinde uzun süreden beri çalışılan Ankara ziyaretinin tarihi netleşmeye başladı. Ziyaretin şubat ayı sonunda gerçekleştirileceği belirtiliyor. Ziyaret teklifi Aralık 2007’de Tahran’dan gelmiş, ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD ziyareti nedeniyle net bir tarih söylenememişti. Türk ve İran tarafları, Ahmedinejad’ın ziyareti için mart sonu ve şubat başını kapsayacak bir program üzerinde uzlaştı. Ahmedinejad’ın Gül’ün da Yaşamda Tutarlılık... Yaşamımızın pek de farkında olmadığımız bir niteliğidir “tutarlılık.” “Yaşamda tutarlılık” kendisiyle çelişmeden, düşünceleriyle, duygularıyla, yaşamak istedikleriyle bütünlük içinde yaşamaktır. Ancak, “yaşamda tutarlılık”, kazanılması da zor, korunması da zor bir niteliktir. Çünkü yaşam koşulları zaman zaman öylesine zorlar ki, kişi tutarlılığını koruyamaz, iç çelişkiler yaşar ve acılar çeker. Ama, “tutarlı bir yaşam”ın ödülü büyüktür: Huzur ve mutluluk. Peki, insan bu “tutarlılık erdemi”ni, bu bütünlüğü, bu huzuru, bu mutluluğu nasıl kazanır? Bunun birinci adımı, “doğru yaşam değerleri”ne sahip olmaktır. “Doğru yaşam değerleri” hem insanlığın evrensel deneyimlerinden süzülen hem de yaşanan kültürün elemesinden geçen insancıl değerlerdir. Doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, üreticilik, yararlılık, dostluk, yardımseverlik, farkındalık, bilinçlilik, açık görüşlülük, duyarlılık gibi insanlık değerleri bir “insancıl eksen” oluşturur. Bu “insancıl eksen”e dayalı yaşam öğretisini oluşturmak da “yaşam tutarlılığı”nın önemli ikinci dayanağıdır. Bu öğreti kişinin kendi kabul edişine dayalı, içselleştirilmiş, özümsenmiş bir öğretidir. Zorlama ile, dayatma ile aktarılan öğretiler yaşama şansı olmayan yapılar gibi dayanıksızdır. İşte, “yaşam tutarlılığı”, bu eksene, bu öğretiye dayalı “yaşam seçimleri” ile gerçekleştirilir. Onun için de “yaşamdaki seçimlerimiz” hepimiz için çok önemlidir. Eğer “seçimlerimiz”, “yaşam değerlerimiz ve yaşam öğretimiz” ile uyuşmuyorsa yaşamımız tutarsız olur, biz de mutsuz oluruz. İnsan mutsuzluğunun temelinde, ne yapacağını bilmemek, yaptığını neden yaptığını, yapmadığını neden yapmadığını bilmemek vardır. Bu da “yaşam tutarlılığı” olmamasından kaynaklanır. “Yaşam değerleri”ni çok para kazanmak üzerine kuran birisi, çok para kazanamadığı zaman tutarsızlığa düşer ve çok mutsuz olur. Çok para kazandığı zaman da asıl değerleri olmadığı için boşluğa düşer ve bu boşluğu para harcayarak doldurmaya çalışır. Elbette ki o boşluğu da dolduramaz. Belki rahattır ama mutlu değildir. Tersine, “yaşam değerleri”ni yaratıcı olmak üzerine kuran birisi, çok para kazansa da yaratıcı değilse, tutarsızlığa düşer ve çok mutsuz olur. Onun için de farkında olmadan, “yaşam değerlerimiz”e ve onun üzerine kurulu “yaşam öğretisi”ne uygun seçimler yapmak için arayışlarımız olur. Yaşamdaki arayışlarımız, doyumsuz kalmış seçimlerimizi değiştirerek aradığımız hedeflerimiz bu itkinin dürtüleridir. Küçük yaşlardan başlayarak düştüğümüz yanılgılarımız, bulduğumuz zaman sevindiğimiz arayışlarımız bizim “yaşam deneyimlerimiz”dir. Yanılmabulma, gene yanılmabulma sonuçlarını iyi anlayabilirsek, neyi neden yapıp yapmadığımızı kavrayabilirsek tutarlılığımızı kurma yolunda önemli adımlar atmış oluruz. Burada bir şeye dikkat etmeliyiz. Tutarlılık sandığımız bütünlüğün önyargıların eseri olup olmadığına dikkat etmeliyiz ve tutarlılık olgusunu gözden geçirmekten kaçınmamalıyız. Çünkü, önyargılar da kuşku duyulmadığı sürece tutarlılık gibi görünebilir. Bilimsel kuşku her zaman bizim yardımcımızdır. “Yaşam tutarlılığı”, düşüncelerin, duyguların, yaşam biçimlerinin bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü koruyarak değişmek, gelişmek demektir. Gelişmenin önü de hiçbir zaman tıkanmamalıdır. “Yaşam tutarlılığı” işte “mutlu olmak” dediğimiz olgunun temelidir. Keşke, okullarda bunlar da öğretilse... email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ? İran ile yaşanan doğalgaz krizinin ardından, Ahmedinejad’ın üzerinde uzun süreden beri çalışılan Ankara ziyaretinin tarihi netleşmeye başladı. vetlisi olarak geleceği, temaslarının 2 ya da 3 gün süreceği vurgulandı. Nükleer çalışmaları nedeni ile uluslararası baskı gören Tahran hükümeti de bu kapsamda Cumhurbaşkanı Ahmedinejad için bir bölge turu hazırlığı yapıyor. Ahmedinejad’ın resmi ziyarette bulunmak istediği ülkelerin başında ise Türkiye bulunuyor. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre İran tarafı, Ahmedinejad’ın ziyareti için Ankara’dan resmi davet beklerken, tarafların Ahmedinejad’ın ziyareti için mart sonu ve şubat başını kapsayacak bir program üzerinde uzlaştığı belirtiliyor. Buna göre Ahmedinejad, Gül’ün davetlisi olarak Ankara’da 2 gün sürecek bir ziyarette bulunacak. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 2002’de Tahran’a yaptığı ziyarette, dönemin Cumhurbaşkanı Hatemi’yi Türkiye’ye davet etmiş, ancak Hatemi, Ankara ziyaretini gerçekleştiremeden koltuğunu Ahmedinejad’a bırakmıştı. İranlı kaynaklar da Tahran yönetiminin ısrarlı ziyaret istemleri konusunda, “Ahmedinejad’ın, nisan ayında yapılacak Nevruz öncesinde tüm bölge ülkelerini ziyaret etmek istemesini” gösteriyorlar. Ahmedinejad Ankara’ya Gül’ün ABD ziyaretinden hemen önce gelmek istemiş, ancak Türkiye buna pek de olumlu bakmamıştı. Gül’ün Ahmedinejad’dan önce ABD Başkanı George Bush ile görüşmesinin hemen ardından, İran’ın Türkiye’ye gelen doğalgazı kesmesi siyasi olarak değerlendirilmiş, ancak Tahran tarafı bunu doğrulamamıştı. Rice da gelecek Öte yandan Ahmedinejad’ın Ankara ziyareti öncesinde, Dışişleri Bakanlığı’nın da önemli bir konuğu olacak. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın şubat ayı ortalarına doğru Ankara’ya gelmek istediği ifade ediliyor. ATO TAŞINMASINA KARŞI Merkez Bankası için eylem planı ? ATO, Merkez Bankası, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank, BDDK, SPK başta olmak üzere kamu bankaları ve kurumlarının İstanbul’a taşınmasına tepkili. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO), Merkez Bankası, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Vakıfbank, BDDK, SPK başta olmak üzere kamu bankaları ve kurumlarının İstanbul’a taşınma kararına karşı bir eylem planı hazırlamak için ekonomik ve sosyal tarafları toplantıya çağırdı. ATO’da 19 Ocak Cumartesi günü yapılacak toplantıya, 350’yi aşkın sivil toplum örgütünün yanı sıra odalar, bankalar, üniversiteler, Ankara milletvekilleri ve iş çevreleri katılacak. ATO Başkanı Sinan Aygün de, yaptığı yazılı açıklamada, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasının geçerli hiçbir ekonomik gerekçesinin bulunmadığını belirterek “Ankara ekonomisine ağır bir darbe vurmaya kimsenin hakkı yok” dedi. Aygün, şu değerlendirmeyi yaptı: “Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıyacağım demek Topkapı Sarayı Ankara’ya taşınsın demekten farksız. İstanbul’a 2 adet boğaz köprüsü fazla geliyor, biri Ankara’ya taşınsın, Ankara’da hiç saray yok, Çırağan Sarayı Ankara’ya getirilsin. Ankara’ya deniz getirilsin. Ankara’yı turizm merkezi yapacağız. Sayın Başbakan’dan kanun bekliyoruz. Bir gün çıkıp ‘Anıtkabir’i biraz da İstanbul’a gelen turistlere gezdirelim’ derlerse hiç şaşmam” Aygün, Merkez Bankası’nın ve Ziraat Bankası’nın başkentte kurulmasının Atatürk’ün emriyle olduğuna dikkat çekti. Güler: Devlet bağlandı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, 3 Haziran 2003’te Meclis’te Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, önceki döneme ilişkin, “State capture diye bahsettiğimiz, yani daha ağır bir kelime bulamıyorum, devletin bir yerde bağlanması, kontrol altına alınması gibi karşı karşıya kaldığı durum şu: Sözleşmeler imzalandı. Türkiye elektrik alım garantileri vererek... Bir de elektrik alım garantisi veriyorsunuz. Garantiniz var yani, al ya da ödenin tersi bir de elektrikte de var” diye konuşmuştu. Güler bu anlaşmaları bozmak için izledikleri yolu da anlatmıştı. Ancak buna karşın sözleşmeler iptal edilmediği gibi, hükümet, özel sektöre alım garantisi getiren tasarıyı Meclis’e göndermek zorunda kaldı. Güler’in söz konusu sözleşmelerin iptal edilememesine ilişkin “Ancak şu var. Tabii, bu şirketlerin bazıları aynı zamanda çokuluslu şirketler. Bunların elçileri var, devletleri var” gerekçesine karşın pek çok ülke, yabancı enerji devleriyle yaptığı sözleşmeleri bir bir iptal etti. Kayseri’de Türk EğitimSen Şubesi üyeleri, ABD’nin Irak’ı işgalini protesto etmek için Kızılderililerin ilan ettiği “Lakota Cumhuriyeti’nin sözde konsolosluğu’’nu açtılar. Türk EğitimSen üyelerinden Mustafa Bayraktar, bir süre önce ABD’den toprak talebinde bulunan Lakota kabilesinin (Siyular) büyük şeflerinden “Oturan Boğa’’, Ahmet Gürses de “Büyücü’’ rolünü üstlendi. Türk EğitimSen Kayseri Şube Başkanı Ali İnsan Öztürk, ev sahibi rolüyle yaptığı konuşmada, ABD’yi Irak’ta “soykırım’’ yapmakla suçladı. (Fotoğraf: AA) Kızılderili kıyafetiyle protesto Ajandada Cumhuriyet yok AKP’nin“Nice Ak Yıllara” adlı ajandasında, Cumhuriyet tarihinde dönüm noktası olan birçok olay görmezden gelindi FIRAT KOZOK Rusya sözleşmeleri bozdu Rusya, 20 milyar dolar değerindeki Sahalin2’deki çalışmaların durdurulması kararı almış ve Shell tarafından yürütülen projenin Sahalin Adası’nda çevreye zarar verdiğini belirterek şirket tarafından hazırlanan çevre raporuna verilen onayı iptal etmişti. Projedeki Shell, Mitsui ve Mitsubishi’nin hisseleri Gazprom lehine düşürülmüştü. Rusya diğer yabancı yatırımcıları da 1990’lı yıllarda yaptığı anlaşmaları değiştirmeye zorladı. Suudi Arabistan, İran, Cezayir, Kazakistan ve Meksika; petrol, LPG ve LNG üretimlerini, Venezüella ve Bolivya da petrol ve doğalgaz üretimlerini çokuluslu firmalarla yapılan anlaşmalara karşın devletleştirdi. ANKARA AKP’nin 2008 ajandasında, makarna günü, ishalde ağızdan sıvı tedavisi, kaynanalar günü gibi günlere yer verilirken, hilafetin kaldırılması, şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması konularına hiç değinilmiyor. AKP’nin yeni yıl için bastırdığı ve parti örgütüne dağıttığı “Nice Ak Yıllara” adlı ajandada yurttaşlar tarafından neredeyse hiç bilinmeyen “önemli günlere” yer verilirken, cumhuriyet tarihinde dönüm noktası olan birçok olay görmezden gelindi. AKP ajandasında, bazı önemli günler şöyle sıralandı: 15 Haziran Kay nanalar Günü, 26 Ekim Nineler Günü, 17 Kasım Komşular Günü, 17 Temmuz İshalde Ağızdan Sıvı Tedavisi Haftası, 25 Ekim Makarna Günü, 2228 Nisan Televizyon İzlememe Haftası, 21 Kasım Televizyon Günü, 15 Nisan Büyümenin İzlenmesi Günü, 15 Mayıs Aile Günü Haftası, 5 Mayıs Avrupa Günü, 10 Nisan Laiklik Günü, 16 Mayıs Sakatların Genel Sorunları Günü, 29 Nisan Dans (Bale) Günü, 17 Ağustos Emzirme Günü ve Anne Sütü Haftası, 21 Mayıs Süt Günü, 16 Eylül Ozon Tabakasını Koruma Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddeti Kınama Günü, 29 Ocak Ezanın Türkçe okutturulması, 1 Nisan Mizah (Şaka) Günü, 4 Nisan NATO Günü, 31 Mayıs Sigara İçmeme Günü, 31 Mayıs Hostesler Günü, 31 Mayıs Ruh Sağlığı Günü, 1 Haziran Ayasofya’da ilk cuma namazının kılınması. Ajandada, Cumhuriyet tarihinde önemli yer tutan devrimlere ise hiç yer verilmedi. Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım tarihi için ajandada yalnızca “Harf Devrimi”, hilafetin kaldırıldığı 3 Mart tarihi için de “Diyanetin kurulması” bilgisi yer aldı. Ajandada, ezanın Türkçe okutulduğu 29 Ocak tarihine de bilgi olarak yer verildi. Aleviler için kutsal sayılan muharrem ayında yapılan “Aşure Günü” ise, önceki yıllardaki ajandalarda olduğu gibi, bu yıl da AKP’nin ajandasının “Dini günler” bölümünde yer buldu. AKP ajandasında yer almayan ve Cumhuriyet tarihi açısından önem taşıyan özel günler şöyle: Saltanatın kaldırılması, Halifeliğin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması, Medeni Kanun’un kabulü, Tekke ve zaviyelerin kapatılması, şapka ve kıyafet devrimi. ‘Patlamanın sorumlusu AKP’ DTP’li Ayna PKK’yi savundu ŞANLIURFA (Cumhuriyet) DTP Genel Başkan Yardımcısı, milletvekili Emine Ayna, Diyarbakır’da düzenlenen bombalı saldırı ile ilgili konuşurken sınır ötesi operasyonların şiddeti körüklediğini ileri sürdü. Ayna, PKK’yi kediye benzeterek, “Siz ‘operasyon, operasyon’ derseniz. Bir kedinin kuyruğuna ne zamana kadar basarsınız? Saldırgan hale getirmenin anlamı yok” dedi. Viranşehir Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Yerel Yönetimler’ sempozyumunda konuşan DTP’li Ayna, Diyarbakır’da 3 Ocak’ta düzenlenen bombalı saldırıya Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin politikalarının neden olduğunu savundu. Ayna, “Ben o patlamada iki kez ağladım. Biri patlamayı duyduğum zaman, diğeri de o bombayı patlatan bombacının ifadesini basından okuduğum zaman. 23 yaşında bir genç ağlayarak ifade veriyor. ‘Askerleri hedef aldım’ diyor. ‘Ben bu gençlerin ölmesini istemezdim’ diyor. Bunun sorumlusu onu böyle şeylere zorlayan AKP’nin ta kendisidir. Bu, yok sayma mantığıyla var olan kendini ispata kalkıştır. Bu yüzden inkâr ve imha politikasının sonu yoktur. Biz DTP olarak sadece Kürtler için değil Laz ve Çerkezler için de geliştirilen bu imha ve inkâr politikasına karşı mücadele içindeyiz.” Ayşenur Zarakolu, Belge Yayınları’nın kurucusuydu. Yüzlerce kitap yayımladı. Tabu olarak kabul edilen Kürt sorunu, Ermeni sorunu gibi alanlarda önemli kitaplar yayımladı. Bunların çoğu toplatıldı, Ayşenur Zarakolu bu kitaplar nedeniyle yargılandı, tutuklandı. Kanser hastalığına yakalandı. Geçen yıllarda onu yitirdik. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi şehir içindeki bir parka onun adını vermeyi kararlaştırmıştı. İşte bu parkın içinde bizleri Diyarbakır’a davet eden gazeteci meslektaşlarımız, işadamları ve yörenin belediye başkanlarıyla kahvaltı ettik. Diyarbakır’da güneşli bir sabah. Kent 3 Ocak’ta patlayan bombanın yarattığı sıkıntıyı aşmış gibi görünüyor. Görünüşte bir sükunet hüküm sürüyor. Bu görünüşün arkasında ise endişeleri hissediyorsunuz. Diyarbakırlılar, değişik siyasi görüşten Diyarbakırlılar, bu endişelerini uygun bir ortam bulduklarında size ifade ediyorlar. Kuzey Irak’a yönelik başlayan hava operasyonları bölgede bir tedirginlik yaratmış. PKK’nin buna karşılık vermeye kalkışacağını tahmin etmişler. Diyarbakır’da patlayan bomba onları hem öfkelendirmiş, hem de kaygılandırmış. Çatışma ortamının yaygınlaşması korkusu sürüyor. AKP yöneticilerinden son günlerde Diyarbakır’da Sabah... gelen mesajlar onların kaygılarını arttırmış. Çünkü, operasyonların yaratabileceği rehavet ortamının, yeniden şiddeti tırmandırabileceği ihtimali onları korkutuyor. Birkaç operasyondan sonra çözüm arayışının gündemden düşebileceğinden ve yeni bir felakete ve büyük çatışmaya kadar sorunların ertelenebileceğinden korkuyorlar. Benzer bir süreçten geçmek istemiyorlar. Diyarbakır’dan yayılan gerginliğin, çatışmanın bir anda ülkemizin bütününü sardığını biliyoruz. Diyarbakırlıların 22 Temmuz seçimlerinde büyük ölçüde destek verdiği AKP hükümetinden ciddi beklentileri bulunuyor. Bu beklentilerin en başında ise geleneksel devlet politikalarının değiştirileceği umudu geliyor. Bu noktada bir kırılma olduğu kaygısı içindeler. Önümüzdeki yerel seçimlerde DTPAKP rekabetinin bölgede nasıl seyredeceğini soruyoruz. Diyarbakırlılar temkinli cevaplar veriyorlar. PKK’nin son bombalama eyleminin toplumda büyük bir öfke yarattığı ve tepkiye neden olduğu bir gerçek. Bu gelişmeler AKP’ye yarayabilir. Tabii bir çözüm iradesi ortaya konabilirse... Diyarbakır hızlı ve kontrolsüz büyüyen bir kent. Merkezdeki belediyelerden Bağlar’ın nüfusunun 320 bine ulaştığını başkan Yurdusev Özsökmenler söyledi. Yurdusev, gazeteci, Çanakkaleli ve kadın. Sorunları ağır bir belediyenin başına geçmiş. Yoksulluk, insan havsalasının daha ötesinde. Yurdusev, seçimi kazanıp belediye başkanlığı koltuğuna oturduğunda ilçenin halini görünce “Ben burada ne yapacağım diyerek” ciddi bir gerginlik yaşamış. Giderek, özellikle hemcinsleri olan kadınlarla işbirliği içinde yeni şeyler yapabilmenin mutluluğunu yaşayarak işine daha severek sarılmış. Evlerin birçoğunda, çocuklarıyla baş başa kalmış kadınlar yaşıyor. Erkeklerin kimisi büyük şehirlerde çalışmaya gitmiş, kimisi dağda ölmüş, kimisi hapishanede, kimisi yurtdışında. Bağlar’da yoksullara yönelik rehabilitasyon çalışması başlattıklarını anlattı Yurdusev Özsökmenler. Rehabilitasyon çalışmalarına katılan belediye çalışanları bir süre sonra bunalıma düşüyorlarmış. Karşılaştıkları tablo onların ruh halini bozuyormuş. Yoksullara yönelik gıda bankası ve giysi bankası kurmuşlar. Yiyecek ve giyecek ihtiyacı olanlar bu merkezlere başvurarak ihtiyaçlarını temin ediyorlarmış. Parktan ayrılırken Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, vilayetin, parkın Ayşenur Zarakolu adını almasını reddettiğini aktardı. Garip. Sonuç olarak bu kentin seçilmiş belediye meclisi, isimleri seçme hakkını bile kullanamıyor. ??? Kayapınar, şehrin yeni ve modern yerleşim merkezi haline gelmiş. Binlerce yeni çağdaş ihtiyaçlara uygun siteler yapılmış. 100 bin YTL’nin üstünde fiyatlarla satılan dairelere talebin oldukça yüksek olduğu görülüyor. Burası Diyarbakır’ın orta sınıfının yerleşim yeri haline geliyor. Konutların yoğunluğuna bakıldığında bu kentte etkin ve yaygın bir orta sınıfın oluştuğu söylenebilir. Böylesine etkin bir orta sınıf şiddete karşı da önemli bir ağırlık oluşturabilir. Kayapınar’dan Diyarbakır surlarının dibine konuşlanan gecekondu mahallesi Benusen’e geçtik. Kentin en yoksullarının toplandığı bu gecekondu mahallesini 1994 yılında dolaşmış ve Kanal D’ye burayı anlatan bir haber program hazırlamıştım. Çok yoksuldu ve pislik sokaklardan akıyordu. Altyapısı değiştirilmiş, daha yaşanılabilir bir ortam yaratılmıştı. Halkın ortaklaşa kullanabileceği bir çamaşırhane yapılmış ve buraya 15 çamaşır makinesi yerleştirilmişti. Buraya çamaşır yıkamaya gelenlere destek amacıyla aynı yerde kreş oluşturulmuş ve çamaşır bekleyenlere okuma yazma kursları düzenlenmişti. ??? Diyarbakır surlarını çevreleyen gecekondular için yıkım kararı çıkarılmıştı. Buradaki insanlar toplu konutlara yerleştirilecekti. Sokakları dolaşırken Benusen halkı biz gazetecileri görünce harekete geçtiler ve şunları vurguladılar: Gazetecilerden sadece gördüklerini yazmalarını istiyoruz. Elektriklerimiz kesiliyor. 4048 saat gelmediği oluyor. Bizim çok kaçak elektrik kullandığımızı söyleyerek kesinti yapıyorlar. Çocuklarımız derslerini hazırlayamıyorlar. Diyarbakır’da güvenlikten, kapkaçtan söz ediyorsunuz. Bizim burada güvenlik sorunumuz yok. İstanbul’la karşılaştırıldığında burası çok daha güvenli merak etmeyin. Diyarbakır anlatmakla bitmez... Diyarbakır’ın dertleri bitmez... Diyarbakırlıların anlatacakları bitmez... Baydemir AKP’ye meydan okudu Sempozyumda konuşan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTP’li belediye başkanlarının bulundukları kentlerde 80 yılda yapılmayan hizmetleri 8 yılda yaptıklarını savundu. Baydemir, “Seçime 45 ay kala her siyasal parti, her siyasi organizasyon her kente talip olabilir. Ne demiştik, ‘hodri meydan’ demiştik. Ne zaman istiyorsanız sandığı kurarız. Bizim için Diyarbakır kaledir. Kimseye vermeyiz” diye konuştu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle