02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2008 SALI 2 Bizler yine seviniriz bir başka yılbaşında... Dünya yine bayram eder! Sabahlara kadar içerek, oynayarak, mutluluğunu kanıtlarcasına... Bir yıl daha bitmiş de ne olmuş? Paranız mı artmış, sevinciniz mi ikiye katlanmış? Yeni yıl size önemli katkılar mı sağlayacak?.. Tevfik Fikret “Ezeli bir şifadır aldanmak” diye boşuna dememiş! Her yılbaşı sabahı bu söz kafama dank eder! Çocuk yaşımdan bu yana not defterime yazdığım “Unutmak unutmak unutmak” dizesini yaşarım, Ahmet Muhip Dıranas’ın... ??? Bugün 2008’in ilk sabahı!.. Nasılsınız diye sormak isterim. Gerçekten nasılsınız? Akşamdan mı kaldınız? Yoksa daha yatakta mısınız? Belki güzel düşler gördünüz. Uyanmak istemez insan kimi zaman... Ancak karabasanlar sararsa?.. Karabasanlar içindeyseniz; bu ülke nereye gidiyor, bir gün, bir sabah uyanınca kendinizi bambaşka bir ortamda bulabileceğiniz korku OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Günaydın Yeni Yıl! su varsa!.. Dosyaları Meclis komisyonlarında bekleyen ünlü politikacıların ülkenizi yönettiğini arada bir anımsayıp üzülüyorsanız, “Ben de çeksem gitsem mi uzaklara” diye solgun umutlara kendinizi kaptırıyorsanız... ??? Bakın, Erbakan Hoca’dan devlet milyarları geri istiyor... Seksenindeki politikacı, evini barkını, yalısını, arsalarını satmak zorunda... Devlete olan borçtan kim kurtulabilir, söke söke alırlar... Ama bir kez kapağı Meclis’e attın mı kimse erişemez sana!.. Şu güzelim sabahta insanın neler de geliyor aklına... Korkmayın, Erbakan’a bir şey olur diye... Sekseninden sonra hapiste çürümek yok! Evinde, konağında geçirirsin yıllarını; devlete borcunu ödeme ye gelince, o da bir yasayla belki unutulur gider. Aynı suçtan yargılanması gerekenler, varsın dokunulmazlıkları dolayısıyla türlü suçlamalardan uzak kalsın... ??? Olacak şey mi, her şeyi unutup gelecek günlerden güzellikler beklemek... Bak şu haritaya, her yanda kan, ateş, silah, bomba, ölüler, şehitler, gaziler... Sevinen, coşan, zenginliklerine zenginlik katan yalnızca silah tüccarları. Öte yandan bir şairin, sevgili dost Cahit Irgat’ın yıllar önceki seslenişi: “Anne girmem bu oyuncakçı dükkânına Orda toplar tayyareler tanklar var Seviyorum söğüt dalı atımı Ben yaşamak istiyorum Ağaç gibi sessiz sessiz ve rahat Karınca kararınca değil Serile serpile boylu boyumca Anne girmem bu oyuncakçı dükkânına Orda toplar tayyareler tanklar var” Müzeler ve Devlet Ayyüz SABUNCU Arkeolog, Araştırmacı PENCERE Domates Salatası... Kaç zamandır domatesle başım belada... Ne kokusu var.. Ne doğru dürüst çekirdeği.. Kesiyorsun, göbeğinde taş gibi bir beyaz doku.. Yapay mı yapay.. Tadı?.. Evlere şenlik... Yılın son günü, dün sabah Mustafa Balbay telefon etti... Dünya ve Türkiye olaylarını mı konuşacağız, yeni sene üzerine ahkâm mı keseceğiz?.. Domatesten söz açtım... Abi, dedi, bu işi bilenler, çekirdeksiz domatese domates demiyorlar... Balbay’la domates ve cümle sebzeler üzerine ahkâm kestik... Arkadan Genel Yayın Müdürümüz İbrahim Yıldız telefon etti... Domates, dedim... Biliyorum abi, diye yanıtladı, Balbay’la biraz önce konuştuk... Lafı ağzından aldım: Eskiden evde domates salçası yaparlardı, mis gibi kokardı... Genel Yayın Müdürümüz çok genç sayılır, ama, ne dese beğenirsiniz: Nerde o eski domatesler... ? Eski kuşaklar demişler ki: Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı... Oysa sebzede meyvede eskiye rağbet var; zenginler hormonsuzunu yeğliyorlarmış; bu yolda satış yerleri oluşmuş... Fiyatlar? Sorma!.. Dünyamız bir ömür boyunda değişip dönüştü; sebzemeyve yapaylaştı, suhava kirlendi, iklim sanallaştı; her yılbaşı bir öncekinden daha pis yaşanıyor... Sonuç?.. Yalnız domatese mi olan oldu?.. İnsan ne durumda?.. ? Bugün 2008’in ilk günü... Evrenin durumunu tek tümcede vurgulayabiliriz: Domatesler bile bozuldu... Ya insanlar?.. İnsan da hem bozuldu.. Hem bozuk çalıyor.. En başta Amerikalı hem dünya zengini, hem bilimde birincil, hem üretimde en önde, hem emperyalist, hem savaş ve vahşette üstüne yok... ? Denebilir ki: Daha yeni yılın ilk günü bozuk çalmaya başlama... Bozuk çalmıyorum... Gerçeği vurguluyorum... Domates ne kadar bozulursa bozulsun, salatası güzeldir... Kabuğu çok mu sertleşti?.. Soyarsın.. Göbeği taş gibi beyazlaştı mı? Atarsın.. Dilim dilim doğradıktan sonra dereotu, maydanoz, kıyılmış kuru soğan, az sirke, zeytinyağı... Biraz tuz... Al sana mis gibi salata... ? Üstelik ne Rus salatası.. Ne Amerikan salatası.. Biz Türkler kafayı toparlayıp kendi domates salatamızı tadıyla tuzuyla yapmaya ve yemeye başladığımızda yıllar daha da güzel olacak... Afiyet olsun... U zun bir süredir devlet müzelerinde eskiye bağlı bir müzeoloji anlayışı sürdürülmektedir. Tümce açılacak olursa; meslekten gençlerin, kazıların yanı sıra deneysel bilgi de edineceği müzelerde görevlendirilmeleri için gereken sınavlar artık devletçe açılmamaktadır. Nedeni açıklanmadan kaldırılan bu sınavların doğru devlet politikaları sonucu yeniden açılması içleri ferahlatacaktır. Çünkü, müzelerde müzeolog görevindeki arkeolog ve sanat tarihçiler doğal olarak yaşlanmakta, mesleklerini var olan koşullarda, birlikte çalışacakları genç meslektaşlarından yoksun sürdürmektedirler. Bu, müze işlerinin yavaşlaması, görevlendirilme fırsatı verilmeyen mezunların da ruhsal çöküntüsü demektir. Şimdilerde müzelerin yaptığı kazılarda görevlendirilmesi gereken kadrolu genç meslek insanları yerine pedagog, sosyolog gibi sosyal bilimci gençlerin geçici işçi statüsünde görevlendirilmiş olması şaşırtıcıdır. Bu ise sorunları çözmekten çok yeni bir kaos yaratmak demektir. Konuyla doğrudan ilgili genç meslek insanları da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kül tür Varlıklarını Koruma Dairesi’nde ya da ilgili başka dairelerde ancak geçici işçi olarak normal hayat koşullarını bile sağlayamayacak maaşlarla çalıştıklarından ruhsal açıdan hırpalanmaktadırlar. Bu fırsatı bulamayanlar ise ya boş gezmekte ya da çareyi ilgisiz başka alanlarda çalışmakta bulmaktadırlar. Üniversitede edindikleri meslek bilgileri gereken alanlarda değerlendirilmemektedir. Sergi kataloglarına seyrek rastlanmasının nedeni aktarılan eserlerin sergilenmesindeki gecikme ve konuya para aktarılamaması ile ilgili olabilir. Bu ise bilimsel yoldan tarihlendirilerek deşifre olacak örneklerin daha az tanınması demektir. Ülkemizde arkeoloji, müzeoloji ve sanat tarihi bilimlerinin devletçe az desteklenmesi, müzeleri bu bilimlerin yararlarından yoksun bırakan çalışmalara bağımlı kıldığından adı geçen sosyal bilimler uluslararası çağdaş platformlarda yeteri kadar tanınmamaktadır. Devletçe bu bilimlere daha az önem verildiği hissi giderek yerleşmektedir. Birliktelik ruhunu sağlayan eşgüdüm ve doğru görev yapma anlayışı buralarda her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle