02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Cihan Faruk Yıldız: “Layık olmadığı yerde bulunanları sırtından atarak hak ettiği gerçek yere indiren asil at Cihan’ın ölümünden duyduğum üzüntüyü her iki kişiden biriyle paylaşıyorum.” Ya ğ m u r E k i m Huber Köşkü’nde pastırma yiyorlarmış... “Kokusu, yurdu sarıyor!” GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM 2007 Türkiye’sinin fotoğrafı: Ehliyetsiz alkollü ve kör bir sürücü yakalanmış. Kömürcü Avni Kurtuldu: “Vali ve kaymakam atamalarına, kamyonla kömür dağıtımı için E sınıfı ehliyet sahibi olma koşulu getiriliyor!” YENİ bir yıla girdik; önümüzde yeni günler var. Görünen köy kılavuz istemiyor; yeni günler iyi ve aydınlık değil, kötü ve karanlık günler olacağa benziyor. Beş yılın sonunda laik devlet yapısı her geçen gün daha çok kemiriliyor. Toplumsal yaşam bilinçli bir şekilde dinselleştiriliyor. İslamcı faşizmin ayak sesleri giderek yükseliyor. Sandık demokrasisi gibi bir ucube ile katılımcı demokrasinin pervasızca ırzına geçiliyor. İşbirlikçilik, ihanet, gaflet diz boyu. Şu hale bakın ki devletin memurlarınca yılbaşının bile dini yönden tartışma konusu yapıldığı bir dönem yaşıyoruz. Yılbaşı deyip geçmeyin; Cumhuriyet devriminin bir kazanımını tartışıyoruz. Şaka değil, Milli Piyango’nun haram olup olmadığını tartışıyoruz. Ortaçağ gömleğini giydirdiler, son provaları yapıyorlar! Yeni günler Önderim Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’nu yeni yıla girerken bir kez daha okurken devrimlerin güçsüz bırakılması durumunda, Cumhuriyeti korumak için bana verdiği görevi düşünüyorum ve “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyeceksin” sözünün anlamını yerli yerine oturtmaya çalışıyorum. Laik Cumhuriyetin polisi. Laik Cumhuriyetin jandarması. Laik Cumhuriyetin ordusu. Laik Cumhuriyetin yargısı. Önderim Atatürk, 75 yıl önce verdiği buyrukla beni, bana emanet ettiği ve artık benim olan bu büyük eseri korumak için elle, taşla, sopa ve silahla; neyim varsa onunla eyleme geçme yolunda görevlendirdiğine ve fakat ben hiçbir makam ve yetki sahibi olmadığıma göre, demek ki makam ve yetki sahipleri devrimlerin korunması için Atatürk’ün beklediği görevi gereğince yerine getirmemiş olabilir mi, diye düşünüyorum. Olabilir mi? Olamaz mı! Yoksa oldu da bitmek üzere mi? Şifre çoktan çözüldü. Şifre; türban. Parola çoktan açıklandı. Parola; ılımlı İslam. Şifre türban, parola ılımlı İslam. Yeni yıl yeni umutlar demektir ama, yeni günlerinin daha kötü ve daha karanlık olacağı belli. Bir tek umut var onun da adı çoktan konmuş: Atatürk’ün verdiği buyrukla yeniden devrim, yeniden cumhuriyet! ‘Özal Prensleri’nden, ‘Erdoğan Ulemaları’nın HaramHelal Muhabbetlerine... Yılın son günleri, kış güneşi İstanbul’u renklendiriyor. Sevgili ülkem, dün gece sabahlara kadar eğlenmeye çalıştı. Bu herkesin kendi kararı. Ben şahsen “Yılbaşı acaba en çok nerede eğleniriz?” diye o stres içinde çarşaf olanlardan değilim. Bu yıl yine ailemleydim. Çocukluğumun da en güzel anlarıydı o yılbaşı buluşmaları. Evimizin önündeki büfede ıslatılınca aşağıda “ganyan” numaraların belirdiği saman kağıtlara basılmış at yarışları vardı. Bana tombalayla beraber en keyifli gelen şey onlardı. Peki herkes yılbaşında ne yaptı? Vallahi, herkes istediğini yapmış olmalı. Şöyle bir farkla ki, diyanet ve İstanbul Müftülüğü, “nasıl eğlenileceği” konusunda yine “hutbeler”le inciler dizmiş. “Kutlamalarla dinimizin emir ve yasaklarına aykırı davranışlarda bulunmamak”tan söz eden Diyanetin yanı sıra, İstanbul Müftüsü de bu bilinen metne “Meşruiyet içinde eğlenmek gayet doğaldır” ibaresini ekleyip “Eğlenirken dinin yasakladığı şeyleri yapmayın dedik. Alkolün de bulunduğu çılgınlığa varan eğlencenin günah ve dinen kusur olduğunu, insanlarımızın bilmesi gerektiği için söyledik. Kimseye zoraki eğlence yasağı getirdiğimiz yok. Ancak dünyada milyonlarca aç varken, aşırı eğlenceleri insanlığa aykırı buluyorum” sözlerini buyurmuş. ??? İyi de sormak lazım, resmi düğünlerde tonlarca altın ve paha biçilmez hediyeler uçuşurken, Dubai prensleriyle, eşlerinin başı sımsıkı bağlı “Erdoğan Ulemaları” koca ihale ve kontratları ruhlarını da besleyerek bağlarken, Sn. Müftü ne yorumlar yaptı acaba? Ya da devlet erkânı eşleri, dünyanın en pahalı mağazalarını özel alışverişleri için durak yaptıklarında? Ama fazla merak etmeyin, çünkü bunlar henüz “görüş”müş! “Kimseye zoraki eğlence yasağı getirdiğimiz yok” cümlesi ne kadar hoşgörülü değil mi? Yani, onları fazla kızdırmayalım, çünkü (bir o eksikti) her an yasak da getirebilirler. Haddimizi bilelim! Şarap, Öküzgözü Kalecik Karası mı içiyorsunuz beyefendi? Hayır, maazallah.. üzüm şerbeti bu. Bu genç kız yanınızda oturan tapulu zevceniz mi? Hayır değil, ama merak etmeyin ailelerin haberi var, yarın imam nikâhı yapacağız. İyi de yine fazla yakın oturmayın, bir de şu kıza yarın uzun bir entari alıverin. Ne o öyle kumaşa parası yetişmemiş gibi… Fahrettin Bey, bu şarkılar güzel de, erkeklere okutsanız dinen caiz olur, kadın sesi haram dinimizde… Aaa, burada dansöz görüyorum. Erzurum Müftülüğü dansöz izleyenin günahkâr olacağını bildirmedi mi? Kardeşim, bu dans eden kadınlı erkekli gruplar evli mi? Cüzdanları yanlarında mı? Aaa! Burada kadınlar çalışıyor! Beylikdüzü imamı size çalışan kadınların kocalarını aldatacağını söylemedi mi? Fuhuş mu yaptırıyorsunuz burada? ??? Hep aklıma Sevgili Abdi İpekçi gelir bu karanlık kuşatma anlarında… Sağsol çatışması, terör, hepsini bilerek içinden yaşadı Abdi Bey… Ama şu “gerçek ötesi”, utanç sahnelerini görmeden aramızdan koparıldı. İpekçi yarın çıkagelse, bu haberlere katıla katıla güler mi, yoksa ağlar mı? Peki, İpekçi 2008 baharında şöyle bir gezinseydi ve mantar gibi ortalıkta biten “helal gıda” etiketlerini görseydi ne derdi? Bu yobazlık da artık dini ayrımcılığı marketlere getirecek: Dondurma var mı, dondurma? Var.. neli olsun? Helal sertifikalısını istiyorum. O henüz çıkmadı ama.. yeni çok iyi helal kazaklar geldi, bakın orada. Aydınlığı karartma rüzgârı, Ortadoğu’yu en az emperyalizm kadar tehdit ediyor. Butto da bu kıskaçta şehit edildi. İstese ömrünün sonuna kadar sürgünde rahat bir yaşam sürebilirdi. Ama o, karanlıkla mücadele uğruna, ölüme yürümekten çekinmedi. Karanlığa karşı savaşırken kim olduğumuzu hatırlamamız ve mücadelemizi hayat akışımızdaki “konfor”dan çok daha fazla sevmemiz lazım, hem de Butto gibi canımız pahasına… email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) İslamcı siyasetteki zeytinyağı formülü SORU çok yalın: Ülkeyi kötü yönettiği halde AKP seçimlerde oylarını nasıl arttırıyor ve kötü gidiş karşısında zeytinyağı gibi nasıl üste çıkıyor? Gülhan Elmas, İslamcıların zeytinyağı taktiğinin ayrıntılarını sıralıyor: Eğitimde işler kötü ama bu AKP’nin değil, halka dayatılan laik eğitimin suçu. Ekonomi perişan, ama bu AKP’nin değil, yeterince yeşil olmayan sermayenin suçu. Adalet bozuk, ama bu AKP’nin değil, şeriat yasalarını uygulamayanların suçu. Terör azdı, ama bu AKP’nin değil, teröriste sayın demeyenlerin suçu. Sağlık çöktü, ama bu AKP’nin değil, üfürükçü yerine doktora gidenlerin suçu. Din tarikatların oyuncağı oldu, ama bu AKP’nin değil, halifeliği kaldıranların suçu. Güvenlik mafiş, ama bu AKP’nin değil, Amerikan karşıtlığı yapan ulusalcıların suçu. Katılımcı demokrası işlemiyor, ama bu AKP’nin değil, demokrasinin suçu. Tarım bitti, ama bu AKP’nin değil, anasını alıp da gitmeyen köylünün suçu. Sosyal güvenlik iflas etti, ama bu AKP’nin değil, fitre ve zekât vermeyen laik kafaların suçu. Yani; çürüme, iflas, parçalanma AKP’nin değil, bağımsız, laik, demokratik Türkiye’nin sonu.” Malum Necati Yıldırım: “Kültür Bakanı, piyanist Fazıl Say’la kahvaltı etmiş. Malum takıyye: Biri söver, öteki över!” Emir Akif Kökçe: “Pakistan’da ‘vur emri’ verilmiş. Biz ise ‘sat emri’ aşamasındayız!” Halkevleri ve Köy Enstitüleri Gerçeği İ. GÜRŞEN KAFKAS Ülkemizin eğitiminde görülen derin çelişkiler ve ortaya konulan tehlikeli saptamalar “eğitimde çürüyüşün” göstergesidir. Yaşam boyu süregelen eğitim, “Temel eğitim, kitle eğitimi, sosyal eğitim ve yetişkinler eğitimi olarak ‘yaygın eğitim” toplayıcılığında aktarılıyor. Cumhuriyet devriminin ortak akılla başardığı “laik okulla” alfabe değiştirilmiş, millet mektepleri uygulamasıyla halka öğretilmişti. 1932’de halkevleri kurularak önemli bir adım atılmıştı. Amaç: Cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda yurttaşları eğitmek, aydınlatmak, güzel sanatları, okuma alışkanlığını edinmelerini, ulusal ve bilimsel kültürü desteklemekti. Tüm halkı ortak bir kültür değerlendirmesinde,“köykentaydın” ayrımından uzaklaştırmaktı. Halkevleri “kent kültür kurumu” işlevindeydi. Halkevlerinin işlevinde güzel sanatlar, dil, edebiyat, tarih, spor, folklor, tiyatro ve sosyal içerikli konular vardı. Bireyler, istekleri, yapabilme ve yetenekleri ölçüsünde eğitiliyor ve yönlendiriliyorlardı. Gönüllü katılım ile halk yenileşerek aydınlanıyordu. Köylerde de “halkodaları” kurulmuştu. Halkevlerindeki köycülük kolu halkodalarını destekliyordu. Köyün ve köylünün canlandırması planlanıyordu. ??? Cumhuriyetin onuncu yılına yakın kurulan halkevleri, halkodaları ve sonrasının Köy Enstitüleri üçlüsü, “halk eğitiminin” temelini oluşturmuşlardı. Bu kuruluşların, özellikle “Köy Enstitülerinin” görevi, köylüye yalnız okumayazma öğretmek değildi. Amaç, köylünün bütün yaşamını toplum içine almaktı. Güç de olsa başarıldı. Köy Enstitüleri bir sosyal sorumluluk projesiydi. Demokratikleşme ve demokrasi hareketi öncülüğünde koşan “Demokrat Parti” 1950 yılında iktidara geldi. Bu parti tüzüğüne koyduğu birikimini bir yana koyarak gericiliğe çanak tutmuş ve halkevlerine, halkodalarına ve Köy Enstitülerine karşı olmuştu. Demokrat Parti bu tutumuyla, devrimlere karşı olmuştu. Demokrasiye biçimsel ve yüzeysel açıdan baktı ve popülizm içinde tıkandı. Bu nedenle, Köy Enstitülerinin kapatılışı bir siyasi mizahtır diye düşünüyorum. ??? 1950’de, dengesiz bir kalkınma projesi uygulandı. Planlı olmayan, keyfi ve popülist çizgisindeki bu proje “köylerden kentlere göçü” hızlandırdı. Bugünkü trajik gecekondu sorunları, o yılların çarpık ve yanlış çalışmalarının sonucudur. Köyler boşaldı, tarım aksadı, hayvancılık tükendi. Kentlerimiz güzel kimliklerini yitirdiler. Kentlerde şehirleşme, modernleşme adı altında grileşme ağırlıklı betonlaşma, doğal güzellikleri yuttu. Kalkınma projeleri diye yola çıkıldı. “Devrimle demokrasinin bir sentezi” bekleniyorken daha önce başlatılan devrimlere karşı olundu. Demokrasiye yüzeysel ve biçimsel bir açıdan bakıldı. Köylerden kentlere göç hızlandı. Ortak akıl yürütülseydi, Köy Enstitülerinin ülkemiz için ne kadar yararlı olduğu görülecekti; Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla “eğitimin köylerdeki yüzü, yeniden karanlığa çevrildi.” Köylerden kentlere yoğun göç, kentlerimizin kimliğini yitirmesine neden oldu. “Laik ve ulusal yurttaş” kimliğine ulaşılacak yol tıkandı. 1950 ve sonrası uygulanan siyasette din; “vicdani sorumluluktan” çıkıp “siyaset / ticaret / tarikat” üçlüsüne yöneldi. ??? Ülkemizde, 21. yüzyıl başlarında özellikle laiklik dindarlık çekişmesi görünür oldu. Teolojik yaptırımlar alevlendi, körüklendi, bugünlere gelindi. Teolojinin ağırlığını taşıyan bir toplum yaratıldı. “Teokratik bir düzene / ılımlı İslama” hızla gidilir oldu. Bu konuda AB ve ABD’nin de kışkırtıcı tutumları göz ardı edilmemelidir. Kentlerde halkevleri, köylerde halkodaları ve 21 Köy Enstitüsü işlevlerini sürdürüyor olsalardı, siyaset her şeyi özellikle eğitimi paramparça etmemiş olsaydı, ciğerlerimize dolan bu dinci hava olmazdı. İnanç, saygın, laik ve bireysel tercih olarak yaşanırlığını sürdürecekti. Yeniden, “Köy Enstitüleri”ni aynı koşullarda köylerde kurmak, bugün için olanaksız diye düşünülebilir. Önerim, Köy Enstitülerin eğitim sisteminin, bugünün bilimsel, teknolojik ve çağdaş yapısına uygun olarak yenileşmeci yüzüyle yeniden gündeme taşımaktır. Görevimiz gençlerimizi üretken, yaratıcı yapıcılığa yönlendirmek olmalıdır. Gittikçe büyüyen ve nüfuslarıyla şişen kentlerimizin insanlarını da sosyalleşmeleri, üretken olabilmeleri, genç nüfusun toplumcu bir yapıya ulaştırılabilmeleri için ‘‘halkevleri” yeniden kurulmalıdır. “Halkevleri, halkodaları ve Köy Enstitüleri” eğitimimizin aydınlık yüzü kurumlardı. Kapatılmamalıydılar. Bu aydınlıkçı kurumların kapatılması eğitim yazgımızın yenileşmeci kimyasını bozdu. Ülkemizde yeniden karanlıklara durdu aydınlıklar!.. Yazık oldu!.. Bu kurumlar, toplumun aydınlıkçı barışının dostlarıydılar. Ne yazık ki, dostluk ve barış budandı. Düşmanlık, nefret, ikilik, terör, etnik köken kışkırtıcılığına sürüklendik. İlkel karanlık bütün gücüyle ülkemizin üzerine çökmektedir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Önlemlerini önceden 1 almasını bi 2 len. 2/ Irmak 3 larda ve sığ sularda yük 4 taşıyan bir tür 5 tekne... İçine 6 sulu şeyler 7 koymaya yarayan kap. 3/ 8 Bir gıda mad 9 desi... İz1 2 3 4 5 6 7 8 9 mir’in bir ilçesi. 4/ 1 K OC A A R A P Her türlü ticari mala 2 O R T İ S Ö R A M konabilen ve o mal3 Z A N A D E T A la ilgili çeşitli bilgileri içeren, çubuklar 4 A G E R A L İ F A biçimindeki simge... 5 S P O R N T İ MU R Eski ve bilinmeyen 6 K I L Y U R A bir tarihi anlatmakta 7 A N O T kullanılan deyim sö 8 A S A L E T K zü. 5/ Uluslararası 9 E R T A İ S A Çalışma Örgütü’nün simgesi... Baklagillerden bir bitki. 6/ Yüz, çehre... Antalya’nın bir plajı. 7/ Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma. 8/ Sarma, kuşatma. 9/ Bir tür iskambil oyunu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Devletler hukukunda, bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama. 2/ Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç. 3/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Sert bir İtalyan peyniri. 4/ Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan suret ve heykelleri... Tarla sınırı. 5/ Sütun... Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir tür şekerli özsu. 6/ Tarihöncesi çağlarda tanrılara adak olarak sunulan küçük heykelcik... Holmiyum elementinin simgesi. 7/ Verme, ödeme... “İnsan âlemde. ettiği müddetçe yaşar” (Yahya Kemal). 8/ İyi porselenden yapılmış Çin işi kâse... Boru sesi. 9/ Bursa’nın Kestel ilçesinde bir şelale. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle