15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EYLÜL 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Başbuğ: Anayasadaki laiklik ilkesine ilişkin işlevsel tanımlar tartışma konuları içerisine çekilmemelidir Laiklik ilkesi tartışılamaz K ara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Harp Okulu’nun yeni eğitim öğretim yılı başlangıç töreninde yaptığı konuşmada, “Atatürk’ün ulus devlet anlayışı egemenlik haklarının ve demokrasinin korunmasına özel önem verir. Bu hususu anlamakta zorlananlar Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla başlayan ve aramızdan ayrılışına kadar geçen süreyi iyi incelemelidirler” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP anayasa taslağı ile laikliğe yeni bir tanım getirmeye hazırlanırken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, laiklik ilkesinin ulus devlet ve Atatürk milliyetçiliği anlayışlarının olmazsa olmaz koşulu olduğunu belirterek “Anayasadaki laiklik ilkesine ilişkin işlevsel tanımlar tartışma konuları içerisine çekilmemelidir” dedi. “Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini oluşturan ulus devlet ve üniter devlet yapısına; Cumhuriyetin temel nitelikleri olan; demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti niteliklerine sahip çıkma ve koruma, hiçbir ayrım yapılmaksızın, kendisini Türk ulusunun bir ferdi olarak hisseden herkese düşen bir görevdir” açıklamasını yapan Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de bu yapı ve niteliklerin korunmasında her zaman taraf olduğunu ve olmaya da devam edeceğini vurguladı. Kara Harp Okulu yeni eğitim öğretim yılına dün düzenlenen törenle başladı. Törene Orgeneral Başbuğ ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner de katılırken siyasilerden katılım olmaması dikkat çekti. Harbiyeliler, yeni eğitim ve öğretim yılının ilk dersini Orgeneral Başbuğ’dan aldılar. Başbuğ, konuşmasında şu noktalara dikkat çekti: HEDEF ULUS DEVLET: Bugün karşı karşıya kaldığımız bölücü terör hareketinin temelinde etnik milliyetçilik vardır. Hedefleri ise ulus devlet ve üniter devlet yapısının ortadan kaldırılmasıdır. Öncelikli hedef ulus devlettir. Etnik kimliklerin anayasal güvenceye kavuşturulması sık sık ve açıkça dile getirilen temel husustur. Bu husus da Türkiye’nin ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Sonraki hedef ise üniter devlettir. Üniter devlet; ülke, ulus ve egemenlik unsurları ve yasama, yürütme, yargı organları bakımından teklik özelliği gösteren devlet olarak tanımlanabilir. Başbuğ, ABD ve Irak’ın PKK’ye karşı yaptırımda bulunmadığını vurguladı Türkiye’nin gücü yeter B elki Türkiye’nin bulunulan şartlarda, tek başına Irak’taki gelişmelere yön verebilecek güce sahip olmadığı söylenebilir. Ancak Türkiye’nin gelişmeleri engelleyebilecek, maliyetlerini artırabilecek bir güce sahip olmadığı da söylenemez. KARŞILIKLI SAYGI: Yürütmeden sorumlu politik makamlar ile askeri makamlar arasında elbette yasalarda mevcut yetki ve sorumluluklara karşılıklı saygı gösterilerek ortak görüşlere ulaşılmasını ve kararların ortak olarak alınmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasının çok yararlı olacağı düşünülmektedir. GÖRÜŞ BİRLİĞİ ŞART: Bölücü terör örgütünün Irak’ın kuzeyinde barınması ve bu bölgeden beslenmesi, ABD ve Irak’ın bu terör örgütüne karşı hiçbir yaptırımda bulunmaması ve bugüne kadar bu konuda olumlu ve elle tutulur bir sonuca ulaşılamaması, diğer önemli bir sorunu oluşturmaktadır. Irak’taki soydaşlarımız Türkmenlerin durumu ve bir iç savaşta, çatışan taraflardan birisi haline gelmesi ise Türkiye açısından çok ciddi bir durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Türkiye’nin bütün bu sorunları en iyi şekilde yönetebilmesi için siyasi karar alıcılar, devletin ilgili kurum ve kuruluşları ile kamuoyunun, bu sorunların Türkiye’ye etkileri konusunda görüş birliğine sahip olmaları gerekir. bir çözümün Irak için kalıcı bir çözüm olmayacağını ve Irak’ın kuzeyindeki terör örgütünün varlığının hayati bir tehdit oluşturduğunu, zamanın söz söyleme değil, eylem zamanı olduğunu anlamalı ve görmelidir. Sorunların zamana yayılması, bazen sorunların daha da büyümesine ve derinleşmesine neden olabilir. TERÖRLE MÜCADELENİN YÖNTEMİ: Bölücü teröre karşı yürütülen mücadele, esas itibarıyla dört ana alanda, güvenlik, ekonomi, sosyokültürel (eğitim ve sağlık dahil) ve psikolojik harekât alanlarında devlet tarafından yürütülmelidir. Bu aslında devletin, bütün imkânlarını kullanarak, bölücü teröre karşı kararlılıkla mücadele etmesi demektir. Teröre karşı etkili mücadele etmek ve mücadelenin süresini kısaltabilmek için, bu dört alandaki faaliyetlerin paralel ve eşzamanlı yürütülmesi zorunludur. Bu faaliyetler birbirini tamamlamaktadır. Söz konusu faaliyetlerin mevcut durum çerçevesinde dengeli olması da diğer önemli bir husustur. Türkiye’nin terörle mücadelesinin bugünlere kadar uzamasının ana nedenlerinden birisini, Türkiye’nin bu dört alandaki faaliyetlerini paralel ve eşzamanlı olarak yürütememesi oluşturmaktadır. Türkiye’de bu konuda büyük bir kavram kargaşası vardır. Bir kısım insanlar, “Terörün yok edilmesi, güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz; başka alanlarda tedbirler alınması ve çözümler üretilmesi gereklidir” diye düşünmektedir. İlk bakışta doğru olarak dü şünülebilecek bu yaklaşım aslında yanlış ve eksiktir. Elbette terörün yok edilmesi, yalnız güvenlik alanındaki mücadeleyle olmaz. Ekonomik, sosyokültürel ve psikolojik harekât alanında pararel ve eşzamanlı olarak hareket edilmelidir. Ancak burada kastedilen, “Güvenlik alanında mücadele etmeyelim, diğer 3 alanda mücadele edelim” düşüncesi ise bu zaten bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir. İÇ GÜVENLİK HAREKÂTI: Klasik harekât ile İç Güvenlik Harekâtı arasında büyük farklar vardır. Kamuoyu, medya, politik makamlar, İç Güvenlik Harekâtı’na klasik harekât bakış açısından bakmamalıdır. Aksi takdirde, onların beklentileriyle güvenlik kuvvetlerinin gerçekleştirdikleri arasında bazı farklılıklar ortaya çıkabilir. BÖLÜCÜ ÖRGÜT BAŞA DÖNDÜ: 19931995 yılları terörle mücadelenin en şiddetli olduğu dönemdir. Bu süreçte güvenlik güçlerinin vermiş olduğu şehit sayıları en üst rakamlara ulaşmış, ancak örgütün silahlı kadrosu da 12 binlerden 6000’lere düşürülmüştür. Bu dönem örgütün ve terörist başının hayallerinin yıkıldığı dönemdir. Bunun sonucunda örgüt 1995’ten sonra kültürel ve siyasal alandaki ayrılıkçı faaliyetlere ağırlık verme kararı verirken, terörist unsurları da 2030 kişilik gruplara dönüştürmüştür. Bugün ise teröristler 78 kişilik gruplar halinde hareket etmektedir. Bu durum aslında örgütün tekrar başa dönmesi, yani “silahlı propaganda” safhasına dönmesinden başka bir şey değildir. (...) Güvenlik kuvvetleri bugün de bu görevlerini büyük bir kararlılıkla sürdürmektedir. Ağustos ve eylül ayları içerisinde 49 terörist ölü olarak, 37 terörist ise sağ olarak ele geçirilmiş ve 10 terörist de güvenlik kuvvetlerine teslim olmuştur. Bölgede toplam 96 terörist etkisiz hale getirilmiştir. ETNİK MİLLİYETÇİLİK KABUL EDİLEMEZ: Bugün karşı karşıya olduğumuz bölücü terörün temelinde etnik milliyetçilik vardır. Etnik açıdan kendisini farklı hissetmek, ayrı bir aidiyet duygusuna sahip olmak ile etnik farklılıkları siyasal bir boyuta taşımak farklı hususlardır. Aidiyet duygularının siyasal boyuta taşınmasına müsaade edilemez, bu etnik milliyetçiliktir. Kabul edilemez. YAPAY AYRILIK YARATILIYOR: Türkiye Cumhuriyeti kültürel farklılıklara saygılıdır. Kültürel zenginliklerin yaşaması için gerekli düzenlemeleri de gerçekleştirmiştir. Ancak devamlı farklılıkları öne çıkararak yapay ayrılıklar yaratılması yaklaşımına ve ulusal kültürümüzün zayıflatılmaya çalışılmasına da müsaade edilemez. Ortak ulusal kültür değerlerini koruyamayan bir ulusun geleceğinden emin olamayız. Ulusu ulus yapan ve ulusun bir arada tutulmasını sağlayan diğer payda, ülkü birliğidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğinin iç ve dış tehditlere karşı sağlanması, Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinin ve vatandaşlarının refah seviyelerinin daha yukarılara çıkartılması hepimizin ortak ülkü ve hedefidir, hedefi olmalıdır. ABD’YE MESAJ: Türkiye’nin Irak’la ilgili kaygı ve sorunları TürkiyeABD ilişkilerini etkilemektedir. ABD, Türkiye’nin desteğini almayan TSK ulus devlet konusunda taraftır umhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini oluşturan ulus devlet ve üniter devlet yapısına; Cumhuriyetin temel nitelikleri olan; demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti niteliklerine sahip çıkma ve koruma, hiçbir ayrım yapılmaksızın, kendisini Türk ulusunun bir ferdi olarak hisseden herkese düşen bir görevdir. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu yapı ve niteliklerin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya da devam edecektir. C ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ YIPRATILIYOR ciz söylemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşatılması ülkü birliğini temsil etmektedir. Bu görev de Türk milletine verilmiştir. (...) Atatürk milliyetçiliğinin bu kadar açık olmasına ve en önemlisi evrensel kavramları içinde barındırmasına rağmen, maalesef bugün kimileri bu anlayışı kavrayamamakta ve yanlış şekilde yorumlamaya ve anlatmaya büyük çaba göstermektedir. Söylemlerinde akılcı ve bilimsel bir yaklaşımın izlerini bulmak da mümkün değildir. KUTUPLAŞMA TEHLİKESİ: gelir kaynaklarının paylaşımı teşkil etmektedir. Bu soruna çözüm ancak politik gücün ve gelir kaynaklarının paylaşımı arasında bir denge yaratılmasıyla bulunabilir. Irak’ın kuzeyindeki oluşum ve gelişmelerin bu bölgedeki Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar siyasal, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandırdığı da diğer bir gerçektir. Ayrıca bu durumun, vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde yeni bir aidiyet modeli yaratabileceğine de dikkat edilmelidir. ve bu isteğe saygı göstermek farklı bir durumdur; bu dillerde eğitim ve öğretim yapılmasını kabul etmek ise çok başka bir durumu ifade eder. İkincisini ulus devlet anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir. LAİKLİK TARTIŞILMAMALI: Konuşmamın başından buraya kadar söylediklerim, laiklik ilkesinin ulus devlet ve Atatürk milliyetçiliği anlayışlarının olmazsa olmaz koşulu olduğunu açıklamaktadır. Bu nedenle anayasadaki laiklik ilkesine ilişkin işlevsel tanımlar tartışma konuları içerisine çekilmemelidir. Anayasanın 2. maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olduğu ilkeler arasında “Atatürk milliyetçiliği” de yer almaktadır... Milliyetçilik, en geniş anlamıyla bireyin kendi kimliğini mensup olduğu ulusa göre tanımlaması ve ulusa duyulan bağlılık ve sadakatin önceliğine duyulan inancın ifadesidir. Ulusal kültüre önem vermeyi ve vatanseverlik duygularını kapsar. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, diğer uluslara zarar vermemeyi, uluslar arasındaki eşitliği ve en önemlisi de yayılmacılığı reddetmesi ile önem kazanmaktadır. Atatürk’ün milliyetçiliği, ulus devleti kurmaya ve onu geliştirmeye yönelik bir ulusçuluktur. Bu ulusçuluk, birleştirici ve bütünleyici ulus gerçeğine bağlı, ulusal kimlik bilincini geliştiren, yayılmacılığı ve ümmetçiliği reddeden, laik bir ulusçuluktur. Atatürk, milliyetçilik anlayışını en veciz şekilde şöyle ifade etmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Bu ve Kültürel alandaki düzenlemelerin daha fazla özgürlük başlığı altında siyasal alana doğru götürülmesi, farklılıkların gereğinden fazla derinleştirilmesi ile bu konuların ülke gündemine yoğun şekilde sokulması, korkarım ki bir gün ülkeyi kutuplaşmaya sürükleyebilir. Bu durum ise ülke güvenliği ile doğrudan ilgilidir. LAİKLİK KARŞITLARININ HEDEFİ: Atatürk’ün ulus devlet anlayışı egemenlik haklarının ve demokrasinin korunmasına özel önem verir. Bu hususu anlamakta zorlananlar Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla başlayan ve aramızdan ayrılışına kadar geçen süreyi iyi incelemelidirler. Dün olduğu gibi bugün de laiklik karşıtı hareketlerin ve etnik milliyetçilerin öncelikli ve ortak bir hedefi vardır. O da ulus devlet yapısıdır. Laiklik karşıtı hareketler ulusun oluşumunda din temelini hâkim kılmaya çalışırken; etnik milliyetçiler ise ulus devlet anlayışını, çok yanlış şekilde, etnik farklılıkların görülmemesi, yok edilmesi şeklinde anlatmaya ve ulus devletin ortak değerlerini ki bunlardan biri de ulusal kültürdür zayıflatmaya çalışmaktadırlar. ÜRTÇE EĞİTİM: Türkçenin dışında, bazı etnik grupların kendi dillerini öğrenmek istemelerini kabul etmek ATATÜRK YOLUMUZU AYDINLATIYOR: Komutanınız olarak Türk ordusunu diğer ülkelerin ordularından ayıran niteliğinin altını çizmekte yarar görüyorum. Ordular temelde ve genelde gücünü silahtan alır. Bir tek Türk ordusu vardır ki, gücünün kaynağını ulusunun güven ve sevgisinden, yüreğinden alır. Türk ordusunun bu niteliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde tarihsel ve sosyal olarak biçimlenen kopmaz bağlarla perçinlenmiştir. Sizlere düşen görev, bu bağı korumak ve daha da güçlendirmektir. Unutmayınız ki, Türk ordusunun ve Türk ulusunun ebedi lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürkçü düşünce sisteminin ışığı her zaman yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. AİDİYET UYARISI: Türkiye’nin bölücü terör örgütüne karşı yürütmekte olduğu mücadeleyi, Irak’taki gelişmelerden ve oluşumlardan soyutlamak mümkün değildir. Defalarca altını çizdiğimiz gibi, Irak’ta ve özellikle Irak’ın kuzeyinde meydana gelen gelişmeler ve olabilecek durumlar, Türkiye’nin geleceğini ve güvenliğini tehdit edebilecek boyutlara ulaşma yolunda oldukça mesafe almıştır. Irak’taki etnik ve bölgesel gruplar arasındaki mücadelenin esasını, politik gücün ve Irak’ın K Subaylar, Başbuğ’un konuşmasını dikkatle takip etti. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle