15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EYLÜL 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mezar başında yakalandılar ? BARTIN (Cumhuriyet) İstanbul Taksim’de 2001’de canlı bomba olarak gerçekleştirdiği saldırıda ölen Uğur Bülbül’ün Bartın’daki mezarının yakınında yakalanan iki kadın, terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. G.G. ve G.Ö’nün ifadesini alan polis ekipleri, kadınların, Bülbül’ün mezarını anıt mezar yaptırmak amacıyla kente geldiklerini belirledi. 7 İki Türk vatandaşının açtığı dava sonucu ATAD’ın aldığı karar emsal oluşturuyor DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Vizesiz girişin yolu açıldı GÜRSU KUNT Ulus DevletÜniter ve Laik Devlet Üniversiteler birbiri ardına yeni öğrenim yıllarına başlıyor. Dün de, benim görebildiğim kadarı ile haber ajanslarının sitelerinde Ankara Üniversitesi ile Kara Harp Okulu’nun yeni öğrenim yılları ile ilgili tören haberleri vardı. Haber televizyonlarımız da, internet siteleri de, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Harp Okulu’ndaki “Açılış Dersi”nin yazılı olmayan bölümüne, “bölücü terör ve laikliğe yönelik tehditlere, o arada özellikle PKK’ye karşı adım atmamakla eleştirilen ABD’ye yönelik” TSK’nin görüşlerine öncelik veriyordu. Oysa Başbuğ’un, KKK’nin resmi sitesinde yer alan 12 sayfalık konuşması (www.k.k.k.tsk.mil.tr) “her şeyden önce entelektüel bir devrimci” olarak tanımladığı Atatürk’ün, üniter, laik ve ulus devletle ilgili görüşlerine, bilimsellik bakımından da önemli bakış açıları getiriyor. Belki, sadece bu önemli nedenle, bugünkü yazının konusunu, Başbuğ’un dünkü konuşmasına ayırmayı yeğledim. Başbuğ, kendisini dinleyen genç Harbiyelilere Türk devriminin bütün aşamalarını öncelikle askeri kadrolara dayanarak gerçekleştiren Atatürk’ün, Türk ulusunun, devrime sahip çıkmasını istediğini anlattığı dünkü dersinde “toplumun bu görevleri yeterince yerine getirmesinin her şeyden önce ona verilecek yüksek kaliteli bir eğitim ve öğretime bağlı olduğunu” söylüyor ve “burada kendimize sormamız gereken soru şu olmalıdır” diyor: “Türk devrimlerinin koruyucusu olan kurumlar, Milli Eğitim’in tüm kadroları, görevlerini tam olarak yerine getirmekte midirler?” Atatürk’ün özel kitaplığı Başbuğ, genç meslektaşlarına Atatürk’ün kısa yaşamına sığdırdığı 4 bini aşkın kitaplarının kenarına düştüğü dipnotlarının, entelektüel temele dayandığını gösterdiğini; bu nedenle de gelecek yüzyıla da damgasını vuracağını söylediği “Açılış Dersi”nin ikinci bölümünde genç Harbiyelilere, “Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve gelişiminin ümmet toplumundan ulus devlete dönüşüm” sağlayan bir devrim olduğunu anlatmış. Ulusun “dil, kültür ve ülkü birliği ortak paydaları ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasal ve sosyal bir birlik” olduğunu söylemiş ve “bu ulus anlayışı, ırksal ve dinsel öğelere bağlı değildir. Bağlanmaya da çalışılmamalıdır” demiş. Ulus devletin temel dayanağının ulusal kültür olduğunun altını çizmekle yetinmemiş; o ulusal kültürün çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkartılması gereğini de anımsatmış. Peki çağdaşlık, çağdaş olmaktan ne anlayacağız? Başbuğ bu soruyu “düşünceden eğitime, kişilerin karakterlerinden, toplumun karakter düzeyine, gündelik hayattan geleceği belirleyen vizyona kadar yaşamın tüm alanlarını kapsar” yanıtı ile özetliyor ve geleceğin subaylarına Atatürk’ün verdiği bir görevi şöyle ifade ettiğini anımsatıyor: “Biz büyük bir devrim yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumu yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak lazım. Devrimleri koruyacak tedbirlere muhtacız. Devrimin hedefini kavramış olanlar, daima onu koruyacak güçte olacaklardır.” Başbuğ’un Atatürk’ten yaptığı bu alıntıyı Büyükanıt’ın “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne kadar hiçbir zaman, bu kadar farklı iç ve dış tehditlerle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir” sözlerinin içinde laiklik ilkesine yönelik saldırı ve girişimlerin de olduğunu hatırlatması ilginçtir... Kara Kuvvetleri Komutanı dünkü dersinde “irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de, kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır” diyor... Devrimlerin bazı kesimler tarafından bilinçli, sabırlı ve planlı bir biçimde aşındırmaya çalışıldığını söyleyerek bu yolda kayda değer mesafe alındığını yineliyor. 5 terörist öldürüldü ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde 5 teröristin etkisiz hale getirildiği bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan duyurularda, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde önceki gün bir grup teröristle karşılaşıldığı, güvenlik güçlerinin “teslim ol’’ çağrısına teröristlerce ateşle karşılık verilmesi üzerine çıkan çatışmada, 1 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi. Aynı bölgede dün düzenlenen operasyonlarda ise 4 terörist daha öldürüldü. ANTALYA Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD) aldığı bir kararla işveren, serbest meslek sahibi, öğretim üyesi gibi hizmet sektöründe çalışan Türklerin Avrupa Birliği üyesi 25 ülkeye vizesiz girmesinin yolu açıldı. Akdeniz Üniversitesi (AÜ) ile Hamburg Üniversitesi’nin ortak yürüttüğü “Avrupa Çalışmaları Ortak Master Programı” Direktörü Doç. Dr. Harun Gümrükçü, bugüne kadar bu konuyla ilgili Türkiye lehine 3 karar çıktığını anımsatarak “Ancak bu konuyu kamuoyunun gündemine getirmek istemeyenler, vizelerden kâr sağlayan kurumlar var” dedi. ? İşveren, serbest meslek sahibi, öğretim üyesi gibi hizmet sektöründe çalışan Türklerin Avrupa Birliği üyesi 25 ülkeye vizesiz girmesinin yolu açıldı. Doç. Dr. Harun Gümrükçü, “Konuyu kamuoyunun gündemine getirmek istemeyenler, vizeden kâr sağlayan kurumlar var” diye konuştu. Veli Tum ve Mehmer Dari adlı Türk vatandaşları, Birleşik Krallık’ın Avrupa Topluluğu ile Türkiye arasında yapılan 1963 tarihli Tam Üyeliğe Dönük Ön Üyelik Antlaşması’ndan ve Aralık 1972’de taraflarca imzalanan Katma Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ederek Londra’da dava açtı. ATAD da davacıları haklı gördü. 20 Eylül’de alınan bu kararla birlikte işadamı, esnaf, öğrenci, sporcu, gazeteci, avukat, doktor, şoför gibi hizmet sektöründe çalışan Türklerin, AB üyesi 25 ülkeye vizesiz girme hakkı doğdu. Doç. Dr. Gümrükçü, bu kararın Türk vatandaşlarının yüzde 4548’ini kapsadığını belirterek ticaret odaları ile esnaf ve sanatkârlar odalarının bürolar oluşturarak, kararın uygulanabilirliği için çaba göstermelerini istedi. milyon Avro’nun üstünde olmuştur. Bu paralar iade edilmelidir” dedi. Gümrükçü, dava açılması durumunda sadece 4 yıl için geriye dönük zararın telafisinin istenebileceğini ifade ederek “Bu da haksız vize uygulayan AB üyesi ülkelerden 45 milyon Avro’luk tazminat alınabileceği anlamına geliyor” diye konuştu. Mahkeme kararının işlevselliğinin önem taşıdığını, ancak Türkiye’de belli sektörlerin vize işinden kâr sağladığını anlatan Gümrükçü, şöyle devam etti: ‘Vize ücreti hukuki değil’ Türk vatandaşlarından 27 yıldır alınan vize ücretlerinin de hukuki olmadığının altını çizen Gümrükçü, “Sadece geçen yıl alınan vize ücreti tutarı 12 “Bu yüzden ülkemizde vizenin kalkmasını istemeyenler var. Devlet kurumlarına da kâr sağlıyor. Ayrıca aracı kurumlar var. Bugüne kadar konuyla ilgili Türkiye lehine 3 mahkeme kararı çıktı. Ancak konunun kamuoyu gündemine getirilip tartışılmasını istemeyenler varsa, bunun nedenini sormak gerekiyor.” Gümrükçü, özellikle Anadolu kentlerinde ticaretle uğraşan, ancak vize alamadığı için işlerini yapamayanların söz konusu çalışmalarını büyük holdinglere kaptırdığını anımsatarak “Türkiye’de son mahkeme kararı konuya ilişkin kurumsallaşma için kullanılabilir. Çünkü mağdurları savunacak bir kurum yok” diye konuştu. KÜRT YÖNETİMİ: ZİYARET ETTİLER İmamlara 10 ay hapis ? DİYARBAKIR (ANKA) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, ramazan ayı arifesinde şiir yazarak PKK’ye ateşkes çağrısında bulunan emekli imamlar Mehmet Gönden ve Abdulbari Tiryaki’ye 10’ar ay hapis cezası verdi. Geçen yıl ramazan ayı arifesinde bir grup din adamı Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu Genel Merkezi’nde basın açıklaması düzenlemişlerdi. Tiryaki, “Hem dağda nefsi müdafaa yapan gerillalara, hem de güvenlik güçlerini özellikle bu ramazan ayında ateşkese çağıran bu güzel çağrıya kulak vermelerini bekliyoruz” diye konuşmuştu. PKK ve PJAK yasadışı ERBİL (ANKA) Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi sözcüsü Cemal Abdullah, yönetimin PKK ve PJAK’ı “yasa dışı” olarak gördüğünü belirterek, “hükümet, bu iki örgütü Kürdistan’daki siyasi yaşamın bir parçası olarak kabul etmiyor” dedi. Abdullah, Peyamner Haber Ajansı’na PKK ve PJAK ile ilgili yaptığı açıklamalarda Kürt yönetiminin komşu ülkeler karşısındaki siyasetinin “açık ve aşikâr” olduğunu savundu. “Yönetimin yasa dışı hiçbir örgüte, Kürdistan toprakları üzerinden komşu ülkelerin istikrarını bozmasına izin vermeyeceğini” öne süren Abdullah şunları söyledi: “FKY (Kürt yönetimi) bu iki örgüt karşısındaki tutumu açıktır. Hükümet bu iki örgütü yasa dışı olarak kabul ediyor.” Anafartalar esnafına CHP desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li milletvekilleri mayıs ayında önüne yerleştirilen bombanın patlaması sonucu büyük hasar gören Anafartatalar Çarşısı esnafını ziyaret etti. CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu ve milletvekilleri, Anafartalar Çarşısı Derneği Başkanı Yusuf Tanrıverdi ile görüştü. Çarşı esnafının kriz içerisinde olduğunu, yetkililerden bu duruma duyarlılık göstermelerini isteyen Tanrıverdi, özelleştirme kapsamına alınan çarşıyı esnaf olarak almaya talip olduklarını, bunun önündeki engellerin kaldırılmasını istedi. Kılıçdaroğlu da bombalama olayının ardından esnafın kendi olanaklarıyla çarşıyı yeniden faaliyete geçirdiğini kaydetti. Ankaralılara seslenen Kılıçdaroğlu, “Bayramda alışverişinizi Anafartalar Çarşısı’ndan yapınız, esnafa destek olunuz’’ dedi. Çarşı esnafının terör mağduru olmasına rağmen çalışmaya devam ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, özelleştirme kapsamındaki çarşıyı esnafın almasından memnuniyet duyacaklarını ve bunun için gerekli desteği vereceklerini ifade etti. PKK yük trenine saldırdı: 4 yaralı Yurt Haberleri Servisi ElazığTatvan seferini yapan 54704 sefer sayılı yük treni dün sabah saatlerinde ElazığBingöl sınırı Ziveyr mevkisine geldiğinde teröristlerin raylara döşediği patlayıcı madde patladı. Patlama sonucunda görevlilerden 4’ü yaralanırken tren raydan çıktı. Fırat Üniversitesi Fırat Tıp Merkezi’ne kaldırılan yaralılardan Cezmi Albayrak, tren şefi Mustafa Barut ve güvenlik görevlisi Orhan Keklik’in taburcu edildiği, Hakkı Yılmaz’ın ise ameliyata alındığı belirtildi. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi dağlık arazi kesiminde güvenlik güçleri tarafından yürütülen arama ve tarama faaliyeti sırasında önceki gün saat 12.30’da bir grup teröristle karşılaşıldı. Güvenlik güçlerinin “teslim ol’’ çağrısına ateşle karşılık verilmesi üzerine meydana gelen çatışmada, bir PKK’li yakalandı. Bölgede yapılan aramada PKK’ye ait sığınaklarda bir adet tuzaklanmış el yapımı patlayıcı madde düzeneği, mühimmat, 93 kilogram gıda maddesi, 220 litre benzin, 36 litre motor yağı ve çok miktarda çeşitli yaşam malzemesi ele geçirildi. (Fotoğraf: AA) ABD’li savcıya silah raporu ? İstanbul Haber Servisi Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığı, Türkiye’nin kaçak silah profilini ortaya çıkardı. Geçen yıl Türkiye’de yakalanan 8 bin kaçak silahın yüzde 52’si Irak ve Suriye üzerinden yurda sokuldu. Rapor, PKK ve El Kaide ile ilgili araştırma yapmak için Türkiye’ye gelen ABD’li savcı Susan Hayes’e de verildi. Savcıya, PKK’nin eline geçen ABD silahlarıyla işlenen suçların dökümü de sunuldu. Sınır kapısı kapandı iddiası Öte yandan Abdullah, İran’ın bir vatandaşının ABD tarafından Irak’ta gözaltına alınmasını protesto etmek için Kuzey Irak sınırını kapattığını da öne sürdü. Abdullah, en az 4 sınır kapısının kapatıldığını, sadece bir kapıdan geçişin sağlandığını söyledi. ABD güçleri, geçen hafta Irak’ın Süleymaniye kentinde, bir İran vatandaşını silah kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle gözaltına almıştı. ABD’li yetkililer, söz konusu İranlı’nın Devrim Muhafızları üyesi olduğunu öne sürmüş, İranlı ve Iraklı yetkililerse bu kişinin hükümetin bilgisiyle resmi bir ziyaret için Irak’ta bulunduğunu açıklamıştı. Borcuna karşılık kızını verdi 17 yaşındaki genç kız, babasının kumar borcu nedeniyle tanımadığı bir adama verildiğini ve tecavüze uğradığını belirterek polise başvurdu ESKİŞEHİR (AA) Bilecik’te babasının kumar borcuna karşılık 10 ay önce tanımadığı bir kişiye verildiğini ve ilişkiye zorlandığını iddia eden 17 yaşındaki kız, polise başvurup babasından şikâyetçi oldu. Alınan bilgiye göre, polise başvuran Ö.Y. (17), babası Ş.Y’nin kumar borcu karşılığında İsmetpaşa Mahallesi’nde oturan B.Ç’ye (34), 10 ay önce verildiğini, bu güne kadar da isteği dışında bu kişinin zorla kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini, hamile kalıp düşük yaptığını, dövüldüğünü, korktuğu için de kimseye bir şey söyleyemediğini bildirdi. B.Ç’nin evinden kısa süre önce ayrılıp Eskişehir’deki akrabalarının yanına geldiğini, daha sonra ailesinin evine döndüğünü ifade eden Ö.Y, babası Ş.Y’nin, B.Ç’nin yanına gitmesi için baskı yapması üzerine polise sığındığını, babasından ve B.Ç’den şikâyetçi olduğunu belirtti. Bunun üzerine soruşturma başlatan emniyet güçleri, şüpheliler Ş.Y. ve B.Ç’yi gözaltına aldı. B.Ç. ile baba Ş.Y, ifadelerinin ardından çıkarıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Cumhuriyetin temel taşı: Laiklik Türkiye’de anayasayı resmen yorumlamaya yetkili tek organ olan Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhuriyeti oluşturan tüm değerlerin temel taşı olan laiklikle ilgili yorumlarından birisini dinleyenlerine aktarma gereğini duyuyor. O karar şöyle: “Demokrasi her şeyden önce laikliğe dayanır. Demokrasinin iki önemli unsuru, özgürlük ve eşitliktir. Bu unsurların gerçekleşmesi, ancak dini zorlukların olmadığı toplumlarda mümkündür.” Dünkü dersin sonuna doğru yapılan bir değerlendirmeyi de özetlemek istiyorum. Başbuğ Paşa, Türk devrimini geriye götürmek isteyenlere karşı toplumun bütün kesimleri olarak kendimize bu konuda üstümüze düşen görevi tam olarak yerine getirip getirmediğimizi sormamızı isterken 1950’li yıllardan bu yana, “bazı marjinal grupların, dinsel eğilimleri kullanarak sermaye biriktirip yatırımlara yönelmesini, dernek ve vakıflar kurarak, eğitimöğretim alanında ve nihayet siyasal alanda etkin olmaya çalıştıklarını bunun anayasanın 24. maddesine aykırı olduğunu” söylüyor. Toplumların cemaatleşmeye itildiğini ve giderek güçlenen bu cemaatlerin dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalıştıklarından söz ediyor. Bu cemaatlerin ve tarikatların devrime karşı hareketlerin odağı haline dönüştüğünü.. ulusal kültürün din eksenli bir yapıya oturtulmaya çalışıldığını da Harp Okulu’nun yeni ders yılının açılış konuşmasıyla gündeme getiriyor. Konuşmanın son bölümü, bugünden sonra yine özellikle politikacılar arasında tartışılacak ve ses getirecek niteliktedir. Başbuğ, Genelkurmay Başkanı’na da gönderme yaparak “Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmanın iç siyasetle ilgili olmayan ve yasalarla verilen temel bir görev olduğunu, askerin yasalarla verilmiş görevleri yapmama veya yapma gibi bir lüksü olmadığını” söylerken “TSK, ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında, her zaman taraf olmuştur. Olmaya devam edecektir” diyor. Ben yerim elverdiğince bu önemli konuşmayı özetlemeye çalıştım. Ama siz en iyisi gazetemizdeki bugün yayımlanan bu önemli konuşmayı önce okuyun, sonra da arşivinize ekleyin. ENTERNET / MEHMET SUCU Prof. Chossudovsky’nin “Yoksulluğun Küreselleşmesi” adlı kitabından, daha önce de bu köşede söz etmiştik. AKP’nin geçen dönemki milletvekillerinden Turhan Çömez, zaman zaman internet medyasında yer alan yazılarıyla gündem belirlemeye devam ediyor. Çömez, Chossudovsky’nin kitabında yer alan ekonomik “soykırım”ın nasıl uygulandığını anlatırken sanki Türkiye’yi betimliyor... Uluslararası finans kuruluşlarının, bağımsız ülkeleri nasıl vesayetleri altına aldığını belgeleyen Prof. Chossudovsky, IMF ve Dünya Bankası’nın “Yapısal Uyum Programı” adı altında uyguladığı politikaları şöyle özetliyor: Ekonomik soykırım süreci, borçlu olan bir ülkenin kredi anlaşmalarıyla başlar. Birinci evre, ‘ekonomik istikrar’ evresidir. Borçlu ülke, ancak faizlerini ödeyebilir, ana paranın ödenmesi ise sürekli ertelenir. Borçlu ülke, ödeme zorluğu içine mehmet?cumhuriyet.com.tr Bu Filmi Seyrediyoruz girdikçe yeni borçlar verilir. Alınan borçların hiçbir kısmı yatırımlara yönlendirilemez. Göreve gelen her hükümet, IMF’ye “ekonomik reformlara ciddi şekilde kendini adamış” olduğunu niyet mektubuyla kanıtlamak zorundadır IMF ve Dünya Bankası iki kardeş örgüt olarak görev bölümü yapar. IMF, ekonomik performansı izler. Dünya Bankası ise pek çok bakanlıkta temsil edilir. Ulusal paranın istikrarsızlaştırılması, IMF ve Dünya Bankası’nın gizli gündemlerinden biridir. Ani ve beklenmedik fiyat artışlarıyla sonuçlanan bir büyük devalüasyon hedeflenir. Devalüasyonun toplumsal etkisi yıkıcı olur. Hayati önem taşıyan her şeyin fiyatı yükselir. IMF, hükümetleri antienflasyonist program benimsemeye zorlar. Kamu çalışanlarının işten çıkartılması ve sosyal programlarda yapılan kesintiler gibi. Bu aşamadan sonra, Merkez Bankası, siyasal iktidardan bağımsız hale getirilir. Para yaratımı IMF’nin kontrolüne girer. Hükümet dışı etkin kurullar oluşturulur. Kreditörler, tüm büyük kamu yatırım projelerinin “broker”ları haline gelir. Devlet yatırımları planlı bir şekilde çökertilir. Fiyat liberalizasyonu başlar. Tüm sübvansiyonlar ve fiyat kontrolleri yavaş yavaş kalkar. Temel tüketim maddelerinin ithalatı serbest bırakılır. Mal ithalatının serbestleştirilmesiyle eşzamanlı olarak, petrol ürünlerinin fiyatlarında periyodik artışlar dayatılır. İkinci evre, “Yapısal Reform” evresidir. Bu evrede, IMF ve Dünya Bankası arasında görev bölümü vardır. Dünya Bankası, bu süreci yapısal uyum kredileri ve sektörel uyum kredileriyle destekler. Ticaret liberalizasyonu adı altında, ihracat karşıtı bir eğilim başlatılır. İthalat kotaları kaldırılır ve tarifler indirilerek tekleştirilir. Süreç yerli üretimin çöküşüne yol açar. İthal tüketim malları yerli üretimin yerine geçer. Dış borç görüşmeleri, genellikle, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi ile ilişkilendirilir. Bazı ülkelerde stratejik sektörlerin (Petrol, Doğalgaz, Telekomünikasyon) devlet mülkiyetinde olması anayasa gereğidir. Anayasa değişiklikleri gerektiği şekilde yapılır. Küçük üreticiler vergi baskısı altına alınırken ortak girişimler ve yabancı sermaye, cömert vergi muafiyetinden yararlanmaya başlar. Toprak kullanımı ve tarımsal alanların özelleştirilmesi politikaları uygulanmaya başlar. Satılan kamu arazilerinin gelirleri, ulusal hazine tarafından uluslararası kredi kuruluşlarına yönlendirilecek devlet gelirleri yaratmak için kullanılır. Merkez Bankası para politikası üzerindeki kontrolünü yitirir ve faiz oranları serbest piyasada ticari bankalar tarafından belirlenmeye başlar. Özel yerli bankaların yerine, yavaş yavaş yabancı bankalar geçer. Yağma süreci başlamıştır. Sermaye hareketleri serbestleştirilir. Vergiden kaçan kara para ve kriminal etkinliklerden ve/veya yasa dışı ticaretten elde edilen kirli para hareketleri serbestleştirilir. Devletin kamu maliyesi parçalanırken yoksulluk yönetimi için acil sosyal yardım fonu devreye sokulur. Prof.Chossudovsky’nin saptamalarını baştan sona okuyunca insan ben filmi seyrettim diyor. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle