16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2007 SALI 6 HABERLER Malezya, Türkiye’den farklı bir yönetim ve hukuk sistemiyle dini ve etnik yapıya sahip SALI ORHAN BURSALI Bu dünyada mı yaşıyorsunuz, yoksa fizikte bazı bilimcilerin evrende varlığını ileri sürdüğü “paralel evren”lerden birinde mi? Soru yanlış aslında, “paralel evren”lerin olup olmadığını bilmediğimiz için, orada yaşayamazsınız. Yanlış anlaşılmasın, bir insan elbette “başka bir dünyanın” varlığına inanabilir. Nitekim tektanrılı dinler cennetcehennem ikilemiyle “öbür dünya”nın varlığını sunar. Bizim ise paralel evren ile kastettiğimiz, bilimselfiziksel olarak, bilmediğimiz evrenlerin var olabileceği savıdır. Şimdi siz, kalkıp “Ben paralel evrende yaşıyorum” diyebilir misiniz, eğer psikiyatrik bir rahatsızlığınız yoksa! Okurlarımı uyarıyorum, dikkat edin, bu aslında bir anayasa tartışması yazısıdır! Bu konuyu neden açtım? Çünkü bazıları, “Tek bilim yoktur, farklı sayıda bilim vardır” diyerek, bilinmedik başka doğa yasalarının bu dünyada da geçerli olduğunu ileri sürmüş oluyor! Yani, bu teze göre, yaşadığımız dünyaevrende birbirine ters, birbiriyle çelişir, farklı doğa yasaları var. Yani, “bilim tek değildir, farklı bilim anlayışları” (dolayısıyla yasaları vb.) vardır! ??? Kim söylüyor bunları? Prof. Dr. Levent Köker! O kim? Gazi Üniversitesi öğretim üyesi, ve aynı zamanda Fethullahçı Zaman gazetesi yazarı. Son zamanlarda namı diğer, anayasa taslağı hazırlayıcısı. Nerede yazmış? Dünkü Zaman’da. Neden yazmış? Altan Öymen’e yanıt verirken. Altan Öymen, anayasa taslağında 24. maddede din ve inanç hürriyeti ile ilgili düzenlemeyi eleştiriyor. Bu ünlü madde, ana babanın, kendi felsefi ve dini inançlarına göre, devletten çocuğunun eğitilmesini isteme hakkı öngörüyor. Öymen ise bu maddenin, 45. maddede dile getirilen “çağdaş, demokratik, laik bilim ve eğitim” esasları ile çeliştiğini dile getiriyor. Köker de, Öymen’i yakalamış, ona diyor ki, ooooo bayım, sen 19. yüzyılın bilim dünyasında yaşıyorsun hâlâ! “Bilimin tekliği inancı, temel kabulleri bakımından büyük ölçüde çürütülmüş ve terk edilmiş bulunan 19. yy, hatta erken 20. yy pozitivizminin yerini çoktan almıştır.” Yazısından anlıyoruz ki, artık din ve felsefi inançlar da “birer bilim” olarak, bilimin yanında eşit olarak yer almışlardır! Dolayısıyla “bilim çeşitlenmiş”, “tekliğini kaybetmiş”tir. Yazar, “dini ve felsefi inanç alanları, tek bir bilimsel görüşün hâkimiyeti alanına alınamayacak kadar çok boyutludur, bunlar çoğulculuk ilkesine göre ve hür bir zeminde gelişmelidir. Çağdaş bilim, eğitim, demokrasi ve laiklik esasları da zaten bunu gerektirir. Bunlara itiraz yoksa 24. maddedeki hürriyetçi düzenleme ile 45. maddeler arasında çelişki yok, tam bir uyum vardır” diyor! Demek ki, ne kadar farklı dini ve felsefi anlayış ve bu anlayışlardan dünyaya bakış ve dünya yorumu varsa, o kadar da çok çeşitli bilim var! Yurttaşlar, sahip oldukları çeşitli inançları doğrultusunda çocuğunun eğitilmesini talep etme hakkına sahiptir! Çağdaş bilim, demokrasi ve çoğulculuğun gereği de budur!!? ??? Öymen’i bilmem, ama itiraz var! Tam da bu ana konuda, yani bilimin ne olduğunda! Köker, bilimin, esas olarak, doğa, evren ve toplum yasalarının ana mekanizmalarını anlama, kavrama, bu çerçevede metodolojik olarak doğru bilgiye ulaşma, “hakikati keşfetme” macerası olduğunu inkâr ediyor! Bu keşif öyküsünde farklı yöntemler, düşünceler olabilir, ama ulaşmak istenilen bilgi, bu dünya üzerindeki varlığın, varoluşun, nesnel bilgisidir! Hakikatın bilgisidir! Felsefi ve dini inançların alanları ise doğrudan bilimin konusu değildir, bunlar “bilimselleşebildikleri” ölçüde bilimin alanına girebilirler. Köker’in bunları bilim olarak nitelendirmesi, çok çeşitli bilimlerin olduğunu ileri sürmesi, son yıllarda bilimin çerçevesi içine sokulmaya çalışılan, yaratılışçılık, zeki tasarım vb. gibi, Fethullahçı, Evangelist, dinsel motifli saldırıların bir parçasıdır. Bu gruplar, dinsel inançlarıyla “farklı bilim” sistemleri oluşturmanın ve gerçek bilimsel düşünceyi yıkmanın peşindeler. Köker, pozitivizme saldırarak, esas bilimin çoktan çürütüldüğü zırvalığını yayıyor. Şimdi size, bu cuma günü Bilim ve Teknoloji dergimizde yayımlanacak, Köker gibilerin “bilimsel” anlayışlarından ve arayışlarından bir örnek vereyim: “İnanç Temelinde Usa Vurma Evangelical Merkezi’ndeki ‘bilim insanları’, uzun süredir inanılan ‘çekim yasası’nın yanlış olduğunu vurguluyor ve bu yasaya karşı Zeki Düşüş (Intelligent Falling) kuramını ileri sürüyorlar... Gabriel Burdett, ‘Cisimler üzerlerine çekim kuvveti etki ettiği için düşmüyorlar, üst düzey zeki bir varlık, buna ‘Tanrı’ diyebilirsiniz, onları aşağı doğru itiyor’ saptamasında bulunuyor.” Nasıl, anladınız mı, Köker gibilerin, gerçek bilimi çağdışı ilan ederek, yerine geçirmeye veya yanına koymaya çalıştıkları “farklı bilimlerin” niteliğini?! Köker’ler, hangi “paralel dünyanın” yasalarına tabi?! Zorunlu İslam ülkesi ? Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke’un Türkiye ile birlikte ‘ılımlı İslamın iki başarılı modeli’ olarak gösterdiği, eski İngiliz sömürgesi Malezya, krallık temelli bir federasyon ile yönetiliyor. Malaylar, Çinliler ve Hintliler olmak üzere 3 ayrı etnik gruptan oluşan ülkede Müslümanların davalarına şeriat mahkemeleri bakıyor. lk olarak eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’un Türkiye ile birlikte “ılımlı İslamın başarılı modeli” olarak gösterdiği Malezya, anayasa çalışmaları sürerken Türkiye’nin gündeminden bir türlü düşmüyor. Asya’nın önemli ülkelerinden Malezya 3 temel etnik yapıdan oluşuyor. Malezya’da en kalabalık etnik kitle, nüfusun yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan Malaylar. Tüm Malaylar “Müslüman” olarak tanımlanıyor ve bu gruba kamu görevleri, iş dünyası ve eğitim alanında birçok ayrıcalık tanınıyor. Malaylar din değiştirmeleri halinde bu ayrıcalıklarını kaybediyor. İkinci büyük etnik unsur ise yüzde 35’lik nüfus yoğunluğuna sahip olan Çinliler... Çinlilerin içinde az sayıda Müslüman ve Hıristiyan bulunsa da tamamına yakınını Budistler oluşturuyor. Çinliler 10 yıldan beri az sayıda temsilciyle de olsa hükümette yer alıyor. Ülkenin üçüncü büyük etnik kitlesini ise yüzde 10 ile Hindu dinine mensup Hintliler oluşturuyor. Ülkede yüzde 5 oranında ise Cavalılar, Minangkabulular, Samalar, Melunlar ve Güney Asyalılar bulunuyor. Bunların büyük bölümü de İslam dinine mensup. Nüfusun yaklaşık yüzde 60’ını Müslümanların oluşturmasına karşın devletin anayasasında da resmi din “İslam” olarak yer alıyor. Diğer dini unsurlar olan Budistler yüzde 17, Konfüçyanistler yüzde 12, Hindular yüzde 7 ve Hıristiyanlar yüzde 6 oranına sahip. Johor, Kedah, Kelantan, Labuan, Melaka, Negeri Sembilan, Pahang, Perak, Perlis, Pulau Pinang, Sabah, Sarawak, Selangor, Terengganu, Persekutuan adlı 13 eyaletten ve 2 federal bölge ile 133 ilden meydana gelen Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’un da ayrı bir federal statüsü bulunuyor. Kaç Bilim Var? Yüzde 60’ı Müslüman olan Malezya’nın resmi dini İslam. Oruç tutmayanlara hapis ya da para cezası veriliyor. Üniversite mezuniyetlerine, Müslüman olsun ya da olmasın türbanla katılmak zorunlu tutulurken, bir kadın açık giyindiğinde ahlakı bozmaktan mahkemeye çıkarılıyor. ? İ Şeriat mahkemeleri Malezya, 31 Ağustos 1957’de yürürlüğe koyulan anayasaya göre resmi dini İslam, Sultan’ın aynı zamanda dini lider ve başkomutan olduğu, sivil mahkemelerin yanı sıra şeriat mahkemelerinin de hukuk sistemi içinde yer aldığı anayasal monarşiyle yönetiliyor. Konfederasyonu oluşturan diğer federal eyaletler de krallıkla yönetiliyor. Ülkenin kralı da bu 13 eyaletin oluşturduğu sultanlar konseyi tarafından 5 yıllığına kral olarak seçiliyor. Ülkede iki meclisli bir parlamenter sistem bulunuyor. Birinci meclis kralın atadığı 69 kişiden, diğer meclis ise halkın seçtiği 180 kişiden oluşuyor. Malezya’yı yaklaşık on senedir, Malay Birliği ve Çinlilerin MCA parti koalisyonu yönetiyor. Yönetimin laikliğe bakışındaki değişiklik ise doğrudan yeni kralın tutumu ile ilişkilendiriliyor. Yargı sistemi çok hukuklu Önemli bir Asya ülkesi olan ve 3 temel etnik yapıyı içinde barındıran Malezya’da zenginlik ve yoksulluğu, gelenekselle modernliğin yanı sıra farklı kültürleri bir arada görmek mümkün. Malezya’da modern görünüşün altında şeriat yasalarının uygulanıyor olması çağdışı görüntülere de neden oluyor. obursali?cumhuriyet.com.tr Bir süredir tartışılan konu, ramazanla birlikte yavaş yavaş somut hale dönüşüyor Baskı kendini göstermeye başladı İstanbul Haber Servisi AKP iktidarıyla birlikte bir süredir “Türkiye Malezya olur mu?”, “İran’da Humeyni iktidara böyle geldi” ve “mahalle baskısı”, tartışmaları, ramazanla birlikte kendini iyice göstermeye başladı. İstanbul’da özellikle Fatih, Bağcılar, Sultanbeyli, Güngören, Gaziosmanpaşa, Üsküdar gibi dinci uygulamalarla gündeme gelen bazı ilçe ve semtlerde lokantaların iftar vaktine kadar kapatılması, içki satan dükkân vitrinlerinin çarşaflarla örtülmesi, Kartal’da bir müdürün bayan öğretmenlere kılık kıyafet yönetmeliği zorunluluğu getirmesi, oruç tutmadığı için bazı öğretmenlerin uyarılması, yiyecek yedikleri için otobüslere alınmak istenmeyen yurttaşların mağdur durumları tepkilere neden oldu. Siyaset bilimci Prof. Dr. Şerif Mardin’in bir gazeteye verdiği söyleşide ortaya attığı “mahalle baskısı” ifadesi günlerdir kamuoyonun tartıştığı bir konu olarak gündeme oturdu. Medyada birçok köşe yazarı konuyu işlerken, “mahalle baskısına” ilişkin bazı somut örnekler ise özetle şöyle: Fatih Fevzi Paşa Caddesi’nde çok sayıda lokanta camlarına, “İftara kadar kapalıyız” ya da “Sahura kadar açığız” yazıları asarak dükkânlarını kapalı tutuyor. İlçedeki Greens Alışveriş Merkezi’ndeki alkollü içki reyonlarının önü ramazan ayı nedeniyle beyaz kâğıtlarla kapatıldı. İsteyen müşterilerin kâğıtları kaldırarak içki alabildikleri alışveriş merkezinin yetkilileri önceki ramazan aylarında içki satışı yapılmadığını, fakat bu yıl böyle bir uygulama başlattıklarını belirtirken, bu yıl reyonların önlerinin ramazan nedeniyle kapatılmasına rağmen isteyen müşterilere satış yapıldığını ifade ettiler. Merter’de tekstilci Konver adlı bir işyeri sahibi ise işyerinin kapısına “Cuma günü kapalıyız” yazısı asarak haftalık izin gününü cuma olarak belirledi. Beykoz’daki Sedat Simavi İlköğretim Okulu’nun müdürü Mustafa Bülbül’ün, kadın öğretmenlere ültimaton vererek “Kollar gözükmeyecek, ya uzun kollu kıyafetler ya da önlük giyin” diye uyarı gönderdi. Hürriyet gazetesi köşe yazarı Tufan Türenç, dünkü yazısında oruç tutmadığı için otobüsten atılmak istenen bir meslektaşının yaşadıklarına yer verdi. Vatan gazetesi yazarı Okay Gönensin ise 21 Eylül Cuma günkü yazısında, üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasıyla birlikte büyük bir Mahalle baskısına örnek bir işyeri. “mahalle baskısı”nın başlaması Ramazan nedeniyle vitrini kâğıtla örtülerek kapatılmış. nın kaçınılmaz olduğunu yazdı. MÜDÜR HEDEF GÖSTERİLDİ Ülkenin yargı sistemi ise “çok hukukluluğa” dayanıyor. Malaylar ve diğer Müslümanların aile ve din ile ilgili davalarına şeriat mahkemeleri bakıyor. Evlenme ve boşanmada da şeriat hukuku geçerli sayılıyor. Bu mahkemelerin kararı için sivil mahkemelerde temyize gidilemiyor. Hintli ve Çinlilerin tüm davalarına ise kamu mahkemeleri bakıyor. Malezya’da sadece Malaylar arasından çıkan ve birinci sınıf vatandaş anlamına gelen Bumi Putralar bulunuyor. Eyalet sultanları ve üst düzey din adamlarından oluşan bu kişiler vergi ödemiyor. Çocukları ise üniversiteye sınavsız giriyor. Ancak ülkede yaşayan azınlıklar Bumi Putra olamıyor. Bumi Putralar sadece Malaylar arasından çıkabiliyor. Vakit’ten yine yargısız infaz MEHMET CELEN SÜRECEK ÇANAKKALE Vakit gazetesinin dünkü sayısında yer alan ve başörtülü kadınların bayrak töreni sırasında okul bahçesinden çıkarıldığı savlanan “Al sana mahalle baskısı” başlıklı haberin düzmece olduğu belirtildi. Aynı zamanda Gelibolu Namık Kemal İlköğretim Okulu’nda görevli olan EğitimSen Gelibolu Şube Başkanı Özdemir Kavak, geçen cuma günü meydana geldiği öne sürülen olayın, dinci grupların si yasi linç kampanyası olduğunu belirterek “560 öğrenci ve okul öğretmenlerinin gözleri önünde cereyan eden bir gelişmenin birtakım çevreler tarafından siyasi lince dönüştürülmesi düşündürücüdür” dedi. Öte yandan iddiayla ilgili Gelibolu Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Namık Kemal İlköğretim Okulu hakkında soruşturma açtığı ve Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğü’nden müfettiş istediği öğrenildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle