14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2007 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y B Y B B Y 21 20 20 22 26 28 27 29 20 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B B B B Y B PB B 21 22 21 22 24 22 26 24 27 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 26 26 30 30 25 27 23 20 24 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Batı Karadeniz, Kuzey Ege ve Eskişehir çevreleri sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışlar Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz’in batısı ile Kütahya çevrelerinde etkili olacak. Hava sıcaklığı iç ve batı bölgelerde 6 ila 8 derece azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 15 Helsinki Y 15 Stockholm Y 16 Londra Y 20 Amsterdam PB 19 Brüksel B 20 Paris PB 22 Bonn B 14 Münih B 22 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B Y B B B B PB B 22 21 26 20 21 20 25 25 24 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B A Y A A Y B Y PB 17 25 13 25 28 20 17 32 33 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yoğunlaşan Huzursuzluk! ? Baştarafı 1. Sayfada Kıbrıs’ta Rum davalarının arkasında durmaktadır. ? Türkiye’de AKP iktidarı, bu inanılmaz tablo karşısında bile, muhalefetle uzlaşacağına, ülkeyi alabildiğine huzursuzlaştıran davasının peşinde koşmaktadır. Dış güçlere dayanarak, içerde amacına ulaşacağını sanan AKP iktidarı, tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Çünkü dış güçler, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi, “hem oyalamak, hem vurmak, hem almak” yöntemini yürütüyorlar. ? Toplum, olanbitenleri tüm boyutlarıyla kavramasa da, tarihsel bilinciyle gerçekleri sezdiğinden, alabildiğine huzursuzdur. Ülkede durumu kavrayan kimi devlet kurumları da huzursuzdur. AKP iktidarı da bu ortamda ister istemez huzursuzdur. Huzursuzluğu gidermek için ne yapılmalıdır? Her şeyden önce içerde iktidarın ve muhalefetin, işin ciddiyetini görerek, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısında ve bekasında anlaşmaları gerekiyor. Bu anlaşmada ilk adım ve ilk görev iktidar partisine düşüyor. Yoksa gün geçtikçe yoğunlaşan huzursuzluğun, şaşkınlığın ve bilinçsizliğin ne sonuçlar vereceği Osmanlı tarihinin son sayfalarında satır satır yazılıdır. Irak’ta karanlık ilişkiler ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY O dönemde, bu koşullarla sadece Irak’ın kuzeyinde çalışmak için 4 binden fazla başvuru yapıldı. Ancak kaç Türk vatandaşının özel güvenlik şirketlerinde çalışmak üzere Irak’a geçtiği bilinmiyor. Şirket, kabul ettiği Türk vatandaşlarına ilişkin çalışma koşullarını ve belgelerini gizli tutmayı tercih etti. Özel güvenlik şirketleri Türkiye’den aradıkları paralı askerlere en fazla 6 bin dolar önerirken kendi elemanlarına yılda 115 bin dolara kadar ulaşan ücretler ödüyorlar. Günlük ücretler ise 500 ile 1500 dolar arasında değişiyor. Irak’taki işgal birlikleri arasında en büyük ikinci gücü, yaklaşık 40 bin kişiyle özel güvenlikçiler oluşturuyor. Irak’taki özel güvenlik şirketlerinde çalışan ve çoğu 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda ve Bosna’ya yönelik NATO operasyonunda görev yapmış paralı askerler, hukuken ABD askerlerinin Irak’taki kısıtlamalarına tabii bulunmazken bu durum özellikle silah kaçaklığı konusunda ellerini rahatlatıyor. Soğuk savaşın sona ermesiyle ABD’de 2.1 milyon olan asker sayısı 1.4 milyo na düşürülmüştü. Özel askeri şirketlerin rolünün genişletilmesi hamlesi ise 1999’da başladı. Bosna ve Kosova’da barışın sağlanmasında asker açığı ortaya çıkınca, soruna özel askeri şirketlerle çözüm bulundu. En büyük özel ordu Irak’ta işgalin ardından direniş şiddetlenince özel askeri şirketler operasyonlarda da fiilen yer almaya başladı ve ardından dünyanın en büyük özel ordusunun oluşması için ilk adımlar atıldı. BM verilerine göre paralı asker lerin önemli bir bölümününü Güney Afrikalılar oluşturuyor. Irak’taki 40 bin paralı askerden yaklaşık 3 bini Güney Afrikalı. Güney Afrika’dan sonra en çok paralı asker gönderen ülkelerin ABD ve İngiltere olması dikkat çekerken, Avustralya, Nepal ve Fiji askerleri, Kolombiya ve Cezayir’deki iç savaşlara katılanlar, Çeçenistan şavaşında yer alan Ruslar, Şili’de General Agusto Pinochet diktatörlüğünde eğitim gören askerlerle Fransız ve Belçikalı eski paraşütçüler de Irak’ta özel şirketler için çalışıyor. ‘Laiklik DNA’mıza işlemiştir’ Sabancı’dan laiklik çıkışı İSTANBUL (AA) Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, “Ben ve benim gibi çalışan kadınlar, bizler 83 yıllık Cumhuriyetin eseriyiz. Ben Cumhuriyete güveniyorum. Laiklik ve demokrasi bizim DNA’mıza işlemiştir’’ dedi. Sabancı Holding’den yapılan açıklamada, Londra’dan yayın yapan Bloomberg TV’deki “For The Record’’ programında, Güler Sabancı’nın AB ile ilişkilerden, Sabancı Holding’in faaliyetlerine kadar pek çok konudaki görüşlerine yer verildiği belirtildi. Açıklamaya göre, program sunucusu Nina de Roy’un sorularını yanıtlayan Sabancı, neden iş dünyasını seçtiği şeklindeki soru üzerine, çocukluk döneminde dedesinden etkilendiğini, dedesinin kendisinin iş hayatında olmasını istediğini, ilerleyen yaşlarında kendisinin de bu seçimi yaptığını, çalışmayı, özellikle sanayide çalışmayı sevdiğini ifade etti. Güler Sabancı, “Türkiye’de bir kadın olarak, iş hayatının içinde olmanın nasıl bir şey olduğunun’’ sorulması üzerine ise Türkiye’de kadın olarak iş hayatının içinde olmanın ilginç ve çok destek gören bir durum olduğunu belirterek kariyerinde öncelikle ailesinden sonra da iş arkadaşlarından çok destek gördüğünü kaydetti. Sabancı, “Sizin Türkiye’de laik devletin bir eseri olduğunuzu söyleyebilir miyiz’’ şeklindeki soruyu da “Ben ve benim gibi çalışan kadınlar, bizler 83 yıllık Cumhuriyetin eseriyiz. Ben Cumhuriyete güveniyorum. Laiklik ve demokrasi bizim DNA’mıza işlemiştir’’ diye yanıtladı. Programda AB müzakerelerine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Sabancı, “Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci vakit alacak, ancak sonunda her iki tarafta kazanacak ve fayda sağlayacak diye düşünüyorum. Türkiye’deki düzenlemeleri AB standartlarına yükseltmemiz. Bu hem demokrasimizi hem de insan haklarını geliştirecektir’’ dedi. ‘Kardeşime dokunma’ Nijeryalı göçmen Festus Okey’in Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde öldürülmesini ardından Polonyalı Dariusz Wıtek’in de Kumkapı Yabancılar Misafirhanesi’nde ölü bulunması nedeniyle protesto gösterisi yapıldı. “Ölüm yasaları kaldırılsın. Kardeşime dokunma” yazılı pankart açarak Galatasaray’a yürüyen grup adına konuşan Emrah Üçer, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, Terörle Mücadele Yasası, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Kanunu’ndaki düzenlemelerin son zamanda yaşanan pek çok şiddet olayının önünü açtığını belirtti. (AA) AÇI C Gül’e sorunları anlatacak YÖK Başkanı Teziç, Cumhurbaşkanı Gül’ün davetlisi olarak çıkacağı Çankaya Köşkü’nde türban tartışmasına ilişkin tavırlarını anlatacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün daveti üzerine çıkacağı Çankaya Köşkü’nde “üniversitelerin akademik ve mali sorunlarını” dile getirecek, “türban tartışmalarına” ilişkin tavırlarını ortaya koyacak. Teziç Köşk’e, YÖK’ün ulusal ve uluslararası 5 ayrı yayın götürecek. Yayınlarda, üniversiteye giriş sistemi, mesleki eğitim, bütçe, kadro, YÖK’ün Türkiye’deki bilimsel ortamın gelişmesine katkıları gibi konularda gerçekler ve öneriler aktarılıyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün davet ettiği Teziç, bu hafta içinde Çankaya Köşkü’ne çıkacak. Tarihi henüz belli olmayan görüşmede Teziç, AKP’nin anayasa taslağına ilişkin üniversite çevrelerinin kaygılarını dile getirecek. Alınan bilgiye göre Teziç, taslaktaki üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını sağlamaya yönelik düzenlemeler hakkında, akademik çevrelerin tavrını ortaya koyacak. Teziç’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından eleştirilen, geçen haftaki Rektörler Komitesi bildirisi doğrultusunda, üniversitelerin “kırmızı çizgilerini” dile getirmesi bekleniyor. öğrenildi. Teziç’in beraberinde Bu yayınlar arasında, geçen yıl Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sunulan ve Türk yükseköğretim sistemini masaya yatıran “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” de var. Teziç, söz konusu 5 yayın ile üniversitelerin akademik ve mali sorunlarına işaret edecek. YÖK’ün ulusal ve uluslararası konferanslarının, araştırmalarının ürünü olan yayınlar; “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi / Uluslararası Yükseköğretim Konferansı / Uluslararası Mesleki ve Teknik Eğitim Konferansı / Türkiye İngiltere Mesleki ve Teknik Eğitimde İşbirliği Konferansı” ile “Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri” adlarını taşıyor. MÜMTAZ SOYSAL Eğrisi ile Doğrusu GÜZEL Türkçenin bilgece deyimlerinden biri, “Eğri oturalım, doğru konuşalım” sözüdür. Kısa olsun diye böyle söylendiği için, eğri oturmayı övermiş gibi anlaşıldığı da olur; ortopedistleri ve görgülüleri tavana sıçratırcasına. Aslı şudur: “Nasıl oturursan otur, istersen eğri otur, kimse karışmaz; ama konuşurken doğruyu söylemezsen, başkalarını yanıltır, zarara sokarsın.” imdi, son seçimlerde yüzde 46 oy aldıkları için böbürlenip kostaklayarak yürüyen ve kaykılarak oturanlara kimse bir şey demese de, doğruyu söylemeyip “özgürlük getiriyoruz” diye Cumhuriyetin temellerini sarsan yeni bir anayasa yapmaya kalkarlarsa kıyameti koparmak herkesin hakkıdır. Değiştirilmez maddelere dokunmasalar ya da ilkelerin canına okuyacak biçimde onlara ilişkin maddeleri değiştirmeye kalkışmasalardı belki fazla itiraz edilmeyebilirdi. Örneğin, yargıya ilişkin maddelerde hukuk devletini güçlendirecek düzeltmeler yapsalar kim itiraz ederdi? Ama, “laik” sözcüğüne dokunulmayıp antilaikliğin bayrağı durumuna gelmiş bir giyim tarzına ilişkin yasak kurcalanırsa, sonunun nereye varacağı belli olmayan bir tehlike var demektir; cumhuriyetçilerin itirazı doğal bir haktır. Hatta, kadın erkek, genç ihtiyar, işçi memur, asker sivil herkes için bir ödev. Kadınlar, sonuçta onları çarşafa sokacak bir gidişe boyun eğsinler diye mi eşitleştirildi? Gençler, kafalarına örümcek ağları örülsün diye mi okutuluyor? Askerlerle sivil görevliler, cumhuriyetçi ilkelerin çiğnenmesini sessiz seyretsinler diye mi maaş almakta? arlamentonun işiymiş bu; başkaları “iş”ine bakmalıymış. Hayır, herkes konuşacak. Parlamento, sözcüğün Latince kökeniyle “konuşulan yer” diye bilinse de, bu Meclis’e gelenler seçim kampanyalarında köklü ve toptan bir anayasa değişikliğini konuşarak mı geldiler? İnsanlar, geniş çaplı anayasa tartışmalarını dinleyip düşünerek mi oy verdi onlara? Çağdaş demokrasinin bugün eriştiği düzeyde, bir parlamentonun “kurucu meclis” gibi yepyeni bir anayasa yapmaya hak kazanması ancak böyle bir seçimden çıkmışsa normal karşılanır. O zaman, var mısınız böyle bir erken seçime? Anayasanın tartışılacağı, her partinin kendi taslağını halka sunacağı, kendi uzmanlarını tanıtacağı bir seçime? Hayır, ilk ağızda sanılabileceği gibi klasik bir “kurucu meclis” seçimi değil; ama başka siyasal konular yanında anayasa konusu özellikle konuşularak oy verilen bir seçim. Askerin kanıyla ve emekçinin alın teriyle şu günlere getirilen bu devlet sokakta bulunmadı. Gizli komisyonlar, uyduruk taslaklar, partizan Meclis çoğunlukları, “evethayır” sorusu iyice çarpıtılıp hokkabazlığa dönüştürülmüş referandumlarla yıktırmayız size bu Cumhuriyeti. mi Forum, geçen hafta ortasında Washington’da bir iftar yemeği verdi. Gülen hareketinin temsilcileri ev sahibiydi, Amerikalılar ve öteki katılımcılar, misafir! Mübarek, Gülen ABD’de sanki evinde gibi... Belki de evinde, ülkesinde olsa bu kadar rahat etmez! Geçelim... Rumi Forum’un yazılı amacı şu: Dinler ve kültürler arası diyalog. Gülen hareketinin dünyanın öteki uçlarında da benzer örgütlenmesi var. Amaç özünde çok olumlu. Dinlerin ve kültürlerin diyalog halinde olması ne güzel. Ancak, uygulamaya baktığımızda sanki ortaya şu çıkıyor: Bütün dinlerin ve kültürlerin Amerikan politikalarını kabul etmesini sağlayacak diyalog zemini! Amerikan politikaları, İslam coğrafyasının büyük bölümünü kana bularken, pek çok kesim doğrudan terörist olarak suçlanırken, Gülen hareketinin buna ses çıkarmaması ve Washington katında büyük kabul görmesi anlamlı değil mi? ??? Gülen, 2007’yi “medya yılı” ilan etmişti. Dediğini yaptı! İşte öncekilere ek olarak 2007 yılı içinde yayıma başlayan Gülen organları: Merkezi New Jersey’de bulunan İngilizce haber kanalı Ebru TV. İngilizce yayın yapan Today’s Zaman gazetesi. Samanyolu televizyonunun çocuk kanalı, S Çocuk. Yine Samanyolu televizyonunun haber kanalı, S Haber. Kadınlara yönelik Mehtap TV. Soralım: Bunca yayın organı hangi hedef için kurulur? Bu kanalların suyu hangi ırmaklardan? ABD, kendi toprakları üzerinde yayın yapacak bir kanala izin verirken hangi kriterleri gözetir? Girişte vurguladığımız “Gülen hareketi” kavramı bizim ürettiğimiz bir sözcük değil. 2527 Ekim 2007’de İngiltere’de büyük bir uluslararası katılımla yapılacak olan konferansın afişinde “Gülen Movement” tanımı kullanılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu konferans da ilginç olacak! Konferansı ayrı yazı konusu yapacağız. ??? ABD, 1991’de Sovyetler’in çöküşünden sonra şu sorunun yanıtını aradı: Orta Asya’ya nasıl yerleşebilirim? Doğrudan kendisi ulaşamazdı. Bir aracı gerekiyordu, buldu... Gülen’den iyisi olamazdı. Hem ABD’ye sıcak bakacak hem Müslüman Türklere sempatik gelecek. Kısa sürede 100’ü aşkın okulun açılmasının arkasında yatan asıl büyük güç, ABD’nin bu arayışı. Son birkaç yıldır da Gülen hareketi Afrika’ya merak sardı. Öncelikli olarak Afrika’nın Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerine... Raslantıya bakın ki, ABD de Afrika’yla ayrıca ilgilenmeye, geçen yüzyıllarda Avrupa ülkelerine bağlı kalmış sömürge devletleri tümüyle kendine yakın tutma planları yapmaya başladı. Önümüzdeki aylarda Gülen hareketinin Afrika yolculukları daha da sıklaşacak gibi görünüyor! Şöyle bir soru akla gelebilir: Kardeşim bu hareket ABD’nin çıkarına olabilir ama, Türkiye’nin de lehine. Oralarda adımız duyuluyor, fena mı? Elbette değil... Ama bir sorumuz var: Acaba Gülen grubunun temsilcilerinin, “Biz şu ülkeye gittik, çok okul açtık, ilişki kurduk, bunun sayesinde de Türkiye’nin bu ülkeyle ilişkileri gelişti” diyebilecekleri bir yer var mı? Tersinin olduğunu biliyoruz da, düzüne bakıyoruz... Yanıt verirlerse yayımlayacağız... ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘BM’nin Irak’taki rolü artmalı’ ? Dış Haberler Servisi Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Birleşmiş Milletler’de (BM) Irak’la ilgili düzenlenen dışişleri bakanları toplantısına katıldı. BM Genel Sekreteri Ban Kimun ile Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin başkanlık ettiği toplantıda, Irak’ta BM’nin rolünü artıran 1770 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, bölgesel diyalog ve işbirliğini güçlendirme hedefi ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasına yönelik Irak Compact girişiminin ele alındığı bildirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Ban Kimun, İstanbul’da gerçekleştirilecek Irak’ın komşuları toplantısı için bir izleme mekanizması kurulmasını isterken Babacan, Türkiye’nin BM’nin Irak’taki rolünü artırmasına yönelik kararını, başından beri desteklediğini vurguladı. Babacan, New York’taki Türkevi’nde de Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ile görüştü. Bakoyanni, Babacan’ı Yunanistan’a davet ettiğini belirtirken, Babacan da Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’i Türkiye’ye davet ettiklerini söyledi. Ev işlerinde, yatılı olarak çalışmak istiyorum Tel: 0555 512 80 51 Ş YÖK’le ilgili bilgi verecek Teziç’in, YÖK hakkında da bilgi vereceği, kurulun eleştirilmesine karşın Türkiye’deki bilimsel ortamın gelişmesine sunduğu katkılar, anayasal yetkileri ve işlevi konusuna değineceği ‘Teneke’ La Scala’da tam not aldı ? Baştarafı 1. Sayfada Soluğumuzu tuttuk... Ve müzik... Fabio Vacchi’nin müziğiyle birlikte dev perde kalktı. Sahnede... Sakın şaşırmayın: Sahnede Anadolu bozkırı, Anadolu toprağı, Anadolu’nun sarı sıcak renkleri, Anadolu soluğu... Soluğumuzu bir kez daha tuttuk... Ve daha ilk anda Resul Efendi’yi hemen tanıdık... Sonra kasabanın tüm ileri gelenlerini, sonra köylüleri, sonra hepsini, herkesi tanıdık... Zeyno kadını, Memet Ai’yi, kaymakamı, doktoru... köy çocuklarını... kadınları... Hepsi benim insanlarımdı, bizim insanlarımız... Sonra... Sonra... İki buçuk saat sonra perde son kez kapandığında La Scala alkıştan inliyordu. “Brava, Braviiii” sesleri dinmek bilmiyordu... Solistler yeniden yeniden izleyiciyi selamladıktan sonra, tüm yaratıcı kadro sahnede yerini aldı. Aralarında Yaşar Kemal... Alkışlar dinmiyordu... Koca Yaşar, hemen yanında duran, çağımızın büyük heykeltıraşı Pomodoro’yu kucaklayı P verdi. Sen misin Anadolu’yu sahneye taşıyan, işte Anadolu kucaklaşması der gibiydi... Eseri sahneye koyan sinemanın efsane ismi Ermanno Olmi, alkışlardan en çok nasibini alandı. (Dikkatinizi çekerim, hem Olmi hem Pomodoro 80’in üzerinde devler!) Onların yanında besteci Fabio Vacchi gençliğinin ve başarısının zaferini kutlar gibiydi... Ve alkışlar inmiyordu... Teneke izleyiciden tam not almıştı! Güçlü ve etkileyici Hemen belirteyim, kolay bir müzik değildi. Operanın bitiminde kulağınıza, dilinize takılan aryalar, melodiler yoktu. Tek çizgi üzerinde ilerleyen değil, kutuplaşmalar arasında gidip gelen patlamalarla taçlanan, şiddet ve gerilim içeren bir müzikti. İkinci bölümde aşk düeti, hemen öncesindeki ve sonrasındaki viyolonsel soloları dinleyiciyi çok duygulandırsa, rahatlatsa da, genelde insanı her an sahnedeki gerilimin içine çeken bir müzikti. [email protected] Yine hemen eklemeliyim, sahneye konuş, bu gerilimi olağanüstü bir biçimde bütünlüyordu. Daha da ileri giderek, yoğunlaştırıyordu diyebilirim. Sahnenin yorumlanışında öyle müthiş ayrıntılı, incelikli ve özenli bir çalışma vardı ki akıllara durgunluk veriyordu. Sahnedeki her devinim, her duruş, her bakış, anlamları çoğaltıyordu. Hele kalabalık koronun, sahne tasarımının (heykeli anımsatan soyut bir doğa) içinde kâh kaybolması, kâh belirmesi sonsuz etkileyiciydi. Çok başarılı ışık oyunlarıyla, gözümüzün önünde o doğayı, köyleri suların basması, suların çekilmesi, toprağın verimliliği ve kuraklığı anbean yer değiştirirken... İnsanoğlunun hoyratlığı ve çıkarcılığı için doğaya müdahalesi, başka insanların yaşamını doğrudan etkilerken... Sahnede bütün bunlar olurken ben bir kez daha sanatın gerçekleri göstermekteki yaratıcı gücüyle sarsılıyordum. Bakmayın başlarken Anadolu toprağı, kokusu dediğime... Tem silden sonra konuştuğum tüm İtalyanlar (ki bunlar arasında İtalyan müzik ve tiyatro eleştirmenleri ağırlıktaydı) hepsi sahnede İtalya’nın kırsal alanlardaki gerçeklerini, dünyanın gerçeklerini görmüşlerdi. Bir de insanoğlunun başka insanlar ve doğa önündeki evrensel meselelerini... Ve hepsi sanki söz birliği etmişçesine şu iki sözcükle alkışlıyordu eseri: Çok güçlü ve etkileyici bir sahne olayı! Daha size ne mükemmel seslere sahip solistlerden, ne dramaturjiden ne de sahne üzerindeki o zengin ayrıntılardan söz edebildim... (Onlar bir başka yazıya kaldı.) Bu yalnızca, dün gece La Scala’da “Teneke” nin tam not aldığını belirten bir yazı... Gecenin sonunda alkışlar dinmek bilmezken, ben bir kez daha sanatın yaratıcı gücüne ve evrenselliğine şükrediyor, iyi ki buradayım, iyi ki yaşıyorum, diyordum. Ve elbet, Yaşar Kemal gibi bir ustaya sahip olmaktan kıvanç duyuyor, ona teşekkür ediyordum... KİRALIK EV ARIYORUZ (İki mimar bayanız) MecidiyeköyBeşiktaş civarı Tel: 0537 274 20 74 Cumhuriyet Mahallesi Çanta KöySilivri Bahçe içerisinde sıfır lüks villa, yazkış oturuma hazır 0532 416 35 19 CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle