15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y B Y B B Y 21 20 20 22 28 28 31 31 20 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B B B B Y B PB B 23 24 24 22 23 22 26 26 27 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 29 29 30 29 26 31 28 20 20 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Batı Karadeniz, Kuzey Ege ile Eskişehir çevreleri sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışlar Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz’in batısı ile Kütahya çevrelerinde etkili olacak. Hava sıcaklığı iç ve batı bölgelerde 6 ila 8 derece azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 15 Helsinki Y 15 Stockholm Y 16 Londra Y 20 Amsterdam PB 19 Brüksel B 20 Paris PB 22 Bonn B 14 Münih B 22 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B Y B B B B PB B 22 21 26 20 21 20 25 25 24 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B A Y A A Y B Y PB 17 25 13 25 28 20 17 32 33 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Bir haftanın bilançosu Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı, hakkındaki kesinleşmiş karar nedeniyle hapse girecek GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY 15 terörist ölü ele geçirildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, 14 Eylül ile 21 Eylül tarihleri arasında Şırnak ve Hakkâri kırsalında yapılan operasyonlarda toplam 15 teröristin öldürüldüğünü, çok sayıda mühimmatın ele geçirildiğini bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, son bir hafta içinde Şırnak’ın İncebel Dağları bölgesi ile Hakkâri’nin Çukurca ilçesi kırsalında yürütülen operasyonlarla ilgili bilgi verildi. Şırnak’ın İncebel Dağları bölgesinde hafta içinde çıkan çatışmada 11 teröristin, dün de Çukurca kırsalında dur ihtarına uymayan teröristlerle yaşanan çatışmada 1’i kadın 4 teröristin öldürüldüğü belirtildi. Açıklamada operasyonların kararlılıkla sürdürüldüğü kaydedildi. Uyar’ın 3 günü kaldı AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’nın “nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla tüm dünyada Interpol kanalıyla aradığı, İsviçre’nin “kara para aklama” suçlamasıyla soruşturma yürüttüğü Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın, hakkında Türkiye’de kesinleşmiş 2 yıllık ağır hapis cezası gereği 3 gün sonra tutuklanarak cezaevine konulması gerekiyor. Uyar’ın, 31 Aralık 1999 tarihinde işlediği suç nedeniyle aldığı hapis cezası 7.5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına 17 gün kala 13 Haziran 2007 tarihinde Yargıtay’ca onandı. Yimpaş’ın patronu, sağlık durumunu gerekçe göstererek Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu ve cezasını 26 Haziran’da üç ay süreyle erteletti. Bu üç aylık sürede Uyar’ın şirketiyle ilgili tanıtım toplantılarına katılması dikkat çekmişti. Aldığı hapis cezasının zamanaşımına uğramaması için avukatlarıyla hukuk mücadelesi veren Yimpaş mağdurları, şimdi de Uyar’ın cezası için uygulanan erteleme süresinin bitmesini bekliyor. Yöneticilerin cezaları da ertelendi Yargıtay 7. Ceza Dairesi, önce 2002’de 3 yıl hapis cezasına çarptırılan ancak bu cezası 2006 yılında 2 yıla indirilen Dursun Uyar ve 10 Yimpaş Yönetim Kurulu üyesi hakkındaki 2’şer yıl hapis ve 10’ar bin YTL para cezasını, davanın za manaşımı süresine (30 Haziran 2007) kısa bir süre kala 13 Haziran 2007’de onadı. Dursun Uyar’ın cezası Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “26 Haziran 2007” tarihli izniyle üç ay ertelendi. Uyar’la birlikte hapis cezası alan dönemin Yimpaş yöneticilerinin de cezaları birer birer ertelendi. Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten ceza alan Uyar, erteleme kararını temmuz ayının başında kanunu uygulayan SPK’ye bildirdi. Kesinleşmiş hapis cezası bir kez daha ertelenmezse Uyar’ın da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yakalama emri çıkarılacak ve bulundukları yerde gözaltına alınarak cezanın infazı için cezaevine konulacak. Uyar, 8 ay hapis yatacak. PKK’ye karşı işbirliği çağrısı TTK İDARE BİNASI ÇÖKTÜ Ereğli’nin Kandilli beldesinde TTK Armutçuk Müessesesi’ne ait 4 katlı idare binasının altından geçen su kanallarının gece taşması nedeniyle zeminde yumuşama meydana geldi. Kurum yetkilileri, çökme tehlikesine karşı binayı boşalttı. Devam eden yağış nedeniyle bina çöktü. (Fotoğraf: AA) ‘Kan davası’ cinayeti Gazete sahibi öldürüldü VAN (Cumhuriyet) Hakkâri İl Sesi gazetesi sahibi Kasım Çiftçi, Van’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Hakkâri İl Sesi gazetesi sahibi Kasım Çiftçi, Van Kalesi’nin güneyindeki eski Van şehrinde kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Çiftçi, sırtından ve başından aldığı kurşunla yaşamını yitirdi. Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ekipleri ile nöbetçi cumhuriyet savcısının yaptığı incelemenin ardından Çiftçi’nin cesedi, Van Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Cinayetin kan davası nedeniyle işlenmiş olabileceği belirtilirken güvenlik güçleri zanlıları yakalamak için operasyon başlattı. Babacan: Sınırı zorlarız CHICAGO (AA) Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren PKK terörüne karşı mücadelede Irak hükümeti ve ABD’den somut destek ve yardım istediğini belirterek “PKK ile mücadelede, tek başına yapabileceklerimizin sınırı var, bu sınırları zorlamak istemiyoruz, ancak bunu yapmamız gerekirse de yaparız’’ dedi. ABD’deki temasları kapsamında Chicago Üniversitesi Şarkıyat Enstitüsü’nde Türk dış politikasını anlatan Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye’nin, Irak’ın siyasi bütünlüğünü ve toprak bütünlüğünün korunmasını istediğinin altını çizdi. Irak’ı “bir Pandora kutusu’’ olarak niteleyen Babacan, “Eğer Irak bütünlüğünü koruyamaz ve bölünürse şu anda yaşanan olayların daha da kötüsünün yaşanması mümkün. Irak’ın bölünmesi bir çözüm olamaz’’ dedi. Kuzey Irak’ta terör örgütü PKK’nin serbestçe hareket ettiğini ve sınırı geçerek Türkiye’ye saldırılar düzenlediğini anımsatan Babacan, terör saldırısında geçen günlerde kendisinin de yakın akrabasını kaybettiğini belirtti. Terörle mücadelede Türkiye’nin ABD’den destek beklediğini belirten Babacan, “Tek başına bir şeyler yapmamızın sınırları var, bu sınırları zorlamak istemiyoruz, ancak bunu yapmamız gerekirse de yaparız’’ diye konuştu. Batı Karadeniz sele teslim Yurt Haberleri Servisi Batı Karadeniz’de etkili olan sağanak yağış sele yol açtı, çok sayıda ev ve iş yeri sular altında kaldı. Zonguldak’ta önceki gece başlayan sağanak yağış nedeniyle Kozlu beldesi Ilıksu mevkiinden geçen Ilıksu Deresi taştı. Bazı yurttaşlar uzun süre evlerinde mahsur kalırken bazıları da yağmur suyuyla gelen odunları topladı. Kent merkezinde de su kanallarının tıkanması sonucu bazı işyerlerinin zemin katlarını su bastı. Esnaf, dükkânlarına dolan suyu kova ve küreklerle boşaltmaya çalıştı. Ereğli ilçesinde de Kabasakal ve Pençes derelerinin taşması sonucu bazı ev ve işyerleri su altında kaldı. EreğliKandilli karayolunun 2 ayrı noktasında toprak kayması sonucu yol 1 saat ulaşıma kapandı. Sigara dumanını üfledi Adana’da oruç kavgası ADANA (Cumhuriyet) Adana’nın Kışla Mahallesi’nde oruç dolayısıyla çıktığı bildirilen kavgada 7 kişi yaralandı. Kavganın, Kışla Mahallesi’ndeki bir kahvehaneye giden Abdulvahap Doğanar’ın (55) içtiği sigaranın dumanını oruç tutan komşusu Yusuf Günsoy’a (59) doğru üflemesinden çıktığı ileri sürüldü. Doğanar’ın, dün öğle saatlerinde gittiği kahvede otururken sigarayı yakıp dumanını oruçlu olan komşusu Günsoy’a doğru üflemesi üzerine taraflar arasında tartışma yaşandığı bildirildi. Kahvehanede bulunanların yatıştırdığı taraflardan Doğanar’ın yakınlarıyla birlikte Günsoy’un lahmacun imalathanesini bastığı, çıkan kavgada da 7 kişinin yaralandığı belirtildi. Yaralılar hastanede tedavi altına alınırken kavganın çıktığı yerde toplanan çok sayıda kişi güvenlik güçleri tarafından dağıtıldı. ? Baştarafı 2. Sayfada ve kuruluş, siyasi iktidarın tehdit ve baskılarına rağmen, inatla ısrarla sorunları ve gerçekleri dile getirmeye devam ediyor… Sorunları çözemeyenler de yeni ve yapay sorunlar yaratarak eski sorunların üstünü kapamaya çalışıyor. İnsanların yaklaşık yüzde 25’inin günde 2 doların altında bir gelirle yoksulluğa mahkum edilmesi, her 5 kişiden birinin işsiz olması, cari açığın bu yıl sonunda 30 milyar doların üzerine çıkacak olması, toplumun bir bölümünün vergi yükü altında ezilmesi, bir bölümünün ise hiç vergi ödememesi, bugünkü siyasi iktidarın canı gibi sevdiği borsanın yüzde 70’inin yabancıların elinde olması, bankacılıkta şu an yüzde 40’larda olan yabancı sermaye egemenliğinin, sigortacılıkta yüzde 70’lere gelmesi, stratejik işletmelerin ve topraklarımızın satışından sonra, sıranın ormanlara geliyor olması, sağlığın, Türkiye’yi “sağlıksız” yapacak bir anlayışa hizmet ediyor olması. Eğitim ile ilgili gerçeklerin utandırıcı boyutlara gelmesi. Bunlar Türkiye’nin tartışılması ve çözüm bulunması gereken temel sorunları değil mi?.. Bunlar, hangi ülkenin gerçekleri?.. Hani nerede tartışma?.. Hani nerede sonuç?.. Hani çare nerede?.. Hani bu sorunları çözeceğine dair parlak Akçakoca’da büyük hasar Düzce’nin Akçakoca ilçesinde de sağanak yağış nedeniyle Çivi Deresi taştı. İlk belirlemelere göre 65 işyeri, 5 ev ve 1 büyük alışveriş merkezini su bastı. Akçakoca Merkez Camii altında bulunan işyerlerinde bü yük çapta maddi hasar meydana geldiği öğrenildi. Marmara Bölgesi’ni de etkisi altına alınan yağmur yolu kayganlaştırınca, TEM Karayolu’nun İzmit ile Gebze arasındaki bölümünde 20’nin üzerinde yaralamalı ve hasarlı kaza meydana geldi. Öte yandan yetkililer, Marmara Bölgesi’ndeki etkili yağışın bugün de davam edeceğini yağışların özellikle, İstanbul’un Anadolu Yakası ile Bursa, Kocaeli, Sakarya ve Bilecik’te su baskınlarına neden olabileceği uyarısında bulundu. nır durur. Bir atlet, içinde kazanma duygusuyla, heyecanıyla piste çıkmamışsa; dünyanın en yetenekli atleti olsa, en iyi çalıştırıcılarından yararlansa bile başarıya ulaşamaz. Heyecan bir aracın gaz pedalına da benzer... Teknoloji harikası bir araç... Usta bir sürücü... Mükemmel bir yol... Hepsi tamam, ama aracın hızı, gaz pedalından aldığı güç kadardır. Belki de heyecanın fazlası, bu benzetmenin getirdiği çağrışımla, olumsuzluklara, kazaya da neden olur. Ama, yol almak için kaçınılmaz... Gaz pedalı olmayan bir aracı iterek ne kadar ileri götürebilirseniz, heyecansız bir kişiyi dış destekle o kadar ilerletebilirsiniz. ??? Heyecanı ne besler? İlk, eğitim, bilinç ve yaşama sevinci olsa gerek... Nâzım Hikmet’in bir şiirini okurken ya da dinlerken insanın içinin kıpırdaması, heyecanlanması için eğitimden payını almış olması gerekir. Ünlü bir ressamın tablosunun aslını izlerken heyecanlanması, donakalması için sanat bilincine ulaşmış olması gerekir. İlkbahar geldiğinde ağaçlar yaprağa dururken içinin kıpırdaması için... Sonbaharda yaprak dökülürken dalın dibinde bir sonraki baharın tomurcuklandığını görünce gözlerini dört açması için yaşam sevincinin heyecanla dışa fışkırması gerekir... Nasıl kontrolsüz güç, güç değilse; kontrolsüz heyecan da bir anlamda heyecan değil... Başarıya, hedefe inanmak da heyecana dahil. Bu bilinçte bir heyecanın önünde hiçbir engel duramaz. ??? Kişilere indirgeyip anlattığımız heyecan, doğal olarak toplumlar için de geçerli. Heyecanını yitiren bir toplum, yönünü de yitirmiş demektir. Beraberinde, ilerlemesini, gelişimini de durdurmuş demektir. Gelişmiş ülkelerde yönetimler, insanlarını bir hedefin heyecanına sürükleyebildikleri için başarılı olmuşlardır. Heyecan aynı zamanda özveridir. İnsan, içinde heyecanını hissetmediği şey için kılını kıpırdatmaz. Ama hissederse, ömrünü verir, canını verir. Heyecan öyle bir şeydir ki; yaşlanmaz... Heyecanın yaşlanması; güneşin ışık vermemesi gibi bir şeydir. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu yaşayanlar en çok şu tümceleri kullanırlar: “Öylesine heyecan dolu günlerdi ki... Başaramayacağımız bir şey yoktu, olamazdı. Atatürk’ün koyduğu hedeflerin bir bir gerçekleşiyor olduğunu görmek, kendimizi uygarlığa giderek daha yakın hissetmek tarifsiz bir heyecandı.” Heyecan yaratılır mı? Şöyle bir yanıt verebiliriz: Yaratılmaz ama, açığa çıkartılır! Aydınlık bir Türkiye’ye inanan, Türkiye’nin uygarlık yolculuğunda geri kalmaması için her şeyi yapabilecek, bunun heyecanını duyan çok kişi var. O heyecanı açığa çıkarmak, önümüze bir hedef koymakla olur. Hedef saptamasına Atatürk’ün koyduğu hedefin neresinde olduğumuzu ölçmekle başlayabiliriz. Bulunduğumuz yer neresi olursa olsun; başlamak yolun yarısı demektir. En büyük tehlike geriye gidişin hızı değil... Heyecanı yitirmektir! Heyecan yaşlanmaz... Ya vardır ya ölmüştür! ankcum?cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK ‘Din eğitimini isteyen almalı’ ? Baştarafı 1. Sayfada Vay Canına Türkiye! ? Baştarafı Arka Sayfada din kültürüne din dersi olarak bakıyor” dedi. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin din eğitimi gibi verilmemesi gerektiğinin altını çizen Bardakoğlu, “Bu derste, başta İslam dini olmak üzere, diğer dinler ve dinin asırlar süren tarihsel tecrübesi, oluşumlar ve inanç farklılıkları hakkında sağlıklı bilgiler verilmeli” görüşünü dile getirdi. “Din kültürü dersinin amacı, insanları daha dindar yapmak değil, din konusunda onları sağlıklı bilgilendirmektir” diyen Bardakoğlu, dersin, her türlü istismarın önüne geçmeyi amaç edinmesi gerektiğini vurguladı. Anayasa tartışmalarında kendilerini ilgilendiren bir diğer konunun da din eğitiminin veriliş yöntemi olduğunu anlatan Bardakoğlu, “Din eğitimi ailelere mi bırakılmalı, kapalı birtakım yerlere mi bırakılmalı, yoksa devlet mi vermeli; bu konuları herkes tartış sın” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaz Kuran kursları ile bu gereksinimin karşılanamayacağını anlatan Bardakoğlu, “Tarihsel bir realiyeti manipüle edemeyiz. Onun için de bu konuları soğukkanlı şekilde tartışmalıyız” dedi. Türban tartışması Üniversitelerde türbanın serbest bırakılması tartışmalarına kendilerinin katılmayacağını belirten Bardakoğlu, “Konu siyasi bir ko nu olduğu için bırakalım siyasiler tartışsın” dedi. “Türkiye Malezya olur mu?” tartışmalarına da değinen Bardakoğlu, katı, mutaassıp bir dindarlık anlayışının Anadolu’da karşılık görmediğinin altını çizdi. Bardakoğlu, “Biz diğer dinlerle birlikte yaşamayı bir tarz haline getirdik, cumhuriyeti, laikliği, diğer tüm Müslüman ülkelerden önce benimsedik. Türkiye başka İslam ülkelerine benzemez” diye konuştu. Kendini Harcayan İktidar Mustafa Özbek Türk Metal Sendikası Genel Başkanı vaatlerde bulunanlar nerede?.. Sorunları çözemeyenler, bir günah keçisi arıyorlardı; şimdi onu da buldular... Onlara göre tüm bu sorunların sebebi “sanki” anayasa… Siyasi iktidar büyük bir yanlışın içinde… Teşhisi de tedavisi de hatalı.. Ulu önderimiz Mustafa Kemal, bizlere sapasağlam gencecik bir Cumhuriyet bıraktı… Türkiye Cumhuriyeti Devleti, O’nun, İstiklal Savaşı şehitlerimizin, gazilerimizin bizlere emanetidir. Bizim, Ulu Önder’e “Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye sahip çıkacağız” diye verilmiş sözümüz vardır. Kimse bizden bu “emanete” hıyanet etmezi beklemesin, istemesin. Dünyanın birçok ülkesinde, sosyal ve ekonomik anlamda gelişmelere imza atılırken, teknolojide her gün bir muhteşem yenilik kendini gösterirken, bizler kısır çekişmelerle zaman kaybetmeyi, neredeyse alışkanlık haline getirmeye başladık. 22 Temmuz seçimlerinden sonra, önyargısız bir şekilde siyasi iktidarın ülke menfaatına olacak kararlarını ve teşebbüslerini bekleyip, alkışlamaya kendimizi hazırlıyor iken bir de baktık ki gündeme, gerçek sorunlarımıza çözüm aramak ve bulmak yerine, “sivil anayasa” diye bir konu geliyor, getiriliyor. Bir tarafta demokrasiden, uzlaşmadan bahsedeceksiniz, öte yandan tek başınıza, anayasa yapacaksınız… Anayasalar, millet ile devlet arasındaki sözleşmelerdir. Anayasaların hem devleti hem de milleti ayakta tutmak gibi temel özellikleri vardır. Ancak, bazı bölümleri medyaya ve iktidara yakın çevrelere sızdırılan taslakta, “devletin varlığına ve devamlılığına” ilişkin sağlam dayanakların olmadığı anlaşılmıştır. Türk milletinin değil Avrupa Birliği’nin istek ve arzularına göre hazırlanan taslak, Türkiye’de birlik ve beraberliğe değil, kamplaşmaya hizmet edecektir. Çünkü hazırlanış ve tartışma şekli ile “milli mutabakat”tan uzaktır. İktidar, sahip olduğu çoğunluğa güvenip tek başına bir anayasa “peydahlama” eğilimindedir. Bunun adı demokrasi değil, diktatörlüktür. Bu yapılanın adı da anayasa olmaz, olsa olsa “ferman” olur... Kimse kendini “padişah” sanmasın. Çünkü,Türkiye saltanat rejimini yıllar önce tarihe gömmüştür. Bu ülkenin insanlarının birbirlerine her geçen gün merak ve endişe ile “Nereye gidiyoruz”, “Bu ülkenin sahibi yok mu” sorularını sordurmaya başta iktidar olmak üzere kimsenin hakkı yoktur… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, adına düzenleme denilen ucubelerle hastalıklı ve zayıf hale getirmek isteyenler, eğer yanlışlarından dönmezler ise sadece Türkiye için değil, kendileri için de “çok tehlikeli bir süreci” ülkenin başına “musallat” edecektir. Siyasi iktidarın, Avrupa Birliği ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi iki “uyuşturucuya” olan alışkanlığı devam ettiği sürece, bu tartışmalar ne ilk ne de son olacaktır. Bugünkü siyasi iktidar, Türk kimliği, ulus devlet, milli hassasiyetler ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası konusundaki komplekslerinden kurtulmalıdır… Türkiye’nin tek çaresi, devletine ve milletine “sıkı sıkıya sarılan ve sahip çıkan” bir siyasi iktidardır. 60. hükümet, seçimlerde elde ettiği “tartışılan” başarıyı, şımarıklıklar ve saçmalıklarla uğraşarak harcamamalıdır. Bunu yaparsa kendini de harcamış olacaktır. Çok basit bir nedeni vardı, ülkelerinde giderek artan dinci iklimden ötürü birileri kendilerine görev edinmişti; “evli olmayanlar gecenin geç saatlerinde yan yana yürüyemezler!” Orası Cezayir demeyin, şu güzelim ülkede de artık beyaz Türklerin yaşadığı sokaklar dışında hemen her sokakta “mahalleden sorumlu” bekçiler var. Çünkü iktidar onların! Size bir annenin yaşadığı kaygıyı anlatmalıyım; çocuk biraz meraklı, din dersi hocası şöyle bir soru soruyor: “Bu derste ne öğrenmek istiyorsunuz?” Çocuk yazıyor: “Bütün dinlerin özelliklerini öğrenmek istiyorum, ondan sonra herhangi bir dini seçeceksem bu konuda özgür olmak istiyorum.” Anne dehşet içinde, oğlunun damgalandığını düşünüyor. Bu arada mahalleyi bu hale getirenlerden hiç söz edilmiyor, arkadaşlar AKP hükümeti sivil anayasa yapıyoruz derken bakın neler oluyor, Yargıtay 9. Dairesi Pınar Selek hakkında ceza verilmesine gerek olmadığı yönündeki kararı bozuyor ve Pınar Selek yeniden yargılanacak. Gene Yargıtay 8. Ceza Dairesi Baskın Oran ve İbrahim Kaboğlu hakkındaki beraat kararını bozuyor ve TCK’nin 312/2 maddesine dayanarak ikilinin yeniden yargılanmasını istiyor ve hatta mahkum edilmelerini. Allah hem mahalle baskısı hem Yargıtay baskısı ne kadar da demokratik bir ülkede yaşıyoruz... Ama muhteşem iftar çadırları kuruyoruz ve çadırları dolduran çocuklar “Yaşasın köfte var!” diye alkış tutuyorlar. Bir de sürekli “Darbe olacak, darbe olacak!” diye gaz verenler var, yetti artık kendinizi bu kadar aptal gösterebilirsiniz ama sokaktaki çocuklar bile biliyor ki, ordu darbe yapacaksa zaten yapardı, demek ki, yapamadı, bunu bırakın artık! Son durum şu, muhalefetsiz, ordusuz din eksenli bir iktidara doğru hızla ilerliyoruz ve şu söylem gündemde: “Neyse biz yaşayacağımızı yaşadık, çocukların durumu ne olacak?” Yanıt çok basit: “Onlar da yaşayacaklarını yaşayacaklar!” [email protected] CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle