15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER MHP’li Oktay Vural, Erdoğan’ın anayasa konusundaki tavrına sert tepki gösterdi 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Darbeci benzetmesi ANKARA (ANKA) MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, AKP’nin 1982 Anayasası’nı değiştirmek için izlediği çalışma yöntemini sert bir dille eleştirdi. Vural, AKP’nin yönteminin 12 Eylül 1980 askeri yönetim dönemindeki anayasa çalışmalarına aynen uyduğunu belirterek, “Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı, 12 Eylül’de Genelkurmay Başkanı Org Kenan Evren Başkanlığında, kuvvet komutanlarından oluşan ve son karar makamı olan beş kişilik Milli Güvenlik Konseyi’ne” benzetti. Vural, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Tartışma zemini parlamento olmalı. Bu da aynı 12 Eylül Anayasası gibi aynen verilen tarife göre profesörler tarafından verilen hazırlanmış. Burada da bir Konsey var. Ama bu Konsey, 12 Eylül’deki gibi beş kişilik değil, tekli Konsey, sadece Başbakan Erdoğan var. Sapanca Politbürosu da kendisini kurucu meclis zannediyor herhalde. Benim anayasamla ilgili tartışmayı siz nasıl Meclis dururken, Sapanca’da yaparsınız, siz kendinizi ne zannediyorsunuz?” Erdoğan’ın, rektörlere, “Anayasayı Meclis yapar” dediğini ancak bu sözleriyle gerçeklerin ters düştüğünü belirten Vural, “Hani Meclis’in önünde olan bir şey mi var. Sanki Meclis çalışıyor da Rektörler Komitesi de Meclis’in görev alanına giriyor” dedi. Erdoğan’ı sert bir dille eleştiren Vural, “Sen kim oluyorsun, sen işine bak. Sapanca’dakiler kim oluyor? Meclis iradesinin yerine üç beş adam getiriyorlar. Bu kendi milletvekillerine de haksızlık değil mi? Başbakan açıklamaları baştan aşığı boş ve anlamsız açıklamalar” dedi. Yarın Çok Geç Olacak... Prof. Dr. Şerif Mardin’le iyi ki konuştu Ayşe Arman. Mardin, “AKP’yle ilgili korkularımız yersiz olmayabilir. Bilemeyiz, bekleyip görmek gerekir” deyince medyamız kendine gelip sormaya başladı: “Türkiye, Endonezya mı olacak yoksa Malezya mı?” Ergin Yıldızoğlu’nun, Cumhuriyet’teki köşesinde Prof. Mardin’in sözlerini değerlendirirken yaptığı saptamaya aynen katılıyorum... Mardin’in Ayşe Arman’a verdiği yanıtlar, örümceklerin avlarının bedenine enjekte ettikleri uyuşturucu ve protein eritici sıvıyı anımsatıyor... Demokrasiyi yaşam biçimi olarak göremeyen dincitarikatçı yapılanma, Nakşilerin örgütlenmesiyle başladı ve aynı kaynaktan beslenen Nurcularla birlikte ticaretsiyaset alanında kendisini gösterdi. 22 Temmuz seçimleri AKP’nin değil Nakşilerin ve Nurcuların Fethullah kolunun zaferidir... Nakşi Şeyhi Prof. Dr. Esat Coşan, 1998 yılında Fethullah Gülen’le birlikte Türkiye’den kaçtı. Gülen ABD’ye, Coşan ise Avustralya’ya yerleşti... Coşan, damadıyla birlikte Kanada’da bir TIR’ın altında kaldı. Aracı parçalandı. Coşan ve damadı olay yerinde öldü. Bugüne dek konuyla ilgili pek çok söylenti çıktı ama doğrulanmadı. Coşan ve Gülen birbirlerini sever miydi? Asla!.. Coşan bir bilim insanıydı, Gülen ise ilkokul mezunu, vaiz... Şerif Mardin, Coşan ve Gülen’i çok sever... Dincilere ve tarikatlara toz kondurmaz!.. Mardin, tarikatları “cemaat” olarak görür ve “demokrasinin bir parçası” diye adlandırır. Mardin, tarikatların “demokratik kitle örgütü” olduğunu savunur. Mardin, Ayşe Arman’la yaptığı söyleşide “tavşana kaç, tazıya tut” diyor. Bir başka deyişle “bekle gör politikasını” demokrasinin gereği gibi ortaya koyuyor. ??? AKP’nin medyadaki hizmetkârları, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’ndaki dincitarikatçı yapılanmayı örtmek için, “darbecilerin feryadı, kavga çıkarmak isteyen laikçilerin hezeyanı” yorumları yapıyorlar. Bir süre sonra duvara toslayacaklarını görmezden geliyorlar. İran’da sosyalistler, solcular, aydınlar, yazarlar bu gerçeği gördüklerinde ya darağacına çıkarılmışlardı ya da zindanlarda çürümüşlerdi. Kaçıp kurtulanlar bugün Avrupa’da ve ABD’de yaşıyorlar, gidip konuşabilirler... 2007 yılındaki Türkiye fotoğrafı bana İran’ı anımsatıyor, Pakistan’ı, Endonezya’yı, Malezya’yı değil... Güneydoğu’da tarikatların kuşatmaları altında gelişip serpilen, Kuzey Irak’ta demokratik bir seçim yapılsa yüzde 65 oyla Barzani’yi devireceği hesaplanan Mısır kökenli “Müslüman Kardeşler” nasıl oldu da Türkiye’de taban bulabildi? Bizim aymaz ikinci cumhuriyetçi tosuncuklar, “Sivil anayasayı istemeyenler darbeci ve faşistler” derken Fethullah Gülen’in Londra’da işi ne? Olay şu: ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkeler Türkiye’de “İslami Hareket”, “Hizbullah” ve “Müslüman Kardeşler” gibi köktendinci örgütlerin güçlenmelerine karşı Fethullah Gülen’i kullanıp “Ilımlı İslam Modeli”ni yaşam biçimi yapacak. 30 Ekim’de Londra’da 45 bilim insanı, toplanıp Fethullah Gülen’in “İslami Yorumu”nu dinleyecek. Peki, bu toplantının arkasında kimler var? CIA, MOSSAD ve bazı Avrupa ülkelerinin istihbarat örgütleri... Kimileri Londra’daki toplantıya Fethullah Gülen’in katılmayacağını söylüyor, kendine yakın çevreler ise şöyle diyor: “Fethullah Hoca Londra’ya gidecek. Oradan da Türkiye’ye gelecek ama henüz kesin bir tarih saptanmadı.” ??? Şerif Mardin’in Ayşe Arman’la yaptığı söyleşiden yola çıkıp nereye geldim... Yaklaşık 33 yıldır Fethullah Gülen hareketini izliyorum. Işık Evleri’nden okullarına, yurtlarından dershanelerine dek uzayan çizgide neler olup bittiğini anlatıyorum... Fethullahçılar polis örgütünde, milli eğitimde, yargıda ve sağlıkta örgütlenmelerini bitirdiler... Medyada güçlerine güç kattılar, bazı ünlü futbolcuları, şarkıcıları, türkücüleri, gazetecileri, işadamlarını, sanayicileri yanlarına çektiler... Fethullah Gülen 10 yıl önce ne diyordu: “Müslümanlar erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır. O yüzden sezilmeden çoğalmanız gerekir.” Sezilmeden çoğaldılar!.. Fethullahçıların tek korktukları kurum Türk Silahlı Kuvvetleri... Şimdi ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa Fethullah Gülen’i bağrına basıyor. Türkiye’nin İran olmaması için neredeyse yalvarıp şöyle diyor: “Türkiye’ye git, bizim için çalış...” Acaba Şerif Mardin bu konuda ne düşünüyor? CHP lideri Baykal ‘Tepkilere kol kanat gereriz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP’nin kamuoyuna “sivil anayasa” olarak sunduğu taslağın, Atatürk’ün adını ve Atatürk düşüncesini tasfiye etmeyi amaçlayan bir taslak olduğunu belirtti. Baykal, AKP’nin kendi kafasına göre bir anayasayı dayatması durumunda, Türkiye’nin buna çok büyük tepki göstereceğini belirterek “Biz bu tepkiye elbette kol kanat gereriz, sahip çıkarız” diye konuştu. CHP lideri Baykal, dün akşam katıldığı bir televizyon programında AKP’nin siparişi üzerine akademisyenlerin hazırladığı anayasa taslağına ilişkin soruları yanıtladı. CHP lideri, anayasanın ancak bir kurucu meclis eliyle yenilenebileceğini, hükümetin iddiasından vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin şu ana kadar taslak çalışmasına verdiği tepkinin iktidar bakımından uyarıcı olması gerektiği üzerinde duran Baykal, “Çok ciddi hukuk krizlerine doğru sürükleniyorlar. Laikliğin içini boşaltacak düzenlemeler, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü ortadan kaldıracak eğitim dilini etnik eğitim dillere yayacak bir anlayışta ısrar edecek olurlarsa buna Türkiye çok büyük tepki gösterir. Biz bu tepkiye elbette kol kanat gereriz, sahip çıkarız” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Jean Maurice Emie ve beraberindeki heyeti de kabul etti. (Fotoğraf: AA) Çankaya Köşkü’ndeki kabullerin rengi de değişti Abdullah Gül, İslamcı vakıfla buluştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gençlik yıllarında etkinliklerine katıldığı Milli Türk Talebe Birliği’nin devamı niteliğinde olan ve İslamcı kimliğiyle tanınan Milli Türk Talebe Birliği Vakfı yönetimini kabul etti. Böylece başkanlığını, RP milletvekiliyken Kültür Bakanlığı da yapan İsmail Kahraman’ın üstlendiği vakıf, ilk kez Çankaya Köşkü’ne çıkmış oldu. Gül, eski parti arkadaşı olan Kahraman’ı Milli Türk Talebe Birliği Vakfı Başkanı sıfatıyla Çankaya Köşkü’nde kabul etti. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), 19601965 yılları arasında sol görüşlü öğrencilerin elindeydi. 1965 tarihinden sonra ise genel başkanlığa Rasim Cinisli’nin seçilmesiyle muhafazakâr bir kimlik kazanan birlik, Burhanettin Kayhan’nın genel başkan olmasından sonra (1970) İslamcı bir gençlik hareketi oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatılan birlik, Abdullah Gül’ün gençliğinde aktif olarak görev aldığı bir öğrenci hareketiydi. Milli Türk Talebe Birliği Vakfı ise bu öğrenci hareketinden yetişenleri buluşturan bir vakıf olarak biliniyor. Gül dün ayrıca TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve beraberindeki heyeti de Köşk’te kabul etti. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle