16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Anayasanın yapımı konusunda Prof. Özbudun’un yazdıklarıyla yaptıkları çelişiyor AVRUPA GÜRAY ÖZ Sipariş üzerine anayasa ALEV COŞKUN Pandora’nın Suçu Yok Prometeus tehlikeyi sezdi. Kardeşi Epimeteus’a “o kutuya dokunma, açma o kutuyu” dedi. O yıllarda Olimpos’taki tahtında oturan Zeus, yalnızca erkeklerden oluşan insanlardan çok memnundu. Sessiz, sakin, ateşsiz, ışıksız, isyansızdılar. Sonra bir gün Prometeus ateşi buldu. İnsanlar da ateşi, onunla birlikte gerçeği gördüler. Zeus da Prometeus’u bir kayalığa çiviledi. Erkekler kendisine isyan etmekten vazgeçsinler diye de aşkı, yani insankadını yaratmaya karar verdi. Emretti, üvey oğlu topal demirci tanrı Hefaystos tanrıçalara benzeyen bir kadın yaptı. Başta Atena öteki tanrıçalar, pek beğendikleri, kıskançlıkla seyrettikleri bu güzel kadının çeyiz sandığına kendilerinde bulunan bütün iyi, kötü özellikleri bir bir koydular. Zeus, uzun uzun seyrettikten, düşündükten sonra, “bütün tanrıların ortak armağanı” anlamına gelen Pandora adını verdi insankadına. Eline de çeyiz sandığını tutuşturup dünyaya yolladı. Pandora, güzelliğine hemen vurulan Prometeus’un kardeşi Epimeteus’la evlendi. Zeus’un tuzağını sezen Prometeus, kardeşine işte o zaman, “sakın o kutuya dokunma, açma o kutuyu” dedi. Epimeteus ya meraktan ya unutkanlıktan, Pandora’nun kutusunu açtı. Prometeus’un uyarısı aklına gelince de hemen kapattı. Ama iş işten geçmişti. Bütün kötülükler dünyaya bir nefeslik bir zamanda yayılıverdi. ??? İyi yürekli Pandora “şimdi artık insanlar her türlü kötülüğü benden, benim cinsimden bilecekler” diye öyle üzüldü, öyle üzüldü ki günlerce, günlerce göz yaşı döktü. Hâlâ ağladığı söylenir Pandora’nın. İnanıyorum, inanmak ne kelime, görüyorum nereye baksam o güzel kadının, Pandora’nın gözyaşlarını... ??? Ama ben kutuyu Epimeteus’un açtığından kuşkuluyum. Başka birileri açmışlar, sonra da pişman olmuşlardır. Onlara “açmayın o kutuyu, ortalığa saçılacak kötülüklerle baş edemezsiniz, hayatınız kararır” diyenleri de eminim, darbecilikle, dine imana karşı gelmekle, tanrılara isyan etmekle suçlamışlardır. Tanrıların bahşettiği “özgürlüğe” liberalizm dediklerinden, işten, ekmekten bağımsız bu tuhaf özgürlüğün pazarlığını kendi tanrılarıyla yaparken, ateşi, hakkı, hukuku isteyenlere, “eskimiş yıkılmış bir dünyanın heveslerinde ısrar eden Prometeus kafalı dinozorlar” demişlerdir. Şimdi sokaklar bir başka renge bürününce, kimi sosyologların aklı başlarına gelir gibi olunca, tehlike köşe başında belirince, “eyvah darbe tehlikesi” diye korkuyla kaleme sarılıyorlar. ??? Bir darbe tehlikesi var mı gerçekten? Hayır! Artık bu duruma “tehlike” diyemeyiz. Geç kaldık çünkü. Şimdi karşılaştığımız bir karşıdevrimdir. Sokak, yaşam alanları, tarzları bir bir düşmektedir. Yurdumuzun geleceği kuşatılmıştır, teslim alınmak üzeredir. Yeni bir anayasayla 12 Eylül’ü tasfiye edeceklerini zannedenler yurdumuzun asıl şimdi 12 Eylül’ün kara tuzağına düştüğünü bilmiyorlar. İşçilerin silahsızlandırıldığı, sendikalarının iğdiş edildiği, iş ekmek kavgasının lanetlendiği yılların boşluğunu neyin doldurduğunu yeni yeni fark ediyorlar, ediyorlarsa. Kitapları fırınlarda yaktıktan sonra ortalığı kaplayan kitapların cinsine bir baksaydılar, belki de daha önce uyanırlardı. Uluslararası finans kurumlarının, yarı tanrıların, zalim devletlerin, petrol peşinde, su peşinde planlar yapan Zeusların şimşeklerini zamanında sezseydiler, belki de böyle olmazdı. Gençlere köşe dönmeyi, insan olmak yerine kendinden başkasını düşünmemeyi anlatan bireyciliği öğretmeseydiler, belki sokaklar başka türlü olurdu şimdi. ??? Zavallı Pandora bütün kabahatin kendisine yükleneceğini biliyordu. Hiç suçu yoktu oysa. Artık boşaldığını düşündüğü kutuyu açtı. Dipte bir yerlerde küçücük, mini minnacık, tüy gibi bir şey kalmıştı. Umut. Eline aldı, sıcacık nefesiyle insanlara doğru üfledi umudu. eposta: [email protected] Karmaşık bir yeni anayasa yapma sürecinden geçiyoruz. Seçimlerden önce 8 Haziran 2007’de Başbakan Erdoğan, Prof. Dr. Ergun Özbudun’u Başbakanlık’a çağırıyor ve yeni bir anayasa yapması için “sipariş” veriyor. Özbudun, bu siparişi gerçekleştirmek için nitelikleri ve geçmişleri gazetelerde defalarca yazılmış olan kimi akademisyenlerden bir kurul oluşturdu. Bu akademisyenlerin, ikinci cumhuriyetçi kişilikleri belirgin olarak ortaya çıkıyor; Demokrasi Vakfı üyeliği, Adenauer, International Endowment for Demokracy (WED) gibi kuruluşlarla ilişkili oldukları, kimi fonlardan para aldıkları yazılıp çizildi. Bunların içinde olup polis akademisinde görev yapanlarların ise Fethullahçı örgütlenmeye çok yakın kişiler oldukları belirtildi. Bu ilişkiler ortaya çıkınca AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, bu taslağın AKP anayasası taslağı olmadığını, akademisyenleri bağladığını ifade etmek zorunda kaldı. Geçen hafta taslak Sapanca’daki bir otelde AKP’nin yetkili kişileri tarafından gözden geçiriliyor ve taslak artık AKP’nin anayasa taslağı oluyordu. 1982 Anayasası’nın değişmesi gerektiğini uzun yıllardır söyleyip yazıyoruz. Ama öyle görünüyor ki 1982 Anayasası’ndan da geride bir anayasa taslağı ile karşı karşıyayız. Bu anayasa Meclis’e gelecek ve AKP’nin oylarıyla kabul edilecek, böylece tümden bir anayasa yapılacaktır. Tümden bir anayasa yapılması bütün anayasa hukukçularının belirttiği gibi kurucu meclislerin işidir. URUCULUK FONKSİYONU Prof. Dr. Ergun Özbudun kimdir? 36 doğumlu. Prof. Özbudun Ankara Hukuk Fakültesi’nde uzun yıllar Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanlığı yaptı. Bu dönemde Atatürk Araştırma Merkezi Yürütme Kurulu üyeliği ve Türk Siyasi İlimler Derneği Başkanlığı’nı da yürüttü. Halen Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Anayasa Hukuku dersini okutuyor. Özbudun, çeşitli tarihlerde ABD’de Chicago, Colombia, Princeton üniversitelerinde ve Paris Üniversitesi Siyasal Araştırmalar Enstitüsü’nde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. Özbudun’un, anayasa hukuku, siyasal partiler, seçim araştırmaları ve Türkiye’nin siyasal rejimi ile ilgili Türkçe ve İngilizce olarak çok sayıda kitap ve makaleleri yayımlandı. 19 Siyaset bilimcisi ve anayasa hocası olarak bir zamanlar Atatürkçü görüşleriyle de bilinen Özbudun, kapatılan Refah Partisi davasında, AİHM’de RP’ye karşı Türkiye devletini savundu. Son yıllarda Zaman gazetesinde yazmaya başlayan Özbudun, türbanla öğrenim hakkını savunan yazılar yazmaya başladı. Özbudun’un bütün eski geçmişini bir yana iterek fikir değiştirmesi ve bu arada kendisini savunma çabaları ilgi ve üzüntü ile izleniyor. 12 Eylül Anayasası’nı hazırlayan Prof. Aldıkaçtı’nın oynadığı rolü şimdi Özbudun’un üstlenmesi, onu seven eski öğrencilerinde hüsran yaratıyor. Özbudun’un kaderinin, aynı kendisi gibi bir anayasa hocası olan Prof. Aldıkaçtı’dan daha kötü olacağa benziyor. masına katılırlar. “Görece bir siyasal sorumluluk duygusu hâkim olur; dogmatik çözümlerden kaçınılır; pazarlık, ödünleşme ve uzlaşma yoluyla anlaşmalara varılır.” (s. 116) Yine Özbudun’un belirttiği gibi, “Çatışmacı anayasa yapımı üslubunda ise anayasayı yapabilecek çoğunluğa sahip olan parti veya partiler, diğer siyasal grupları süreçten büyük ölçüde dışlayarak kendi görüşlerini empoze ederler. Uzlaşma çabalarına yer verilmez, siyasal sorumluluk duygusu geri plana itilir, çoğu zaman dogmatik ve ideolojik tercihler anayasallaştırılır” (s. 116). Özbudun, 1993 yılında yayımlanan kitabında adeta bugünlerin AKP’sini anlatmış. AKP sayısal üstünlüğüne güvenerek diğer “siyasal grupları süreçten dışlayarak kendi görüşlerini empoze” etmektedir. Bunları 1993’te yazan Özbudun da olan bitene elinden gelen en üst düzeyde yardımcı olmaktadır. ATILIMCI VE ÇATIŞMACI ANAYASA K K “Bir devletin anayasasını yapma veya değiştirme, başka bir deyişle o devletin temel siyasal yapısını belirleme iktidarına kurucu iktidar veya kuruculuk fonksiyonu adı verilir.” Kurucu iktidar iki değişik durumla ortaya çıkıyor: Asli kurucu iktidar ve tâli (türevsel) kurucu iktidardır. “Asli kurucu iktidar, bir ülkenin siyasal rejiminde ihtilal, hükümet darbesi, ülkenin parçalanma ve ülkedeki yabancı işgale son verilerek bağımsızlığın kazanılması yahut yeniden kazanılması gibi kesintiler nedeniyle bir hukuk boşluğunun doğması durumlarında ortaya çıkar. Bu durumda asli kurucu iktidar hukuken hiçbir sınır tanımayan bir düzen içinde ülkenin yeni anayasasını yapacaktır.” “Tali kurucu iktidar ise bundan çok farklı olarak, bir ülkenin anayasasının, o anayasada belirlenmiş usullere uyulmak suretiyle değiştirilmesidir. Burada her şeyden önce, Dr. Ergun Özbudun’un Türk Anayasa Hukuku adlı ders kitabından alınmıştır (Yetkin Yayınları, 2002, 7. Baskı, Sayfa 147 ve 148). Görüleceği gibi Özbudun başkanlığında çalışan komisyona ısmarlanmış bir anayasa taslağı var. Bu taslak AKP tarafından kabul edildi. Bu durumda Özbudun’a sormak gerekiyor: Size ısmarlanan bir anayasa var. Sizin şimdi sıfatınız nedir? Asli kurucu iktidarın bir anayasa komisyonu musunuz? Kitabınızda tümden bir anayasa yapılmasının “asli kurucu iktidarın işi olduğunu” yazıyorsunuz; AKP böyle bir anayasa yaparsa, sizin yazdıklarınıza ters düşmüş olmuyor mu?.. AZDIKLARINA TERS DÜŞTÜ Y bir anayasanın tümden yeniden yaratılması değil, mevcut bir anayasanın bazı hükümlerinin değiştirilmesi söz konusudur. Üstelik bu değişiklikler, mevcut anayasanın değişiklik için öngördüğü usullere uygun olarak yapılır ve hukuki geçerliliğini bu uygunluktan alır.” Yukarıda tırnak içindeki alıntılar, tümden bir anayasa yapmak için kurucu bir meclisin oluşturulması gerektiğini açık bir biçimde belirtmektedir. Yukarıda tırnak içine alınmış bu kısımları acaba kim yazdı?.. Merak etmeyin, bu kısımlar Prof. Özbudun, gazetelere yaptığı açıklamada “Sivil anayasa yapmak için darbe mi lazım?” dedi ama yapılan iş anayasanın değiştirilmesi değildir. Yapılan iş yeni bir anayasa yapmak. Özbudun, kitabında yazdıklarına ters düşen bir uygulamaya alet olmaktadır. Ergun Özbudun, “Demokrasiye Geçiş Sürecinde Anayasa Yapımı” adlı kitabında da (Bilgi Yayınevi, 1993) anayasa yapım süreçlerini incelemiştir. Kitapta, Özbudun “Tümüyle yeni bir anayasanın yapılması” durumunda “Bu anayasayı yapan organın yapısı önem kazanmaktadır” demektedir. Özbudun, kitabında bu açıdan tam demokratik ve tam demokratik ol mayan anayasa yapımları arasında bir ayrım yapıyor. Yeni bir anayasa yapımının tam demokratik olması için, “Yeni anayasanın serbest ve yarışmacı seçimlerle seçilmiş ve kararlarında bütünüyle bağımsız hareket edebilen bir kurucu meclis tarafından yapılması” gerektiğini belirtiyor (Sayfa 112). Ayrıca anayasa yapımında uzlaşmacı ve oydaşmacı (consensual) veya çatışmacı (dissensual) bir üslubun hâkim olması durumlarını inceliyor. Özbudun’a göre oydaşmacı anayasa yapımında siyasal grupların hepsi veya çoğu, anayasanın kaleme alın Yeni anayasa için uzlaşmacı bir toplumsal çalışma yapılması öneriliyor Hukukçular ‘kurucu meclis’ diyor eni bir anayasa yapılmasında metot olarak katılımcı ve uzlaşmaya dayalı bir kurucu meclis kurularak yeni bir anayasa yaratılması, bütün anayasa hukukçularının ortak görüşüdür. Bu görüşe, öneri olarak Meclis Başkanı Köksal Toptan da katılmış görünüyor ve anayasayı 150 kişilik bir kurucu meclisin yapmasının doğru olacağını belirtiyor. AKP’nin “kapalı kapılar ardında” anayasa taslağı hazırlaması ile ilgili tartışmalar sürerken, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, anayasanın “bir kurucu meclis tarafından değiştirilmesinin” daha doğru olacağını belirttiği ortaya kondu. Köksal Toptan’ın görüşü şöyle: “İşte 100’ü bütün siyasi partilerin milletvekillerinden, 50’si akademisyen, hukukçu, sivil toplum örgütü temsilcisi olmak üzere 150 Y Toptan: 100’ü milletvekili, 50’si akademisyen 150 kişilik bir kurucu meclis bu işi yapabilir. kişilik bir kurucu meclis bu işi yapabilir.” Kuşkusuz bu açıklama Meclis Başkanı’nın bir niyet beyanı şeklindeydi.” (Cumhuriyet, 17.09.2007) Aynı biçimde Taha Akyol da anayasanın bir kurucu meclis tarafından yapılmasının doğru olacağını yazdı. Taha Akyol, AKP’nin Anayasası başlığı altında şöyle yazdı: “Anayasayı referanduma sunacak şekilde değiştirmek için 330 milletvekili yeter, AKP’nin sayısı 340’tır! Taslağını Meclis’ten geçirip halka sunabilir; halkın da evet diyeceğine eminim! Ama bu yeter mi?! li anayasa değişikliği yapma zorunluluğu kyol: elçuk: doğurmasının” da önüAKP Taslağı AKP’nin ne geçecek yerinde bir öneri olarak görüyor. olarak işlem ısmarladığı Çünkü “Darbe anagörecek bir taslak bir AKP yasasından kurtuluyometni “anayasa’ anayasasına ruz diye anons edilen laştırmak doğru dönüşme riskini çalışmaların sonucunbarındırıyor. mu? da bu kez yaşanan süreç ‘AKP’nin ısmarladığı, bir AKP AnayasaTek başına bu güce sahip rından kurtulamaz. sı’na dönüşme riskini içinde AKP’nin diğer partilerle, siCumhurbaşkanı Sayın Gül barındırıyor. Herkese hakvil toplum kuruluşlarıyla gö de önceki gün bir açıklama ya sızlık, anayasaya, bu ülkeye rüşmesi, diyalog araması, uz parak tasarının bir AKP ta ve hatta AKP’nin çabalarılaşma sağlamaya çalışması sarısı olmasının sakıncaları na...” diyor. elbette iyi... nı belirtti. Bir ihtilal sonrası, bir siyaAKP’nin herkesi ikna etEski Yargıtay Başkanı Sami sal iktidarı yargılayan mahkemesi gerekmez ama, en geniş Selçuk da anayasanın bir ku mede o siyasal iktidarı savundiyalogları kurarak bile olsa rucu meclis tarafından yapılma muş, uzun yıllar siyasetin için‘AKP taslağı’ olarak işlem gö sını istedi. Selçuk “geniş kap de yer almış, Meclis Başkanrecek bir metni anayasalaş samlı bir toplumsal çalışma lığı yapmış saygın devlet adatırmak doğru mu?!” (Milli nın” kurucu meclis tarafından mı ve hukukçu Hüsamettin yet, 17.09. 2007) yapılmasının çok daha iyi so Cindoruk da ısrarla anayasa Sorun buradadır. AKP’nin nuç vereceğini belirtiyor. Yüz yapımının bir kurucu meclis parti olarak yürüttüğü ve ka de 1’lik kesimlerin bile Mec tarafından gerçekleştirilmesipalı kapılar ardında geçen bu lis’te temsilinin sağlanmasını ni öneriyor. süreçte oluşacak bir anaya önemli görüyor. Aslında bütün anayasa hu“Bizde anayasaların, veri kukçuları: Soysal, Yüzbaşısa, referandumla kabul edildiğinde bile birleştirici ol li siyasi konjonktürün yansı oğlu, Batum ve niceleri de aymaz, meşruiyet tartışmala malarını taşıdığı için sürek nı görüşte. A S Özbudun kitabında katılımcı ve çatışmacı anayasa yapımının örneklerini de vermektedir. Özbudun, çağdaş anayasa yapımı örnekleri arasında oydaşmacı, uzlaşmacı yaklaşımın en iyi örneklerinin İtalya ve İspanya anayasa yapımı olduğunu, çatışmacı yaklaşımın da 4. Fransız Cumhuriyeti ve Portekiz Anayasası’nın yapımında görüldüğü belirtilmektedir. Özbudun, çatışmacı yaklaşımla gerçekleştirilen 4. Fransız Anayasası’nın ancak 12 yıl (1946 1958) yürürlükte kalabildiğini belirtiyor. Sayın Özbudun, kendi kitabında yazdıklarını neden uygulamıyor? “Ben anayasa hocasıyım, bana bir anayasa sipariş edildi, ben de bunu yapıyorum, gerisi beni ilgilendirmez” diye yanıt verebilir... O zaman, bir anayasa öğretim üyesi olarak, bu sıkıntıları, bu çatışmaları kitabından örnekler vererek AKP’ye ve Başbakan’a anlatması gerekmez mi? Türkiye’yi germeye kimsenin hakkı yoktur. Hele yüzde 46 oy alan bir siyasal partinin ve onun lideri Erdoğan’ın hiçbir hakkı olamaz. Ülkenin dirlik düzenini sağlamak siyasal iktidarın görevidir. Bu sıkıntıları, bu incelikleri Prof. Özbudun, bu içeriklerden hiç nasibini almadığı bilinen Sayın Başbakan’a neden anlatmıyor? Bu durumu Özbudun aslında kitabında şöyle açıklıyor: “Anayasa yapımı sürecinde siyasal güçler dengesinin belli olması ve belli bir gücün kendi ideolojik tercihlerini anayasalaştırabilecek sayısal çoğunluğa sahip bulunması halinde, o gücün çekiciliğine kendini kaptırmaması çok zordur.” (s. 131) Ama bu durum hiç de uygun olmayan sonuçlar yaratır. “Buna karşılık, güçler dengesinin iyice belli olmaması veya bu dengenin hiçbir siyasal gruba anayasa yapımı sürecinde tek başına egemen olacak gücü vermemesi durumunda”, anayasa “bir pazarlık ve ödünleşme süreci” sonunda doğmaktadır (s.131). Bu gibi uzlaşma sonucu oluşturulan anayasaların demokrasinin pekişmesine yaradığını da Özbudun kitabında belirtmekte ve örnek olarak İspanya ve Yunanistan demokrasisini göstermektedir (s.133). Hiçbir uzlaşma gereksinimi duyulmadan, daha başlangıçta dayatma ve çatışma ile başlayan bir anayasa yapma süreci Türkiye’ye ne gibi yararlar getirecektir? Zaten çatışma içinde olan siyasal yaşamımızı daha da yoğunlaştıracaktır. Devam eden demokrasi tartışmasında köktendinci İslama sınır getirmeyi isteyen en ufak bir karşı çıkışı ya da görüşü “askeri” diye nitelemek âdet haline geldi. Oysa demokrasinin özünde bir laik rejim olduğu ve onun korunması gerektiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Milliyet’te Fikret Bila, Özbudun’un kitabından laiklik konusundaki görüşlerini özetledi. Özbudun bu görüşlerine de ters düşen davranışlar içerisindedir. FEHRİYE ERDAL’IN YARGILANMASI Belçika’dan geciken karar Dış Haberler Servisi Belçika adaleti, terör örgütü DHKPC üyesi ve Özdemir Sabancı suikastı zanlısı firari Fehriye Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı, bu ülkede yargılanmasına ilişkin kararlara son bir onayla kesinlik kazandırdı. Brüksel’de Yargıtay dün, geçen mart ayında Gent Mahkemesi’nin bu yöndeki kararını teyit etti. Gent Mahkemesi, 2005 yılının ekim ayında, Erdal’ın Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanamayacağı yönünde karar almış, bu karar 2006’da Yargıtay tarafından iptal edilmişti. Kararını farklı bir heyetle geçen mart ayında tekrar gözden geçiren, sanık avukatlarını ve savcılığı haksız bulan Gent Mahkemesi, firardaki teröristin Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanabileceği görüşünü açıklayarak Erdal dosyasını yeni ve farklı bir aşamaya taşımıştı. Sanık avukatları, bu karar üzerine Yargıtay’a başvurmuştu. Brüksel’de Yargıtay, dünkü oturumunun ardından Gent Mahkemesi’nin son kararını onayladı. Yargıtay, bu kararı savcılığın ve sanık avukatlarının itiraz ve muhalefetlerine rağmen verdi. Firarda bulunan terörist Erdal, bu kararla birlikte Belçika’da başlatılacak yeni bir adli süreç çerçevesinde Türkiye’deki suçlarından yargılanacak. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle