23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Uçhisar kasabasında tarihe uzanan yolculuklar sürüyor DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ İpek Yolu’nda kültür dersleri SELAHATTİN ŞAHİN Cemil Kavukçu’nun Öyküleri Yazarlar vardır, ulusal onurumuzdurlar; dilimiz onlarla soluklanır, yaşar. Yirminci yüzyıl ülkemiz için böylesi şair ve yazarların zenginliği içinde bir yüzyıldı. Nâzım Hikmet’ten Yaşar Kemal’e, Sait Faik’ten Tanpınar’a toplumsal belleğimizde silinmez izler bıraktı pek çok yazarımız. Dilimiz var oldukça onlara bakıp ne denli zengin bir edebiyatımız olduğunun coşkusunu duyacağız. Bu büyük edebiyatçılar varlığının, sonraki kuşaklar üzerinde olumsuz bir ket oluşturduğunu düşünüyorum. Yeni kuşaklar, önceki dönemin büyük şiiri, düzyazısı karşısında kendilerini biraz maça yenik başlayan bir takım gibi duyumsadılar. Ama değişim süreçlerinin değişmez bir yasası var: Her dönem, kendi yazarlarını da yaratıyor. İlk kitabı 1983’te yayımlanan Cemil Kavukçu, öykücülüğümüzün son yirmi beş yılının önde gelen isimlerinden. Kendinden önceki büyük ustaların çoğu gibi o da küçük insanların dünyasından çıkarak yaklaşmayı deniyor topluma. Bu insanların dilinden, bir yandan derinleşen yozlaşmanın sarsıntılarını duyururken öte yandan da insanoğlunun hiçbir zaman vazgeçemediği hayatın neşe ve hüznünü yansıtıyor. ??? Yeni yayımlanan Mimoza’da Elli Gram (Can Yayınları) adlı öykü kitabında da aynı yaklaşımını, bu kez deneysel sayılabilecek bir yöntemle sürdürüyor. Kitaptaki öyküler (giriş ve kapanış öyküleri dışında) tek bir mekânda, Bursa’da, Mimoza adlı küçük bir meyhanede geçiyor. Turgut Uyar’ın bir şiirinde, “En başta mutsuzluk elbet / Kasaba meyhanesi gibi” dediği türden bir yer. Öykücüye göre buranın adı, “Kimsesiz Adamlar Sığınağı” olmalıydı. Bulunanların ölümü beklediği bir umutsuzluk istasyonudur burası: “Ölüm haberlerini hep böyle gecelerde aldık. Sessizce kadehlerimizi kaldırdık ve içimizden, ‘darısı başımıza’ diye mırıldandık.” Kimi kahramanlarınsa, Uludağ’a çıkıp, kendilerini bol içkiyle “beyaz ölüm”e bırakma düşleri kurmalarına karşın umut yakalarını bırakmaz: “Bırak da tadını çıkaralım, nasıl olsa öleceğiz, di mi?” Öyküler, gençliğindeki ressam olma hevesinden bir türlü kurtulamamış, buraya gelen gidenin resimlerini peçete kâğıtları üzerine çizen bir ressamın ağzından anlatılıyor. Kitaptaki öykülere de bu desenler eşlik ediyor. Böylelikle resimlerin yazara esin kaynağı olduğunu öğreniyoruz. Mimoza’da geçen on bir öykü, birer kapalı mekân öyküsü. Altı masalı küçük bir yere gelenlerin kişilikleri ve yaşam serüvenleri çevresinde dönüyor. Bu yanıyla hem bir romanı çağrıştırıyor, hem de kolaylıkla çok renkli bir tiyatro metnine dönüşebileceği duygusunu uyandırıyor. Giriş öyküsü, ressamla yazarın buluştukları Apolyont Gölü yakınındaki İkizce köyünde, kapanış öyküsü ise yine bir grup arkadaşın bir tatil günü buluştukları İnegöl’ün Cerrah köyünde geçiyor. Doğa, hüzün dozunu artıran görünümleriyle ancak bu iki öyküde ağırlıklı yer bulabiliyor. Cemil Kavukçu öykülerinde çok renkli bir anlatıcı. Hüznü ve yaşama sevincini böylesine ustalıkla bir arada yansıtabilmesiyle, okurlarına geçmişin büyük yazarlarının bir sürdürücüsü olduğunu duyuruyor. Öykü türünün, şiirle birlikte has edebiyatın soluklandığı alanlar olması, onun veriminin edebiyatımızın güncel sağlığı bakımından da önemini artırıyor. Onunla aynı dönemde yaşayan biz edebiyat okurlarına da bu sevinci çoğaltıp paylaşmak düşüyor. turgay@fisekci.com NEVŞEHİR Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan merkezlerden biri olan Uçhisar kasabasında tarihe uzanan yolculuklar sürüyor. Türk üniversitelerinde doktora tezi hazırlayan 9 kişiye Göttingen Üniversitesi’nden Hakan Aydemir “Uygur kültürünün kaynağı olarak eski Türk yazıtları”, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ölmez “Uygur Budizmi ve Kaynakları”, Göttingen Üniversitesi’nden Dr. Siglinde Dietz “Uygur Budizminde Felsefi Yollar” ve Göttingen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Klaus Röhrborn “Uygur Maniheizmi ve Kaynakları” konularında iki hafta ders verecekler. ‘Suyun Güler Yüzü’ ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Ebru sanatçısı Bilgin Yılmaz, “Suyun Güler Yüzü” adını verdiği, kişisel ebru sergisini Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN) Sergi Salonu’nda açtı. 56 balık figürünün yer aldığı ebru çalışmaları, eylül ayı boyunca görülebilecek. 3 yıldır Feride Dayanç Atölyesi’nde ebru eğitimi alan Yılmaz, yapıtlarında suyun yıkıcılığı yerine, güler yüzünü aktarmak istediğini söyledi. Ebru sanatının pozitivizmi yansıttığını belirten Yılmaz, “Doğayı, renkleri, ışığı hep heyecanla ve tutkuyla gözlemledim. Geleneksel ebru malzemelerine bağlı kalarak, figüratif çalışmalara ağırlık veriyorum” dedi. ÜRK TARİHİ ÇOK AZ BİLİNİYOR’ Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Ölmez yaptığı açıklamada, İslamiyet öncesi Türk tarihinin çok az bilindiğini belirtti. “10 Eylül’le 21 Eylül arasında düzenlenen bu seminerdeki amacımız, Türkoloji öğrencilerinin en eski Türk kültürüne yönelik ders almalarını sağlamak hem de Türkiye Türkçesinin konuşulduğu bir bölgede Türkçe pratiği yapmalarını sağlamaktır” diyen Mehmet Ölmez, “Önümüzdeki yıllarda daha kapsamlı ‘T İslamlık öncesi Türk dili konulu seminer İpek Yolu üzerindeki Uçhisar’da yapılıyor. ve uzun bir programla daha kalabalık bir öğretim kadrosuyla ders vereceğiz. Bu yıl Deutche Orient Institut İstanbul, Göttingen Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Uçhisar Belediyesi’nden destek aldık” diye devam etti. Prof. Dr. Mehmet Ölmez; “İpek yolunun başlangıç noktası olan Turfan, Hoço, Yarkent, Tuyuk gibi Uyguristan’ın (Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi, Batı Çin) çeşitli bölgeleriyle Binbuda, Dunhuang mağaralarında bulunan eski Uygurca Budist Maniheist metinler, Berlin Paris Londra Stockholm ve St. Petersburg’daki müzelere ve araştırma merkezlerine taşınmış. İslamiyetten önce Orta Asya ve Ortadoğu’da yaygın olan bu dinlere, kültürlere ait metinler dil ve din bilimcilerce işlenmiş ve yayımlanmış. Türkiye dışındaki diğer Türk halklarının da ortak kültür mirası olan bu metinler hem Türkiye’deki, hem de Avrupa’daki genç araştırmacıların ilgisini çekiyor. Uçhisar’da düzenlenen bu seminer dizisinde Georg August Üniversitesi öğretim üyeleri ile Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri görev alıyor. Seminerlerde yine eski Hint dillerinden Sanskritçe ile Tibetçe uzmanı din bilimciler Orta Asya Türk Budizmine giriş dersleri verecekler. Daha sonra eski Türk dili kaynaklarına dayalı olarak eski Türk tarihi semineri yapılacak” diye konuştu. 120 BİN ÖĞRENCİ HER GÜN BİR SAAT KİTAP OKUDU TOBAV’dan kurs atağı MERSİN (Cumhuriyet) Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanlar Vakfı (TOBAV) Mersin Şubesi sanat eğitimi atağı başlatıyor. TOBAV Mersin Şube Başkanı Mehmet Yılmaz, Vali Yardımcısı Ardahan Totuk, Kültür Müdürü Mehmet Çalışkan, Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB) Müdürü F. Hakan Gürkan’ın bu konuda kendilerini desteklediğini belirtti. Yılmaz, “Çocuk balesi, çocuk tiyatrosu, korosu, gençlik koroları kuracak ve çocuklarla yaratıcı drama, resim, heykel çalışmaları yapacağız. MDOB’nin yetkin sanatçılarının eğitmen olarak görev alacağı TOBAV kurslarıyla Mersin sanat altyapısına büyük katkı sağlayacağız” dedi. Yılmaz, böylece geleceğin Nevid Kodallı’larını, Suna Kan’larını yetiştireceklerine inandığını belirterek “Mersin’de kültür ve sanata hizmet eden Mersin Üniversitesi, MDOB, Büyükşehir Belediye Tiyatrosu, İçel Sanat Kulübü gibi kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde, sanatın daha geniş kitlelere ulaşmasını hedefliyoruz” diye konuştu. Perde ‘Eskici Dükkânı’yla açılıyor ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Antalya Devlet Tiyatrosu, çok sayıda yeni oyun sahneleyeceği mevsimi 17 Ekim’de “Eskici Dükkânı” ile açıyor. Orhan Kemal’in, ırgatlık ve el işçiliğinden fabrika işçiliği ve makineleşmeye giden toplumda, giderek yoksullaşan bir ailedeki kuşak çatışmalarını ele aldığı “Eskici Dükkânı”nın yönetmeni Kazım Akşar, yönetmen yardımcısı ise Meltem Gülenç. Dekorları Suar Şeylan’, kostümleri Gül Emre ışık düzenlemesini ise Namık Gürsoy üstleniyor. Kahvehaneler kıraathanelere dönüştürüldü... Yurt Haberleri Servisi Elazığ Valiliği’nin düzenlediği ve 15 Mart’ta başlayan “Elazığ Okuyor” kampanyasıyla 120 bin öğrenci her gün 1 saat kitap okudu, kahvehaneler kıraathaneye dönüştü. Fırat Üniversitesi, il milli eğitim müdürlüğü, kentteki tüm kamu ve özel kuruluşları, medyayla sivil toplum örgütlerinin desteklediği kampanyanın hedefi öğrencisinden öğretmenine, ev kadınından işçisine, gencinden yaşlısına kadar tüm yurttaşlara okuma alışkanlığı kazandırmak olarak belirlenmişti. Birkaç ayaktan oluşan kampanyanın en önemli bölümü okullardı. Okul kitaplıklarının iyileştirilmesi, kitap okumayı engelleyen nedenlerin azaltılması için çalışılır; okul yönetici ve öğretmenleri öğrencilerle birlikte kitap okur, panel, açık oturum, konferans, imza günleri yapılırken en çok kitap okuyan öğrenciler okul müdürlükleri ve 8. Kolordu Komutanlığı’nca düzenlenen Çanakkale gezisiyle ödüllendirildi. Kampanyanın ikinci ayağında ise başta 8. Kolordu Komutanlığı olmak üzere pek çok kamu kurumunda personele yönelik okuma saatleri düzenlendi. İl merkezinde bazı kahvehanelerde okuma köşeleri oluşturuldu. Bir Varmış... Bir Yokmuş... TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle