14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 EYLÜL 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Taronga hayvanat bahçesindeki hayvanlar başını kaldırdıklarında Opera Binası’nı görüyorlar. 9 Opera Binası manzaralı hayvanat mahallesi ydney’in ‘mutlaka görülmesi gereken’ yerlerinden biri Taronga Zoo, hayvanat bahçesi. Adı dile yerleşmiş bahçe ama, buraya daha çok hayvanat mahallesi demek uygun düşer. Büyük limanın tam karşısında 15 dakikalık bir deniz yolculuğuyla ulaşılan Taronga Zoo, kocaman bir dağ sırtında Mosman bölgesinde oluşturulmuş. Ne zaman hayvanat bahçesine gitsem, onların adeta bir hapis hayatı sürdüğünü düşünür, hüzünlenirim. Ama burada öyle değil. Hayvanların doğal yaşam ortamına en uygun zemin hazırlanmış. Manzaralarına da diyecek yok. Örneğin; zürafalar ve filler başlarını kaldırdıklarında Opera Binası’nı görüyorlar. Önlerinde koca körfezboğaz karışımı deniz, çevrelerinde güzel evli mahalleler. Zürafalarla fillerin Opera Binası ile aynı karenin içinde fotoğrafını çekerken, mırıldanmadan edemedim: “Bizim yöneticilerimiz olsa, bu güzelim manzarayı fillere veren sefiller ne akılsızmış der; buradan 20 villa, 1 alışveriş merkezi, 2 restoran çıkarırdı...” Avustralya’da kangurular, balıklar, kuşlar, biraz da insanlar yaşıyor desek, abartmış olmayız. Kıtadaki kanguru sayısı 60 milyon kadar, insan sayısı 20 milyonun biraz üzerinde. İlk görmek istediğimiz hayvan doğal olarak kanguruydu. O da doğal S yaşamında gibiydi. Yani insanlarla iç içe. Aramızda dolaşıyor. Görevlilerin kontrolünde kimi kanguruları salıvermişler. 10 aylık bir kanguru ile karşılaştık. Görevli eliyle işaret edip adını söyleyerek tanıştırdı: Niyo... Kanguruya Niyo adını takmışlar. İnsanlardan ürkmüyor. İnsanlar onu çok katletmiş ama, en büyük gücü çok hızlı çoğalması. Keseciğinde büyütüp beslediği yavrularının her birini ihtiyacına göre ayrı memesiyle besliyor. Kangurular kulağının arkasından seviliyormuş. Hafifçe oradan okşadık, bir kediceylan karışımı edayla bize baktı. “Sevin sevin, kulağımın arkasından sevin, sayenizde bir tek oramız sağlam kaldı” mı demek istedi, anlayamadım! Uzun kaldığımız yerlerden biri kuşlar bölümü oldu. Bazılarıyla hatıra fotoğrafı çektirmek istedik; uzun gagalı biri neredeyse parmağımı alıp götürecekti. Amazon kuşları için tepesi 56 katlı bina yüksekliğinde filelerle örülü bir alan oluşturulmuş. İçi yemyeşil. Arada çok renkli papağanlar, öteki kuşlar dolaşıyor. Bir vadi eteğini maymunlara vermişler. Ağaçların üzerinde, akarsuyun kıyısında atlayıp zıplıyorlar. Yemek saatine denk geldik. Doğadaki yaşamın acımasız bölümü. En güçlü olanı en çok yiyeceği kapıyor. Güçsüz olan büyük bir lokma aldıysa, hemen onun ağzından çekip koparıyor... Boğazıyla, gökdelenleriyle, adalarıyla, beyaz plajlarıyla dünyanın ünlü şehirlerinin özellikleri bir arada Sydney: İstanbul, New Y ork, Rio, Paris L oş ışıklı, 4 tarafı kapalı bir asansörle 45 saniyede 305 metre yükseklikteki Sydney Kulesi’nin yürüme bölümüne ulaştığınızda, dünyanın neredeyse bütün güzel şehirleriyle karşılaşacaksınız... Şaşırmayın desem, olacak şey değil... İstediğiniz kadar şaşırın! Kent merkezi yönüne baktığınızda, hemen dibinizde gökgelenlerin tepeleri var. Birçoğunun çatısı tenis kortu, yüzme havusu ve benzeri etkinlikler için ayrılmış. Bu kadar sık gökdelenin insanın gözüne batmadan durması, ayrıca şaşırtıcı. Sydney’in inşasında çok miktarda demir ve çelik kullanılmış. Göze hoş gelmeyen inşaat malzemesi olarak bilinen demir ve çeliği bile işlemeli bir görsel ürün haline getirmişler. Tam karşımızdaki ünlü demir köprünün üst halkalarında kıpırtılar var. Meraklılar, 150 dolar verip, özel giysilerle köprünün zirvesine tırmanıyorlar. Avustralyalılar, turistten nasıl ‘gönül rızasıyla’ para alınacağını biliyorlar. Opera S Binası sanatın anıtı ydney’in, hatta Avustralya’nın başlıca sembolü Opera Binası. İçinde dev ağaçlardan tropikal bitkilere, renk renk çiçeklerden su bitkilerine kadar pek çok türün bulunduğu Botanik Parkı’ndan bir saati aşan yürüyüşle Opera Binası’na ulaştığımızda, sanki biz keşfetmişiz gibi sevindik. Kaç kez deklanşöre bastığımı anımsamıyorum. Binanın çatısı deniz seviyesinden 67 metre yükseklikte. Danimarkalı mimar Jorn Utzon tarafından çizimi yapılmış. Sonradan pek çok değişikliğe uğramış. Mimar da buna bozulmuş, bir daha Sydney’e gelmeme kararı almış. Bence duramaz, gelir! Deniz seviyesinden binanın gövdesine uzanan merdivenlere tırmanan insanlar için “karınca” demek abartılı olsa da, “kedi” uygun düşer. Binanın devliği karşısında öylesine küçük duruyorlar. Sydney’de bir gecemizi burada sahnelenmekte olan Sevil Berberi operasında geçirdik. Avustralya Atatürk Kültür Merkezi’nden dostlar bizim için önceden bilet ayarlamışlardı. İçi de dışı kadar muhteşem. Giriş birkaç bölümlü... Merdivenleri tırmandıktan sonra ulaş tığınız ana bölümün bir yanını kocaman restoran, öteki yanını bar dolduruyor. Bar bölümünde su bedava. Zira, çeşmelerden akan su markette satılan şişe su ile aynı kalitede. Yine merdiven merdiven tırmandıktan sonra yerlerimizin olduğu bölüme ulaştık, hemen arkasında deniz manzarası. Arka bölüm diyebileceğimiz bu kısmı balkon ve açık konser amfisi şeklinde düzenlemişler. Genç sanatçılar ana etkinlik öncesi burada kendilerini duyuruyorlarmış. Programı bekleyen insanlar bir yandan deniz manzarasını izliyor, bir yandan da genç sanatçıyı dinliyor. Salon, sahnesi ve izleyici koltuklarıyla birbirini öylesine tamamlıyor ki insan kendisini de dekorun bir parçası gibi görüyor. Bini aşkın izleyici koltuğunda sanırım boş yoktu. Opera Binası görünüm olarak çok ünlü ama, Sydney’in en büyük salonu değil. Benzer büyüklükte 5 bina daha var. Bir genç buraya gelse, sanata verilen değeri görse, aklından mutlaka sanatçı olmak geçer. Sanata bulaşan bir genç de hiçbir olumsuzluğa bulaşmaz, bulaşamaz. ÜNYANIN ‘D EN GÜZEL ŞEHRİ’ New York’un Manhattan bölgesini anımsatan gökdelenlerin hemen ötesinde, liman bölgeleri var. Okyanus ötesi yolcu limanı, şehir turu limanları... Limanın bir ucunda, Sydney’e ilk ayak basan İngilizlerin inşa ettiği, başlangıçta depo ve benzer işlevler için yapılmış tarihi binalarla dolu The Rocks bölgesi var. Limanların karşısında ise birkaç İstanbul Boğazı benzeri boğazlar sıralanıyor. Evet, evet İstanbul Boğazı... Görüntü o kadar güzel. Tek farkı boğazın iki yakasındaki kara parçalarının burada daha yeşil ve düzenli oluşu. İstanbul’u görmüş olan Avustralyalılar, boğazı tarif edip şöyle diyor: “Sydney dünyanın en güzel şehridir, İstanbul’la birlikte!” Sydney, özellikle 2000 olimpiyatlarından sonra birkaç kez değişik alanlarda ‘dünyanın en güzel şehri’ ilan edilmiş. Sydneyliler bunu söylerken haklı olarak övünüyorlar. Yayınlarında ayrıca yer veriyorlar. Boğazlarımızı andıran bölümün hemen ötesinde irili ufaklı, Stockholm’ü anımsatan adalaryarımadalar dikkati çekiyor. Her birinin üzerinde yerleşim doğanın dengesini bozmayacak özende. Öyle ki, en çok iki katlı binaların olduğu bu bölgelerin içinde yolculuk ederken, hafifçe bir yükseklikten bakınca ağaçlardan başka bir şey görmüyorsunuz. Oysa o ormanın içi koca bir yerleşim yeri! Protokolün ilk sırası çocukların em Singapur Havayolları’yla yolculukta hem Sydney günlerinde, Türkiye’de alışık olmadığımız bir durum da çocuklara verilen önemdi. Uçakta önce çocukların ne istediği soruluyor. Yemekse yemek, boyama kitabıysa boyama kitabı... Botanik Parkı’nın yanında yükselen, koca bir sarayı andıran sanat galerisinde daimi ve geçici sergiler var. Birine girerken görevli, kızıma defter ve kalem verdi. İlk bakışta, görevlinin yanında bulundurduğu rasgele bir armağan olduğunu düşündük. Defteri karıştırınca gördük ki; sergideki eserlerin benzerleri çizilmiş, yanında ‘sen de çiz’ bölümü var. Bir bölümü de kimi eserlerin çocukta çağrıştırdıklarını çizmesi için ayrılmış. Opera Binası’na da yanlış kapıdan girmişiz. Kapıdaki görevli nazikçe şunu söyledi: “Buradan kesinlikle giremezsiniz. İzleyici girişi öbür tarafta. Ancak yanınızda çocuk olduğu için kapıyı açmam gerekecek...” Sydney’den uçağa binerken de bizi gören görevliler hemen elleriyle öne geçin işareti yaptılar. Kendi kendime takılmadan edemedim: “Oğlum Balbay, yoksa Avustralyalılar, Singapurlular seni yazılarından mı tanıdılar...” Tabii neden yine çocuktu! Sydney’de, müzeden ana gezme yerlerine kadar günde en az 34 kez çocuk gruplarıyla karşılaştık. Başlarında birkaç görevli kenti karış karış dolaşıyorlar. Tarih Müzesi’nin de bir bölümü sadece çocuklara ayrılmıştı. İçinde mikroskoptan yapbozlu insan boyunda iskelete kadar her şey var. Yaşadığı kentle barışık, onun zenginliklerini küçük yaşta öğrenen bir kişi, elbet kentini korumak, daha da güzelleştirmek ister. Sydney’in her semtindeki kütüphanelerin yanında ailelerin ödünç alabileceği eğitime dönük oyuncak bölümleri de var. H Sydney Kulesi’nden kent merkezi yönüne bakıldığında sık gökdelenlerin insanın gözüne batmadan durması şaşırtıcı. Gözlerini açyum, karşındaki akvaryum D eniz yaşamına, deniz canlılarına, balıklara biraz meraklı bir kişi Sydney Akvaryumu’nu görmeden ölürse, gözü açık gider. Avustralyalıların iddiası şu: Dünyanın en büyük ve en zengin akvaryumuna geldiniz! Darling Limanı’nın hemen kıyısındaki akvaryumu görünce hak vermemek elde değil... Tam 12 bin deniz canlısı yaşıyor. Giriş kapısını dev bir köpekbalığının dişlileri gibi yapmışlar. Başlangıçta normal ölçeklerden biraz kocaman akvaryumlar sizi karşılıyor. Burada, “Haa evet, fena değil, daha önce benzerini Sydney Akvaryumu’nun giriş kapısı. görmüştüm” gibi tepkiler verebilirsiniz. Ama ara bölmeden geçip ko balığı kardeşiniz... Çatallı dişlerini sıkcaman fokların yaşadığı havuza ulaşın tı mı; arasından su geçer mi bilemem... ca görüşünüz değişir. Foklar önümüz Açıp kapattı mı, hangi beden ona dade oynaşırken, hareketli suya bakınca yanır, kestiremem. Dolaşırken arkadaşların yemek sa“Yoksa okyanus kıyısında mıyım” duygusu kıpırdar içinizde. Sonra döner atiydi; iki dalgıç onlara yemek veriyordu; parçalanmış balık! Dalgıçlarla geçişle alt kata, bir tünele gelirsiniz... Okyanusu yarmışlar, camdan bir tü yan yana gelince köpekbalıklarının bünel yapmışlar... Denizin dibindeki ya yüklüğü ayrıca ortaya çıkıyordu. Tünelden yolumuza devam ederken şamı bütün canlılığı ve zenginliğiyle izliyorsunuz... dev bir denizkaplumbağası buyur etti. U şeklinde, 160 metre uzunluğunda Camın önüne geliyor, arada okyanusun ki tünelde sizi karşılayan, boyu 3.5 met derinliklerindeki kayaların arasına gireyi bulan 400 kilo ağırlığındaki köpek ripçıkıp bize dönüyor... Köpekbalıklarından sonra denizkaplumbağasıyla da tanışınca, öteki balıkların tümü minicik göründü gözümüze. Kıtanın doğusundaki dev mercan resifi, iddia o ki Ay’dan bile görülebiliyor. Bu bölgenin ve iç ırmakların bütün zenginlikleri akvaryuma taşınmış. Yola çıkmadan önce Türkiye’nin usta sualtı fotoğrafçılarından ve sualtı gözlemcilerinden Tahsin Ceylan’dan aldığım bilgiler ışıdı gözümün önünde. 45 insan boyundaki kimi akvaryumlarda kocaman antenli ortası kabuğumsu canlılar yaşıyor. İçlerine balıklar girip çıkıyor. Balıklar ona dışarıdan yiyecek taşıyormuş, o da balıklara bir saldırı olduğunda içinde saklıyormuş. Doğadaki yaşam paylaşımının tonlarca örneği vardı gözlerimizin önünde. Penguenler için hem sualtını hem üstünü gösteren ayrı bir bölüm yapmışlar. Çocuklar buralara bayılıyor. Bir de ‘Kayıp Balık Nemo’nun tıpkısının bulunduğu bölümün önündeler... Saatler sonra akvaryumdan çıkınca bizi Darling Limanı kıyısındaki kırmızı ayaklı, bembeyaz kanatlı martılar bekliyordu. Şarkı tadında onlara seslenmemek olmazdı: Sydney’deki öteki artılar, Kırmızı ayaklı martılar! R Adaların hemen sağında yine AvustralİO’SAL BEYAZ PLAJLAR yalıların önüne ‘dünyaca ünlü’ tanımını koyarak tarif ettikleri ‘Rio’sal beyaz plajlar var. Öyle ki, beyazlık kilometrelerce öteden rahatlıkla görülebiliyor. Opera Binası’nın berisinde kuleye doğru botanik parkının anıtsal ağaçları ve enine boyuna çimenler dikkati çekiyor. Bu doğallık içinde Opera Binası’nın dev yelkenleri andıran çatısı kuleden, sanki ağzını kocaman açmış dev bir martı gibi göründü. Ve arkamızda okyanus. Uçsuz, bucaksız gidiyor. Ötesinin Antarktika olduğunu düşünmek insanda ‘gitme’ duygusunu depreştiriyor. Önümüzde adeta dev bir resim galerisi var. Gördüğünüz yerlerde yeniden bir tur daha atınca, “Aa, bu yanı ilk geçişte dikkatimi çekmemişti” diyorsunuz. Sydney Botanik Parkı. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle