22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER DSP lideri Zeki Sezer gümrük kapılarında yarın başlayacak oylama için parlamentoyu uyardı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Halkoylaması kaos yaratır HALKOYLAMASI Neden Cumhuriyet Değerleri?.. ‘Cumhuriyet değerleri’, özünde uygar dünyanın yüzyıllar boyunca her alanda uğraş vererek, mücadele ederek, kimi zaman savaşarak kazandığı çağdaş değerlerdir. Bu değerlere biz, Atatürk’le birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yaşadığımız Türk rönesansı ve aydınlanması ile sahip olduk. Ancak toplum olarak bu değerler için mücadele etmediğimiz, bu değerleri yaşamımıza sokmamızın neden yaşamsal olduğunu anlayamadığımız için de gerçekte sahip çıkamadık. Bir yanda bize özgü geleneğimizdeki ‘Tanrı’ya kullukpadişaha kölelik’ itaatçiliği, öte yanda küresel kapitalizmin günlük yaşam kargaşası içinde ‘inançla yaşamak’ kolaycılığı yavaş yavaş ‘bilinçle yaşamak’ güçlüğünün yerini almaya başladı. Evet, ‘bilinçle yaşamak’ güçtür, çünkü bireysel sorumluluğu gerektirir. Yaşamımızı sürekli olarak ‘akılcılık’ ile düzenlememiz gerekir ve yaşamımızın sorumluluğu kendimizdedir. Oysa, ‘inançla yaşamak’ kolaydır. Bireysel sorumluluğun yerini ‘önceden belirlenmiş kader’ almıştır ve hiç kimse kendi yaşamının sorumlusu değildir. Tanrı nasıl isterse öyle olacaktır. Ama bu ‘kolaylık’, kendi yaşamımızı kendimizin dışındaki güçlerin kontrolüne bırakmak demektir, bunun da nereye kadar varacağını hiç kimse bilemez. Tarih, semavi güçlerin, dinlerin, mezheplerin, tarikatların birbirleriyle nasıl acımasızca savaştıklarının öyküleriyle doludur. En acımasız savaşlar inanç savaşlarıdır. Gözümüzün önündeki örnek Irak’tır. Mezheplerin ve etnik kökenlerin nasıl birbirine girdiği, nasıl savaştıkları, bu savaşlardan da Amerika’nın, İngiltere’nin nasıl yararlandıkları günümüzün acılı tablosudur. Sünnilerle Şiilerin, Araplarla Kürtlerin, bu arada Türkmenlerin nasıl birbirleriyle savaştıkları, daha da savaşacakları bu durumun sonuçlarıdır. Bu bölünmelerin, bu savaşların önlenmesinin çaresi ise ‘ulusal birliktir’ ve ‘laik yaşam biçimi’dir. Atatürk’ün kurduğu ‘Ulusal Birlik’ ve ‘Laik Yaşam Biçimi’, Türkiye’yi bugünkü Irak olmaktan kurtarmıştır. Gerek ‘ulusal birlik’ gerekse ‘laik yaşam biçimi’, ancak ülke ‘bağımsız’ olduğu zaman korunabilir. İşte bugün, bu bağımsızlık kaybedildiği için ABD yetkilileri Türkiye’den ‘ılımlı İslam ülkesi’ diye söz edebilmektedir ve AKP iktidarı bu tanımın siyasal kanıtı olarak ortada durmaktadır. Yakında Fas’ın AKP’si de aynı yollarla iktidara gelmeye hazırlanmaktadır. Türkiye bir ‘İslam devleti’ olma yolundadır. Bu durum elbette ABD’nin de işine gelmektedir, AB için de sorun yoktur. Onlar için sorun, Türkiye’nin bağımsız, ulusal birlik içinde ve laik olmasıdır. Çünkü böyle bir Türkiye dış dünyanın istediği gibi sömüreceği bir ülke olmayacaktır. Ama ‘mütareke cephesinin vatan satıcıları’: sömürüye işbirliği, bölünmeye halkların birlikteliği, bunlara karşı çıkmaya faşizm, dinci siyasete demokrasi diyerek gerçeklere gözlerini kapattıkları için de yaygara sürüp gitmekte, bu yaygaranın içindeki sinsi plan da sessizce yürümektedir. Şehirlerarası otobüsler ‘namaz molası’ vermektedir. Yaz aylarında 2 milyon çocuk ‘Kuran kursları’na gitmektedir. Kız çocuklarında, kadınlarda ‘tesettürörtünme’ doğallaştırılmaktadır. Çankaya ‘örtünmüştür’. Bütün bunların ‘sözünü edenler’ şimdilik ‘dinsizler’ diye tehdit edilmektedir. ‘Dinsizlik’ ya da ‘ateizmtanrıtanımazlık’ suçtur ve böyle suçlanan kişilerin yakılacağı günler de gelecektir. (Geçmişte de görüldüğü gibi) AKP merkez partisidir ve doğru yoldadır, öyle mi? Türkiye nereye mi gidiyor? İşte, bunun için “Cumhuriyet Değerleri...” Bu değerler hiçbir zaman bugünkü kadar değerli olmamıştı. Doğrular hiçbir zaman yenilmez. Bunu unutmayalım... email: erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com 42.6 milyon kişi sandık başına gidecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de içeren anayasa değişikliği paketi için yapılacak halkoylamasında oy verecek seçmen sayısı, 22 Temmuz milletvekili genel seçiminden bu yana 96 bin 692 kişi artarak 42 milyon 629 bin 733’e ulaştı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın halkoylamasında, 22 Temmuz’da olduğu gibi 158 bin 700 sandık kurulacağını belirtirken her sandıkta 400 oy kullanılacağını söyledi. Aydın, seçmen listelerinin de güncellendiğini ve askı süresinin sona erdiğini anımsattı. Milletvekili genel seçiminde 42 milyon 533 bin 41 olan seçmen sayısının, 96 bin 692 kişi artarak 42 milyon 629 bin 733 olarak belirlendiğini kaydeden Aydın, 1 Nisan16 Ağustos 2007 tarihleri arasında öldükleri belirlenen 94 bin 765 seçmenin kaydının da listelerden silindiğini ifade etti. Muammer Aydın, seçmenlerin 41 milyon 193 bin 138’inin Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası’nın Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi ile eşleştirildiğini de söyledi. Aydın, kimlik numarası tespit edilemeyen 1 milyon 436 bin 595 seçmenin ise genel seçimde olduğu gibi halkoylaması günü nüfus cüzdanlarıyla oy kullanabileceklerini bildirdi. Gümrük kapılarında oy verme işleminin 11 Eylül Salı günü başlayacağını anımsatan YSK Başkanı Aydın, buralara 200’erlik paketler halinde 1525 paket oy pusulası gönderildiğini açıkladı. Aydın, gümrük kapılarına aralarında sandık tutanakları ve parmak boyalarının da bulunduğu seçim malzemelerinin de gönderildiğini kaydetti. ? Gümrük kapılarında yarın halkoylamasının başlayacağına dikkat çeken Sezer, “Şimdi 2 tane 11. cumhurbaşkanımız olacak gibi bir garip çelişki ile karşı karşıyayız” dedi. İstanbul Haber Servisi DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, yarın gümrük kapılarında anayasa değişiklikleri için halkoylamasının başlayacağına dikkat çekerek “Yenilenen TBMM 11. Cumhurbaşkanı’nı seçti. Şimdi 2 tane 11. cumhurbaşkanımız olacak gibi bir garip çelişki ile karşı karşıyayız. Bu çelişkiyi ortadan kaldırın. Oylama başlamadan önce bir günümüz var” dedi. Sezer, hemen çözüm bulunmazsa “kaos ortamı olacağı” uyarısında bulundu. DSP lideri Sezer, dün partisinin Mecidiyeköy’deki İstanbul İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyerek halkoylaması, anayasa değişikliği ve Atatürkçülük tartışmalarına ilişkin görüşlerini anlattı. 11 Eylül Salı günü gümrük kapılarında, cumhurbaşkanı seçimini yeniden düzenleyen anayasa değişikliklerinin halkoylamasının başlayacağının, 21 Ekim’de de tüm Türkiye’de halkoylamasının gerçekleştirileceğinin altını çizen Sezer, şöyle devam etti: “Geçici 19. madde, 11. cumhurbaşkanı seçimi sürecini halkoylamasından hemen sonra başlatıyor. ‘40. günde 11. cumhurbaşkanının seçimi yapılacak’ diye 19. maddeye yerleştirilmiş. Oysa gelişen süreçte TBMM seçimleri yenilendi. Yenilenen TBMM de 11. cumhurbaşkanını seçti. Şimdi 2 tane 11. cumhurbaşkanımız olacak gibi bir garip çelişki ile karşı karşıyayız. 11 Eylül Salı günü gümrük kapılarında oylamaların başlamasından önce hükümeti ve parlamentoyu uyarmak istedim. Bu çelişkiyi ortadan kaldırın. Oylama başlamadan önce bir günümüz var. İstenirse bir günde soruna çözüm bulunabilir. Bu Partisinin Mecidiyeköy’deki il başkanlığında bir basın toplantısı düzenleyen Sezer, hükümeti uyardı. lunmazsa ne olur? Halkoylamasından ‘evet’ oyu çıkarsa bir kaos, hukuksal, anayasal kaos, bir kargaşa Türkiye’yi bekliyor.’’ “hukuk tanımazlık” çıkacağını öne süren Sezer, “Hukuk tanımamazlık, baskıyı ve farklı bir yönetim anlayışını ortaya koyma eğilimindeki AKP’nin Türkiye’yi sıkıntıya sokacağı dönemi işaret etmektedir. Bu son derece riskli’’ şeklinde uyarılarla sözlerini sürdürdü. ki laiklik tarifiyle virgülüne kadar aynı olduğunu savunan Sezer, Gül’ün tarafsızlığına ilişkin kaygılarını dile getirdi. Kaos ortamı Meclis Başkanı ve hükümetin hemen harekete geçmesi durumunda sorunun çözülebileceğini savunan Sezer, DSP’nin hukuku üstün kılacak bir çözüme katkı vereceğini söyledi. “Bu olmazsa bir kargaşa, bir kaos ortamı yaratılmış olur” diye uyarıda bulunan Sezer, “Dünyada seçimle işbaşına gelip yaratılan kaos ortamlarından sonra dünyayı kana bulayan, çevresini kana bulayan baskıcı yönetimler görüldü geçmişte. AKP’nin bir baskıcı, dayatmacı anlayışı olduğunu da biliyoruz. Bu nedenle Türkiye’yi tehlikeli, sıkıntılı günler bekliyor demektir. O nedenle bu uyarı ihtiyacını duydum” dedi. Halkoylamasından sonra ortaya Atatürk ve anayasa Hükümetin Atatürk’ü anayasadan çıkarma girişiminde bulunacağının anlaşıldığını ifade eden Sezer, “Ama başarılı olamazlar. Atatürk’ü ne milletin gönlünden ne de anayasadan silebilirler’’ diye konuştu. Sezer, sorular üzerine TÜSİAD’ın “Diyanet İşleri Başkanlığı transit geçiş merkezi haline geldi” saptamasını son derece haklı bulduğunu söyledi. Sezer, bir gazetecinin, “Gelecek dönemde bazı güçlerin, Mustafa Sarıgül’ü başbakan yapacağına’’ ilişkin söylentiler bulunduğunu anımsatması üzerine de, “Önümüzdeki dönem Başbakan DSP’den çıkacak. Ben başbakan olacağım, kimse merak etmesin” diye konuştu. Toplum alıştırılıyor “Sivil anayasa’’ adı altında anayasa hazırlıkları yapıldığını, “siparişler verildiğini” anlatan Sezer, “hem sivil, hem sipariş” nasıl olacağını anlamadığını söyledi. Basına zaman zaman bazı taslakların sızdırılmasını, toplumun anayasa değişikliklerine alıştırılması çalışması olarak değerlendiren Sezer, “Örneğin, laiklik yeniden tarif edilmeye kalkılıyor” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Meclis’teki konuşmasında yaptığı “laiklik tarifi”nin AKP’nin seçim beyannamesinde Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği davetle iki yıl aradan sonra çocukluğumu, ilkgençliğimi geçirdiğim topraklara geldim. Mersin’de gece kendi yaşamöykümden ve doğduğum topraklardan başlayan yolculuğumu konuştuk. Adana Havaalanı’ndan Mersin’e geçmeden önce Tarsus’a uğradım. Tarsus’ta Gözlükule höyüğünde Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nün önayak olduğu kazı yeni başlamıştı. 1935 yılında başlayıp 1939 yılında savaş nedeniyle ara verilen ve Amerikalı bir grup arkeoloğun başlattığı kazı 1949 yılında sona ermişti. Aradan 60 yıla yakın bir süre geçtikten sonra başlayan bu kazı beni heyecanlandırdı. Gözlükule tepesi çocukluğumuzda ve ilkgençliğimizde izi olan yerlerdendi. Gözlükule’den ramazan topu atılırdı. O topun ateşi her yerden görünürdü. Kazı heyetinin başındaki doçent Aslı Özyar’a toptan söz edince, ramazan topunu kazıya zarar vermesin diye daha yeni kaldırdıklarını anlattı. Tarsus Amerikan Koleji’nin duvarla Babaannemin Harap Evi… rı Gözlükule’nin yanındadır. Orada öğrenciyken arkadaşlarımla Gözlükule tepesine gider, çamların altında gizli gizli sigara içerdik. ??? Kazı yeni başlamıştı. Kazı ekibi, Sen Pol Kilisesi’nin karşısında eski bir Rum evini kiralamıştı. Çiğdemlerin çırçır fabrikasından arta kalan depolar da kazı ekibine verilmişti. Aslı Özyar, 1949 kazılarında ortaya çıkan ve Adana Müzesi’nde duran kalıntıları, uzun yazışmalardan sonra elde edip Tarsus’taki depoya taşıdıklarını anlattı. Bu kalıntılar depolarda çok özenli bir şekilde tasnif edilmişti. Değişik tarihi dönemlere ait kalıntıların Tarsus’a, asıl yerine dönmesi ve tarihin derinliklerine ilişkin araştırmaların burada devam edecek olması Tarsus için iyi bir şanstı. Aslı Özyar ve ekibi, kazının ilk adımı olarak EmeviAbbasi döneminin taşlarına ulaşmışlardı. Adım adım aşağıya doğru ineceklerini ve çok değişik tarihi dönemlerdeki uygarlıklarla karşılaşacaklarını anlattılar. Gezi ekibine teşekkür ettim ve başarılar dileyerek Mersin’e yollandım. ??? Her insanın doğup büyüdüğü ve daha sonra terk ettiği yerlere ilişkin değişik duyguları ve duyarlıkları oluşur. Hele benim gibi yıllarca siyasi nedenlerle hapis ve kaçak olduğu için doğduğu topraklardan uzun süre ayrı kalanlar için başka bir anlamı vardır bu topraklara ara ara gitmenin. Şaban Amcamı geçen yıl 92 yaşında kaybettim. Köydeki son aile bağımız oydu. Köyde babaannemden kalan ve amcamın ayakta tuttuğu evle karşılaşmak, o terk edilmişlik duygusuyla köyün sokaklarında dolaşmak hüzün vericiydi. Babaannem o evde yaşardı. Eski ve harap bir ev. Tarsus’tan köye gelip babaannemin yanına uğradığımda bana sandığın dibinden cevizler, kuru üzümler çıkarır verirdi. Onun en büyük armağanıydı. ??? Mersin’den Namrun Yaylası’na giderken uğradığım babamın köyünde bir mola verdim. Nazmi’nin kahvesine uğradım. Kirvemiz Nazmi’nin. Köylülerim üzümlerini satmışlar ve artık köy kahvesinde kışı bekliyorlardı. Beni görünce başıma toplandılar. Geçmiş günlerine ilişkin öyküler anlattık birbirimize. Kirve Nazmi sesimi duyunca geldi. Onunla kucaklaştık. Kaç yıl geçmişti onu görmüyordum. Benim için çay demlediler ve birlikte çaylarımızı içip yola koyulduk. ??? Ailemin yazları toplu olarak gelip buluştuğu Namrun Yaylası’ndayım. Dedem bakırcı Emin ve anneannem Dursun’dan kalan iki evin yanına teyzelerim, dayılarım ve onların çocukları yay la evleri yaptırmışlardı. Annemle heyecanla kucaklaştık. Teyzelerim, kuzenlerim, amcamın çocuklarından duyanlar geldi. Başladık birbirimize geçmiş günlere yönelik eski öyküleri anlatmaya. ??? Tarsus benim için nostalji. Tarsus benim için değişen Türkiye’nin nasıl değiştiğini en iyi gözleyebildiğim yer. Birazdan çocukluk arkadaşlarımla buluşmak için Namrun’un çarşısına gideceğim. Çam ormanlarının arasında dolaştığımız eski günleri yâd edeceğim. İstanbul’un gündelik yaşamından uzakta. Bin yüz metre yükseklikte Toroslar’ın eteklerindeyim birkaç günlüğüne. Geçmişe yolcuklara çıkacağım, çocukluğumda kuş avlamak, balık tutmak için yürüdüğüm patika yollarda yürüyeceğim. Birçoğu hayatta olmayan tanıdıklarımın çocuklarıyla, torunlarıyla kucaklaşacağım… Birkaç günlüğüne gündelik hayatın dışında kalacağım… CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle