19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2007 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B B B B B B B B B 32 36 32 33 37 37 39 38 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B PB PB B B B B A 29 29 26 26 30 31 31 28 35 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A A PB Y 37 34 38 38 36 38 31 27 23 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, Doğu Karadeniz’in doğusu ile Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta biraz artacak. Rüzgâr genellikle kuzey ve kuzeydoğu, zamanla yurdun kuzey kesimlerinde güney ve güneydoğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB Y Y PB Y PB PB PB PB 13 14 15 19 18 18 19 20 20 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB Y B Y PB PB PB B Y 19 23 29 17 31 32 29 32 16 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm PB A B A B B B B B 16 36 32 37 30 34 29 33 36 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada beci diye suçlamaktan geri kalmayan günümüzün “muteber yazarları”…Geçmiş kimliği bilinen Gül Abdullah’tan, tam tersi bir 11’inci yaratmaya çabalıyorlar: Örneğin içlerinden biri dün, “...Gül’ün siyasal yaşamında, dindevletsiyaset üçgenindeki ilişkiler ya da AB konusunda bugüne göre farklı düşündüğü zamanlar olmuş”….eeee ...yani ne olmuş, “ama bugün artık değişti” diye yazdı. 57 yılının 50 yılını “Türkiye’de cumhuriyetin sonu geldiği ve kesinlikle laik sistemin değiştirileceği” ilkesine adayacaksın. İkbal kapılarını açacak anahtarı görünce, “kardeşin” RTE gibi, “değiştim” sözcüğüne sığınacaksın. Robert Stevenson’ın ünlü Dr. Jekyll ve Mr. Hyde adlı romandaki doktorun ilaç içerek kötü adamlıktan iyi adamlığa geçivermesi gibi, değiştim sözcüğü ile son gün 11’incinin yadsımadığı geçmiş, bir anda buhar olup gidecek haa? ??? Yemin töreninden sonraki konuşmasında laiklik üzerindeki vurgulamaları, kendinin ve yoldaşlarının (örneğin Bülent Arınç ile RTE’nin) amaçlarına sımsıkı sarıldığını kanıtlıyor. Nasıl bir laiklik? “Laik Cumhuriyet ilkesine” bağlılık, evet ama, 11’inci ile ona destek verenlerin kafasındaki tarife uyacak bir laiklik... Örneğin yemin törenindeki konuşmasındaki satırlar arasına sıkışan “hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içerisinde ‘farklı hayat tarzları için’ özgürleştirici bir model” olmasını istediği ve yeni anayasada dayatacağı bir laiklik! 11’incinin yapmak istediği gibi, laiklik temel anlamından ve amacından uzaklaştırıldığı zaman…”Farklı hayat tarzları” içinde eşi Hayrünnisa Hanım’ın türbanlı yaşamı, “farklı hayat tarzları” içinde kara çarşaflı ucubeler…”farklı hayat tarzı içinde” sarıklı, cüppeli, göbekli, kara sakallılar toplumda yasal yerlerini neden almasın? 11’inci, daha ilk konuşmasında kimliğine damga vuran geçmişten kaynaklanan ilkelere sadık kalacağını duyumsatıyor. Hazırlanmakta olan AKP Anayasası’nda ilk konuşmasındaki laiklik tarifinin yer almasına daha ilk günden yeşil ışık yakıyor. 1982 Anayasası’nda yer alan laiklik tarifinin mutlaka değiştirilmesini ısrarla isteyen Bülent Arınç’ın 11’incinin neden Çankaya’ya çıkmasında ısrar ettiği, şimdi daha net biçimde anlaşılıyor... ??? Pekâlâ, yalaka cemaatinin yazıp çizdiği gibi, diyelim ki 11’incideki “değişimi” bir türlü sindiremiyoruz; evet ama, Batı basını hep bir ağızdan günlerdir “İslam kökenli birinin ilk kez laik Cumhuriyetin cumhurbaşkanı seçileceğini, seçildiğini” neden yazıyor, TV’lerde yineliyor! Örneğin Fransız TV5’i dakikalarca 11’incinin boyunu bosunu, pehlivan yürüyüşünü yazıp söylemiyor ve bizim medyanın baygın düştüğü yaşamöyküsünde 11’incinin çocukluğunda gazoz sattığını, ama “Buz gibi gazoz, dişlere keman çaldıran gazoz” diye bağıramadığını dakikalarca anlatmıyor da...Hayrünnisa Hanım’ın türbanını başlıca konu edip türbanlı başını neden izleyicilerine sürekli gösteriyor, neden? ??? 11’inci, anayasasındaki temel kurallara bağlı kalacağına yemin etti. Ama hangi anayasaya? 1982 Anayasası’na mı, yoksa hazırlanmakta olan AKP Anayasası’na mı? Oysa iki özelliği ile yukarıya çıktı 11’inci. İlki laiklik karşıtı görüşleri…diğeri yüz kızartıcı bir suçtan hâlâ aklanmamış olması... Üzerindeki kuşku bulutlarının daha da yoğunlaşmasına neden olan bu iki özelliğin yanı sıra Dışişleri’ndeki ülke açısından olumsuz icraatı da 11’inci beraberinde Çankaya’ya götürüyor. AB memnun, ABD memnun. Neden? Kendi politikalarına, dayatmalarına uygun davranan bir cumhurbaşkanını elbette Sayın Sezer’e yeğledikleri için... Güngör Uras’ın dün Milliyet’teki köşesinde yazdığı gibi; düzen değişmediği, değişmeyeceği, siyasal bir kriz çıkmayacağı, Cumhurbaşkanı’nın veto hakkını kullanarak veya Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak hükümetin icraatını engellemeyeceği için…İstanbul büyük sermayesi de ve kolay yoldan para kazanan yabancı sermaye de memnun! Uras ne diyor: “İşadamları, sermaye çevreleri için… paranın riskle karşılaşarak eriyip gitmemesi…paranın yüksek getiri sağlaması önemlidir.” Laik rejimin geleceği umurlarında mı? 30 Ağustos, tüm yurtta, dış temsilciliklerde ve KKTC’de törenlerle kutlanacak GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Büyük zaferin 85. yılı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kurtuluş Savaşı’nı zaferle noktalayan 30 Ağustos’un 85. yıldönümü, bugün başta başkent Ankara olmak üzere tüm yurtta, dış temsilciliklerde ve KKTC’de törenlerle kutlanacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Zafer Bayramı nedeniyle yayımladığı ilk mesajında, Türk milletinin, Kurtuluş Savaşı’yla, yüce Atatürk önderliğinde büyük bir kahramanlık destanı yazdığını kaydetti. 30 Ağustos Zaferi’nin başka uluslara da yol gösterdiğini kaydeden Gül, “Başta ulu önder Atatürk olmak üzere bizlere bu büyük gururu yaşatanlara sonsuz minnet duyuyoruz’’ dedi. Gül, Türkiye Cumhuriyeti’ni “temel niteliklerini koruyarak” geleceğe taşımanın ülkeyi kuranlara karşı en büyük sorumluluk olduğunu belirtti. TBMM Başkanı Köksal Toptan da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a gönderdiği mesajda, 30 Ağustos Zaferi’nin Türk milletinin tarihindeki “altın sayfalardan biri” olduğunu belirterek “Milli Mücadele’yi zaferle taçlandıran Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’yle ne kadar övünsek azdır” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan yayımladığı mesajda, “Büyük Komutan Gazi Mustafa Kemal DTP milletvekilleri 30 Ağustos resepsiyonuna çağrılmadı Genelkurmay’dan Gül’e eşsiz davetiye ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Ankara Hipodrom’da yapılacak kutlamalar ve daha sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın vereceği resepsiyon için eşsiz davetiye gönderdiği öğrenildi. Zafer Bayramı nedeniyle bugün Ankara Hipodrom’da yapılacak kutlamalar Genelkurmay Başkanlığı’nın ev sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yazlık Bahçesi’nde akşam yapılacak 30 Ağustos ResepsiAtatürk’ün, ‘En büyük eserim’ dediği demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizi, onun işaret ettiği çağdaşlaşma hedeflerine taşımanın kararlılığı içindeyiz. Cumhuriyetimizin kuruluş ideallerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz güç, İstiklal Mücadelemizi zafere ulaştıran birlik ve beraberlik ruhunda saklıdır” dedi. CHP lideri Deniz Baykal da mesajında, 30 Ağustos 1922 tarihinin, yalnız Türkiye’yi parçalamak isteyen bir dış saldırının değil, aynı zamanda 200 yıldan beri süren gerileme sürecinin nokyonu’nu da Büyükanıt ve eşi veriyor. Genelkurmay Başkanlığı gerek Hipodrom’daki kutlamalar, gerekse de akşam verilecek resepsiyon için Gül’e eşsiz davetiye gönderdi. Genelkurmay, türbanlıların askeri alanlara girişine izin vermiyor. Bu kapsamda İstanbul’da yapılacak Hava Harp Okulu mezuniyet töreni için de Gül’e eşsiz davetiye gönderildiği bildirildi. Genelkurmay, 30 Ağustos Resepsiyonu’na AKP, CHP ve MHP’li milletvekillerini davet ederken, TBMM’de grubu bulunan DTP’li milletvekillerine ise davetiye göndermedi. leştirilecek. Devlet protokolünce mozaleye çelenk konulacak. Orgeneral Büyükanıt, Anıtkabir ziyaretinin ardından Genelkurmay Karargâhı’nda kutlamaları kabul edecek. AKM Tören Alanı’ndaki törene devlet protokolü ve yurttaşlar katılacak. Saat 12.00’de 21 pare top atılacak. Büyükanıt ve kuvvet komutanları, Devlet Mezarlığı’nı da ziyaret edecek. Daha sonra Kara Harp Okulu’nda diploma töreni yapılacak. Akşam da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yazlık Bahçesi’nde Büyükanıt’ın vereceği resepsiyona devlet protokolü, üst düzey komutanlar ve bürokratlar katılacak. talandığı çok önemli bir kırılma noktası olduğunu belirtti. Baykal, “30 Ağustos ile başlayan ve Türkiye’nin laik ve demokratik bir Cumhuriyet olmasını sağlayan süreci devam ettirmek, hepimizin paylaşması gereken hedeftir” görüşlerini dile getirdi. SHP lideri Murat Karayalçın, “Ulusumuzun, birliğimize ve Cumhuriyetimizin değerlerine daha kararlılıkla sahip çıkacağı inancıyla Zafer Bayramımızı kutluyorum” dedi. İlk tören Anıtkabir’de Kutlamalar kapsamındaki ilk tören bugün Anıtkabir’de gerçek SOĞUKLUK DAMGA VURDU Törende Gül’ün sol tarafına Başbakan Erdoğan, sağ tarafına ise TBMM Başkanı Toptan oturdu. Komutanlar ise protokol sıralarında daha uzak koltuklarda yer aldılar. Düşünceli oldukları gözlenen komutanlar, Gül’le göz göze gelmedi. Konuklardan yalnızca Gül ve Erdoğan’ın türbanlı eşleri yanlarında yoktu. Bakan Gönül ve TBMM Başkanı Toptan, türbansız eşleri ile törene katıldı.Törende Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve diğer katılımcılar da eşleri ile yan yana oturdu. (Fotoğraflar: REUTERS / AFP) Askerden Gül’e tavır Cumhurbaşkanı olarak askeri törene katılan Gül’e, Büyükanıt ve diğer komutanlar baş selamı vermeyip, ‘Cumhurbaşkanım’ yerine ‘Cumhurbaşkanı’ diye hitap ettiler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından dün ilk kez bir askeri törene katıldı. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki (GATA) mezuniyet ve diploma töreninde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile diğer komutanlar Gül’e baş selamı vermedi. Konuşma yapmak için ayağa kalkan komutanlar Gül yerine Büyükanıt’ı selamladı. Askerler 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile daha önceki cumhurbaşkanları dönemlerinden farklı olarak Gül’e, “Sayın Cumhurbaşkanım” yerine “Sayın Cumhurbaşkanı” diyerek hitap ettiler. Gül, önceki gün TBMM’de yapılan yemin törenine katılmayan TSK komuta heyeti ile GATA’daki mezuniyet töreninde bir araya geldi. Törene TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile çok sayıda davetli katıldı. Gül’ün tören salonuna girmesinden önce, “Cumhurbaşkanı ayakta karşılanıp uğurlanacaktır” anonsu yapıldı. Büyükanıt dışarıda, Gül’ü karşıladı ve salona birlikte girdiler. Ayakta karşılanan Gül, komutanların elini tek tek sıktı, ancak Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu’nun elini sıkmayı unutarak kendisine ayrılan yere oturdu. Törenin başında konuşma yapan GATA Komutanı Korgeneral Ömer Necati Özbahadır, sözlerine daha önceki konuşmalardan farklı başladı. Özbahadır, konuşmasında Gül’e hitap ederken “Sayın Cumhurbaşkanım” değil de, “Sayın Cumhurbaşkanı” dedi. Mezun olan doktor teğmenlerin savaşta ve barışta, Mehmetçiğe ve bağrından çıktıkları Türk halkına sağlık hizmeti götüreceğini anlatan Özbahadır, teğmenlere şöyle seslendi: “TSK hiçbir grup, düşünce, hizip ya da çıkara hizmet etmez. Bütün varlığı yüce Türk milleti içindir. TSK’nin hizmet aşkı Atatürk ilke ve inkılapları ile bütünleşmiş, ayrım yapmadan vatan ve millet sevgisi duyan ve cumhuriyetin temel kanunlarına sadık olanlarla beraberdir. Hizmet anlayışımız bu olmalıdır. Bu şerefi en iyi şekilde koruyacağınıza inancımız tamdır.” Özbahadır’ın ardından kürsüye gelen GATA Dekanı Prof. Tabip Tümgeneral Zeki Bayraktar da sözlerine “Sayın Cumhurbaşkanı” diyerek başladı. Dönem birincisi Tabip Teğmen Eyüp Düzgün de konuşmasında “Sayın Cumhurbaşkanı” ifadesini kullandı. Sezer döneminde ise askerler konuşmalarına “Sayın Cumhurbaşkanım” diyerek başlıyorlardı. Genel değerlendirmemiz şu: Başladığı günkü gibi bitirdi. Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin en tepesinde olmak, onun kişiliğinde hiçbir yıpranmaya neden olmadı. Makam, insana her makamdan söyletir, dedirtmedi. Kanun adamı değil, hukuk adamı gibi davrandı. Hukuk, siyaset dünyası için ‘yabancı dil’ olduğundan sık sık anlamakta zorlandılar, hatta değişik anlamlar yüklemeye çalıştılar. Ama sökmedi. Türkiye’nin gerçek anlamda bir ‘hukuk devleti’ olması için adeta, ‘tek kişilik ordu’ gibi çaba harcadı. Öyle ki, AKP’liler bile yasaları Meclis’ten geçirirken şunu söylemeden geçemediler: ‘Parmak kaldırıp Köşk’e yollayalım, olumsuz bir tarafı varsa, nasıl olsa cumhurbaşkanı görür!’ AKP hükümetinin başına, üyelerine ne diyecekse yüzlerine söyledi. ??? Görev süresinin önemli bir dilimi AKP hükümetiyle geçti. Hukukun üstünlüğünü her şeyin üstünde tuttuğu için, özellikle iktidar kanadından ‘AKP karşıtı’ olarak sunulmak istendi. Oysa, görev süresinin ilk 2.5 yıllık diliminde Ecevit hükümetiyle çalıştı. O dönemde de, hukuka uygun bulmadığı hiçbir şeyin altına imza atmadı. ‘Beni bu makama Ecevit önerdi, en azından ısrarcı olduğu konularda hukuku ikinci plana atmalıyım’ demedi. Bu nedenle Ecevit ve çevresi başlangıçta ‘pişmanlık’ dile getirecek kadar tepkili oldu. Zamanla ‘iyi bir karar almışız’ demekten de kendilerini alamadılar. Eleştirecek bir şey bulamayanlar ‘halka hiç hitap etmiyor’ saptamasına sığındılar. Ancak, bunun da gerçekliği yoktu. Zaten tüm yaşamıyla halka hitap ediyordu! Türkiye’nin dışarıya karşı temsilinde de gösterişe dayalı davranışlar sergilenmekten çok, gerçekçi hareket etti. Ne AB yetkilileri karşısında eğilip büküldü ne de ABD Başkanı Bush’un istemlerine ‘büyük devletler kırılmaz’ yaklaşımı gösterdi. Medya başlangıçta kendisine benzetmeye çalıştı. Bir gece yarısı arandığında telefona çıkacak. Ertesi gün ‘Cumhurbaşkanı bana dedi ki’ haberciliği yapılacak... Buna yanaşmazsa da aleyhinde yayınla, ‘hizaya getirilecek’! Bu çabaların boşuna olduğu kısa sürede anlaşıldı. ??? 11. cumhurbaşkanı tartışmalarının başladığı günlerden bu yana siyasetle çok ilgili kişilerin bulunduğu ortamlarda birkaç kez şu soruyu sordum: ‘Sezer’in çocuklarının adını biliyor musunuz?’ Kimse bilemedi! Oysa Köşk ve benzeri katlara çıkanların lale devrinden sülale devrine kadar her türlü devri yaşamasının olağan karşılandığı bir Türkiye’deyiz! Başlıca rehberi Atatürk’tü. Ulusal günlerde yayımladığı bildirilerin her birinin dilinden içeriğine kadar çok özenle hazırlandığı herkesin dikkatini çekiyordu. Aleyhinde küçücük de olsa bir şey bulup abartmaya can atanlar bile görev süresi dolduğunda ‘Sezer dönemi bitti’ demekten öte bir şey yapamadılar. Görevini halkın ve devletin bir neferi gibi tamamladı. Öyle ki, Köşk’ün bahçesinde nöbet tutan ere ‘Şafak kaç’ diye sorduğunda aldığı yanıta karşılık içtenlikte şunu söyledi: ‘Benimki seninkinden uzun!’ Şöyle bir yorum yapsak abartmış olmayız: Sezer’in 7 yıl boyunca yaptıkları, üstlendikleri, kamuoyunda bilinen icraatının en az 10 katıdır! Türkiye böyle bir cumhurbaşkanı yetiştirdiği için gurur duymalı. Ben, her şeyden öte bir yurttaş olarak Sezer’le başkentte aynı havayı solumaktan gurur duydum, gurur duyuyorum! ankcum?cumhuriyet.com.tr İP: FEZLEKE İŞLEME KONULSUN Sisler İçinde Bir Türkiye ve ‘30 Ağustos’!.. ? Baştarafı 2. Sayfada Meclis orduları İzmir’e girdikten kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa’nın, kalmakta olduğu Göztepe’deki köşkte Yakup Kadri ile yaptığı bir kahve sohbeti, onun nasıl bir ülke yaratmak istediğinin açık göstergesidir. Paşa, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra Yakup Kadri’ye dönerek “....Birkaç gün içinde mütareke (barış) isteyeceklerdir. Böylece Milli Mücadelemizin yaklaşık dört yıl süren ilk safhası kapanmış olacak. Şimdi bir yol ayrımındayız; ya ülkeyi ve milleti, İstanbul’un o çağdışı, teslimiyetçi zihniyetine ve rejimine terk edeceğiz, ya da akla, bilime öncelik veren, bağımsız, özgür, başı dik, yeni bir toplum olacağız. Sizce hangi yolu seçmeli” diye bir soru yöneltmişti. Yakup Kadri, duraksamadan “Tabii akıl yolunu” diyerek yanıtladıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa sözlerini şöyle sürdürdü: “....Evet, asıl kurtuluşa akıl yoluyla varabiliriz. Bunun için de Milli Mücadele’nin ikinci safhasını açmalıyız. Zor, çetin bir yol. Bağnazlıkla, dar görüşlülükle, önyargılarla, hurafelerle, iliklere işlemiş cahillikle, din tüccarlarıyla, belki uyanmamızı istemeyen dış güçlerle de mücadele edeceğiz. Ama bunu göze almak, hepsiyle mücadele etmek, bu güzel toplumu bir daha hiçbir gücün sömüremeyeceği şekilde bilgi ve bilinçle donatmak zorundayız. Dünya hızla gelişirken biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizi affetmez!..” Mustafa Kemal Paşa, kurtuluştan sonra bu duygu ve düşüncelerle 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etti ve anayasa gereği hazarda (barış) “başkomutan” sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak Çankaya’daki koltuğuna oturdu. Sürekli devrimlerle on beş yıla birçok şeyi sığdırdı. Ülkesini çağdaş dünyanın hatırı sayılır, onurlu bir üyesi yaptı. Laiklik prensibini yaşama geçirerek bugün 57 Müslüman ülke içerisinde ayrıcalıklı bir yer edinmemizi sağladı. İki gün önce, yine anayasa gereği hazarda “başkomutan” sıfatıyla Çankaya’da, Atatürk’ün koltuğuna el ve gönül birliği ile otur(tulan)an bir cumhurbaşkanı var mı? Var!.. Ama o, laik, demokratik cumhuriyetin başta “laiklik” prensibi olmak üzere temel değerleri ile kavgalı, davalı, hele hele kuruluş felsefesi ile hiç barışık değil!.. Ne gam! Ne ki, mızrak çuvala sığmıyor! Anayasanın 103. maddesi uyarınca yemin ederek göreve başladı ve demokratik teamüller gereği seçildi diye içimize sindireceğiz, öyle mi? Hayır, hayır asla sindiremeyiz!.. Sadaka demokrasisinin bir bileşeni olmak bize hiç yakışmaz!.. Peki, ne mi yapmalıyız? Ben başladım bile!. Tevfik Fikret’in “Sis” şiirini çoğaltıp çoğaltıp dağıtıyorum. Siz de öyle yapın!.. Vah benim Türkiyem, vah ki vah!.. Abdullah Gül için savcılığa başvuru ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden dolayı dokunulmazlığının kalktığı gerekçesiyle hakkındaki fezlekenin işleme konularak yeniden soruşturma başlatılması istemiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Bir basın toplantısı düzenleyen Cengiz, Gül’ün, cumhurbaşkanı seçilmesiyle yasama dokunulmazlığı hakkından yararlanmasının söz konusu olmadığını belirtti. Büyükanıt’a selam Törene katılan komutanlarla Gül arasındaki soğukluk, tavır ve davranışlara da yansıdı. Törende konuşma yapmak için protokol sıralarından kalkan ve kürsüye yönelen GATA Komutanı Özbahadır ile GATA Dekanı Bayraktar’ın protokolde bulunan cumhurbaşkanı yerine Büyükanıt’ı selamlamaları dikkat çekti. Daha sonra bu tavrı, ödül vermek için kalkan Kara, Hava, Deniz, EDOK ve Jandarma Genel komutanları da yineledi. Komutanların tamamı Gül yerine Büyükanıt’a selam verdi. ‘Soruşturma derhal başlatılsın’ Cengiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin, yargısı, adli ve idari makamlarıyla bir sınavdan geçtiğini söyleyerek “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile hukuken aynı fiili işlemiş diğer sanıkların cezaları kesinleşmiştir. Abdullah Gül ise dokunulmazlığı olduğu için diğer sanıklar gibi yargılanmamıştır. Dokunulmazlık nedeniyle bekleyen soruşturmanın hemen bugünden itibaren başlatılması gerekmektedir’’ diye konuştu. Alkışlara da yansıdı Dönem birincisine diplomasını Gül, ikincisine Toptan, üçüncüsüne Erdoğan, dördüncüsüne Büyükanıt verdi. Büyükanıt, diplomayı vermek için yürürken, Gül’e baş selamı vermedi. Sezer döneminde Büyükanıt, ayağa kalktığında ve yerine otururken önce Sezer’e baş selamı veriyordu. Gül’e yönelik tavır, diplomaların mezunlara verilmesi sırasında da fark edildi. Gül’ün diplomayı vermesi sırasında salondan cılız bir alkış çıktı. Büyükanıt’ın diplomayı vermesi için adının anons edilmesi sırasında ise salondan gür bir alkış sesi yükseldi. Erdoğan, Gül’ü solladı Gül, GATA’ya giderken, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı gibi, trafikte geçiş üstünlüğünü kullanmadan, diğer tüm araçlar gibi kırmızı ışıkta durup yeşil ışığın yanmasını bekledi. Bu sırada aynı törene katılmak üzere aynı güzergâhtan geçmekte olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın makam aracı ise Cumhurbaşkanlığı konvoyunu solladı. ‘Benim Cumhurbaşkanım Atatürk’ İzmirli Cumhuriyet okurları (CUMOK), Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi ile Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyeleri “Benim Cumhurbaşkanım Atatürk” diyerek, Gül hakkında, eski ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile yaptığı gizli anlaşmayla anayasayı ihlal ettiği ve görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle