29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 AĞUSTOS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek ile DSİ arasında yaşanan çekişme nedeniyle suya ilişkin projeler savsaklandı Didişme Ankara’yı susuz bıraktı IŞIK KANSU ANKARA Ankara’daki susuzluğun temel nedeni, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) ile uygulanması gereken tasarımlar ve suyun kullanım hakkı konusunda çıkardığı uyuşmazlıklar oldu. DSİ ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yıllardır yürüttüğü yazışmalar, iki kurum arasındaki anlaşmazlıklar ile belediyenin “Ben yaparım” mantığı yüzünden başkentin içme suyu tasarımlarının savsaklandığını kanıtlıyor. DSİ Genel Müdürlüğü’nün 7 Mart 2005’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na yazdığı yazıda, Ankara’nın uzun vadeli su gereksinimini karşılamak üzere planlanmış olan Gerede sisteminin finansmanını sağlamak üzere Japonlarla Ekim 2003’te protokol imzalandığı anımsatıldı. Yazıya göre, protokole konu olan proje ile ilgili konularda ASKİ Genel Müdürlüğü ile uzlaşma sağlanmasına karşın “konunun Başkan Melih Gökçek’in bilgi ve direktifleri dışında” yapıldığını iddia eden An kara Büyükşehir Belediyesi, tasarımın finansmanına katılmayı reddetti. DSİ 17 Haziran 2004’te yazdığı 1202 sayılı yazıyla da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Ankara’nın ivedilikle su gereksiniminin karşılanması için yapılması gerekenler konusunda uyardı. DSİ’nin yazısında, kente o tarihte verilmekte olan 355 milyon metreküp kaliteli içme suyunun 2005 yılından başlayarak yetersiz kalacağı belirtilerek Gerede’den alınacak suyun Ankara’ya aktarılmasını öngören tasarımın bir an önce yaşama geçirilmesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sözleşme yapması istendi. Yazıda şöyle denildi: “1996 yılında hazırlanan planlama raporunda Ankara’nın 2027 yılına kadar su ihtiyacının Gerede sisteminden karşılanması gerektiği tespit edilmiştir. Gerede sistemi, başkent Ankara’nın uzun vadeli su ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla geliştirilmiş bir projedir. İki aşamalı olarak planlanan projenin birinci aşamasının tamamlanması ile yılda 173 milyon metreküp, ikinci nin ivedilikle programa alınarak yapılması gerekmektedir...” Belediyeden Gerede’ye ret Ankara Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ), ivedikle sorunun çözülmesini isteyen bu yazıya karşılık verdiği 1 Temmuz 2004 tarihli yanıtta, “Ankara ilinin su ihtiyacını karşılamak görev ve yetkisinin DSİ’ye değil ASKİ’ye ait olduğu” bildirildi. ASKİ’nin yanıtında ayrıca, Gerede sistemi için DSİ’nin önerdiği teknik ve mali önerilerin kabul edilebilir özellikte olmadığı da ifade edilerek DSİ’nin Japon kredisi ile gerçekleşecek Gerede sisteminden alınacak suyun pompalar aracılığıyla Çamlıdere Barajı’na iletilmesi önerisi de “Japon firmasının sadece ve sadece ülkemize pompa satmak amacıyla yapıp geliştirdiği bir proje” olduğu gerekçesiyle reddedildi. Bir seçenek olarak, Gerede sisteminin baraj ve tünel olarak yapımı önerildi ve bu kez de “ASKİ Genel Müdürlüğü bu projeleri gerçek aşamasının tamamlanması ile de toplam 230 milyon metreküp su temin edilmiş olacaktır. Birinci aşama tesislerinin 2011 yılında tamamlanarak hizmete girmesi öngörülmekte; ikinci aşama tesislerinin tamamlanması ile 2027 yılına kadar olan su ihtiyacı bu projeden karşılanmış olacaktır. DSİ Genel Müdürlüğü’nce yapılan çalışmalar neticesinde ardışık iki yıl istenilen oranda yağış alınamadığı takdirde başkent Ankara’da su sıkıntısının yaşanacağı hesap edilmiştir. Bu itibarla hemen çalışmalara başlanılsa dahi, yaklaşık 2011 yılında tamamlanarak devreye girecek olan Gerede sisteminin birinci merhalesi leştirecek mali ve teknik yeterliliktedir ve kuruluş kanunundan gelen kanuni yetkisi de bunları yapmaya yeterlidir” denildi. DSİ ile ASKİ’nin, geçen zaman içinde “su hakkı kullanımı” ve teknik ayrıntılar üzerinde bir türlü anlaşamaması, Gerede sistemi tasarımının devreye girmesini geciktirdi. Yazışmalara göre, belediyenin “su kullanım hakkının devri”ndeki ısrarı 2006’ya değin sürerken Ankara’ya su getirme projesine de buna bağlı olarak başlanamadı. Bu durum, DSİ’nin geçen yıl, 6 Temmuz 2006’da ASKİ’ye gönderdiği yazıyla şöyle saptandı: “DSİ kuruluş kanunu hükümleri uyarınca yeraltı ve yerüstü sularının kullanım hakkının devri mümkün görülmemekte, ancak DSİ kriterlerine uyulması, tüm aşamalarda DSİ’nin denetim ve kontrolünde olmak şartıyla su tahsisinin yapılması mümkün bulunmaktadır.” Belediye, Türkiye’deki suların değerlendirilmesinden birinci derecede sorumlu olan DSİ’nin denetimi altında inşaatı gerçekleştirmeyi de kabul etmedi. SUSUZLUĞUN SORUMLUSU AKP’nin büyükşehir politikaları OKTAY EKİNCİ GÖKÇEK’TEN GARİP YAKLAŞIM Halka ‘kenti terk et’ önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, Kızılırmak suyundaki sülfat oranının fazla olduğunu itiraf etti. Gökçek, Ankaralılara da birkaç aylığına kent dışına yakınlarını görmeye gitmeleri tavsiyesinde bulundu. Gökçek, ASKİ Genel Müdürü İhsan Fincan ile birlikte basın toplantısı düzenleyerek başkentin su sorununu değerlendirdi. Gerede Sistemi’nden vazgeçildiği eleştirilerine ilişkin olarak Gökçek, kendilerine bir Japon firmasının işi yüklenmesi ve parasını belediyenin ödemesi şartıyla 30 milyon dolarlık fatura çıkarıldığını, öneriyi kabul etmediklerini söyledi. Kızılırmak itirafı Gökçek, Kızılırmak sayesinde hiç yağış olmasa dahi Ankara’nın 15 yıl boyunca su sıkıntısı çekmeyeceğini ileri sürdü. Kızılırmak suyunun içmeye uygun olduğunu savunan Gökçek, sudaki sülfat oranının fazlalığını ise kabul etti. “Sülfat demek tuz demek” diyen Gökçek, aşırı sülfat oranını Kızılırmak suyunu diğer barajların suyuyla karıştırarak gidereceklerini, bu barajlardaki sular biterse de salt olarak Kızılırmak suyunun kullanılacağını açıkladı. Fincan, kuraklığın sürmesi halinde başkentteki su kesintilerinin periyodunun 4 güne kadar çıkabileceğini söylemesine karşın Gökçek, bunun söz konusu olmayacağını açıkladı. ‘Allah dilerse susuzluğumuz biter’ “Allah dilerse bir anda susuzluğumuz biter” diyen Gökçek, asıl sıkıntının yağış azlığından kaynaklandığını savundu. Gökçek, Ankara’da deposu bulunmayan 350 okulun bu ihtiyacını belediye kaynaklarıyla giderebileceklerini, bu durumda okulların geç açılmasına gerek kalmayacağını belirtti. Gökçek, ASKİ personeli dışında belediye çalışanlarının büyük bölümünün izne çıkarılmasının düşünüldüğünü, bunun su tasarrufu açısından katkı sağlayacağını belirterek Ankaralılara da birkaç aylığına kent dışına yakınlarını görmeye gitmeleri tavsiyesinde bulundu. ‘Herkes kendi sağlığından sorumlu’ Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek düzenlediği basın toplantısında Ankara’nın susuz kalmasında ASKİ’nin suçlanamayacağını, içme suyu temini yetkisinin Devlet Su İşleri’ne (DSİ) ait olduğunu ama bugünkü durum bir doğal afet olduğundan DSİ’nin de suçu bulunmadığını söyledi. Gökçek, bir soru üzerine ise başkentlilerin kendi sağlığına dikkat etmek zorunda olduğunu, susuzluk nedeniyle doğabilecek salgın hastalık riskinin belediyeye yüklenemeyeceğini savundu. (Fotoğraf: AA) TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Küçük, akarsuların satılmasının tehlikelerine dikkat çekti ‘Devlet söz hakkını kaybeder’ FIRAT KOZOK ANKARA TMMOB Yönetim Kurulu üyesi ve eski Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı İsmail Küçük, AKP iktidarının kuraklığa çözüm olarak gündeme getirdiği akarsuların özel şirketlere satılması projesinin yaşama geçirilmesi durumunda, devletin bu sular üzerindeki söz hakkını kaybedeceğini söyledi. DSİ Genel Müdür Vekili Haydar Koçaker ise projeyle yıllık 6 milyar dolarlık bir gelir elde edebileceğini savundu. Projenin gündeme getiriliş tarzına dikkat çeken İsmail Küçük, “Türkiye’de hep krizler yaratılır sonra ortaya bir görüş atılır. Ankara, İstanbul ve İzmir’de su kesintileri gündeme getirilince, bu proje ortaya çıktı” dedi. Özelleştirme adı altında ülkede bugüne kadar birçok kurumun ya kapatıldığını ya da satıldığını ifade eden Küçük, “Bunlarla devletin borçlarını ödeyeceklerini söylediler. Ancak, hiçbiriyle bir kuruş iç ya da dış borç kapatılmadı tersine borçlar daha da arttı” dedi. Yabancı ülkelerin Türkiye’nin neredeyse tüm doğal kaynakları hakkında söz sahibi olduklarına dikkat çeken Küçük, bir akarsuyu 49 yıllığına alan yabancı bir şirketin, o suyun havzası hakkında etkili olacağını belirtti. Toplam 1213 nehrin yaklaşık 3.1 milyar dolara satılacağını, böylece suların yıllık kullanım ücretinin 60 milyon dolar gibi bir rakama denk geleceğini anlatan Küçük, “Yani bu projeyle devletin haklarının korunması söz konusu olamaz” dedi. Yılda 6 milyar dolar getiri Haydar Koçaker ise projeyle hidroelektrik santrallarının kurulabileceğini bunun yanı sıra sulama kanalları aracılığıyla tarım alanlarının sulanabileceğini ifade etti. DSİ’nin 1954 yılında kurulduğunu ve bugüne kadar toplam 13 bin megavatlık santral oluşturulduğunu anlatan Koçaker, buna karşın özel sektörün 34 yılda 15 bin megavatlık elektrik üretebilecek yaklaşık 987 hidroelektrik yapmaya talip olduğunu anlattı. Yabancıların da projeden yararlanmasının, globalleşmenin gereği olduğunu savunan Koçaker, suların kullanım hakkının 49 yıllığına kiralanmasının, devletin bu sulardaki hakkına zarar vermeyeceğini iddia etti. Haydar Koçaker, projeyle devletin yıllık 6 milyar dolarlık bir gelir elde edebileceğini savundu. “Büyük kentlerimizdeki susuzluk, sadece kuraklıktan değil, yanlış kentleşme politikalarından ve popülist belediye yasalarından kaynaklanıyor…” Bu açıklama ne bir şehircilik uzmanının ne de hükümete muhalif bir siyasetçinin… Kars’ın AKP’li Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, büyükşehirlerdeki su sıkıntısından sorumlu olanların, bu durumu gözetmeden “metropolleşmeyi teşvik eden” yerel ve merkezi yöneticiler olduğunu belirterek şunları ekliyor: “Büyükşehir Belediye Yasası’nı hazırlarken sanki nüfusu daha da artırmak ve göçü daha fazla teşvik etmek için bu düzenlemeyi yaptılar. Bizim gibi göç veren ve kalkınamayan belediyelerin yasaya itirazlarını ise hiç dikkate almadılar. Şimdi de ektiklerini biçiyorlar, su kaynaklarını dikkate almadan her yeri imara açıp nüfus yığılması yaratmalarının sıkıntısını çekiyorlar…” Alibeyoğlu’na göre Anadolu kentlerinde ve özellikle Doğu Anadolu’da yaşanan ekonomik ve geçim sıkıntılarının temelinde dengesiz kalkınma politikalarıyla birlikte büyükkentlerin daha da büyümesini teşvik eden anlayışlar ve yasalar var. Yürürlükteki büyükşehir yasasının önemli oranda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in fikirlerini taşıdığını belirten Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, uygulamada yaşanan sorunları şöyle yorumluyor: “Kalkınmayı büyükşehirlerin daha da büyümesi, sınırlarının genişletilerek dağın, taşın, ormanın ve her yerin imara açılması olarak anladılar. Bizleri ise kaderimizle baş başa bırakıp, tüm mali ve yatırım güçlerini büyükşehirlere verdiler. Böylece, kuraklık olmasaydı bile zaten artan nüfusa oranla artması mümkün olmayan su kaynaklarını da hızla yetersiz hale getirdiler. Göçü özendirmenin ve su havzalarını kurutmanın suçunu iklime atamazlar…” Melih Gökçek’in, okullardaki tatili uzatmayı önermek yerine, su toplama alanlarında yeniden ağaçlandırma yapmasını; başta dere güzergâhlarıyla göllerin çevreleri olmak üzere acilen ormanlaştırma kampanyası başlatması gerektiğini anımsatan Alibeyoğlu şunları belirtiyor: “Yağmur da ancak ağaçla gelebilir. Yeşil doku yerine betonlaşmayı yaygınlaştırmanın kuraklığı da tetiklediğini artık görmek zorundalar…” CHP LİDERİ BAYKAL: Her zaman su sorunu ile boğuşmuş olan 2 bin 500 yıllık kent İstanbul için yapılması gerekenler: Turizm ihmalin bedelini ödüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, elektrik ve su kesintilerini değerlendirirken “ülkenin temel sorunlarıyla ilgili kararların zamanında alınmadığını, makyaja yönelik politikalarının ülkeyi bugünlere getirdiğini” söyledi. CHP lideri Baykal, dün parti meclisi (PM) toplantısı öncesinde açıklamalar yaparken seçim sürecinin tamamlanmasının ardından Türkiye’nin gerçek sorunlarının ortaya çıkmaya başladığını kaydetti. Baykal şu görüşleri dile getirdi: “Kesintiler günlük hayatın bir parçası haline geldi. Türkiye temel altyapı sorunlarını çözmek için gerekli kararları zamanında almamıştır. Tamamen makyaja yönelik bir politika uzun süredir sürdürülmüş ve bugünlere gelinmiştir. Belediyeler ellerindeki mali kaynakları gerçek sorunların çözümü için kullanmadı. Kentlerde olmadık yerlerde hovardaca, gösterişe dönük harcamalar yapıldı. Enerji üretiminin sorumsuzca ihmal edilmesini anlamak mümkün değil. Uyarılar dikkate alınmadı, turizm bölgelerinde programlı elektrik kesintileri uygulanmaya başladı. Kesintiler turizm sektörünü olumsuz etkiliyor. Bir ihmalin bedelini şimdi turizm sektörü ödüyor. Niye böyle olmuştur? Gereken yatırım yapılmamıştır. Türkiye’nin kaynakları zamanında devreye sokulmamıştır. Yoksulluk, akılsızlık, yatırımsızlık bizi çok daha pahalı, çok daha yüksek harcama mecburiyetiyle karşı karşıya bırakmıştır.” Öncelikle doğrular söylenmeli ERGUN GÖKNEL* İSTANBUL MELEN PROJESİNİ BEKLİYOR İstanbul Haber Servisi İstanbul’un su sorununun çözümü için yürütülen Melen projesinin bir kısmının 20 Ekim’de tamamlanarak hizmete sokulması planlanıyor. DSİ, su sorununu aşmak için Melen projesinin 1. aşamasının bitmesini beklemeden Ağva ile Yeşilçay arasındaki 105 kilometrelik boru hattından Ağva ile Yeşilçay arasında kalan 30 kilometrelik boru hattını tamamlayarak Melen Çayı’nı Yeşilçay isale hattına bağlayacak. DSİ, bu çalışmayı 20 Ekim 2007’de tamamlamayı öngöyer almalıdır. ? Vakit kaybetmeden İstanbul’a verilen su miktarı planlı ve programlı olarak azaltılarak 2 milyon m3’ten 1.2 m3’e indirilmelidir. Bu önlem hemen alındığında eldeki su ile 2007 yılı kasım ayı sonuna kadar idare etme olanağı doğar. ? Su tasarrufu için çok yoğun bir kampanya başlatılmalıdır. ? Her türlü bahçe ve park sulaması, hortumla araç yıkanması yasaklanmalıdır. Kuyu sularının da tasarruflu kullanılması ve kuyulardaki suların en acil durumlar için saklanması gerektiği ısrarla anlatılmalıdır. ? Evlerde, işyerlerinde ve özellikle okul, hastane gibi kamu kuruluşlarında damlayan musluk ve rezervuarların acilen tamir edilmesi gerektiği korüyor. Daha sonra yapılacak yeni bir isale hattı ile suyun Avrupa yakasına aktarılması planlanıyor. Öte yandan İstanbul Valisi Muammer Güler, “İstanbullular suyun idareli kullanılması konusunda her zaman hazırlıklı olmalıdır’’ dedi. Güler, elektrik kesintisi ihtimaline ilişkin bir soru üzerine de “Türkiye’deki elektrik üretiminin hidroelektrik barajlara bağlı olanları var. Su sıkıntısı yaşanırsa, bu elbette barajları da etkileyecektir’’ diye konuştu. nusunda devamlı uyarılarda bulunulmalıdır. ? Terkos Barajı’na kontrollü olarak günde 6070 bin m3 deniz suyu pompalayarak takviye edilmelidir. Karadeniz suyunun tuzluluk oranı düşük olduğu için Terkos Barajı’nın su seviyesi yüksekken pompalanacak deniz suyu, su kalitesini TSE ve dünya standartlarının altına indirmeyecektir. ? Suyun kesik olduğu dönemlerde hastane, okul ve otellerin susuz kalmamaları için en az 150 araçlık bir tanker filosu kurularak bu kuruluşların acil su ihtiyacı temin edilmelidir. ? 2007 yılı eylülekim aylarında uygulamaya başlayabilecek şekilde yağmur bombası için hazırlık yapılmalıdır. * Eski İSKİ Genel Müdürü Türkiye’nin en büyük kenti, dünyanın sayılı metropollerinden birisi olan İstanbul 2500 yıllık tarihinde her zaman su derdi olan bir kent olmuştur. Mevcut tarihi yapılara baktığımızda bu durumu açıkça görürüz. Sarnıçları, eski çağlarda dahi kilometrelerce uzaklardan suyun getirildiği su kemerleriyle İstanbul için suyun yüzyıllar boyunca ne kadar önemli olduğu görülür. Bizans ve Osmanlı imparatorlukları döneminde inşa edilen su yapılarının bir bölümü bugün de hizmet görmekte veya aynı yollardan kente su getirilmektedir. Doğal olarak bu hızlı nüfus artışıyla altyapı yatırımlarının artış hızına erişememesi bir dizi sorunu da birlikte getirmektedir. Bu sıkıntıların başında da insanın en doğal ve vazgeçilmez gereksinimi olan sudur. Dünyamızın son yıllarda karşılaştığı iklim değişikliği ve küresel ısınma ülkemizi ve de özellikle kentimizi etkilemektedir. 198889 ve 198990 yıllarında yaşadığımız kuraklığın daha şiddetlisine 20062007 yıllarında şahit olmaktayız. Neler yapılmalıdır? İlk yapılacak olan, doğruları söylemek ve halkı bilgilendirmektir. Bütün yapılması gerekenler bundan sonra gelir. Sıralarsak: ? Alınacak önlemlerin tespiti için bir kriz masası oluşturulmalıdır. Üniversite öğretim üyeleri, DSİ yetkilileri, diğer çeşitli kuruluşlardan uzmanlar ve su konusunda deneyim sahibi kişiler burada İstanbul Alibeyköy Barajı’ndaki görüntüler susuzluğun ve tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. (Fotoğraf : AA) CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle