29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 AĞUSTOS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aslı Tolun: 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Genetik araştırmalar yetersiz Bebek yemekleri İstanbul Haber Servisi Çocukların sağlıklı gelecekleri için ilk 3 yıldaki beslenmeleri önem taşıyor. Milupa, Gelecek İçin Beslenmek programı adı altında bebeklerin en doğru beslenmesi için “Milupa Bebek Yemeklerini” geliştirdi. Kolay anlaşılır isimleri, bilgilendirici ambalajları ve zengin içerikleriyle annelere destek olan bebek yemekleri, bebek kahvaltısı, bebek meyveli karışımı, bebek çorbaları, bebek muhallebileri ve bebek gece tahılları olmak üzere 5 ana katogoride 20 farklı ürün sunuyor. Ülkenin En Sıkıntılı Adamına 22 Temmuz’da yapılan genel seçimin nedeni, 22. dönem parlamentosunun on birinci cumhurbaşkanını seçememiş olmasıydı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarısıyla sona eren seçimlerden sonra oluşan ve yarın toplanacak olan yeni Meclis’te, üyelerin ant içme töreni tamamlanacak. Anayasa ve içtüzüğün uyulmasını zorunlu kıldığı belirli ara süre içinde TBMM’nin yeni başkanının seçimi yapılacak; daha sonra başkanlık divanının oluşturulması da tamamlanarak 60. Cumhuriyet Hükümeti’nin göreve başlaması sağlanacak. Genel seçimdeki propaganda kampanyasını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde oluşan krizi de çok abartılı, ama çok da başarılı kullanarak 23. dönem parlamentosunda 341 milletvekilliği kazanan bir parti için bu sıraladığım işlerin adeta su gibi akması gerekir değil mi? Yarın yapılacak ant içme törenini bir yana bırakarak gözlerimizi Bülent Arınç’ın, yine yarın saat 15.00’e kadar muhafaza edeceği TBMM Başkanlığı’nın geleceğine çevirecek olursanız, yukarıdaki “değil mi” sorusunu yanıtlamakta güçlük çektiğinizi fark edersiniz. Yeni parlamentonun, daha doğrusu, o parlamentoda var olan 549 üyenin tek başına 341’ini elinde bulunduran AKP’nin, sayısal varlığı, size niçin güçlük çektiğinizi anlayamadığını söyleyebilir. Her zaman sayısal çoğunluk, mutlak çoğunluk anlamına gelmediği için, iç dünyanızdaki sorgulama mekanizması, tartışmaya yeni boyutlar getirecektir. AKP’nin üç ayağından birisi olan Bülent Arınç’ın, yaramaz bir çocuk gibi geride bıraktığımız dönem içerisinde, partisine her gün yeni bir sıkıntı yaratacak inciler dizdiği için devlet protokolünün “2 numarası”nda daha fazla bulunmasının hoş karşılanmayacağından yola çıkarak kendisine bu tür makamların, hem fani yaşamda hem de özellikle demokratik ülkelerde, sürekli olarak işgal edilemeyeceğini anlatmak isteyebilirsiniz. Sayın Arınç’ın, size “iyi ama, ben geçen dönemin sonunda bugünkü görevimden bir basamak daha yukarıya çıkmayı düşünmüştüm. O zaman karşıma çıkardığınız engeller yüzünden halime razı olurken Abdullah Gül’ü oraya münasip görmüştüm. Şimdi..” diye başlayan bir dizi mazeretle yanıt vereceğini unutmamanız gerekecektir. Arınç’ı Bakanlar Kurulu’nda da ülkesine ve partisine hizmet edebileceğine inandırmış olsanız bile, bu defa da istediği makamın ayda bir kez bile olsa toplanması gereken Milli Güvenlik Kurulu’nda temsil edilmesi gerekli bir bakanlık olacağını bilmelisiniz. versitelerinde insan genetiği üzerine ? Genetik uzmanı Prof. Dr. Aslı Tolun: Türkiye’de araştırmalar yapıldığını vurgulayan Prof. genetik araştırma yapmak için yetişmiş bilim insanı Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) MoleküDr. Tolun, “Genetik araştırmalar paler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğreyeterli ve Anadolu’nun genetik yapısı çok elverişli. halı ve uzun zaman isteyen çalışmatim üyesi Prof. Dr. Aslı Tolun, TürkiAncak genetik araştırma merkezleri yetersiz ve destek az. lardır. Geçmiş yıllarda genetik araşye’de genetik araştırma yapmak için yetırmaları Devlet Planlama Teşkilatı terli uzman ve genetik potansiyel buluniçin yeterli sayıda merkez olduğunu, uygun kılıyor. Ancak bu çalışmaların çok destekledi, ama artık desteklemiduğunu, ancak genetik çalışmaların yaancak toplumun genetik yapısının araşyapılabilmesi için yeterli maddi desyor. Araştırmalara Türkiye Bilimsel pılacağı merkezlerin yetersiz ve destetırma yapmaya elverişsiz olduğunu anımtek alınamaması ve üniversiteler bünve Teknolojik Araştırma Kurumu ğin az olduğunu, bu nedenle çalışmasatarak “Batı ülkelerinde akraba evyesinde akademisyen ve uzman kad(TÜBİTAK) ile Türkiye Bilimler Akaların istenilen düzeyde olmadığını söylilikleri yapılmaması ve erken yaştarolarının yetersiz olması çalışmaları demisi’nden (TÜBA) destek alınabiledi. Tolun, “Ülkemizde akraba evliki evliliklerin az sayıda olması yalnızliyor” dedi. Tolun, sözlerini şöyle süryavaşlatıyor” dedi. ca 23 kuşağa kadar araştırma imkâliklerinin çok olması, çok sayıda kardürdü: ‘Türkiye’de yetersiz’ nı verir. Oysa bu durum Türkiye’de deşin bulunması, küçük yaştaki evli“Avrupa’da bu malzemeler istenilTürkiye’deki genetik çalışmalar ile tam tersidir” diye konuştu. likler nedeniyle genlerin 4 kuşağa kadikten bir gün sonra araştırmacının ilgili sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Türkiye’de daha çok Boğaziçi, Ankadar incelenebilmesi gibi olanaklar eline geçer. Genetik çalışmalarda üniTolun, Avrupa’da genetik çalışmalar ra, Hacettepe, Bilkent ve İstanbul üniversiteler desteklenmelidir. Bilimsel toplumu genetik araştırmalar için düşünce genç yaşta öğrencilerde yerleştirilmeAraştırmalar yalProf. Dr. Hacıbekiroğlu’nun başkanlığındaki laboratuvar, binlerce hastaya hizmet veriyor lidir. nızca Türkiye’nin uluslararası itibarını artırmakla kalmayıp, genç bilim insanlarının yetiştirilmesi için de önemlidir.” SİBEL BAHÇETEPE Bir numaralı laboratuvar SEVİM ERTEMUR Şişmanlık hastalık riskini artırır Son yıllarda ülkemizde yapılan bazı araştırmalar sonucunda iki hastalıktan sorumlu genin bulunduğunu anımsatan Tolun, Batı ülkelerindeki araştırmaların da şişmanlığın birçok hastalıkta önemli bir etmen olduğunu gösterdiğini söyledi. 2 bine yakın hastalığın geninin bilindiğini, diğer hastalıklarınkilerin ise halen araştırıldığını belirten Prof. Tolun, Türk halkının giderek şişman bir toplum yönünde ilerlemesinin hastalıklara davetiye çıkardığını, kanser ve şeker hastalıklarınında da kısmen şişmanlıkla ilgili olduğunu söyledi. Tolun, Boğaziçi Üniversitesi’nde genetik ile ilgili yaptıkları araştırmaları şöyle anlattı: Bel fıtığı ve bel ağrısı İstanbul Haber Servisi İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Emel Özcan’ın “99 Sayfada Bel Fıtığı ve Bel Ağrısı” kitabı çıktı. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ve söyleşi biçiminde yazılan kitabı gazeteci Dilek Kaykılar kaleme aldı. Kitapta bel fıtığı ve bel ağrısı ile ilgili bilinmesi gerekenlere ışık tutuluyor, hastalıkla ilgili ilk elden bilgi sağlarken hastalığın önlenmesi ve tedavisi için neler yapılması gerektiğini anlatılıyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Fikret Biyal Merkez Araştırma Laboratuvarı, BioRad External Kalite Kontrol çalışmalarında nisan ayında uluslararası arenada Türkiye’de birinci, dünyanın 479 önemli laboratuvarı arasında ise 39. oldu. Prof. Dr. Münire Hacıbekiroğlu’nun başkanlığındaki laboratuvar, günde 10001200 hastaya hizmet veriyor. SSK ve BağKur’luların da üniversite hastanelerinden yararlanmasının yolunun açılmasıyla bu sayının günde 1400’ü bulacağını belirten Prof. Hacıbekiroğlu, Türkiye’de laboratuvarlar arasında ilk, dünyada ise 39. sırada olmanın kendileri için gurur verici olduğunu söyledi. ? Laboratuvarın 24 saat çalıştığını bildiren Prof. Münire Hacıbekiroğlu, bazı testlerin ve hastaların bekletilmemesi gerektiğini, böbrek nakilli ya da diyabetik hastaları asla bekletmediklerini belirterek “Örneğin, bir hasta gelmiş yürüyemiyorsa ya da ambulansla gelmişse elemanımız arabaya gidip alıyor kanı. Amacımız hastalara en iyi hizmeti vermek” diye konuşuyor. Laboratuvarda, spesifik ve mikrobiyolojik testler hariç165 çeşit testin yapıldığını ve 126 kişinin çalıştığını bildiren Hacıbekiroğlu, ekiplerinin sonuçların “zamanında, doğru ve güvenilir” verilebilmesi için olağanüstü çaba gösterdiğini belirtiyor. lar için alımların tek merkezden yapılması ve alınan ürünlerin kullanımının takibi sağlanmış. Bu başarılı uygulamayla her yönüyle maliyetler azaltılırken, gelir de artırılırken 29 Mart 2002’de ise Münire Hoca, bazı itiraz ve karşı çıkmalara karşın laboratuvarların tek çatı altında toplanmasıyla görevlendirilmiş. Laboratuvarların tek merkezde toplanmasının tahlillerin kalitesini artırdığını ve bilimsel yönden takibini kolaylaştırdığını belirten Prof. Hacıbekiroğlu, Merkez Laboratuvarı’nda bilgi işlem sisteminin 1992’de başladığını, 1993’te otomasyona geçildiğini, online otomasyonun başlangıç tarihinin ise 2003 olduğunu anlatıyor. Yavaş yavaş cihazların bu sisteme uygun hale getirildiğini ve örneklerin el değmeden otomatik olarak işlenmesi aşamasına 2005’te geçildiğini bildiren Hacıbekiroğlu, “Bu olay kaliteyi artırıyor. Hata oranını ise en aza, hatta yok denecek seviyeye indiriyor” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: barkod etiketi ile kan alma odasında kanını vermektedir. Yatan hasta kanları ise pönomatik sistemlerle laboratuvara gelmektedir. Barkod etiketli tüplere alınan kan örnekleri laboratuvar bilgi işlem sistemine entegre ön işlemciye yerleştirilince kapak açma, santrüfüjleme, o kişi için yapılacak testlere gereken kadar örnek ayırma tam otomatik olarak yapılmakta ve bu ön işlemciye bağlı biyokimyahormon analizörlerine yine el değmeden geçmekte ve işlenmektedir. Çıkan sonuçlar aynı bilgi işlem sistemine otomatik akmakta ve kliniklerde de doktorlar bilgisayardan bakıp izleyebilmektedir.” 1973 yılında hizmete girdi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Fikret Biyal’in başkanlığında Ocak 1973 yılında hizmet vermeye başlayan Merkezi Araştırma Laboratuvarı’nın kadrosuna 1 Ekim 1973 yılında öğrenciyken katılmış Münire Hacıbekiroğlu. 1981 yılında kimyager olarak şeflik görevine başlayan Hacıbekiroğlu, doçentken 2000 yılında Merkez Laboratuvarı’nın yöneticisi olmuş. Dünyada “aynı kurumda birden fazla laboratuvar yerine birden fazla hastaneye tek merkezden laboratuvar hizmetlerinin verilmeye başladığı” bu dönemde, Cerrahpaşa’da da önce tüm laboratuvar Bilinmeyen hastalık “2 yıl önce yaptığımız bir araştırmada bir ailede 5 çocukta görülen ve üçünün yaşamını yitirdiği hastalığa neden olan genin yerini bulduk. Yeni bir gebelikte, bebek anne karnında 11 haftalıkken, kesesinin dışından çok küçük bir parça alınarak bize göderildi. Bebeğin sağlıklı genlere sahip olduğunu belirledik. Yine geçen yıl ekibimiz, akciğer keseciklerinde (alveollerda) kum ve taşçıkların birikmesi olarak bilinen ve akciğer röntgeni ile tespit edilebilen ‘Pulmoner Alveolar Mikrolitiasis’ hastalığından sorumlu geni buldu. Bu yıl araştırılmaya devam eden hastalıklardan bazıları Muş’un köylerinde görülen ve ne olduğu henüz bilinmeyen iki hastalık. Hastalıklardan biri kol ve bacakları kasılan, zamanla zekâ geriliği ortaya çıkan ve ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olan hastalar, diğeri ise denge bozukluğu nedeniyle yürüme zorluğu yaşayan hastalar. Bunlarla ilgili genleri arama çalışmaları bölümümüzde yapılıyor, kanser çalışmaları ise en çok Bilkent ve İstanbul üniversitelerinde yapılıyor.” Amacı üzüm yemek değil, bekçi dövmek.. Zira Sayın Arınç, bakan olarak MGK’ye katılması zorunluluğunun, bu ülkede “dindar cumhurbaşkanı görmek isteyenlerin temsilcisi olarak yaratıldığına inanmış” bir anlayıştan gelmektedir. Yani onların elçisi olduğu inancını taşımaktadır. Lafının başladığı zaman, nereye gideceğini de kontrol edemeyecek bir yaradılışta olduğu için de devletin bu hassas kurumundaki görüşmelerin temposunu nereye kadar yükseltebileceğini kimse bilemeyecektir. Diyelim ki elinizdeki 341 oy makinesine, TBMM için münasip bir başkan seçtirttiniz. Cumhurbaşkanı’ndan da AKP Genel Başkanı olarak hükümeti kurma görevi alarak kabinenizi oluşturacaksınız. Tek partili çoğunluğun, o konuşmalarınızda sık sık yinelediğiniz istikrar içinde bir kabine için size kolaylık sağlayacağını sanıyorsanız, bu kez de çok yanıldığınızı görürsünüz. Çünkü partiniz gerçekte parlamentoda 341 sayısı gibi ezici bir üstünlüğü muhafaza etse bile, aslında homojen olmaktan çıkmış değil midir? Hem de sizin isteğinizle. Milli Görüşçülerden oluşan 22. dönem Meclisi’ndeki çoğunluğunuz yerine, bu kez, iç ve dış çevrenizin sizden beklediği misyonu olumlu karşıladınız ve AKP’yi bir merkez partisi yapmak için önemli adımlar attınız. O arada, sadece sağı merkeze çekmek istemekle kalmadığınız için CHP’nin ve onun dışındaki solun eski tüfeklerine de kucak açtınız; hangisinin ve ne zaman bir Brütüs olabileceğini bile düşünmeden aranıza aldınız. Ya şimdi onların beklentilerine hangi reçeteyle karşılık vereceksiniz? Üstelik partiniz, artık eski homojenliğinde mi ki? Yine üstelik sizi asıl bekleyen sorun, Cumhurbaşkanlığı değil mi ki? Siz Çankaya’yı, elinizde bir noter olarak çalışacak, aynı zamanda dünya görüşünüzü iç ve dışarıda yansıtarak, ılımlı İslam yolunda sessizce yürüyecek, o sırada da ayağınıza basmaktan, karınca ezmekten çekinecek birisini düşünerek yola çıkmıştınız. Konjonktür o yolda sürekli engebeler oluşturduğu için Abdullah Gül kardeşinizi işaret ederken Başbakan Yardımcınızın o sırada hangi rüyaları gördüğünü düşünmediniz bile. Oysa Sayın Gül’e muhterem valideleri, “Oğlum seni Çankaya için doğurduğumu unutma” diye sesleniyordu. Bayan Hayrünnisa Gül ise yine sizin o bir adım ilerisini görmeden uyguladığınız taktik sonunda alanlarda toplanıp Sayın Ahmet Necdet Sezer’i –ne yazık ki yuhalattığınız parti mitinglerinde övünçle izlediği zevcini Atatürk’ün koltuğuna bağdaş kurmuş otururken hayal ediyordu. Şimdi, haber üstüne haber göndertip “kardeşim Abdullah ben ettim, sen etme mi” diyorsunuz? Oturduğunuz zeminin altından geçen fay hattında oluşan çatlağın büyümesini engelleyemeyeceksiniz... 24 saat çalışıyor “Şu an dünyadaki teknoloji neyse laboratuvarımızdaki teknoloji de o. 2005’te bilgi işlem sistemine geçilmesinden sonra aşama aşama gelinen noktada, laboratuvarımıza başvuran hasta numaratörden aldığı sıraya göre kaydını yaptırmakta, kayıt esnasında kişiye özel basılan Kızılay’dan, gazilere kamp İstanbul Haber Servisi Türk Kızılay’ı ve Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği işbirliğiyle Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen 32 gazi ve ailesine kamp imkânı sunuldu. Her yıl genç, başarılı öğrencilere, yabancı öğrenciler ile engelli çocuklara kamp imkânı sunan Kızılay, bu yıl gaziler için Pendik’teki Dr. Kemal Demir Gençlik Kampı’nda bu organizasyonu gerçekleştiriyor. 1 Ağustos’ta başlayan ve 7 Ağustos’a kadar sürecek kampta, gazilerin sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmak, kültürel değerlerini güçlendirmek amaçlanıyor. Keyfi uygulamalar protesto edildi İstanbul Haber Servisi Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Sermet Koç, Diyarbakır’da görev yerine gitmek için güvenlik gerekçesiyle helikopter talep eden adli tıp uzmanı Dr. Şehali Özer’e Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma açılmasını “Dr. Özer’in maruz kaldığı soruşturma, bizlere karşı da yapılan mesleki ve etik ağır bir ihlal niteliğindedir’’ diye değerlendirdi. İstanbul Tabip Odası’nda “Adli Tıp Kurumu’ndaki keyfi uygulamalar” ile ilgili dün Prof. Dr. Sermet Koç ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda koTürk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Gürsoy da, meslektaşlarına soruşturma açılması ve alt bir kadroya atanmasının büyük bir haksızlık olduğunu belirterek ‘’Bu, bireysel haklara, özgürlüğe, demokrasiye müdahale niteliğindedir’’ dedi. Gürsoy, ayrıca geçen günlerde intihar eden Bolu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Başhekimi Dr. Sedat Turgay’ın durumuyla ilgili olarak da “Sağlık Bakanlığı’nın gönderdiği müfettişlerin uzun süren taciz niteliği taşıyan araştırmaları sonunda Turgay intihar etmiştir. Bu konunun peşini bırakmayacağız” açıklamalarını yaptı. (Fotoğraflar: NİHAN İNAL) Her 4 kişiden biri reflü İstanbul Haber Servisi ABD’de yapılan araştırmaya göre her 4 kişiden biri reflüden yakınıyor. Türkiye’de de yaklaşık 750 bin kişinin reflü nedeni ile ilaç kullandığı tahmin ediliyor. Jinemed Sağlık Merkezleri’nden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hamdi Koçer, son yılların en yaygın hastalığı olarak bilinen reflünün Batı tipi yaşam biçimi ve beslenme alışkanlığı sebebiyle artış gösterdiğini söyledi. Koçer, reflünün ağza acı su gelmesi, göğüs kemiği arkasında ve mide de yanma, ses kısıklığı ve çatallanması, inatçı öksürük, astım ve farenjit, boğazda takılma hissi, ağız kokusu, diş problemleri, kalp krizine benzeyen göğüs ağrısı gibi birçok belirtiler gösterdiğini dile getirdi. nuşan Koç, mesleki bağımsızlık ve bilimsellikten ödün vermeyen meslektaşları üzerindeki baskıların giderek arttığını vurgulayarak “Bu kişiler birer birer sürgün ediliyor veya istifaya zorlanıyor” dedi. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Herbalist Kemal Hatay’da bitkilerden oluşan paketi 2.5 milyara (2.500 YTL) pazarlıyor. Çok da müşterisi var. Bu paket hemen her derde deva. Adana’da Ömer Coşar daha mütevazı. Onun paketi 650 milyon (650 YTL). O da çok defa hastayı tanımayı gerek görmeden şifalı otlar paketini sunuyor. Herbalistlerin sayısı hızla artıyor, her hastalığa iyi gelen paketler pazarlıyorlar. Bu pazarlamayı büyük bir özgürlük içinde yapıyorlar. 4 milyara (4.000 YTL) mal olan magnetik yatak da ölü hücreleri canlandırarak şifa dağıtmaya devam ediyor. Florya’da bir tıp merkezi, bu yatak pazarlamasını yıllardır sürdürüyor. Başka şubeleri de olduğunu öğreniyoruz. Onlar da bu işi özgürlük içinde yapıyorlar. Akupunkturu genetik (kalıtımsal) bir hastalık için çare diye sunanlar da az değil. Genetik kaynaklı kas hastalarına iyileştirme vaadi ile akupunktur. Ödenen Serbest piyasada tedavi uygulamaları milyarlarca lira. Bunların ispatlanmış hiçbir bilimsel temeli olmadığını söylemeye bilmem lüzum var mı? Son zamanlarda bir de ozon tedavilerinden haberdar oldum. Kan alıp onu ozonluyorlar, böylece oksijen yetersizliğini gideriyorlar. Birkaç kez yinelediğim kök hücre tedavilerini de, bu fırsatı kullanarak anımsatmak isterim. İstanbul’daki bazı özel hastaneler bu uygulamayı sessizce ve derinden gerçekleştiriyorlar. Son yıllarda, çok marifetli aletler çıktı ortaya. Bunlardan biri de NPİstanbul Nöropsikyatri Hastanesi’nde kullanılıyor. Çok iyi bilinen EEG incelemelerinin bir uzantısı, renklendirilmiş şekli diyebiliriz. Yapılan inceleme brain mapping (beyin haritalaması) adını alıyor. Bu aletle beyinde check up yapılıyor. FarmakoEEG temeline dayandığı bildiriliyor. Çok etkileyici değil mi? Peki, bu çok yakışıklı, çok marifetli alet ne işe yarıyor? İddialar arasında ilaç tedavilerinin kontrolü, bu tedavinin etkinliğini saptamak var. Bununla örneğin, fronto temporal demans tanısı konuyor. İnanalım mı? Alzheimer hastaları inceleniyor, aldıkları ilacın yararı kontrol ediliyor. Bu inceleme, birkaç ayda bir yineleniyor. Bunlar için, doğaldır ki büyük paralar ödeniyor. Doğru mu? Bilimsel mi? Doğrulukları, bilimselliği ispatlanmış mı bu yapılanların? Türkiye’nin ve dünyanın Alzheimer uzmanları onaylıyor mu bu uygulamaları? Bir de son günlerde BrainPort denge cihazından haberdar oldum. Her türlü baş dönmesi ve denge bozukluğuna şifa sağlıyor(!). Türkiye, denetim mekanizmalarının çok ama çok yetersiz olduğu bir memlekettir. Daha burada sayamadığım neler var... Bir zamanlar alın teri ile hak ederek kazanmak, helal para diye bir şey vardı değil mi bu memlekette? Kim neyin karşılığında, topluma hangi katkısı ile ne kazanıyor diye soran, bugünün liberallerine dönüşen sosyalistler vardı. Şimdi, sen bu serveti nasıl, nereden, neyin karşılığında elde ettin diye sormak yok. Helal olsun bu soygun düzeninin kurucularına, ülkeyi bir yolsuzluklar memleketi haline getirenlere. Ne Sağlık Bakanlığı ne sağlık müdürlükleri ne de Tabip Odaları denetleyebiliyor bu yapılanları. Benim ortalama 4 yıl eğitim görmüş, bilimsel mantıktan uzak bırakılmış halkım da kolaylıkla kaptırıyor, kendini bu uygulamalara. Şunu da ilave etmek çok yerinde olur: İyi eğitim görmüş olanların da benzer çarelere başvurmaları ülkemizde hiç de ender değildir. İnanmazsanız, ünlü bir ailenin ünlü bir bireyi olan Suna Kıraç Hanım’a neler yapıldığını sorgulayabilirsiniz. [email protected] Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle