22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL ‘Son’ Cumhurbaşkanı ve Laiklik Yenisi seçilinceye kadar, zorunluluk nedeniyle ve Anayasa gereği görev süresi uzamış bulunan “son” Cumhurbaşkanı Sezer’in hukuksal olarak ulusal ve ulusüstü mahkemelerce kesin sonuca bağlanmış olan türban konusundaki görüşleri de laiklik ilkesi bağlamında son derece önemlidir. PENCERE Çankaya’da Erkekle Kadın Eşitsizliği... Çankaya’ya çıkan birinin kusursuz olması gerekmez... İnsan insandır.. Elbette kusurları bulunacaktır... Ancak Çankaya’ya çıkan birinin topluma, yeni kuşaklara, kadınlarımıza kötü örnek olması şart mı? ? Okulda, diyelim ki, çocuklara Cumhurbaşkanı tanıtılıyor. Kız öğrenci parmağını kaldırdı.. Öğretmenim bir şey soracağım... Sor!.. Cumhurbaşkanımız 30 yaşındayken 14 yaşında bir kızla nişanlanıp, kız 15’ine basınca evlenmiş... Öğretmen hık pık ederken kız öğrenci sorusunu sürdürüyor: Bu doğru mu öğretmenim.. ? Öğretmen ne diyecek? Olgu elbette doğru; daha başka deyişle gerçek... Ama etik bakımdan böyle bir olaya kimse ‘doğru’ diyemez, ‘olur’ veremez... Evet, anababa, dahası kızın velileri izin verdiği zaman 15 yaşında bir kız özel koşullarda evlenebiliyor... Ne var ki o kız daha ‘reşit’ olmamıştır, 18 yaşını bitirmemiştir, özgür istenciyle karar verebilecek ve yaşamında sağlıklı seçimini yapabilecek erişkinlikte değildir, çocuktur... Peki, bu durumda öğretmen kız öğrencisine nasıl yanıt verecek?... ? 14’ünde nişanlanan, 15’inde 30 yaşındaki Gül ile evlendirilen, kocası tarafından okuldan alınıp başı bağlanan eş, Çankaya’ya çıkıp bu kez herkese, topluma, ulusa, bütün Türkiye’ye örnek olacak... ? Çankaya’ya çıkan çiftin sicilinde yalnız bu olgu yazmıyor... Çift, tesettürün, yani türbanın kamuda meşruluğu yolunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuşlardı... Oysa AİHM bu yolda daha önce nice kararlar vermişti... Gül ailesi, kaybedeceklerini anlayınca, davadan vazgeçtiler... ? İnsan eğitimle şartlanır; öğretim ailede ve okulda verilir... Çocuğu nasıl yetiştirirseniz, kişiliği öyle pekişir... Türkiye’de en başta kadınlara “yazık” oluyor... Ancak bu trajediye “dur” diyeceklerin sesi soluğu çıkmıyor... En başta kadın çoğunluğunun sesi çıkmıyor; tersine özgürlüğünden vazgeçmesini özgürlük sanarak bizzat savunuyor, nice kadın... Evet, kızı nasıl yetiştirirseniz, çocuğun kişiliği de öyle pekişir... ? Abdullah Gül dosyalı.. Zanlı.. Bugünkü yazıda işin o yanı yok!.. Zaten o konuyu bilmeyen kalmadı... Ama, Abdullah Gül’ün kadına bakışı kendi özel yaşamıyla perçinli... Çankaya’da kadını erkekle eşit saymayan bir cumhurbaşkanı oturacak... Yazık Türk kadınlarına!.. RV / Yunus PROFESÖR unvanlı birkaç kişi dünya anayasalarını tarayarak gericiliği, yobazlığı, haksızlığı, yiyiciliği, talancılığı kolaylaştıracak ne kadar hüküm varsa “ılımlı İslam devleti”nin hukuk sistemine sokuşturup göze girmeye çabalarken, çok şükür bir ciddi bilim adamı da çepeçevre denizleri tarayıp Türk sularını ürünsüz bırakabilecek tehlikeleri önlemek ve Doğu Akdeniz’in dibini iyi tanımak için komşu kıyıların açıklarını kulaçlamakta. Yorulma nedir bilmeyen bu bilim adamı, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin dekanı Profesör Bayram Öztürk. Araştırma seferlerinin yürütücüsü o. Gemi de, RV / Yunus. RV, uluslararası tanıtma deyimi olarak İngilizce “research vessel”, yani “araştırma gemisi” sözlerinin kısaltılmışı. erli tezgâhlarda yapılmış, ama en modern deniz dibi araştırma araçlarıyla donatılmış, küçük bir gemi bu. On beş denizcisi ve araştırmacısı var. Geçen yıl İskenderun’a kadarki Türkiye kıyılarını araştırmıştı; bu yıl da Suriye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin denizlerini. Lübnan için de izin alınmış ama, güvenlik koşulları nedeniyle bu yıl uygulamaya geçilememiş. Bulgular ilginç. Örneğin, iklim değişikliğiyle Kızıldeniz’den Akdeniz’e yabancı türler geçmiş; zehirli denizanaları ve zehirli balık türleri. Deniz suyu sıcaklığının yer yer 32 santigrada yükselişi yüzünden Hint Okyanusu’yla aradaki fark sadece 2 santigrada inmiş. Oradan gelen 33 tür balık yerli türlerle rekabet halinde. Buna karşılık, KKTC için yeni bir zenginlik kaynağı olan orkinos avcılığı için Doğu Akdeniz’de ayrı bir yumurtlama alanı bulunarak larva ve yumurtalar saptanmış. Süngerlerde 1988’den beri süregelen hastalıkta küçük çaplı iyileşmeler görüldüğü için stoklarda artma beklenmekte. Akdeniz’e özgü “deniz çayırları” eskiden 6 metre derinlikte başlarken, artık 8 metreden başlıyormuş. Yat demirlerine ve su bulanıklığına çayır mı dayanır? oçent, yardımcı doçent ve araştırma görevlilerinden oluşan hanım ağırlıklı genç ekibin ortaya koyduğu bulgular böyle. Daha kim bilir neler var? Marmara’yla birlikte dört denizi olan Türkiye’nin her birine özgü sualtı ürünleri için en az dört, petrol ve doğalgaz için birkaç araştırma gemisi olması ve süngercilerine ve büyük balıkçılarına av alanları bulacak özel donanımlı gemilerle uzak denizlere açılması gerekmez mi? Son kazaların basit seyir ve yanaşma hataları Türk denizciliği konusunda kötümserlik yaratarak içimizi kararttı. İyimserliğe susamışlık artık burada da belirgin. Türkiye, başka birçok konuda olduğu gibi denizcilikte de içe kapanıp ıvır zıvır küçüklüklerle oyalanan bir ülke olmaktan çıkmalı, hiç değilse bu alanda büyük oynamayı öğrenerek ufkunu genişletmelidir. Engin, açıldıkça büyür. Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Y Y D argıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında da açıklandığı üzere Türk Devrimi, temelde, laiklik ilkesine oturtulmuş, bir bakıma laiklik ve devrim aynı anlama gelmiştir. Öte yandan bu yöndeki tartışmalar ne denli yoğun olursa olsun, gerçek olan bir yön vardır ki, Türkiye’de laiklik, temel bir anayasa kuralı olarak yer almış bulunmaktadır. Gerek 1961 Anayasası’nın 153. ve gerekse 1982 Anayasası’nın 174. maddeleri ile koruma altına alınan devrim yasalarının yanı sıra Cumhuriyetin nitelikleri ve bu bağlamda laiklik ilkesi değiştirilemez düzenleme ve ilkelerdir. Laiklik ilkesinin 1937 yılında, anayasal kural haline gelmesi, kuruluş döneminin laik sisteme yönelen adımlarının ulaştığı sonuçtur; hukuksal alanda tamamlanmasıdır. Hukuksal olarak laiklik, aynı zamanda demokrasinin zorunlu koşuludur. Demokrasi; özgürlük ve eşitlik temeline dayanırken; laiklik de bu iki ilkenin doğal bir sonucudur. Batı’da ulusdevletten sonra ortaya çıkan laiklik, Türkiye’de uluslaşma ile birlikte hatta uluslaşmanın önkoşullarından, dayanaklarından biri olmuştur. Bu nedenlerle Batı’dan farklı ve özgün bir içerik taşımaktadır. 17 Aralık 2003 tarihinde Elysée Sarayı’nda yaptığı konuşmada Fransa Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, laikliğin tartışılamayacağı ve sınırının değiştirilemeyeceğine vurgulama yaparken Fransa’da cumhuriyet ve demokrasi geleneğinin yerleşmiş ve güçlü bir yurttaş desteği olmasına karşın “Cemaatçilik Fransa’nın seçimi olamaz. Tarihimize, geleneklerimize, kültürümüze ters düşecektir. Hümanist ilkelerimize, sosyal ilerlemenin yalnızca yetenek ve liyakatin gücü ile sağlanacağına olan inancımıza ve tüm Fransız’lar arasındaki eşitlik ve kardeşlik değerlerine bağlılığımıza ters düşecektir. İşte bu nedenle Fransa’nın taahhüt altına girmesini reddediyorum. Yoksa, bu yolda mirasını kurban edecektir. Geleceğimiz tehlikeye düşecektir… Cumhuriyet değerleri için giriştiğimiz bu savaş bizi, zorun lu olarak, kadın haklarının ve onların erkeklerle gerçek eşitliğinin yanında yer almasına yol açmalıdır. Bu savaş geleceğin Fransa’sının portresini çizecek olan mücadelelerden biridir. Bir toplumun uygarlık derecesi öncelikle bu toplumda kadınların işgal ettiği yer ile ölçülür. Geriye dönme tehditleri karşısında, ki bunlar vardır, uyanık ve uzlaşmaz olmalıyız.” (abç.) diyordu! Anayasasındaki laiklik ilkesi Cumhuriyetin temel niteliklerinden olan Türkiye’ye karşı bazı yabancıların bu ilkeyi görmezden gelerek, örneğin Soros’un “ Türkiye İslami Demokrasiye örnektir. Sanırım bu ülkede laiklik fazla ileri bir noktaya taşındı.” sözleri belki resmi olarak yanıtlanmayabilirdi! Ne var ki ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın “Türkiye sıradan bir demokrasi değil, Türkiye bir İslam ülkesi, Türkiye demokrasisi İslam ülkeleri için model” söylemine karşı Cumhurbaşkanı Sezer “Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülkedir, ancak bir İslam Devleti değildir. Türkiye, laik bir devlettir. Eğer Türkiye’nin model olmasından söz ediliyorsa bu bir ılımlı İslam devleti değil, laik devlet modeli olur.” iletisini vermiştir. Anayasanın 103. maddesindeki andına uygun hareket eden Cumhurbaşkanı, söylemleri ile laikliğe ve bütünüyle Cumhuriyete sahip çıkmıştır. Bir yasayı veto ederken devrim yasalarına, eğitimin temel ilkelerine, kadın haklarına değinen Cumhurbaşkanı, devrimin temelinin, “amacına bağlı olarak laiklik ilkesidir. Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyetini oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır.” dedikten sonra laikliğin, “ümmet” ten “ulus”a geçmenin itici gücü olduğunu, “kişileri ve toplum kesimlerini birbirine güvenle bağlayan, uluslaşmayı sağlayan ve güçlendiren içeriktedir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi gücünü laiklikten almakta, demokrasi her şeyden önce laikliğe dayanmaktadır. Çünkü, demokrasinin iki önemli öğesi olan özgürlük ve eşitlik, ancak dinsel zorlamaların olmadığı laik toplumlarda gerçekleşebilmektedir.” değerlendirmesini yapmıştır. 1 Ekim 2006 tarihinde TBMM’nin 22. Dö nem Beşinci Yasama Yılı’nın açılışında ise anayasada laikliğin tanımını aramak yerine, nasıl bir laikliğin öngörüldüğüne bakılması gerektiğine işaretle, anayasada laikliğin işlevsel tanımı yapıldığı gerçeğine vurgulama yapmıştır. Harp Akademileri Konferansı’nda 12 Nisan 2006 tarihinde ise Fransa Cumhurbaşkanı gibi ödünsüz konuşmaktadır: “Laikliğin her şeyden önce demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olduğu unutulmamalıdır. Anayasamızda yer alan iki önemli öğe, özgürlük ve eşitliktir. Bunların gerçekleşmesi ancak dinsel zorlamaların olmadığı laik toplumlarda olanaklıdır. Bu bağlamda, gerici girişimlere karşı, anayasa ve demokratik hukuk düzeni çerçevesinde devletin tüm kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları tarafından anayasal düzenimizin temelini oluşturan laikliğin korunması, dinin siyasal amaçlarla kullanılmasının önlenmesi, ulusal eğitimin bu tür hareketlerin etkisinden kurtarılması ve toplumumuzun gericiliğe karşı bilinçlendirilmesi amacıyla topyekun bir savaşım verilmektedir. Gericiliğe karşı bu savaşımın, halkın dinsel inançlarına karşı çıkmak gibi gösterilmesi de başlı başına bir din sömürüsüdür. Demokratik laik düzen, inanç sahibi insanlarımızın birey olarak dinsel yükümlülüklerini yerine getirmelerine engel oluşturmamaktadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, sahip olduğu bağımsız demokratik ve laik niteliğini korumak için devletin ve toplumun gereken her türlü önlemi alma zorunluluğu bulunmaktadır.” (abç.) Yenisi seçilinceye kadar, zorunluluk nedeniyle ve Anayasa gereği görev süresi uzamış bulunan “son” Cumhurbaşkanı Sezer’in hukuksal olarak ulusal ve ulusüstü mahkemelerce kesin sonuca bağlanmış olan türban konusundaki görüşleri de laiklik ilkesi bağlamında son derece önemlidir: “Türkiye’nin önüne çeşitli dönemlerde getirilmeye çalışılan türban sorunu, demokrasiye sığınılarak demokratik atılımların gölgelenmesinden başka bir anlam taşımamaktadır… Dinsel simgelerin, siyasal ve düşüncelerin aracı olarak kullanılmasına ve kutsal din duygularının kötüye istismarına hoşgörüyle bakılamaz. Böyle bir durum, laik demokratik yapının üzerine, gerçek inanç özgürlüğüne, eşitlik ilkesini de aykırı düşer. Belirli siyasal düşüncelerin, din ve vicdan özgürlüğü ile insan haklarını gerekçe göstererek, inançları kullanmasına, demokrasinin korunması ve toplumsal barış adına izin verilemez. Din ve vicdan özgürlüğünün gerçek güvencesi laiklik ilkesidir.” mumtazsoysal@gmail.com Kadın sorunu kimin sorunu? Ali BULUNMAZ İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış 2 ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 TÜRK KALP VAKFI Ü ‘Yaşamınızı Şansa Bırakmayın Kalbinizi Koruyun’ 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212.212 07 07 Pbx http://www.tkv.org.tr 002’de AKP’nin iktidara gelişinin ardından, bir kadın akademisyenimiz “Kimse zorla benim başımı örtemez” demişti. Şimdilerde yaşananlara baktığımızda, bu kısmen doğru. Çünkü öyle bir oyun oynanıyor ve dincilik ile sıkmabaş öyle pazarlanıyor ki, örtünme adeta özendiriliyor, hatta pek çok kapı açıyor. Üstelik türbanda ve haşemada “moda renkler” belirleniyor, kimi dinci kadın yazarlar “Giyinmek rahatlık getirir” gibi fetvalar veriyor. Serdar Kızık’ın ifadesiyle “alışma / alıştırılma” dönemindeyiz; bakın yan yana yaşıyorsunuz denilen bir ortamdan, örtünseniz iyi olur ve örtüneceksiniz demeye kadar uzanan sürecin başındayız. Sıkmabaşın el üstünde tutulması, sözü geçen dinci yazarlara göre, Türkiye’nin “normalleşmesi” demek. Bülent Ortaçgil’in şarkısında yaptığı gibi, biz de sormalıyız: “Nedir bu normal?” Sıkmabaşın “başörtüsü”ne ya da “aksesuvar”a dönüştürülmesi mi, kadının onunla “özgürleşeceğinin” belleklere kazınmaya çalışılması mı? Yoksa “tesettürün altına şu giyilir mi giyilmez mi” tartışması mı? Ya da kadının bu yolla ikinci sınıf vatandaş olmaya özendirilmesi mi? Bu da eşitsizlik bağlamında, kadın sorununun bir parçası değil mi? Geçenlerde milletvekillerine “hediye” diye silah dağıtıldığına tanık olduk. Acaba dağıtımı yapan bakan ve üyesi olduğu iktidar partisi, oy almak için gittikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, neredeyse her gün “töre” uğruna, benzer silahlarla kadınların ve genç kızların katledildiğini bilmiyor mu? Ya o bölgeden seçilen DTP’li milletvekilleri, neden “töre” cinayetleri ve kadını ezen çarpık aşiret düzenine dönük çözüm önerilerini gür bir sesle dile getir(e)miyor? Peki erkeğin ve kadının, kadına erkekçe bakışına ne demeli? Erkeğin ve sorunun merkezindeki kadının, kadına biçtiği başlıca roller ne? Çocuk doğur, evinin hanımı ol, kocanı memnun et, törelere ve geleneklere bağlı kal. Bu nedenle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, gencecik kızlar, bir an önce evlendirilip çoluk çocuğa karıştırılmıyor mu? Seçimden önce, bölge gezilerinden birkaçında ne demiş ti Başbakan: “Çocuk doğurmaktan kaçınmayın.” “Normal” olan bu bakış açısı mı? Kadın sorunu, insan olma sorunu aynı zamanda; kadının toplumsal yaşama katılması ve bireysel özne olması ile ilintili bir sorun. Ama öncelikle eşitlik adına; kadının insan sayılması, hakları olduğunun kavranması ve ikinci sınıf vatandaşlıktan kurtulması adına, kadına erkekçe bakışın yok edilmesi gerekiyor. Bu bir bilinçlenme ile ayrımcılığın giderilmesini zorunlu kılıyor bir yerde. Dolayısıyla kadın sorunu / kadının sorunu, insan olan herkesin sorunu değil mi aslında? ÜRGÜP İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/209 Tal. Bir borçtan dolayı, hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci artırma 20.09.2007 günü, saat: 14:0014:20’de Ürgüp Kardeşler Kapalı Otoparkı’nda yapılacak ve o günün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde, 25.09.2007 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, artırma bedelinin, malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafı verildiği takdirde, şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, satışa iştirak etmek isteyenlerin muhammen bedelin %20’si oranında, nakit para ya da eşdeğerde banka teminat mektubu vermeleri şarttır. Fazla bilgi almak isteyenlerin, yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K.114/1, 114/3) Muhammen kıymeti LİRA: 100.000,00 YTL ADEDİ: 1 CİNSİ: 50 DV 171 Plakalı 2005 Model Scania Marka Çekici, R 4X2 Tipli, Kırmızı Renkli, Motor No: 6254082, Şasi No: Xler4X20005123513 Nolu Araç, Aksamları Yeni, Öncamı Çatlak. (Basın: 45806) CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle