19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AĞUSTOS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER AKP’nin tarım politikaları ile üretimde yaşanan yüzde 40’lık düşüş, ithalatı zorunlu kılıyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT İthal buğdaya muhtaç olduk ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin tarım politikaları ve kuraklık nedeniyle buğday üretiminde yüzde 40 oranında düşüş yaşanacağı tahmin ediliyor. Veriler yıllar sonra, ülkede üretilen buğdayın ihtiyacı karşılamayacağı ve 1.5 milyon tonluk ithalatın zorunlu olacağına işaret ediyor. Bu yıl bütün yurtta olduğu gibi Akdeniz Bölgesi’nde de tahıl ürünleri ve bazı meyvelerde verim ciddi oranda düştü. Antalya Tarım İl Müdürü Bedrullah Erçin, bu yıl bölgedeki buğday rekoltesinin 40 bin ton düşerek 370 bin tonda kalabileceğini belirtti. Antalya Ziraat Odası Başkanı Vahap Tuncer ise bunun “çok iyimser” bir tahmin olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: ‘Kurtarılmış Bölge’de Seçim İtirafı Açıklamanın sahibi Türkiye Cumhuriyeti’nin 59’uncu Hükümeti’nin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen olmasa, 22 Temmuz seçimlerinde anlı şanlı iktidar partimizin milletvekili adaylarının, Mersin’de bazı mahallelere girmelerinin engellendiğine inanmamız zor. Ama seçim bölgesi Gaziantep’ten Mersin’e kaydırılan Kürşad Tüzmen, önceki akşam HaberTürk Televizyonu’nun Makro&Mikro programında, seçim çalışmaları sırasında giremedikleri bazı mahalleler olduğunu gizlemiyor. AKP’nin giremediği bu mahallelerde CHP ve MHP’li adayların istedikleri gibi at oynattıkları elbette düşünülemez. Tüzmen, söz konusu TV söyleşisinde daha fazlasını anlatmıyor ama, 22 Temmuz seçimleri için DTP destekli bağımsız aday Orhan Miroğlu’nun sandıktan çıkamaması, “kurtarılmış bölge” denilen ve Güneydoğu’dan göç edenlerin oturdukları yerlerde, sonunda sağduyunun şiddete üstünlük sağladığının ispatı anlamına geliyor. Dünkü Milliyet’te yer alan bir incelemehaberinde, Miroğlu’nun, kentin Güneydoğulu göçmenlerinin yoğun olduğu bölgelerinden 70 bini aşkın oy beklerken, 48 bin 484 oy alabildiği anımsatılıyordu. DTP destekli bağımsız adayın alamadığı oylar, AKP’nin il bazında 213 bin 997’yi bulan haznesine kaymış; ama seçim sisteminin gereği sandıktan çıkamayan Miroğlu’nun yerine CHP’li Ali Oksal, partisinin dördüncü milletvekili olarak parlamentoya girebilmiş. Aynı haberde, Kürt nüfusun yoğun olduğu mahallelerin adları, buralardaki seçim sonuçları ile verilmiş. Oradan AKP ile DTP’li bağımsız aday için, adeta göğüs göğüse mücadele verildiğini algılamak olası. ? AKP hükümetinin tarım politikaları kuraklıkla birleşince Türkiye’nin ürettiği buğday yıllar sonra ilk kez ihtiyacı karşılayamayacak düzeye indi. Veriler, 1.5 milyon ton buğday ithalatının zorunlu olacağını işaret ediyor. Antalya Ziraat Odası Başkanı Vahap Tuncer “Türkiye’nin bugüne kadar yaklaşık 21 milyon ton dolayında buğday rekoltesi vardı. Ama bu sene 3 milyon ton dolayında bir açık, 1.5 milyon ton dolayında ithalat yapılmasını zorunlu kılıyor” dedi. “Geçen yıl dekar başına 400450 kilo hasat yapan çiftçinin bu yıl, ancak 150 kilo hasat yapabildiğini görüyoruz. Yayla bölgesindeki çiftçilerin ürünlerinde ise yüzde 40’lara varan oranda azalmalar var. Mayıs’ta yeterli yağış düşmediği için buğday tanelerinin ağırlığı da azaldı. Bize göre ülke genelinde rekolte 3 milyon tona varan oranda düşecektir. Türkiye’nin bugüne kadar yaklaşık 21 milyon ton dolayında buğday rekoltesi vardı. 1.5 milyon ton dolayında ihtiyaç fazlası üretilirdi. Ama bu sene 3 milyon ton dolayında bir açık, 1.5 milyon ton dolayında ithalat yapılmasını zorunlu kılıyor. Yıllardan beri ilk kez bu düzeyde bir ithalat gereği duyulacak.” Seçim öncesi Toprak Mahsülleri Ofisi depolarındaki buğday stoklarının eridiğini bildiren Tuncer, önümüzdeki dönemde arz yetersizliği yaşanacağını söyledi. Çiftçilerin ve tüccarların buğday stoklayarak fiyatının artmasını bekleyeceğini anlatan Tuncer, ekmeğe zam geleceğini ifade etti. Tuncer, hükümetin buğday üreticisine dekar başına vereceği 15 YTL’lik kuraklık desteğinin zararı karşılamayacağına dikkat çekerek sulama politikası izlenmediği için bu desteğin bir anlamı olmadığını anlattı. Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Satıcı da şeftali, kayısı, erik ve ayvanın erken sıcaklıklar yüzünden yeterli gelişimi gösteremediğini vurgulayarak ürünlerde tüm dünyada bir daralma olacağını belirtti. Arz eksikliğinden dolayı pazarda bu ürünlerin fiyatının artacağını vurgulayan Satıcı, “Toptancılarda 1 ila 1.3 YTL düzeyinde seyredecek olan bu meyvelerin pazarlama ağı sonucunda vatandaşa maliyetinin 2 YTL ’nin altında olmayacağını tahmin ediyoruz” dedi. Kirazda da bu yıl rekoltenin yeterli olmasına karşın kalitenin düşmesi, ihracatı olumsuz etkiliyor. Satıcı, bugüne kadar ancak 70 milyon dolarlık ihracat olduğunu, bunun en fazla 100 milyon dolarda kalabileceğini, oysa sezon başında kiraz ihracatının 150 milyon dolar olmasını beklediklerini ifade etti. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ünlütürk, yapılmak istenenin anayasaya aykırı olduğunu vurguladı AKP akarsuları satışa çıkardı EMRE DÖKER İZMİR AKP hükümeti ormanlar, sahiller, fabrikaların ardından akarsuların da özelleştirilmesi için girişimlere başladığını açıkladı. Duyarlı kesimler, anayasaya aykırı olduğu ve kamu yararı bulunmadığı gerekçesiyle girişime karşı duruş sergileyeceklerini belirtiyor. Hükümet, küresel ısınma, yağışların azlığıyla ortaya çıkan “su krizi”ni çözmek için akarsulara göz dikti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, proje çerçevesinde belirlenecek bölgelerin sulanması için akarsuların yapişletdevret modeliyle özel sektöre açılacağını bildirdi. Sistemle akarsu ve göletlerin kullanım hakkı 49 yılı geçmeyecek şekilde özel sektöre devredilecek. İşi üstlenecek yatırımcılar “ihale” yöntemi yerine, nükleer santral projesinde olduğu gibi “yarışmayla” belirlenecek. ‘Anayasaya aykırı’ Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Ünlütürk, AKP’nin son 5 yıldır ülkenin doğal kaynaklarını, sahillerini, or manlarını, fabrikalarını “pazarlamaya” çalıştığını söyledi. Akarsuların özelleştirilmesinin anayasaya aykırı olduğunu vurgulayan Ünlütürk şöyle konuştu: “Anayasa doğal kaynakları, kıyıları, akarsuları koruma altına almıştır. Yapılmak istenen özelleştirmede kamu yararı yoktur. AKP’nin zaten ‘kamu yararı’ diye bir derdi yok. Bunların yapmak istedikleri, ülkenin bütün kaynaklarını pazarlayıp borç ödemek. Kaynaklar kullanımında kamu yararının olması lazım. Ancak akarsuların özelleştirilmesinin mantıklı bir yanı yok.” Girişimin yasalaşması durumunda dava sürecini başlatacaklarını da bildiren Ünlütürk, “Toplumdan aldığımız güçle direneceğiz. AKP’nin her şeyi satmasına izin vermeyeceğiz” dedi. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da ülkedeki özelleştirmelerin tümüne karşı çıktıklarını söyledi. Soğancı, enerji alanında yapılan özelleştirme sonucunda 8 kentte elektrik kesintilerin yaşandığını anımsattı. Uçaktan atılan barış mesajları... Tüzmen’in televizyon söyleşisinde verdiği bilgileri araştırınca, 22 Temmuz’dan iki gün önce, iktidar partisinin bir tarım uçağına doldurduğu özel mesajlı bildirgelerini Kurdali, Güneş, Çay, Siteler, Şevket Sümer, Çilek, Demirtaş gibi özellik taşıyan mahallelerin üstünden seçmenlere ulaştırdığını öğrenmek mümkün. Tüzmen’in havadan, karadan ulaşmaya çalıştığı özel sorunlu seçmenlerine “Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik ticaretini yöneten bakan olmanın üstünlüğünü kullandığı” da anlaşılıyor: “Akrabalarımızla ticaret yapıyoruz. Kürtler, Araplar, Türkmenlerle bir arada olduğumuzu, ayrım yapmadığımızı anlattık. Onlara bir hayal verdik. Şehrin önü Dubai, arkası Cote de Azuree’daki gibi oluşacak.” (Hürriyet, 31 Temmuz 2007) Bir televizyon programında söylenilen, iki gazetemizde yazılanlardan benim çıkardığım sonucu, elbette merak edeceksiniz. Söyleyeyim. 22 Temmuz 2007’de ülke genelinde milletvekili seçimi yapılmasını kararlaştıran parlamentomuzun denetimi altındaki iktidarın, yer yer, adayların kendilerini ve partilerini anlatma özgürlüğünü sağlayamadığının ikrarını o iktidarın sevimli bir bakanı açıklıyor. Açıklamanın yeri, ülkenin batısı ile doğusunu tam ortadan ayıran bir kuzeygüney çizgisinin belirginleştirmiş olduğu Mersin’dir. Büyük bir liman kenti de olan Mersin. Devlet Bakanı’nın “Bazı sıkıntılarımız oldu” diye özetlediği 22 Temmuz öncesinin koşullarını, Mersin’de birinci parti olan MHP ile, seçimi üçüncü sırada tamamlayan CHP örgütünün nasıl yorumladığı gerçekten merak konusudur. Özellikle medyamız. O kampanya süresince, sokak başlarını tutarak, mahallelerini, beğenmedikleri politikacılar için girilmez hale döndürmüş olan teröristlerin marifetlerini haber değerinde görmedikleri için mi sessiz kaldı? Ya devletimiz? O anlı şanlı Türkiye Cumhuriyeti’nin Mersin’deki Valisi, Emniyet Müdürü? Cumhuriyet Savcısı? İl Seçim Kurulu Başkanı? Tüzmen 81 ilimizden, hassas göç alan Mersin’in üstündeki perdeyi, göreceli olarak, kendisinin bütün sevecenliği ile kaldırırken, özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki yörelerde ne oldu, ne bitti? Göreve başlayacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir Araştırma Komisyonu oluşturmasına ne dersiniz? E5 üzerinde geçen yıl başlayan çalışmalar trafiği olumsuz etkilemeye devam ediyor. Yurttaşlar çalışmaların okulların açılmasından önce mutlaka bitirilmesi gerektiğini belirtirken belediyenin kendi projelerini uyguladıktan sonra defalarca değiştirmesi tepkiye neden oluyor. Büyükşehir Belediyesi projelerini değiştirirken kaynaklar boşa harcanıyor İstanbul ‘yapboz’ tahtasına döndü İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yerüstü yapılan raylı sistemlerin bir kısmını trafik sıkıntısı yarattığı gerekçesiyle yeraltına alıyor. Yaklaşık 900 milyon YTL’ye mal olacak bu kararın, kentin kaynaklarının boş yere harcanması anlamına geldiğine dikkat çeken ulaşım uzmanları, İstanbul’un ulaşım sisteminin “yapboz tahtasına” döndüğüne vurgu yaptılar. İstanbul’daki üç raylı sistemin belli kısımlarının yeraltına alınması kararı tepkilere neden oldu. Anadolu yakasında 21.3 kilometrelik KadıköyKartal hattının ilk etapta KadıköyAcıbadem arasındaki 3 bin 290 metrelik kısmının yeraltından, 18 bin 40 metrelik AcıbademKartal arasındaki bölümünün de yerüstünden gitmesi planlanmıştı. Ancak İTÜ’nün Nisan 2005’te hazırladığı raporda, hattın tamamının yeraltına alınması gerektiği belirtilince hattın metroya dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Projenin 550 milyon dolarlık maliyeti ise değişiklikle 1 milyar 71 milyon dolara çıktı. Temeli 2002’de atılan 13.3 kilometrelik EdirnekapıSultançiftliği Tramvayı’nın ilk etapta tamamının yerüstünden yapılması planlanmış ve maliyeti 35 milyon dolar olarak hesaplanmıştı. Ancak, 2005’te hattın bölge trafiğini artıracağı anlaşılınca hattın 5.8 kilometrelik kısmının açkapa tünel olarak yeraltına alınmasına karar verildi. Değişiklik, maliyeti 103 milyon dolar artırdı. ZeytinburnuKabataş Tramvayı’nın trafik sıkıntısı yarattığı gerekçesiyle 2 kilometrelik TopkapıZeytinburnu kısmının yeraltına alınması kararlaştırıldı. Çalışma için 80 milyon YTL harcanması planlanırken finansman KİPTAŞ’ın Topkapı’daki Merkez Evleri projesinin kârından karşılanacak. 14 kilometrelik hattın tamamı 143 milyon YTL’ye mal olmuştu. yeraltına göre daha ucuz. Bir zorunluluk göstermeleri gerekiyor sistemi değiştirmek için. Çare olmadığı için böyle yapıyoruz demeleri lazım. TopkapıZeytinburnu hattında tahminlerimizin ötesinde bir talep var” diye konuştu. Evren, şu an İstanbul ulaşımının planlarının hazırlandığını anımsatarak “Bu ciddi bir karardır. Kararın, plan sonuçlanmadan alınması plan anlayışına aykırıdır. Planlama anlayışına aykırı her şey İstanbul’un ulaşımını, geleceğini tehlikeye atmaktadır” dedi. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ise ulaştırmanın kendine özgü kurallarının sürekli göz ardı edildiğini belirterek “Bu kurallara, bilimsel ve toplumsal kriterlere dikkat etmezsen yaptığın işler yapboz tahtasına döner. Yaptığın işi bir kez daha yapmak zorunda kalırsın. Bugüne kadar izlenen ulaşım politikası hep böyle oldu” dedi. Topkapı, Merter, İncirli, Küçükçekmece ana arterinin de sürekli bozulup yeniden yapıldığını anlatan Gökçe, kaynakların boşa harcandığını söyledi. KESİNTİYE BAHANE Mİ ARANIYOR? İstanbul’un yalnızca 4 aylık suyu kaldı İstanbul Haber Servisi İstanbul’un 4 aylık suyu kaldı. Barajlardaki su seviyesi her geçen gün biraz daha azalan İstanbul’da dolaylı su kesintileri başladı. İSKİ’nin, Bulgar sınırındaki 2 derenin suyunu kente getirme planlarına ise çevreciler, “bölgenin dengesini bozacağı” gerekçesiyle karşı çıkıyor. Kente su sağlayan 10 barajdan Kazandere, Pabuçdere, Istrancalar’daki su miktarı sıfırı gösterirken Alibey Barajı’nda ise kentin bir günlük su ihtiyacını bile karşılayamayacak kadar az su kaldı. Terkos Barajı’nda 85, Ömerli Barajı’nda 59, Darlık Barajı’nda 41, Sazlıdere Barajı’nda 28, Büyükçekmece Barajı’nda 21 ve Elmalı Barajı’nda 4 milyon metreküp su bulunuyor. İSKİ’den yapılan açıklamaya göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Küçükçekmece GümrükyoluHalkalı İstasyonu kesişimindeki katlı kavşak inşaatı kapsamında çelik boruların bağlantı çalışması gerçekleştirilecek. Bu nedenle Avcılar’da Gümüşpala Mahallesi, Bakırköy’de Florya ve Şenlikköy mevkii, Küçükçekmece merkezle Halkalı, Cennet, Tepeüstü, Kanarya, Sefaköy ve polis lojmanları, bu gece 02.00 ile yarın 10.00 saatleri arasında 32 saat su alamayacak. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net G I DA Z E H İ R L E N M E L E R İ Talep çok yoğun İTÜ Ulaştırma Bölümü Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Evren de karara şaşırdığını ifade ederek işleyen bir hattın yeraltına alınmasının hiçbir önceliğinin bulunmadığını kaydetti. Kararın nasıl bir olumlu katkısı olacağını kestiremediğini söyleyen Güngör, “Yüzeydeki raylı sistem, Sıcaklar vaka sayısını artırıyor İstanbul Haber Servisi Sıcak havalarda gıda zehirlenmelerine karşı dikkatli olunması gerektiğini yineleyen uzmanlar, her yıl İstanbul’da 10 binden fazla kişinin gıda zehirlenmesi ile karşı karşıya kaldığını ifade ettiler. ABD’de yapılan araştırmalar her yıl 4 kişiden 1’inin gıda kaynaklı mikroorganizmalar sebebiyle hastalandığını, 5 bin kişinin hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün 2001 verilerine göre 1099 zehirlenme vakası kaydettiğini anımsatan uzmanlar, bakteriyel zehirlenmelerin hemen hepsinde taşıyıcı besinlerin et, tavuk ya da süt, yumurta gibi hayvansal ürünler olduğunu belirterek sütle yapılan tatlıların gıda zehirlenmelerinin en önemli nedenleri arasında olduğunu söylediler. Yurttaşı tasarrufa yöneltmek için hiçbir şey yapmazken kuyu sularını satıyor Belirtiler nelerdir? Gıda zehirlenmelerinin belirtileri arasında bozuk gıdanın tüketilmesini takip eden birkaç saat içinde ishal, bulantı, karın ağrısı, kusma ve ateş olarak görülebiliyor. Bazen de özellikle balık ve kabuklu deniz ürünlerinden kaynaklanan zehirlenmelerde aşırı terleme, duyu kayıpları, baş ağrıları ve görme bulanıklığı gibi daha ağır belirtilerle seyredebiliyor. Bazı vakalarda zehirlenme belirtileri yiyecek tüketildikten sonraki 110 gün arasında ortaya çıkabiliyor. Toplu gıda zehirlenmelerinde büyük sorumluluğun yemek üreticilerine düştüğünü bildiriliyor. Gökçek su sorununu ranta çevirdi ZEYNEP ŞAHİN BİDON SATIŞLARI PATLADI, FİYAT KATLANDI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankaralılar su kesintilerine karşı önlem almak için çareyi plastik bidon ve depo satın almakta buluyor. Başkentli üreticiler, daha önce günde 7 8 tane depo satarken, son dönemde sayının 60 70’e kadar yükseldiğini belirtti. Fiyatlarda ise yüzde 100’e varan artış yaşanırken yurttaşlar bu artıştan “fırsatçılık yapılıyor” gerekçesiyle şikâyetçi oluyorlar. mamen suya ayrıldı. lama” adlı bir çalışma başlatan belediye, açtığı kuyulardan çıkardığı suları para ile satmaya başladı. Başkentliler kendi tankeriyle gidip suyu yerinden alsa da, telefonla sipariş verse de para ödemek zorunda kalıyor. Bu çerçevede, ödenecek ücretler “sulama, İSKİ’den yeni proje İSKİ, kentteki su sorununun artmasıyla birlikte yeni çözümler aramaya devam ediyor. Bu kapsamda Istranca Dereleri Projesi’nin 3’üncü ve 4’üncü aşamasını devreye sokmaya hazırlanan İSKİ, TürkiyeBulgaristan sınırını oluşturan Rezve Deresi ile Demirköy’deki Bulanık Deresi’nin sularını İstanbul’a getirmeyi planlıyor. Ancak bölge sakinleri ve çevre örgütleri, derelerden su alınmasının, bölgedeki doğal dengeyi bozacağına dikkat çekiyor. ANKARA Büyük kentlerdeki susuzluk sorununa karşı kent yönetimlerinin aldığı tavır, Ankara’da rantı, İzmir’de ise tasarrufu getirdi. İzmir Anakent Belediyesi’nin 7 ayrı afişle yürüttüğü kampanyası sonucunda, kent halkı 3 ayda 3 milyon 839 bin 435 metreküplük su tasarrufu yaptı. Belediye, 7 bin afişi iskelelere, metro istasyonlarına, hastanelere, muhtarlıklara, alışveriş merkezlerine, meydanlara astı. Konut ve işyerlerine el ilanları dağıtıldı, okullarda toplantılar düzenlendi. Belediye gazetesinin haziran sayısı ta Başkentte parayla su satışı Ankara’daki Melih Gökçek yönetimi ise kent halkını bilinçlendirmek yerine su satmayı tercih etti. Su sıkıntısının kendini iyice hissettirmesiyle birlikte “Alo Su depoya teslim ve kuyudan teslim” olmak üzere ve litre aralığına göre 25’ten 175 YTL’ye kadar çıkıyor. Belediye, “Alo Sulama Hattı”nın reklamı için kentin dört bir yanındaki ilan panolarına dev afişler astı, belediye otobüslerinin içine ve dışına afişler yerleştirdi. Hat için ayrı bir internet sitesi dahi kurdu. Ancak tüm bunlara karşın başkentliler Ankara’nın su kaynakları, bugünkü durumu ve geleceği hakkında bilgilendirilmedi, su tasarrufu konusunda çalışma yapılmadı. Yurttaşlar, sadece şebeke suyu ile halı, araba vb. şeyleri yıkarlarsa ya da bahçe sularlarsa 5 bin YTL’ye kadar çıkan para cezası alabileceklerini bildi. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle