22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AĞUSTOS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Yumurta Erdal Yücel: “Unakıtan’ın yumurtacı oğluna rakip çıktı: Üskül yumurtaları!” Ya ğ m u r E k i m DTP’lilerin yabancı dili Türkçeymiş! “Cici anne dilleri ise Amerikanca...” ANAYASANIN 103. maddesi cumhurbaşkanının göreve başlarken Meclis’te edeceği yemini yazıyor: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Anayasanın 104. maddesi de “Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU AKP’ye “Yeni Osmanlılar” denmiş. Doğru ama son dönemi! Koşul Hasan Baş: “İktidara ulaşmak için umreye gitmek yetmez, yanında bir basın ordusuyla ‘hacı’ da olmak gerekir!” Aslan Çeker: “Bölücüsü, şeriatçısı, liboşu, döneği, safı, enteli, danteli demokrasinin zaferi diye zil takıp oynuyor. Ortada bir zafer varsa ABDrasi, ABrasi, kömürrasi, erzakrasi zaferidir!” Rasi Türk milletinin birliğini temsil eder; anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” diyor. Bu iki maddeden sonra Kaya Çetin de şöyle diyor: “Anayasamızın 103. ve 104. maddelerine göre seçilecek cumhurbaşkanı; AB’ye ve ABD’ye bağımlılığı değil, devletin bağımsızlığını savunmak için; ayrılıkçı hareketin gelişmesine, kitleselleşmesine çanak tutmak için değil, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak için; tarikatların, aşiretlerin ve erkteki takımın değil, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini korumak için; ulemaya değil; anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalmak için; halkımızı inananlar ve Yemin inanmayanlar diye ikiye bölmek için değil, milletin huzuru için aşiret reisleriyle sarmaş dolaş olup, George W. Bush’tan aylarca randevu beklemek için değil, cumhuriyetin şan ve şerefini korumak ve yüceltmek için çoluk çocuğu, eşi dostu zengin etmek için değil görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için; namusu ve şerefi üzerine ant içecek. Bununla da yetinmeyecek; sıkmabaşı kamusal alana sokarak değil, ‘devletin başı’ sıfatıyla ve çağdaş bir kimlikle ulusumuzu temsil edecek; devletin kurumlarıyla çatışmak yerine devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmalarını gözetecek. Buna göre; sizce adı ortalıkta dolaşanlar arasında böyle biri var mı ve anayasanın 103. maddesine göre Türk milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine ant içen bir kişi yeminine bağlı kalmazsa şerefsiz bir cumhurbaşkanımız mı olacak?” Anlayamamak mı, Anlatamamak mı? Seçimler sonrasında çok farklı kesimlerde sürdürülen tartışmalar, toplum olarak en belirgin zaaflarımızdan birinin de siyasal, ekonomik, sosyal gerçekleri kişiselleştirmek olduğunu gösteriyor. İnsanlar kendi doğal çevrelerinde, kendi toplumsal koşullarında edindikleri deneyimlerinden, karşılaştıkları sorunlarından etkilenimlerle oluşturdukları ‘öznel’ kanaat ve taleplerini toplumun tümünün ‘nesnel’ kanaat ve talepleri olarak görme yanılgısına düşüyorlar. Bu nedenle de toplumun çoğunluğunun davranışlarını anlamakta zorlanıyorlar. 2007 genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi oy oranını yüzde 13, oy sayısını da yaklaşık 6.5 milyon artırarak parlamenter demokrasilerde benzerine az rastlanan bir başarı elde etmiştir. AKP’nin bu başarısını ‘tek başına’, dağıtılan kömür torbalarına, makarna paketlerine, alışveriş çeklerine bağlamak aldatıcıdır. Muhalefetin seçim kampanyası boyunca dilinden düşürmediği ‘yolsuzluk edebiyatı’nın da oyları etkileyici bir rolü olmamıştır. Yalnızca yolsuzluk değil, ‘yoksulluk’ edebiyatı da muhalefete kayda değer bir yarar sağlamamıştır. Geniş kitleler emperyalizme bağımlılığı, Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin merkez üssü durumuna getirilme çabalarını, şeriat tehlikesini, hatta terör sorununu da pek umursamamıştır. Terör sorununu umursayanlar da oylarını ‘sol’a değil, başka bir sağ partiye, milliyetçimuhafazakâr Milliyetçi Hareket Partisi’ne vermişlerdir. ??? Oysa muhalefetin dile getirdiği her konunun bu ülkede karşılığı vardır, bu konular ülkemizin gerçekleridir. Fakat AKP, fındık üreticilerinin yoğun bulunduğu illerde de, varsılyoksul uçurumunun en derin yaşandığı metropol varoşlarında da, terör ve terörün yol açtığı sosyal çöküntünün hayatı yaşanamaz kıldığı güneydoğu kentlerinde de oylarını artırmıştır. Ülkenin sosyalekonomik gerçekleriyle seçmen eğilimleri arasında açıklanabilir bir örtüşme, bir uyum yoktur. Bu durumda ya AKP’nin uyguladığı ekonomik, sosyal, kültürel politikalarla toplumun en az yarısının taleplerine yanıt verdiğini kabul etmek ya da toplumun salt AKP’ye oy veren kesiminin değil, çok daha geniş bir bölümünün ‘sosyalpsikolojik bir çarpılma’ sürecinden geçtiğini düşünmek zorundayız. Buna benzer süreçleri/durumları başka toplumlar da yaşamıştır; Weimar Cumhuriyeti Almanyası bu sosyalpsikolojik çarpılmaya en açık örnektir. Alman tarihinin en demokratik cumhuriyeti olarak kabul edilen Weimar Cumhuriyeti’nde iktidarı, siyaset sahnesinde ilk göründüğü yıllarda ülkenin aydınları tarafından bir ‘soytarı’, bir ‘şarlatan’, bir ‘deli’ olarak görülen, ordudan kovulma bir onbaşı olan Adolf Hitler, parlamenter demokratik yoldan ele geçirmiştir. Merkez demokratları, sosyal demokratlar, sosyalistler, komünistler birbirleriyle didişirken aradan sıyrılıp iktidar olan Hitler’in Ulusal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin iktidarı Avrupa halklarına 50 milyon ölüye mal olmuştur. ??? Ne var ki bu sosyalpsikolojik çarpılmayı topluma yüklemek, halkı cahillikle, aptallıkla suçlamak doğru değildir. Eğer ‘aptallık’ siyasal literatürde/jargonda bir tanımlama olarak kullanılacak olursa, üretim ilişkilerindeki yerleri itibarıyla nesnel olarak ‘emekçi’ olan kentli orta kesimlerin kendilerini ‘burjuva sınıfının bir parçası’ olarak görmelerini de aynı ölçüde ‘aptallık’ olarak nitelemek gerekir.. Temel sorun anlayamamak, dolayısıyla kendi çıkarlarına aykırı davranmamak değil, anlatamamak, insanları kendi çıkarlarına uygun davranmaya yönlendirememek, her şeyden önce de bu yeteneğe sahip olamamaktır. Seçimlerde kentlerden ve kırsal alanlardan ezilen, sömürülen kitleler tercihlerini emperyalizmin işbirlikçisi kapitalistpopülist bir partiden yana yapmışlarsa, bunun vebali o kitlelerde değil, o kitleleri kendi öz çıkarları doğrultusunda aydınlatamayan ‘sol’ partilerde, her renkten solculardadır. ‘Sol’un ivedi görevi, tekke/lider ilişkilerini bir yana bırakıp toparlanmak, çağdaş/akılcı politikalar üretecek yeni bir yapılanmayla toparlanmak ve AKP’nin etki alanına kaymış kendi nesnel/reel tabanını geri kazanmaktır. Bu, doğaldır ki kolay değildir. Fakat, yumurtanın kapıya gelmek bir yana, yarısının dışarı taştığı bu saatte ‘kolay’ olan ne kalmıştır ki? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Madde 141: Kemalizmi övmek suçtur! ESKİDEN kendisini “su katılmadık Kemalist” olarak tanımlayan ve fakat politikaya susamışlığın yarattığı tamamen duygusal nedenlerle ılımlı İslama gönül veren çiçeği burnunda AKP’li Zafer Üskül’ün anayasadan Atatürk ilkelerinin çıkarılmasına ilişkin önerisini Yahya Kemal Kaya da sonuna kadar ve canı gönülden destekliyor: “Zafer Üskül’ün ideolojisiz, ilerici(!) bir anayasa hazırlamasına bu ülkenin aydın bireyleri olarak yardımcı olmalıyız! Eski anayasalarda yer alan örneklerinde olduğu gibi; değiştirilmesi teklif dahi edilemeyenler başta olmak üzere, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Siyasetçi Gülhan Elmas: “Oy karşılığında; para babalarına özelleştirme ve ihale, vatandaşa makarna ve kömür veren adamlara artık siyasetçi diyoruz...” tamamı değiştirildikten sonra 141 ve 142. maddelerine özellikle ‘Kemalist düşünceler doğrultusunda hiçbir grup ya da zümrenin çalışma yapamayacağı ve Kemalizmi övmenin suç olduğu’ yazılmalıdır. Böylece değişim, dönüşüm tamamlanmış; ABD ve AB’nin istediği ılımlı İslam yönetimi gerçekleşmiş olur. Bu arada başka inançtan olan insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için de yeni anayasaya ‘Medine Sözleşmesi’ne uygun bir düzenleme getirilmeli ve olası sorunlar büyük hukukçu Zafer Üskül gibi ulemalardan oluşan bir heyetçe çözülmelidir.” Hayalet gibi yaşama... Hayal et! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kaçak Demokrasi Seçim sonuçlarını önceden en doğru tahmin edebilen Tarhan Erdem’e kutlamalar bitmiyor… Bunda sadece “emuhtıra”nın değil, “yasadışı kentleşme”nin de etkili olduğunu, yine “önceden” söylememize ise aldıran bile yok… Yıllardır bıkmadan uyarıyoruz; “Kaçak yapılaşma, toplumsal kültürü de etkileyerek, hukuka duyarsız siyasetleri besliyor…” Bu saptamayı, kentlerin “plansız” haritaları ile “siyasal tercih”ler arasındaki “uyum” da kanıtlıyor. İmar talanı bölgelerinde “hukuk devleti”ni değil, arazi rantıyla örgütlenmeyi gözeten “dinci” partiler güçleniyor. Kentleşmenin yasal ve planlı dengelere oturduğu semtlerde ise sandıktan “hukuk ve demokrasi bilinci” çıkıyor… Nitekim gazetemizin, 22 Temmuz öncesi “Cumhuriyet Seçim” ekinde sıra İstanbul’a geldiğinde, manşetimiz artık “Kaçak Metropolde Demokrasi”ydi… (20 Temmuz 2007) Sayısal göstergelere baktığımızda, medyanın pek sevdiği “AKP’li seçmeni küçümseme” polemiğinin “gerçek yüzü”nü görmek de mümkün. Yüzde 46.6’yı, “cahil”liğin numundaki Çavuşbaşı’nda ise AKP yüzde 70’le rekor kırdı. Ankara’daki ‘eşgüdüm’ Başkentteki siyasal tercihler de yasadışı kentleşmeyle “eşgüdüm” içinde… CHP’nin 229 bin oy aldığı kalesi Çankaya’da bile AKP’nin 115 bin oy topladığı semtler “gecekondulaşma”dan “plansız apartmanlaşma”ya dönüşen alanlar. Buna karşın öteden beri kaçak yapılaşan semtlerde de AKP’ye olan bağlılık artarak devam etti… İzmir’de körfez farkı CHP’nin bu “en büyük kale”sindeki oy tercihlerinde yine, imar ve “kentsel konum”un önemli oranlarda belirleyici olduğunu Milliyet sergilemişti. (27 Temmuz 2007) Bir “körfez kenti” olan İzmir’de, kıyıyla ilişkili merkez ve düzenli semtler CHP kararlılığını sürdürürken, plansız gelişen yerleşmelerde AKP’nin taraftar toplamaya başladığı gözleniyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Bursa’da ‘seçimkondular’ CHP 2002’de ülke oranının 5 puan altındayken şimdi yüzde 18.5’le ulusal ortalamasına yaklaştı. Bu artışta Bursa’nın en planlı gelişen ve imar düzeni tümüyle “yasal” olan Nilüfer ilçesinde, yüzde 24’ten 30’a çıkan sol oyların payı var. Kentin gecekondusu en fazla ilçesi olan Yıldırım’da ise AKP yüzde 58’lere tırmanırken, CHP yüzde 16’ya düşüyor. Kaçak semtlerle çevrili Osmangazi’de de durum aynı (yüzde 52’ye yüzde 17). ...Ve Göbeğini Kaşıyan Adam Peki, bu arada Bekir Coşkun’un şu ünlü “Göbeğini Kaşıyan Adam”ı acaba ne iş yapıyor? Varoştaki “kaçak apartman”ından topladığı kiralarla yan gelip yatarken, oylarıyla da “demokrasi”yi sağlamış oluyor!.. Evet… Tarhan Erdem, sadece seçim sonuçlarını bildiği için değil, üniversite mezunlarının yüzde 25’inin, ortaöğrenim ve altında eğitim alanların ise “çoğunluğu”nun AKP’ye oy verdiğini saptadığı için de kutlanmalı… (Hürriyet26 Temmuz 2007) 22 Temmuz 2007 demokrasisi, bu “sosyolojik gerçek” ile “kentsel yağma”nın bütünleşmesidir… ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN değil, özellikle metropollerdeki “imar çıkarları”nın yarattığını, acaba ne zaman önemseyeceğiz? OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com İstanbul’da 2B rekoru İstanbul’da AKP’nin en yüksek oranı yüzde 46 ile 3. Bölge’de… Küçükçekmece’de “kaçak” yapılaşma yüzde 90’ları geçerken, Bağcılar, Esenler, Güngören vb. de benzer durumdalar. CHP’nin AKP’ye “iki katından fazla fark” attığı (68 bin ve 28 bin) Bakırköy ise aynı bölgede “yasadışı kentleşmenin olmadığı tek ilçe”… Benzer durum 2. Bölge’nin “yasal” yapılaşan ilçesi Beşiktaş’ta, 21 bin AKP oyuna karşılık 63 bin (üç katı) CHP oyuyla gerçekleşti. 1. Bölge’de yine kaçak kentleşmeyen Kadıköy de 111 bin oya 205 bin oyla “CHP’ye devam” dedi… Ünlü “Acarkent”lerin bulunduğu Beykoz’un verileri de önemli. “Orman içi kaçak yapılaşma”lara “2B affı” beklenen ilçede AKP’ye yüzde 50 oy çıktı. Tamamı “orman işgalcisi” ko TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir çeşit hamur tatlısı. 1 2/ Kan emici 2 bir sinek cin 3 si... Ölçek. 3/ Çerez olarak 4 yenen tahıl 5 kavurgası... 6 Afrika’da ya7 şayan bir antilop. 4/ Tas 8 dik etmek... 9 Bir nota. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Bir cetvel türü... Kısa namlulu bir top. 1 H İ P O P O T A M 6/ Katma, ekleme... 2 O L U K N A R A R A N Arka, geri. 7/ Şaşma 3 R E S İ F belirten bir ünlem... 4 O K A N R A N D T A Ş O Z E “Süsen” de denilen, 5 Z V A L B P kokulu bir süs bitki 6 B E B İ S si. 8/ “Göl sanırdık 7 İ S R A F ne zaman dalsak 8 N E O U R E B İ gözlerine” (F. N. 9 A N T O L O J İ Çamlıbel)... Öğütülmüş tahıl... Kalay elementinin simgesi. 9/ Erzincan’ın bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çekmecelerine çamaşır konulan dolap. 2/ Bir şeyin içindeki öz... Eskiden ağır hapis mahkumlarının boynuna geçirilen demir halka. 3/ Ayakkabı çekeceği... Bağışlama. 4/ Tohumlardan ezilerek yağ elde edilen yer. 5/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Siirt’in bir ilçesi. 6/ Peru’nun plaka imi... “Geçme namert köprüsünden aparsın su seni” (Diyarbakırlı Sait Paşa)... Kayınbirader. 7/ “ derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib” (Fuzuli)... En kalın erkek sesi. 8/ Erimekte olan buzun sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcakölçer... Tavlada “üç” sayısı. 9/ Kahramanmaraş’ın bir ilçesi. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle