19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 TEMMUZ 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 9 ‘Kolesterol yararlı mı zararlı mı’ tartışması bilim çevrelerini ikiye böldü ‘Bir Masalmış Kolesterol’ ŞULE KÖKTÜRK Sıcaklarla birlikte yurttaşların serinlemek için akın ettiği havuzlar hastalık saçıyor Havuzlara dikkat! HÜLYA KESKİN Sıcaklarla birlikte insanların akın ettiği havuzlar, birçok bulaşıcı hastalığa davetiye çıkarıyor. İstanbul’da her kesimin bütçesine uygun havuz bulunurken, fiyatlar da günlük 10 YTL ile 218 YTL arasında değişiyor. Uzmanlar, dikkat edilmemesi halinde, havuzlarda mantar hastalıkları ve hepatit A,B,C hastalığı gibi birçok bulaşıcı hastalıkla karşılaşılabileceğine dikkat çekiyor. Küresel ısınmanın etkisiyle yurttaşlar serinlemek için havuzlara rağbet gösterirken, havuzlarda yeterli denetimin yapılmaması ise pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Artan sıcaklarla birlikte kendilerine bir dizi cilt hastalığına yönelik başvuruların yapıldığını anlatan Osmanoğlu Polikliniği Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Meriç Aksoy, havuzların bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkardığını ve yurttaşların bu konuda dikkatli olması gerektiğini belirtti. Aksoy, “Dikkat edilmez ise cilt hastalıkları, mantar hastalıkları ve hatta Hepatit A hastalığıyla bile karşılaşılabiliyor. Bu hastalıkların bazıları çok tehlikeli olduğu gibi bazılarının tedavisi de zaman alıyor” dedi. Havuzda yapılan en yaygın hatanın ıslak mayo ile güneşlenmek olduğunu belirten Dr. Aksoy, bunun mantar hastalığına neden olabileceğine dikkat çekti. Dr. Aksoy, “Havuzdan sonra yeteri kadar kurulanmamak mantar hastalığına neden oluyor. Mantar bulaşıcı ve kolayca yayılan bir hastalık olduğundan tehlike oluşturuyor. Bazen, erkeklerde prostat hastalığına da neden olabiliyor. Bu yüzden havuza giden kişiler ıslak mayo ile güneşlenmemeliler” diye konuştu. Uluslararası Kolesterole Şüpheyle Yaklaşanlar Ağı’ndan Shane Ellison, “Bir Masalmış Kolesterol” adıyla yayımlanan kitabında, kolesterol yüksekliğinin insan sağlığına zarar vermediği, aksine kolesterolün vücudun yapıtaşlarından biri olması nedeniyle yararlı olduğunu savundu. Kardiyoloji uzmanları, yıllardır yapılan, büyük çaplı çalışmalarla kanıtlanmış bilimsel veriler ışığında kolesterolün kalpdamar sağlığına zarar verdiğinin kanıtlandığını vurguladılar. Bazı uzmanlar da kitaptaki bilgilere “olacak şey değil” diye tepki verirken kimi, kolesterolle ilgili kafasında soru işaretleri olduğunu belirtiyor, kimi ise eskiden normal kabul edilen kolesterol değerleri için bugün hastaya ilaç verdiklerini dile getiriyor. Shane Ellison, vücudun yapıtaşlarından biri olan ve fazlalığının vücuda zarar verdiği bilim adamlarınca kabul edilen kolesterolü düşürmenin zararlı olduğunu savunduğu kitabında, kolesterolün ilaç şirketlerince uydurulan bir yalan olduğunu iddia etti. ABD ve Avrupa’da yapılmış çeşitli araştırmalardan örnekler verdiği kitabında Ellison, toplam kolesterol düzeyinin artmasının, ömrü uzatabileceği, kanseri önleyebileceği, düşük veya düşürülen kolesterolün ömrü uzatmayacağı, kolesterolün 276 ila 417 mg/dL arasında olanların, 189 olanlardan daha uzun yaşadığı gibi iddialarda bulundu. Kolesterolün vücut fonksiyonlarının bazılarının yerine getirilmesinde etkili olduğunu belirten Ellison, kitabında doğal beslenme ve sporu önerdi. Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Çetin Erol ise vücudun belli miktarda kolesterole ihtiyacı olduğunu, ancak belli se viyenin üstündeki kolesterolün vücuda zarar vermeye başladığını belirtti. Kolesterol yüksekliğinin kalbi besleyen damarların tıkanmasında etkili olduğuna dikkati çeken Erol, “Kolesterol ve kolesterol düşürücü ilaçlarla ilgili çalışmalar yıllarca geniş gruplar üzerinde yapılan çalışmalardır. Bugüne kadar, kolesterol ilaçlarının kötü bir yan etkisi görülmemiştir. Bu ilaçlarla ilgili en ufak bir şüphe olsa sansasyon yaratır. Milyonda 78 kişinin ölümünde etkili olduğu şüphesi ile Serivastatin piyasadan kaldırıldı” dedi. Kitapta verilen bilgileri kendisine aktardığımız Prof. Erol, “Olacak şey değil. Biz hastalardaki kolesterol düzeyini gerekli seviyeye indiriyoruz” diye konuştu. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğre tim üyesi Prof. Dr. Taner Gören de, bugünkü tartışmanın ileride daha büyüğü yaşanacak tartışmanın bir parçası olduğunu, ancak bugün, yıllarca yapılmış sayısız çalışma sonucunda bu ilaçları kullandıklarını söyledi. Kolesterolün tek başına damar tıkanıklığına yol açmadığını ve uzmanların damar tıkanıklığına yol açan tüm faktörlere yönelik tedavi uyguladığına dikkati çeken Gören, özetle şöyle konuştu: “Kolesterol fazlalığı ile ölüm ilişkisini kanıtlayan sayısız çalışma yapıldı. Biz de bu çalışmaları takip ediyoruz. Bunlara safsata diyemeyiz. Tabii ilaç şirketleri söz konusu olunca işin içine para da giriyor. Benim de kafamda hep bir soru işareti var. Şu anda gördüğümüz buzdağının üstü, suyun altındaki kısmı bilmiyoruz” dedi. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turan Berki de, kolesterolün vücuttaki fazlalığının damar sertliği yaptığının kanıtlandığını ifade etti. Berki şunları söyledi: “400 düzeylerindeki kolesterolün yararlarından söz etmemiz mümkün değil. Biz ameliyatlarda açtığımızda görüyoruz. Tabii kolesterol tek başına etken değil damar sertliğinde... ABD’de kolesterolü düşürmek için rehabilitasyon programları uygulanıyor, önce spor öneriliyor, düşmezse kolesterol ilacı veriliyor. Ancak, kolesterolün mutlaka normal seviyelere çekilmesi gerekiyor. Biz kolesterol düzeyinin normal değerlerini belirlemede, Türk Kardiyoloji Derneği’nin kılavuzunu kullanıyoruz. Buna göre düşürülmesinin gerekip gerekmediğine karar veriyoruz.” Okuluma dokunma imza kampanyası Altı Nokta Körler Derneği ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun işbirliği ile çalışmalarını sürdüren Emirgân’daki Altı Nokta Körler Rehabilitasyon Merkezi’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce (İBB) boşaltılmak istenmesine tepki göstermek amacıyla “www.okulumadokunma.org” sitesi aracılığıyla “okuluma dokunma” imza kampanyası başlatıldı. Sitede bugüne kadar 1 milyona yakın imza toplandığı, bu imzaların İBB’ye gönderileceği belirtildi. Kuzguncuklular Derneği Başkanı Ayhan Sayın da kampanyaya destek verdiklerini söyledi. Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) Bone ile girilmeyen havuzları tercih etmeyin İstanbul Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Şafak Metekoğlu Güneş ise saç tellerinin havuzların temizleme sistemine zarar verdiğinin altını çizerek, “Havuzlardaki arıtma sistemlerini tıkayan saçlardır. Bu durum çok sayıda hastalığa yakalanma riskini artırır. Havuza giden kişiler muhakkak saç bonesi kullanmalıdır. Bone ile girilmeyen havuzlar sağlık açısından büyük tehlike oluşturuyor” dedi. Güneş, güvenilir otel ve spor komplekslerinin havuzlarının tercih edilmesi gerektiğini vurgulayarak havuzun temizliği kadar, havuza giriş saatlerine de dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Sağlığa ulaşmanın koşulları PROF. DR. COŞKUN ÖZDEMİR azetemizde son iki hafta içinde, sağlıkta oynanan oyunlar ile aldatıcı vaatleri ve aslında özelleştirme ile piyasalaştırma amaçlı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın iç yüzünü detayları ile okudunuz. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bu konuda aydınlatıcı bildirileri ve yayınları da sayfalarımıza yansıdı. Yapılan anket sonuçlarından halkın, politikacılara güvenmediğini, onların vaatlerini çok ciddiye almadığını iyi biliyoruz. Duvarlara asılan afişlerde hastaların ellerindeki nüfus tezkeresi ile istedikleri hastaneye başvurarak bir ödeme yapmadan sağlık hizmeti alabilecekleri ilan ediliyor. Bunun gerçek dışı olduğunu bu halk kolaylıkla anlayacaktır. İlk basamak hekimliğini de dışlayan bu program bir paketle sınırlanmış ödemeyi öngörüyor. Bunun üstüne çıkan inceleme ve tedavi masraflarını hasta cebinden ödeyecektir. Bunun böyle olduğu önümüzdeki gün ve haftalarda çok açık bir şekilde görülecektir. Toplumcu bir dünya görüşünü benimseyen Tabip Odalarının yıllardır ısrarla talep ettiği, herkese eşit, ücretsiz, koruyucu ve tedavi edici hizmet sunumu ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur bu programın. Tam tersine sağlığı piyasaya havale etmektedir. Sağlık ocaklarının yurdumuz için en ideal model olduğu yıllardır çok söylendi, çok vurgulandı. Burada iyi yetişmiş pratisyen hekimler, ebe, hemşire, sağlık teknisyenleri, şoför, araba ve laboratuvar hizmetleri ile halkın ve hastalıkların yüzde 90’ına gerekli sağlık hizmeti vermek, gebelik ve çocuk sağlığı kontrollerini yapmak ve koruyucu hekimlik uygulamalarını gerçekleştirmek olanağı vardır. Bu sayede hastaneler gereksiz yükten kurtarılmış olurlar. Doğrudan hastanelere, uzmanlara, profesörlere başvuru, acil durumlar dışında ciddi bir yanlışlık ve israftır. G Tıpkı en iyi şekilde yetişmiş tıp fakültesi hocalarının eğitim ve araştırma uğraşları yerine, uzun saatlerini muayenehanelerinde kazanç amaçlı hasta bakarak geçirmelerinin büyük bir israf ve yanlışlık olması gibi. Burada asgari ücretin 400 lira dolaylarında olduğu bir ülkede 350400 liraya varan muayene ücretlerini iyice yadırgadığımı belirtmek isterim. “Ben yalnız varlıklı insanlara bakarım” anlayışını bu insancıl mesleğe yakıştıramıyorum. Bir taraftan ülkenin en değerli varlıkları, sanayi kuruluşları satışa çıkarılırken öte yandan ülkenin sadece yüzde 5’i aşmayan bir azınlığı ve yabancıları ilgilendiren borsanın yükselişi ile övünenleri şaşkınlıkla izliyorum. Çok yineledim. Halkın nasıl oy verirken kendi çıkarı ile birlikte ülkesinin çıkarlarını düşünecek bir bilinçlenme düzeyinde olması gerekiyorsa, sağlığı için de hangi nitelikte bir hizmete nerede ulaşacağını ve ona sunulanı nasıl kullanması gerektiğini anlayıp algılayabilecek durumda ve düzeyde olması lazım. Oysa benim yarım asırlık deneyimlerim bunun tersinin geçerli olduğunu gösteriyor. Sevgili halkıma akraba evliliğinin kalıtımsal hastalıklar için bir risk oluşturduğunu anlatmak oldukça zor oluyor. Yine tedavisi olmayan hastalıklar için onları ikna etmek ve bu hastalar için rehabilitasyon önlemlerine başvurmak gereğini anlatmak kolay değil. Bu yüzden yozlaşmaya yüz tutmuş bir toplumda onunla paralel olarak gelişen şarlatanlıklara çok zaman ve çok para harcıyorlar. Bütün bunlar kötü yönetimlerin, eğitim yetersizliğinin, bilimden, bilimsellikten uzak kalışımızın doğal sonuçlarıdır. Halkımız, sağlık ve eğitimin temel insan haklarından olduğunu, bunun iktidarların bir lütfu olmadığını anlayabilmeli ve bu talebini ısrarla ileri sürebilmeli ve aldatıcı vaatlerle gerçek halk hizmetini ayırt edebilmelidir. [email protected] CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle