23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2007 PAZAR 16 Ya ğ m u r E k i m Evren 90’a girmiş... Hayatta hep 90’dan vurdu! Sandıklar kurulmuş... “Sandıktan çıkanlar da koltuğa kurulacak!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Sandık başında Oy kullanırken dikkat edilmesi gereken bir durum var. Hele bu seçimde oy pusulaları çok büyük boyutta olduğu için, sandık başında biraz daha dikkatli davranmak gerekiyor. O da şu: Seçmen, oy pusulasının üzerine mührü basarak seçimini yaptıktan sonra, mürekkebin, pusulanın bir başka yerine bulaşmamasına özen göstermeli. Aksi durumda kullandığı oy geçersiz sayılabilir. Bunun için yapılması gereken, oy pusulasının basılan mühür dışta kalacak şekilde katlanarak zarfa konması. Bu arada sandık başında uygunsuz davranışların görülmesi halinde bunu sandık kurulu yetkililerine veya güvenlik güçlerine bildirmenin bu yurttaşlık görevi olduğu da unutulmamalı. YIL 1920. Mustafa Kemal Paşa 27 Temmuz akşamı bir grup milletvekili ile Ankara’dan ayrılıp Batı Cephesi’ne gidiyor. 31 Temmuz’da Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara bir konuşma yapıyor. Doğan Kapkıner, bu fazla bilinmeyen konuşmadan bir özet anımsatıyor: “Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin istiklalini imhaya karar vermişlerdir. Milletler istiklallerini hiç kimsenin lütfü atıfetine medyun değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve istiklal vermez. Milletlerde tabiaten ve fıtraten mevcut olan bu hak milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, mücadele edemeyen bir millet mahkum ve esir vaziyettedir. Dünyada, insanca yaşamak için istiklal lazımdır. İstiklal sahibi olmak için haizi kuvvet olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur... İngilizler, milletimizi istiklalden mahrum etmek için pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine tevessül ettiler... Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü hukuk ve mukaddesatına taarruzla milleti zillete, inkıyada alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci hedefi taarruzu oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevani ve müşkülat kalmaz... Ordu, arkadaşlar ancak zabitan heyeti sayesinde vücutpezir olur. Malum bir hakikati askeriye hakikati felsefiyedir, ordunun ruhu Zabitan zabitandadır. O halde zabitanımız düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir ve ihya edecek ve ordu ve milletimizin istiklalini muhafaza edecektir... Milletin istiklali ihlal edilirse bunun vebali zabitana ait olacaktır. Zabitan bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz istiklal mücahedesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Hayatı şahsiye ve hususiyeleri itibarıyla da zabitler fedakâran sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları tezlil ve tahkir ederler. Binaenaleyh zabit için ‘ya istiklal, ya ölüm’ vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, istiklalimizi muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima müstakil görmekle bahtiyar olacağız!” Nâzım Hikmet’ten Bir Şiir: Ellerinize ve Yalana Dair Bütün taşlar gibi vakarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz. Arılar gibi hünerli, hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız. Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. İnsanlar, ah, benim insanlarım, hele Asya’dakiler, Afrika’dakiler, Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın... İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ay ışığı, söz yalan söylüyorsa, renk yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa, ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. (1949) (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Türkiye’nin en büyük turizm acentesi TURİZM, Türkiye’nin en önemli sektörlerinden biri ama sanki bir yerlerinde hep bir aksilik var. Yılların turizmcisi dostlarımızdan Deniz Tüfekçi, “Türkiye’nin en büyük tur operatörü Diyanet Vakfı’dır” derken bu aksaklıklardan birine değiniyor: “Diyanet Vakfı’nın yaptığı işler arasında hac organizasyonu, organizasyon ne kelime, hac seferi var. Bir ay içinde tek başına 4050 bin kişiyi yurtdışına götürüp getiren kaç tur operatörü var? Türkiye’de yok. Bir seyahat acentesinin yasal düzenlemeler sonucu yapması gereken seyahat işlemlerini, vize, sigorta, uçak bileti, transferler, konaklama ve gezi hizmetleri Diyanet Vakfı eliyle yapılmakta, bütün müftülükler de bu acentenin şubesi olmuş, onun adına çalışmaktadır. Diyanet Vakfı, için ‘en büyük acente’ derken abartmıyorum. Çünkü kartlar müftülüklerin elinde, bir acente kayıt için müftülüğe gidip kayıt yaptırıp, kart almaya çalışsa, alamıyor. Neden? Çünkü müftülük görevlisi, alıyor hacı adayını bir odaya, tek başına, acenteci arkadaşımıza da ‘sen dışarıda bekle’ diyor, sonra anlatıyor içerde bir şeyler, beş dakika sonra hacı adayı Diyanet Vakfı kanalıyla gitmeye ikna oluyor! Zaten Diyanet, seyahat acentelerinin bu işle ilgilenmesini hiç istemiyor. Çünkü hac gelirleriyle özel üniversite açma planı bile yapılıyor. Çözüm Diyanet’i ticaretin içinden alıp, asıl görevine döndürmektir!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 7 Harika ‘Tezgâh’ı “Dünya’nın ‘yeni’ 7 harika bile var! sı”nı, seçim gündeminde tartışaNe diyelim? madık. Bugün ise “ulusal seçim Onlara en iyi yanıt, geçen hafyasağı” olduğundan, komediye taki bir haberin satır arasındaydı: dönüşen şu “uluslararası se “New 7 Wonders Vakfı şimdi çim”den söz edebiliriz... ektiğini biçiyor; seçtiği harikaGünümüzün 7 harikasına “a lara turistik gezi düzenlemeye day gösterin” dendiğinde “kay başladı bile...” (Hürriyet15 gı”larımızı belirtmiştik. “İnsan Temmuz 2007) lık adına” bu seçimi yapacak İsBu “bereketli” kampanyanın viçre’deki “New 7 Wonders” Devlet Başkanı himayesinde yü(Yeni 7 Harika) Vakfı, böylesi rütüldüğü Brezilya’da, ulusal fut“tarihsel bir önder”liği hangi bol takımı dahi maçlara “İsa’ya geçmişi ve kimliğiyle üstlenmiş oy verin” pankartlarıyla çıkmış; ti? oylama mesajlarının parasını teleKaldı ki binyıllar öncenin fon şirketleri üstlenmişler. Ür“kutsal” 7 sayısını, “inanç yeri dün’deki antik Petra kenti için ne aklın” rehber alındığı şu çağ Kraliyet Ailesi tüm olanaklarını da da “kutsamak” nasıl bir “bi kullanmış. Peru’da, Machu Picclimsellik”ti? hu’ya oy verilmesi için her yere Ne var ki günümüzdeki “mar bilgisayar terminalleri kurulka” düşkünü “küreselleşen ce muş... halet” aşılamadı. Birçok ülkeden “Chichen Itza Piramidi” için çılgınca yarışa girenler, New 7 Meksika’dan, “Çin Seddi” için Wonders’ın yüÇin’den; Kolezzünü güldürdüyum için İtaller... ya’dan ve “Tac Şimdi ise Mahal” için UNESCO’nun Hindistan’dan açıklamasını da yüz milyonu herhalde “pişaşkın mesaj atılmanlık”la okumış... yorlardır. Bu Şimdi deni“özel” girişimin yor ki “biz” niUNESCO’yla ye yeterince çahiç ilgisi olmadıba(!) göstermeğı belirtilen dik? açıklamada deOysa tek teniyor ki: “Bizim sellimiz, ancak Dünya Mirası “sonradan görlistemiz bilimme”lere yakısel kriterlerle şan böylesi kişiRio’daki İsa Heykeli. oluşuyor. Bu liksiz bir yarışa, listede ise böyle bir ilke yok; ta “görmüş geçirmiş Anadomamen medyatik bir faaliyet...” lu”nun hiç değilse aynı çılgınlıkNitekim Türkiye’de de böyle ta katılmamış olması... değil miydi? Ayasofya için adeta Türkiye’ye düşen “seferberlik” ilan edilmedi mi? MÖ 4. yy’da Sidon’lu AntipatOysa başlangıçta aday listesine alınan, ancak Mısır’ın itirazı üze ros’un hayranlık duyduğu 7 yapırine oylama dışında tutularak “şe tın “Akdeniz’de” bulunması; ref üyesi” ilan edilen Keops Pi “dünya”yı o kadar sanmasındanramidi’nin “tarihsel onur”unu, dı. Anadolu’dakilerle beraber MıMısır Anıtlar Kurulu Sekreteri Dr. sır Piramitleri, İskenderiye FeneZahi Havas bakın nasıl koruyor: ri, Babil’deki Asma Bahçeleri, “Bu yarışmanın hiçbir değeri Olimpos’taki Zeus Heykeli ve yok; çünkü kitleler tarih yaz Rodos Heykeli “tüm yeryümaz. Şu medya çılgınlığı sona zü”nü beziyorlardı... Bugün ise onca kıtaya yayılan erince yeni harikaların adını “sayısız” insanlık anıtından kimse sayamayacak...” Biz de hemen her fırsatta di “yüzlerce”sini içeren UNESCO yorduk ki: “Bu seçime aday gös listesi bile yetersiz bulunurken, termeyelim. Çağdaş kültür bi “hangi ‘7’si diğerlerinden daha linci içinde harikamızı önere harika” sayılabilir ki? New 7 Wonders, bu kültür yokceksek, bu artık tüm Anadolu’dur; tüm uygarlık birikimle sunu “küresel tezgâh”ını şimdi de “Doğanın 7 harikası” için kurimizdir...” ruyormuş. ‘Bereketli’ kampanya Türkiye gibi, hem tarihiyle, Ne var ki antik listede hem E hem de doğasıyla dünyanın “en fes’teki “Artemis Tapınağı”, harika”sı olan bir ülkeye düşen, hem de Bodrum’daki “Kral Ma eşsiz birikimleriyle temsil ettiği usoleus’un Mozolesi”yle yer “uygarlık tarihi” adına da bu paalan Anadolu’nun, bugünkü ki zarlamacı girişimi “protesto” etmi okumuşyazmışlarını ikna mektir... edemedik. Şimdi de Rio de JaneNe olur hiç değilse bu “en güçiro’daki, 1931’de yapılan İsa Hey lü” olduğumuz konuda “dünyakeli’nin bile yer aldığı listede yı uyaran” biz olabilsek! Ayasofya’nın bulunmamasına “hayıflanan”, hatta kızanlarımız ekinci?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Uşak iline 1 özgü, mercimek, bulgur, 2 soğan ve sal 3 çayla yapılan 4 bir yemek. 2/ Meriç Irmağı 5 6 deltasında, yüzlerce kuş 7 türünü barın 8 dıran ve “ta9 biatı koruma alanı” kapsamına 1 2 3 4 5 6 7 8 9 alınan göl... Alev. 3/ 1 K E Y V E N İ S En küçük izci kuru 2 U T O T AMA K luşu... Yükselme, 3 M A U N K A L E yücelme. 4/ Bir no 4 K R A K AM Ç ta... Bir avuç dolusu. 5 U L U İ R EM 5/ “Durur gibi 6 V A K E T A A K dallarda kanlı bül 7 A V Ş İ T A K E büller” (Ahmet Ha 8 T A H İ N Y UĞ şim)... Brezilya’nın 9 Ş U T B A S E para birimi. 6/ Lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki... Lantan elementinin simgesi. 7/ Bildik, tanıdık... En uygun durum ve zaman. 8/ Kalçaların üst kısmına oturan spor ceket... Afrika’da yaşayan bir antilop. 9/ Edirne iline özgü, süte peynir eklenerek yapılan bir tatlı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eski Yunan kentlerinde pazaryeri... Gözleri görmeyen. 2/ Bir şeyin kalitesini garanti eden işaret... Birdenbire ortaya çıkan ruhsal darbe. 3/ Karışık renkli... Huzur. 4/ Kalsiyum elementinin simgesi... Bir kimsenin, emek vermeden sağladığı kazanç. 5/ Kalın bükülmüş sicim... Fas’ın plaka imi. 6/ Az pişmiş et... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 7/ Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr... Adıyaman’ın bir ilçesi. 8/ Hizmet hayvanlarının ayağına çakılan demir... “Acele, ivedi” anlamında yerel sözcük. 9/ Sıkıntı verme, üzme... Argoda “adam, herif ” anlamında kullanılan sözcük. T.C. KÜÇÜKÇEKMECE l. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2007/519 RÜSTEM AKBULUT’A İLANEN TEBLİGAT TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Temmuz www.mumtazarikan.com (Hakkında Gaiplik kararı vardır.) Davacı Mergül Akbulut tarafından, davalı Zihni ve Remziye oğlu, 01.06.1966 doğumlu Rüstem Akbulut hakkında, Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, 05.04.2005 günü, kesinleşen 11.02.2005 gün ve 2004/24 E. 2005/23 K. sayılı kararı ile gaiplik kararı alınmış olup, davacı kadın bu kes gaiplik nedeni ile EVLİLİĞİN FESHİNİ istemiştir. Davalı hakkında kesinleşmiş gaiplik kararının bulunması nedeni ile adreslerine yapılacak tebligatların sonuçsuz kalacağı anlaşıldığından bu ilanın gazete de yayınlanmasından on beş gün sonra dava dilekçesinin ve açıklamalı davetiyenin kendisine tebliğ edilmiş sayılacağına 23.10.2007 günü, saat 11.00 olan duruşma gün ve saatinden, mazeretsiz olarak, Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunmadığı veya vekil ile temsil edilmediği takdirde, yargılamanın yokluğunda yapılacağı ve karar verileceği, ayrıca davaya karşı cevap vermek istiyorsa kararın gazetede yayınlanmasından itibaren, 25 gün içinde cevap dilekçesini yazılı olarak mahkememize vermesi, aksi takdirde iddiaları inkâr etmiş sayılacağı İLANEN İHTAR OLUNUR. Basın: 39925 CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle