19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2007 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr AB ile çıkarlarımız çatışıyor SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Bugün sandık başına gidiyoruz. Seçim yasakları var. Dolayısıyla havadan sudan bir şeyler yazmak, siyasete kesinlikle girmemek gerekiyor. Eh, havadan olmasa da sudan bir konuyla karşınıza çıkayım dedim. Konumuz Türkiye’nin denizlerinin durumu ve balıkçılık. Konuğum İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk. Doğma büyüme Beykozlu olan Öztürk hâlâ Beykoz’daki baba evinde yaşıyor. İşi gücü denizler ve balıkçılık. İyi de bir dalgıç olan Öztürk’le söyleşimiz şöyle gelişiyor: Akdeniz Deniz Bilimleri Kongresi (CIESM) İstanbul’da yapıldı. Monako Prensi Albert de kongrenin dikkat çeken kişilikleri arasındaydı. Kongre nasıl geçti? Evet, 913 Nisan 2007 tarihlerinde Lütfi Kırdar’da 43 ülkeden 950 kişinin katıldığı bir kongre yaptık. Bu hem ülkemiz hem de İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi için çok başarılı bir bilimsel etkinlik oldu. Denizcilik müsteşarlığının katkısını da burada unutmamak lazım. Fazlasıyla destek oldular. Bildiğiniz gibi Akdeniz Bilim Komisyonu Başkanı, Monako Prensi Albert. Ondan önce babası Prens Rainier, dedesi deniz bilimlerini destekleyen ve ilk Atlantik araştırma seferini düzenleyenlerden.. Monako’daki müzeyi de kuran onlar. Dolayısıyla aile olarak bu işin içindeler. Kurdukları vakıfla deniz araştırmalarına fon sağlıyorlar. Bilim komisyonunun üç yılda bir yapılan yönetim kuruluna seçilen tek Türk benim. Denizler karadan kirleniyor Balık çiftlikleri denizi kirletiyor mu? Bu konuda fakültenizin gemisi Yunus’la geçen yıl yaptığınız araştırmalardan nasıl sonuçlar elde ettiniz? Ülkemiz denizlerinin bütün derinlikleri, bu derinliklerdeki bütün canlı ve cansız kaynakları bu ülkenin doğal ekonomik öğesi olarak araştırılmayı, korunmayı ve Türk ulusunun refahı ve gönenci için işletilmeyi bekliyor. Balık çiftlikleri de bu fırsatlardan sadece biri. Bence turizmcilerin güçlü bir lobisi var. Bu nedenle konu hep gündemde. Oysa herkes biliyor ki ülkemizde deniz kirlenmesinin temel nedeni kara kökenli kirlenme.. Kıyılarımızdaki yerleşimlerde arıtma tesisleri eksik, çöp toplanması eksik, kanalizasyonlar denize akıyor. Biz yıllardır bunlarla mücadele ediyoruz. Ülkenin turizm adına bütün kıyıları yağmalandı, talan edildi. Beton ormanlarına döndü. Bu her dönemde yapıldı. Kıyı planlaması yapılmadı; ne kadar turizm tesisi, ne kadar marina, ne kadar otel, ne kadar balık çiftliği? Bunlar planlanmadığı için sorunlar çıktı. Şimdi, “Balık çiftliklerinin kapatılmasını istemiyoruz’’ diyenlerin, bu ülkenin gıda güvenliği nasıl sağlanacak sorusuna mantıklı cevaplar vermesi lazım. Verecekleri cevap da belli: İthalatla.. Kimden? En yakın ülkeden, yani Yunanistan’dan. Onlar üretecek, bize satacaklar. Biz üretmeden borçlanıp balık yiyeceğiz. Bu mümkün değil. Aksine, bizim üretip halkımızı proteinle beslememiz lazım. Bunu yaparken denizleri koruyacağız, sürdürülebilir balıkçılık yapacağız. Balık çiftliklerinin hepsinin doğaya saygılı olduğunu söylemiyorum. Sığ bir koyda 10 metre derinlikte kurulan, çevre standartlarına uymayanların denizi kirlettikleri kesin. Yine deniz ulaşımında karmaşaya neden oluyorlar. Ama bu sorunları teknik yöntemlerle çözmek mümkün. Ayrıca çiftliklerin önemli kısmı artık açık denizde. Hassas alanlarda kurulanlar denizi kirletebilir. Fakültemiz bununla ilgili bakanlık ve üreticilerle birlikte çalışıyor. Balıkçılık endüstrisi artık büyük bir sektör oldu. Bunların yarattığı istihdam önemli. Su ürünleri fakültelerini bitiren mühendislerin bir kısmının ‘ AB’nin yeni oluşturmaya çalıştığı deniz stratejisi ve politikası bununla ilgili bazı ipuçlarını vermektedir. Şöyle ki; AB küresel ölçekli bir güç olmak amacıyla birçok deniz ve okyanusta kendi kurallarını oluşturmak için çaba göstermektedir. ’ istihdam yerleri buralar. Bugün ağ kafeslerde levrek, çipura üretimi yapılmazsa istavrit balığını yasak dönemde 20 liraya yeriz. Yani piyasada fiyat düzenlemesinde rol oynuyor balık çiftliklerinin üretimi. Bu sektörün desteklenmesi lazım. Üretimin 200 bin tona çıkartılması çok kolay. Yunanistan’da bizden üç katı fazla üretim var. 150 bin ton. Birçok adada üretim var. Orada da turizm var. AB ülkesi ama.. sektörler arası uzlaşma var, bizde eksik olan bu. Şu anda nerelerde araştırma yapıyorsunuz? Araştırma gemimiz Yunus şu anda KKTC sularında balıkçılığın geliştirilmesi projesinde çalışıyor. İstanbul Üniversitesi için bu bir ilk. Tabii fakültemiz için de... Gemimiz daha sonra Suriye, Lübnan ve Mısır sularında çalışacak. Bu ülkenin bilim insanlarıyla, Kızıldeniz’den gelen yabancı türleri, Doğu Akdeniz’de yeni balıkçılık alanlarını ve küresel ısınmanın deniz ekosistemindeki etkisi ve deniz kirliliğini araştırıyoruz. Kızıldeniz’den gelen yabancı deniz canlıları neden bu kadar önemli? Küresel ısınma ve Akdeniz’in tropikalizasyonu nedeniyle 59 yeni balık türü Akdeniz’de. Bunlardan 33 balık türü ise bizim sularımızda. Bunlardan 5 tür, ticari önem taşıyor. Hani tatil köylerinde ve yine Türk Deniz Araştırmaları Vakfı web sitesinde yararlı bilgiler var. AB’nin hegemonya isteği Siz Avrupa Birliği ve Türkiye’nin denizlerde çıkar çatışmaları olduğundan söz ediyorsunuz. Son zamanlarda çevre denizlerimizle ilgili yeni gelişmeler olmaya başladı. Bunlar; komşularımız Romanya ve Bulgaristan’ın AB üyesi olmasından sonra Karadeniz’de deniz yetki alanlarının yeniden tartışmaya açılmasının istenmesi, Ege Denizi’ni paylaştığımız Yunanistan’ın Megalo İdea temelli isteklerinin yeniden formüle edilmesi, Güney Kıbrıs’ın yabancı şirketlere petrol arama ruhsatı vermek istemesi ve bu konuda çalışmalar yapması, ayrıca bütün bunların Brüksel destekli olarak planlama aşamalarında istişare edilmesi, Türkiye’nin denizden bir kuşatmayla karşı karşıya kaldığı sorusunu akla getirmektedir. Zaten AB’nin yeni oluşturmaya çalıştığı deniz stratejisi ve politikası bununla ilgili bazı ipuçlarını vermektedir. Şöyle ki; AB küresel ölçekli bir güç olmak amacıyla birçok deniz ve okyanusta kendi kurallarını oluşturmak için çaba göstermektedir. Her ne kadar birliğin küresel güç olması yolunda birçok engel bulunmasına karşın, denizci sayılan Ege ve Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının ve canlı kaynakların paylaşımında sorunlara yol açabilecek nitelikte bölümler içermektedir. Tüzükte öngörülen usuller uyarınca her ülkenin ilan edeceği koruma alanları zaman içinde egemenlik veya deniz yetki alanı olarak kullanılabilecektir. AB’nin çıkardığı bu tüzükteki danışma mekanizması AB dışındaki ülkeleri tam olarak kapsamadığından üye olan ülkeler olmayan ülkelere karşı kolaylıkla aşırı taleplerde bulunabileceklerdir. Bütün bunlar Karadeniz’i nasıl etkileyecek? AB’nin deniz hegemonyası kurmak istediği başka bir alan da Akdeniz, sonra da zor da olsa Karadeniz’dir. Avrupa Birliği ve Amerika yakın gelecekte bir şekilde Ermenistan’ı Karadeniz’e indirmek için zaman ve fırsat kollayacaklardır. Bu noktada çıkarları ve hedefleri aynıdır. Daha şimdiden Gürcistan içinde azınlık olan Ermenilerle bu konuyu uzun zamana yayarak çalışmaktadırlar. Karadeniz bizim için hayati önemi olan bir denizdir. ABD’nin bu denize girme çabaları, hatta Romanya başta olmak üzere bazı kıyı devletleri vasıtasıyla Montrö Sözleşmesi’ni sulandırma girişimlerini de takip ediyoruz. Karadeniz’de balıkçılık yataklarının sürdürülebilir işletimi için çaba sarf ediyoruz. Karadeniz’e yasadışı Peki, sizce bu kuşatma nasıl yarılır? Önce çok güçlü bir deniz kuvvetleriyle. Gemi yapımı ve yan sanayiinde yerli üretimin artması önemli gelişmeler. Bu yarımada ülkenin hızlı, güçlü ve iyi yetişmiş deniz kuvvetleri tüm bölge için bir güven ve istikrar kaynağı. Çünkü Anadolu’nun korunması ve güvenliği sorunu önce denizde başlamaktadır. Deniz unsurları zayıf bir Türkiye Anadolu’ya hapsedilmiş olur. Açık denizler konseptini hayata geçirmeliyiz. Bu kuşatma, son derece güçlü bir Sahil Güvenlik Teşkilatı’yla yarılabilir. Çünkü çok kısa bir zaman içerisinde özellikle Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilanı ve bu bölgenin korunması ve kontrolü ile denizde kaçakçılık ve kirlenme gibi sorunlar için daha güçlü bir Sahil Güvenlik Teşkilatı’na ihtiyaç duyulacaktır. Bu yıl 25. yılını kutladığımız bu komutanlığın son derece başarılı çalışmalar yaptığını biliyoruz. Ancak geniş bir deniz yetki alanına sahip olduğumuz düşünüldüğünde daha fazla imkân ve kabiliyete gerek olduğu da açıktır. Özellikle arama kurtarma konusu öne çıkacak. Diğer yandan, güçlü bir denizcilik otoritesi ve güçlü bir Üniversite/Kamu işbirliği şart. Çünkü, denizcilikte yeni planlamalar mutlaka bilimin ışığı altında olmalıdır. Akdeniz ve dışındaki diğer denizlerde yapılacak açık deniz balıkçılığını teşvik etmeliyiz. Bunu P O R T R E BAYRAM ÖZTÜRK İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı, merkezi Monako’da bulunan ve başkanlığını Monako Prensi Albert’in yaptığı CIESM (Akdeniz Bilim Komisyonu) Yönetim Kurulu Üyesi), Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) Deniz Çevresi Koruma Komitesi Türkiye delegesi. Deniz bilimleri alanında 50’nin üzerinde bilimsel makalesi ve 4 kitabı mevcut. Birçok deniz ve okyanusta deniz araştırmacısı olarak görev yaptı. İngilizce ve Fransızca biliyor. insanların çoğunun sıraya girip yemek istedikleri rengârenk balıklar Hint Okyanusu veya Kızıldeniz kökenli. İskenderun Körfezi balıkçılığının yüzde 20’si bu yabancı türlerden sağlanıyor günümüzde. Bu türler yerli türlerle rekabet halinde ve gelecekte yerli türlerin yerine geçme olasılığı var ki, bu, bütün besin zincirinin değişmesini sağlayacak bir gelişme. Bu değişimi takip etmek zorundayız. Ayrıca küresel ısınma nedeniyle, güney sularımıza giren zehirli deniz anaları ve balıklar var. Bu deniz anaları yüzme için artık tehdit oluşturuyor. Bütün İtalya, Fransa ve Adriyatik sahillerinde yüzmeye, tatile gelen insanlar buna dikkat ediyorlar. Bunlar bizim sularımızda da görülüyor artık. İnsanları paniğe sevk etmeden bilgi veriyoruz. Örneğin, sularımıza yeni giren balon balığı da zehirli. Bu balıkları suyun altında ellememek, dokunmamak, avlayıp yememek lazım. Kısacası Akdeniz’deki bu değişimleri bilmek lazım. Çünkü bütün Akdeniz ülkeleri denizlerindeki değişimleri bilimsel anlamda inceliyorlar, araştırma kurumlarını destekliyorlar. Örneğin İtalya’nın deniz araştırmaları için ayırdığı yıllık bütçe 10 milyon Avro. Bu zararlı türlerle ilgili fakültemizin web sitesinde İngiltere, Fransa, Hollanda, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin Akdeniz dışındaki denizlerde, Pasifik ve Hint Okyanusu’ndaki eski sömürge veya yeni ada devletlerinde AB kurallarını geçerli kılacak düzenlemeler istemesi, konunun Cebelitarık Boğazı veya Dover Kanalı’yla sınırlı olmadığını göstermektedir. AB’nin yeni deniz stratejisinde kirlenme riskinin azaltılması için IMO’nun (Uluslararası Denizcilik Örgütü) kullanılmasıdır. Öyle ki son üç yılda Akdeniz dışındaki neredeyse bütün AB hükümranlığındaki sular başta Rusya’nın itirazına rağmen bu örgüt tarafından özel duyarlı deniz alanı ilan edilmiştir. Böylece yakında tek cidarlı tankerlerin AB ülkeleri sularında dolaşmaları engellenmiş olacaktır. AB’nin balıkçılık politikası Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Canlı kaynakların idamesi ve korunması için birlik kendi hegemonya alanını oluşturma peşindedir. Bunu Avrupa Birliği ve Konseyi’nin 21 Aralık 2006 ve EC 1967/ 2006 sayılı Konsey yönetmeliğinde kolaylıkla görebiliriz. Akdeniz’de balıkçılık kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına yönelik yönetim önlemlerini içeren bu yönetmelik AB üyeleriyle Karadeniz, olarak atılan kalkan ağlarının toplanması için tüm kanalları zorluyoruz. Bu büyük bir ekolojik tehdit. Muhtemelen ekim ayında bu işe başlayacağız. Akdeniz’de neler oluyor? Akdeniz’de yine AB ve ABD’nin kurulması için katkıda bulundukları minyatür Kürt devletinin Akdeniz’e çıkışı için bence Akdeniz kıyılarımız tasarlanmaktadır. Çünkü Pan Kürdist hareketin denize çıkışı şimdilik yok. Akıl hocaları AB ve Amerika onlara Akdeniz’i gösterecekler.. çünkü başka türlü yaşama şanslarının olmadığını onlar da biliyorlar. Onun için uyanık olmalıyız. Liman özelleştirmelerinden tutun da yabancıların deniz kenarlarında aldıkları mülklere kadar dikkatli olmalıyız. Tabii bu paranoyak bir düzeyde olmamalı, nihayetinde ülkemiz kim ne derse desin bölgesel bir güçtür ve yerleşik kurumlarıyla güçlü bir ülkedir. Ama.. bu denizden bir kuşatılma konusunu düşünmek hatalı sayılmaz. Bu durumda Kıbrıs konusundaki zafiyetimiz bu işin kırılma noktası olur. Çünkü Anadolu’nun güvenliği KKTC ile çok ilintilidir. Keza, yeni açılan Yumurtalık Petrol Boru Hattı bütün Avrupa için önemlidir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz enerji koridorunu belirlemektedir. yapacak balıkçı filosuna, yetişmiş eleman ve bilgi birikimine sahibiz. Bu konuda deniz araştırmalarına özel önem verilmelidir. Özellikle Ege Denizi ve Türk boğazları konusunda özel çaba sarf etmemiz lazım. Deniz araştırmaları yapan kurumları küstürmemek, yormamak lazım. Açık denizlerdeki ulusal hak ve menfaatlarımızı kararlılıkla korumalıyız. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nda işler nasıl? TÜDAV ne yapıyor? Yönetim kurulu üyemiz Oktay Sönmez kaptanın ısrar ve yardımı sonucu Thor Heyerdal’ın Ra araştırma seferini Türkçeye çevirdik. 77 lisana çevrilen bu kitap şimdiye dek bizim dilimize çevrilmemişti. Bu arada vakıf, Küresel Isınma ve Denizler raporunu yayımladı. Ülkemizin saygın deniz bilimcileriyle işbirliği yaparak bu çalışmayı çıkardık. Su günleri çalışmaları devam ediyor. Yıllık dergimizi çıkarıyoruz. Taranabilir dergi haline getireceğiz yakında. Vakıf esasen bir düşünce kuruluşu, sessiz sedasız çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak deniz stratejisi, balıkçılık ve kirlenme konularında düşünce üretiyoruz. Türkiye’de pek bilinmese de yurtdışında iyi biliniyor. TÜDAV’ı evrensel standartlarda bilgi üretecek saygın bir kurum haline getirmek istiyoruz. ‘ Akdeniz’de yine AB ve ABD’nin kurulması için katkıda bulundukları minyatür Kürt devletinin Akdeniz’e çıkışı için bence Akdeniz kıyılarımız tasarlanmaktadır. ’ ‘ Ege Denizi ve Türk boğazları konusunda özel çaba sarf etmemiz lazım. Deniz araştırmaları yapan kurumları küstürmemek, yormamak lazım. Açık denizlerdeki ulusal hak ve menfaatlarımızı kararlılıkla korumalıyız. ’ MERSİN 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZ AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2006/3214 Talimat İpotekli olup satılmasına karar verilen, Mersin İli , 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü, Yalınayak Köyü, 4517 ada, 6 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın tamamının Mersin 2.İcra Müdürlüğünde açık artırma suretiyle satışı yapılacaktır. TAPU KAYDI: Mersin İli , 3.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü, Yalınayak Köyü, 4517 ada, 6 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın tamamı. İMAR DURUMU: 1/1000 ölçekli imar planında olup h=6.50 mt S2 (Serbest nizam 2 kat) konut alanına isabet etmektedir. TAŞINMAZIN HALİHAZIR DURUMU VE ÖZELLİKLERİ: Akdeniz Belediyesi Şevket Sümer Mahallesi sınırları içerisinde, H.Okan Merzeci Bulvarının kuzeyinde Çiftçiler Caddesinin batısında kalan bölgede yer alan, Çiftçiler Caddesinden geçen toplu taşım araçları ile ve özel araçlarla ulaşılabilen, kuzeyi 59157 nolu sokağa, doğusu henüz fiilen tam açılmamış imar yoluna cepheli, batısı 5 nolu, güneyi 7 nolu komşu parsellerle (Binalı) sınırlı, imar adasının köşe başında, 123.11 m2 yüz ölçümlü, Yalınayak Köyü, 4517 Ada 6 Nolu Parsel ve parsel üzerinde 59157 nolu sokak Bila kapı nolu, 3.Sınıf A grubu yapı sınıfında, B.Arme Karkas ve yığma karışımı türde inşa edilmiş, zemin katı; yaklaşık brüt 102 m2 bir daire mesken, 1. katı; 133 m2 bir daire mesken olarak kullanılan, toplam iki katı 253 m2 büyüklüğünde, elektrik ve suyu mevcut. Belediye hizmetlerinden yararlanan binadan müteşekkil taşınmazdır. Parsel üzerindeki iki katlı binanın, dış cephesi akrilik boya, üstü çatısız gezilebilen teras, giriş kapısı profil demir doğrama, merdivenleri kaplamasız düz beton, duvar ve tavanları plastik badanalıdır. Zemin ve 1. katı; 3 oda, 1 salon, balkonlar (1. katta) , antre mutfak, wc ve banyo’dan müteşekkil, kapı ve pencereleri ahşap doğrama (zemin kat pencereleri demir korkuluklu, 1. katta pencereler plastik doğrama), iç duvarlar ve tavanları plastik boya (1. katta alçı kartonpiyerli) imalatlı olup, binanın zemin katında % 30 oranında ilk yapım eksiklikleri ile birlikte yapım yılı ve genel bakımsızlıktan dolayı % 30 oranında yıpranma payı, birinci katında % 15 oranında ilk yapım eksiklikleri ile birlikte % 5 oranında yıpranma payı tespit edilmiştir. Meskenin elektrik ve suyu mevcut olup, belediye hizmetlerinden yararlanmaktadır. TAŞINMAZ VE TAŞINMAZ ÜZERİNDEKİ BİNALARIN DEĞERİ : Arsanın değeri: 4.308,85YTL Binanın değeri: 52.564,08YTL ARSA VE BİNANIN BERABER TOPLAM DEĞERİ: 56.872,93YTL (Ellialtıbinsekizyüzyetmişikiliraellikuruş) dir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Mersin İli, 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü, Yalınayak Köyü, 4517 ada,6 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın satışı 03.09.2007 günü saat: 10.0010.10 saatleri arasında, İstiklal Caddesinde bulunan Özel İdare İşhanının 6. katında bulunan Mersin 2.İcra Müdürlüğü’nde, açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetinin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 13.09.2007 günü İstiklal Caddesinde bulunan Özel İdare İşhanının 6. katında bulunan Mersin 2.İcra Müdürlüğü’nde, 10.00 ile 10.10 saatleri arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmalarda (2.arttırmada) rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle de alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Arttırmalara iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetinin % 20 si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satışlar peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere süre verilebilir. Yasalarda belirlenen oranda KDV,Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç masrafları alıcıya aittir. Birikmiş ve taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (+) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. İki ihale arasında fark varsa, öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya gönderilebilir. Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/3214 Talimat sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. Tebliği edilemeyen alakadarlara bu ilanın tebliğ yerine geçeceği ilan olunur. (İc. İf.K. 126) (+) ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Yönetmelik Örnek No: 27 Basın: 38835 T.C. KAŞ SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU İLAN 2006/4 SATIŞ Davacılar Ümmügülsüm Sarıca ve Mehmet Küçük vekili tarafından, davalılar Rıza Küçük ve Mehmet Küçük aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasının, yapılan yargılaması sonucunda, Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin, 2004/464E. 2006/106 K sayılı ilamı gereğince, Taşınmaz Antalya ili, Kaş İlçesi, Belkonak köyü, Kızılboğaz ve Arpacık mevkii, Cilt 67, Sf: 38, sıra 20 ve 21’de kayıtlı 19040 m2’lik ve 13580 m.2’lik taşınmazların 3/4 hissesi Ümmügülsüm Sarıca ve 1/4 hissesi Ayşe Küçük adlarına tapuda kayıdında, malikler olarak görünen ve hisseleri yazılı gerçek ve tüzel kişiler arasında, satış yolu ile ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİNE KARAR VERİLMİŞ OLUP, MEMURLUĞUMUZCA ANILAN YERE İLİŞKİN, SATIŞ KARARI VERİLMİŞTİR, Satışa konu yer Antalya ili, Kaş İlçesi Belkonak köyü, Kızılboğaz ve Arpacık mevkii, Cilt 67, Sf:38, sıra 20 ve 21 de kayıtlı 19040 m2’lik ve 13580 m2’lik taşınmazların, 3/4 hissesi Ümmügülsüm Sarıca ve 1/4 hissesi Ayşe Küçük adlarına tapuda kayıtlı taşınmazlara, memurluğumuzca 81605,20 YTL değer biçilmiştir, anılan bu yerlerin ilk satış tarihi 17.09.2007 günü, saat 14.0014.10 arasında Kaş Adliye Yazı İşleri Müdürlüğünde, ikinci satış günü ise 27.09.2007 tarihinde, Kaş Adliye Yazı İşleri Müdürlüğünde yapılacaktır. BU SATIŞ İLANININ GAZETEDE YAYIN TARİHİNDEN İTİBAREN, 8 GÜN İÇİNDE İTİRAZ EDİLEBİLECEĞİ, AKSİ TAKDİRDE BU SATIŞ KARARININ TEBLİĞ YAPILMIŞ SAYILACAKLARI HUSUSLARI YERİNE GEÇMEK ÜZERE İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 13.07.2007 (Basın: 39521) CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle