15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Anayasa Mahkemesi, bir maddesi kabul edilmeyen düzenlemenin tamamını geçersiz saymıştı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Paketin tümü iptal olabilir ANKARA (Cumhuriyt Bürosu) CHP’nin anayasa değişikliği paketindeki bir maddenin 366 oyla kabul edilmesi nedeniyle iptal davası açmaya hazırlandığı Anayasa Mahkemesi’nin daha önce bu konuda emsal kararı olduğu ortaya çıktı. Mahkeme, benzer bir davada verdiği iptal kararında, “Bir teklifin maddeleri kabul edilmedikçe, tümünün kabul edilmiş olmasının bir mana ve değeri bulunamaz. Ortaya çıkan kanunun tümünün iptali gerekir” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir kez daha görüşülmek Öyle de Kargaşa Böyle de… ABD’nin hegemonyasını restore etmek için giriştiği Büyük Ortadoğu Projesi’ne ilişkin, birbirine zıt iki yorum söz konusu olabilir. Birincisi: ABD yüzüne gözüne bulaştırdı. Irak, Afganistan, Lübnan yangın yerine döndü, Pakistan’dan Kuzey Afrika’ya siyasi ve insani bir kriz gittikçe derinleşiyor. İkincisi: ABD, hegemonya restorasyonu projesini destekleyecek bir ittifaklar zincirini konsolide etmek amacıyla, Batı’ya yönelik yeni “tehlikeler” tezgâhlıyor: Uygarlıklar çatışması, “yeni soğuk savaş”. Ama iki yorum da, W.B. Yeats’in The Second Coming (İkinci Geliş İsa’nın) şiirinin ünlü dizelerindeki yere çıkıyor: Her şey dağılır, merkez tutunamaz/ Salt bir, anarşi salınır dünyanın üzerine… ? Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bir kez daha görüşülmek üzere Meclis’e gönderdiği ve aynen kabul edilen anayasa değişiklik paketindeki 1. maddenin 366 oyla geçmesi nedeniyle olası iptal tezini güçlendiren karar, Türkiye İşçi Partisi’nin açtığı dava üzerine verildi. 1970 yılında yapılan başvuruyu haklı bulan Yüksek Mahkeme, maddelerden birinin kabul edilmemesi durumunda düzenlemenin tamamının kabulünün mümkün olmayacağını belirtmişti. üzere Meclis’e gönderdiği ve aynen kabul edilen anayasa değişiklik paketindeki 1. maddenin 366 oyla geçmesi nedeniyle olası iptal tezini güçlendiren karar, Türkiye İşçi Partisi’nin açtığı dava üzerine verildi. si haklarının geri verilmesi dahil üç maddelik anayasa değişiklik paketinin iptali için dava açtı. Değişikliğin üçte iki çoğunlukla kabul edilmemiş olması da iptal istemine gerekçe yapıldı. Yüksek Mahkeme’nin oyçokluğuyla aldığı kararda, “Anayasa değiştirme teklifinin kabulünün, Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayı TİP’in başvurusu Türkiye İşçi Partisi 1970 yılında Celal Bayar ve arkadaşlarının siya R AHMİ KOÇ: İĞNELİ FIRÇA Türban Köşk’e çıkmamalı ? Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olması konusunda, “Kamusal alanlar tarif edilmiş. Cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olması, bütün bunlar bir kenara atılıyor demektir ki, bu olmaz, kabul edilemez” dedi. İstanbul Haber Servisi Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, Çankaya’ya türbanın çıkmaması gerektiğini, cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. CNBCe Business dergisine değerlendirme yapan Rahmi Koç, “Kamusal alanlar tarif edilmiştir. Şimdi böyle bir tarif varken cumhurbaşkanı eşinin türbanlı olması, bütün bunların hiçe sayılması demektir ki, bu olmaz. Diğer taraftan da demokrasi var diyoruz. Demokratik bir seçimle gelirse o zaman ne yaparız, doğrusu buna cevap vermek zor. Ciddi bir sorun. O noktada laikliği korumak için demokrasi dışı adımlar atılabilir mi sorusu gündeme geliyor. Türkiye laik olmalıdır. Başka türlü olması mümkün değil” dedi. Koç, Başbakan Erdoğan’ın, “Cumhuriyet laiktir” dediğini anımsatarak Başbakan’ın sözüne itimat edilmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Ama diğer taraftan görüyoruz ki 19 Mayıs’ta eldivenlerle, eşofmanlarla idman yapmışlar, bakıyorsunuz 20 sene önce şortlarla. Ondan sonra, başı sarılı, tesettürlü kişi sayısı artmış, efendim mayo reklamlarına izin verilmiyor. Bazı yerlerde içki servisi yapmıyorlar. Bir oraya, bir de söylenene bakıyorsunuz, ikisi birbirini tutmuyor.” Rahmi Koç, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili olarak da, “Eğer halk ikisini birden seçerse cumhurbaşkanı kendini daha kuvvetli ve mesul hissedebilir. Yarı başkanlığa götürebilir. Türkiye başkanlık sistemine hazır değil. Hukuk çok iyi çalışmalı. İcabında reisicumhur çağırıp, ‘Tehlikeli adamdır, kenara alınsın’ diyebilmeli. ABD’de bu var” değerlendirmesini yaptı. 22 Temmuz’da gerçekleştirilecek seçimlerin ardından AKP dışında TBMM’ye iki ya da üç partinin gireceğini belirten Koç, bu durumda cumhurbaşkanı ismi üzerinde anlaşmaya varılması gerekeceğini söyledi. Rahmi Koç, hükümetin ekonomide başarılı olduğunu, ekonomiyi çok iyi idare ettiğini, 4 yılda koalisyon hükümetlerinin 20 yıldır yapmadığı şeyleri yaptığını savundu. ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oyuyla mümkün olabileceği anlatılan kararda, şöyle denildi: “Bu kayıt ve şartlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabi tularının üçte iki çoğunluğunun oyu tulacağı açıkça gösterilmiştir. Bu ile mümkün olacağı ilkesi konul maddede geçen (teklifin kabulü) makta, ondan sonrada bu teklif deyiminin, kanun teklifinin, madlerin görüşülmesinin ve kabulü deler de dahil olmak üzere bütünün, sözü geçen ilkedeki kayıtlar nünü kapsadığından şüphe yoktur. dışında kanunların görüşülmesi Bir teklifin maddeleri kabul edilve kabulü hakkındaki hükümlere medikçe, tümünün kabul edilmiş tabi tutulacağı kuralı yer almak olmasının bir mana ve değeri butadır” denildi. lunmayacağı ve teklifin kanunlaşDeğişiklik tekliflerinin kabulünün masının mümkün olamayacağı gibi tümü oylanıp kabul edilmedikçe, sadece maddelerin oylanıp kaZAFER TEMOÇİN bul edilmiş olmasının da bir mana ve değeri bulunamaz ve böyle bir işleme tabi tutulan teklif de kanun niteliği kazanamaz. Sonuç olarak, söz konusu kanuna ilişkin teklif maddelerinin Millet Meclisi’ndeki oylanmalarında 2/3 yeter sayısının aranmadığı kesin olarak anlaşıldığından bütün maddelerini kapsayacak surette şekil yönünden anayasanın 155. maddesi hükmüne aykırı bulunduğu ortaya çıkan kanunun tümünün iptali gerekir.” Anayasa değişiklik paketinin tek tek oylamasında seçimlerin 5 yıldan 4 yıla indirilmesini öngören birinci maddesi 366 oyla, değişikliğin tümü ise 370 oyla kabul edilmişti. Birinci maddede üçte iki çoğunluğun sağlanamamış olmasının paketin tümünün iptaline dayanak oluşturacağı tezi dile [email protected] tirilmişti. Irak’ta zaferi unut! Irak savaşı başladığından bu yana 3 bin 475 ABD askeri öldü. Mayıs, 127 kayıpla savaş başladığından bu yana üçüncü en ölümcül aydı. Askeri uzmanlar direnişin saldırılarının çok daha gelişerek artmaya başladığını tespit ediyorlardı (Washington Post, 3/06). Pazartesi, bir günde 14 ABD askeri öldü. Geçen haftalarda direnişçiler, Irak’ta Maliye Bakanlığı’na girerek beş İngiliz uzmanı, ondan önce de bir ABD konvoyunu pusuya düşürerek üç ABD askerini kaçırmıştı; önceki hafta bir ABD helikopteri daha düşürüldü. Irak işgalinin birinci yılında “koalisyon” güçlerinin komutanlığını yapan General Sanchez, Ajans France Presse’e pazar günü verdiği bir demeçte, “ABD Irak’ta zaferi unutsun. Siyasi ve ekonomik olarak doğru adımlar atarsak, yenilgiden belki kurtulabiliriz” diyordu. Afganistan’da, ABD ve NATO güçleri için bir zafer görünmüyor; aksine kayıplar büyüyor. Geçen hafta, Taliban bir Chinook helikopterlerini vurdu, enkaza bakmaya, ölüleri almaya gelen NATO birliklerini pusuya düşürdü, geri çekilmeye zorladı. ABD’nin İran’a destabilizasyon girişimleri artarken CNN de, İran’ın Afganistan’da direnişe silah yardımı yapmaya başladığını bildiriyordu. Bu sırada, Afgan savaşının, askeri ve ideolojik basıncı, Pakistan’da, ABD’nin yakın müttefiki General Müşerref’in rejimini ölümcül bir krize itti. Benazir Butto ülkesine dönmeye hazırlanıyor ama, gerçekteyse ülkede istikrarı sağlayacak, Batı yanlısı bir güç yok. Nükleer silahlara sahip devlet, ya radikal Müslüman kanadın elinde kalacak ya da kanlı bir darbeyle iç savaşa sürüklenecek gibi görünüyor. ABD’nin “radikal” İslama karşı “ılımlı” İslamla, Şiilere karşı Sünni İslamla (radikal ılımlı ayrımı yapmadan) giriştiği ilişkiler, Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütünün gelişmesini hızlandırmıştı. Lübnan’daki son çatışmanın arkasında da, geçmişte Hizbullah’a karşı desteklenen bir Sünni örgütün olduğuna ilişkin söylentiler var. Gazze’de, Hamas ve FKÖ üzerindeki İsrail, ABD basıncı ve çözümsüzlük bu kez, El Kaide tipi örgütlerin güçlenmesine yol açtı. Bu ılımlı İslama verilen destek sonunda Türkiye’nin geldiği nokta da ortada. Şimdi gözlemciler, Suriye’deki rejimin de ayakta kalabilmek için son bir çabayla Müslümanlaşmaya çalıştığını bildiriyorlar (Forward, 25/05). Mısır’dan Pakistan’a siyasal İslam yükseliyor, bölge devletleri istikrarsızlaşıyor; adeta “uygarlıklar çatışması” için sahne ve dekor hazırlanıyor. CHP iptal davasını açtı Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve genel seçimlerin dört yılda bir yapılmasına ilişkin düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini ve genel seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını öngören anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. CHP Grup Başkan Vekilleri Kemal Anadol, Ali Topuz ve Haluk Koç ile TBMM Anayasa Komisyonu üyeleri Oya Araslı, Uğur Aksöz ve Atilla Kart başvuruya ilişkin dilekçeyi dün Anayasa Mahkemesi’ne verdi. Çıkışta gazetecilere açıklama yapan Ali Topuz, anayasa değişikliğinin esas konusunun, Cumhurbaşkanlığı seçim sistemini değiştirmeye dönük olduğunu, değişikliğin içine bazı başka maddelerin de eklendiğini ifade etti. Anayasa değişikliği sorununun, “Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında AKP’nin sonuç alamaması üzerine, anayasanın 102. maddesi gereğince derhal seçim durumunun teşekkül etmesinden ortaya çıktığını” kaydeden Topuz, “Bu yenilgi karşısında AKP hınç almak amacıyla, toplumu başka biçimde düşünmeye yöneltmek amacıyla, Meclis’te böylesine bir dönemde olmaması gereken çalışma düzenini Meclis’e dayatarak bir yeni dönem açtı” dedi. Topuz, seçimler nedeniyle milletvekili adaylarının belirlenmesi aşaması da söz konusu olduğu için o dönemde adaylık bekleyen bütün milletvekillerinin baskı altında tutulduğunu belirtti. değişikliğine ilişkin kanunların maddelerinin ve tümünün aynen kabul edilebilmesi için TBMM üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun kabul oyunun gerektiğine işaret etti. Bunun anayasanın 175. maddesinde çok açık şekilde görüldüğünü belirten Araslı, bu kurala karşın TBMM’de 5660 sayılı yasanın ikinci görüşmelerinde, birinci maddenin, üçte iki çoğunluğun altında kalan bir çoğunlukla (366) kabul edilmiş işlemi gördüğünü ifade etti. Böyle bir uygulamanın “eylemli bir içtüzük düzenlemesi” niteliği taşıdığını söyleyen Araslı, bu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu kaydetti. Araslı, yasaların tümünün ve maddelerinin bir bütün oluşturduğunu vurguladı. CHP bu nedenle düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Sezer, kendisine ikinci kez gönderilen anayasa değişiklik paketini 6 gündür inceliyor. Sezer, 1. maddede 3’te 2 çoğunluk olan 367’nin bulunamamasını paketin tamamının düşme gerekçesi olarak kabul etmesi durumunda, pakette değişiklik yapılmış olacağı için veto hakkı doğacak. Yeni soğuk savaş “Yenisoğuk savaş” söylemi, Rusya’nın “gittikçe artan saldırgan tutumu” karşısında, Avrupa’ya ABD yörüngesine geri dönmeyi öneriyor. Halbuki dikkatli bir bakış “durumun”, ABD’nin SSCB yıkıldıktan sonra izlediği “kuşatma” politikasının sonucu olduğunu görebilir. Önce NATO küreselleştirilerek yeniden tanımlandı. Sonra Rusya’nın eski uyduları NATO’ya alınarak batısı kuşatıldı. Renkli devrimlerle gelen rejim değişiklikleri, bu süreci Asya’ya taşıdı. Sonra gündeme ABD’nin füze kalkanı projesi Polonya, Çek toprağına yerleşmeye başlayarak Rusya’nın kapısına dayandı. Böylece Rusya “kuşatılıyor”, yine bir silahlanma yarışına itiliyordu. Rusya’nın çok başlıklı balistik füze denemesi, Kosova’da ABDAvrupa “çözümüne” direnmesinin, elindeki dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerini stratejik amaçlarla kullanmaya kalkmasının arkasında bir savunma refleksi yatıyor. “Soğuk savaş” bittiğinde, “ideolojik kutuplaşma” sona eriyordu, Rusya “Batı”ya entegre edilecekti. Şimdi, kapitalist bir Rusya bağlamında yine “soğuk savaştan” söz ediliyor olması, The Guardian’dan Martin Jacques’ın değindiği gibi “soğuk savaşın” da hakikatini ortaya koyuyor: Küresel paylaşım savaşı. Bu nedenle, SSCB ortadan kalkınca ABD tüm dünyayı “ganimet” olarak gördü, tek “kutuplu dünya” talebiyle emperyal bir düzeye sıçramaya kalkıştı. Tutunamadı, düşüyor. Bu arada da BOP’u yangın yerine çeviriyor, “uygarlıklar savaşı” tezgâhlıyor, dünyayı kamplara bölmeye çalışıyor. “Kürt sorununa”, ülke içinde çözüm aramak yerine Kuzey Irak’a yönelmek, korkarım bizi de bu enkazın altında bırakacak… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Olağanüstü toplantı zor Cumhurbaşkanı Sezer’in incelemesini sürdürdüğü bir başka yasa değişikliği de referandum süresini 45 güne indiren düzenleme. 22 Temmuz’da halkın önüne iki sandık koymak isteyen AKP bu yasanın da veto edilmesi durumunda Meclis’i 15 Haziran’dan sonra olağanüstü toplamayı planlıyor. Ancak önceki gün listeler açıklandıktan sonra ortaya çıkan tablo olağanüstü toplantı ihtimalini de zayıflattı. AKP’den liste dışı kalan 150’den fazla milletvekilinin oylamalara katılması zor görünüyor. ‘Üçte iki çoğunluk yoktu’ Anayasa Komisyonu üyesi, CHP Ankara milletvekili Oya Araslı da, yapılan anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderildiğini hatırlatarak bu şekilde geri gönderilen anayasa Biz bir grup gazeteci, açıklanan parti listelerini değerlendirmenin telaşı içinde, “Ne olacak bu Türkiye’nin hali?” diye konuşurken birden “Ne olacak bu Avrupa’nın hali?” durumuna geçiverdik. AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve arkadaşlarıyla, “AB ile ilişkilerin nasıl canlandırılacağı”nı tartışıyoruz. Milliyet gazetesinden Sami Kohen, Kanal D’den Mehmet Ali Birand, Hürriyet’ten Zeynep Göğüş, Zaman’dan Ekrem Dumanlı, Vatan’dan Cengiz Aktar, Yenişafak’tan Ali Bayramoğlu’yla birlikte katıldığımız akşam yemeğini Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini düzenlemişti. ??? Olli Rehn, konuşmasının başında iki noktaya dikkat çekti. AB olarak, birinci vurgulayacağımız nokta; 27 Nisan tarihinde yayımlanan askeri bildirgeye karşıyız. Ordunun siyasi hayat içindeki rolünü kabul etmemiz mümkün değil. İkinci olarak Türkiye’ye yönelik terörist saldırıların kesin olarak karşısındayız. Terö Olli Rehn’le AB Akşamı… re karşı mücadelede Türkiye ile birlikteyiz. Elimizden gelen her desteği vermeye hazırız. Bu sözleri söyledikten sonra, Türkiye’nin son dönemde iyice gerginleşen iç siyasi ortamından uzak durmaya özen gösterdiklerini vurguladı. Tabii düşünce özgürlüğünü kısıtlayan Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmemesi konusundaki kaygılarını da ifade etti. Olli Rehn, yeni seçilecek hükümetin de TürkiyeAB ilişkileri konusunda atılmış adımları daha da ileri götüreceğine inandığını belirtti. Bu ara Türkiye kamuoyunda oluşan, “Türkiye’ye haksızlık yapılıyor” iddialarının da gerçeği yansıtmadığını sözlerine ekledi. ??? Olli Rehn’le Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki talebinin halkın desteğini yitirmesini konuşurken AB Büyükelçisi Marc Pierini, hazırladıkları bir küçük broşürden söz etti. Bu broşür, daha önce üye olmuş ülkelerin yaşadıkları zorluklara dikkat çekiyordu. Pierini, kitapçığa yazdığı önsözde bu duygu ve izlenimlerini şöyle ifade etmişti: “Türkiye’nin Avrupa’ya uzanan yolu hiçbir şekilde sıradan olmayıp kendine özgü de olsa, bir yandan da Birlik’in önceki genişlemeleri ile büyük benzerlikler göstermektedir. Bu benzerlikler; çok zorlu bir mücadele duygusu, açık kültürel farklılıklar, ancak aynı zamanda da sonuç olarak aklın önyargı ve korkuyu yeneceği umududur.” Başlangıçta Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak kurulan ve asıl olarak Fransa Almanya inisiyatifinden oluşan Birlik’e önceleri sıcak bakmayan İngiltere, 1963 ve 1967 yıllarında AET üyeliğine başvurdu. Her iki başvuru da Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından veto edildi. 5 Mayıs 1971 tarihli Le Monde gazetesi, “Büyük Britanya’nın (İngiltere) AET üyeliğine karşı üç neden” başlıklı yazısında nedenler şöyle sıralanmıştı: Ekonomik faktörler, ABD’ye askeri ve diplomatik bağımlılık ve Fransız dilinin İngilizce’nin tehdidi altında olması. 26 Temmuz tarihli İngiliz The Guardian gazetesi ise İngiltere’nin üyeliğini tartışırken, ulusal egemenliğin korunması ve AET’ye katılımın birlikte yaşayıp yaşayamayacağını irdeliyordu. De Gaulle’un 1969 yılında istifası, en sonunda İngiltere’nin üyeliğinin önünü açtı. Müzakereler 1972 yılında tamamlandı ve 1 Ocak 1973 tarihinde İngiltere AET’ye katıldı. ??? Yunanistan yedi yıllık askeri diktatörlüğün ardından 1974’te demokrasiye dönüp, 1975 yılında AET üyeliğine başvurduğunda, bu ülkenin katılıma hazır olmadığı ve diğer üye devletlerle tam olarak aynı değerleri paylaşmadığına iliş kin birçok muhalif ses yükseldi. Altı yıl süren müzakerelerin sonucunda Avrupa Komisyonu, Yunan ekonomisinin üyeliğe hazır olmadığına karar vererek bunun yerine mali desteğin de dahil olduğu uzun vadeli bir ön katılım süreci önerdi. Üye ülkeler ise gelişimin kulübün dışında değil, içindeyken daha kolay olacağına karar verdi. 1 Ocak 1981’de Yunanistan Avrupa Topluluğu’nun 10. üyesi oldu. Portekiz ve İspanya da diktatörlüklerin ardından üyelik için başvurduklarında çok büyük tepkilerle karşılaştılar. Fransız Le Soir gazetesi, 11 Haziran 1985 yılında şu başlığı attı: “Portekiz: Yoksulluktan mustarip ve azgelişmiş bir ülke Avrupa Topluluğu’na katılıyor.” İşsiz İspanyol ve Portekiz halklarının neden olacağı bir göç dalgasına dair ciddi kaygılar vardı… İspanya ve Portekiz çetin tartışmaların sonucunda 1 Ocak 1986 yılında topluluğa üye oldular. ??? Olli Rehn, “İlişkileri canlandıralım” diyerek sözlerini tamamladı. ‘SICAK TAKİP İÇİN ENGEL YOK’ Karayalçın ‘sınır güvenliği’ istedi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, Irak sınırının güvenliğinin mutlaka sağlanması gerektiğini vurguladı. İzmir’de basın toplantısı düzenleyen Karayalçın, gündemdeki konuları değerlendirdi. Irak sınırının yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Karayalçın, bu konunun tartışılmasını istedi. 12 Nisan tarihinden bu yana Genelkurmay Başkanlığı’yla hükümet arasında sınır ötesi operasyon konusunda tartışma yaşandığını belirten Karayalçın, şunları söyledi: “Anayasaya göre sınır ötesi operasyon için TBMM kararı gerekiyor, ama burada söz konusu olan sıcak takip. Sıcak takip için Meclis kararı gerekmez. Bir an önce sıcak takip yapılarak sınır güvenliği sağlanmalıdır.” CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle