16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2007 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Cumhurbaşkanı Seçimi... TBMM’nin, 9 Mayıs’tan bu yana yaptığı anayasa değişiklikleri, Danıştay’ın sözcüklerini uygularsak, ne günlükgündelik işlerden ne de gelecek dönem TBMM’yi beklemeye tahammülü olmayan ivedizorunlu yasama işlemlerindendir. PENCERE Yaşam Hakkı Ve Devlet... Dünya tarihinde yayımlanan ilkinden sonuncusuna dek bütün insan hakları bildirgelerinde belirlenen birinci öncelik nedir?.. Yaşam hakkıdır!.. Bir devlette insan hayatı her şeyden, her haktan önce gelir... Eğer ülkede kişinin yaşamını güvenceye alan bir düzen yoksa, devlet de yok demektir. ? İnsan yaşamı çağımızda o denli öncelikli ve de kutsaldır ki, ölüm cezası uygar dünyada kaldırılmıştır... Türkiye de AB koşullarına uymak amacıyla ölüm cezasını yasalarından silmiştir... Ancak ülkede başkentte bile terör can alıyor. Devlet devletliğini yapamıyor... Üstelik bu “devlet” yurttaşlarının can güvenliği için olağanüstü koşullara da başvuramıyor... Yurttaşlarımız, hepimizin tanıklığında, üst üste saldırılarla öldürülüyor... Cinayetlere seyirciyiz... Can güvenliği yok... Devlet de yok... Can güvenliği olmayan bir ülkede demokrasiden söz açmak ve bu yolda didişmek ne ölçüde geçerlidir?.. ? Anadolu’daki terörü “stratejik müttefikimiz”, işgali altındaki Kuzey Irak’tan gözetiyor... Amacı ne?.. Amerika, PKK terörüyle Türkiye’yi dolaylı tehdit sürecini Birleşik Devletler’in Ortadoğu’ya yerleşim tasarımı içinde değerlendiriyor... İnsan hayatı bu emperyalist yöntem içinde solda sıfırdır... Ama, asıl acı olan ne?.. Türkiye’de, hiçbir siyasal partiden, Amerika’nın terör örgütünü gözetme ve koruma siyasetine dönük eleştiri sesi yükselmemektedir... Bizim siyasal partiler, iktidar oyunundaki rolünü iyi bildiklerinden, Amerika’ya karşı tavır alamıyorlar... Ya iktidar partisi?.. AKP, Bush yönetimine edilgin ve teslimiyetçi tutumuyla, PKK’nin cinayetlerine ortak sorumluluğu sırtında kambur gibi taşıyor... ? Bir devletin devlet olabilmesi için, yurttaşlarının can güvenliğini, öteki deyişle yaşam hakkını sağlaması önkoşuldur... AKP, yurttaşının yaşam hakkını koltuk hırsı uğruna harcıyor... Türkiye’nin başına Cumhuriyet döneminde böyle bir iktidar gelmedi!.. Devletimizin devletliği elden gitmiştir. Diplomasi ve Sıkıyönetim SON OLAYLAR PKK’nin yeni bir strateji belirlediğini gösteriyor. Bu belirleme elbette yalnız başına yapılmamıştır. Alınan kararlarda Barzani yönetiminin parmağı açıkça seziliyor. Büyük olasılıkla Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine bitişik Amerikalı danışmanların parmağı da işin içindedir. Stratejiyi ve dayandırıldığı gerekçeleri özetlemek zor değil. 1) “PKK terörü denen olay, genellikle sanıldığı ve Ankara’nın iddia ettiği gibi Türkiye dışından kaynaklanmıyor; bütünüyle Türkiye’nin iç işidir ve nedenlerinin de içte aranması gerekir.” 2) “Pülümür olayının da gösterdiği gibi, PKK’nin iç örgütlenişi dıştan sızmalar olmadan da Türkiye’deki güvenlik mekanizmasını en beklenmedik yerlerde, en başedilmez yöntemlerle vurmayı becerecek kadar yaygın ve güçlüdür.” 3) “Dolayısıyla, Kuzey Irak’taki yeni devlet oluşumunu sınırötesi operasyon tehditleriyle meşgul etmekten vazgeçilmelidir.” tratejinin gerisindeki kurnazlığı görmemek mümkün değil. Böylelikle hem TSK’nin içteki ve dıştaki saygınlığı zedelenecek, hem de Kuzey Irak’taki yönetim uluslararası arenada terorizme yataklık suçlamasından kurtulacaktır. Üstelik, Türkiye’nin içinde ve dışında da, hangi yolla olursa olsun, TSK’nin saygınlığını zedelenmiş görmekten memnun olacak çeşitli çevreler hayli çoktur. Bu ölçüde sinik ve alçakça stratejiye karşı mutlaka akıllı ve etkili bir karşıstrateji geliştirmek üzerine kafa yormak gerekmez mi? irinci çare, Türk diplomasisine önemli bir görev yüklenmesini zorunlu kılıyor: Eğer, karşıdakilerce iddia edildiği gibi PKK terörü içten kaynaklanıyor ve çaresinin de içte bulunması isteniyorsa, TürkiyeIrak sınırının ciddi biçimde korunabilmesi ve “kuş uçmaz” duruma getirilmesi gerekir. Bu da askeri uzmanlarca defalarca vurguladığı biçimde, iyi düşünülmüş ve hiç değilse geçici temellere oturtulmuş bir “sınır ayarlaması” yapılmadan olmaz. Washington bu konuda Irak üzerindeki nüfuzunu kullanmaya ve bu isteğin yerine getirilmesi için Bağdat’ı ikna etmeye zorlanmalı, yoksa, “samimiliği” sorgulanmalıdır. İkinci çare, giriş çıkışı böylesine denetim altında tutulmuş bir Güneydoğu bölgesinin yine geçici bir süre için sıkıyönetim altına alınmasıdır. AKP iktidarı, Silahlı Kuvvetleri sonu belirsiz bir dış maceraya itmek yerine, içteki temizliğin gereğince yapılabilmesi için o bölgede sınırlı bir sıkıyönetimin ilan edilmesi önerisiyle Meclis’i toplantıya çağırma sorumluluğunu yüklenmelidir. Karşıdaki iddianın sınanması, ancak Washington’u ve Ankara’yı yönetenlerin bu iki sorumluluğu yerine getirmeye zorlanmasıyla olur. Prof. Dr. Sait GÜRAN C S B umhurbaşkanı seçimi süreci, Türkiye’nin, bazı anayasa hukuku uygulamaları ile ilk defa karşı karşıya gelmesine, farklı görüşlerin ortaya atılmasına, tartışılmasına ve sonunda yargının da devreye girerek içtihadın doğmasına vesile oldu. Aynı zamanda, anayasa yargısının bulunduğu ve işlediği sürece, siyasal hedeflere ulaşmanın, ancak “hukuk” ile uyumlu işlemler yapmak suretiyle mümkün olacağı da görüldü. Bu yazı, başlamış olan ve önümüzdeki günlerde de sürecek siyasal gelişmelerde, anayasa konusunda da çalışmaları bulunan kıdemli bir idare hukukçusu olarak ortaya çıkabileceğini gördüğüm konularda düşüncelerimi ifade etmek ve bunlar hukuken doğru ise ki bana göre öyle herkesi haberdar etmeyi amaçlıyor. TBMM, henüz Cumhurbaşkanı seçimi işlemleri sürmekte iken, 3 Mayıs 2007 günlü toplantısında, anayasanın 77’nci maddesi uyarınca, seçimlerin yenilenmesine ve temmuz ayında erken genel seçim yapılmasına karar vermiştir. O gün için bu karar hukuken geçerli idi ve bu nedenle, Yüksek Seçim Kurulu da TBMM seçimleri ile ilgili işlemleri başlattı. Hukuksal sonuçları Bu arada cumhurbaşkanı seçimi süreci işlemeye devam etti; birinci tur, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uygun olarak tekrar edildi ise de sonuç alınamadı ve sonunda, tek aday olan Abdullah Gül, TBMM Başkanlığı’na verdiği ve TBMM’nin 9 Mayıs 2007 günlü 104’üncü birleşimde, dilekçesi ile Cumhurbaşkanı seçiminde adaylıktan çekildi. Başkan’ın, “Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı adayı kalmadığından, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin oylamaların yapılma imkânı kalmamıştır” sözleri ile durumu açıklamasıyla, yeniden aday belirleme gibi [email protected] bir olanak da bulunmadığından, başlamış olan “Cumhurbaşkanı seçimi süreci, Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi” şeklinde sonuçlanmıştır. Bu olgunun yarattığı hukuksal sonuçlar şunlardır: TBMM seçimleri derhal yenilenecektir. Bu dönemde, anayasa madde 102/son uyarınca, Cumhurbaşkanlığı görevi, yedi yıllık süresi tamamlanan Ahmet Necdet Sezer tarafından yürütülecektir. TBMM seçimlerinin yenilenmesinin “belirleyicisi” bu anayasal gelişmeden sonra, TBMM’nin 3 Mayıs günü aldığı erken seçim iradesi değil, madde 102’deki “TBMM seçimleri yenilenir” anayasa buyruğudur. Seçimin yenilenmesi, TBMM uygun gördüğü için değil, anayasa emrettiği için ve otomatikman yenilenmektedir. Bu hukuksal sonucun devamı ikinci hukuksal sonuç da, TBMM’nin erken seçim kararı üzerine alınan ve Resmi Gazete’nin 3 Mayıs 2007 tarihli mükerrer sayısında yayımlanan Yüksek Seçim Kurulu kararı ile başlatılan ve halen devam eden seçim işlemlerinin, 9 Mayıs 2007 tarihi itibarıyla, hukuken “hükümden düşmüş” olmaları; Kurul’un, derhal anayasa madde 102’nin uygulamasını teşkil eden seçim işlemlerine başlaması ve yeni bir takvim oluşturmasıdır. Gül’ün tek adaylıktan çekilmesinin yarattığı hukuksal sonuçlardan bir diğeri de “Yirmi ikinci dönem TBMM’nin hukuksal durumunda meydana gelen değişmedir.” Madde 102’nin seçimlerin yenilenmesi hükmünün kendiliğinden işlemeye başladığı günden (9 Mayıs) itibaren 22’nci dönem TBMM, artık örneğin, güvenoyu alamamış veya güvensizlik oyu ile düşürülmüş Bakanlar Kurulu gibi, hukuksal varlığı sona ermiştir. Fakat yeni TBMM seçilip faaliyete geçene kadar, çalışmaya, görev yapmaya devam edecektir. Nitekim anayasa madde 77’ye “Yenilenmesine karar verilen Mec lis’in yetkileri yeni Meclis’in seçilmesine kadar sürer” hükmünün yazılmasının sebebi budur. Çünkü yenisi göreve başlayana kadar hukuksal varlığı sona ermeyen bir makamın yetkileri o tarihe kadar zaten bulunduğu için, böyle bir açık hüküm, ancak varlığın sona ermesi hali için düşünülebilir. Zira devlet yönetiminin hangi dalında olursa olsun, “kamu yönetiminin kesintisizliği” ilkesi, görevde ve yetki kullanımında boşluğu kabul etmediğinden, sona eren ile yeni gelen arasındaki zaman dilimi, mutlaka bir şekilde doldurulur. Az önceki metni ile madde 77 ve madde 102/son’daki “Yeni cumhurbaşkanı göreve başlayana kadar görev süresi dolan cumhurbaşkanının görevi devam eder” yazılımı, bu “evrensel” ihtiyaç, ilke ve uygulamanın ifadesidir. TBMM’nin 22’nci dönemi, Cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle, 9 Mayıs 2007 günü sona erdiğine göre, Meclis, o tarihten itibaren ve 23’üncü döneme kadar, ancak belli özellikteki iş ve işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir. Bunlar nelerdir? İdare hukuku derslerinde öğretilen ve kitaplarında yazan bu prensibi, Danıştay 5. Dairesi, 1996 yılında şöyle ifade etmiş bulunmaktadır: Anayasa değişiklikleri yapamaz “…Önem ve özelliği nedeniyle hemen karara bağlanması gereken, geciktirilmesi kamu zararına yol açacak olan veya belli bir sürede yapılmasında yasal zorunluluk bulunan işler dışında, kurulacak yeni Bakanlar Kurulunun programını uygulamasını zorlaştırıcı veya büsbütün engelleyici köklü kararlar almaktan ve geleceğe dönük yükümlülükler yaratmaktan kaçınması; yeni hükümetin kurulup göreve başlamasına kadar geçen sürede ancak günlükgündelik işleri, her zamanki işleri yapması ve yürütmesi gerekir.” (Danıştay Dergisi, sayı 93, sf. 254, 257) Bakanlar Kurulu’nun yerine TBMM yazıldığında da, sorunun yanıtı verilmiş olmaktadır. Karardaki ölçütü, somut bir örnek ile ifade edince TBMM, söz konusu dönemde, “o gün alınması zorunlu ise” Kuzey Irak’a asker gönderme veya savaş ilanı kararı bile alabilir; fakat, “o gün alınması zorunlu olmayan” anayasa değişiklikleri yapamaz; kanun yapma çalışmalarını da ancak bu ayrım dairesinde sürdürebilir. Bu ilke ve ölçüt karşısında, demek ki, TBMM’nin, 9 Mayıs 2007 gününden bu yana ve öteye, yaptığı işlemlerden, geçerli olanlar bulunduğu gibi, bazıları da geçersiz sayılacaktır. Çünkü geçersiz sayılacak işlemler bakımından, TBMM, “konu itibarıyla yetkisiz” durumdadır. Sözü uzatmadan; asıl önemli olan anayasa değişikliği işlemlerine gelince, TBMM’nin, 9 Mayıs’tan bu yana yaptığı anayasa değişiklikleri, Danıştay’ın sözcüklerini uygularsak, ne günlükgündelik işlerden ne de gelecek dönem TBMM’yi beklemeye tahammülü olmayan ivedizorunlu yasama işlemlerindedir. Tam aksine, ilk adımları atılan ve önümüzdeki günlerde atılmaya devam edilecek olan anayasa değişiklikleri, cumhurbaşkanı seçimi konusunda 84 yıllık yerleşik ve tartışmasız kuralı, birdenbire köklü biçimde değiştiren içeriğiyle, günlükgündelik sayılamayan, ivedilik de taşımayan, bilakis, tartışılması ve mutlaka yeni Meclis’e ve yeterli zamana bırakılması gereken bir iştir. Bu itibarla, şu anda TBMM, konusu bakımından kendisinin yetkisiz kaldığı ve 23’üncü dönem TBMM’ye ait olan yasama yetkisini kullanmaktadır. İdare hukuku, yetki unsurundaki bu içerikli aykırılığı, olağan değil, “ağır ve bariz yetki tecavüzü” olarak nitelemektedir. Bu düzeydeki yetki ihlalinin idare hukuku tarafından kabul edilmiş bulunan hukuksal sonucu, anayasa değişikliklerinin, “keenlem yekun – yok hükmünde” olmasıdır. Bilindiği gibi, yok hükmündeki hukuksal tasarrufların “yokluğunun tespiti”, yargıdan her zaman istenebilir. Ayrıca, anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi’nce denetimi konusunda, anayasa madde 148’deki sınırlama, yokluk iddiasının ileri sürülmesine, mahkeme tarafından incelenmesine ve sonunda yokluğun tespitine engel teşkil etmez. Türkiye Gazileriyle Elele TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI OYAKBANK Ankara Turan Güneş Ş. 505 0 505 YTL Tel: 0312 431 99 36, www.elele.org.tr CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle