15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Talim ve Terbiye Kurulu Atatürkçülüğün yer almadığı ders kitaplarından 0.5 puan düşüyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK İşte Atatürk’e verilen değer! FIRAT KOZOK Ufuk Açan Kitaplar... Bugün okurlarımla ‘Ufuk Açan Kitaplar’ı paylaşmak istiyorum. Fareed Zakaria: ÖZGÜRLÜĞÜN GELECEĞİ. Kırmızı Yayınları’ndan çıkan bu kitap ‘İlliberal Demokrasi’ olgusunu irdeliyor. Seçim yoluyla işbaşına gelen ‘otokratik rejimler’ olgusu, tarih boyunca toplumların yaşadığı önemli bir sorun. Seçim sandığı ‘demokrasi’ için yeterli bir ölçüt mü? Hitler rejimi seçimle işbaşına gelmemiş miydi? Çoğunluğun demokrasi bilincine sahip olmadığı ülkelerde seçim, hangi iktidarları işbaşına getiriyor? İşte Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı açmaz da budur. Seçimle işbaşına gelen ‘siyasal İslam’ demokrasinin temeli mi oluyor? Bir bölümü okuyalım: “Çoğunluğun zorbalığı: Eğer demokratik bir sistemde zulmün bir kaynağı seçilmiş otokratlarsa ikincisi halkın kendisidir. James Madison Federalist Belgeler’de bir demokraside ‘baskı tehlikesi’nin ‘topluluğun çoğunluğundan’ geldiğini vurgular. .... bu sorun günümüz Batı’sında daha az önemli gelebilir; çünkü bireysel ve azınlık haklarının korunması için sağlam önlemler vardır. Ancak gelişmekte olan ülkelerin çoğunda geçtiğimiz son on yılın demokrasi deneyimi, çoğunluğun genelde sessizce, bazen de gürültülü biçimde güçler ayrımını erittiği, insan haklarının kuyusunu kazdığı ve uzun süredir var olan hoşgörü ve adalet geleneklerini yozlaştırdığı bir deneyim olmuştur.” İşte, AKP’nin siyasal iktidarı... BİLDERBERG. Yazarı: Daniel Estulin. April Yayıncılık yayını. Tam zamanında yayımlanmış bir belge kitap. “Bilderbergcilerin ilk toplantılarında kurucu üyeler misyon ve amaç akdini hazırladı: Bilderberg toplantılarının her birinin ve tümünün gerisindeki yöneliş, Avrupa ile Birleşik Devletler (Amerika) arasında bir ‘amaç aristokrasinin’ nasıl yaratılacağını ve dünyayı birlikte yönetmek için siyasi, ekonomik, stratejik uzlaşmaya nasıl varılacağını araştırmaktır. NATO ittifakı, grubun hayati öneme sahip operasyon merkezi ve yıkıcı gücünü oluşturur. Çünkü Bilderbergcilere ‘kesintisiz savaş’ planları ya da hiç değilse ‘nükleer şantaj’ politikalarını sahnelemeleri için kulis görevi yapmıştır.” “Bilderberg üyeleri merkez bankalarını ‘yönetir’, bu yolla faiz oranlarını, likidite düzeylerini, altın fiyatlarını, hepsinin yanı sıra hangi ülkelerin borçlanacağını belirleyecek konumdadır. İş dünyasında dolaşımda olan parayı dalgalandırarak milyarlarca dolarlık yarar sağlarlar. Onların güdüm bulduğu şey para ideolojisi ve güce duydukları şehvettir.” Elbetteki önlerindeki engeller, ulus devletler ve onların bağımsızlığıdır. Şu ara EKONOMİK TETİKÇİ de okunmalıdır. O da April Yayıncılık’tan çıktı. GELECEK 50 YIL... NTV yayınlarından çıkan kitabın editörü John Brockman. Önümüzdeki elli yılın gelişmelerini tartışan kitap, önemli değişmeleri gözler önüne seren bir düşünce kitabıdır. Bilim önümüzdeki elli yılda hangi sorunları çözecek, aynı zamanda hangi sorunları yaratacak? İşte hepimize yeni düşünce ufukları açacak konular, bilgiler ve yorumlar. ‘Gelecekte Daha Akıllı Olacak mıyız?’ sorusunu irdeleyen Carnegie Mellon, bir kehanet gibi şunları söylüyor: “Gerçek zekâ ölçüsünde belirleyici etkenlerin cevabı bulunmamış sorular ve bunlar üzerinde eleştirel düşünme yeteneği olduğunu anlayacağız.” Bu olağanüstü buluş, her zaman üzerinde durduğum “Cevabı bilmek değil, soruyu sormak önemlidir” görüşüme çok değerli bir destektir. Gelecek, bilenlerin ve yanıtlayanların değil, merak eden ve soru soranların olacaktır. Test çözdüre çözdüre eğittiğimizi sandığımız gençlerimizin potansiyelini nasıl heba ettiğimizi hâlâ anlayamayan eğitim yöneticilerine bu kitabı özellikle öneririm. Belki de daralmış ufuklarının biraz olsun farkına varabilir ve yeni bir çağın neden bu denli gerisinde kaldığımızı anlayabilirler. ‘Gelecek Elli Yıl’ her bölümüyle önemli bir yapıt. NTV editörlerini de kutlarım. ÖNEMLİ DUYURU: SEÇİME ELLİ GÜN KALDI!.. [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com DİN KÜLTÜRÜ KİTAPLARI ‘Öğretici değil koşullandırıcı’ ? Din kültürü öğretmeni Kılıç, kitapların öğretim dersi içeriğinden uzak olduğunu, Aleviliğin inanç esaslarının göz ardı edildiğini belirtti. ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Lise din kültürü ders kitaplarını inceleyen din kültürü öğretmeni Mustafa Cemil Kılıç, kitapların bir kültür ve öğretim dersi içeriğinden uzak, telkin edici, propagandist ve koşullandırıcı bir içeriğe sahip olduğunu, inançsız insanların aşağılandığını, Aleviliğin inanç esaslarının göz ardı edildiğini belirtti. İlahiyatçısosyolog Mustafa Cemil Kılıç, lise din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarını inceleyen bir rapor hazırladı. Kitapları, “bilimsellik” ile “mezhepler üstü olma iddiası ve Alevilik inancının işlenişi” olmak üzere iki açıdan inceleyen Eğitimİş İstanbul Fatih Şubesi Başkanı din kültürü öğretmeni Kılıç, kitapların Sünni inanç esaslarına dayandığını, öğretici değil telkin edici bir yaklaşımın ürünü olduğunu kaydetti. Kılıç’ın raporundaki saptamalar şöyle: Din kültürü dersi 9. sınıf kitabında; “İnsan ve Din” ünitesinde, bir dini benimsemek, onu savunmak, insan olmanın özelliklerinden biri olarak belirtiliyor. Böylece ders, bir kültür ve öğretim dersi olmanın ötesine taşınarak telkin edici, propagandist ve koşullandırıcı bir içeriğe bürünüyor. Kitapta, hiçbir inanca mensup olmayanlar aşağılanıyor. Dindarlık övülerek bu, insan olmanın gereklerinden biri olarak sunuluyor. ANKARA Kitap inceleme süreçlerinde öğretmenlere baskı uygulandığı resmi belgelerle kanıtlanan Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nda, skandal niteliğinde kitap inceleme ve değerlendirme ölçütleri belirlendi. Hayat bilgisi ders kitabını inceleyen komisyon, yayınevlerinin, içerisinde “içindekiler”, “sözlük” ve “kaynakça” bölümlerine yer verilmeyen kitaplarından 100 puan üzerinden 10’ar puan düşüyor. Buna karşın programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan 0.5, yazım ve noktalama kuralları ihlal edilen kitaplardan da yalnızca 0.25 puan düşülüyor. 20062007 ders kitaplarında skandal hatalarla gündeme gelen Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbi ? Talim ve Terbiye Kurulu, hayat bilgisi ders kitabını inceleme komisyonu, içerisinde ‘içindekiler’, ‘sözlük’ ve ‘kaynakça’ bölümlerine yer verilmeyen aday kitaplardan 100 üzerinden 10’ar puan düşüyor. Programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan eksiltilen puan ise yalnızca 0.5. ye Kurulu, yeni skandallar için zemin hazırlıyor. Kurulda, ders kitaplarının inceleme ve değerlendirme ölçütleri yeniden belirleniyor. Ancak belirlenen nitelikler, niteliği zayıf ders kitaplarının kuruldan geçmesine de olanak tanıyor. Bu çerçevede hayat bilgisi 1, 2 ve 3. sınıf inceleme ve değerlendirme ölçütleri özellikle Atatürkçülük, yazım ve noktalama işaretleri konusunda uyulacak kurullar konularına özen göstermeyen yayınevlerini adeta ödüllendiriyor. “Kitaptan verimli şekilde yararlanmayı sağlayacak unsurlar” başlığı altında verilen ölçütlere göre, ilgili inceleme komisyonuna giren bir kitabın değerlendirmesi 100 puan üzerinden yapılıyor. Uyulmayan her bir ölçüt için belirlenen puan, 100 puandan düşülüyor. Yapılan incelemeler sonunda kitabın puanı belirleniyor ve kurula sunuluyor. Kurul da bu kitabın okullarda okutulup okutulmayacağına karar veriyor. İçindekiler yoksa 10, Atatürkçülük yoksa 0.5 Hayat bilgisi ders kitabı için belirlenen ölçütlere göre, içerisinde “içindekiler”, “organizasyon şeması”, “sözlük”, “kaynakça” bölümlerine yer verilmeyen kitaplardan bu niteliklerin her biri için 10’ar puan düşülüyor. Hacim ölçütlerine uyulmayan kitaplar için yine 10, Türkiye haritasına yer verilmemesi durumunda da 5 puan, ilgili kitaptan kesiliyor. Ancak, içerisinde herhangi bir bilimsel hata bulunan kitaptan yalnızca 4 puan kesiliyor. Programın öngördüğü Atatürkçülük kazanımlarına yer verilmeyen kitaplardan 0.5 puan düşülürken yazım, noktalama ve dizgi kuralları ihlal edilen kitaplardan da yalnızca 0.25 puan eksiltiliyor. Kitap inceleme komisyonunda görev yapan öğretmenler, belirlenen yeni ölçütler sonucunda komisyona giren kitabın puanının yüzlerce kural ihlali içerse bile 65’ten aşağı düşmediğini belirtiyor. Başkan Kıyıklık ilçede laiklik karşıtı uygulamalarıyla dikkat çekiyor Bağcılar irtica yuvası oldu ? Bağcılar Lisesi’nde bir odanın mescit haline dönüştürülerek öğrencilerin burada toplu namaz kıldığının ortaya çıkmasıyla ilçe yeniden gündeme geldi. İstanbul Haber Servisi Bağcılar Lisesi’nde bir odanın mescit haline dönüştürülerek öğrencilerin burada toplu namaz kıldığının ortaya çıkmasıyla yeniden gündeme gelen AKP’li Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık, AKP iktidarından aldığı güçle ilçede laiklik karşıtı uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Kıyıklık’ın, ilçede laiklik karşıtı kitap dağıtılmasına izin vermek, Kadınlar Parkı açmak, kara çarşaflı toplu nikâh, içki yasaklarına dek pek çok girişimde imzası bulunuyor. Kıyıklık, Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu öğrencilerine hediye olarak “rahibe olan Kety’nin tesettüre girip Müslümanlığı seçmesini” konu edinen “Rahibe Kety” adlı kitap dağıtmış, kamuoyundan tepki görmüştü. Bağcılar Belediyesi’nin düzenlediği ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun katıldığı toplu nikâh töreninde “çarşaflı gelinler”in çoğunluğu dikkat çekiciydi. Kıyıklık, “Kadın parkı” uygulamasıyla haremselamlık anlayışına çeşitli kılıflar bulmaya çalışmıştı. Sünni İslam anlayışı Aynı kitabın, “Din ve Laiklik” adlı ünitesinde Atatürk’ün din eğitimi konusundaki bazı sözlerine yer verilerek din eğitiminin okullarda verilmesi gerektiği fikri vurgulanıyor. Oysa Atatürk döneminde 1930’da şehirlerdeki tüm okullardan, 1933’te ise köy okullarından din dersi tamamen kaldırılmıştır. Okullara din dersleri, Atatürk’ün ölümünden yıllar sonra tekrar konulmuştur. Yine 9. sınıf kitabında Sünni İslam anlayışı ve hatta bu anlayışın bir kolu olan Hanefilik mezhebi esas alınıyor. Şii İslam ve Alevi İslam anlayışları dışlanıyor. Hatta Sünni İslam anlayışının alt birimleri olan Şafilik, Malikilik, Hanbelilik de yok sayılıyor. “Temizlik ve İbadet” adlı ünitede “İbadetin Kapsamı” altbaşlığı altında namaz, ramazan orucu, hac, zekât vb. ibadetler ele alınıyor, ama Alevi İslam inancının ibadet biçimlerinden hiç söz edilmiyor. Din kültürü dersi 10. sınıf kitabında da telkin edici, propagandist ve koşullandırıcı bir dil kullanılıyor. İslam ya da Kuran dışı tüm inançlar yanlış/batıl olarak niteleniyor. Laik bir devletin okullarında İslam dışı diğer inançların batıl olarak nitelenmesi tam bir paradoks oluşturuyor. “İslamda İbadetler” ünitesinde, cem ayini ve muharrem orucuna yer verilmiyor; namaz, oruç ve kurban ibadetlerinde sadece Hanefi kolu esas alınıyor. AKP’li Bağcılar Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık yeniden gündeme gelirken Fatih Çarşamba’da cüppe ve takkeleriyle dolaşanlara hiçbir işlem yapılmıyor. ‘Laiklik esas olsun’ diyecek.” AKP’nin iktidara gelir gelmez aldığı kararlardan biri olan “içki yasakları konulması ve kırmızı bölgeler yaratılması” çalışmalarına AKP’li birçok belediye başkanı gibi Kıyıklık da duraksamadan katılmıştı. Bunun yanında AKP’li belediyelerin kendi ideolojilerine aykırı aydın ve sanatçıların isimlerini taşıyan sokak, cadde ve parkların adlarının belediye meclis kararlarıyla değiştirme girişimlerine Kıyıklık da katılmıştı. Kıyıklık, Bağcılar’daki “Papaz Köprüsü”nün adını “Yunus Emre Köprüsü” , “Diriliş Parkı”nın adını da “Koza Parkı” olarak değiştirmişti. Cüppelilere işlem yapılmıyor AKP iktidarıyla birlikte çeşitli il ve ilçelerde gündeme gelen uygulamaları özetle şöyle: ?Fatih Çarşamba’daki cami cinayetinin ardından tarikat örgütlenmelerinin hangi boyutlara ulaştığı yeniden gündeme geldi. Ancak, sokaklarda cüppe ve takkeleriyle gezen onlarca kişi hakkında hiçbir işlem yapılmadı. ? Özellikle İstanbul’daki bazı radyolardan yapılan şeriat propagandaları, zaman zaman RTÜK raporlarına konu oldu. Ancak, raporları hazırlayan RTÜK İstanbul Bölge Müdürü Cengiz Karakaşoğlu, üyelerinin çoğunluğu AKP tarafından seçilen RTÜK tarafından görevinden alındı. ?İzmir’in tatil beldesi Karaburun’da tatilcileri bakışları ve sözleriyle taciz eden gericiler, Hürriyet gazetesi muhabirlerinden Gülden Aydın’ın kızı Ceren Aydın’ı “Bikini giyen pislikleri istemiyoruz. Gideceksiniz buralardan” diyerek tartakladı. ? Emniyet Genel Müdürlüğü merkezinde görev yapan 4 bin 200 kişi içinde yalnızca 17’si oruç tutmayınca, yemekhaneler bir ay süreyle kapatıldı. ? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın raporuna göre, genel seçimlerin yapıldığı Kasım 2002’den bu yana yani AKP döneminde, 1000 resmi Kuran kursu açıldı. ?AKP’li Maltepe Belediyesi “türbanı resmi üniforma” yaptı. AKP’li belediyenin yönettiği Silivri Mimar Sinan Mahallesi Kumluk mevkiinde, planlarda otopark olarak görünen arsaya prefabrike mescit yapıldı. ? Fatih, Eyüp, Ümraniye, Bağcılar ve Eminönü’nde 17 sokak, 7 cadde ve 6 parkın adı, dini içerikli kavram ve terimleri içeren adlarla değiştirildi. ? İsmailağa cemaatinin, Gaziosmanpaşa’nın Taşoluk beldesinde yaptırdığı 12 bin kişilik külliyede kılınan cuma namazında, lüks araçlarıyla gelen cemaat üyesi binlerce kişi toplandı. ‘Laiklik nedir?..’ AKP’li Kıyıklık, danışmanı Kerim Aytekin’in yazdığı “Misyonerlere Kanmayın” adlı kitapta da laiklik karşıtı propaganda yapılmasına izin vermesiyle gündeme gelmişti. Talim Terbiye Kurulu’nun onayı olmayan kitap, Kıyıklık’ın onayıyla ilçedeki yurttaşlara, liselere ve Kuran kurslarına dağıtılmıştı. Kitabın “Laiklik nedir?” başlıklı bölümünde yer alan değerlendirme ise şöyleydi: “Dinle dünya işlerini ayırmak ve dini dünya işlerine karıştırmamak demek olan laiklik kimin adına, kim tarafından icat edilmiştir? Şimdi kim İslamın hangi hükmünü beğenmeyip de onu hayatın dışına itecek ve SAMSUN’DA OPERASYON Arlı ve Uçak’ın tahliye talebine ret SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun’da düzenlenen A Takımı operasyonu kapsamında tutuklanan AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Sefer Arlı ve yüklenici firma yetkilisi Hasan Uçak’ın bir üst mahkemeye yaptığı tahliye talebi reddedildi. Samsun İl Jandarma Komutanlığı’nın Samsunspor adını kullanarak kişisel menfaat temin ettikleri, ihaleye fesat karıştırdıkları, rüşvet verip aldıkları ve rüşvete aracılık yaptıkları iddiasıyla yürüttüğü “A Takımı” operasyonu kapsamında gözaltına alınan 63 kişiden 11’i nöbetçi mahkemeye sevk edilmişti. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Sefer Arlı ile yüklenici Hasan Uçak hakkında verdiği tutuklama kararını 10’ar bin YTL nakdi kefalete dönüştürmüştü. Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gökçınar’ın itirazı üzerine 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Arlı ve Uçak hakkında tutuklama kararı vermişti. 24 Mayıs tarihinde tutuklanarak cezaevine konulan Sefer Arlı ve Hasan Uçak, avukatları aracılığıyla bir üst mahkeme olan Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. İtirazı inceleyen mahkeme, Arlı ve Uçak’ın tutukluluk hallerinin devamını kararlaştırdı. Bu yazıyı yazdığım sırada ANAP Kongresi sürüyordu. Bir birleşme kongresi olarak düşünülen kongre bu yazının yazıldığı sırada daha çok bir “ayrışma” havası içinde geçiyordu. 4 Haziran tarihi partilerin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na vermeleri için son gün. Ben bu yazıyı 3 Haziran’da yazdığıma göre, hâlâ bir umut olduğu söylenebilir. Çünkü adını Demokrat Parti’ye (DP) dönüştüren DYP ile ANAP arasındaki ayrılığın aday listeleri nedeniyle çıktığı öne sürülüyordu. Böyle ise liste pazarlıkları son dakikaya kadar devam edebilir, süre dolmadan da kesin bir şey söylemek doğru olmaz. Sonuç olarak DYP ile ANAP birlikte seçime girseler de girmeseler de aralarına kara kedi girdi. İki partinin birleşme macerası pek tatlı bir hava içinde geçmiyor. Seçimler yaklaşırken böyle iniş çıkışlar çok olur. Bu nedenle bu krizi de seçimlerin neden olduğu bir kriz sayabilir miyiz? ‘Merkez Sağ’da Dikiş Tutmuyor... Ancak DYP ile ANAP arasındaki birleşme girişimi gelip geçici bir girişim olarak sunulmadı. Her iki partinin liderleri de kendi geçmişleri olarak saydıkları bir geleneğin sembolü olan Demokrat Parti’nin adı etrafında birleşmeye karar verdiklerini açıklamışlardı. Demokrat Parti, bir askeri darbeyle devrilmiş ve bu darbenin sonucu olarak partinin liderleri idam edilmişti. Demokrat Parti, bir mağduriyetin, seçim dışı yöntemlerle devrilmiş bir siyasi akımın da sembolüydü. Nitekim onun yerine kurulan Adalet Partisi uzun yıllar bu geleneğin mirasçısı özelliğiyle halkın desteğini kazanmıştı. Mirasçı Süleyman Demirel’in AP’si ise 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine çarpmış ve iktidardan devrilmişti. ANAP, Süleyman Demirel’in yasaklı olduğu dönemin ürünüydü. Demirel, Özal’ın ANAP’ına karşı çıkarken “Tapulu arazime gecekondu kurdurtmam” deyimini kullanmıştı. Sonuç olarak DYP ve ANAP uzun yıllar aynı seçmen kitlesine seslenmenin yarışma ve çatışmasını yaşamışlardı. 3 Kasım 2002 seçimleri bu iki partinin sandıktaki büyük yenilgisiyle noktalandı. Her iki parti de Meclis dışında kaldılar. 50 yılı aşkın bir süredir devam eden çok partili gelenek içinde “merkez sağ” diye adlandırılan kesimler ağır bir seçim yenilgisine uğrayarak bir çöküş süreci yaşadılar. İki partinin liderleri Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz da aktif siyaseti terk ettiler. ??? Merkez sağın oylarının önemli bir kısmını AKP aldı. AKP yönetimi de “merkez sağ”ı temsil ettiğini öne süren bir söylem kullanmaya başladı. Ne olduysa Cumhurbaşkanlığı seçimi günlerinde oldu. ANAP ve DYP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir yol izleyecekleri merakla bekleniyordu. Son dakikaya kadar da destekleyecek gibi bir tavır içindeydiler. Ağar da, Mumcu da “367 şart değil” diyorlardı. Tam cumhurbaşkanı seçimleri sırasında YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’e bir suikast girişimi yapıldığı haberi duyuldu. ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, “Türkiye çok kritik günlerden geçiyor, hemen erken seçime gidilmeli ve cumhurbaşkanını da halk seçmeli” diyerek tutum değiştirdi. O gece Genelkurmay Başkanlığı’nın ebildirgesi siyasi hayatın ortasına düştü. Türk siyasi hayatı bir asker bildirgesinin gölgesi altında kaldı. Bunu ANAPDYP birlik görüşmeleri izledi. Birbirlerine çok sempatik mesajlar verdiler. İki partinin birleştiği açıklandı. Sonra, işler bozuldu. Neden dikiş tutmadı? Birincisi, kamuoyu yoklamalarında “merkez sağ”da olduğunu söyleyen bu birliğe merkez sağ seçmenin pek de eğilim göstermediği anlaşıldı. Bir rüzgâr oluşmadı. Oluşması mümkün müydü? “Merkez sağ” seçmen daha çok mağduriyetlere destek vermeye alışık olduğu için bu birliği heyecanla karşılamadı. DP etrafında birleşeceklerini söyleyenler, bir askeri bildirgenin gölgesinde ve altında kalmışlardı. Belki daha da önemlisi, belki de bu geleneğin sonu gelmişti. Baksanıza CHP lideri karşı geleneğin en geleneksel ismi Süleyman Demirel’le birlik ve ittifak arıyor. Demek ki artık başka bir düzlem üzerindeyiz. “Merkez sağ” nerede, “merkez sol” nerede? Demirel nerede, Deniz Baykal nerede? Türkiye şu anda siyasete yön verenlerin çok ötesinde arayışlar içinde... Siyaset ise başka geleneklerden medet umuyor... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle