16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Mazot Gülhan Elmas: “Mazot fiyatı için RTE, ‘Türkiye’nin petrolü yok ki, ucuza satılsın’ demiş. Haklı! Petrol, olmadığı için pahalıya; fındık başta olmak üzere köylünün ürettikleri ucuza satılıyor!” Ya ğ m u r E k i m Danışman, bir subayı yumruklamış... “Kime danışmış acaba! DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Ağar: “Gül’ün profili düşük.” Ama havası yüksek! Feyiz Aysel Ergüney: “Şeyini şey ettiği konularda gözyaşlarını tutamayan Arınç’ın, Fethullah’tan iyi feyiz aldığı anlaşılıyor!” BİR zamanların en çok satan kitabıydı Netekim. Mustafa Kamil Zorti yazmıştı. Yanlış anımsamıyorsam Kenan Evren bile okumuştu. Geçen gün Bulut Yayınları’nın sahibi Mustafa Aksoy aradı, yeni çıkan bir kitaptan söz etti: Sultan Şuayyip. Kimin yazdığını sordum, “Acep Şuayyip Kelsoğan” dedi. Kimmiş bu dedim. “Mustafa Kamil Zorti” demesin mi! Gül Allah, gül... Aldım kitabı, fakat okuyamadım. Gül Allah, gül. Önsözüne baktım; Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a yaptığı bir gezi sırasında ettiği veciz bir lafla başlıyor. Gül Allah, gül. Kendi kendime “İnşallah” dedim; “Recep Tayyip Bey, mitinglerde konuşmaktan fırsat bulur da Acep Şuayyip Kelsoğan’ın yazdığı kitabı okur.” Neyse efendim... Acep Şuayyip Kelsoğan, kendi ağzından, kendi yazım kuralları ve kendine Şuayyip özgü üslubuyla her bir şeyi anlatıyor kitabında. “İlk insanla zannediyyorum ki, akrabayız” diyerek kısa hayat hikâyesiyle başlıyor satırlarına: “Aslen tabii, Karadenizliyiz. Ondan öncesine bakarsanız, bizim bir ucumuz Gürcistan’a, diğğer bir ucumuz da Medine’ye kadar gider. Arabistan kolu da ikkiyye ayrılmak suretiyle, bunun bir ucu Hindistan’a ve bir diğğer ucu da Friglere uzanıyyor. Frig kolu da zannediyyorum, bir taraftan İknalara, bir taraftan Sümerlere, ana tarafından da ilk insana kadar gidiyyor. İlk insanla akrabayyız. Dedemin dedesinin büyük dedesi, kendine ait bir Kuran’ı Kerim’in arka sayfasınna not düşmüş bu ilk insan hakkında. Bu ilk insanı, bizim de hasbelkader akrabamız olan bu ilk insanı, bir nevi hüdayi nabit olan, Allah’ın lütfuyla yeryüzünde beliren bu ilk insanı şöyle tarif ediyor. Diyor ki, bu bizim haşa huzurdan atamız, böylle ampul gibi kafalı, saçlar arkadan hafif açık, alt dudak sarkık, kırpık bıyıklı, gözler çukurda, alnının ortasında nah şöyle şişmiş asbiyyet damarı, iki kolu yanlarda sarkık, bacakları açık, apışarak öne doğru yaylanarak yürüyen bir mahluk imiş. O notta diyyor kii, bu mahluk, hissi, kurnaz, fevri, ukala, lider vasfına haiz bir hüvviyyete sahip idi. Aynı çevrede yaşayan, daha gelişmiş olduğu iddia edilen bir başka ilk insana duyduğğu nefret ve kıskançlığa dayalı çekemezlik, bu bir başka ilk insanı değişşik bir yola sevketmiş. Halkı olarak, anti laik bir hüvviyyete bürünmüş. Tabii, o zaman daha laiklik yok.” Cüret!.. Hiç kuşkunuz olmasın; gördükleriniz, göreceklerinizin teminatıdır!.. Tıpkı, iktidar ve yandaşlarının “yaptıklarının, yapacaklarının teminatı” olduğu gibi!.. Önceki gün Niğde’deki “TOKİ Mitingi”nde, bugüne dek tanık olmadığımız, bırakın tanık olmayı, hayal bile edemeyeceğimiz iki kepazelik yaşandı. Aslında bir çirkinlik daha vardı tabii; AKP iktidarının Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) “konut teslim törenleri”ni siyasi mitinge çevirmesi!.. Yüksek Seçim Kurulu, bu etkinliklerin, “partilerin fırsat eşitliği” ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle televizyonlardan yayımlanmasını yasakladı. Ancak, Tayyip Bey ve efradı, bu açılışları miting gibi kullanmayı sürdürüyor. Devletin kurumu TOKİ de bu istismara hem de devlet memuru olan başkanı sürekli Tayyip Bey’in yanında olmak koşuluyla izin ve destek veriyor. Biz de bu nedenle bu tür açışlara “TOKİ Mitingleri” diyoruz!.. Gelelim art arda yaşanan iki kepazeliğe: Başbakan Erdoğan, TOKİ’nin düzenlediği siyasi miting, pardon, konut teslim töreni için yerine geçtiğinde jandarma, alana her zaman olduğu gibi güvenlik şeridi çekti ve köpeklerle bomba araması yaptı. Yine doğal olarak, alana girmek isteyenlerin üzeri aranmaya başlandı. TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, bu uygulamaya sinirlenerek, Üsteğmen Türker Doğru’ya, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye bağırdı. Üsteğmen şaşkınlıkla, “Ben görevimi yapıyorum” derken, devreye başkanın basın müşaviri Uğur Dülekap girdi ve görevli subaya esaslı bir yumruk indirdi. Üsteğmenle birlikte olayı engellemek isteyen bir astsubay da yere yuvarlandı. Bundan sonrası çok önemli değil; boksör müşavir Dülekap ile Bayraktar’ın danışmanı Sadık Soylu Niğde İl Jandarma Komutanı’nın emriyle gözaltına alındı, sorgulandı ve yedi saat sonra serbest bırakıldı. Önemli olan, hınçtı!.. Önemli olan, saldırma içgüdüsüydü!.. Ve en önemlisi, basından sorumlu TOKİ görevlisinin, parti militanı edasıyla, görevli ve de üniformalı bir güvenlik görevlisini hem de Başbakan’ın ve davetlilerin önünde yumruklama cüretini göstermesiydi!.. Basın müşavirinin yaptığı, ileride gerekli ortamı bulduğunda yapacaklarının yalnızca küçük bir örneğiydi!.. ??? İkinci kepazelik de en az birincisi kadar vahimdi… TOKİ mitinginden kent merkezindeki ikinci mitinge doğru yola çıkan Tayyip Bey’i izleyen gazetecilerin minibüsü birkaç dakika sonra durduruldu. Kimler tarafından? Başbakanlık korumaları tarafından!.. Araçlarından inen korumalar ne yaptılar? Namlusuna mermi sürdükleri tabancalarını araç sürücüsünün başına dayadılar!.. Sahneyi canlandırabiliyor musunuz?.. Gazetecilerin bulunduğu araçta bir de polis memuru vardı ve aslında Başbakan’ın yanında olması gereken ancak silah çekip yol kesmeyi daha uygun bulan korumaları uyardı. Peki, korumalar ne yanıt verdi?.. Buyurun okuyun: Ben polis molis dinlemem. Senin kim olduğun hiç önemli değil, çeker vururum. Güvenlik tedbiri var… İşte bu!.. Görevi Başbakan’ı korumak olan polis memuru, bir başka polis memuruna “Polis molis dinlemem, çeker vururum” diyor. Hem de bir düzine gazetecinin gözleri önünde… Şu hınca, şu saldırganlığa, şu cürete bakın!.. Gazetecilik hayatımda, pek çok basın müşaviriyle, Başbakanlık korumasıyla tartıştım ama kafama silah dayandığını hiç anımsamıyorum!.. Polis memuru kimliğini Niğde karayolunda bırakan Başbakanlık korumalarının yaptığı, ilerde daha “okkalı fırsatlar” ele geçirdiklerinde yapacaklarının minnacık bir ön gösterisi değilse neydi acaba?!.. Bugüne dek, iktidarın yaptıklarını eleştirirken, “sivil darbe”den, “tek parti hükümeti”nden söz ediyordum. Son örneklere bakınca, “Galiba yanılıyorum, istedikleri bu değil, başka bir hedefe yürünüyor” diye düşünmeye başladım. Hedeflenen ne acaba?.. “Tek Parti Devleti” mi?.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Hastanelerde devrim; hastalar devrildi! HÜKÜMET hastanelerde devrim yapmış; Akif Kökçe olan biteni bildiriyor: Sigortalılar sevk almadan üniversite hastanelerine gidebilecek. Bunun için sevk istenmeyecek, hastaların ÖSS’ye girip tedavi görmek istedikleri üniversitenin puanını kazanması yeterli olacak. Sünnet giderleri, sağlık kurulu raporu olmaksızın ödenecek. Sünnet düğünü için pişirilen pilavla, tutulan dansözün ücreti kapsam dışı olacak. Sosyal Güvenlik Kurumu, özel hastanelerdeki tedaviler için hastalara 1540 lira civarında para ödeyecek. Maaşının 10 katı tutarındaki faturayla karşılaşan gariban sigortalı aradaki farkı organlarını satarak kapatacak. Sağlıkta uygulanmaya başlayacak “tek çatı” dönemiyle artık hastanelere “damsız” girilemeyecek. Hastabakıcılar kuyruklarda bekleyen hastalara “ayakta tedavi” yapabilecek. Şehir içi ve şehirlerarası ambulans bedellerini Sosyal Güvenlik Kurumu ödeyecek. Ambulansları taksi yerine kullanan sigortalılar trafikten men edilecek. Doktorsuzluk nedeniyle, doktor yüzü göremeyecek olan hastalar aynı raporla iki yıl ilaç alabilecek. Yatarak tedavilerde ilaçlar ve tıbbi malzemeler hastadan istenemeyecek. Hasta sahipleri, hastabakıcıya para vererek aldırabilecek. Kadının 40 yaşını aşmamış olması şartıyla, üç tüp bebek uygulaması ödeme kapsamında olacak. 40 yaş üzerinde olanlara üç mutfak tüpü eşantiyon olarak verilecek. Gözyaşı Ersoy Öngün: “AKP iktidarı kaybedince Arınç’ın gözyaşı seli baskınlarına karşı halkı uyarmak gerek!” Orantı Yavuz Oymak: “AKP’nin oyu ile RTE’nin şekeri arasındaki ilişkiye ters orantı denir.” Teröre Karşı Sessiz Yürüdük PERİHAN ERGUN Son aylarda gemi azıya alan PKK’li teröristlerin eylemleriyle şehit düşen ve ağır hasarlarla sakat bırakılan asker, sivil halkımızın içimizi yakan acılarını ve tepkilerimizi dile getirmek amacıyla eylem düşündük. Bu terörü lanetleme kararımızın Sayın Genelkurmay Başkanımızın ifadelendirmelerinden önce oluşmuştu. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği’nin (İKKB) 26 Ulusal STKB’nin 46 ve ÇYDD tüm İstanbul Şubeleri, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, Çağdaş Eğitim Vakfı, Türk Kadınlar Birliği İstanbul Şubesi, Şehit Aileleri Derneği, Marmara Kanaltürk Gönüllüleri, Yurtsever Hareket, CUMOK’lar, Kadıköy Kadın Konseyi, Kadın Araştırmaları Derneği, Taç Der öncülüğünde daha birçok Cumhuriyet gönüllüleriyle oluşturuldu. Sessiz Yürüyüş, 23 Haziran 2007 Cumartesi günü saat 13.30’da ŞişliPerpa önünde toplanılarak Çağlayan Meydanı’nda noktalandı. Cumhuriyet Mitinglerini anımsatan görüntüde, al bayraklarımızdan oluşan gelincik tarlaları içinde vilayetçe onaylanan pankartlarımızla hiç slogan atılmaksızın Sarı Zeybek seslendirmesi eşliğinde yapıldı. Kortejin önünde Kuvayı Milliye muharipleri giysileriyle yer aldı. Hemen onların ardında PKK terörünün acımasız saldırılarıyla özürlü bıraktığı gazilerimiz saf tuttu. Arkalarında günü düzenleyici kuruluşlarla binlerce vatanseverimiz, 40 derecedeki öğle sıcağını umursamadan sessiz ve ağır adımlarla Çağlayan Meydanı’na kadar çoğalarak yürüdü. Kalabalığın içine sızmış bulunan birkaç provokatörün belirlenen yazılar dışında iktidarı kınayan pankartlar taşınmasına da engel olundu. Bu sessizlik en büyük sesti. Merkezde basın bildirisi için standa çıkıldığında yürüyüşçülerin son noktasının hâlâ Perpa üstünde olduğu görülerek onların da merkeze ulaşabilmesi için uzunca bir süre beklendi. Bildiriyle terör lanetlendi. Türkiye Cumhuriyeti sevdalılarının bunu yok etme gücünde olduğu özellikle vurgulandı. Bir de sevgili Bedri Baykam’ın, yurtseverlerin bu tepkili eylemlerine siyasal İslamcılarla numaracı cumhuriyetçilerin ırkçı milliyetçilikdemelerini kınayıcı sözleri yoğun alkışlarla onaylandı. Üzülerek belirtmeden geçemeyeceğim bir gözlemim de, aday olan eski ve yeni birkaç siyasetçinin dışında parti genel başkanı olarak tüm özverisiyle muhalefetin yoğun kazanımları için seçimden örgütüyle birlikte çekilen Sayın Murat Karayalçın’dan başkasının meydanda olmamasıydı. ??? Tepki yürüyüşümüzü, Cumhuriyet gazetesiyle Kanaltürk dışında satılmış medyanın duyurmayacağını bildiğimizden bunu sadece kendi olanaklarımızla sağlamaya çalıştık. Duyuru endişemiz bizi yanılttı. Toplanma yerinde gençlerle ihtiyarların, çocuklu ana babaların yoğunluğu kıvandırıcıydı. Çevrem ve çocuklarım sağlık sorunlarım nedeniyle bu vatanseverlik yürüyüşüne katılmamın sakıncalı olacağını belirterek engellemeye çalıştılarsa da istemimi önleyemediler. İçimin acısı ancak bu yürüyüşle azalabilirdi. Öyle de oldu. Hemen önümüzdeki safta acımasız terörün sakat bıraktığı gencecik gazilerimizin şehit olanların yakınlarının görüntüsü benim mazeretlerimi yok eti. Onlara olan borcumuz ne yapsak ödenemezdi. Onlar vatan ve ulusları için ulu önder Atatürk’ün “Aslolan vatandır, vatandan gayrısı teferruattır” özdeyişi Atalarının komutu diyerek şehit ve gazi oldular. Tüm bu erdemlere karşın ana babalar, eşlerin yürek yangınına su serpecek dış güdümlü PKK terörünü yok edecek bir iktidar nerede? Tam tersi iktidar aymazlıklar içinde. Sayın Başbakan Erdoğan’ın seçim bildirisini, bu konuda ne diyeceğini duymak isteyerek dikkatle izledim. Gene yuvarlak sözcüklerle işi savsaklıyordu. Kendisine Batman dönüşündeki uçakta Vatan muhabirince, bu konuda ne yapılacağı sorulduğunda, “Amerikan elçisine düşüncelerimizi ilettik. O Sayın Bush’a bildirecek oradan gelecek cevabı bekliyoruz” diyor, yani kendisinin stratejik ortağının ölüm de olsa kalım da olsa emrinde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Dünya basınını da belki seçim telaşı ve iktidara tekrar gelmek tutku ve heyecanlarıyla izleyemiyor Barzani’yle Talabani’nin ABD’nin istemiyle içlerinde bir kısmı da Irak vatandaşı olan teröristlere Kuzey Irak yönetiminin bırakılacağını, Türkmen kardeşlerimizin tümüyle yok sayılacağını da duymazdan geliyor. Batılı yayın organlarının eşliğinde büyük kişilerin PKK kamplarını ziyaret ederek onları güçlendirdiğini de. Doğal olarak Bursa’da Gökdere Meydanı’nda oluşturulan Teröre Lanet Mitingi’nde şehit Binbaşı Rodoplu’nun lise öğrencisi kızı Elif Rodoplu’nun “Rahat uyu babacığım senin görevlerini biz tamamlayacağız” dediğini, acılı şehit babası Sezai Akar’ın Başbakan’a hitaben “Sen top arabasının arkasında şehit oğlunu sonsuzluğa gönderirken bir babanın acılarını tadabildin mi” sorusunu, şehit anası Pakize Akbaba’nın “Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti yıkmaya çalışanlarca benim yavrum şehit edildi, bunu sözde değil özde feryat eden bir ananın sesini işitebiliyor musun” deyişlerine lütfen kulak verin. Seçim bildirgelerinizle hiç değilse, yürekleri yananların ateşini söndürün. ??? Ama hiç kuşkunuz olmasın bu ulusun bağrı yanık da olsa toplumunun gücü laik cumhuriyetini koruyup çağdaş uygarlıklara ulaştıracaktır. Güzel günler Türkiye’nin bağrından doğacaktır... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yergi ama1 cıyla yazılmış, genellik 2 le nükteli bir 3 şekilde sonuçlanan kısa 4 şiir. 2/ Bal 5 koymaya ya 6 rayan küçük 7 tekne... Bir zekâ oyunu. 8 3/ Bir organı 9 mız... Osman1 2 3 4 5 6 7 8 9 lı toprak düzeninde 1 E L MA B A Ş K yıllık geliri yirmi bin K A V A T A ile yüz bin akçe ara 2 L A sında olan dirlik. 4/ 3 M K A B A L A K A T A K Tıraş bıçağı. 5/ Kü 4 A K A 5 B A B A A K S U çük erkek kardeş... İ L Bolu’nun Gerede il 6 A V A T A R AMA çesinde, kayak mer 7 Ş A L A K kezi olan bir dağ. 6/ 8 T A K S İ M M Üstü şekerli, renkli 9 K A K U L A M A ve parlak bir maddeyle kaplanmış hap... Tavlada “üç” sayısı. 7/ Dinsel bayramlardan bir önceki gün... Aşıboyası. 8/ “Çok yuva bekledim cücük çıkmadı / Boş yuva beklemiş kuşa döndüm” (Pir Sultan Abdal)... Dörtte bir. 9/ Kamu... Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle sevecen ve hüzünlü bir konu işleyen küçük lirik şiir... Avuç içi. 2/ “Pay ederek iki kerede yap” örneğinde olduğu gibi, tersinden de aynı şekilde okunan tümce. 3/ Nişan... Kişisel duyguların esin yoluyla coşkulu ve etkili anlatımı. 4/ Kadınların yüzlerine sürdükleri allık... Bağışlama. 5/ Rafları olan kapaksız ve taşınır dolap. 6/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Bir nota... Akıl. 7/ Ankara kentini oluşturan ilçelerden biri... Bölmeli göçebe çadırı. 8/ Kuzu sesi... Deniz taşıtlarının pervanesi. 9/ İçine sıvı vermek amacıyla bir damara sokulan ince boru. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle