16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Futbol Yaşar Şengel: “Futbolda yabancı sınırlaması kalksın, formalar Brezilyalılara devredilsin. Türkler de ‘iddaa’ oynasın!” Ya ğ m u r E k i m Oyakbank, Hollandalılara satılmış... “Ne de olsa NATO üyesi!” KEŞKEK nedir bilir misiniz? Bilmeyenler için Cemal Yıldırım anlatıyor: “Keşkek, Anadolu kültürümüzün en bilinen yemeklerindendir. İyice dövülmüş et ve buğdayla yapılır. Genellikle Anadolu düğünlerinin, sofralarının olmazsa olmazıdır. Anadolu kültüründe, yas günlerinde ölenin hayrına, yöre insanlarına sunulan yemekler arasında keşkek de vardır. Birbirini sevmeyen bireyler arasında, ‘ölse de keşkeğini yesem’ söyleyişiyle anlamını bulur. Siyasi eleştirilerde de iktidar parti ya da partileri keşkekten nasiplerini alırlar: ‘Bu hükümetin keşkeğini yememiz çok yakın!’ Ulusal Kurtuluş Savaşı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti, insanlığın düşmanı emperyalizmin keşkeğini yiyerek(!) var olmuştur. Ne yazık ki, süreç içerisinde Batı DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Keşkek emperyalizmine verilen tavizler durumu tersine çevirmiştir. Sömürgeci Batı, soframıza kadar girdiği için keşkek tarifini de siyasal amaçlarına uydurarak ‘keşkek iktidarlar’ sürecini başlatmıştır: ‘Seni iktidar yapacağım; ancak bir dediğimi iki edersen keşkeğini yerim!’ RTE iktidarı da sömürgeci var oluş sürecinde Atatürk devrimlerini yok ederek ‘cumhuriyetin keşkeği’ni yeme hırsıyla var gücüyle ulusal değerlere düşmanlaşmıştır. İktidar, sömürgeci Batı ile el ele vererek 84 yıl önce ‘emperyalizmin keşkeği’ni yiyerek(!) kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’ni yok ederek, Sınav çetesi yakalanmış. Onları “çetoloji”den sınıfta bırakmalı! Aşağılık İstanbul’da vapurların yangın dolaplarının üstünde “Y” harfi vardı, artık yok. Yangının İngilizcesi “fire”den “F” yazıyor. Bu nasıl bir aşağılık duygusudur anlamak zor! sömürgecilerle aynı sofraya oturmaya çalışmaktadır. Seçimlere ramak kala, merakla beklenen soru şudur: Kim kimin keşkeğini yiyecek? Sömürgeci Batı ve RTE takımı mı, antiemperyalist ve tam bağımsız Türkiye sevdalıları mı? Sömürgeci Batı ve işbirlikçisi iktidarını 22 Temmuz’da sandıkta yok ederek, 23 Temmuz’da sofraya oturalım. Keşkek yiyelim! Şimdiden yarasın!” RTE de keşkeğinin yeneceğinin farkında... Baksanıza, ulusal değerlere sahip çıkan muhalefet partileri kadar bağımsız adaylardan bile korkuyor; bağımsızlara verilecek oyu “israf” sayıyor. Gidiyor, gidiyor, RTE gidiyor! RTE’nin keşkeği geliyor! ‘Derin Cemaat’ Tayyip Bey, hafta başı itibarıyla yine konuştu!.. Bu kez “Derin Türkiye” dedi, herkes arpacık kumrusu gibi düşünmeye başladı, “bu da ne ola ki” diye!.. Ben bir yurttaş, sonra da gazeteci olarak, Tayyip Bey’in konuşmalarından müthiş ürküyorum!.. Şaka yaptığımı sanmayın; gerçekten Başbakan herhangi bir konuda konuşmaya başladığında, hele bir de elinde kâğıt filan yoksa derin bir endişeye kapılıyorum… Her şeyden önce söylediklerine inanmıyorum!.. İnanmıyorum, çünkü söylediğini birkaç saat içinde değiştirebiliyor, hem de 180 derece dönerek!.. O kadar çok örnek var ki; İsrailli milyarder Sami Ofer’le “hiç görüşmediğini” söylediği günün öğlen saatlerinde “belki bir kez görüşmüş olabileceğini” açıklamış, akşamüstü saatlerinde ise “en az iki kez görüştüğü” ortaya çıkmıştı!.. Daha birkaç gün önce, “İçerideki 5 bin terörist bitti de dışarıdaki 5 yüze mi sıra geldi” dedikten sonra 20 saat geçmeden, “İçerisi, dışarısı ayrımı yoktur. Ben o rakamları gazetelerden okudum” dememiş miydi?!.. Bu kez de CNN Türk’te, Uğur Dündar’ın “Derin devlet var mı?” sorusuna aynen şu yanıtı verdi: Türkiye’de derin devletten farklı bir şey, “Derin Türkiye” var… Dündar, bu yanıt üzerine, “Derin Türkiye, sizin ve partinizin önünü kesmek için faaliyette mi?” sorusunu yöneltti Tayyip Bey’e… Cevap müthişti: Şüphesiz. Onlar o faaliyetlerini sürdürecek. Biz de onları aşacağız. Onları yıkacağız. Kaldıracağız. Ülkenin önünü açacağız. Aşmak… Yıkmak… Kaldırmak!.. Tayyip Bey, çok fena kızdığı belli olan “Derin Türkiye”nin kimliğini ise şu sözlerle açıkladı: Kim bunlar derseniz, artık orasını çözdükçe çözüyoruz. Ve çözeceğiz!.. ??? Anlamadınız mı? Açıkçası ben biraz anlar gibi olup anlamayanlara dahilim!.. Tayyip Bey, “Derin Türkiye” kavramıyla 14 Nisan’dan itibaren meydanlara çıkan milyonlarca pırıl pırıl insanı kastediyorsa, ki biz yurtseverler onlara “Dip Dalgası” diyoruz, yukarıdaki “aşmak, yıkmak, kaldırmak” sözcükleri tam yerine oturuyor doğrusu!.. Öyle ya, özene bezene yazdıkları senaryo, geleceğe yönelik planlar, devlete tam olarak hâkim olma hayalleri, kâğıttan şatolar gibi bir fiskede yerle yeksan oluverdi!.. Tabii ki, bu mantığa göre milyonların görkemli gücü tez vakitte aşılmalı, yıkılıp, paramparça edilmeli ve sonunda tamamen, bir daha geri gelmemecesine ortadan kaldırılmalı!. Böylece, cemaatlerin, tarikatların, yani aynı mantık çerçevesinde “ülkenin” önü bir güzel, hiç kapanmamacasına açılsın!.. Peki, nasıl olacak bu yıkma, kaldırma işlemi?.. Çok açık değil mi?.. Aylardır, ABD’si, AB’si, işbirlikçi kalemleri, dinci ve TMSF medyası, Arap kardeşleri, Kuzey Irak’taki aşiret reisleri, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Ermeni ve Rum patrikleri, seçimden sonra işbirliği işaretleri gözümüze sokulan DTP harıl harıl niçin, kimin için çalışıyorlar sanıyorsunuz?!.. Merak etmeyin unutmadım; bir kavram da ben yaratayım diye sona bıraktım: Derin cemaat!.. Son olarak ABD’deki “Hudson Enstitüsü” isimli muhafazakâr “thinktank” kuruluşunda masaya yatırılan “Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi” senaryosunu canla başla Türk medyasına sızdıran, sonra da kıs kıs “gülen” derin cemaatten söz ediyorum!.. Eğer söz konusu olan derinlikse; başı ABD’de, gövdesi Türkiye’de, bir ucu Avrasya’ya, diğer ucu Afrika’ya dek uzanan, Papa’ya dek ulaşan akıl almaz ilişkiler yumağının içinde özel bir yer edinen bu cemaatten derinini bulmak herhalde olanaksızdır!.. Tayyip Bey, son derece haklıdır; 22 Temmuz’a bir ay kala bu güzelim ve tutsak alınmasına ramak kalmış ülkede, “Derin Türkiye” ile “Derin cemaat” karşı karşıyadır!.. 23 Temmuz sabahı her şey belli olacaktır: Türk halkı ya “Derin Türkiye”nin aydınlığına ya da “Derin cemaat”in karanlığına uyanacaktır!.. e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Bir roman: Korku İmparatorluğu BİR roman düşünün: “Sınırlarımızın dışında kalmış, kaynayan bir Ortadoğu. İstediğini yapabileceğini sanan bir Amerika; paranın, petrolün ve su kaynaklarının üzerine oturacak, İsrail’in güvenliğini sağlayacak! Operasyonun adı, Büyük Ortadoğu Projesi. İlk hedef Irak. Yakılıyor, yıkılıyor, insanlar katlediliyor, sindiriliyor. Etnik ve mezhepsel bölünme başarılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme planı da var. Bunun tohumları Kuzey Irak’ta atılıyor. Ama dikkate almadıkları bir gerçek var; Türkiye’nin sınırları cetvelle değil kanla çizildi. Bölünmeye çalışılan bu Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İstikrar Gülhan Elmas: “AKP istikrar hükümetiymiş. Evet! Teröre ‘istikrarlı’ bir biçimde kurban veriyoruz...” Normal Anıl Öçal: “İmralı affı için Meclis’i olağanüstü toplarsa şaşırmayın!” ülke, hiç yoktan var edildi. Başına çuval geçirildiği sanılan bu ülkenin insanları, yedi düvele pabuç bırakmadı. Amerika, hesaplarının yanlış olduğunu gördüğünde, artık çok geç olmuştu.” Kişilerin ve olayların hayal ürünü ancak ortaya çıkacak benzerliklerin tesadüf olduğu bu romanın adı: Korku İmparatorluğu. Usta gazeteci Cevat Eren’in, kaleme aldığı ve Ekim 1990’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda ders veren emekli bir generalin anlatımıyla başlayan roman Gürer Yayınları’ndan yeni çıktı. Bizim bağımsız adaya değil; “bağımsız Türkiye isteyen bağımsız partilere” ihtiyacımız var! Üniversiteyi Yok Edecek Kafaya Oy Verilmesin! A. M. CELAL ŞENGÖR* İktidarda olan 59. hükümet iktidarda bulunduğu dört buçuk yılda sürekli YÖK ve üniversitelerle uğraştı, bir rektör bu dönemde haksız yere hapse atıldı, bir suçsuz üniversite genel sekreteri onuruna yapılan saldırıya dayanamayıp intihar etti. Bir üniversite rektörü, kendisini haberdar etmek nezaketine bile katlanmadan üniversite içinde yapılan gerici bir toplantıya katılan Başbakanı protesto etti. Tüm üniversitelerin rektörleri ve YÖK sık sık kendilerine yapılan müdahaleler yüzünden bu hükümeti protesto ettiler. Yapılan müdahalelerden tek bir tanesi bile üniversitelerin kalitesini artırmaya, evladınızın ve ülkemizin geleceğini aydınlatmaya yönelik değildi. Bilakis tüm müdahaleler hükümetin yandaşlarının kadrolaşması için üniversitelere el atılmasından ibaretti. 159. hükümet bununla da kalmadı. Üniversitelerde yapılan araştırmanın ve bursların en büyük kaynağı olan TÜBİTAK’ın yönetimini resmen kanun dışı hale getirdi. Üstelik üniversitelerden kestiği parayı bu yasadışı yönetimin emrine vererek üniversiteleri yasadışı işler yapmaya zorladı. TÜBİTAK araştırma paraları yandaşlara su gibi aktı, ama örneğin Marmara Denizi’nde yapılan bir çalışma için başvuran uluslararası şöhret sahibi bir meslektaşım hava aldı. AKP’li İstanbul Belediyesi Marmara’da yapılan deprem araştırmalarına vereceği desteği son anda kesip yeni bir destek aranmasını imkânsız hale getirerek yapılacak işe engel olmaya yeltendi (neyse ki Marmara’daki araştırmaları destekleyen yabancılar ve bilhassa Fransa, İstanbul’u AKP’li belediyeden fazla düşündüğü için bu bir sorun olmadı). Tüm bunların nedeni kötü niyet midir? Kısmen adam kayırıcılığı bu tür davanışların nedeni olsa da AKP hükümetinin Türkiye’de eğitim ve araştırmaya vurduğu darbe cehaletin ve görgü eksikliğinin eseridir. AKP döneminde eğitim bilgisizlerin eline geçmiştir. Fedakârlık yapamayacağımız tek şey yavrularımızın geleceği, gençliğimizin kalitesidir. Ömrü boyu politikayla asla ilgilenmemiş, hiçbir partiyle, hiçbir teması olmamış birisi olarak, 22 Temmuz seçiminde dini kullanarak bizden oy toplamaya çalışan partilere oy vermememiz gerektiğini düşünüyorum. Artık Osmanlı’nın Türk halkını yarı köle etmiş olan günlerine geri dönmek istemiyoruz. Atatürk zamanının İngiltere kralını ayağımıza getiren o onurlu günlerini özlüyoruz. Üniversite mezunlarımızın tüm dünyada saygı gördüğü günleri özlüyoruz. Ve şehit kanlarımızın boşa akmadığı günleri özlüyoruz. Modern ve yüce bir ülkeyi bilim temelinde kuralım ve bu ülkünün, bilimin, modernliğin, insan haysiyetinin düşmanlarına göz açtırmayalım. * İTÜ Öğretim Üyesi. Avrupa Akademisi üyesi, ABD ve Rusya Federasyonu Bilimler Akademisi yabancı üyesi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com T.C. KADIKÖY İFLAS DAİRESİ Dosya No: 200618 İFLAS Müflisin adı, soyadı ve adresi: TASFİYE HALİNDE KİMTAŞ KİMYA TEKSTİL SAN. İTH.İHR.VE TİCARET AŞ İflasın açılması veya kapanması veya Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.11.2006 Kaldırılmasına karar veren mahkeme: tarih ve 2006197 esas sayılı kararı ile iflasına karar verilen, Kararın tarih ve sayısı ile özeti: İFLASIN KAPATILMASI. Yukarda adresi yazılı Müflis Hakkında Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.06.2007 tarih ve 2007459 esas, 2007349 karar sayılı kararıyla İFLASIN KAPATILMASINA karar verilmiş bulunduğu, İcra ve İflas Kanununun 166 (254182) maddesi gereğince tebliği hususu rica olunur. 18.06.2007 (İİK.m.166,181,254) (Basın: 33655) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir avlu ya da bina çev 1 resindeki sü 2 tunlu galeri. 3 2/ Eski Yunan kentle 4 rinde pa 5 zaryeri... 6 Kale duvarı. 7 3/ 18. yüzyılda Fransa’da 8 moda olan 9 gösterişli bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bezeme biçemi... Bir cetvel türü. 4/ 1 P A M F İ L Y A A N İ Yolsuz ya da emek 2 E Ş A R P P L A N siz elde edilen şey. 3 Ş I N A L İ 5/ Çemberin çevre 4 M A K S U sinin çapına oranını 5 E M T İ R A J gösteren sayı... 6 L İ S A N D E M Z A “Süsen” de denilen 7 B A K L A N bir süs bitkisi. 6/ 8 A M A N E D İ M Avustralya’da yaşa 9 İ Y İ MO K A yan bir cins devekuşu... Suyu, işleme ve dağıtım tesislerine iletme. 7/ Sağlama, elde etme... Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı. 8/ “Her içinde seyredilir başka bir cihan” (Yahya Kemal)... Otellerde, müşterilerin arabalarını park etmekle görevli kimse. 9/ Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sos... Bir renk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yapılarda pencere önlerine yapılmış dar çıkıntı. 2/ Kişinin öz benliği... Köydeki işlerin elbirliğiyle bitirilmesi. 3/ Yaprakları salata gibi yenen kokulu bir bitki... Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça. 4/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Üstü kapalı olarak anlatma. 5/ Genellikle şeker hastalarının şeker yerine kullandıkları, madenkömürü katranından elde edilen beyaz bir toz. 6/ İşyeri... Bir bağlaç. 7/ Duman lekesi... Japonya’da bir kent. 8/ Susamurundan elde edilen post... Leylak rengi, açık mor. 9/ Bir nota... Küçük çapa. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle