16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ 2 EVRENSELLEŞMİŞ alafranga adıyla “psikanaliz”, herhalde en ilginç bilim dallarından ya da bilimsel yöntemlerden biridir. İnsan ruhunun karanlık dehlizlerinde yol bulup davranış bozukluklarının çekirdeğini yakalamak ve oradan kalkıp iyileştirme yollarını bulmak, bunu becerebilenlere çok gurur veriyor olsa gerek. Böylece ruh sağlığına kavuşanlara da, müthiş bir rahatlık. Aslında çetin öğrenim ve uzun deneyim gerektiren bir uzmanlık alanı olduğu halde, çoğumuz amatörce de olsa ruh çözümleme merakına kapılmadan edemeyiz. Hele “devlet adamı” diye ortalıkta dolaşan ve adları dünya politikasında bile ağızlardan düşmeyen kimilerini gördükçe... rneğin, Talabani ve Barzani’nin, arada bir, Başkan Bush’la görüşmek üzere, bizim “saray” dediğimiz Beyaz Ev’in kapısından girerken nasıl bir ruh hali içinde olduklarını bilmek, en azından tahmin edip bir hafta sonu eğlencesi olarak çözümlemeye kalkmak geçmez mi içinizden? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Ruh Çözümlemesi Şaka değil, girdikleri yer bir dünya imparatorluğunun canevi; kendileri ise Ortadoğu’nun keşmekeşinde yer tutmaya çalışan iki aşiret reisi. Ama biri Irak devletinin cumhurbaşkanı, öbürü de bağımsızlaşma sürecini henüz tamamlamamış Kürdistan devletinin başı. Öte yandan, ikisi de bilmekteler ki, üstlerindeki cafcaflı sıfatların üstünde, özel makam kapısından girdikleri Amerika’nın gölgesi var. Bu çelişkinin yaratabileceği ruh halinin çapraşıklığını düşünebiliyor musunuz? Gurur mu, eziklik mi? Yeni görev almaya gelen genç askerlerin heyecanı mı, ağır borç altında olanların alacaklı yanına girerken duydukları tedirginlik mi? Yoksa, birkaç defadır girip çıktıkları o kapılarda şimdiye kadarki kur B Ö nazlıklarının ödülüne kavuşmanın hazzını mı yaşamaktadırlar? Galiba daha önce yazılmış olsa da, yine anımsatmakta yarar var: Saddam’ın sağ kolu Tarık Aziz, bir yemek öncesinde, “Hiçbirine güvenilmez ama, Talabani şehir kurnazıdır, öbürü de köylü kurnazı” demişti. Bu sözlerin ne anlama geldiğini ancak şu coğrafyada yaşayanlar bilir, Amerikalılar değil. öylesine sözde “lider”lerin tutumlarını izledikçe, aradaki büyüklük mesafesi herhangi bir “mukayese”yi anlamsız kılsa da, aynı topraklardan çıkmış bir Mustafa Kemal’in tekliğini ve yüceliğini düşünmeden edebilir misiniz? Arada bir kimileri çıkıp “Ama onun bağımsızlık mücadelesinde de Bolşevik yardımının gölgesi vardı” gibi saçma sözler edince, “O yardımlaşma, emperyalizmin koluna girip mevki paylaşmanın değil, emperyalizme karşı ortak bir direnişin gereğiydi” diye haykırmadan durabilir misiniz? Bu Rüzgârı Toplayın!.. Öner YAĞCI yüzyıl ezilenlerin emperyalizme karşı savaşımlarının tarihi olmuştu. 21. yüzyılda insanlık küresel emperyalizmle savaşıyor. Küresel emperyalizm dünyadaki eşitsizliği ve sömürüyü çoğaltıyor. Küresel düzen; Gılgameş’le, Prometheus’la başlayıp Spartaküs’le, Pir Sultan’la, Garibaldi’yle, Simon Bolivar’la, Geronimo’yla, Zapata’yla, Panço Villa’yla, Jose Marti’yle, Mustafa Kemal Atatürk’le, Lumumba’yla, Ho Şi Minh’le, Che Guevara’yla süren kahramanlar zincirini; insanlığın toplumsal direnişinin belleğinin simgelerini silmeye çalışıyor. Dünyanın dört bir yanında halklar emperyalizme karşı çeşitli biçimlerle savaşım veriyor. Chavez rüzgârı Latin Amerika’dan tüm dünyaya yayılırken uyuyan halk devini uyandırıyor. Sefilller’in yazarı Victor Hugo’nun, “Sesin dünyanın tek umudu, / Senin aydınlık, derin sesin / Ey büyük, kardeş halk” dediği halk sesi çığlığa dönüşüyor. “Halkım ben, parmakla sayılmayan” diyen Şilili Pablo Ne PENCERE Tarikat ile Cemaat Rejimi?.. Değişim doğanın doğal yasasıdır.. Döneklik bir ayrı numaradır.. Fırıldaklık döneklikten de beterdir.. Değişim iyiye ya da kötüye, bir başka deyişle olumlu veya olumsuza doğru olabilir... Softalığa doğru sürüklenen kişinin gözü bir süre sonra açılabilir, rotasını akıl fikir pusulasına göre ayarlayabilir... İslamcı tayfası Hürriyet’te yazan Ahmet Hakan için ne diyor: Değişti!.. Soru: Hakan’ın değişimi olumlu mu?.. Olumsuz mu?.. ? Ahmet Hakan değiştiğini “bizzat” açıklıyor, özeleştiri sayılacak yazılara imza atıyor... Geçen gün ne diyordu: “Bir zamanlar, yani bendeniz kendimi ‘İslamcı kamp’ içinde mütalaa ederken... Girmediğim tarikat, cemaat ve grup kalmamıştı. Hatta... Gençlik günlerimde olayı hayli abartmıştım da... Şöyle ki: Bir ay ‘Büyük Doğu’cu olmuş. Necip Fazıl şiirlerine takılmıştım... Sonra bundan sıkılmış, kendimi ‘şakirtlerin dünyası’na atıp ‘Nur talebesi’ olmuştum. Bu talebeliğe de en fazla bir hafta dayanıp, ‘Mealciler’ denilen aykırı gruba intisap etmiştim. Yine hayal kırıklığı! Ve bu kez hop ‘Gruplar üstü entellektüel’ ayakları... Sonra ‘Sosyalist İslamcı’ diye özetleyebileceğim macera dolu ve dikkat çekici bir arayış...” (31 Mayıs 2007, Hürriyet) ? Ahmet Hakan bir gün önceki köşesinde de şu ilginç bilgileri vermişti: “Hangi cemaat hangi takımı destekliyor?..” “İsmailağa: Tartışmasız Beşiktaş taraftarıdırlar. ‘Futbol harama yakın mekruhtur’ fetvasına rağmen gizliden gizliye Beşiktaş maçlarını takip ederler. Cerrahiler: Gül Baba’nın etkisiyle Galatasaray’a yakındırlar. Sarı kırmızı güllerle ‘Cimbom’ aşkına sema yaparlar. Haydar Baş Grubu: Memleket takımı olarak Trabzonspor’u seçmişlerdir. İskenderpaşa: Ağırlık Fenerbahçe’dedir, ama, ihvan arasında gizli Galatasaraylılar da vardır. Fethullah Gülen Cemaati: Her cemaat üyesinin gönlünde yatan bir takım olsa da konuya karşı ‘Milli Takım’ yanıtını vererek diplomasi yaparlar.” Ahmet Hakan, yazısında, Radikaller’in, MedZehra Grubu’nun, Erenköy Cemaati’nin de hangi takımları tuttuğuna ilişkin alaylı kalaylı dökümünü sürdürüyor. ? Öyle görünüyor ki Türkiye bugün tarikatlar ve cemaatler örgütlenmesinde parsellenmiş, çağa ters düşmüş, garip bir topluma dönüşmüş bulunuyor. O örgütler dünyasının içinde yetişmiş birinin kalemiyle bu coğrafyanın taslağı yazıya dökülüyor. Siyasada dincilik bu haritanın ürünüdür!.. ? Hazreti Muhammet döneminde ne tarikat vardı.. Ne de cemaat.. Bu gibi marifetler sonradan icat olundu.. Türkiye’de çok partili rejimden sonra oluşan inanç piyasasında dönen kayıt dışı paranın haddi hesabı yok... Çünkü tarikat da cemaat de eninde sonunda ekonomik çıkar örgütüdür... Peki, demokrasi ve seçim deyince neler oluyor?.. Tarikatın ya da cemaatin müridi özgür iradesiyle siyasalekonomik konumuna ve fikrine göre mi sandığa oy atacak?.. Yoksa mürit, şeyhinin iradesine göre mi oy verecek?.. 20. [email protected] ruda’nın çığlığı dünyayı sarıyor. Küresel emperyalizmin politikası olan BOP’un “Ilımlı İslam devleti modeli”nin AKP marifetiyle ülkemizde günbegün uygulanmakta olduğunu söylüyor İlhan Selçuk “Pencere”sinde (8 Mayıs 2007). Halk, Enver Gökçe’nin Onlar Yoksul Eti Yerler şiirindeki “Kalabalık yücedir / Kalabalık vatandır” dizelerinin sevdasıyla coşkusunu ve bilincini haykırıyor. Mustafa Kemal’in “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözü Türk halkına kılavuz oluyor. 12 Eylül’de sindirilen ve artık yalnızca cenazelerde bir araya gelebilen insanlar mitinglerle yeniden buluşuyor yıllar sonra. Cumhuriyet mitingleriyle, yıllardır süren karşıdevrimin yüreklerde tortulaştırdığı kaygı, Cumhuriyet sevdasıyla bilince çıkarılıyor. Kaygı “gayrı yeter” çığlığına dönüşüyor. İspanyol ozan Miguel Hernandez’in ‘Bu Rüzgârı Toplayın’ şiirindeki “Çiğnenmiş halk haykırışına dayayın kulaklarınızı” uyarısı emperyalizmi ürkütüyor. Evet, bu rüzgârı toplamalıyız. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle