23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN 2007 KPAZAR 16 Bağımlı Şevket Çorbacıoğlu: “Cumhuriyet rejiminden intikam almaktan başka bir şey düşünemeyenlerin tinercilerden farkı yoktur; derhal hastaneye yatırılıp tedavi edilmelidirler!” Ya ğ m u r E k i m Okullar, yolsuzluk batağındaymış... “Uygulamalı eğitim!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Irak’a mı girdik? Hayır, Ankara’da birbirimize girdik! Kabile Zehra Top: “RTE, ‘Ben görüşürüm’ dediği Barzani’nin kabile reisi olduğunu nedense seçim döneminde anladı!” BIÇAĞIN kemiğe dayandığı anı yaşıyoruz. Yıllardır sürdürülen “ulus devlet modeli bitti” propagandasının, ulusal onurumuzun ayaklar altına alınmasının, Atatürk’ün fotoğraflarının resmi dairelerden indirilmesi önerilerinin, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün eleştirilmesinin, etnik kimlik ayrışmalarının, mozaik edebiyatının, dinsel arayışların, soykırımcı ve işgalci suçlamalarının, kamu varlıklarımızın peşkeş çekilmesinin, gırtlağa kadar borçlanılmasının ardından geldik bugüne. Cumhurbaşkanı’nın, muhalefet partilerinin, yüksek yargıçların, bilim insanlarının, komutanların, bayrağını kapıp alanları dolduran milyonlarca yurttaşın uyarısı hiç ama hiç dikkate alınmadı. “Tehlike”nin varlığından söz eden cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki insana kadar herkes azarlandı, kınandı, paranoyaklıkla suçlandı. Demokrasi budalalarının, işbirlikçilerin, Bıçak mandacıların, liboşların, şeriatçıların ellerinden geleni artlarına koymadığı bir sürecin sonuna geldik. Bugün geldiğimiz noktada, bu iktidar ile AB’nin kapısında el pençe divan bekleyen, ABD’nin kucağında usluca oturan, IMF’nin kıskacında inim inim inleyen bir Türkiye yaratıldı ve ülkemiz, yeni haritası çoktan çizilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’nin tam göbeğine atıldı! İzmir’de, Ankara’da patlayan bombalar; Siirt’te, Şırnak’ta, Tunceli’de patlayan mayınlar; pusuya yatıp sivilleri ve askerleri hedef alan terör, canlı bombalar size Amerikan işgali altındaki Irak’ın küçük bir modelini anımsatmıyor mu? Büyük Ortadoğu Projesi için verilmiş eşbaşkanlık görevi, Irak’taki kukla yönetimi çağrıştırmıyor mu? Terör örgütünü AB’nin ve ABD’nin dolaylı yoldan beslediği, desteklediği, kolladığı, koruduğu anlaşılmıyor mu? Samsun’dan Adana’ya bir çizgi çekip Türkiye’nin doğusunu kopartmak ve batısında da bir İslam devleti kurmak için kolları sıvadıklarında, buna kimler karşı çıkmaz; kimler karşı çıkarmış gibi görünüp el altından destek çıkar bir düşünün! İşte bu bakımdan, Genelkurmay Başkanlığı’nın Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik saldırılara ve saldırıları destekleyenlere karşı ulusal tepki gösterilmesini isteyen çağrısı bıçağın kemiğe dayandığının en somut işaretidir. Ancak çağrı eksiktir! Türkiye, etnik ayrılıkçılar kadar “Ilımlı İslam” maskesi ile emperyalizmin hizmetine giren ve devleti ele geçirmekte olan şeriatçıların da hedefindedir. Terörle Amaçlanan Nedir? Bu cinayetler, bu masum ölümler daha ne kadar sürecek? Gün geçmiyor ki, Güneydoğu’dan yeni bir pusu haberi gelmesin. Yalnızca Güneydoğu’dan mı? Ankara’daki Anafartalar Çarşısı’nda sekiz canımızı yitirdiğimiz kanlı kıyımdan sonra büyük kentlerimizde insanlar tedirginlik içindeler. Tedirginlik duymakta haklılar, çünkü yetkililer de kentlerimizde yeni bombalama olaylarının görülebileceğini söylüyorlar. ??? PKK terörü giderek körleşiyor. Öldürdüklerinin arasındaki Kürtlerin de sayıları artıyor. Bir çarşıda patlatılan bomba Türk müdür, Kürt müdür, demeden yalnızca öldürüyor. Bomba, öldürdüğü insanların etnik kökenine, etnik kimliğine bakmıyor. Kurulan pusularla, patlatılan bombalarla, işlenen cinayetlerle ne amaçlanıyor, bunu anlayabilmek olası değil. İnsanlarımızın pusularla, bombalarla, cinayetlerle sindirilebileceği mi düşünülüyor? Yoksa çoğalan ölümlerle toplum, asker, ordu kışkırtılmak mı isteniyor? Toplumun sabrı taşsın, milyonlar sokaklara dökülsün, “Ordu Kuzey Irak’a!” diye haykırılsın mı, isteniyor? Umulan, beklenen bu mu? Eğer umulan, beklenen buysa, bunun ne gibi bir yararı olacaktır bir arada yaşadığımız, bundan böyle de bir arada yaşamayı arzuladığımız Kürt kökenli yurttaşlarımıza? ??? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a olası bir müdahalesinin ağır diplomatik sonuçlara yol açacağı biliniyor. Ne var ki bu sonuçlar ne kadar ağır olursa olsun, Türkiye’nin, Kuzey Irak’ta kurulmakta olan devletin tersine bunları aşacak, aşabilecek güçte bir devlet olduğu, olası bir müdahalenin mağdurunun ise son çözümlemede Kürt kökenli yurttaşlarımız olacağı düşünülemiyor mu? PKK belki de bunu amaçlıyor. Bölgede olağanüstü durum ya da savaş durumu ilan edilmesini, yıllar öncesinin koşullarına dönülmesini istiyor. Kendi halkının özgürlüklerinin kısıtlanmasından, baskı görmesinden medet umuyor. Bu ne biçim bir mantıktır? ??? Her şehit cenazesi eskiden olduğu gibi toplu, kalabalık, öfkeli gösterilere dönüşmekte, milliyetçilik duygularını kabartmaktadır. Bu duygular öfke ile harmanlandığında sonuçlarının ne olabileceğini öngörmek zor değildir. Anadolu kentlerinde, kasabalarında ya da metropollerimizde olsun, hiç arzu edilmeyen kardeş çatışmalarının kimseye, özellikle de demokratik Kürt siyasal örgütlenmelerine bir yararı yoktur. İhtiyacımız olan dirliktir, huzurdur. Terör, ihtiyacımız olan dirliği, huzuru engellemek, bozmak, ortadan kaldırmak istiyor. Çünkü terör, istikrarsızlıktan, karmaşadan, kaostan besleniyor, bu ortamı yaratıp sürdürmek istiyor. Nereye kadar? ??? 22 Temmuz’da yeni bir parlamento oluşacak ve büyük olasılıkla, Demokrat Toplum Partisi tarafından bağımsız aday gösterilmiş, yirminin üzerinde Kürt kökenli milletvekili TBMM’ye girip grup kuracaklar, bölgelerinin sorunlarını birinci ağızdan dile getirme, tartışma, kamuoyuna mal etme olanağı bulacaklardır. Demokrasi terörün panzehiridir. PKK de bunu biliyor, bunu bildiği için son zamanlarda yoğunlaştırdığı terör eylemleriyle demokratik açılımların önünü kesmek istiyor. Güneydoğu’da olası bir olağanüstü hal ilanı, Kuzey Irak’a askeri müdahale ya da benzeri önlemler PKK’nin ekmeğine yağ sürecektir. Bu oyuna gelmemek gerekiyor. eposta: dkavukcuoglu@superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Hürriyet nedir, kim nasıl hür olur? ABD’DE “tedavi” edilen Fethullah Gülen’in en sevdiği gazete Zaman’dan bir yazı: “İki türlü hürriyet vardır: 1. Tabiatının gereği içine girip yürüme mecburiyetinde kaldığı tabii kanunlar içinde, Allah’ın sevkiyle istediğini yapma hürriyetidir. Bu, büyük ölçüde insanın dışındaki mahlukata has bir hürriyettir. 2. İradeye bağlı hürriyettir ki, kâinattaki umumi nizama, iradeleri ile uyma mecburiyetinde olanların hürriyetidir. İşte insan, böyle bir hürriyetle serfirazdır ve bu aynı zamanda Rahman ve Rahim isimlerinin insandaki tezahürünün ifadesidir. Allah, bizi cebri kanunların güdümünden bununla kurtarmış ve bize bahşettiği bu irade ile hayatımızı bir şekle ve biçime koyma mükellefiyetini yüklemiştir. Mesela bir insanın hürüm diye üryan bir vaziyette sokakta gezmesi, onun nefsine ve şehevi duygularına esaretinin ifadesidir. Bir şahsın, ‘hürriyet’ diyerek böyle bir aşufte ve fettaneye takılıp gitmesi, onun kölesi ve esiri olması demektir. Bu manadaki bir hürriyet anlayışıyla mesela reisi cumhur ‘ben de hürüm’ diyerek birtakım basit hal ve tavırlar sergilese halkın nazarında maskara olur. Zira haysiyet, şeref, mevki ve onur, insana bir kısım sınırlar belirtmektedir, insan, iradesiyle o sınırlar içinde kendine bir biçim vermeye çalışmalıdır. Hasılı, hakiki ve faziletli hürriyet, Allah’a kul olmaktadır. Kim Allah’a kul ise o hürdür. Kim Allah’a kul değilse o, ya makamın, ya kadının, ya arzu ve şehvetin veya anarşinin esiridir. Hür, Allah’a kul olandır.” Sadakat Kemal Öncü: “RTE’ye ‘sadakat’ hediye edip de listeye giremeyenler ‘sadaka’ dilense yararı olur mu?” Edebiyat Akif Kökçe: “Milletvekillerini kendileri seçip, cumhurbaşkanını halk seçsin edebiyatı yapıyorlar!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Van’ın ‘anıtsal’ kitabı “1959’da Van bölgesinde arkeolojik kazıları başlatan ve 1967’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi’ni kuran, değerli hocam Prof. Dr. Afif Erzen’in aziz anısına...” Bu “ithaf”, son yılların en kapsamlı kent kitaplarından “Tarih Boyunca Van”da yer alıyor... Altındaki “Prof. Dr. Oktay Belli” imzası ise Doğu Anadolu’yu efsanevi tarihiyle buluşturmak için 37 yıldır süren bilimsel ve yürekli bir emeği simgeliyor... “Bilimsel”lik, arkeolojinin zaten “özü”nde var... “Yürek” ise böylesine uzun soluklu bir çalışmanın hem Doğu Anadolu’daki bilinen koşullarda; hem parasız pulsuz ama “içten bir gönül zenginliği”yle; hem de tüm engellere ve zorluklara rağmen “kesintisiz” sürebilmesi için gerekiyor... Oktay Belli, işte bu direnişin mütevazı çalışkanlığı içinde Van’ın “anıtsal kitabı”nı yaratırken yıllardır “nefer”i olduğu araştırma merkezini kuran “hocası”na vefa borcunu ödemenin de huzurunu taşıyor olmalı... siz” olabilmesi için, ortaçağ ve Osmanlı dönemine yer verirken Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam’ın armağanı “Ortaçağ ve Sonrasında Van Gölü Çevresi Mimarlığı”ndan yararlandıklarını söylüyor. Van’da İskele Caddesi’ndeki 13 dönüm arsada 40 yıl önce kurulmuş araştırma merkezine ait 1350’den fazla yayın da en zengin kaynakça... ‘Aydınlanma’nın öncüsü... İstanbul Üniversitesi’nin Van bölgesine olan ilgisi, aslında daha eskilere gidiyor. Üniversite’nin “cumhuriyet devrimi”ne katkı olarak Anadolu’da gerçekleştirdiği “Aydınlanma Konferansları”ndan biri de 1944’te Van’da düzenlenmiş. Aynı buluşmada, şimdiki Van 100. Yıl Üniversitesi’nin kuruluş fikri de doğarken, özellikle bölgenin kültür tarihine evrensel değerler katan “Urartu uygarlığı”nın insanlığa yeniden kazandırılması için de bugünlere dek süren araştırmaların başlatılmasına karar verilmiş. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Bir ‘karasevda’lı Kitabın gerçekleşmesini katkılarıyla HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com sağlayan “Yeğenağaoğlu Ailesi”ne ise tüm Vanlıların, hatta tüm Anadolu’nun teşekkür borcu var. Aile bu önemli hizmete adını yazmakla kalmıyor; 2000 yılında 77 yaşında yaşamını noktalayan sevgili babalarının da ruhunu sevindiriyor. Çünkü Av. Osman Yeğenağaoğlu, doğup büyüdüğü Van’a yaşamı boyunca adeta “karasevdalı”ydı. O kadar ki çocukları, “Üzüldüğü bir konuyu unutturmak ya da gönlünü almak istersek, Van’dan söz açmamız yeterliydi” diyorlar. Ya bir de 550 sayfalık bu büyük kitabı görebilseydi? Belki de ömrü bile uzardı... ‘Tuşpa’nın romanı ‘Tarih Boyunca Van’, ülkemizin en doğusundaki destansı bir geçmişe ait hemen tüm kültür ve yaşanmışlık birikimlerini en derin ayrıntılarına kadar içeren bir uygarlık belgeseli... Urartu Krallığı’nın başkenti Van Kalesi’nin, ya da çağların tanığı “Tuşpa”nın, hem etkilediği hem de etkilendiği Doğu Anadolu Bölgesi’yle ortak “roman”ı... Oktay Belli romanın “eksik Oktay Belli, o unutulmaz Anadolu buluşmalarına önderlik eden, dönemin rektörü Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam’ı da minnetle anarken şunu anımsatıyor: “Van ancak 1982’de üniversitesine kavuşabilirken aydınlanma konferanslarının diğer kentleri olan Erzurum, Diyarbakır, Elazığ ve Samsun’daki üniversiteler çoktan kurulmuşlardı...” İşte böylesi bir öncü geleneğin temsilcisi Oktay Belli’nin etkin çabalarıyla 2004’te gerçekleşen “Van Gölü Havzası Sempozyumu”, 1944’ün 60. yılında yeniden aydınlanmanın coşkusunu da yaşattı... Ardından, yine Belli’nin imzasını taşıyan “Urartu; Savaş ve Estetik” sergisi de İstanbul’daki Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde 2003 Ekim’inden 2004 Mart’ına kadar açık kalarak sayısız insanı Doğu Anadolu’nun akıl ve beceri tarihine götürdü... Şimdi de aynı geçmişin görkemli insan yaratıcılığını, Promat AŞ’nin bu büyük uygarlıklar dünyasına yakışır bir özende yayına hazırladığı “Tarih Boyunca Van”dan öğreniyoruz... ekinci?cumhuriyet.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Haziran www.mumtazarikan.com DİLARA ERDOĞAN 11 Haziran 2007’de 2 yaşına basıyor. Dünyamız çocuk sesleriyle çok daha güzel... DİLEK AKGÜN ERDOĞAN “Gazilerimize Yaşam Sevinci ” TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI Halk Bankası Ankara K.Esat Ş 16 0000 13 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Birçok konuda bilgisi 1 olan kimse. 2 2/ Asya ile 3 Avrupa’yı ayıran dağ sı 4 rası... Pembe 5 renkli şarap. 6 3/ Musevilik7 te din adamı... En uy 8 gun durum ve 9 zaman. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Cennet ile cehennem arasında oldu 1 D A H İ L İ Y E S E ğuna inanılan yer... 2 A B A D A N 3 H A O P A L F Tavlada “iki” sayısı. R A T E 5/ Yaptırma ya da 4 İ D O L S İ L İ yasak etme gücü. 6/ 5 L A P E C E İskambil oyunların 6 İ N A R İ L A L E Z A R da kâğıt atma sıra 7 Y sı... Bir kişi tarafın 8 E S T İ C A N İ dan söylenen ya da 9 E F E E R İ M çalınan müzik parçası. 7/ Donuk renkli... Evlilik işlemi. 8/ Eski dilde aslan... Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif bir tekne. 9/ Geviş getiren hayvanların dört gözlü olan midelerinin üçüncü gözü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eski dilde dağ... “Ak sakallı pir koca / Bilemez hali nice / vermesin hacca / Bir gönül yıkar ise” (Yunus Emre). 2/ Karakter... Görünüşe göre olacağı sanılan. 3/ Üzüntüsü, sıkıntısı olmama durumu... Deriden sızan tuzlu sıvı. 4/ İzmir’in Menderes ilçesinde ünlü bir antik kent... Danimarka’nın plaka imi. 5/ Kestanerengi. 6/ Tıpta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kısa yazılışı... Gemilerde bulundurulan sandal. 7/ Uzun konçlu ayakkabı... Macaristan’da üretilen ünlü bir şarap. 8/ “Çocuk gönlüm kaygılardan ” (Orhan Veli)... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. 9/ Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi... “Beni kara diye yerme / Mevlam yaratmış ... görme” (Karacaoğlan). CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle