17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZİRAN 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kitap Ersoy Öngün: “Ansiklopedi bile fırlatılsa, ekonomik kriz çıkmazmış. Adamlar, kitabı saldırı aracı olarak görüyor!” Ya ğ m u r E k i m Sünnet, seçim yatırımı olmuş... “Fıkrayı değiştirelim; vitrine ampul koyalım!” ABD’NİN, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak sınırındaki hareketlerini yakından izlediğini, hava sahamıza giren Amerikan savaş uçakları sayesinde öğrendik. Yine öğrendik ki İslamcı hükümet de kelimenin tam anlamıyla casusluk olarak tanımlanacak bu olayı seyrediyor; sözüm ona ABD’ye “nota” veriliyor ama “nota” ancak New York Filarmoni Orkestrası’nı ilgilendiriyor! Ve yine öğreniyoruz ki ABD, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınırdaki hareketliliği hakkında elde ettiği bilgileri hem Irak’taki baş adamı Celal Talabani’ye hem de Kuzey Irak’ta kurduğu Kürt yönetimindeki baş adamı Mesud Barzani’ye iletiyor. Barzani’nin de bu bilgileri terör örgütü PKK ile paylaşmasında bir sakınca bulunmuyor! Şu tabloya bakın... BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Kuzey Irak peşmergeye devredilmiş. Zaten öyle değil miydi? Yolsuz Reha Bavbek: “Japonya’da yolsuzlukla suçlanan bir bakan intihar etmiş. Çok şükür ülkemizde böyle bir gelenek yok!” Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri sırları ABD jetlerinin kameralarından servis yapılıyor. Bu başbakan, Büyük Ortadoğu Projesi’nde George W. Bush’un eşbaşkanı ve bu görevinde o kadar başarılı ki 22 Temmuz seçiminde Barzani’nin desteğini almış durumda. Şimdi bir başka tablo... Küçük bir gazete haberi olarak Abdülkadir Aksu, seçim takvimi nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nı bırakmadan önce medyanın karşısına geçip Sivil Savunma için yeni alınan uydu telefonu ile Diyarbakır, Van ve İstanbul valilerini arıyor, her koşulda nasıl iletişim kurulduğunun gösterisini yapıyor. Bu Ortaklar telefonlardan, örneğin İstanbul’a 100 tane alması planlanıyor. Her türlü olağanüstü hal durumunda çevir telefonu, karşında en yetkili ve etkili kişi; en gizli talimatları sırala, en gizli bilgileri aktar gitsin. Fakat öte yandan Atilla Özçelik, bu telefon sisteminin bir Arap şirketi tarafından uydu üzerinden çalıştırıldığını söylüyor. Örneğin Diyarbakır’la konuşmak için Ankara’dan telefonu çeviriyorsunuz; sinyal uyduya çıkıp Birleşik Arap Emirlikleri’nin Şarjah kentindeki merkeze iniyor ve bir enternet protokolü ile Şarjah’tan Diyarbakır’a bağlanıyor. İsterseniz dinlemeyi uydudan yapın, isterseniz Şarjah’taki merkezden! Bu arada Türk Telekom’u da Araplara satmışsınız. Artık jetlere ne gerek var! Yaşasın bütün stratejik ortaklarımız ve başımızdaki çuvallar. Seçim Hesapları Ortalık toz duman. Türkiye 22 Temmuz’da seçime gidiyor. Seçim karmaşası, seçimin erkene alınmasına neden olan “Cumhurbaşkanlığı seçimini” bile gündemde geride bıraktı. Şimdi sandıktan kim çıkacak sorusuna yanıt aranıyor. Bir yandan da sağdan sola, soldan sağa geçişleri tartışmaktayız. Solun bilinen önemli isimleri sağa geçiş yaparken sağ da kendine CHP’de yer buluyor. Anlaşılan Baykal yalnızca DSP ile kotarılan seçim birlikteliğinin yeterli olmadığını düşünüyor. CHP safları ne kadar zenginleşirse, o kadar oy alınacağının hesabı yapılıyor. Türkiye’de siyaset maalesef böyle yapılıyor. Her şey kimin ne kadar adam taşıyacağı hesabına dayandırılmış. Demokrasi bir temsil meselesiyse ve de partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıysa; bizim partilerimiz neyi temsil ediyor sorusunu sormak gerekiyor. Hangi fikirleri, hangi ideolojileri temsil ediyorlar? Bu soruyu sağdan sola ve soldan sağa geçişler minvalinde düşünmek lazım. Bu durum, geçiş yapanların umutsuzluğundan ya da yılgınlığından mı kaynaklanmakta, yoksa onların bu geçişleri kişilik zafiyetiyle mi açıklanmalı mı? İkisiyle de açıklanabileceği kanaatinde değilim. ??? Mesele Türkiye’de siyaset yapma biçimiyle ilgili. Bizde siyaset fikirler üzerine temellenmiyor. Siyasetin nüvesi cemaat ilişkileri. Dolayısıyla kim ne kadar adam getirir hesabı... Siyasi partiler için bu böyle. Geçiş yapanlar açısından da durum böyle. Eğer böyle olmasaydı, şöyle düşünülürdü; kendisine sol diyen bir partinin ekonomi politikaları kuşkusuz bu anlayışa uygun biçimlenmelidir. Çünkü sol ile sağın arasındaki temel ayrım ekonomi anlayışının farklılığından ileri gelmektedir. Öncelikler farklıdır. Birinde insandır merkez, diğerinde sermaye. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde sol bir partinin kadroları bu anlayışla oluşturulurdu. Bu politikaları benimseyen insanlar o partilerde yer alırdı. Çünkü oralarda fikir vardır. Bu gerekçeler sağ için de aynı. Orada da liberalizm düşüncesi etrafında birleşirdi insanlar, kadrolar böyle oluşurdu. Ülke sorunlarını çözmedeki yöntem farklılıkları da bundan kaynaklanır, seçim yarışı bunun üzerine kurulurdu. Bizde ise durum farklı. Çünkü fikir yoktur bizde, kafa hesabı yapılır. Bundan mütevellit bu geçişler yaşanmakta. Ve yine bu sebepten de bizim partilerimizin fikir esasında tartışması olamaz. Birbirinden farklılıkları da yoktur. Bu geçişleri yapanlar da böyle düşündüklerinden kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanan geçişlerin şaşırtıcı tarafı da yoktur esasında. ??? Bu partilerin ülke sorunlarını çözmeleri de beklenemez. Fikir tartışmaları, proje üretimleri yapılmaz oralarda. Varsa yoksa kafa hesabı yapılır. Belki kadınlar çözebilirler bu sorunu. Çünkü kadınların olmadığı yerde gelişir cemaat kültürü. Bu kültürü besleyen ataerkil düzen olduğundan. O meydanlarda toplanan kadınlar nasıl bu ilişkilerin dışında buluşmuştur? Demokratik bir birey olmanın gereğiyle davranmıştır. İşte bu düzeni değiştirmek de kadınlarımıza düşüyor bu dönemde. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Pratik Aydın Dönmez: “RTE ‘her şehit haberi sabrımızı test ediyor’ demiş. 5 yılda sabrı epey pratik yaptı!” SESSİZ SEDASIZ (!) Vallahi de billahi de yaz kirazıydı! GEREĞİ düşünüldü: Yüz karası benzetmesi için yaptığı savunmasında “Çekim sırasında gözüm, sehpadaki meyve tabağına takıldı. Tabaktaki iri taneli kirazlar, kameraların ışığı da vurunca iştahımı kabarttı ve bir anda ‘yaz kirazı’ dedim. Yüz karası demedim, vallahi de billahi de yaz kirazı dedim” şeklindeki ifadesi inandırıcılıktan uzak bulunmuş ve ayrıca önceki beyanlarında yaptığı “kurşun sıkmak” benzetmesinde de aynı çarpıtmaya başvurarak inkâr yöntemini bir alışkanlık haline getirdiği anlaşılmış olmakla birlikte hedef gösterme yolundaki kararlılığını sürdürdüğü sabit bulunmuş ve işine gelmediği durumlarda ulemaya sığınmaya kadar varan bu tavrının daha önce kışkırttığı çevrelerin silahlı saldırıları sonucu ölümlere yol açtığı dikkate alındığında kendisine tam bir sadakat göstermeyen çevreleri tehdit etme alışkanlığından vazgeçemediği belirlenmiş, üstlendiği görev ve sorumlulukları yerine getirmede aciz kaldığı, ciddiyetle bağdaşmayan ve hakaret içeren davranışlardan bir türlü uzaklaşamadığı, husumet içinde bir tavır sergilemeye kararlı olduğu, saygı sınırını çoktan aştığı bir kere daha görülmüş, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi küçük yaşlardan itibaren edindiği alışkanlıklarından, geldiği bu yaştan sonra kurtulmasının asla mümkün olmadığı anlaşılmış, içerideki ve dışarıdaki yalakalarının son çırpınışlarına rağmen Türk milleti tarafından sandığa gömülmesine oybirliği ile karar verilmiştir. Salon Nami Tepe: “Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan salonunda açıklama yaptı. Birileri için göz alışkanlığı olsun, yabancılık çekmesinler diyedir.” Loya Jirga ve ‘Ahır’! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geçen hafta içinde basında yer alan bir habere göre, Afganistan’ın parlamentosu diyebileceğimiz Loya Jirga’nın kadın milletvekillerinden biri bu karşılaştırmayı yaparak, “Loya Jirga’nın ahırdan beter” olduğunu söylemiş. Görüşünü, “Ahırlarda süt veren inekler, yük taşıyan eşekler vardır” diyerek de sürdürmüş. Kadın haklarının dirençli savunucusu olduğu belirtilen 28 yaşındaki bu kadın milletvekilinin amacı kuşkusuz Loya Jirga’yı eleştirmekti; ne ki kullandığı dil, seçtiği sözcükler, her türlü töresel (etik) kuralı çiğner ölçüdeydi. ABD’nin Afganistan’ı işgalinin ardından kurdurduğu “Büyük Şura” anlamındaki 500 üyeli Loya Jirga’ya 100’e yakın kadın milletvekili de seçtirilmişti. Bu kadın üyelerin oylarıyla Afgan anayasasına “hiçbir yasanın dinsel inançlara karşı olamayacağı” maddesi yerleştirildi; bunun anlamı ülkenin “şeriat ile yönetileceği” idi. ??? Şeriatın bir bakıma temelini oluşturan eşitsizlik, en başta gelen kadınerkek ayrımı, kadının ikinci sınıf, kul ve yurttaş oluşu, bu kadın üyelere onaylatılarak kabul edildi. Şeriatla yönetilen ülkelerin meclislerinde kadınlara yer verilmesi, kadınerkek eşitliğine ne denli değer verdiklerinin bir belirtisi, demokrasiyi ne denli benimsediklerinin bir göstergesi olarak kullanılıyor ki, gülmeceden (komediden) öteye bir anlam taşımaz. Nitekim Afgan kadın milletvekillerinin, ülkenin kadın giysisi olan “burka”ları çıkarıp başlarının yarısını örten örtüler takarak meclise gelmelerine izin verilmesi, bu bir avuç kadının tek kazanımıydı. Çünkü onlar yalnızca göstermeliktiler; örneğin, Loya Jirga’da bir kadın üye önceki hükümetleri şöyle ucundan ucundan eleştirmeye başlayınca, erkek milletvekillerinin “bir kadının erkekleri eleştiremeyeceğini ileri sürüp” hep birlikte öfkeyle toplantıyı terk etmesi dünya basınında yer aldı. Yine de ABD, bu “yarı tesettürlü kadın milletvekillerinin görüntüsünü bütün dünyaya, Afganistan’a getirilen çağdaşlığın, demokrasinin bir simgesi olarak sunmaktan çekinmedi.” “Ahır” benzetmesi yapan kadın milletvekilinin oynanan bu oyunlara, bu düzmecelere artık dayanamayıp taşması, özdenetimini elden kaçırarak bu tür konuşmasına neden olmuş gibi gözüküyor. Bu kısa anımsatma, bir buçuk milyarlık İslam dünyasında, yalnızca laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclis’inde yer alan kadınların erkeklerle eşit bir konumda halkı temsil ettiklerini ortaya koyuyor. ??? TBMM’deki kadın milletvekilleri, 1923 Devrimi’nin kendilerine kazandırdığı bu konumun genelde hep bilincinde oldular. Ne var ki, 2002 seçimlerinin sonucunda dinsel temelli AKP’nin tek başına oluşturduğu hükümette, elindeki yerel yönetimlerde bu kazanıma karşı tutumlar sergilenmeye başlandı ama Meclis’teki AKP’li kadınlar bunlara seyirci kaldılar. Örneğin AKP’li belediyeler, nikâhlarını kıydıkları çiftlere ve davetlilere, şeriata göre evlenme ve boşanmanın nasıl olacağını, erkeğin kadını dövebileceğini, dört kadın alabileceğini vö. içeren, kadının ikinci sınıflılığını anlatan kitaplar dağıtmayı bir görev haline getirdiler. Yurttaşlar Yasası’na (Medeni Kanun) karşı çıkış olan bu tutum, AKP’li kadın milletvekillerince bir kez olsun ele alınıp hükümetin dikkati çekilmedi. Ne ki bu sessiz kalış onları Loya Jirga’nın kadınlarına dönüştürmektedir; dolayısıyla önümüzdeki seçimlerde AKP’nin önü kesilmelidir. Merkez sağ birliğindeki adayların tutumlarının, listelerin üst sıralarında yer alması istenilen kadın adayların tutumlarının sağlamlığı, ülke bütünlüğünden ödün vermeyen kararlılık ile birlikte dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Sol birliğin, özellikle CHP’nin, kadın konusuna öncülük etmiş, yıllarını vermiş kadınları içine alıp seçilecek sıraya yerleştirmesi, ülke bütünlüğüne, inanca özen göstermesi, seçim için gerekli adımlardan birini oluşturuyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN ALİ Bebek aramıza hoş geldin. Çalışma arkadaşımız Gamze Mehmet Kuzulugil’i tebrik ediyoruz. 1 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anado1 lu’nun kırsal kesimlerinde, 2 kışın en so 3 ğuk günlerinde evlere gir 4 diğine inanı 5 lan cadı. 2/ 6 İngiltere’de 7 çok sevilen bir cins bira... 8 Tartışılarak 9 verilen kesin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yargı. 3/ Türki1 T E RMON İ E ye’den göç eden GÜ V E Z Rumların oluşturdu 2 E D E E K O ğu müzik türü. 4/ 3 R A M P A Afyonkarahisar’ın 4 M B O N U S G S İ D E bir ilçesi... “Bana 5 İ V E T B U İ L derler yükünü 6 Y A T sen götür / Benim 7 E T İ Y O L O J İ yük götürür derma 8 O K E Y D ON nım mı var” (Kara 9 O Z O N F A N caoğlan). 5/ İskambillerle oynanan bir oyun... Baryum elementinin simgesi. 6/ Bir soru sözü... Kazak başkanlarına verilen ad. 7/ Endonezya’da yetişen bir karabiber türünün kurutulmuş meyvesi. 8/ Çipura balığının yavrusuna verilen ad... “Kakım” da denilen kürk hayvanı. 9/ Yardım istendiğini belirten sözcük... Atın eşkin yürüyüşü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İri fare... Bir nota. 2/ İspanyolların sevinç ünlemi... Doktor. 3/ Osmanlılar döneminde Avusturya’ya verilen ad... Tavır, davranış. 4/ Daha çok Türk halklarının kullandıkları nefesli bir çalgı. 5/ 106 taşla oynanan bir oyun... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 6/ Letonya’nın para birimi... İlkçağın en ünlü kentlerinden biri. 7/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 8/ Güzel ötüşlü bir kuş... Açık, belli. 9/ Hayalperest. Gazilerimiz, Bağışlarınızla Hayata Gülümsüyor. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI OYAKBANK Ankara T.Güneş Ş. 505 0 505 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr CUMHURİYET ÇALIŞANLARI CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle