27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2007 SALI 4 HABERLER Meclis’te görüşülen anayasa değişikliklerinde referandumsuz kabul için gerekli sayıya ulaşılamadı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Cumhuriyet Çalışanı Olmak... Cumhuriyet gazetesinin 83. yıldönümü dün, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde kutlandı. SkyTürk’teki programım dolayısıyla törene yetişemedim, eşimin ani rahatsızlığı yüzünden geç saatte de olsa katılamadım. Çok istediğim halde olmadı, ne dostum Sera Tokay’ın yönettiği konseri izleyebildim, ne bu yıl Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan (sanırım bu dalda söz konusu ödülü kazanan en genç kişi) Enver Aysever’in ödül törenine katılabildim. Oysa 7 Mayıs kutlamalarının yaşamımda özel bir yeri var. İlk kez, 33 yıl önce, Cumhuriyet’in 50. yıl kutlamalarına katılmıştım. Daha gazetede ilk yazım çıkalı bir ay bile olmamıştı. Her şey, 1974 yılının mart ayında başladı. 12 Mart hapisliğinin ve askerlik görevinin üstüne 1973 Kasım’ında Yeni Ortam gazetesinde çalışmaya başlamıştım. O sıralarda, Cumhuriyet’in dış politika yazılarını Mehmet Barlas yazıyor, Ergun Balcı da haftada bir gün, aynı sütunu onunla paylaşıyordu. Mehmet Barlas ayrıldıktan sonra, İlhan Selçuk’un önerisiyle Nadir Bey, beni Cumhuriyet’e çağırdı, “yazılarımı izlediğini, beğendiğini, kendileriyle çalışmak isteyip istemediğimi sordu, aslında yine Yeni Ortam’da yazan Uğur Mumcu’yu da istediklerini, ama şimdilik kadro durumu müsait olmadığını, ilerde mutlaka onu da alacaklarını” söyledi. Birkaç gün bulutların üstünde dolaştım. Yeni Ortam ile bir aylık, bir feshi ihbar sürem vardı. Hemen oraya döndüm, dilekçemi verdim. Bir ay sonra 23 Nisan 1974’te Cumhuriyet’te ilk yazım çıktı. ??? Bu hafta sonunda Çanakkale’deydim. Tabii ki Cumhuriyet mitingine katıldım. Orada yaşadıklarımı, tıpkı Ankara Tandoğan ve İstanbul Çağlayan’da yaşadıklarım gibi, hiç unutmayacağım. Mitinge katılanların gösterdikleri sevgiyi, candan selamlarını, gelip sarılmalarını yaşarken gözlerim doldu, eşimin ve kimi dostlarımın da... Cumhuriyet’te çalıştığım yıllar boyunca, Cumhuriyet okurlarının sevgisini hep yanımda hissettim. Bu kuşkusuz, yalnız benim kişiliğime değil, içinde olduğum, onların da, kendilerini sahibi gördükleri kuruma gösterilen ilgiydi. Son üç mitingde yaşadıklarımı da öyle algılıyorum. Sokaklarda, lokantalarda, kamuya açık alanlarda, tüm Cumhuriyet çalışanları bu ilgiyi, sevgiyi hep hissetmişlerdir. Bu gazete, çalışanı, okuyanı ile birlikte büyük bir aile topluluğudur ki, örneğine şimdiye kadar herhangi bir başka yerde rastlamadım. Son olarak Çanakkale’de de Cumhuriyet okurları, onların kendine özgü yapısı olan örgütü ve mitingin düzenleyicilerinden CUMOK’larla kucaklaştım. ??? Yaşam bana, bütün dayanışmaların ardında, bir itici gücün, bir ana düşüncenin yattığını öğretti. Okuru ve çalışanı ile Cumhuriyet ailesi dayanışmasının ardındaki ana güç, Türkiye Cumhuriyeti kazanımlarını korumak, onu daha ileri götürmek, daha insancıl, daha yaşanası bir yaşam sağlamak konularında birleşen insanların ana düşüncesi olmuştur. Bu gazetede çalışırken, bu gerçeği hiçbir biçimde unutmamaya çaba gösterdim. Bundan seksen üç yıl önce, 7 Mayıs 1924 günkü Cumhuriyet’te yayımlanan ilk başyazısında Yunus Nadi “Cumhuriyet’in siyasi programı isminden belli olduğu gibi, onu yayınlayanların siyasi hayatları da bellidir. Cumhuriyet Türkiye’de büyük kavgalarla elde edilmiş tarihi bir sonuçtur. Biz elde edilen bu amaç uğrunda, fiilen çalışmış insanlarız... Cumhuriyet memlekete mal olmuş fikirdir. Biz onun temsilcisi ve koruyucusuyuz. Bu temel düşünce göz önünde bulundurulduktan sonra, kesin olarak söyleriz ki, gazetemiz ne hükümet gazetesi ne de bir parti gazetesidir...” diyordu. Nadir Bey anlatmıştı. Atatürk, Yunus Nadi’ye, İstanbul’a gidip Yeni Gün’ü Cumhuriyet adı altında çıkarmasını söylediğinde, Yunus Nadi sormuş: Neden Cumhuriyet adı, Cumhuriyeti ilan ettik ya... Evet ama, demiş Mustafa Kemal, onun daha çok korunup kollanmaya ihtiyacı var. Meğer ne kadar haklıymış. Aradan geçen yıllarda, Cumhuriyet, geniş halk topluluklarıyla birlikte Cumhuriyeti ve kazanımlarını savunmayı sürdürüyor. Pakete de 367 oy çıkmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, AKP’nin ANAVATAN’lı bazı vekillerin desteğiyle hazırladığı cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin anayasa değişikliği önerisinin 1. tur oylaması, AKP ile muhalefet partileri arasında yaşanan sert tartışmaların gölgesinde tamamlandı. Yapılan gizli oylamada paketin maddeleri kabul edilirken AKP’deki fireler nedeniyle paketin hiçbir maddesinde referandumsuz kabul için gerekli 367 oya ulaşılamadı. AKP’nin apar topar Meclis gündemine getirdiği anayasa değişikliği paketinin ilk tur oylaması dün yapıldı. ANAVATAN’ın desteği için ödün vermeyi göze alan AKP, dünkü oylamada kendisi fire verdi. ANAVATAN’dan 1 milletvekili oylamaya katılmazken diğer 19 milletvekili kabul yönünde oy kullandı. AKP’den 4 milletvekili mazeretleri nedeniyle oylamaya katılmazken bağımsızlardan Ümmet Kando ? Cumhurbaşkanının 5+5 formülüyle iki turda halk tarafından seçilmesini içeren anayasa değişikliği paketinin ilk tur oylaması TBMM Genel Kurulu’nda yapıldı. Zaman zaman sert tartışmaların yaşandığı görüşmelere AKP’den 4, ANAVATAN’dan ise 1 milletvekili katılmadı. Paketin, milletvekili genel seçimlerinin 4 yılda bir yapılmasını öngören 1. maddesi 362 kabul oyuyla en yüksek desteği alırken cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören 4. maddeye 350 kabul oyu çıktı. ğan ile CHP’li Esat Canan pakete destek verdi. Ancak AKP’deki fireler nedeniyle gerek maddelerin oylamasında, gerekse paketinin tümünün oylamasında referandumsuz kabul için gerekli olan 367 oya ulaşılamadı. Milletvekillerinden en büyük destek, 362 kabul oyuyla, seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını öngören 1. maddesine oldu. Yüksek Seçim Kurulu’nun görev ve yetkileri kapsamına, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin usul ve esasların da dahil edilmesini öngören 2. maddesi 356 oyla kabul edildi. Önerinin TBMM’nin yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tam sayısının üçte biri ile (184) toplanmasını ve Anayasa’da başka bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verilmesini düzenleyen 3’üncü maddesi 353 oyla kabul edildi. min iki turlu olacağını düzenleyen 5’inci maddesi 351’i oyla kabul edildi. Anayasanın, “seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde uygulanamayacağına” ilişkin maddesinin, cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmayacağını öngören geçici 17. maddesinin oylamasında 350 kabul, 34 ret oyu çıktı. Teklifin 11’inci Cumhurbaşkanı seçiminin ne şekilde yapılacağını öngören geçici 18’inci maddesinen 356 kabul oyu çıktı. Madde ile 60 günde yapılması öngörülen Cumhurbaşkanlığı ile ilgili seçim süreci 11’inci cumhurbaşkanı için 40 güne indiriliyor. Buna göre 11’inci Cumhur başkanının ilk tur oylaması anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesini izleyen 40’ıncı günden sonraki ilk pazar günü, ikinci turu ise ilk oylamayı takip eden ikinci pazar günü yapılacak. İki referandum sandığı AKP paketin yürürlük maddesi üzerinde verdiği önergenin kabulüyle, değişiklik önerisinin referanduma götürülmesi durumunda, genel seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını öngören 1 maddesi ile TBMM’nin yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tam sayısının üçte biri ile toplanmasını içeren 3. maddesinin birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçimi düzenleyen diğer maddelerin ise ayrı olarak oya sunulması benimsendi. Böylece değişiklik oya sunulursa iki ayrı referandum sandığı kurulacak. En düşük oy 5+5’e Paketin en tartışmalı düzenlemesi olan cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören 4. maddesinde 350 kabul, 56 ret oyu kullanıldı. Madde ayrıca cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıla indirilmesini, en fazla iki defa (5 artı 5) cumhurbaşkanı seçilebilmesini düzenliyor. Cumhurbaşkanı seçiminin, cumhurbaşkanının görev süresinin sona ermesinden önceki 60 gün içinde yapılacağını ve bu seçi ‘Ayak oyunu’ sözüne tepki Genel kurulda ilk tartışma, paketin ilk tur oylamasının dün yapılması için Danışma Kurulu’nda uzlaşma sağlanamayınca grup önerisi getiren AKP’nin Grup Başkanvekili İrfan Gündüz’ün Anayasa Mahkemesini kastederek cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda demokrasinin “ayak oyunlarına kurban edildiğini” ileri sürmesiyle yaşandı. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, AKP’lilerin itiraz ve tepkilerine “Darbelerin hesabını biz verdik. Siz nerdeydiniz. Dinime küfreden bari Müslüman olsa” karşılığını verdi. ANAVATAN Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş da AKP’yi beceriksizlikle suçladı. Konuşmaların ardından AKP’nin grup önerisi kabul edilerek değişiklik paketinin görüşmelerine geçildi. AKP grubu adına söz alan Suat Kılıç’ın “Cumhurbaşkanını halk seçsin diyoruz, kaçıyorsunuz, 22 Temmuz’da seçime gidelim diyoruz, kaçıyorsunuz. Cumhuriyet’le yaşıt bir parti olarak kariyer yapamazsınız” sözleri üzerine genel kurulda gerginlik yükseldi. CHP’li Atilla Emek “Yüreğiniz varsa gelin” diye bağırırken AKP’li Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu, “Sizin var mı? Çıkın dışarı’’ karşılığını verdi. GENÇ PARTİ’NİN BAŞVURUSUNA RET İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YSK: Seçim 22 Temmuz’da ? Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Başpınar, TBMM’nin 22 Temmuz’da erken seçim kararı aldığını vurgulayarak bu karar çerçevesinde oluşturulan ve mümkün olan en kısa süreyi içeren seçim takviminin işletildiğini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Genç Parti’nin (GP) anayasanın 102. maddesi gereği seçim takvimi ve tarihinin yenilenmesi yönündeki başvurusunu reddetti. YSK, seçimin 22 Temmuz’da yapılacağını yineledi. GP Genel Sekreteri Mehmet Ali Akgül, cumhurbaşkanı seçilemediği için anayasanın 102. maddesindeki “derhal TBMM seçimleri yenilenir” hükmü uyarınca yeni bir seçim tarihi ve takvimi belirlenmesi istemiyle dün YSK’ye başvurdu. Akgül, YSK Başkanlığı’na başvurusunun ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesiyle seçiminin yapılamadığını anımsattı. Böylece anayasanın 102. maddesindeki “Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal TBMM seçimleri yenilenir” şeklindeki emredici hükmün devreye girdiğini anlatan Akgül, geçen hafta alınan erken seçim kararının da ortadan kalktığını söyledi. Akgül, gelinen noktada TBMM seçimlerinin derhal yenilenmesi gerektiğini belirterek YSK’ye seçimin başlangıç tarihi 7 Mayıs 2007, oy verme günü 24 Haziran 2007 olacak şekilde yeni bir seçim takvimi ve tarihi belirlenmesi istemiyle başvurduklarını belirtti. Akgül, bir soru üzerine, “Anayasanın 102. maddesine göre seçim süreci başladıktan sonra parlamentonun karar alamayacağını, anayasa değişikliği yapamayacağı” görüşünde olduğunu söyledi. YSK, GP’nin başvurusunu, yaptığı toplantıda karara bağladı. Gazetecilere açıklama yapan YSK Başkan Vekili Ahmet Başpınar, anayasanın 77. maddesiyle 2839 sayılı milletvekili seçimi kanununun 8. maddesi uyarınca TBMM’nin genel seçimin 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılmasına karar verdiğini anımsattı. Başpınar, bu karar çerçevesinde oluşturulan ve mümkün olan en kısa süreyi içeren seçim takviminin işletildiğini belirterek GP’nin başvurusunun reddedildiğini bildirdi. ‘Saklayan şerefsizdir’ ANAVATAN lideri Erkan Mumcu, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasından haberi olduğu yönünde AKP sıralarından laf atılması üzerine, “Haberi olan arkadaş bak burada oturuyor. Haber alıp da dik duramayanlar, iftirayla kendi komplekslerini bastırmaya çalışmasınlar. Haberi olup da milleti haberdar etmeyen şerefsizdir, namussuzdur” diyerek 11 bakanın bulunduğu Bakanlar Kurulu sıralarını gösterdi. namikzafer@yahoo.com TBMM Başkanı, katıldığı bir ödül töreninde yine ilginç açıklamalar yaptı Arınç’tan laiklik göndermesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, vakıf işinin “Allah’ın rızasına uygun” olduğunu belirterek “Laikler şimdi ‘bu da nerden çıktı diyecekler’. Laiklik çerçevesinde söyleyeyim, bu millet için de yapılan bir iştir” dedi. “2007 Vakıf Medeniyeti Çevre Yılı” ödül töreni TBMM Başkanı Bülent Arınç, Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun katılımıyla TOBB Üniversitesi’nde yapıldı. Arınç, konuşmasında hükümetin 5. yılını doldurduğunu ve seçimlere gidileceğini belirterek seçim döneminde hükümetin yaptıklarından tatmin olmayanların “Onlar az yaptı, biz daha fazlasını yapacağız” diyeceklerini söyledi. Arınç, vakıf işinin “Allah’ın rızasına uygun bir iş” olduğunu ifade ederken laikliğe gönderme yaptı. Arınç, “Laikler şimdi ‘bu da nerden çıktı diyecekler’. Laiklik çerçevesinde söyleyeyim, bu millet için de yapılan bir iştir” diye konuştu. Arınç, vakıflar için yapılan çalışmanın Türkiye’de son ayda yapılan tartışmalardan daha üstün olduğunu söylerken son 1 ayda konuşulanların bir su bardağını bile doldurmayacağını savundu. Hükümetin cemaat vakıfları ile ilgili yaptığı çalışmayı olumlu bulduğunu ifade eden Arınç, “Dilerim ki bizden sonra gelecekler bu yapılan işleri daha da ileriye götürsün” dedi. ‘Kırat’ tartışması DYP’den ihraç edilen Kandoğan’ın DYP ve ANAVATAN’ın birleşmesiyle oluşacak Demokrat Parti amblemindeki “kırat”ın ayağıyla ilgili yaptığı eleştiri de tansiyonu yükseltti. Kandoğan, “Daha önce atın sağ ayağı öndeydi, şimdi sol ayağı önde. Şimdi merkez sola doğru emin adımlarla ilerliyorsunuz” sözleri üzerine Süleyman Sarıbaş, Kandoğan’a “Asıl ahlaksız sensin, satılmış herif” diye bağırdı. Sarıbaş daha sonra Kandoğan’ın üzerine doğru koşmaya başladı. Ayağı halıya takılan ve tökezleyen Sarıbaş’ı partili arkadaşları durdurdu. asirmen?cumhuriyet.com.tr AKP, YSK’DEN GÖRÜŞ İSTEYECEK ‘25 yaşta’ takvim sıkıntısı yaşanıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milletvekili seçilme yaşının 25’e düşürülmesi ve bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin düzenlemelerin 22 Temmuz’da yapılacak seçimde uygulanması tehlikeye girdi. AKP, bu yöndeki anayasa değişikliğinin dünkü 2. tur görüşmelerini erteledi. Değişikliğinin ilk tur görüşmelerinde 25 yaşında olup milletvekili adayı olmak isteyen kamu görevlilerine istifaları için önerinin yürürlüğe girmesinden itibaren 3 günlük süre öngörülmüştü. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in anayasa değişikliği önerisini 15 gün inceleme ve veto hakkı bulunuyor. Sezer’in, bu sürenin tamamını kullanması ve veto etmesi durumunda önerinin yeniden görüşülmesi mayıs sonunu bulacak. Önerinin yeniden geçirilip Sezer’in onaylamasına kadar bir 15 gün daha geçecek ve anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi haziran ortasını bulacak. Bu durumda 25 yaşındaki kamu görevlilerine tanınan 3 günlük sürenin aday listelerinin YSK’ye bildirilmesine kısa bir süre kala ya da sonrasına rastlayabileceği, YSK’nin de seçim takvimini yeniden belirlemek, hatta seçim tarihini ileri atmak zorunda kalabileceğine dikkat çekiliyor. Olasılıkları değerlendiren AKP, YSK’den görüş alınmasına karar verdi. YSK’nin önerinin seçim takvimini etkilemeyeceğini bildirmesi durumunda ise ikinci tur görüşmeleri yapılacak. Türkiye, ne yazık ki uzun bir aradan sonra yayımlanan bir askeri bildirgenin açmazlarını yaşıyor. Genelkurmay Başkanlığı sitesinde bir süre kaldırılan açıklamanın yerine hemen ve hızla konması, bu konuda bir ısrarı da gözler önüne seriyor. Demokratik bir rejimde bu türden askeri açıklamalar olmaz. Gelişmiş demokrasilerde askerin görevi ülke savunmasını üstlenmektir ve asker seçilmişlere bağlıdır. Türkiye’de de yasalara göre Genelkurmay Başkanlığı’nın bağlı olduğu makam Başbakanlık’tır. Ancak askeri darbelerle şekillenen ülkemizdeki anayasal sistem otoriter ve yarıdemokratik bir sistemdir. Yüzde 10 barajı demokrasinin önemli engellerinden birisiyse, askerin siyasi yapılanma içindeki bazı yetkileri de yarı demokratik yapının unsurlarındandır. ??? Türkiye’de yasal sistemin bazı özellikleri ve siyasal alışkanlıklar ülkemizin demokratik sistemini zedeliyor. AKP, bu sistem içinde çoğunluğu sağlayarak hükümet edebilecek noktaya ulaş AKP’lilerin Muhasebe İhtiyacı… tı. AKP’yi de iktidara bu kadar güçlü şekilde taşıyan sistem yarı demokratik sistemdi. Yüzde 35’lik oyla yüzde 66’lık sandalyeyi kazanmışlardı. “Niye böyle yaptınız” sorusunun muhatabı AKP’liler olamazdı. 12 Eylül sisteminin devamı olan dengeler onları iktidara taşımıştı. Meşruydular, yasal olarak seçilmelerine kimsenin bir itirazı olamazdı. Ancak şu gerçeği unutmuşlardı, bu sistem tam demokratik bir sistem değildi. Onlar bu sistemin demokratik olmadığını kendilerine engel çıkardığı zaman görüyorlardı. Ayrıca iktidarlarını sürdürebilmek için güç odaklarıyla “uzlaşma” içinde ülkeyi yönetmeye de razı olmuşlardı. ??? Cin şişede durduğu gibi durmuyordu. “Kürt sorunu”, “Kıbrıs sorunu”, “Avrupa Birliği üyelik süreci”, “demokratikleşme” gibi değişik konular AKP’nin önüne gelip dayandığında işleri yürütmek o kadar da kolay değildi. Şemdinli’de yakalanan “derin devlet” izleri onları bir ikilemle yüz yüze bıraktı. Kendilerini de tehdit eden bu “oluşum”un üzerine gidecek bir güce sahip olmadıklarını düşündüler ve “ikna” oldular. AB sürecinde karşılarına çıkan zorluklara başlangıçta “göğüs” gerdiler. İçerideki statükocu direnişe aldırmadan, toplumsal beklentilere uygun bir yol izlemeyi tercih ettiler. Ancak geçmişten günümüze taşıdıkları bazı “takıntılar” sürüyordu. Parti içinde “dinci” ağırlık kendini kritik anlarda hissettiriyordu. ??? Derken AB sürecinde tıkanmalar gündeme geldi. AB içindeki muhafazakâr ve sağcı kesimler Türkiye’yi dışlamaktan yana tutum aldıkça, AKP’nin de morali bozuluyordu. Bunu milliyetçi tepkilerin sertleşmesi izledi. AKP rotasını şaşırdı. Rota şaşırması, AB ile ilişkileri rölantiye almayı beraberinde getirdi. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesindeki ısrar, Orhan Pamuk ve Hrant Dink davalarındaki tablolar AKP’nin karnesine kötü notlar olarak yazılırken, parti statükoya daha fazla teslim oluyor, parti içindeki muhafazakârlık güç topluyordu. ??? Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaptıkları hataları herhalde artık kendileri de anladılar. Çoğu zaman uzlaştıkları statükoyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bilek güreşine tutuşmayı tercih ettiler. Şemdinli gibi demokratik çıkışlar gereken önemli olaylarda çabuk “ikna” olurken Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir demokrasi kavgası olarak kabul ettiler. Halbuki o kritik olaylarda mevzi kaybettikleri güçlerle böylesine açık kavgaya girişmeleri için uygun durumda değildiler. Türkiye, AKP kurmaylarının iyi yö netemedikleri bir sürecin sonunda krize girdi. Bu krizden en büyük yarayı alan da kaçınılmaz şekilde AKP oldu. ??? Demokrasi bütünsel bir tutum gerektirir. 12 Eylülcü sistemin en temel unsurlarından olan yüzde 10 barajını savunarak, parti liderliği diktasını sağlayan Siyasi Partiler Kanunu’na sarılarak demokrat olunamaz. Devlet içindeki “derin” yapılanmayla en olmaz yerde uzlaşıp, en zayıf olduğun noktada çatışmaya girerek başarı kazanılamaz. AKP yönetimi, Erbakan ve ekibiyle karşılaştırılınca daha dikkatli ve daha gelişime açık bir ekipti. Ancak, süreci yönetecek kadar olgunlaşmadıkları, demokrasiyi içlerine sindiremedikleri için ciddi hatalar yaptılar. Bu hatanın bedelini kendileriyle birlikte Türkiye ödüyor. Tabii bütün bunlara bakarak Türkiye’nin demokrasi birikiminin yeterince olgunlaşmadığı gerçeğini de görüyoruz. Süreç devam ediyor. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle